25 Ağustos 2015 Salı

Türk Düşünce Tarihi (3) nde Sacayağı: 2200 yılı aşan Kadim Misyon ve Vizyonlar

Tefekkür Medeniyetimiz


1- Misyoner/V​izyoner Mütefekkirler
2- Devletler, İmparatorluklar
3- Coğrafyalar, Havzalar

Ne kadar tefekkür
O kadar mütefekkir


Ne kadar mütefekkir

O kadar Devlet
O kadar İmparatorluk
O kadar Coğrafya

Hülasa; Güç tefekkürde; mütekamil ve mütefekkir olanda...

Özet

2200 yılı aşan kadim tarihimize uzandığımızda, alemlerin yıldızları gibi sonsuza kadar parlayacak olan on Muhteşem Mütefekkir; bizleri bugünlere taşımış ve 3000'li yıllarda da yolumuzu, yönlerimizi aydınlatacak olan; sönmeyen ufuklarımız, sancaklarımızdır.  

1- Oğuz Kağan 
2- Bilge Tonyukuk      
3- Yusuf Has Hacip
4- İmam-ı Azam Ebu Hanife
5- Nizamülmülk
6- Fatih Sultan Mehmet Han
7- Yavuz Sultan Selim Han
8- Katip Çelebi
9- Evliya Çelebi
10- Mimar Sinan

Çağlar aşan Mütefekkirlerimiz; 

  • Kurucu Misyonu ortaya koymuşlar; 
  • Tarihten gelen hasımlarımız olan Çin ile İran'ı saf dışı etmişler, 
  • Avrupa'yı sürekli baskı altında tutmuşlar, 
  • İman ile Aklı meczedip, İslamiyetin en geniş mezhebini oluşturarak kalplerimizin aynı yönde attığı, gönüllerimizin birleştiği devasa bir coğrafyayı biraraya getirmişler, 
  • Anayasalarımızı yazmışlar, 
  • Devlet Nizamını kitaplaştırmışlar, 
  • Denizler, Irmaklar aşmışlar ve Kıta'ları birleştirmişlerdir. 

Tefekkür Medeniyetimizin hasımları ise gelinen noktada;

  • tercihlerini Hakimiyet(Hegemonya) yönünde yaparak, muasırrlık boyutunda kısırlaşmış, mütekamiliyet mertebesinden uzak kalmışlar; 
  • ben merkezli bir Sinosentrik, Aryen, Avro anlayış ile dışlayıcı hüviyet geliştirmişler, 
  • muhtarını bile seçemeyen köy demokrasisi merhalesine dahi henüz ulaşamamışlar (Çin),  
  • dini bir sınıfın (mollalar) tasallutunda dini/askeri bir organizasyona dönüşmüşler (İran),  
  • kendi birliklerini geliştirip büyütürlerken, dışlarına, çeperlerindeki ülkelere sürekli böl/yönet miyopluğu ile kaos ihraç etmişler 
  • son on yılda Avrupa Birliği'ni Alman Hegemonyası'na dönüştürmüşler (Avrupa), 
  • tarihten gelen Osmanlı karşıtı Avrupa-İran İttifakı'na Çin'i de ilave ederek, Türkiye'nin bölgesel gücünü hedef almışlardır.

Filozof’un Türkçe karşılığı BİLGE’dir.
  • Roma İmparatorluğu’ndaki “Filozof İmparatorlar” (Marcus Aurelius, Iulianus Apostat)'ın  karşılığı, medeniyetimizde Oğuz Kağan, Bilge Kağan ve “Flozof Papalar” (Gerbertus Aureliacensis, Silvester II, Petrus Hispanus II, Ioannes XXI, Enea Silvio Piccolomini, Pius II, Leo XIII)'ın karşılığı Bilge Tonyukuk, Gazali, Nizamülmülk, Yusuf Has Hacib, Kınalızade, Şeyh Edebali, Hacı Bektaşı Veli, Ahmet Cevdet Paşa’dır.

-------------------------------------------------------------------------------------------


1- Oğuz Kağan, MÖ 234-174 

Vizyonuyla, Oğuz Türklerini Tuna boylarına ulaştıran, Akdeniz'i Türk gölüne dönüştüren Kurucu ATA'MIZ.  

Misyon: “Daha deniz, daha müren (ırmaklar) / Güneş bayrak, gök kurikan (çadır)”

Üzerinde güneş batmayan, göğün altındaki her yer evimiz, vatanımız; DÜNYA DEVLETİ 

Vizyon: Dünya Devleti, Oğuz Birliği, Töresi

Rakip: ÇİN

Oğuz Kağan Destanı

  • Oğuz Eli: Sağ Kol/SolKol
  • Sağ Kol: Bozok (Günhan, Ayhan, Yıldızhan)
  • Sol Kol: Üçok (Gökhan, Dağhan, Deniz Han)


Video: Oğuz Kağan ve 24 Oğuz Boyu

 
2- Bilge Tonyukuk, 646-724 

Bilge Kağan'ın önerisine karşı geldi; Çinlileşmeyi önledi


Misyon: Birlik olunbir olun ki, dirliğiniz bozulmasın”

Vizyon: Tonyukuk Yazıtı

Rakip: ÇİN

Video: Tonyukuk Yazıtları                                                                                                                                                                                  
3- Yusuf Has Hacip, 1017 - 1077

İlk Anayasamız'ın Müellif Mütefekkiridir. 


Misyon: Kutadgu Bilig (Bilginin Kutsallığı)
Vizyon: Türk Devlet Felsefesi 

Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür;
Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür.

İnsan sözünü diliyle söyler;

sözü iyi olursa yüzü parlar

Video: Asya'nın Kandilleri: Yusuf Has Hacib


4- İmam-ı Azam Ebu Hanife, 699 -767

Hanefi mezhebinin kurucusudur. Horasan Türklerindendir. Akıl ile İmanı meczetmiştir. 

Kuzey İslam'ı (Hanefilik) çizgisi 


  • Türkiye, 
  • Balkanlar, 
  • Türkistan (Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan), 
  • Mısır (bazı bölgeler), 
  • Ortadoğu'nun kuzeyi (Suriye, Irak, Ürdün), 
  • Hindistan alt kıtası (Hindistan, Bangladeş ve Pakistan'da),   
  • Çin'in Sincan Uygur eyaletinde, 
  • Kafkaslar'da yaygınlaşmış, ortaya büyük bir harita çıkmıştır. 

Maturidilik (844-944) ile inanç yönü derinleşmiştir. 

Hanefi mezhebi dört Sünni mezhebin nüfus açısından en genişidir. Takipçileri tüm İslam aleminin yaklaşık %56'sını oluşturmaktadır.


Misyon: İman ve Akıl 
Vizyon: Hanefilik 

"Eğer bilmediklerim ayağımın altında olsaydı, başım, göğün en yüksek katına değerdi."


5- Nizamülmülk, 1018 -1092

İkinci Anayasamız'ın Müellif Mütefekkiridir, Acemleşmeye mani olmuştur.

Misyon: Devletin Nizamı (Nizamül Mülk)
Vizyon: Siyasetname

Rakip: İRAN

"İlmin değeri de diğer mumların kendisinden ışık aldığı enerji kaynağına benzer."


6- Fatih Sultan Mehmet Han, 1432-1481 

Doğu Roma'nın fethini tamamlamış dünya Başkenti İstanbul'un Fatihi, Evladı Fatihanların Evliyası..  

Misyon: Daima!
Vizyon: KızılElma/Fatih Kanunnameleri

Rakip: ROMA/AVRUPA

  • Gökteki güneş nasıl tekse, dünyada da tek devlet, tek din olmalı. 
  • İmparatoruna söyle, benim kudretimin ulaştığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz!
İstanbul'un fethi için hazırlıklar sürerken kendisini caydırmaya çalışan elçilere verdiği yanıt
  • Baykuştan pervâmız yok, biz şahinler sürüsüyüz.
  • Ayrılıp gitmem mümkün değildir. Ya ben şehri alırım ya da şehir ölü yahut diri beni alır. Eğer imparator ayrılıp gitmek isterse kendisine Mora'yı bırakırım, dostluk antlaşması yaparım, oradaki karındaşına başka bir sancağı veririm. Ama şehire barışla girmezsem, savaşla girersem o zaman onu ve bütün soylu, ileri gelenleri ölümle cezalandırırım, geri kalan halkı köle olarak askerlerime dağıtırım. Bana ıssız da kalsa şehir yeter.[2]
  • Ey Konstantiniye! Ya sen beni alırsın, ya ben seni alırım!
İstanbul'un fethi sırasında
  • İmkanın sınırını görmek için imkansızı denemek lazım. 
Gemilerin karadan yürütüleceğini söylerken
  • Sırrıma sakalımın bir tek telinin vakıf olduğunu bilsem, sakalımı kökünden keserim. 
  • İmkanın sınırını görmek için imkansızı denemek lazım. 
Gemilerin karadan yürütüleceğini söylerken
  • Ben dahi kabul ettim ki, Galatalıların ayinleri ve erkânları ne vechile olageldiyse, yine aynı üslûpla devam etsin.
  • Hey gâziler! Yürümek gerek. Niçin duralım?
  • Şeyhim Akşemseddin Hazretleri ile beraber yaptığım zikrin lezzetine dünyaları bile değişmem. Eğer şeyhim izin verseydi zikir yolunu tercih eder, saltanatı terk ederdim.
  • Ceneviz tüccarları serbestçe gezip ticaret yapabilirler. Yeniçeri ordusuna katılmak üzere, çocuklarını almayacağız. Dinimizi kabul etmeyenlere karşı aslâ cebir kullanmayacağız.
  • Bütün dünyaya ilan ediyorum ki, Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır. Hiç kimse ne bu insanları nede onların kiliselerini rahatsız etmesin ve zarar vermesin. İmparatorluğumda huzur içerisinde yaşasınlar ve bu göçmen durumuna düşen kullar, özgür ve güven içerisinde hayatlarını sürdürsünler. Ne saltanat eşrafından, ne vezirlerden, ne hizmetkarlardan, ne de Devlet-i Aliyye vatandaşlarından hiç kimse bu insanların onurunu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir. Hiç kimse bu insanların hayatlarına, mülklerine ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin ve tehlikeye atmasın. Hatta bu insanlar başka diyarlardan devletime birisini getirirse onlarda aynı haklara sahiptir.
  • Ana, biz İslamiyetin kılıcını elimizde tutarız. Ancak bunca zahmet karşılığında gazi unvanını elde edemeden ölürsem Allah ve Peygamber'in katında yüzlerine nasıl bakarım?
Trabzon için bu kadar zahmet nedendir diyen Uzun Hasan'ın annesi Sara Hatun'a verdiği cevap
  • Allah beni bu şehrin halkının dostu olarak bu zamana kadar sakladı. Biz bu şehrin düşmanlarını yendik ve onların vatanlarını aldık. Burayı Makedonyalılar, Teselyalılar ve Moralılar ele geçirmişlerdi. Bunların biz Asyalılara karşı kötü davranışlarının intikamını aradan birçok devir ve yıllar geçmesine rağmen onların torunlarından aldık.
Truva harabelerindeyken
  • Evet, padişah benim. Ancak siz yine de çiçekleri ona veriniz. Çünkü kendisi benim hocamdır.
İstanbul'un fethi sırasında orduyu çiçeklerle karşılayan Bizanslıların yanlışlıkla Akşemseddin'e gitmeleri ve onun halka Fatih'i işaret etmesi üzerine.
  • Fakirlerin ve yetimlerin kursağından kesilen nimeti ne askerimize, ne ameleme yediririm. Biz has müminleriz, kursağımıza netameli nevale girmez.
(Bizans İmparatoru'nun, İstanbul’un Fethini engelleyemeyeceğini kestirdikten sonra Fethi geciktirmek için, Hisar inşaatında çalışanlara büyük kafilelerle erzak göndermesi üzerine cevaben)
  • İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, kim bu vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister ya da onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir. (Ayasofya Vakfiyesinden) 
       Kaynak: https://tr.wikiquote.org/wiki/II._Mehmed 

7- Yavuz Sultan Selim Han, 1470 - 1520


İstanbul’un fethi ile Fatih, patrikhaneyi; Yavuz Sultan Selim ise kutsal toprakların, Şam, Kahire ve Kudüs’ün fethiyle Hilafeti Osmanlı’ya katarak, evrensel bir cihan devleti kurmuşlardır.

Misyon: AAA (Avrupa, Asya, Afrika). Üç Kıtada Devleti Ali.

Vizyon: Hilafet

Hilafet== Liderlik

Rakip: İRAN

Soru: Yavuz Sultan Selim neden DOĞU'ya

yönelmişti? 


  • "Benim için, o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan daha büyük şeref olamaz. Bana Hadimül-haremeyn (Mekke ve Medine'nin Hizmetçisi) diyin."
  • Pâdişâh-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş, Bir velîye bende olmak cümleden a’lâ imiş…
  • "Şâyet askerlerimin torbalarında, geçmiş olduğumuz yerlerden alınmış bir şey bulunsaydı, Mısır Seferi'nden vazgeçecektim!.." (Mısır Seferi'nde rûhunu saran bir endişe üzerine askerlerinin torbalarını, geçilen yerlerden koparılmış meyve var mı, yok mu diye hassâsiyetle aratmasına mukabil.)
  • "Gönül ister ki, Afrika’nın kuzeyinden Endülüs’e çıkayım ve sonra Balkanlar üzerinden tekrar İstanbul’a döneyim!" (Mısır'ın Fethi’nden sonra, 10 Eylül 1517’de Kâhire’den İstanbul’a dönerken.)
  • "Ben pâdişâh olursam, İslâm birliği yolunda ciddiyetle yürüyeceğim; hattâ Mevlâ ruhsat verirse, Hind ve Tûran’a gideceğim ve doğuda da batıda da i’lâ-yı kelimetullâha çalışacağım. Zâlimlere, evlâdım olsa dahî merhamet etmeyeceğim. Zamanımda rahatlık olmayacak, ahâlîye tasallut edilmeyecektir. İşte benim hâlim!.. Biraderim ise, rahatı sever ve yumuşak bir tabîatı vardır. Eğer seferden korkmaz ve çileye tâlib olursanız, bana bey’at ediniz! Aksi halde sultanlık için kardeşim Şehzâde Ahmed’i tercîh ediniz ki, onun zamanında rahat ve safânızla meşgul olursunuz!.." (Tahta dâvet edilip İstanbul’a geldiğinde Yeniçeri Ocağı’nın ileri gelenleri ve devlet ricâline pâdişâh olmadan az önce yaptığı konuşmada hitaben.)
  • "Hasan görmüyor musun; önümüzde Allâh’ın Rasûlü Fahr-i Kâinât -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz yürüyor?!. O Âlemler Sultanı yaya yürürken biz nasıl at üzerinde olabiliriz?" (Mısır Seferi’nde Sînâ Çölü’nü geçerler iken Sultan Selim’in atından inip yürümeye başlaması üzerine, askerî erkân, hayret ve dehşet içinde kalırlar. "Atların bile kanının kaynadığı, zor yürüdüğü bu çölde Sultan, niye atından indi, yürümeye başladı?" diye fısıltılar başlar ve akabinde askerî erkân da, mecburen atlarından inip yürümeye başlar. Paşalar, Sultan Selim’in nedimi Hasan Can’a "Ne olur Hünkâr’a sor. Bu acep ne iştir?" derler. Hasan Can da, Sultan Selim’e merakla, bu hâlin neyin nesi olduğunu sorunca Sultan Selim bu yanıtı verir.)
  • "Büyük evliyâullâhın meclisinde onlar konuşurlarken başkalarının konuşması -velev cihan pâdişâhı da olsa- uygun düşmez. Biz sultan isek de, böyle mâneviyat sultanlarının himmetlerine her zaman muhtâcız. Şâyet huzûrunda konuşmam gerekseydi, bunu belli ederler ve söz etmemi te’mîn ederlerdi." (Şam’da yetişen tanınmış velîlerden Muhammed Bedahşî’yi ziyâretinde hiç konuşmamış, sadece dinlemiş ve sonra da huzûrundan öylece ayrılmıştı. Beraberinde bulunan devlet ricâli, Sultan Selim’in bu hâline şaşırarak ona: "Sultanım! Sadece dinlediniz. Ne hikmettir ki, bir kelâm bile sarf etmediniz." derler. Sultan Selim onlara bu yanıtı verir.)
  • Sanma şâhım / herkesi sen / sadıkâne / yâr olur
    Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
    Sadıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
    Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur. (Kendisine hakaret içeren şiirler gönderen Safevi hükümdarı Şah İsmail'e yazdığı şiir. Bu şiir soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeleri verir. Dünyada benzeri yoktur.)
          Kaynak https://tr.wikiquote.org/wiki/I._Selim 


8MİMAR SİNAN, 1489-1588 

Dünyanın en büyük yapı sanatçılarından.

Mimar Sinan 81 camii, 51 mescit, 55 medrese, 26 darül-kurra, 17 türbe, 17 imarethane, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser yapmıştır.

Ayrıca, Edirne ilindeki Selimiye Camisi Dünya Kültür Mirası listesindedir.

«  "Bu değersiz kul, Sultan Selim Han'ın saltanat bahçesinin devşirmesi olup, Kayseri sancağından oğlan devşirilmesine ilk defa o zaman başlanmıştı. Acemi oğlanlar arasından sağlam karakterlilere uygulanan kurallara bağlı olarak kendi isteğimle dülgerliğe seçildim. Ustamın eli altında, tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek, görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum. Bir zaman padişah hizmetinde Arap ve Acem ülkelerinde gezip tozdum. Her saray kubbesinin tepesinden ve her harabe köşesinden bir şeyler kaparak bilgi, görgümü artırdım. İstanbula dönerek zamanın ileri gelenlerinin hizmetinde çalıştım ve yeniçeri olarak kapıya çıktım " » (Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye[15])

9- KATİP ÇELEBİ, 1609-1657 

İlk Garbiyatçı.

Bunlara karşın uzun süreden beri hakkında tartışmaların yapıldığı Kâtip Çelebi iki alanda üzerinde yeterince durulmadığı anlaşılmaktadır. Bunların ilki metodolojinin ve kaynakları, diğeri ise Avrupalı bir çağdaşı ile mukayesesidir. 

Kâtip Çelebi’nin döneminde ve sonrasında skolastisizmin kullanımı devam ederken Avrupa’daki metodolojik devrim belki de Kâtip Çelebi ile sınırlı kalmış olmalıdır. Zaten, Kâtip Çelebi’yi de pek çok kişi için özgün kılan durum, onun bu metodolojik farklılığıdır. 

Avrupa’daki kutsal metinlere sıradan kimselerin doğrudan teması meselesiyle başlayan Rönesansın aslında bir metod değişikliği olduğunu anlamak gerekir. 

Avrupa’daki skolastik metodun Reform ile değişime tabi tutulması genel kabullerin değil ama gözlem sonucunda elde edilen bilginin önünü açmıştır. 

Bu husus, Kâtip Çelebi üzerinden siyasi olmaksızın tartışılmamıştır. Kâtip Çelebi’nin mukayese edilmesi gereken diğer alan ise ilgili dönemde gelişen bibliyografist akımdır. 

Seferler esnasında gördüğü ve künyelerini kaydettiği eserlerle neredeyse doğunun tüm yazmalarını listelemiştir. 
  • Diyarbakır
  • Erzurum
  • Hamedan
  • Bağdat 
  • Halep
Enteresan bir biçimde aynı zaman diliminde benzer bir bibliyografyayı Edward Bernard adında bir astronomi profesörü hazırlamıştır. Her ikisinin de bu türlü çalışmaları hem ilgi çekici hem de eş zamanlılığı bakımlarından önemlidir. 

Avrupa’daki merak zamanla gelişerek ilk ansiklopedi ve ansiklopedistlerin ortaya çıkmasına yol açmış olmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise benzerleri bir dönem sonrasında ortaya çıkmıştır. 


"Diyorum ki felsefe ve hikmet ilimleri, İslam'ın fethinden sonra, Osmanlı Devletinin orta devrelerine kadar Anadolu'da da faydalı oldu. Bu asırlarda kişinin şerefi, aklî ve naklî ilimlerde elde ettiği bilgiler ve bu sahadaki tahsilinin miktarı ile orantılı idi. Bu asırda hikmet ve şeriatı birleştiren allâme Şemseddin Fenan, Fazıl Kadızâde Rumî, allâme Hocazâde, allâme Ali Kuşçu, Fazıl Ibn Müeyyed, Mirim Çelebi, allâme Ibn Kemal ve Fazıl Kınalızâde gibi derin (fuhûl) âlimler vardı. Kemahzâde bunların sonuncusudur. Gerileme devri başlayınca, bazı müftülerin, felsefeyi tedristen kaldırıp, onun yerine Hidaye ve Ekmel derslerini koymaları sebebi ile ilimlerin rüzgarı durdu. İlimler bütünüyle yok oldu."


"Aklî ve hikmet ilimlerinden bî behre olan, diğer ilimlere tamamıyla vakıf olamaz" 

"...Bundan sonra halk arasında şayi olan inkarın aslına gelelim. Sadr-ı Islâmda Sahâbe-i Kiram Hz. Peygamber (S.A.V.)'den ahz ve rivayet ettikleri kitap ve sünnete teşebbüs edip, kavaid-i Islâmiye rusuh ve istihkâm bulmadan gayri ilimlerle meşgul olmayı tecviz etmediler. Onlann vyasaklanması hususunda da şiddet gösterdiler. (...) Zira böyle olmasa halk, Kitabullah ve Sünnet-i Resulillahî hıfzdan kalıp, diğerleri ile meşgul olurlardı. Ve kavid-i Islâmiye bu mertebe rusuh ve istihkâm bulmazdı. Sadr-ı evvelde onlar ol maslahatı gördüler. Sadr-ı sanide ve saliste tabiîn edille-i şeriyyeden ahkam-ı îlâhiyeyi istimbat edüp yazdılar ve çizdiler."


10- EVLİYA ÇELEBİ, 1611-1682 

Seyyah;17. yüzyılın önde gelen gezginlerindendir. Kırk yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezmiş ve gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde toplamıştır.





"Seyahat ya Resulallah" 

Türk Düşünce Tarihi-2: Oğuz Kağan Destanındaki Kadim Kavramlar

Oğuz Kağan Destanındaki Kadim Kavramlar




Oğuz Kağan, MÖ 234-174 

Vizyonuyla, Oğuz Türklerini Tuna boylarına ulaştıran, Akdeniz'i Türk gölüne dönüştüren Kurucu ATA'MIZ.  

Misyon: 

“Daha deniz, 
daha müren (ırmaklar)  
Güneş bayrak, 
gök kurikan (çadır)”

Üzerinde güneş batmayan, göğün altındaki her yer evimiz, vatanımız; DÜNYA DEVLETİ 

Vizyon: Dünya Devleti, Oğuz Birliği, Töresi

Rakip: ÇİN

Oğuz Kağan Destanı
  • Oğuz Eli: Sağ Kol/SolKol
  • Sağ Kol: Bozok (Günhan, Ayhan, Yıldızhan)
  • Sol Kol: Üçok (Gökhan, Dağhan, Deniz Han)

Video: Oğuz Kağan ve 24 Oğuz Boyu


Kadim Kavramlar
  • Bey
  • Bilge
  • Boy
  • Budun
  • Gönül
  • Hakan
  • Kağan
  • Tanrı
  • Töre
  • Tuğ (Bayrak)
  • Uluğ




  • Bey

Çoğaldıkça çevresinde toplanan boylar,
güçlendi Oğuz Kağan.
Düşündü ki toplamak gerek bütün hakanları,
bütün beyleri bir baş altında
daha güçlü kılmak için ülkesini.


  • Bilge:

Ak saçlı, ak sakallı bir bilge vardı.
Oğuz Kağan'ın komutanları arasında.
Uluğ Türük adında
görmüş geçirmiş bir kahraman..

  • Boy

Hakan seçtiler kendilerine bu güçlü yiğidi
Oğuz Kağan koydular adını,
çevresinde birleştiler.

  • Budun

Tek tek boylar olarak yaşarken
birbirinden habersiz,
bir budun olup güçlendiler


  • Gönül

Aklı gitti onu görünce Oğuz Kağan'ın,
sevda ateşi düştü yüreğine bir kez daha.
Vuruldu gönülden,
yandı yüreği
görünce Yer Tanrı'nın armağan ettiği
bu eşsiz güzeli.


  • Hakan

Binlerce yıl boyunca
hep sevildi Oğuz Kağan
Adı, ad oldu boylara,
yeni doğmuş çocuklara
Tarih boyunca kılavuz oldu
nice hakanlara, nice komutanlara

  • Kağan

Alınca halkın ve beylerin onayını,
buyruklar yazdı, dedi:
"Uygurların Kağanıyım ben.
Yeryüzünün dört köşesinin
tek hakanı.

  •  Tanrı

Yukarıda Gök Tanrı,
Aşağıda Yer Tanrı egemendi...
Asya'nın tam orta yerinde
Türklerin yurdu olan
toprakları verimli geniş ülkede


  • Töre

Düzen ve töre getirdi ülkesine
..............................................
Düzenle yönetin ülkenizi,
töreden ayrılmayın...

  • Tuğ (Bayrak)

Güneş bayrak, gök çadır olsun! dedi.
Daha büyük,
daha güçlü bir ülkeydi düşlediği,
bayrağı güneşten,
çadırı dünyayı kucaklayan gökyüzünden oluşan


  • Uluğ

Uyanıp uykusundan
gördüğü düşü anlattı Uluğ Türük

Türk Düşünce Tarihi-1: Oğuz Kağan Destanı Sınıflandırılmış Kavramlar İndeksi



  1. Kadim Kavramlar
  2. Bilge
  3. Ülkeler ve Halklar
  4. Yiyecek, Giyecek ve Nesneler
  5. Dil
  6. Yönetim
  7. Doğa ve Din
  8. Savaş ve Olaylar
  9. Sanat



1. KADİM KAVRAMLAR


  • Bey
  • Bilge
  • Boy
  • Budun
  • Gönül
  • Hakan
  • Kağan
  • Tanrı
  • Töre
  • Tuğ (Bayrak)
  • Uluğ


2. BİLGE


  • ak saçlı, ak sakallı bir bilge
  • ömrün hoş olsun sevgili kağanım, yaşamın hoş olsun.
  • düşümde gösterdiğini Gök Tanrı gerçeğe dönüştürsün, bütün dünyayı sana bağışlasın. Dünyaya hükümdar olasın.
  • çok beğendi bu sözleri oğuz kağan sözünü dinledi ve öğütlerine uydu bu bilge kişinin.


3. ÜLKELER VE HALKLAR

3.1 Ülkeler


  • Barkan
  • Çürçet
  • Hint
  • Suriye
  • Targut
  • Türk Yurdu


3.2 Halklar


  • Boylar
  • Gelenek
  • Türk Boyları
  • Türkler
  • Uygurlar


3.3 İnsanlar


  • akıllı
  • avcılar
  • baba
  • bilge
  • bilge kişi
  • canlılar
  • çapulcular
  • çobanlar
  • çocuklar
  • deli 
  • dost olanlar
  • dostlar
  • düşman olanlar
  • düşmanlar
  • elçiler
  • esmerdi teni halkının
  • gençler
  • haberciler
  • ikinci eşi
  • kardeş
  • kız
  • oğullar
  • onlar
  • üç oğul
  • yaşlılar
  • yeni doğmuş çocuklar


3.4 Kişiler


  • altın kağan
  • ay 
  • barmaklığ çosun billiğ
  • çürçet kağan
  • dağ
  • deniz
  • gök
  • gün 
  • kalaç
  • kangaluğ
  • karluk
  • kıpçak bey
  • masar
  • oğuz
  • oğuz kağan
  • saklap
  • temürdü kağul
  • uluğ ordu bey
  • uluğ türük
  • urum kağan
  • uruz bey
  • yıldız


4. Yiyecek, Giyecek ve Nesneler

4.1 Yiyecek

  • anasütü
  • acı kımız
  • çiğ et
  • et
  • kımız
  • şarap
  • tatlı süt


4.2 Giysi

  • altın kuşak


4.3 Eşyalar


  • altın
  • anahtar
  • cansızlar
  • çadır bayrak
  • çatı
  • değerli taşlar
  • demir
  • duvarlar
  • gümüş
  • kanga
  • kapı
  • masa
  • mücevherler
  • pencere
  • saray
  • sıra 


5. DİL

5.1 Renk

  • ak
  • alaca
  • bembeyaz
  • boz
  • ela
  • esmer
  • gök
  • göklerden daha mavi
  • gökrenkli
  • kara
  • kırmızı
  • kızıl
  • mavi
  • yemyeşil


5.2 Sayı

  • altı
  • birer
  • dört
  • ikinci
  • ilk
  • kırk
  • sayısız
  • son
  • üç
  • üçüncü


5.3 Zaman
ansızın

  • artık
  • ben yaşadıkça
  • binlerce yıl boyunca
  • bir gün 
  • bundan böyle
  • çoğaldıkça
  • dokuz gün
  • dokuzuncu gün sonunda
  • geceler
  • gün ışımadan
  • günler
  • günlerden bir gün
  • günü geldiğinde
  • günümüze kadar
  • kırk gün kırk gece
  • kırk gün sonra
  • o günden sonra
  • sabah
  • sabah olunca
  • sonra
  • sonunda
  • sürdükçe zaman
  • tam geçerken
  • tan
  • tan ağarırken
  • uzun  yaşamımda
  • uzun süren


5.4 Ölçü

bir uçtan öte uca
bir kez daha
bol

  • büyük
  • çok
  • derin
  • dört bir yana
  • kırk kulaç boyunda
  • koskoca
  • küçük
  • öyle çok
  • pek büyük
  • pek çok


5.5 İsim

  • düzen
  • mutluluk
  • öğüt
  • simge 
  • suç
  • uğur


5.6 Sıfat

  • ak saçlı
  • ak sakallı
  • akıllı
  • becerikli bir yiğit
  • becerikli usta
  • birbirinden değerli armağanlar
  • bütün beyler
  • büyük bir saray
  • çetin yolculuk
  • çok gururlu
  • çok zengin
  • dalgalı saçlar
  • değerli armağanlar
  • deli yiğit
  • erdemli
  • eşsiz güzel
  • görkemli bir toy
  • görmüş geçirmiş bir kahraman
  • güçlü
  • güçlü bir at
  • güçlü hayvan
  • güçlü komutan
  • güçlü yiğit
  • güneş kadar parlak
  • güzel
  • güzel at
  • güzel gelecek
  • güzel kız
  • güzeller güzeli
  • ışıl ışıl
  • inanılmaz güzellikteki
  • inci gibi dişler
  • kardan bir örtüye sarınmış gibi
  • kolayca
  • korku
  • korkusuz
  • parlak
  • pek becerikli
  • sıcak
  • tepeleme yüküyle birlikte
  • verimsiz
  • yiğit
  • yiğit adam
  • yiğit bey
  • yiğitler yiğidi
  • yüce kağan


5.7 Fiil

  • acıkmak
  • acımadan bastırıp yok etmek
  • aç bu sarayı
  • adaletle yönetmek
  • adı ad olmak
  • adı kalmak
  • adını koymak
  • adınız bozoklar olsun
  • adınız üçoklar olsun
  • ağacın gölgesine uzanmak
  • ağaçlardan köprü yapmak
  • ağaçları bağlayıp yatırmak
  • ağlamak
  • aklı başından gitmek
  • alıp götürmek
  • alnında beni olmak
  • altına bağladı
  • aman dileyene kılıç çekmemek
  • araba yaptı
  • arabaya yüklemek
  • araştırmak
  • ardına bile bakmamak
  • armağanlarını kabul etmek
  • askerinin önünde yürümek
  • askerinle sefere çıkmak
  • astırmak
  • ata binmek
  • atın dizginlerini uzatmak
  • atına binmek
  • atlarının nal sesleriyle sarsılmak
  • av avlamak
  • ava gitmek ister
  • ava gitmeyi sevmek
  • avını vurmak
  • az geldi
  • bağırıyorlardı
  • barış yapmak
  • baş sunmak
  • bedeni buzla karla kaplı olmak
  • bey olmak
  • bildirgelerini buyruklarını elçileriyle yollamak
  • birlik olmak
  • bol bol avlanıp
  • böyle dedi ve gitti
  • buldular yolda
  • burada kal
  • buyruklar yazmak
  • buyruklarıma uymak
  • buyruklarına uymayanı düşman saymak
  • buyurmak
  • Cesaret edemem
  • cömert davranmak
  • çadırını kurdurdu
  • çadırını kurmak
  • çadırını toplatmak
  • çağırtmak
  • çekip götürdü
  • çevresinde toplanmak
  • çevresine bakmak
  • çıkıp gitmek
  • çıktı ortaya
  • çok sevinmek
  • çok sevmek
  • çok şaştı bunu görünce
  • çok yaşlanmıştı
  • dağları tepeleri aşmak
  • daha güçlü kılmak
  • davul dövdürüp kopuz çaldırmak
  • diklenmek
  • dinlenmek
  • direnmek
  • doğurmak
  • donatmak
  • dost olmak
  • dostça, kardeşçe yaşamak
  • dostluğunu esirgememek
  • dönüp gelmek
  • dönüşmek
  • durdu
  • durmak
  • düş gördü
  • düşünmek
  • düzeni yeniden kurmak
  • eğlendirmek
  • elçileri kovmak
  • elçileriyle haber salmak
  • en önde olmak
  • en önde yürümek
  • en önden gitmek
  • engeli aşmak
  • gazaba gelip üstüne asker yollamak
  • gazaba gelmek
  • geçit vermek
  • gelin
  • gençler arasında yarışla düzenlemek
  • getirip babalarına armağan ettiler
  • gökyüzünü tepesine indirmek
  • gönülden vurulmak
  • gördü onları ve güldü
  • görünce aklı gitmek
  • gözleri ışık saçmak
  • gözleri kamaşmak
  • gücü ve zenginliğiyle böbürlenmek
  • gücüne cesaretine güvenmek
  • güç vermek
  • güçlenmek
  • güçlü olmak
  • güçsüzü güçlüye ezdirmemek
  • gülmek
  • günler boyunca durmamak
  • günlerce eğlenmek
  • günlerce sürmek
  • güvenle ilerlemek
  • güzellikte yarışamamak
  • haber yollamak
  • haberi almak
  • hakanlık sunmak (tanrılar)
  • halkını, askerini, beylerini götürmek
  • halkıyla birlikte bütün ülkesini almak
  • huzuruna gelmek
  • ışığın içinde oturmak
  • içinde sevda ateşi alevlenmek
  • içirmek
  • ilerlemek
  • ilerlemesini sürdürmek
  • ilerlerken karşılaşmak
  • iyi bilirdi
  • kaçmak
  • kağan bilmek
  • kağan olmak
  • kapıyı açmak
  • kardeş saymak
  • “kardeşim” diyerek yüceltmek
  • karların arasında dolaşmak
  • karşı gelmek
  • kendine eş yapmak, evlenmek
  • kendini korumak
  • kendini sessizce derin bir uykunun sıcacık kollarına salmak
  • kenti yönetmek
  • kılavuz olmak
  • kılavuzluk etmek
  • kimsenin hakkını kimseye yedirmemek
  • korumak
  • koruyup kollamak
  • koştu önüne arabanın
  • koşturup durmak uçanın kaçanın ardından
  • koşup varmak
  • köprünün üstünden yürüyüp geçmek
  • kuş hızıyla dört biryana dağılmak
  • kuş vurmak
  • kutlamak
  • kuzeye doğru gidiyordu gümüş oklar
  • masaları donatmak
  • mızrağı kaldırmak
  • mola vermek
  • mutluluk sunmak
  • nice ocaklar söndü
  • nişan olmak
  • nişan olsun bize buyan (başarı)
  • oğlunu yollamak
  • oğullarına verdi
  • ok buldular yolda
  • ok gibi olun
  • oklarınızı göğe kadar fırlatın
  • onayını almak(halkın ve beylerin)
  • ordusunun gücüne çok güvenmek
  • ordusuyla yürümek
  • orduya yetiş
  • orduyu ırmaktan geçirmek
  • ormandan ağaç kesmek
  • ormandan içeri yürümek
  • öğütlerine uydu
  • ölümüne susamak
  • ömrün hoş olsun sevgili kağanım, yaşamın hoş olsun
  • önünde eğilip kağana bağlanmak
  • önünde yürümek
  • pek sevinmek
  • pınardan su içmek
  • pişirmek
  • savaş bitince dönüp gelmek
  • saygı ve sevgi dilekleriyle birlikte armağan yolladı
  • saygıyla anılmak
  • sevdasından “ölüyorum!” diye bağırmak
  • sevdiğini alıp götürmek
  • sevilmek
  • sevine durmak
  • sevinmek
  • sözünü dinletmek
  • sözünü tutmak
  • suları güçlü akmak
  • susamak 
  • suyu geçmek
  • şenliğe çağırmak
  • şeytandan korkmak
  • tanrılara teşekkür etmek
  • tanrılardan korkmak
  • toplamak
  • toy düğün kurdurmak
  • toy düzenlemek
  • ulaşmak
  • unutulmak
  • unutulmamak
  • uyanıp uykusundan gördüğü düşü anlattı
  • uzanmıştı bu altın yay
  • ülkesini daha güçlü kılmak
  • ülkesini zapt etmek
  • üstüne koydu
  • üstüne yürümek
  • üzülmek
  • üzüntüsü çok büyük olmak
  • vergi ödemek
  • yalnızca halkının ülkesinin iyiliğini istemek
  • yardım dileyenden yardım esirgememek
  • yaşlandım
  • yay gibi olun
  • yedirmek
  • yelesini kabartmak
  • yerine getirdi
  • yerinmek
  • yitirmek
  • yiyip içtiler eğlenip sevindiler
  • yol göstermek
  • yolda kaçıp kaybolmak
  • yollamak
  • yoluna çıkmak
  • yorulmak
  • yönetmek
  • yükleyip götürmek
  • yüreği yanmak
  • yüreğine sevda ateşi düşmek
  • yürütürken bunlar arabalarını


6. YÖNETİM


  • alıp kattı bu ülkeleri de kendi yurduna
  • barışı sağladı bütün ülkesinde
  • baş
  • batıya gidin
  • bey
  • beylere baş olasın
  • beylerin onayı
  • bildirge
  • bir direk diktirdi sağ yanına
  • birlikten güç doğar
  • boyluk verdi
  • budun
  • buyruk
  • buyur kağanım
  • bütün halkını bu ülkelerin kendine bağladı
  • büyük bir kurultay toplandı
  • büyük çadırlar kuruldu
  • çok mızrak ve ok attım
  • çok vuruşmalara katıldım
  • çok yer dolaştım atımın üstünde
  • çok yollar aştım
  • danıştı onlara
  • dirlik
  • doğruluktan şaşmayın
  • doğuya gidin
  • dostları sevindi, düğün bayram etti.
  • dostlarımı güldürdüm
  • düşmanları pek yerindi; bütün bu olan bitene
  • düşmanlarımı ağlattım
  • düzen
  • geride bıraktı bütün halkını
  • görüşlerini sordu
  • hakan
  • hakanlık
  • haklıya hakkını verecek, halkı gözetecek
  • halk
  • halkın onayı
  • halkını kendi halkı yaptı
  • hazine bağışladı
  • hüküm sürerdi
  • kaçıp gitti yurdundan 
  • kağan
  • kağan olmak
  • komutan
  • komutanlarını ve halkını çağırdı
  • kurallar koydu yüzyıllar boyu değişmeyecek iyi bir düzen kurdu
  • kurultay
  • kurultay topladı
  • mutluluk
  • oba
  • onay
  • öğütleri
  • sağ yanına oturttu
  • sol yanına oturttu
  • son sözü
  • sözleri o günden beri unutulmadı
  • töre
  • töreyi uygulayacak beyler bıraktı aldığı ülkElerin yönetimine
  • türk yurdu
  • uluslar
  • ülkesine bıraktı burayı da
  • ülkesini birleştirmek
  • ülkesini paylaştırdı oğulları arasında
  • yeryüzünün dört köşesinin tek hakanı
  • yola koyulup yurduna evine döndü yine.
  • yurt
  • zamanın başladığı zamandan günümüze ulaşan ünü


7. DOĞA VE DİN

7.1 Mitoloji

  • ay tanrıçası ay kağan
  • Ay Tanrıçası Ay Kağan, hamile kaldı, Kanatlı Tanrı Kayra'dan.
  • belli ki, gök tanr'nın yolladığı, yeni bir armağan, bir kılavuzdu, gök renkli kurt. Gök tanrı kadar yer tantı da cömert davranmıştı Oğuz Kağan'a. 
  • düşümde gösterdiğini gök tanrı gerçeğe dönüştürsün, bütün dünyayı sana bağışlasın, dünyaya hükümdar olasın
  • gök tanrı (yukarıda)
  • gülse Gök Tanrı gülüyor, ağlasa Gök Tanrı ağlıyor sanılırdı onunla birlikte. Yüreğini yaktı Gök Tanrı'nın armağanı
  • kanatlı tanrı kayra
  • kılavuz
  • ödedim gök tanrı'ya olan borcumu bu uzun yaşamımda
  • peri
  • şeytan
  • tanrılar
  • tanrıların verdikleri güzellikler
  • Türk boyları, tanrılardan kendilerini dirlik içinde yönetecek, uluslarına düzen getirecek, onları birleştirecek bir Hakan istediler.
  • yer tanrı
  • yer tanrı (aşağıda)
  • Yer Tanrı'nın armağan ettiği bu eşsiz güzel.
  • yukarıda gök tanrı, aşağıda ay tanrı egemendi.


7.2 Coğrafya

  • asya
  • batı
  • batıda
  • batısında
  • buzlarla kaplı muz dağı
  • dağın başındaki bir kent
  • denizin kıyısında
  • doğu
  • doğusunda
  • dört bir yan
  • dünya
  • gün doğusundan gün batısına kadar
  • idil ırmağı
  • idil ırmağının kıyısı
  • kuzeye doğru
  • muz dağı
  • tarlasız toprağı verimsiz, çorak bir yer
  • tepesi her zaman karlı
  • toprakların altından
  • ülke
  • ülkenin dört yanı


Doğa

  • ağacın gölgesi
  • ağacın kovuğu
  • ağacın meyvesi
  • ağaç
  • av yeri
  • ay
  • çağıl çağıl ırmaklar
  • çimenler
  • deniz
  • derin bir ırmak
  • gök
  • gök karardı
  • gökyüzü
  • göl
  • göz kamaştıran bir ışık
  • güneş
  • ırmaklar
  • idil müren denizi
  • inler
  • kar
  • karanlığın ortasından ışık inmek
  • kovuklar
  • kutup yıldızı
  • orman
  • ormanın sesi
  • soğuk
  • söğüt dalı
  • suyu bol dereler
  • Şırıl şırıl akan buz gibi pınar
  • yüce bir karadağ


7.3 Hayvan

  • ak koyun
  • ala doğan
  • altın tavuk
  • at sürüleri
  • atlar
  • avlanacak avlar
  • ayı
  • ayı göğsü
  • canavar
  • etiyenecek kuşlar
  • gergedan
  • geyik
  • gök kurt
  • gök renkli kurt
  • gümüş tavuk
  • kara koyun
  • katır
  • koyun
  • koyunlar
  • kulan (yabanıl hayvanlar, av hayvanları)
  • kurt beli
  • kuş
  • kuyruk (kurt)
  • öküz
  • öküz ayağı
  • sürüler
  • tüy (kurt)
  • uçan kuş
  • yele (kurt)


8. SAVAŞ VE OLAYLAR

8.1 Olaylar

  • avlanmak
  • ava çıkmak
  • avcılık
  • bir şölen
  • dillere destan
  • dillere destan bir toy düğün
  • düğün şenliği
  • dünyada yeni doğum
  • evlilik
  • gergedan avı
  • güreş
  • pusu kurmak
  • şenlikler
  • toy
  • yarışlar


8.2 Savaş

  • asker ordu
  • bakır uçlu ok
  • barışı sağladı
  • bayrak açıp asker toplamak
  • büyük bir savaş
  • büyük savaşlar oldu
  • cenk havaları çalmak
  • çelik kılıçlar
  • çok yaman bir savaş oldu
  • demir mızrak
  • demir uçlu mızrak
  • güçlü ordu
  • ilerledi
  • kan akmak
  • kent üstüne bayrak açıp yürümek
  • kılıç kalkan
  • kıyasıya vuruşup can verdi yiğitler
  • komutan
  • mızrak
  • mızrak fırlatma
  • nal sesleri
  • o büyük savaş yolunda oklar mızraklar havada uçuştu
  • ok atma
  • oklar
  • ordu toplamak
  • saldırdı
  • sayısız ganimet elde etti bu savaştan
  • sefere çıkmak
  • subaylar
  • uran (savaş çığlığı)
  • üstüne sefer açmak
  • yay
  • yenilen
  • yiğitler telef oldu
  • yiğitlerin yüreğini delen mızraklar
  • yiğitlik türküleri söylemek
  • zafer
  • zafere ulaştı


9. SANAT

  • Müzik
  • davul
  • davulun tokmağı
  • kopuz
  • kopuzun mızrabı