BİRİNCİ TAŞ
(B 1) Bilge Tunyukuk, ben kendim, Çin yönetimi sırasında doğdum. Türk halkı (o zaman) Çin'e bağımlı idi.
(B 2) Türk halkı, (kendi) hanını bulmayınca, Çin'den ayrıldı; han sahibi oldu; (fakat) hanını bırakıp Çin'e yeniden bağımlı oldu. Tanrı şöyle demiş olmalı : "(Sana) han verdim,
(B 3) hanını bırakıp (yine) bağımlı oldun." (Türk halkı yeniden) bağımlı olduğu için Tanrı "Öl!" miş olmalı. Türk halkı öldü, mahvoldu, yok oldu. Türk Sir halkının ülkesinde
(B 4) boy kalmadı. Dağda bayırda kalmış olanları toplanıp yedi yüz (kişi ) oldu. (Bu yedi yüz kişilik kuvvetin) iki bölüğü atlı idi, bir bölüğü yaya idi. Yedi yüz kişiyi
(B 5) sevk eden üstleri "Şad" idi. "Sözcüm ol!" dedi; sözcüsü ben idim, Bilge Tunyukuk. "(Bunu) kağan mı yapayım?" dedim, düşündüm: İnsan zayıf boğalarla semiz boğaları uzaktan
(B 6) bilmek zorunda kalsa, hangilerinin semiz boğa, hangilerinin zayıf boğa olduğunu bilmez imiş diye öylece düşündüm. Ondan sonra, Tanrı akıl verdiği için, (onu) ben kendim kağan yaptım. Bilge Tunyukuk Buyla Bağa Tarkan
(B 7) sayesinde İlteriş kağan olarak güneyde Çinlileri , doğuda Kıtay'ları, kuzeyde Oğuz'ları pek çok öldürdü. Danışmanı (ve) kumandanı ben idim. Çuğay (dağlarının) kuzeyinde, Karakum'da oturuyor idik.
(G1) Yaban hayvanları yiyerek, tavşan yiyerek yaşıyorduk.Halkın boğazı tok idi.Düşmanlarımız çepeçevre ocak gibi idi; biz (ortadaki) aş gibi idik. Böylece oturur iken Oğuz'lardan bir kaçak geldi.
(G 2) Kaçağ(ın) sözleri şöyle (idi): "Dokuz Oğuz halkı üzerine (bir) kağan tahta çıktı" diyor. "(Bu kağan) Çin'e General Ku'yu göndermiş; Kıtay' lara Tongra Eşim'i göndermiş. (Bunlarla) şöyle haber göndermiş : "Azıcık Türk (halkı?)
(G 3) gelişiyormuş . Kağanları cesur imiş, sözcüleri akıllı miş. O iki kişi var oldukça, sizi, Çinlileri öldürecektir derim; doğuda Kıtay'ları öldürecektir derim; bizi, Oğuz' ları
(G 4) öldürecektir şüphesiz, derim. (Siz) Çinliler güney tarafından saldırın, (siz) Kıtay'lar doğu tarafından saldırın , biz (de) kuzey tarafından saldıralım. Türk Sir halkı, ülkesinde, asla gelişmesin. Mümkünse, tümüyle yok edelim,
(G 5) derim." Bu haberi işitip gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. Ondan sonra kağanıma ricada bulundum. Şöyle ricada bulundum: "Çinliler, Oğuz' lar (ve) Kıtay' lar, bu üçü birleşirlerse
(G 6) (biz) çaresiz kalırız. Kendi iç (kuvvetler)i (ile) dış (toprakları tutmuş gibiyiz. (Bir şey) yufka iken (onu) delmek kolay imiş, ince olanı (da) kırmak kolay; yufka, kalın olursa (onu) delmek zor imiş, ince
(G 7) yoğun olursa (onu) kırmak zor imiş. Doğuda Kıtay'dan, güneyde Çin'den, batıda batıdan, kuzeyde de Oğuz'lardan gelecek iki üç bin (kadar) askerimiz var mı ne?" Böylece ricada bulundum.
(G 8) Kağanım, (benim) kendimin, Bilge Tunyukuk'un arz ettiğim ricamı dinlemek lutfunda bulundu. "(Orduyu) gönlünce sevk et!" dedi. Kök Öng ırmağını geçerek (orduyu) Ötüken dağlarına doğru sevk ettim. İngek gölcüğü ile Tola (ırmağın)dan Oğuz'lar (üzerimize) geldi.
(G 9) Ordusu (altı bin kişilik) imiş. Biz iki bin kişi idik. Savaştık. Tanrı buyurdu, (Oğuz'ları) bozguna uğrattık ; ırmağa düştüler. Bozguna uğrayanları da yollarda ölüp kaldılar. Ondan sonra Oğuz'ların hepsi geldi, (boyun eğdi).
(G 10) (Türk hakanını), Türk halkını Ötüken toprağına ben kendim, Bilge Tunyukuk, (getirdim). (Türk halkı) Ötüken toprağına yerleşmiş diye haber alıp güneydeki halklar, batıdaki, kuzeydeki ve doğudaki halklar (üzerimize) geldiler.
(D 1) (Biz) iki bin (kişi) idik. (İki ordumuz) vardı. Türk halkı (yaratılalı), Türk kağanı tahta oturalı, Şantung şehirlerine, denize vardığı yok imiş. Kağanıma arz edip ordu sevk ettim.
(D 2) (Kağanımı) Şantung şehirlerine, denize kadar, götürdüm. (Kağanım) yirmi üç şehri zapt etti. (Önceleri) uykusu kaçarak yurtta yata kalıyordu. (Çünkü), Çin imparatoru düşmanımız idi, On-Ok kağanı düşmanımız idi,
(D3) (kalabalık Kırgız), güç(lü kağan düşmanımız) oldu. Bu üç kağan birbirine akıl danışıp "Altay dağları üzerinde buluşalım!" demişler. Şöyle akıl danışmışlar: "Doğu Türk kağanına doğru ordu sevk edelim!" demişler, "Eğer onların üzerine ordu sevk etmezsek, ne zaman olsa, onlar bizi,
(D 4) kağanları cesur imiş, sözcüleri de akıllı imiş, ne zaman olsa, öldüreceklerdir. Üçümüz birleşip ordu "sevk edelim, (onları) tümüyle yok edelim!" demişler. Türgiş kağanı şöyle demiş: "Benim halkım orada olacaktır!" demiş.
(D 5) "(Türk halkı) kargaşa içindedir; Oğuz'ları da huzursuzdur" demiş. (Türgiş kağanının) bu sözlerini işitince gece uyuyasım gelmiyordu. (gündüz) oturasım gelmiyordu. O zaman düşündüm işte:
(D 6) "(Önce Kırgız'lara sefer etsek iyi olur)" dedim. "Köğmen yolu bir imiş, (o da) kapanmış" diye işitip "Bu yoldan yürüsek iyi olmayacak" dedim. Kılavuz istedim. Bozkırdaki Az'lardan bir adam buldum.
(D7) (Ondan şöyle) işittim: Az ülkesi (yolu) Anı (ırmağı boyunca) imiş. (Ancak) bir atın geçebileceği kadar imiş. (Kendisi?) o yoldan (bir kez) gitmiş. Ona sorup "Bir atlı gitmiş olduğuna göre o yoldan yürüyebiliriz" dedim. Düşündüm. Kağanıma
(K 1) arz ettim. Orduyu yürüttüm. (Beylere) "Askerleri atlara bindirin!" dedim. Ak Termel (ırmağını böylece) geçerek zaman kazandım. (Askerleri) at üzerine bindirip karları söktüm. Yukarıya doğru, atları yedeğe alarak, yaya vaziyette ağaçlara tutuna tutuna (askerleri) dağa ağdırdım. Öncü askerleri
(K 2) (karları ) yoğururcasına yürütüp ormanla kaplı doruğu aştık. (Ondan sonra) yuvarlanarak indik. On gecede yandaki engeli dolanarak gittik. Kılavuz yanıldı ve boğazlandı. Sıkılıp kağan "Sürün atları!" demiş.
(K 3) Anı ırmağına vardık ..... O ırmak boyunca yol aldık. Tırmanmak için (askerleri atlardan) indiriyorduk. Atları ağaçlara bağlıyorduk. Gece gündüz dört nala gittik. Kırgız'ları uykuda iken bastık.
(K 4) (Uykuları)nı mızraklarımda açtık. (Bu arada) hanları ve orduları toparlanmış. Savaştık, mızrakladık. Hanlarını öldürdük. Kırgız halkı kağana teslim oldu, boyun eğdi. Döndük. Köğmen dağlarını dolanıp geldik.
(K 5) Kırgız'lardan döndük. (Bu arada) Türgiş kağanından kaçak geldi. Sözleri şöyle idi:"Doğu kağanına karşı sefer edelim" demiş, "Sefer etmezsek, bizi, kağanı cesur imiş, sözcüsü akıllı imiş, ne zaman olsa
(K 6) bizi mutlak öldürecektir" demiş. (Kaçak er) "Türgiş kağanı sefere çıkmış" dedi, "On-Ok halkı tümüyle sefere çıkmış diyorlar; (içlerinde) Çin askerleri (de) var imiş." Bu sözleri işitip kağanım "Ben karargaha ineyim" dedi.
(K 7) Hatun yok olmuş idi. "Onun cenaze törenini ) yaptırayım" dedi. "Ordu, (siz) gidin," dedi, "Altay dağlarında oturun," dedi. "Kumandan (olarak) İnel Kağan ile Tarduş'ların Şadı görev yapsınlar!" dedi. Bilge Tunyukuk'a, bana dedi (ki):
(K 8) "Bu orduyu sevk et," dedi, "(suç işleyenlerin) cezalarını dilediğin gibi ver. Ben sana (daha) ne diyeyim?" dedi, "(Düşman) gelir ise görülüp gelir; gelmez ise haberlerini alarak oturun!" dedi. Altay dağlarında oturduk.
(K 9) Üç kaçak kişi geldi. Sözleri bir (idi): "Kağanları orduyla sefere çıktı. On-Ok ordusu tümüyle sefere çıktı diyorlar. Yarış ovasında toplanalım !" demiş. Bu sözleri işitip kağana bu haberi gönderdim. Kağan tarafından yanıtı (şöyle)
(K 10) getirdiler: "Oturun!" diye, demiş. "Atlı devri yeleri ve gözetleme kulelerini iyi yerleştir. Baskına uğratma!", demiş. Bögü Kağan, bana böyle (haber) göndermiş. Apa Tarkan'a (ise) gizli mesaj göndermiş: "Bilge Tunyukuk, aksi mizaçlıdır, öfkelidir.
(K 11) Orduyu sevk edelim, diyecektir. Kabul etmeyin!" Bu haberi duyunca orduyu sevk ettim. Altay dağlarını yolsuzun aştık, İrtiş ırmağını geçitsizin geçtik. Geceleri akın ettik. Bolçu'ya tan atarken vardık.
İKİNCİ TAŞ
(B 1) (Bu arada bir) haberci getirdiler. Sözleri şöyle: "Yarış ovasında yüz bin asker toplandı" diyor. Bu haberi duyunca beyler hep birlikte
(B 2) "Dönelim; temizin (yani "savaşıp yenilmemişin") utancı (savaşıp yenileninkinden) daha iyidir!" dediler. (Ben de şöyle dedim:) "Ben şöyle diyorum, ben Bilge Tunyukuk: Altay dağlarını aşarak geldik, İrtiş ırmağını
(B 3) geçerek geldik. (Buralara kadar) gelenler "(Geliş) zor( du)!" dediler, (ama pek de zorluk) hissetmediler. Galiba, Tanrı Umay, kutsal Yer ve Su (ruhları bize) yardımcı oluverdiler. Niye kaçıyoruz?
(B 4) (Düşman) çok diye niye korkuyoruz? Azız diye niye yenilelim? Saldıralım!" dedim. Saldırdık, talan ettik. İkinci gün
(B 5) ateş gibi kızıp (üzerimize) geldiler. Savaştık.(Onların) iki kanadı bizden yarı yarıya fazla idi. Tanrı buyurduğu için, (düşman) çok diye
(B 6) korkmadık. Savaştık. Tarduş Şad'a doğru kovalayarak bozguna uğrattık. Kağanlarını tuttuk. Yabgularını, Şadlarını
(B 7) orada öldürdü(k). Elli kadar asker yakaladık. O gece hepsinin halkına (bunlarla haber) gönderdik. O haberi alınca On-Ok beyleri ve halkı hep
(B8) geldiler, boyun eğdiler. (Bize) gelen beylerini ve halkını derleyip toplayıp, bir az halk kaçıp gitmiş idi, On-Ok ordusunu sefere çıkarttım.
(B 9) Biz de sefere çıktık. Onları geçtik. İnci ırmağını geçerek, "Tanrı oğlu" denilen (dorukları ak) benekli (yani "karla kaplı") Ek dağını aşarak
(G 1) Demir Kapı'ya kadar vardık. Oradan (ordumuzu) geri döndürdük. İnel Kağan'a, [öylece Mançud'lar, Saka'lar], Tacik'ler, Tohar'lar ...
(G 2) ve onların berisindeki Aşok başlı Soğdak halkı hep geldiler, boyun eğdiler ve (kağanı övdüler?). Türk halkının) Demir Kapı 'ya, "Tanrı Oğlu"
(G 3) "Tanrı Oğlu" denilen dağlara (kadar) vardığı hiç yok imiş. O topraklara (Türk halkını) ben Bilge Tunyukuk götürdüğüm için
(G 4) sarı altınları, beyaz gümüşleri, kızlaı kadınları, hörgüçlü develeri ve ipekli kumaşları fazlasiyle (önümüze) getirdiler. İlteriş Kağan akıllı olduğu için,
(G 5) cesur olduğu için, Çinlilerle on yedi (kez) savaştı, Kıtay' larla yedi (kez) savaştı , Oğuz'larla (da) beş (kez) savaştı. Bu sırada sözcüsü
(G 6) de ben idim, düşmanla savaşanı da ben idim.
İlteriş Kağan'a, Türk Bögü Kağan'a, Türk Bilge Kağan'a
(D 1) Kapgan Kağan yirmi (yedi yaşında?) ........... idi. (Onu ben) Kapgan Kağan (olarak) tahta oturttum. Geceleri uyumadan,
(D 2) gündüzleri oturmadan, kızıl kanımı akıtarak, kara terimi döktürerek hizmet ettim. Uzak mesafelere keşif devriyeleri gönderdim,
(D 3) gözetleme kulelerini (yerli yerince) koydurtum. Dönen düşmanı (geri) getirirdim. Kağanımla seferlere çıktık. Tanrı esirgesin,
(D 4) bu Türk halkı içinde zırhlı düşmanların akınına imkan vermedim, (kuyruğu) düğümlü (düşman) atlarını koşturtmadım. İlteriş Kağan kazanmasa (idi),
(D 5) ve ben kendim kazanmasa (idim) devlet de halk da olmayacak idi. (Kağan) kazandığı için ve ben kendim kazandığım için,
(D 6) devlet de devlet oldu, halk da halk oldu. Şimdi ben kocaldım, yaşlı oldum. Herhangi bir ülkedeki kağanlı (yani "bağımsız") bir halkın
(D 7) böylesi bir (devlet adamı) var ise, (o halkın) ne (gibi) bir sıkıntısı olacak imiş?
(D 8) Türk Bilge Kağan(ın) hükümdarlığında yazdırttım. Ben Bilge Tunyukuk.
(K 1) İlteriş Kağan kazanmasa (idi), (ya da hiç) olmasa idi, ben kendim Bilge Tunyukuk kazanmasa (idim), (ya da) ben hiç olmasa idim,
(K 2) Kapgan Kağan Türk Sir halkı ülkesinde boy da, halk da, insan da hiç olmayacak idi.
(K 3) İlteriş Kağan ve Bilge Tunyukuk kazandığı için Kapgan Kağan'ın Türk Sir halkının gelişmesi (işte) bu(dur).
(K 4) Türk Bilge Kağan, Türk Sir halkını, Oğuz halkını besleyerek tahtta oturuyor.
Kaynak: Orhon Yazıtları, Talat Tekin, Simurg, İstanbul, 1995
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder