Artık anlaşılıyor ki, dünyâdaki güç dağılımı ve siyâsal -ekonomik aktörlerin bu dağılımdaki dizilişi çok sancılı süreçleri içeriyor. Bağımlılık Okulu’nun en kuvvetli teorik ismi olan -toprağı bol olsun- Andre Gunder Frank’ın Dünyâ Sistemi başlıklı derlemesine çeşitli vesilelerle tekrar tekrar bakıyorum. Çok kapsamlı, kuşatıcı bir bakış var burada.
Dünyâ târihinin dâimî olarak belli bir güç merkezi etrafında çeşitli türdeki “bağımlılık” ilişkilerinden oluştuğunu ortaya koyan bir bakış bu. Bu merkezlerin hiçbiri ebedî değil. Bugün ağırlık merkezini oluşturan coğrafyalar ve bu coğrafyalarda suyun başını tutan güçler yarın perişan bir şekilde karşımıza çıkabilir.
Binlerce sene dünyânın en büyük güçlerinden birisini oluşturan Çin ve Hint kıt’aları nasıl oldu da Atlantik merkezli Pan Avrupa’nın elinde yüzlerce sene sömürge oluverdi? Nasıl oldu da bugün Çin ve Hindistan belini doğrulttu ve yeniden bir ağırlık merkezi oluşturdu? Avrupa nasıl oldu da bütün târihsel üstünlüğünü bir çırpıda Atlantik'in ötesine kaptırıverdi? ABD II.Genel Savaş'tan sonra; nasıl oldu da sömürgesi olduğu Britanya’nın yerini alıverdi?
Bugünlerde küllenmiş zannedilen Britanya yeniden nasıl da tazelenmiş iddialarıyla sahneye çıkıveriyor. Atlantik merkezli bir dünyâ artık çok demode kalıyor. Pasifik merkezli bir dünyâ ise, Asya, Avrupa ve Afrika’nın bütünleşmesine doğru gidiyor. Bu da; Atlantik ve Pan-Avrupa’nın çeperlere itilmesi manâsına geliyor.
Brexit, Büyük Britanya’nın Çin ile birlikte, hem ABD hem de Almanya’yı dışlayarak Pasifik merkezli güç dağılımını yönetmesi ve patronajına almasının ilk adımıydı. Bu durumda Almanya her zaman olduğundan daha fazla ABD’ye gebe bir hâle geldi.
Bu gerilimler içinde, üç kıt’anın düğüm noktasını tutan Türkiye’ye şu veyâ bu şekilde abanmak, Pasifik odaklı ve bu üç kıt’ayı merkezîleştiren bir oluşuma vurmak anlamına gelecektir. Hâsılı mesele, Almanya -Türkiye meselesi olmaktan çoktan çıktı...
http://www.yenisafak.com/yazarlar/suleymanseyfiogun/almanya-turkiye-iliskileri-kopuyor-mu-2039184
Dünyâ târihinin dâimî olarak belli bir güç merkezi etrafında çeşitli türdeki “bağımlılık” ilişkilerinden oluştuğunu ortaya koyan bir bakış bu. Bu merkezlerin hiçbiri ebedî değil. Bugün ağırlık merkezini oluşturan coğrafyalar ve bu coğrafyalarda suyun başını tutan güçler yarın perişan bir şekilde karşımıza çıkabilir.
Binlerce sene dünyânın en büyük güçlerinden birisini oluşturan Çin ve Hint kıt’aları nasıl oldu da Atlantik merkezli Pan Avrupa’nın elinde yüzlerce sene sömürge oluverdi? Nasıl oldu da bugün Çin ve Hindistan belini doğrulttu ve yeniden bir ağırlık merkezi oluşturdu? Avrupa nasıl oldu da bütün târihsel üstünlüğünü bir çırpıda Atlantik'in ötesine kaptırıverdi? ABD II.Genel Savaş'tan sonra; nasıl oldu da sömürgesi olduğu Britanya’nın yerini alıverdi?
Bugünlerde küllenmiş zannedilen Britanya yeniden nasıl da tazelenmiş iddialarıyla sahneye çıkıveriyor. Atlantik merkezli bir dünyâ artık çok demode kalıyor. Pasifik merkezli bir dünyâ ise, Asya, Avrupa ve Afrika’nın bütünleşmesine doğru gidiyor. Bu da; Atlantik ve Pan-Avrupa’nın çeperlere itilmesi manâsına geliyor.
Brexit, Büyük Britanya’nın Çin ile birlikte, hem ABD hem de Almanya’yı dışlayarak Pasifik merkezli güç dağılımını yönetmesi ve patronajına almasının ilk adımıydı. Bu durumda Almanya her zaman olduğundan daha fazla ABD’ye gebe bir hâle geldi.
Bu gerilimler içinde, üç kıt’anın düğüm noktasını tutan Türkiye’ye şu veyâ bu şekilde abanmak, Pasifik odaklı ve bu üç kıt’ayı merkezîleştiren bir oluşuma vurmak anlamına gelecektir. Hâsılı mesele, Almanya -Türkiye meselesi olmaktan çoktan çıktı...
http://www.yenisafak.com/yazarlar/suleymanseyfiogun/almanya-turkiye-iliskileri-kopuyor-mu-2039184
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder