27 Haziran 2020 Cumartesi

TÜRK KÜLTÜRÜNDE “AKIL” VE “BİLGİ” ÜZERİNE ÖĞÜTLER: BALASAGUNLU YÛSUF’TAN SEMEYLİ ABAY’A


TÜRK KÜLTÜRÜNDE “AKIL” VE “BİLGİ” ÜZERİNE ÖĞÜTLER: BALASAGUNLU YÛSUF’TAN SEMEYLİ ABAY’A

KB: Balasagun'lu Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig adlı eseri
KS: Abay Kunanbay’ın Gakliya ya da Kara Sözder adlı eseri


KB: Akıl ve bilgi, insanoğluna saygınlık kazandırır
KS:  Bilgisizlik, insanoğlunu alçaltır.
KB: Bilgili ve anlayışlı insan az; bilgisiz ve anlayışsız insan çoktur.
KS:  Bildiğini kime anlatacaksın; bilmediğini kimden soracaksın?
KB: Kifayetsiz muhteris olmak.
KS:  Bilimde aşırı hırslı olmak.
KB: Bilim, iki dünya saadetidir.
KS:  Bilim bakidir, zenginlik fanidir.


Sonuç

Ahlâklı ve bilgili nesiller yetiştirme kaygısı, tarih boyunca köklü milletlerin temel
hedeflerinden biri, hatta en önemlisi olmuştur. Konuyla ilgili toplumsal kaygıların arttığı
yerde devreye giren “öğüt” geleneği, Türk kültüründe derin bir geçmişe sahiptir. Sosyal
ve siyasi ahlâkın çözülmeye yüz tuttuğu dönemlerde duruma duyarsız kalamayan Orta
Çağ aydınları, “sosyal sorumluluk” şuuruyla geleceğe yönelik beklentilerini sanat yoluyla, ayrıca uygulanabilir nitelikte dile getirmişlerdir. Bilge Kağan’ın Sabımın tüketi
eşidgil, bu sabımın edgüti eşid, katıgdı tınla vb. ifadelerle ya da bunlar olmaksızın halkına
verdiği mesajlar, milletinin geleceği ile ilgili derdi olan ve tekrar bir çöküş yaşamak ve
yaşatmak istemeyen bir liderin çıkışlarıdır. Köktürk ve Uygur dönemi devlet adamlarının
buna paralel olarak “bilge” unvanını almaları, bu hassasiyetin bilinen ilk işaretleridir.
Kaynağını İslamiyet öncesi tarihî mirastan alan ahlâklı nesiller beklentisi ve bunun bir
sonucu olarak gelişen “nasihat etme” ya da “öğüt verme” geleneği, XI. yüzyıl itibarıyla
İslami inanç sisteminin beraberinde getirdiği dinî prensipler, âyet ve hadislerle şekillene-
rek gelişmiş; edebî eserlerde, dönemin sosyal ve siyasi şartları gereği daha kapsamlı yer
edinmeye başlamıştır. Türk-İslam muhitinde yazılan ve konunun doğrudan doğruya işlenmesi bakımından ana kaynak olan Kutadgu Bilig’in, aslında bir geleneğin devamı
olduğunu da unutmamak gerekir. Vezir Ay Toldı’nın toplumdan beklentilerini oğlu
Ögdülmiş’e ogul eşitgil sözümni, ay oglum eşit, uk ay ogul diye seslenmek suretiyle iletmesi, Bilge Kağan ile aynı dilde konuştuklarının tanığıdır.
Kutadgu Bilig başta olmak üzere bu geleneğin daha sonra ortak edebî dille yazılan
diğer Doğu Türkçesi eserleriyle (Dîvânu Lugâti’t-Türk, Atebetü’l-hakâyık, Dîvân-ı Hikmet, Nehcü’l-ferâdis, Kısasu’l-enbiyâ, Mahbûbu’l-kulûb vb.) ve sözlü kültür aracılığıyla
(Kazak akın, jıraw ve jırşı geleneği) devam etmesi; nihayet XIX. yüzyılda Kıpçak
bozkırında Abay Kunanbay’ın Gakliya ya da Kara Sözder adlı eserinde vücut bulması,
biyolojik, sosyolojik ve psikolojik temele dayalı milliyet duygusunun aynı kaygılarla yeniden canlandırılmasıdır.
Çarlık Rusyası döneminde millî aydınlanma hareketleriyle etkin hâle getirilen, fakat
Sovyet Rusyası döneminde görmezden gelinen ortak kültür hayatı, Türk Dünyasında
bağımsızlıkla birlikte geleceğe yönelik yeni fırsatlar sunuyor. Bilimsel ve akademik
çerçevede yapılacak karşılaştırmalı araştırmalarla konumuzla ilgili millî hafızanın ortaya
konması, ortak millî kodlarla ilgili farkındalığı artırmalı; bu tür bilgi aktarımı, yeni kuşaklarda heyecan yaratmalı; onların manevi miras konusunda bilinçlenmelerine ve bu
değerleri hayata geçirmelerine vesile olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder