FELSEFE NE
ZAMAN BAŞLIYOR?
Felsefe
tarihi kitaplarında “felsefenin babası” tabiriyle ilk filozof olarak tanıtılan
kimse Pisagor’dur (Pithagoras). Aslında
bu zat Mısır da eğitimini tamamlayıp, kendi beldesine Samos’a geldiğinde bir
halka oluşturur.
Uzun
seneler süren bu derslerin neticesinde öğrencileri kendisine “Üstadımız bize ne
güzel şeyler söylediniz. Biz bunları bilmez idik. Kâinatın sırrını, insanın
sırrını biz sizden öğrendik. Siz olsa olsa Tanrı olursunuz herhalde” dediler. O
da “hâşâ sümme hâşâ!” diye cevap verdi. (Tahkiye ve temsil yapıyorum, lütfen
literalistler gibi ayniyle vâkî zannetmeyiniz. Bu bir öğretim metodudur.) Bunun
üzerine “o zaman sen ancak bir peygambersin’ dediler. “Hayır, ben o da değilim”
diye cevap verdi. Peki, o zaman “Sen bir Bilge’sin yani bir Sofia’sın, Bilge
bir kimsesin” dediler. İrfan ve hikmet sahipleri tevazu sahibi olmak
zorundalar. Tevazu sahibi birisi olarak dedi
“Hayır bu
saydıklarınızın hiç biri değilim, bu derecelerin hiç birine sahip değilim. Siz
o bilgeleri tanımadınız, o Sofia’ları tanımadınız ama ben onları tanıdım, onlar
tarafından eğitildim. Aramızdaki fark bu”.
Öğrencileri
“O zaman üstadım sana ne diyelim, ne isim verelim?” dediler. Lütfen dikkat edin
felsefe işte tam bu noktada başlıyor. İlk
defa filozof kelimesi kendisi için kullanılacak. Dedi ki “Kişi sevdiğiyle beraberdir”
fehvasınca bana ancak o ‘Bilgeleri ve bilgeliği seven kişi’ derseniz bunu kabul
edebilirim. Onun için Sofia’nın başına “Philo” ilave edin o zaman kabul ederim
dedi. Tek başına Sofia “bilge” veyahut “bilgelik” demek. “Philo” ise “seven”
demek, “muhib” demek. Bu ek modern Türkçede “Fil” halini alarak bazı hastalık
isimlerinin peşine ilave edilir. Böylece ilk defa “ Philo-Sophia” kelimesi yani
Türkçe yazılışı ile “Filozof” tabiri Pisagor için kullanılmış oldu.
FELSEFE,
ZİRVEDEN DÜŞÜŞÜN BAŞLANGICIDIR.
Fakat şunu
da gözden kaçırmayalım ki meseleye bu şekilde bakıldığı zaman Felsefe bir zirve
değil aksine o zirveden düşüşün başlangıcı olmaktadır. Çünkü bilgeler gitti,
onları bir şekilde yitirdik. Onların yerine onları sevenler geldi, yani
feylezoflar geldi. Tabii ki Gelenek’ten bu düşüş modern zamanlara doğru daha da
süratlenince günümüzde hakiki manasıyla filozof da kalmadı. Hatta bu kelime
traji-komik bir şekilde komedi filimlerine başlık ve konu oldu.
Peygamber
Efendimiz (sav) tam da bu manada buyurdu ki:
‘İçinizden
bilgelik ancak bilgeler alınması suretiyle kalkacak’.
Yunusleyin
şerhedersek bu hadisi:
“Göçtü
kervan kaldık dağlar başında”.
Asrımızın
mühim mütefekkirlerinden Rene Guenon, nam-ı diğer Abdulvahid Yahya derki:
“Böylece batıda felsefe aslında tefekkürün başlangıcını değil onun
dejenerasyonun başlangıç noktasıydı.
·
Batılı Kavramlar
20.
yüzyılın başında yaşadığımız zihni dönüşümden itibaren daha çok batılı
kavramlarla düşündüğümüz için maalesef hakikatin bizdeki anlam haritaları
parçalanmış oldu. bir kelimenin eş anlamlıları bile farklı manalar taşır hale
geldi. mesela “bâtınî” dediğinizde -ki bu “ezoterizmin” karşılığıdır-
türk-islam kültürü içerisinde daha çok ideolojik çağrışımları olan bir kavram
anlaşılır. buna karşılık “ezoterizm” dediğimizde yani kavramın batılı karşılığı
kullanıldığında daha bilimsel, daha ciddi ve kuşatıcı bir anlam ifade edilmektedir.
·
Batı Aklı ve Doğu
Aklı
batı ezoterizmini réne guénon gibi anlayan bir düşünürün bizde
çıkmamasının nedenleri var. ezoterizmde her şeyin bir sebebi vardır. neticede
batı düşünce dünyasının bir problemidir bu konu.
“religion”
kelimesi batıda bizdeki “din “ kelimesinin çağrıştırdığı her şeyi
kuşatamamaktadır. “religion” kelimesi bizim vahabilerin aklındaki dini
karşılamakta bir bakıma fakat deruni ve manevi konuları çok fazla ihtiva
etmemektedir. müesseseleşmiş dini, kiliseyi ifade etmektedir. fakat bir ismail
hakkı bursevi, niyazi-i mısri v.b.gibi mütefekkirlerimiz bu konuları çok iyi
anlamış kişilerdir.
guénon der
ki, doğu aklı aydınlanma esaslıdır, kategorik değildir; yaşama esaslıdır,
seyyaldir; batı aklı ise tasnifçidir, sıralama, kategorize etme peşindedir.
- batı'da neo platoncu felsefe olarak
anılan düşünce okulunun kökleri çok daha derinde eski mısır ve babil'dedir.
- gerçek bilgeliğin babilonya'dan, mısır'dan,
yani ortadoğu'dan yunan'a geçmesiyle beraber bir dekadans, bir düşüş oluşur.
çünkü ortadoğu'da yaşanan bilgelik yunan'a geçince yazıya dökülmüştür. ilk
dönemlerde pythagoras'ta olduğu gibi, hem yazı hem de metinle beraber yaşantı
şeklindeki pratik sonraki süreçte “yaşantı” kısmı ihmal edilerek, elde sadece
metin kaldı. metin elde kalınca da felsefenin inisiyatik ve ezoterik yönü
unutuldu, ihmal edildi.
- bugün modernlerin elinde felsefe denen şey
bir tür beyin jimnastiği halini aldı, oysa aslı öyle değildi. rönesans
manipülasyonu, aristoteles'in fizika'sını, platon'un metafizika'sından
soyutlayarak ele aldı. aristoteles'i o bütüncül yapıdan kopararak "maddeci
felsefenin babası" haline getirdi. böylece bütünden kopup, parçada
odaklanmayı öğreten analitik felsefe doğmuş oldu.
- böylece felsefe ezoterik köklerinden, aslî
köklerinden koparılmış, özellikle aydınlanma sonrasında "modern insanın
parçalayıcı bakış açısı"na dönüşmüştür. modern insanın en büyük problemi
de budur. holistik olmadığı, bütüncül yaklaşıma sahip olmadığı, “bütün yapı”yı
bilmediği için, çalışmalarını sadece bir parça olan madde üzerine yoğunlaştırmış
ve felsefeyi bu hale getirmiştir.
rené guénon der ki, doğu aklı aydınlanma esaslıdır,
kategorik değildir; yaşama esaslıdır, seyyaldir; batı aklı ise
tasnifçidir, sıralama, kategorize etme peşindedir.
·
Batı Düşünce
Metodolojisi
- batıdaki ezoterik akımların
yeryüzünü de tanzim etme projeleri vardır. mesela budist yolu, içe çekilme
yoluyla aydınlanma esasına dayalı bir ezoterizm iken, batı ezoterizmi
kendine has oluşumu içinde dışa da hâkim olunması temeline dayanan ve
sosyopolitik teorilerini de beraberinde getiren bir tarzı benimser.
- bu manada onsekizinci
yüzyıldan sonra ve hatta günümüzde bile batı ezoterik akımlarını batı
sanatından, felsefesinden, şiirinden, sinemasından soyutlayamayacağımız gibi,
politik görüşlerinden de soyutlayamayız. bu kültürde, sosyopolitik hedeflerle
kökende yatan ezoterik düşünceler arasında paralellikler söz konusudur.
- bugün birçok batılı
üst kademe yöneticinin birtakım ezoterik akımlara dahil olduğunu biliyoruz. aslında
bu manada çoğunun sanıldığı kadar da seküler olmadıklarını biliyoruz. dolayısıyla
ezoterizm dünya siyasetini yönlendirmede etkin bir rol almaktadır.
- işin ilginç yanı, kapitalist zihniyet de şu
anda bir pazar olarak mistisizme/ezoterizme eğilmiştir. bazı politikalar bunun
üzerine inşa edilmektedir. modern dönemdeki mistik yönelimlerin de
manipülasyona açık tarafları bulunmakta ve bunun üzerine planlar yapılmaktadır.
bu konuya da dikkat çekmek isterim.
- uzun yıllar kutsal yapısı
içerisinde doğu’da yapılan meditasyon, yoga vb yöntemler hindistan’dan alınıp batı’ya
getirildiğinde, kapitalist niyetlere alet edilmiş; mesela işgücü kalitesini artırmak
için kullanılır hale gelmiştir. bu yaklaşım büyük şirketler tarafından bir
insanın aydınlanmasından ziyade, daha fazla mal ve meta çıkarma amacıyla kullanılır
hale gelmiştir. dolayısıyla batı’nın kendi kapitalist bünyesine adapte
ettiği bu yeni “rahatlatıcılar”a artık guru veya şeyh denilmemekte, “ruhanî
koç”, “maneviyat koçu” denilmektedir.
- aynı durum islam ezoterizmi için de söz
konusudur. yıllarca hindistan’dan guru ithal eden batı, islam medeniyetinden
de bazı şeyhler ithal etmekte veya kendi uydurduğu mevlânâ’yı pazarlamaya çalışmaktadır.
yine kendine uydurduğu, manipüle ettiği yunus emre ile kendine çevirdiği
muhyiddin ibn arabî üzerinden, gelenekle asla ilgisi olmayan felsefeler geliştirmektedir.
oysa ki işin doğrusu ibn arabî gibi, mevlânâ gibi büyük bilgeleri, ait oldukları
ezoterik gelenek içerisinde değerlendirmektir.
- gerçek aydınlanma, bab-ı marifetten bab-ı
hakikate geçmek suretiyle elde edilir. hakikatin elde edilişi hakikat olmak
demektir. dolayısıyla siz hangi yolu izlerseniz izleyin, şu ya da bu olun;
yakanıza kırk tane rozet takın, hakikati elde edemediğiniz sürece araçlara takılmışsınız
demektir.
- ibn arabî’lerin,
yunus’ların, mevlânâ’ların işaret etmiş oldukları esaslar önemlidir. dıştan içe
doğru geçişte içte elde edilecek hakikatin ne olduğu önemlidir. daha önce de değindiğimiz
gibi bazı batı ezoterik akımları içi ihmal ederek zamanla dışa kaymışlardır.
dışla daha ilgilidirler; onlar için politik teorileri daha öndedir. bu yüzden
bilge kişi üretmek yerine artık politikacı, entrikacı, strateji uzmanları
üretir olmuşlardır.
BATI BİLİM
TARİHİ
- dünya bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu
ezoterik akımlara dahil insanlardır, çünkü sebepleri araştırırlar. batı’da
bazı ezoterik akımların fizik literatürü ve fizik âlimleri üzerindeki tesirleri
incelenmektedir. kuantum fiziği, bütüncül tıp ve kişilik ötesi psikolojisi vb
alanlarda din ve bilim buluşması bu ezoterik anlayışla güzelce
sergilenmektedir.
- guénon der ki: “rönesans
sonrası bütün buluşlar, bilim denen şey, aslında ezoterizmin bulduğu fakat tadında
bıraktığı şeylerdir.”
- majisyenler yeni dönemde fizikçiye
dönüşmüştür. maji, fizik âlemindeki tesirleri inceleme ilmidir. maji, fiziğe
tekabül eden birçok şeyi önceden bulmuştu. tamamen ruhanî amaçlı bir çalışma
olan simya, maddeler arası dönüşümler üzerinde uzun yıllar araştırma yaptı ve
modern kimyayı doğurdu.
- ezoterik düşünce,
sonsuzluk nedir, sonsuz olan nedir gibi konular üzerinde yoğunlaşınca bu
düşünceler matematiği doğurdu, pi sayısını doğurdu. asal sayı nedir, türevler
nelerdir, bunların hepsi aslında ezoterik, felsefi sorulardır; ontolojik
sorulardır. insanın kendini tanıması, âlemi bulmasıyla ilgili sorulardır.
einstein’ın izafiyet teorisi sadece bir fizik dersi için icat edilen bir
denklem değildir. o bir varlık sorunudur. dolayısıyla modern matematiğin,
modern fiziğin arkasında da güçlü bir ezoterizm vardır.
-
ezoterizmin de çeşitleri vardır. islama ait ezoterizm var, yahudiliğe,
hristiyanlığa ait ezoterizmler var, bütün dinlere ait hatta şamanizme ait
ezoterizm var. ezoterizm’in bağlı olduğu bir doktrin vardır. bu sahada da
önemli üstatlar yetişmiştir. bu üstatlar da mühim ekoller kurmuşlardır. herkes
kendi zaviyesinden yola çıkar. ezoterizmin bazı türleri her çeşit dışsallığı
reddettiği için panteizme varan görüşleri savunurlar. bunlar daha çok hinduizm
kalkışlı akımlardır. veya ezoterizmi eklektik bir yapı olarak gören ve bir
sentez çıkarmaya çalışan guruplar vardır. bu sonuncusu, daha çok masonik
yapılarda görülür.
TRADİSYONALİZM
Ekolü
- ancak
bunun haricinde bir de, réne guénon, frithjof schuon, titus burckhardt gibi
sufi olmuş üstatların oluşturduğu bir “tradisyonalizm” ekolü vardır. bu ekolün
bütün dünyada birçok mensubu vardır ki bendenize göre en otantik “ezoterizm”
tarifini bu ekol yapmıştır. bu ekol aleyhine against modernity yani
‘moderniteye karşı’ diye kitaplar dahi yazıldı. bu düşünce biçimini biraz da
ajitatif bir dille anti-modernist ve bir gün geleneği yeniden inşa edecek ekol
olarak lanse ettiler. batı içerisinde bazı ezoterik çevreler bu akıma
şiddetle karşılar.
AYDINLANMA
SONRASI FELSEFE
-
felsefenin modern dönemlerde ezoterik köklerinden, asli köklerinden koparılmış
hali, özellikle aydınlanma sonrasında gelişen modern insanın parçalayıcı bakış
açısının oluşumunu sağlanmıştır.
GERÇEK
BİLGELİK'İN BİTİŞİ
-
guéneonien düşünürler gerçek bilgeliğin babilonya’dan, mısır’dan yani
ortadoğu’dan grek’e geçmesiyle beraber bir devrin kapanıp başka bir devrin
başladığını söylerler. çünkü ortadoğu’da yaşanan bilgelik grek’e geçince yazıya
döküldü ve bu süreçte “yaşantı” kısmı ihmal edildi, elde sadece metin kaldı.
metin elde kalınca da felsefesinin inisiyatik ve ezoterik yönü unutuldu, ihmal
edildi.
EKZOTİK
FELSEFE
- batı’da dinin ekzotik yönünü, yani dışla, şekille ilgili yönünü acımasız
bir şekilde temsil eden papazların, inancı kurumsallık içinde boğmaları
sonucunda kilise, baskıcı bir kurum haline geldi. aydınlanma bu kilise’ye
başkaldırıdır. bizde ise böyle bir süreç yaşanmamıştır.
BATILI BİLİM
ADAMLARININ TARİKAT BAĞLANTILARI, MİSTİK EĞİLİMLERİ
- diğer
taraftan batıda, siyasetin öncesinde, her zaman bir dini ve felsefi arka
plan söz konusu olmuştur. batıda bir politikacı veya bir bilim adamı bu
çevrelerden bağımsız değildir. newton, einstein gibi bilim adamlarının mistik
eğilimleri, tarikat bağlantıları batıda iyi bilinirken bizde maalesef bu
konular ihmal edilmiştir.
- dünya
bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu ezoterik akımlara dahil insanlardır,
çünkü arkada yatan sebepleri araştırırlar. batı’da bazı ezoterik
akımların fizik literatürü ve fizik alimleri üzerindeki tesirleri
incelenmiştir. majisyenler yeni dönemde fizikçiye dönüşmüştür. maji, fizik
alemdeki tesirleri inceleme ilmidir. maji, fiziğe tekabül eden bir çok şeyi
önceden bulmuştu. simya, maddeler arası dönüşümler üzerinde uzun yıllar
araştırmalar yaptı ve modern kimyayı doğurdu. ezoterik düşünce, sonsuzluk
nedir, sonsuz olan nedir gibi konular üzerinde yoğunlaşınca bu düşünceler
matematiği doğurdu, pi sayısını doğurdu. asal sayı nedir, türevler nelerdir,
bunların hepsi aslında ezoterik, felsefi sorulardır.
-
einstein’ın izafiyet teorisi sadece bir fizik dersi için icat edilen bir
denklem değildir. o bir varlık sorunudur. spinoza’nın yetiştiği bir çevre
vardır. einstein çalışmalarını bir locada yapardı. locanın laborotuarında
yapardı. hitler’in görüşleri öyle bir gecede gelmiş görüşler değildi. hitler’in
bu görüşleri gençlik çağlarından beri içinde bulunduğu bir grubun ezoterik
ırklar teorisine dayanır. hitler “beyaz kartal” locasına bağlıydı. onlara göre
âri ırk hikmet esaslıdır ve yöneticidir diğer ırklar paryadır vs.
BATI'NIN
POLİTİK EZOTERİZMİ
- batı ezoterizmi, kendine has oluşumu içinde sadece içeriyle uğraşmakla
kalmayarak dışa da bunu yansıtmak esasını benimsediği için sosyo-politik
teorileri de vardır. ezoterizm dünya siyasetini yönlendirmede her zaman etkin
rol almıştır ve hala almaktadır.
-
ezoterizmin birçok alt dalı vardır. mesela bu alt dallardan biri de politik
ezoterizmdir. fransız ihtilali’nin, rus devriminin, abd’nin kuruluşunun, avrupa
birliğinin, osmanlı’nın kuruluşu, yükselişi ve yıkılışının ezoterik yorumları
vardır.
TÜRKİYE'DE
EZOTERİZM
- ezoterizm
türkiye’de çok bilinmiyor. iyi bilinmediği içindir ki türkiye ezoteristlerin
elinde oyuncaktır. türkiye’de müslümanların elinden ezoterizm alındı, kupkuru
hale getirildi ve şu an kullanılıyorlar. burada bize biçilen yeni elbise
içerisindeki ultra-militan sekülerizm karşılığında, bizim manevi boyutumuz
alındı. ancak manevi boyutumuzu alan bu kimseler kendilerine ait ezoterizmi
bırakmış değiller. hala ezoterik çalışma yapıyorlar. binanaleyh bana göre bu
ülkedeki çatışma, aslında bir ezoterizmler çatışmasıdır.
AYDINLANMA
VE RÖNESANS
-
aydınlanma derken nirvana’yı yani manevi aydınlanmayı kastetmiyoruz tabii ki.
aydınlanmacılar buradan çalmışlardır bu kavramı. tabii ki yine içini boşaltarak
veyahut içini dışa çevirerek.. hakikatte bu kavram tamamen spiritüel ve din
kaynaklı bir kavramdır. aydınlanma veyahut “işrak” dediğimiz düşünce içerisinde
siz bir ağacın altında aydınlanacaksınız yani gothama buda olacaksınız, veya
şeyhu’l- işrâk olacaksınız ki ulvi nurlar alemi size açılsın ve böylece siz de
münevver olun. bu da görüleceği üzre tamamen dikey anlamdaki bir enfüsi
kavramdır. rönesansçılar bunu çalarak yatay hale getirmişlerdir.
- rené
guénon der ki; “aydınlanma ve rönesans, eldivenin içinin dışına çevrilmesinden
ibarettir. yani eldiveni yırtıp yerine yeni bir eldiven giymiyorlar. yani
yeniden yaratılan bir şey yok, var olanın içinin dışına çevrilmesi işlemi
yapılıyor. asli esaslar gelenek’te var rönesans onları alıp ters çeviriyor.
-
aydınlanmacıların paradigması tabiri caizse şu şekildedir: “sen ezoteristsin!”,
“sen spirütüalistsin, dindarsın!”, “sen hep ruhla ilgilendin, maddeyi ihmal
ettin. oysaki bu dünya, yeryüzü maddi süreçtir. maddenin şekil değiştirmesidir.
madde derken, bunun içerisine ceset te girer, ekonomi de girer, politika da
girer. referansları gökten yere indirmek lazım. her şey yerde ve maddi olanda”.
- hal
böyleyken aydınlanma çağının geçirdiği evrelerin hiç birinde ruh maddeden
kopmadı. koptuğu zannedildi ama tarih sayfaları aralandığında bir çok oluşumun
arka planında hep ruhsal yönelimlerin ve ezoterik akımların yine de bulunduğu
ortaya çıktı.
-
aydınlanmacılar, hakikatin maddede olduğunu ileri sürüyorlar. onlara gore
gerçek aydınlanma, gerçek ilerleme bu dönüm (kırılma) noktasıyla başladı. yani,
ruhun tasallutundan dünyayı kurtardık düşüncesi hâkim oldu. böyle bir kalkış
noktası başlangıçta haklı ve masum bir düşünce gibi gelebilir. kim maddeyi inkar
etmek ister ki? hatta başlangıçta buna katkıda bulunan din adamları da vardı.
descartes gibi. bazı yahudi filozofları gibi. zaten yahudi filozoflarına göre,
maddi olan spirütüel olandan çok daha önemlidir. dolayısıyla bugün yahudilerin
politik teorileri, ekonomik teorileri, bir budistin teorilerinden çok daha
materialist ve pozitivisttir.
BİZDEKİ
AYDINLANMA: DESPOTİZM
- bizde ise
böyle sert bir ayrım olmadı. bizde madde ile ruh arasındaki evliliğinin
bozulmasının ilk defa ne zaman başladığı konusunda farklı görüşler vardır.
bunun tarihini çok geriye götürenler de vardır daha geç dönemlere getirenler
de. kırılmanın başlangıç noktasını, yani ruhani olana maddi olanın baskın
gelmesini, bazıları kabil’e, bazıları peygamber efendimiz’in vefatına, bazıları
hz. ali’nin vefatına, bazıları kerbela’ya, bazıları yavuz’un mısır fethine,
lale devrine v.s. dayandıranlar bulunmaktadır.
- bendeniz
ise bunu 1940 – 1960’lara kadar yakına çekenlerdenim. çünkü gerçek kırılmalar
ontolojik bakış açısında olur ve bunun toplumsal alanda da benimsenmesiyle bir kitlesel
zihniyet dönüşümü asırlar alan bir süreç olarak gelişir. bu sürecin
tamamlanmadığı dönüşümler arızidir. evet hz. peygamber’in vefatıyla veyahut hz.
ali’nin vefatıyla bazı problemler, bazı arızalar meydana geldi, lale devrinde
bazı yeni yönelimler öne çıktı. ancak bütün bu türden gelişmeler dünya
görüşünün ontolojik omurgasını kırarak tam aksi bir ferd ve toplum
yaratmadılar. zaten böyle bir hedefleri de yoktu.
- lakin asrın
başındaki zihniyet dönüşümleri radikal dönüşümlerdi ve 1960’lara doğru bu
tohumlar yeşermeye diğer bir ifadeyle kendi çocuklarını doğurmaya başladı. sonra
bu çocuklar kendi şeriatlarına, kanunlarına dayalı despotik politik
görüşlerini hakim kılmaya başladılar ve kurumsallaştılar. yeni dönem aydınlanması
bu yeni “kiliseye”(?) karşı gelişecektir. tarih tekerrürden ibarettir ve
çevrimsel yasalara dayanır. şimdilik bu kadar yeter… "
DÜŞÜNCE
ARKEOLOJİSİ
- kuran ayetlerinin %80'i tefekkürdür.
- ariflerin düşüncelerine iltifat edildiğinde osmanlı yükseldi, tersi
durumda çöküşe geçti, düşünce arkeolojisini iyi yapmamız gerekiyor.
İSLAM
EZOTERİZMİ
- islam ezoterizmi babında, özellikle günümüz
islam dünyasında bir kuruluk, bir düzeysizlik varsa, onun sebebi islam
maneviyatının değişik şekillerde ihmal edilmesi veya dışlanmasıdır. bütün
bunlar, islam ezoterizminin otantik halini modern hayatta ihmal ettiğimizi
göstermektedir.
- yeniden doğuş ve manevi
zenginlik, mevlânâ’ların, ibn arabî’lerin, yunus emre’lerin tarif ettiği o
esaslarla olacaktır.
TARİHİMİZİN
EZOTERİK YORUMLANMASI
- selçuklu, osmanlı,
cumhuriyet dönemleri tarihi maalesef ezoterik açıdan yorumlanmamıştır. bizde
tarihe ve bilgiye sadece maddi açıdan bakıldığı için, osmanlı tarihi bile sırf
ekonomik parametrelerin değişmesi tarihi olarak görülür, ki bu bence suni ve
yetersizdir.
- önce zihniyet dünyasında
bazı şeyler dönüşmüş ve o da ekonomiye yansımıştır. dergâhların kapatılmasının
dahi bir ezoterik nedeni vardır, sebepsiz değildir.
- ezoterizmde hiçbir şey
sebepsiz değildir. her şeyin içte yatan sebeplerini araştırmak gerekir. siyaset
dahi böyledir. bugün devlet yönetimlerine baktığımız zaman iyi veya kötü inanılan
bir ezoterik hiyerarşinin yansımasıdır hepsi.
EZOTERİZM
- Ezoterizm, bir konudaki derin
bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstad tarafından
sadece ehil olanlara inisiyasyon yoluyla öğretilmesidir. Ezoterizm bir din veya
bir inanç sistemi değildir. Çoğunlukla ezoterik yani ezoterizm ile ilgili veya
ezoterizme dair şeklinde kullanılır.
- Ezoterizm (içe yönelik anlam/ileti),
asıl olarak belirli kişilerin içselliği ile sınırlandırılmış felsefî öğretilerdir.
Bu öğretiler herkes tarafından bilinen egzoterik (dışa dönük anlam/ileti) öğretiler
değil, tam tersine belirli kişilerin aşamalardan geçerek bilmeye hak kazandığı
öğretilerdir. Diğer anlamı ise içsel, tinsel farkındalığa sebep olan, Mistisizm
ile eşanlamlı kabul edilen önemli ve kesin bilgilerdir. Ayrıca Ezoterizm geniş,
farklı öğreti ve pratik yelpazesine sahip olan bir akımdır.
- Etimolojik kökeni: Grekçe "iç,
içsel" anlamındaki "esoterikos" sözcüğünden ya da
"görüyorum, içsel olan, gizli
Prof
Mahmud Erol Kılıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder