16 Ağustos 2023 Çarşamba

Tonyukuk Yazıtında Halklar

Levent AĞAOĞLU



•             Az Ülkesi [1]

             Az'lar Az veya Azlar-Kök Türkler çağında tarihi bir soy veya boy adı. Bu ulus Orhon-Yenisey yazısı kullanmaktadır. Yurdu: Yenisey'in batı veya sol tarafı. Alaş akarsuyu ile Bay-Tayga yöresi.  Az demekle bir soy adı veya boy adıdır. Boy başkanına Elteber denilmiştir. VIII. yüzyıl. Az diye boy hakkında VIII. yüzyılın yazılı taşlarından Turan alfabesi denilen Köktürk alfabesi ile yazıları Az yazısını okuyabiliyoruz.

             Dokuz Oğuz Halkı. Moğolistan'ın doğusunda özellikle Tola (Tuul, Tula) akarsuyu dolayında yaşayanlar Dokuz Boydan oluştukları için onlara Dokuz Oğuzlar denildi. [2] Dokuz Oğuz kavramı, 626 yılını takiben Doğu Gök-Türk Devletinin zayıflaması üzerine Töles boyları grubunun Tola Irmağı civarı ve Kerulen'e doğru yani Doğu Gök-Türk ülkesinin doğu kısmında yaşayanların kaynaklarda zikrediliş şeklidir. 679 yılında Çin'deki T'ang hanedanına karşı başlayan Gök-Türk istiklal hareketinin başarıya ulaştıktan sonra öncelikle Dokuz Oğuz boylarıyla çarpışacağı tabii idi. Bu yüzden Orhun Yazıtlarında da çok sık bahsedilen Dokuz Oğuz-Gök-Türk mücadeleleri çok sıklıkla meydana gelmiştir. [3]

Dokuz Oğuz Beyliği [4] 

Çin Kaynaklarında Dokuz Oğuz Meselesi: Sayısal Yapısı Erkin Ekrem OĞUZLAR 5. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri (oguzlar.hacettepe.edu.tr/oguzlarbildirilertek.pdf) Yunzhong (today's Tuoketuo County, Inner Mongolia).

630'larda Dokuz Oğuzlardan söz edilmeye başlanmıştır. Hamilton (1962), bu bölgede yaşayan on dört boyun adını veriyor. İşte: Yu-en (Uygur), Sir-yento, Ki-pi-you (Hirpi), Tou-pa (Topa), Kou-li-kan (Kurikan), To-lan-ko (Telengüt), Pou-ku (Buka), Par-yer-ku (Bayırku), Tonra (Tongra), Hu-en (Kun), Si-en-pie (Serbi), Hou-si, Hi-kie (Halis); A-tie (Ediz). Bu boylardan bazıları 630'da Dokuz Oğuz birliğini kuracaklardır. Dokuz boyun üzerinde olanlar sanırım yedeklerdir. Başlarında kağanları vardır; ancak, Türkler bas kağana "Bas Kağan" derler. "Bas" Farsça tabi (bas) demektir. Dokuz Oğuzlar II. Türk kağanlığının kuruluşunda Türklere baş kaldırmış ve İlteriş Kağan ile Bilge Tonyukuk'a zor günler yaşatmışlardır. Bildiğim kadarıyla, Dokuz Oğuz birliğinin dışında kalan Tele'lerden hiç haber alınmamıştır.[5]

Türk, Sir ve Oğuz boylarının geçimini sağlıyarak, hüküm sürüyor. Altı Sir hakkında pek az şey bildiğimizi yukarıda söylemiştim. Tokuz Oğuz içinse oldukça bilgimiz var. Çin kaynakları Tokuz Oğuz'dan ilk kez onların Çinliler'le birlik olup, Hie-li (İlig) Kağanının sonunu hazırladıkları 630 olayları vesilesiyle bahseder (Pulleyblank 1956). Bu dokuz boy şunlardır. Uygur, Buku, Kun, Bayırku, Tongra, Sse-ki, Sıkar, K'i-pi ve Ediz (Hamilton 1962). Bu boy konfederasyonu içinde en önemli boy Uygur'lardır. Maamafih, 744 tarihinde Doğu (Kök) Türk Kağanlığı Uygur-Basmıl-Karluk ittifakı sonucunda yıkılınca, Sekiz Oğuzlar'ın Tokuz Oğuz konfederasyonundan ayrılarak illerini terkettikleri ve doğuya ve batıya doğru dağıldıkları anlaşılmaktadır. 745 yılında son Türk Kağanı Pomei'nin kesik başının başkente gönderilmesinin ertesinde, tamamen dağılan otuz boylu Doğu Türk konfederasyonundan Uygurlar, On Uygur-Tokuz Oğuz adı altında (Orkun: Şine-Usu) yeni bir konfederasyon kurarak, Ötüken kutsal tahtına oturmuşlardı. Uygurlar'la işbirliğine yanaşmayan Sekiz Oğuzlar'ın bir bölümüyle İki Edizler (ve Kerekülügler) şuraya buraya dağılmışlar, Altı Sirler de, herhalde, anayurtlarına dönmüşlerdi. Şiddetli bir yenilgiye uğrayan on iki boylu ve "Üç Tuğlu Türük" bodun (ibid) ise, Ötüken dağının batısında, İli (?) ırmağı kıyılarındaki dağlık bölgede, yeri saptanmayan Bakır Balıg'a sığınıp, düşmanları Uygurlar ve Çinliler'e karşı direnişlerini sürdürüyorlardı. Bunlar konfederasyondan arda kalanlardı.[6]     

Çünkü 630'larda Dokuz Oğuzlardan söz edilmeye başlanmıştır. Hamilton (1962), bu bölgede yaşayan on dört boyun adını veriyor. İşte: Yu-en (Uygur); Sir-yento; Ki-pi-you (Hirpi); Tou-pa (Topa); Kou-li-kan (Kurikan); To-lan-ko (Telengüt); Pou-ku (Buka); Par-yer-ku (Bayırku); Tonra (Tongra); Hu-en (Kun); Seki (Serbi, Saka); Hou-si; Hi-kie (Halis); A-tie (Ediz). Bu boylardan bazıları 630'da Dokuz Oğuz birliğini kuracaklardır. Dokuz boyun üzerinde olanlar sanırım yedeklerdir. Başlarında kağanları vardır. Ancak Türkler bu kağana "Baz Kağan" derler. "Baz" Farsça "tabi" demektir. Dokuz Oğuzlar İkinci Türk Kağanlığı'nın kuruluşunda Türklere başkaldırmış ve İlteriş Kağan ile Bilge Tonyukuk'a zor günler yaşatmışlardır. Bildiğim kadarıyla, Dokuz Oğuz birliğinin dışında kalan Tele'lerden hiç haber alınmamıştır. [7]

             Kırgız'lar Kırgızlar, Asya'nın en kalabalık, en köklü boylarından biri olarak binlerce yıl yaşamış, günümüzde Kırgız Devleti olarak varlığını devam ettirmektedir. Kırgızlar, Asya’nın en kalabalık, en köklü boylarından biri olarak tarih boyunca kendisinden sık sık söz ettirmiş bir toplum olarak karşımıza çıkar. Köklü boy yapısı ve kalabalık nüfusu ile kimi zaman kendi idarelerinde, kimi zaman Türk Devletlerinin bünyelerinde varlıklarını sürdürmüş, özgün halleriyle günümüze kadar ulaşmışlardır.

Kırgızlar, tarih kaynaklarında ilk olarak Hun döneminde karşımıza çıkarlar.[8]

Kırgızların eski yurdu yani esas anayurtları Kögmen Dağlarının kuzeyi, Yenisey Nehrinin kollarından Kem havzası idi.[9]

             Oğuz’lar

Türk Tarihinin en köklü, en kalabalık boyu olan ve İç Asya’daki kadim Türk Devletlerinin temel taşını teşkil eden Oğuzlar, batıya doğru ilerledikçe Kuz ve Guz ünvanları alarak tarih kayıtlarına Uz’lar olarak geçmiştir. Oğuzlar, Türk Tarihinin İç Asya döneminde başrolü oynayan Aşina sülalesini içinde barındırmıştır. [10]  Oğuzlar, Oğuz Kağan Destanı'na göre 24 boydan ve Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk eserine göre 22 boydan oluşan Orta Asya kökenli en kalabalık Türk boyudur. Günümüzde Türk nüfusunun çoğunluğu Oğuz boyundandır.

"Geniş bir perspektiften bakacak olursak; Anadolu ve Trakya Türklüğünün, Türklerin târihsel serencâmının Batı ayağını temsil ettiği hakikâtiyle karşılaşmamız kaçınılmaz olur. Oğuz Türkleri olarak bilinen bir kabileler ağı, 1000 seneyi mütecâviz olarak sürekli gözü “Batı”ya odaklanmış olarak bu topraklarda. Bu toplulukların azmi, asla “geriye bakmayan” bir kesinlikte somutlaştı. Dönecek bir yeri olmayan Oğuz Türkleri, Doğu Akdeniz'deki târihsel boşluğu büyük bir beceri ve başarı ile doldurdu. Doğu Akdeniz'i; başta Anadolu ve Rumeli olmak üzere Türkleştirdi. Dünyâ târihine Roma'dan sonra ikinci büyük “Barış” sistemini armağan etti. Oğuzların torunları ve onlara mukadderat birliği üzerinden eklemlenen sayısız halklarla demlenen çoğulcu bir birliği başarmak durumundayız. Rûmî temelde Türklüğün târihsel, geniş ve çoğulcu manâsını sâhiplenmektir bu. Batı mâceramızın “nesnesi” olmaktan çıkıp “öznesi” hâline gelmek adına tünelde bir ışık belirdi. Aman iyi kullanalım. Kırılmayı kopmaya dönüştürmek isteyen avanturizmden uzak duralım." [11]

“Oğuz adı üzerine çok çeşitli açıklamalar yapılmışsa da artık kabileler anlamına geldiği yani ok+u+z olduğu genellikle kabul edilmektedir. Zaten Batı Gök-Türk Devletinde 634 yılını takip eden hadiselerde On Okların ortaya çıkması ve Türgişlerin meydana gelmesi hadiseleri Oğuzlar konusunda filojik delilleri desteklemektedir. Gök-Türk tarihinin 627 yılına kadar olan kısmında hiç Oğuz isminin geçmemesi, her şeyden önce Töleslerin, Oğuz öncesi fonksiyonunu icra ettiklerini göstermektedir. Bir başka ifade ile 627 yılından sonra Töles adı ve terimi önemini kaybetmiş, Orta Asya'da yeni boy dalgalanmaları ve yapılanmaları meydana gelmişti. Her ne kadar Oğuzların Seyhun (Sir Derya boylarına) 755-785 (Halife el Mehdi zamanı) dolaylarında geldikleri tahmin edilse de onların Tügişlerin devamı olduğu tarihi süreç açısından daha doğrudur.

Muhtemelen 603 dolaylarında verilen Töles boyları daha sonra On Okları yani Seyhun Oğuzlarını oluşturdular. IX. asırda Oğuzların varlığı artık İslam kaynaklarında iyice belirginleşmektedir. Artık İsficab şehrinden Hazar denizine uzanan Mangışlak dahil geniş bir alan Oğuzların yurdu olarak ortaya çıkmaktadır. Buhara'nın kuzey sınırlarına kadar yayılan Oğuzların esas ağırlık merkezi Seyhun (Sır Derya) boylarıydı. Sır Derya boyundaki diğer Oğuz şehirleri Yenikent, Cend, Barçınlıg-kend, Sığnak, Karnak, Süt-kent, Savran (Sabran), Aşnas, Otrar (Farab), İkan, Özkend, Sayram-İsficab belli başlı Oğuz şehirleri idi. Zaten Dede Korkut ve Oğuz Destanlarının konuları bu bölgede yani Sır Derya boyundaki Karadağlar'da geçmektedir. [12]

Yazıtlarda Oğuzlar: İlteriş, Kagan olduktan sonra güneyde Çinlileri, doğuda Kıtanları, kuzeyde ise Oğuzları pek çok öldürmüştü. Daha sonra ise İlteriş’e karşı kurulan Kıtan, Çin, Dokuz Oğuz ittifakına diğer Oğuzların da katıldığı anlaşılıyor. Herhâlde bütün Oğuzlar Karakum’da oturan Kutlug ile Tonyukuk’un üzerine yürüyeceklerdi. Neticede Tonyukuk, Kutlug’dan “orduyu gönlünce sevk et” talimatını aldıktan sonra Kök Öng Irmağını geçmiş, Ötüken Dağlarına doğru ordu sevk etmişti. İngek Gölü ile Tola Irmağından Oğuzlar saldırıya geçtiler. İki bin kişilik Gök-Türk ordusu altı bin kişilik Oğuz ordusunu yendi ve bundan sonra Oğuzların hepsi gelip, II. Gök-Türk Devletine tabi oldu. Bundan sonra II. Gök-Türk Devletinin merkezi Ötüken’e taşındı11. Kutlug Kagan, 682-691 arasında Oğuzlarla beş defa savaşmıştı. Kapgan döneminde 696’yı takip eden yıllarda ona karşı kurulan Kırgız, Çin, Türgiş ittifakına Oğuzların katılmamalarına rağmen huzursuz oldukları anlaşılıyor. 715 yılında Kül Tegin ve Bilge, II. Gök-Türk Devletine karşı büyük isyanlar çıktığında sırasıyla Karlukları (714), 715’te Azları, İzgilleri, Dokuz Oğuzları, Edizleri mağlup ettikten sonra Bolçu’da Oğuzlarla savaşmışlardı. Bu Oğuzlar da bozguna uğratıldı. Söz konusu savaşta Kül Tegin kır atına binip hücum ederek mızraklamıştı. Askerlerini mızraklayıp, ülkelerini aldılar. Dördüncü çarpışmasını Çuş Başında yaptıktan sonra Gök-Türk halkı çok zor durumda kalmıştı. Beşinci savaş Ezgenti Kadız’da meydana gelmiş, yine Kül Tegin ve Bilge Kagan galip gelmişlerdi. Zaferden sonra Ötüken’e dönmeyen Bilge ve Kül Tegin kardeşler, Amga Korugan’da kışladılar ve o yılın ilkbaharında Oğuzların karargâhını bir daha bastılar. Hep beraber o kadar zor durumda kaldılar ki; Bilge, “Eğer kardeşim olmasaydı, annem hatun başta olmak üzere, annelerim, ablalarım, prenseslerim, bunca hayatta kalanlar cariye olacaktı.” demek suretiyle bu savaşların önemine işaret etmektedir. Oğuzlar, bu seferler sırasında Gök-Türk ordularını epey hırpalamışlardı. Hatta onlar Amga Korugan’da kışlarken kıtlık dahi olmuştu. Bahardaki sefer sırasında üç Oğuz ordusu aynı anda bastırdığında, Oğuzlar aynı anda iki hedef seçmişlerdi. Biri Bilge ve Kül Tegin’in ordularını bozguna uğratmak, diğeri onların evlerini, barklarını yağmalamak idi. İçine düştükleri zor şartlara rağmen Bilge ve Kül Tegin Oğuzları dağıtmayı başardılar. Mağlup Oğuzlar, Dokuz Tatarlarla birleşip yeniden geldilerse de Bilge, Ağu’da büyük bir savaş daha yaparak galip geldi. 717 yılında bir grup Oğuz kaçıp Çin’e gittiği için üzülen Bilge, onların çocuklarını ve kadınlarını ele geçirmişti. Oğuzları, Bilge Kagan zamanında (716-734) Ötüken’e göre kuzeyde bulunuyorlardı. Ongin kitabesi dahi bunu bildirmektedir. Bilge zamanında Oğuzlara Kıtay, Tatabı ve Çin’e karşı on iki kez sefer tertip edilmişti. 751 yılında Çin’deki Oğuzlar Çin’den dışarı çıkmışlardı. Barlık yazıtının I.sinde de Oğuz ismi geçmektedir. Oğuzların Tarih Sahnesine Çıkışı Hakkında [13]

Tonyukuk ve Kül Tigin yazıtlarından anlaşıldığı kadarıyla onları Türük konfederasyonuna dahil etmek hiç de kolay olmamıştır. Galiba, Kapağan Kağan zamanında Tonyukuk'la yapılan zorlu savaşlar sonucunda Oğuzlar pes etmişler, fakat Bilge Kağan döneminde defalarca başkaldırarak Kağana ve kardeşi Kül Tigin'e çetin günler yaşatmışlardır. [14]

             On-Ok;

“On-ok uruğu Batı Göktürk Kağanlığı'nın batısında yaşayan Türk boylarına verilen addır.  Anlamı "on şadlık"tır. Kelimenin anlamı "on şad, on şadlık" ya da "sağ kanat, ülkenin sağı"tır.   İzgil oymağı liderinin, Göktürk Kağanlığı tarafından 563'te İstanbul'a elçi olarak gönderildiği bilinmektedir. “634 yılında kagan olan Işbara ülkesini on boya bölmüş, her boya birer ok verilmiş, bundan sonra unvanları On Şad ve On Ok şeklinde söylenmeye başlamıştı. Akabinde beş boya Beş Tuo-lu, diğer beşine ise Nu-shih-pi adları verildi. Beş Tuo-lu, çorluklar halinde tesis edilmiş ve Tokmak (sueiye)’ın doğusunda oturmuştu. Sağ yani batı gurubu oluşturan Nu-shih-pi’ler ise erkinlikler halinde teşkilatlandırılıp Tokmak’ın batısında ikamet edeceklerdi. Bu teşkilatlanmadan sonra genel olarak ortaya çıkan boylar On Ok (On Boy) adıyla zikredildiler.”[15]

             Saka'lar

“Sakalar Orta Asya'da ve Doğu Avrupa'da yaşamış atlı göçebe bir Türk veya İranî halkı. “701 yılındaki Tonyukuk, İnel ve Bilge'nin batı seferinde Mançudlar, Farslar (Tezik) ve Toharlarla birlikte zikredilirler ve Gök-Türklere tabi olduklarından bahis vardır.” [16]

             Sir (Altı Sir)

“II. Gök-Türk Devleti döneminde hala özellikle Tola Irmağı tarafında oturan boy grubu için bu ad kullanılmış olmalıdır. Bilge Kagan tahta çıktığında tebasını sayarken'' Altı Sir, Dokuz Oğuz, İki Ediz'' gibi boy guruplarının adlarından bahsetmektedir. Tonyukuk yazıtında ise beş yerde geçen Sir kelimesi hepsinde Türk Sir, Bodun, Oğuz grubu gibi Tola Irmağı havalisinde yaşayan Sir grubu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. [17]

Tonyukuk yazıtında (T. Tekin 1968: T), I. Türk Kağanlığından (550-630) beri Türk ve Sir boylarının birlikte yaşadıkları ima edilmektedir. Metinde, 630-682 “kağansızlık” döneminden söz edilirken, “türk sir bodın yirinte bod kalmadı” (Türk ve Sir boylarının yerinde boy kalmadı) deniliyor.

Sir boylarının kimlikleri hakkında yapılacak en isabetli tahmin –kuvvetli varsayım– onların Sir Derya kökenli; İndo-İranlı, bir halk olduğudur. Büyük bir olasılıkla, Çin yıllıklarının zikrettiği Sie-yen-t’olar’la (Chavannes op.cit.) ilişkileri vardır. Ama, bunlar Bumin ve İstemi Kağanlar zamanından beri Türkler’le birlikte yaşamış Soydak’lar olamaz. Zira, Bilge Kağan yazıtında geçen bu Sir’lerle Kül Tigin yazıtında anılan Sogdak ya da Sogut halkları farklıdır (ama belki de Sogdak, Sir boylarından biridir). Tonyukuk yazıtında zikredilen ikinci boy (Dokuz) Oğuz ve onlardan birer altboy olan Kun ve Tongra’dır. Metinde, İlteriş Kağan döneminde bunlarla yapılan çatışmalar anlatılıyor ve Oğuzlar’ın bütün direnişlerine ragmen nasıl yola getirilip, Türk-Sir federasyonuna üçüncü bir üye olarak alındıkları hikâye edilir. Onların girmesiyle il’e yeniden barış gelmiştir. Bundan böyle, “türk bilge kağan türk sir bodunug oğuz bodunug igidü olurur” [18]

             Tarduşlar

“II. Gök-Türk devletinin kuruluşu esnasında millet düzenlenirken Töles ve Tarduşların adından bahsedilmektedir. Milletin yeniden bir araya getirilip teşkilatlanma anlatılırken Taruş ve Töles adlarının zikredilmesi onların 552-630 yılları arasında oynadıkları tarihi rolün öneminden dolayıdır. II. Gök-Türk Devleti döneminde 682'den sonra Tölesler doğuda Tarduşlar batıdadır. Dolayısıyla İrtiş Irmağı taraflarında olduklarını tahmin ediyoruz.  692'de Kapgan Kagan olduktan sonraki teşkilatlanmada ise Bilge, Tarduşların üzerine şad olarak tayin edildi. 732 yılında Kül Tegin'in cenaze törenine katılanlardan birinin adı da Tarduş İnançu Çor idi. Tarduş boyunun adı yazıtlarda dolaylı olarak kaydedilmiştir. 696-97 yıllarında Kırgızların bulunduğu yere baskın yapan Tonyukuk daha sonra hanımının ölümü üzerine Kapgan geri dönünce tek komutan kalmıştı. 698'de İnel ve Bilge'nin katılımıyla Yarış ovasına doğru ilerlemiştir. İşte Kapgan'ın yeni yaptığı bu tayin sırasında Tarduş Şad'ın adı geçmektedir. Söz konusu Tarduş Şad'ın Bilge olduğu bilinmektedir. Daha sonra savaş kazanılınca On Oklar (Türgişler), Tarduş Şad'a doğru kovalanılmıştır (699). [19]

             Türgiş

Türgişler, Batı Gök-Türk ülkesinde 635 yılını takip eden yıllarda muhtelif siyasî olaylarda yeni boy teşkilatlanmaları sırasında tarih sahnesine çıkmış bir boydur. Daha sonraki gelişmelerden onların Batı Gök-Türk hanedanından geldiği anlaşılmaktadır.  696 yılında II. Gök-Türk Devletini kudretinin zirvesine çıkaran Kapgan Kagan’a karşı Kırgızlar, Çinliler ve Türgişler ittifak yapmışlardı. Orduya Tonyukuk, İnel Kagan ve Tarduşların şadı Bilge kumanda edecekti. Dolayısıyla Gök-Türkler Türgiş- On Ok ülkesine doğru büyük bir sefere hazırlanıyorlardı. Ordu Altayları aşıp Yarış ovasına ilerledi ve Bolçu’da Türgişleri ağır bir hezimete uğrattı. Savaşı Tonyukuk ve İnel idare etmiş, Tarduş Şad’ı Bilge başka bir mevkide mevzilenmişti. Bundan sonra Gök-Türk ordusu On Ok ordusu ile Demir Kapı’ya kadar yapılan sefere katıldı. Türgiş halkı Bilge tarafından kendi halkı olarak gösterilmiş ve hatalı hareket ettiği için çok ızdırab çektikleri vurgulanmıştır. Bundan sonra Maveraünnehire kadar (Kengü Tarban) her taraf Gök-Türk hakimiyetine girmiştir. [20]

 İlave Kaynak: Türgişler (turktarihim.com/Türkeşler_Türgişler.html)

             Türk:

“Kadim Türkler, ren geyiğini ama daha da önemlisi, insanlık tarihinde dönüm noktası olarak dahi anılabilecek bir olay, atı ehlileştirmişlerdir. Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Han devrinde tutulmuş kayıtlar uyarınca, Teoman tarafından Hun devletinin kurulduğu MÖ 206’ya değin gerisin geriye izlenebilmektedir. Hun devletinin ömrü MS 8.yüzyıla değin sürmüştür. Ne var ki Hun devleti git gide çaptan düşerken onun yerini en önemli parçası yahut mensubu olan ve ilk defa MÖ 1766’da Tujue diye anılan ileriki yüzyıllardayda Tukiu biçiminde bilinecek Göktürkler alır. Tarihte ilk Türk devleti olmak özelliğini gösteren Göktürkler, çevrelerinde yaşayan Türkçe konuşan bütün boylar ile urukları kendi siyasi hakimiyetlerinde toparlayıp birleştirmişlerdir. İmdi, Göktürk devleti sayesinde tekmil Türkçe konuşan boylar ile uruklara bundan böyle Türk denilir olmuştur. Yedinci yüzyılda Köktürk olan ad, bilahare Göktürk şeklini aldığı anlaşılıyor. Kök/gök, Türkçede sema, semavi, yani mavi, boz mavisi anlamlarına gelir. Semavi Türkler anlamını taşıyan Göktürk’ün iddialı bir şeref lakabı olduğu aşikardır.  Türkçe, aşağı yukarı Miladi yıllardan beri Kuzey doğu ile Orta Asya boylarının ortak bildirişme aracı olduğu biliniyor. Türklüğün bir ucunda Göktürk, öbüründeyse Osmanlı durur. Bu iki tarihi durağı birbirine bağlayan hat Oğuzdur” [21]

Göktürk Anıtları.  Göktürk Osmanlı çizgisi (Duralı)

Bakılacak MİRKAMAL, A. (2017). Bilge Kağan Yazıtı‟ndaki “kid(i)z k(ä)r(ä)kül(ü)g : b(ä)gl(ä)ri : bod(u)nı” İbaresı Üzerine. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 6(1), 1-10. (tekedergisi.com)

Tujue Turks (ChinaKnowledge.de - An Encyclopaedia on Chinese History, Literature and Art About [Location: HOME > History > Barbarian Peoples > Tujue / Turks] Chinese History - Tujue 突厥 Turks (chinaknowledge.de)   

DİĞER HALKLAR

             Çinliler

             Kıtay'lar Hıtaylar, Çin ülkesinin kuzeyinde Mançurya'dan Orta Asya'ya kadar olan bölgede yaşamış Moğol kökenli bir kavim. Ancak Türk-Tungus melezi olduğunu savunan ve Kıtaylar olarak adlandıran tezler de mevcuttur.

             Mançud'lar günümüzde Kuzeydoğu Çin'de olan Mançurya kökenli Tunguz halkıdır. 17. yüzyılda Çin'deki Ming Hanedanını yenmiş ve Qing Hanedanını kurmuşlardır. Qing Hanedanı Çin'i 1912 yılında Çin Xinhai Devrimine kadar yönetmiştir. Bu devrimle Çin Cumhuriyeti kurulmuştur. Aslı memleketi olan Heilongjiang, Jilin ve Liaoning eyaletleri dışında Çin'in her çeşitli yerlerde yaşamaktadır.

“Mançud ismi sadece 701 yılındaki Tonyukuk, İnel Kagan ve Bilge idaresindeki ordunun Tinsi oğlu (Tanrı oğlu) adlı karla kaplı Ek Dağını aşarak Demir Kapıya varışından sonra tabi olan şehirler arasında gösterilmiştir. Sakalar, Farslar ve Toharlarla birlikte zikredilmiştir. Türkler ilk defa o bölgeye varmışlardı. “ [22]

             Soğd

“Orta Asya’da yaşamış İranî bir kavim ve yaşadığı bölge. Soğd ülkesi, en önemli merkezleri Semerkant ve Buhara olmak üzere Amuderya ile Siriderya arasında yayılan ve günümüzde Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan sınırları içinde kalan coğrafî bölgedir. Soğd kültürü batıda Marginya, kuzeyde Hârizm ve Kızılkum çölü, doğuda Fergana, güneyde Baktriya-Tohâristan ile sınırlanan kesimlerde ve özellikle Zerefşân ve Kaşkaderya ırmakları boyunca gelişmiştir. Orta Farsça dönemi dillerinden biri olan Soğdca ise coğrafî ve siyasî sınırların çok ötesinde, bir ara bütün İpek yolu güzergâhında konuşulan uluslararası bir dil halini almıştır.

558 yılında Göktürkler’in hâkimiyetine giren Soğd bölgesi özellikle Göktürk döneminde Orta Asya’nın ekonomik, siyasal ve kültürel merkezi oldu. Bu dönemde bölge Amuderya ile (Ceyhun) Tanrı dağları arasını kapsıyordu. Soğd tüccarları Göktürk koruması altındaki İpek yolu üzerinde çok etkili hale gelmiş ve Çin’den İtalya’ya kadar uzanan ticareti kontrollerine almışlardı. Soğdca yazılmış olan 582 tarihli Bugut yazıtı Göktürk hükümdarlarından bahsetmektedir. II. Göktürk Hükümdarı Kapgan Kağan (692-716) Çin’de bulunan esir Türkler’le birlikte esir Soğdlar’ın da geri gönderilmesini istemişti. Öte yandan son zamanlarda Çin’de yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen bulgulara, özellikle görkemli mezar taşlarına göre burada VI-VIII. yüzyıllar arasında zengin bir Soğd tâcirler sınıfı oluşmuştu ve bu tâcirler imtiyazlı bir statü kazanmıştı. Çinliler’e uzaklardan kıymetli mallar temin ediyor ve Çin ordularının Orta Asya’daki iâşelerini karşılıyorlardı. Bu arada maaş karşılığı ödenen ipek rulolarını da ucuza alıp yeniden ihraç ediyorlardı.

Taşağıl, Ahmet, Soğd[23]

Soğdak: “Balasağuna gelip yerleşmiş olan bir ulustur”. Amuderya ile Sirderya arasındaki Soğd bölgesinde yaşayan İran asıllı bir topluluk. Doğudan gelen Hunluların baskısı üzerine ülkelerini terk ederek batıya, Karadeniz’in kuzey taraflarına göç eden Soğdlular, Burada Kanpçu (Kangar) Devletini kurdular. Oğuz neslinden gelen hükümdarlar tarafından idare edildiler. Makedonya Kralı İskender’in Asya Seferi sırasında (M.Ö. 331) ortaya çıkan kavimler göçü sonunda, Soğdakların bir kısmı Türklerle kaynaşarak, Türkleşirken, bir kısmı da Fars kültürünü benimsedi. Kaynak: [24] 

Aşok: Kişi Adı. Soğdların lideri. Aşoka, Budizm'in Orta Asya'da yayılmas ını sağlayan Hint kralıdır. Müslümanların peygamberlerine sevgisi yüzünden erkek çocuklarının adını Muhammed veya Mehmed koymaları gibi Budistlerin de Budizm'in yayıcısı Asoka'nın adını almaları tabiidir. Bu yüzden VIII. yüzyıl başlarında Sogd halkının lideri olan kişinin adının Aşoka olması Budist olan Sogdlar için çok normal karşılanmalıdır.  Kaynak: Göktürk Yazıtlarında Hintçe Unsurlar Osman Fikri Sertkaya

             Tacik'ler Tacikler bir İran dili olan Tacikçe konuşurlar Fars dillerine mensup olan Tacikçe, ana çizgileriyle günümüz Farsçasına yakındır. Yalnız eski Farsçanın özellikleri daha çok vardır. Çiftçilik başlıca geçim kaynakları olup, hayvancılık ikinci plandadır. Çoğunluğu İslam'ın Sünni mezhebine bağlıdırlar.   Taciklerin ataları olan Soğdlar, ilk defa İran'da ortaya çıkmış, sonraki devirlerde günümüzde Tacikistan olarak adlandırılan Soğdiana'ya göç etmişlerdi. Soğdlar, Türklerle iyi ilişkiler kurmuş ve onların himayesi altında yaşamışlardı. 

             Tohar'lar

“İndo-Avrupalı Toharlar. Bir Doğu İranlı kavim olan Toharlar. 

Ceyhun nehrinin yukarı havzasında tarihî bölge. Dar anlamda Tohâristan sınırlarını en doğru biçimde IV. (X.) yüzyıl İslâm coğrafyacılarından İstahrî verir. Buna göre Tohâristan, Belh’in doğusunda ve Bedehşan’ın batısında, Ceyhun’un (Amuderya) güneyinde, Hindukuş dağlarının kuzeyinde yer alan bölgedir. İslâm döneminde Tohâristan, geniş mânada Ceyhun’un yukarı mecrasının sağında ve solunda bulunan, Belh’e bağlı olan bütün dağlık bölgeleri kapsıyordu. [25]

 

 

 



[1] Ahmet Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları (turk-boylari.blogspot.com.tr/2015/03/azlar.html)

[2] Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Töles Boylarının Stratejik Önemi (6. ve 7. yüzyıllar) (dergi.fsm.edu.tr)

[3] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre Eski Türk Boyları, ss. 113-115

[4] (turktoresi.com)

[5] Sencer Divitçioğlu; Sekiz Türk Boyu Üzerine Bazı Gözlemler, İstanbul, 2015, Sayfa 128

 

[6] Sencer Divitçioğlu, Nasıl Bir Tarih? (Köktürkler, Karahanlılar) Bağlam yay. Şubat 1992.   Sayfa 104-105-106-107

[7] Sencer Divitçioğlu, Orta Asya Türk Tarihi Üzerine Altı Çalışma, 2015 Sayfa 50

[8] (turktarihim.com/Kırgızlar.html)

[9] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre eski Türk Boyları, ss. 92-93

[10] (turktarihim.com/Uzlar.html)

[11] Süleyman Seyfi Öğün, Türkiye'nin Batı macerası, Yeni Şafak Gazetesi. 20 Mart 2017

[12] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre Eski Türk Boyları, ss. 92-93

[13] Ahmet Taşağıl, OĞUZLAR 5. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri Dilleri, Tarihleri ve Kültürleri Ankara 2015

[14] Sencer Divitçioğlu; Oğuz'dan Selçuklu'ya, İstanbul, 1994, Sayfa 12

 

[15] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre Eski Türk Boyları, ss. 119

[16] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre Eski Türk Boyları, ss. 99

[17] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre Eski Türk Boyları, ss. 102-103

[18] Sencer Divitçioğlu, Nasıl Bir Tarih? (Köktürkler, Karahanlılar) Bağlam yay. Şubat 1992. Sayfa 103

 

[19] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre Eski Türk Boyları, ss. 112-113 (turk-boylari.blogspot.com.tr)

[20] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre eski Türk Boyları, ss. 119-121

[21] Duralı Teoman, Omurgasızlaştırılmış Türklük, Kasım 2014, ss. 27-45 Ortaylı, İlber Türklerin Altın Çağı

 

[22] Taşağıl, Ahmet Çin Kaynaklarına göre eski Türk Boyları, ss. 89

 

[23] (islamansiklopedisi.info)

[24] (nedir.com)   

[25] İlave Kaynaklar: Hüseyin Salman, Toharistan (islamansiklopedisi.info); Kürşat Yıldırım, Doğu Türkistan Ve İlk Sâkinleri Âkinleri, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, XII/1 (Yaz 2012), s.419-440. (tdid.ege.edu.tr)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder