8 Temmuz 2019 Pazartesi

Yepyeni bir ipek yolu üstündedir, Türkiye… 22 Ocak 1976


Tarihsel İpek Yolu'nun işlemekte olduğu çağlar boyunca, Türkiye, büyük bir dünyanın ortasında yer almıştı. İpek Yolu, teknoloji çağında, ipek çağı kadar geride kalmış bir olgu… Ama, XX. yüzyıl sonlarının dünyasında, Türkiye, İpek Yolu çağından da büyük bir dünyanın merkezinde duruyor. Refah'ın modern dönemde üretildiği Batı dünyası ile refahın giderek kaymaya başladığı Doğu/Güney dünyası arasındaki en vazgeçilmez kavşak noktasında, modern Türk toplumu yükselmektedir. Bazan milyarlarca dolarla anlatılan ekonomik nesneler akmaktadır, bu büyük yolların üstünden… Kaldı ki, söz konusu ekonmik ve mali akışlar şimdilik ancak küçük birer başlangıçtırlar. Tarihsel dönüşümlerin daha tanık olmadığı büyüklükteki asıl gelişmeler, gündemin loşluklarında bekliyorlar. Refah kayması denen olay, bir bakıma, İpek Yolu'nu kesmiş olan eski dünya hareketlerinin ters yüz olması olayıdır. İpek Yolu, bambaşka coğrafya yollarına başvurarak, Batı'ya gitmek suretiyle de Doğu'ya erişilebilmesinin sonucunda körleşmişti. Yeni Çağda ise, Doğu ve Güney dünyaları, Batı'daki refahı kendilerine doğru çağırıyorlar. İtildikleri hareketsizlik dünyasından, hareketin yaratıcıları katına çıkıyorlar.

Türkiye'ye, yarının dünyasındaki gerçek anlamını verebilmek, ancak bu ufuktaki dünya değişimlerine doğru yargılar koyabilmekle başarılabilir bir iştir. Yollar, maddi ve nesnel oldukları oranda, yarının potansiyellerini ifşa eden simgelerdir de, Türk dünyasında… Gerçekte, hem Batı hem de Doğu başka dinamiklere uygun yollar aramaktadırlar. Bir gün Avrupa'dan Çin'e kadar erişebilecek çağdaş bir İpek Yolu'nun yeniden yaratılması, olasılıkların çok ilginçlerinden birisidir. Yumuşamanın Avrupa'dan sonra Asya'ya da yayılması temasının işlenmekte olduğu XX. yüzyıl sonlarında, yumuşama ideolojik engelleri aşarak, bir bütün halinde Asya'yı dünya ekonomik hareketlerine açmak anlamını da taşır. Batı Avrupa bunu istemektedir; tıkanan pazarın genişletmek için… Sosyalist sistem hele Sovyetler Birliği, yumuşamanın Asya'ya girmesini bir başka yaklaşımla da önermektedir: Uyanan yığınların, yeni bilinçlerini giderek ekonomik ve sosyal alanlara yöneltmesinin getireceği müthiş büyüme ve sıçrama dinamiklerine Asya kapılarını açmak amacıyla.

Edirne'den Tuna'ya tüm iç Avrupa'nın bir uluslararası kanal aracılığıyla Karadeniz'e bağlanmak üzere olduğu yeni çağda, Türk dünyası, kuşkusuz, çok boyutlu, yepyeni bir uluslararası trafiğin merkezi durumuna yükselecektir. Edirne'den Ağrı'ya kadar Anadolu plâtosunu çift şeritli bir uluslararası hız yolu ile birleştirmek için Batı Avrupa'da geliştirilen tasarılar da yine bu çok boyutlu dünyanın birer halkasıdırlar. Doğu ve Batı'yı başka hiçbir ülkenin, Türkiye kadar uygun bir geçiş noktasından, Türkiye'nin olduğu ölçüde ussal biçimde bağlayabilmesi olanaksızdır. Rasyoneller, almaşıksız yolun Türkiye'de olduğunu anlattıkları zaman, bu, refah kaydırması hareketleri çerçevesinde bir başka sonucu daha getirmektedir: Türkiye'de, yollar dolayısıyle bile olağanüstü önemde bir dış artık değer elde edebileceğini…

Ekonomik sorunlarla tıkanmış sanılan Türkiye'nin, 1976 başlarken, elindeki uluslararası taşımacılık olanakları (TIR geçişleri) konusunda uyguladığı ilk deneyler, yeni işlevlerin bilincine varılması doğrultusundaki güncel derslerdir. Türkiye önemlice dış dünya geliri sağlamak bir yana, hemen hiçbir şey elde etmediği bu ulaştırmanın tüm alt yapısını tek başına karşılamakla, 1975'e kadar, sanayileşmiş güçlü ülkelere dolaylı bir yardımda bile bulunmuştur. Türk yollarından taşınan uluslararası yüklerin her tonuna kilometre başına özel anlaşma bulunan ülkeler için 25, anlaşmasız ülkeler içinse 40 kuruşluk taşıma ücreti istemekle, Türkiye, ilk kez modelin niteliğini değiştirmektedir. Yeni model, dış dünyanın gelişimine tek yanlı yardım yerine, çift yönlü yarar ilkesini geçirmektedir. Belki, önemli yanlışlıklar, güvensizlik sürtüşmeleri bile doğuracaktır, ön girişimler… Ne var ki, karşılıklı görüşme ve iyi niyet aracılığıyla daha yararlı çözümlere ulaştırılabilecek olan bu uzlaşmazlıklara karşın, önemli olan dönüşüm, ulaştığı yeni bilincin, modern Türk toplumuna bir daha hiç gözden kaçırmayacağı yepyeni rasyoneller katmış bulunmasıdır.

Türkiye, yeni rasyonellerini rastlantılarla bulmadı. İlk rasyonel; dış dünyanın bazı kesimlerinin, özellikle de Kıbrıs'taki Türk varlığı karşısında Türkiye'nin yalnızlığını arttırma yolundaki çabaları sonucunda kazanıldı. İkinci rasyoneli ise, doğrudan doğruya, gereksinimler üretti: Dış ödeme darboğazları… En büyük olanakların tâ ortasında durup da, ne sanayii, ne de askerî gereksinimleri için gerekli kaynakları dış dünyadan bir türlü kolay sağlayamayan sistem köklü çözümün, bizzat kendi içinde bulunduğunu kavradı. Dış artık değeri, elinde tuttuğu yeni dinamikleri kullanarak, kendi eliyle üretebileceğini anladı. Bunlar, sanıldığından da geniş ve güçlü olan yeni Türk dünyasının algılanması sürecindeki ilk atılımlardır. Bu atılımların, günlük ve gelip geçici dalgalanmalarının ötesinde, uzun süreli ve kalıcı köklerine oturtulması ise, refah kaydırmaları çağında bilinçli ve toplumsal bir Türkiye'nin gündemindeki en acil sorunlardan birisini oluşturacaktır. Ancak sezilen bu yarının olasılıklarının, uluslararası rasyonellerini, ya da yasalarını bulmaları çalışması ise, daha başlamadı bile. Uluslararası işbirliği yoluyla, uluslararası gelişime katkı, yeni Türkiye'nin asıl tavrı olacaktır.

Ali Gevgilili, Günlük, Yepyeni bir İpek Yolu üstündedir, Türkiye… 22 Ocak 1976, Milliyet Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder