Çağımızın
İbni Sina'sı: Prof.Dr.İsmail Hakkı Aydın
“Bütün İslam aleminin
medarı iftiharı olan İbni Rüşd'ler, İbni Sina'lar, İmam Gazali'ler, Farabi'ler
gibi yüksek düşünceli simaların milletimizin ulema sınıfı içinde nurlu
beyinleriyle mevcudiyet arzedeceklerine eminim.”
Gazi Paşa, Konya Sultani Mektebi'nde Nutuk, 22 Mart 1923
Gazi Paşa, Konya Sultani Mektebi'nde Nutuk, 22 Mart 1923
Muhterem
İsmail Hakkı Aydın hocamız her ne kadar Beyin Cerrahisi alanında uzmanlaşmış
bir Tıbbiyeli ise de kendileri kurucu 20 düşünürümüzün (1) en seçkinlerinden
olan Buhara doğumlu Türk tıp adamı İbni Sina (980-1037) gibi çok yönlü tıp insanlarının çağımızda yaşayan temsilcisidir.
“İbni Sina tıp ve gökbilim alanındaki bilgileri sistemleştirme yoluna
gitti. Sistemleştiriciler bu yolda belki de gereğinden fazla başarılı
olmuşlardı. İbni Sina'nın derlediği gibi, son derece kapsamlı bir meslek el
kitabı yazıldıktan sonra, geriye bir tıp doktorunun yapacağı pek fazla
araştırma kalmıyordu.”. (William
H. McNeill: Dünya Tarihi, s.383, İmge Kitabevi, Eylül
2003, Ankara)
İbni Sina Tıp ve Felsefe
alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. İsmail Hakkı
Aydın Hocamız 11 Kitap, 31 bilimsel tebliğ, 180 makale, 3 güfte, 5 şiir kitabı;
halihazırda 200’ü aşkın esere imzasını atmıştır.
Prof.
Dr. İsmail Hakkı Aydın, bu güne kadar birçok Doktor, Beyin Cerrahı, Yrd. Doç.,
Doçent ve Profesör yetiştirmiştir. Ayrıca, dünyanın önde gelen bilim
adamlarınca, yurt dışında gerek kitaplarda ve gerekse makalelerde bir çok kez
kaynak olarak gösterilmiş, geliştirdiği cerrahi teknikler klasik kitaplarda yer
almıştır.
Farabi (870-950) ile İbni
Sina (980-1037); Türkistan pınarlarından (Kazakistan ve Özbekistan) Türkiye’yi
besleyen, felsefe ve bilimin aydınlığı ile sonsuzluğa ulaşmış en büyük
düşünürlerimizdendir.
Nasıl
İbni Sina; Felsefe, Tıp, Astronomi, Kimya bilimlerinde çığırlar açmış ise, Hocamız
da İbni Sina gibi Tıp adamlığının yanısıra, yazar, düşünür ve bilim
insanıdır, hattat ve şair olarak da eserleri mevcuttur. Güfteler
(klasik Türk musikisi), şiirler,
hat çalışmaları, karikatür, musiki
felsefesi, nörofilozofi, edebiyat ve teoloji alanlarında kitaplar (hekimlik), konferanslar ve söyleşiler
ile bizlere AYDIN’lığını yansıtmaktadır.
Düşünürlerimiz
arasında pek de rastlanmayan bir meziyet olarak da hem doğu (Arapça, Farsça) hem da batı (Fransızca, İngilizce)
dillerini bilmektedir.
_________________________________________________________________
(1)
Oğuz Kağan, 234-174 (MÖ); Tonyukuk, 646-724;
Bilge Kağan, 683-734; Kültigin, 684-731; Ebu Hanife, 699-767; Musa El Harezmi,
780-850; İmam Maturidi, 852-944; Farabi, 872-951 (Farabi ilk İslam filozofudur); El Biruni,
973-1048; İbni Sina, 980-1037; Kaşgarlı
Mahmud, 1008-1105; Yusuf Has Hacib, 1017-1077; Nizamülmülk, 1018-1092; Ömer
Hayyam, 1048-1131; Gazzali, 1058-1111; Ahmet Yesevi, 1093-1166; Şeyh Edebali,
1206-1326; Mevlana, 1207-1273; Hacı Bektaşı Veli, 1209-1271; Yunus Emre,
1240-1321.
Ailesi bir üniversite gibidir; bilim insanları
ile doludur. Esas hocası, zamanın büyük âlim, müderris ve mutasavvıflarından dedesi
Hacı Hafız İsmail Hakkı Efendi Trabzon Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti’ni kuranlardandır; dedesinden
yirmi yıl müddetle Kur’an-ı Kerim, Arapça, Farsça, Kelam, Fıkıh, Tefsir, Hadis,
Tasavvuf, Belagat, Felsefe, Mantık, Musıki ve Edebiyat dersleri aldı. Tıp eğitiminden staj yaparken bile torununa hocalık
yapmayı sürdürerek, İsmail Hakkı Aydın Hocamızın ilme irfana, kaleme mürekkebe ilgisi
için destek olmuştur. Babası Maçka Müftüsü Halit Aydın'dan hat, İslam Hukuku ve Fransızca
öğrendi.
Düşünürün, düşünce üretmenin öneminden söz etmek ve Hocamızın düşünür
yönüne, hekim filozoflara değinerek, çığır açıcı eserlerinden bahsetmek
istiyorum.
Adaşlarından birisi alim, mutasavvıf, şair, hafız, bestekâr ve hattat İsmail
Hakkı Bursevi (14 Eylül 1652-1725)’dir. Bir diğeri de; 19. yüzyılda Türk Düşünce
Tarihi'nin araştırılması çalışmalarını başlatan Türk felsefeci ve dinler tarihi
araştırmacısı, İslam
dininde, özgür düşüncenin gelişme getireceğini eserlerinde işleyen, ilk dönem
İslam felsefecilerin düşüncelerini tahlil eden, 60 üzerinde kitap yazan verimli
düşünürlerimizden Ord.Prof.Dr.İsmail Hakkı İzmirli (1869 -
1946)’dir. Bu değerli iki kişi Prof.Dr.İsmail Hakkı Aydın’ın adaşları değildir
sadece, Devlet-i Ali'nin İlmiye (ilim ve bilim) geleneğinden soylu
atalarıdır.
Darülfünun Tıp Fakültesi mezunu
Düşünür Hekimlerimiz’den Ordinaryüs Prof. Dr. Süheyl Ünver (1898-14
Şubat 1986)’i ve ilgi alanlarını da unutmayalım; tezhip, ebru, minyatür sanatı,
tıp tarihi, ressam, minyatürcü, tezyinatçı, hattat, arşivci, neyzen.
İlk müslüman düşünürler
kendi dışındakilerin kültürlerini incelediler. Klasik İslam Düşünce Geleneği, dışlayıcı
ve etiketleyici değildi. İsmail Hakkı Aydın Hocamız da, klasik İslam düşünce
geleneğinin İbni Sina, İbni Rüşd, Farabi, Gazali gibi üstadlarından biridir;
benzer şekilde düşünmektedir. Bizlere, Klasik İslam düşünürlerinin dilini hatırlatmaktadır.
Lice, Diyarbakır doğumlu Prof.Dr. Mahmut Gazi Yaşargil (d.1925) ve öğrencisi Maçka, Trabzon doğumlu (d.1954) Prof.Dr. İsmail Hakkı Aydın da, bilimin aydınlığını ülkemizden dünyaya yansıtmakta ve uluslararası çapta başarı ve ödüller ile bizleri buluşturmaktalar. Hocası Gazi Yaşargil’in üstün ekolünü devam ettirmektedir. Usta-çırak ilişkisinin insan yetiştirmedeki önemi konusunu tekrar bizlere hatırlatmaktadır.
Hocamızın beslendiği kadim
kökler; Farabi - İbni Sina - Gazali Çizgisi’ndeki 250 Altın Yıldır (870- 1111),
Horasan Aydınlığı’nın ışıttığı Tefekkür Medeniyeti’mizdir.
Hocamız ülkemizde pek
rastlanmayan bir ekolün de temsilcisidir. Ayrılmaz bir ikili olan İlim (Din)
ile Bilimin kopukluğunu gidermiştir; her birini birlikte yaşamaktadır.
Hocamız AKIL’ı merkeze alan
İlim ve Bilim birlikteliğini ve aralarındaki nüans farklarını aşağıdaki şekilde
açıklamaktadır.
“Bilim, insanlığın yararına; daha müreffeh daha iyi daha huzurlu daha güzel
yaşanabilmesi, toplumsal değerleri yüceltebilmesi ve medeniyete katkı
sağlayabilmesi açısından gerekli olan şeylerin, gerek saha laboratuvarından
gerekse deney laboratuvarlarından elde edilen bilgileri geçmiş müktesebatımızla
sentezleyip insanlığın hizmetine sunmaktır. Ancak bilimde nassın ve dogmanın
herhangi bir yeri yoktur. Ayrıca bilimde süreklilik, eleştirilebilirlik,
ayıklanabilirlik ve tekrar edilebilirlik olmalıdır. İlave olarak, bugün doğru
olan yarın yanlış, yarın yanlış olan bugün doğru olabilir. Nitekim geçmiş
bilgiler her zaman kaynak ve esas teşkil etmez. Esas gayesi, insanın mutlu bir
hayat sürmesidir.
İlim ise ana hedef olarak hakikati ve aşkı gaye edinir. Hakikati
bulmaya çalışır. Bilimin kullandığı enstrümanlar yanında aklı, nassı ve dogmayı
da delil olarak kabul eder. Stabil bir progresyon takip eder. Bilimde,
akılla bilim atbaşı giderken ya da akıl bir adım önde iken, ilimde akıl atbaşı
gitmese bile genellikle bir adım geriden gider. Bilimde, akıl ve felsefe
birkaç adım önde gitmesine karşın, ilimde, hakikatin arkasından koşmakla, “Kelâm” ilmi
(İslâm Felsefesi) hâline gelir. Ayrıca, bilim felsefesinin kırmızı
çizgileri yok iken, ilmi felsefede dogmatik kırmızı çizgiler söz konusudur.
İlim adamı bu çizgilere dikkat etmek mecburiyetindedir.”
Kendileriyle ülkemizin
yegane düşünce kuruluşu ASAM Avrasya Bir Avrupa Asya Birliği’nin 1994 den
buyana klasikleşmiş konferansları esnasında tanıştım. Nefessiz iki saati aşkın
süre içinde verdiği en son Konferans en yüksek derecede tek başına bir bilim
şöleni idi. (İnternetten indirebilirsiniz; Musiki ve Enigmatik Beyin, ASAM
Konferansı, Prof. Dr İsmail Hakkı Aydın, 25.02.2017)
Hocamızın üstün özellikleri
saymakla bitmeyecektir; Şahsi değerlendirmemde bir beyin cerrahının sadece
mesleği olan sahada, beyin cerrahisinde değil, beynimizin ürettikleri
(fikirler, bilim, sanat, bilgelik) hakkında / konusunda zengin bir zihin
dünyasına sahip olması, konferanslarında sürekli Kuran-ı Kerim’den ve Düşünürlerimizden
referanslar vermesi, rahmani özellikler
taşıyan mütevazı kişiliği ile sadece ülkemiz insanlarına değil, tüm insanlığa
bir örnektir.
İnşallah hocamızın ‘Düşünce
Dünyamız ve Düşünürlerimiz’ ile ilgili konferans ve makalelerini en kısa
zamanda kitaplaştıracağız, kendileri ile bu yönde kapsamlı söyleşiler
gerçekleştirerek, Hocamızın zihin dünyasında ve belleğindekileri kayda
geçirerek, yazılı hale getireceğiz.
Hocamız beynimizin
sırlarına intisap ediyor, cerrahi müdahaleler için beyinleri açıp kapatıyor.
Kendilerinin özgünlüğü, beynimize cerrahi müdahalelerde bulunmadan da, mütefekkirlerimizin,
alimlerimizin, ariflerimizin, dervişlerimizin, allamelerimizin beyin gücünü
bizlerle paylaşması, aktarması; güncel sorunlarımıza çözümler getirerek,
yeraltı beyin hazinelerimizi, bıkmadan usanmadan bizlere hatırlatmasıdır.
Hocamızı okumakla
dinlemekle yetinmeyelim eserlerini yabancı dillere doğu ve batının dillerine de
tercüme ettirelim, hakkında Armağan Kitabını gecikmeden yayınlayalım.
İslamiyet ile tanışan
Türkistan düşünürlerinin özgüvenleri, kendi zihinlerinde; Rönesans ile birlikte
Batı’nın temellerini teşkil edecek olan Aristo, Eflatun gibi Helen
düşünürlerini de içselleştirmiştir. Yorumları ve incelemeleri sayesinde Farabi
ortaçağ İslam aydınları arasında Muallim-i Sânî ya da Hace-i Sâni (İkinci
Üstad) olarak bilinir. Hace-i Evvel (Birinci Üstad) ise Aristo'dur.
İsmail Hakkı Aydın Hocamız
ilk dönem İslam düşünürlerinin özgüvenini taşımaktadır.
İlim ve Bilim birlikteliği
Ebu Hanife’den (5 Eylül 699-14 Haziran 767) itibaren 700-1700 yılları
arasındaki bin yıl boyunca bizleri güçlü kılmıştı. 21.yüzyıl ile birlikte bu
bağların tekrar kurulması yolunda ilerlenmektedir. Son 300 yıllık dönemde İlmiye sınıfının bu kopukluğu bir
türlü giderememesi neticesinde bugünlere kadar gelinmiştir. Cumhuriyet
döneminde de bu kopukluk devam etmiştir.
İşte bu noktada İsmail
Hakkı Aydın Hocamız, soyadına ve İlmiye Sınıfından gelen soyağacına yaraşır bir
bileşimi gerçekleştirerek; hem İlim hem de Bilim yollarına koyularak, günümüz
İlmiye sınıfının temsilcileri olan Bilim
İnsanları (Aydınlar) ve İlim İnsanları (İlahiyat, Diyanet) için örnek
alınacak yeni bir ekol
(İlim&Bilim ) başlatmıştır.
Umulur ki, Hocamızın açtığı bu özgüvenli yol ülkemizde İlahiyat ve
Bilim’in birbirine entegre olacağı yeni bir anlayışı mümkün kılsın; Hocamızın İslam
Teknik Üniversitesi önerisi hayata geçirilsin.
Bilim ve
düşünce insanlarımızın Hocamızın idealizmini, gayretkeş heyecanını
taşımalarını, uluslararası bilim camiasında yüksek skorlar elde etmelerini,
insanlığa hizmetkar olmalarını temenni ediyorum.
Hocamızın
Konferanslarda dile getirdiği gibi, evrenin ve insan beyninin çalışma
sistematiğinin tıpatıp aynı olduğu, güncel bilimsel çalışmalar ile ortaya
çıkarılmıştır.
O halde
düşünen beyinler bu aynılıktan nasıl sonuçlar çıkaracaklardır?
Sorular
sorarak ilerlenebilir belki de; Hocamızın değerli kitabının ve bugüne kadar
yazdıklarının, söylediklerinin aşağıdaki sorulara vesile olacağına, bu
soruların cevaplarının aranmasına yol açacağına inanıyoruz.
1. Doktorlar felsefeyle neden ilgilenmeli?
2. Doktorların felsefeyle ilgilenmesi ne fayda sağlar?
3. Doktorların neden mütefekkir yönü de olmalı?
4. Tarih boyunca bazı doktorlar neden felsefeyle ilgilendiler?
5. Tarihimizde felsefeyle ilgilenen doktorlarımız kimlerdir?
6. Hekim filozoflar ne yaparlar?
7. Hem hekimlik yaparlar hem de tıbbi konularda filozofluk mu yaparlar?
8. Hekimlik yapmaları yanında tıp dışı konularda da filozofluk (düşünürlük) mu yaparlar?
9. Hocamız hangisini yapıyor? İkisini de mi yapıyor?
Hocamızın eserlerinden
(kitap, makale, konferanslar) tesadüfi yöntemle derlediğimiz aşağıdaki 100’ü
aşkın kavram, soru ve tespitlerin alfabetik dizilimi; İlim ve Bilimin içiçeliğinin
nice anlamlarla dolu bir özeti değil midir?
“1000 Yıllık Müktesebat, A.B.D. Beyin Tümörleri Konseyi, A.B.D.
Nöroşirürjide Sürekli Tıp Eğitimi Kredi Ödülleri, ABD Beyin Cerrahisi Birliği
(CNS), Abdülkadir Meragi, Ah Bu Doktorlar!, Ah Bu Hastalar, Akıl Zeka
Etkileşimi, Akıl, Allame Bi Kalem, Anaksimendros, Anaksimenes, Aristo, Avrupa
Strok Bilim Konseyi, Bakara Suresinin 3.Ayeti, Batılılar, Berberler Cerrahlar
Cemiyeti, Beyin Cerrahisinde “Yaşargil Otobanı”, Beyin Fırtınası, Beyin, Beyin,
Beyin-Damar Tıkanıklıklarının Operasyonları, Beynin Şifresi, Bilim Nereye
Koşuyor, Bilim ve Azim, Bilim ve Saygı, Bilim-İnsan-Din ve Tarih İlişkisi,
Bilimsel Makale, Bir Beyin Cerrahının İslam'a Bakışı, Bir Felsefi Yolculuk,
Caber, Eflatun, Cerebrovascular Surgery Section, Congress Of Neurological
Surgeons, El Harbu Hiletün, Eleştirel Akıl Ekolü, Elif Lam Mim; İlim,
Entelektüel Sermayemiz, Evvelayı Tefekkürü, Fahrettini Razi, Farabi, Fatır Suresi, Fetenahtı Ruhu, Fikir
ve Kozmik Alem, George Sarton, Hac Suresi 47, Hayesn, Hayrül Nas, Hekim,
Felsefe Ve Mantık, Hicran, İbniRüşd, İbni Sina, İhtilafi Ümmeti Rahmetün,
İlahiyat Fakültesinde Matematik ve Fizik Yok,
İlim Farzdır, İlim, Sanat ve Kuran, İlk Rektör: Gazali, İmamı Azam, İmamı
Rabbani, İslam Teknik Üniversitesi, İslam'da Bilimin Yeri, İttekü Rabbekü,
Kalemin Gücü, Konektör, Kristal Küre, Ksenophon, Kuranı Kerimi Neden Notalara
Dökmedik? Makamlar, Lawrence, Matematik ve Düşünce, Medinetül Fazıla, Mesnevi,
Mevlevilik Hadisesi, Mikronöroşirürji, Mikronörovasküler, Min Nefsin
Vahidettin, Minelvin Ne Tiven Nas, Muhiddin Arabi, Musiki ve Enigmatik Beyin,
Müşteşrikler, Nas, Neden Musikimizde Bu Kadar Makam vardır?, Neden Tefekkür
etmiyorsunuz?, Nefes, Nefis, Newton, Nisa Suresi 1.Ayet, New York Bilimler
Akademisi, Nizamiye Medresesi,
Nörobalans, Onlar mı, bizler mi Müslüman?, Nörofilozofi, Nöroşirürji,
Nöroşirürjide Sürekli Eğitim Ödülü, Öfke Kontrolü ve Motivasyon, Öğretilmiş Cehalet, Performans
mı, Eğitim mi?, Rabbim beni Doktorlardan
Koru, Rahmani, Richard Feyman, Ruh,
Sanat Olarak Nöroşirürji, San'at
ve İnanç, Serebro-Vasküler
Mikro-Cerrahi, Suz-i Dilara, Şeytan,
Şuuraltı, Takva Ne Demektir, Tarikatlar,
Teakkul, Tefekkür, Teknolojik
Tababet!, Tesla, Tezekkür, Tıp ve Sanat,
Tıpta İhtisas Kurulları, Tıpta Uzmanlık Eğitimi (Nöroşirurji), Toplumsal
Frontal Lob Sendromu!, Türk Mûsıkîsi San'at Gecemiz, Türk Musikisinde Bir Altın
Halka Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, Türk Müziğinde Doktor ve Eczacı Sanatçılar,
Türk Nöroşirürji Akademisi, Türk Nöroşirürji Araştırma Ödülü, Türk Nöroşirürji
Ödülü, Uluslararası Nöroşirürji Dergisi, Uluslararası Skull Base Cerrahisi
Kongresi, Üniversitelerde Taban Puan Gerekli mi?, Ve Haleve Zevceha, Vel
Kebere Reddenahu, Vicdan, Vuslat,
Ya Hayy! & Rubailer, Yunus’ta Estetik ve Mikrosanat, Yüksek Lisans ve
Doktora Pazarı! Zeka, Zihin kontrol ve
terör.”
TÜZDEV (Türkiye Üstün Zekalı ve Dahi Çocuklar Eğitim
Vakfı) Başkanı Kemal Tekden’in, özlü değerlendirmesi ile " Medeniyetler
temelinde Bilim, Sanat ve Din ayrılmaz
bir bütündür".
İnsansız
Hava Araçları’nı (İHA) ülkemiz
İsmail Hakkı Aydın’da (İHA) simgeleşen Beyin Gücü ile geliştirmektedir.
Beyin
Gücü; Bey’lerin Gücüdür, Bey olabilen ama Beylik heveslisi olmayanların rahmani,
üretken ve enerji dolu gücüdür.
Gazzali (1058-1111), Gazi Paşa (1881-1938) ile Gazi
Yaşargil HOCA’nın (d.1925) mükemmel bir (G3) İlim&Bilim sentezidir; Muhterem Hocamız
İsmail Hakkı Aydın.
Hocamızdan
bir özdeyiş ile düşüncelerimizi nihayete erdirelim.
“En büyük hazinemiz olan beyin. İnsanı farklı yapan ne geni, ne kromozomu
ne de aklıdır. Beynidir, Beyni!”
Ömrünüze Bereket Sevgili Hocam!
Tebrikler Levent bey, muhterem hocamız için çok güzel yazdığınız bir biyografi. Çok yararlandım.
YanıtlaSilVaktinize bereket, emeğinize sağlık.
Selamlar, saygılar.