Törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 Yılı TÜBİTAK Ödüllerini alan isimleri tebrik edip kendilerine millet adına şükranlarını ifade etti ve ödüllerin tespitinde gösterdikleri gayret ve hassasiyetten dolayı TÜBİTAK yetkililerini ve Bilim Kurulunu kutladı.
“BİLGİ KENDİNE KAYITSIZ KALAN KİŞİ VE TOPLUMLARI AFFETMEZ”
Bu yıl 4 bilim ödülü ile 11 teşvik ödülünün verildiğini belirterek ödül alan isimleri açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül alan isimlere bundan sonraki çalışmalarında başarılar diledi ve kendilerinden Türkiye’nin önünü açacak, bilim dünyasına yön verecek çok daha büyük başarılar beklediğini sözlerine ekledi.
Bilginin, kendine kayıtsız kalan kişileri ve toplumları affetmediğini ifade ederek, bir milletin geleceğinin bilgi kaynaklarıyla kurduğu ilişkinin niteliğine bağlı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilimle bağı güçlü olan toplumların uzun yıllar boyunca varlıklarını sürdürdüklerini, bu bağın zayıf olduğu milletlerin ise ayakta kalma şansının zayıf olduğunu kaydetti.
Bu milletin tarihinin bu gerçeği bizzat teyit ettiğine işaret ederek, “Kendi mazimize baktığımızda ecdadın inkişaf, yani yükseliş dönemlerinin, aynı zamanda ilmi açıdan da yeninin öncülüğünü yaptıkları dönemlere tekabül ettiğine şahit oluyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beytül Hikme’yi anlamadan Abbasileri, Nizamiye Medreselerini bilmeden Selçukluları, İmparatorluğun dört bir yanını süsleyen Osmanlı Medreselerini anlamadan cihan devleti olmanın sırrının çözülemeyeceğini dile getirdi.
“ASIRLAR BOYUNCA DÜNYA BİLİM TARİHİNE YÖN VEREN İLİM ADAMLARI YETİŞTİRDİK”
Bu toprakların asırlar boyu İbni Sina’dan Farabi’ye, Attar’dan Hayyam’a, Ali Kuşçu’dan Harezmî’ye ve Cabir’e kadar dünya bilim tarihine yön veren çok sayıda ilim adamı yetiştirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peki, yüzyıllarca sayısız yeniliğe imza atmış bir ecdadın torunları olarak acaba neden bunca mevzi kaybettik? Nasıl oldu da bilim ve teknoloji konusunda geriye düştük?” sorularını yöneltti.
Bu soruya verilen cevaplarda sebep olarak; ekonomik durumun, yetişmiş insan azlığının, devletin, akademik hayatın ve bütçe rakamlarının gösterildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elbette bu sayılanların tamamının belli oranda etkisinin olduğunu doğrudur. Ancak son iki asırda yaşadığımız geri kalmışlığı yalnızca maddiyatla, bütçeyle veya insan kaynağıyla açıklamak bana göre hatalı bir yaklaşım olacaktır. Ben, burada temel sıkıntının zihniyet meselesi olduğunu düşüyorum. Evet, biz mücadeleyi önce zihinlerimizle ve gönüllerimizde kaybettik. Bu süreçte en büyük hatayı öz güvenimizi, kendimize olan itimadımızı, başarabileceğimize dair inancımızı törpüleyerek yaptık” şeklinde konuştu.
Okullarda çocuklara yıllarca neden yapamayacaklarının öğretildiğini, eğitim sisteminin kendinden utanan, tarihinden, kimliğinden, inancından hicap duyan nesiller yetiştirmeye ayarlandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun neticesi olarak batı karşısında ezik, ilerlemeyi batıya öykünmekte gören, öte yandan kendi değerlerine karşı da nobran kuşaklar yetişti. Farabi dediğinizde, Ali Kuşçu dediğinizde, Piri Reis dediğinizde, hafife alan, bilimin merkezi olarak sadece batıyı gören hastalıklı bir anlayış zihin dünyamıza hâkim oldu” sözlerine yer verdi.
“BAŞARININ ANAHTARI ÖZ GÜVEN SAHİBİ OLMAK VE KABİLİYETLERİNİN FARKINA VARMAKTIR”
İnsanı formatlayan bir eğitim ve öğretim sistemi içerisinde sürekli olarak genç nesillere umutsuzluğun ve karamsarlığın pompalandığını söyleyen ve “Oysa başarının sırrı önce yapabileceğine inanmaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başarının anahtarı öz güven sahibi olmak, kendi kabiliyetlerinin farkına varmaktır. Her zaman ifade ettiğim gibi; iman varsa Allah’ın izniyle imkân da vardır. İnanç ve sabır, atalarımız güzel söylemiş, tekeden bile süt çıkartır. İnsanı büyük yapan haslet, cüssesinin değil düşüncesinin cesametidir” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Bize lazım olan sadece tarihimizden ve ecdadımızdan miras kalan öz güvendir. Bize lazım olan, taklit, takip etmek değil; geçmişte olduğu gibi bugün de, bu toprakların bereketinin gereğini yapmaktır. En büyük ihtiyacımız para, petrol, elmas ve silah değil, başarabileceğimize inanmaktır, önce bunu öğrencilerimize vermek... Şu anda petrolü olanları görüyoruz, parası olanları da görüyoruz; inanın biz onların çok çok önündeyiz, ilerisindeyiz. Petrol ve para işi halletmiyor. İşte şurada bir Kudüs meselesinde bakın dolarlar işi halledebildi mi? Dolarlar dünyayı satın alabildi mi? Alamadı. O kadar tehdit salladılar, tek tek telefonların başına oturdular, oralardan dünyayı aradılar; ama sonunda 128 ülke dünya devini, ‘sen benim irademi dolarla satın alamazsın’ dedi ve tersledi, iş hakikat yerini buldu.”
“BU ÜLKEDE ÇABALAYAN VE ALIN TERİ DÖKEN HERKES GAYESİNE ULAŞABİLİR”
15 yıldır sürekli karamsarlık aşılayan bu anlayışı değiştirmek için de mücadele verdiklerini; toplumun tüm kesimlerini başarıya inandırmaya çalıştıklarını gençlerin her şeyden önce kendilerine güvenmelerini hedeflediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkede çabalayan, emek veren, zihin ve alın teri döken herkes gayesine ulaşabilir. Bizim bu öz güvene sahip olmamız, yetişen nesillere de bu öz güveni aşılamamız gerekiyor” dedi.
Bugün, her bakımdan 15 yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak bir durumda olan Türkiye’nin hiç olmadığı kadar yeni fikir ve tecrübelere açık, başarının takdir edilip ödüllendirdiği bir ülke hâline geldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunda bilime, bilim insanlarına ve ARGE’ye verdikleri değerin büyük payının olduğunu belirtti.
Bu dönemde ARGE merkezi sayısını 16’dan 762’ye, tasarım merkezi sayısını 7’den 138’e yükselttiklerini, 2010’da ARGE ve tasarım merkezlerinde 10 bin kişi çalışırken, bugün bu sayının 45 bin olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de 5 adet teknoloji geliştirme bölgesi varken, bugün 55’i faal, 14’ü yapım aşamasında toplam 69 bölgeye ulaşıldığını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında ayrıca, teknokentlerde 5 bine yakın firmanın faaliyet gösterdiğini, 2002 yılına göre patent başvurusunun 16 kat, marka başvurusunun 3 kat, tasarım başvurusunun 2 kat arttığını; Konya, Kocaeli, Bursa, Kayseri ve Elazığ’da bilim merkezleri kurduklarını kaydetti. İlk millî yer gözlem uydusu GÖKTÜRK 2’nin uzaydaki 5’inci yılını tamamladığını, IMECE yer gözlem uydusu projesine bu yıl başlandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk millî haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A’nın 2020’de tamamlanacağını, kurulacak uzay üssüyle Türkiye’nin kendi uydusunu fırlatmanın yolunu arayacağını açıkladı.
“TAKLİT EDEN, HEP BİR ADIM GERİDE OLMAYA MAHKÛMDUR”
“Taklit eden, hep bir adım geride olmaya mahkûmdur” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim artık, takip etmekten, taklit etmekten çıkıp, öne geçmeye, takip ve taklit edilen olmaya ihtiyacımız var. Bizim artık, bize çizilen sınırları, zihnimize vurulan prangaları parçalayıp atmamız gerekiyor” diye konuştu.
Tarihi şanlı zaferlerle dolu, çağ açıp-çağ kapatan atalarının torunu olan bu milletin, 15 Temmuz gecesince İstiklal Marşını sadece söylemekle kalmayıp bizzat yaşadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi göğsünü namlululara siper eden bu millete layık olmak için daha fazla gayret gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Son yaşanan hadiselerin kendilerine, “bugün borç alan yarın emir de alır” gerçeğini sık sık hatırlattığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi teknolojimizi üretmezsek, kendi ürünlerimizi yapmazsak, gerçek manada bağımsız olamayız” dedi ve siyasi bağımsızlığın, ekonomik ve teknolojik açıdan desteklenmediği sürece kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm olacağını söyledi. “Şayet Türkiye bugün bağımsızlığından zerre kadar taviz vermiyorsa, bu ekonomiden üretime, teknolojiden savunma sanayiine kadar farklı alanlarda elde ettiğimiz mesafe sayesindedir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bilim adamlarının projeleriyle bu başarının çıtasını daha da yükselteceklerine inandığını ifade etti.
Bilim adamlarından, Türkiye’nin önünü açacak, bu millete ufuk ve heyecan kazandıracak yeni projeler beklediklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı olarak kendilerini desteklemeye, ilmi ve akademik çalışmalarında daima yanlarında olmaya devam edeceklerini dile getirdi.
"Semerkant, Buhara, Bağdat, İsfahan, Konya, Kahire, Şam, Timbuktu, Gırnata, Kurtuba, İstanbul ve Medine sadece kendi alimlerini yetiştirmekle kalmamış, dönemlerinin alimlerini de cezbetmiştir. "
"Semerkant, Buhara, Bağdat, İsfahan, Konya, Kahire, Şam, Timbuktu, Gırnata, Kurtuba, İstanbul ve Medine sadece kendi alimlerini yetiştirmekle kalmamış, dönemlerinin alimlerini de cezbetmiştir. "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder