- Musiki ve Enigmatik Beyin, ASAM Konferansı, Prof Dr İsmail Hakkı Aydın, 25.02.2017
- Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın bir beyin cerrahının İslam'a bakışı Sözün Özü programı (2) (1) 28 Aralık 2016
- Beyin Fikir ve Kozmik Alem 1 / 2/ 10 Aralık 2016
- Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın - İslam'da Bilimin Yeri; 30 Ağustos 2016
- Prof İsmail Hakkı Aydın Konferansı, ASAM, 26 Mart 2016 “ ZİHİN KONTROL VE TERÖR ”
- Bilim-İnsan-Din ve Tarih İlişkisi Gözcü - İsmail Hakkı Aydın - 3 Ocak 2016
- Prof İsmail Hakkı Aydın Konferansı, “ İLİM, SANAT VE KURAN ”, ASAM, 21 Kasım 2015
MAKALELER
- 7 Ocak 2013 Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın - MAKALE PAZARI (Medimagazin)
- Matematik ve Düşünce, Prof Dr İsmail Hakkı Aydın, Sinir Sistemi Cerrahisi Derg 1(4):209-213, 2008
- Bilim ve İlim
- Ne İsa'ya ne de Musa'ya...
- Bilimsel Makale nedir, ne değildir..
- Bilim ve Saygı
- Matematik ve Düşünce II
- Matematik ve Düşünce I
- Bir Felsefi Yolculuk
- Bilim ve Azim
- Akıl Zeka Etkileşimi
- Kalemin Gücü
- NöroBalans
- Yunus’ta Estetik ve Mikrosanat – 2
- Yunus’ta Estetik ve Mikrosanat - 1
- Entelektüel Sermayemiz
- Bilim Nereye Koşuyor-2
- Bilim Nereye Koşuyor?-1 :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
ŞÜPHE MERAK VE YARATICILIK KONFERANSI 06012018
Musiki ve Enigmatik Beyin-1, ASAM Konferansı,
Prof Dr İsmail Hakkı Aydın- 25.02.2017
Musiki ve Enigmatik Beyin-2, ASAM Konferansı,
Prof Dr İsmail Hakkı Aydın- 25.02.2017
Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın bir beyin cerrahının İslam'a bakışı Sözün Özü programı (2) 28 Aralık 2016
Sözün Özü - Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın bir beyin cerrahının gözüyle İslam'a bakışı 21 Aralık 2016
Beyin Fikir ve Kozmik Alem 1 / 10 Aralık 2016
Beyin Fikir ve Kozmik Alem 2 / 10 Aralık 2016
Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın - İslam'da Bilimin Yeri; 30 Ağustos 2016
Prof İsmail Hakkı Aydın Konferansı, ASAM, 26 Mart 2016 NOTLARI:
26 MART 2016 CUMARTESİ KONFERANSIMIZ
KONU : “ ZİHİN KONTROL VE TERÖR ”
TARİH: 26 MART 2016 CUMARTESİ
Akıl rahmanidir insanidir.
Teakkul. Akıl. Bağ
Hayvanlarda zeka var akıl yok.
Eleştirel akıl ekolü: Eflatun Aristo, Anaksimendros, Anaksimenes, Ksenophon
Zeka ve nefis müspet düşünmez hep egoisttir.
Kişilik: genler
Sözler, düşünceler, karakter, kader
Fatır suresi. Omuzlarınıza yükledik.
Genler bir projedir.
Zeka, şeytan, nefis, akıl, ruh ve vijdan
Medya ve Din: Şuuraltında etkili faktörler.
Hac suresi 47: bir yıl bin yıl
Muhteris ve müşteki olmalıyız.
Teakkul, Tefekkür, Tezekkür.
Fahrettini Razi: Matematik geometri lazım (1149-1209)
İmamı Rabbani: Matematik geometri lazım değil (17.yy)
Bilim-İnsan-Din ve Taih İlişkisi Gözcü - İsmail Hakkı Aydın - 3 Ocak 2016
Prof İsmail Hakkı Aydın Konferansı, ASAM, 21 Kasım 2015 NOTLARI:
21 KASIM 2015 CUMARTESİ KONFERANSIMIZ
KONU : “ İLİM, SANAT VE KURAN ”
KONUŞMACI: İSMAİL HAKKI AYDIN PROF. DR.
PROGRAM:
YEMEK : 13:00
KONFERANS: 14:00
ÇAY İKRAMI : 16:00
YER : Avrasya Bir Vakfı Genel Merkezi, Küçükçekmece, İSTANBUL
TEL: 0 212 580 08 53
Evamil Aşire: On Emir
Ferdi: Uhrevi
- 1000 yıl
- 1040
- 1100
- 1200
Öğretilmiş cehalet konusu
İnsanlığın temelinde hayra karşı bir düşmanlık vardır.
Muhiddin Arabi’yi 4 mezhep imamının kararı ile idam ettik.
İmamı Azamı aynı şekilde katledilmiştir.
1.7 milyarlık İslam alemi 5 milyonluk bir güruhun kontrolündedir.
LAWRENCE 4 YIL BOYUNCA ANTEP’TE İMAMLIK YAPTI, VAAZ VERDİ
Caber, Hayesn, Farabi, İbni Sina, Farabi,
Medinetül Fazıla: Farabi
Kanun sazını Farabi icat etti.
AbbdülKadir Maragi, Türk Musikisi nazariyesini yazdı.
- 1048 ibni sina ölüm tarihi
- 1111 gazali’nin ölüm tarihi
- 767 imamı azam’ın ölüm tarihi
George Sarton: Çağdaş bilim tarihçisi
1540 İngiltere: 8.Henry: Berberler Cerrahlar Cemiyeti
Tarikatlar ürettik. Münbit bir kol.
Müşteşrikler.
Karanlığa gömüldükten sonra, 17.yy’a kadar doğudan alim çıkmadı.
Mevlevilik hadisesi
Batılılar; İslam’ın ne kadar bilimsel olduğunu biliyorlar.
Bizi Kuran’dan soğutmak
Kuran’ın yerine Mesnevi’yi koyma çabaları 17.yy’dan beri devam etmiştir.
İlk Rektör: Gazali; Nizamiye Medresesi’nde
Zemahşeri
1000 yıllık müktesebat
%60 ayetler: Emir. Neden tefekkür etmiyorsunuz?
Emir: ilim farzdır. (bedebn ilimleri)
Esas İlim: Matematik, Kimya vb.
Evvelyayı tefekkürü
Takva ne demektir.? Kendi sahasında 1 numara olan demektir.
Hayrül Nas.
Bakara Suresinin 3.ayeti
Korkuyorum; toplumsal konularda hesaba çekileceğiz.
Eş şükrü bi amel
Nisa 1.ayet: ferdi mükellefiyet bir imandan sonradır.
İttekü rabbekü
Min nefsin vahidettin
Vahidettin burada müennesdir.
Ve haleve zevceha
İhtilafi ümmeti rahmetün
(ümmetimin ihtilafı rahmetlidir.)
Vel kebere reddenahu
Aya yörünge tayin ettik.
Fetenahtı ruhu
(insanı ruhumdan üfledim)
Rahim; Allah’ın sıfatıdır.
İnsan mukaddes.
1000 yıllık fetret devri
İki günü birbirine eşit olan mümin bizden değildir.
El harbu hiletün
1000 yıldır dinimizi yorumlayanlar bize başka şeyleri dikte etmişler.
Newton/Tesla: Onlar mı, bizler mi Müslüman?
Allame bi kalem
Çare:
1499 endülüs yıkılıyor.
İlahiyat Fakültesinde Matematik, Fizik yok.
Kuran’da hepsi var.
Neden İlahiyat, sözel’den öğrenci alır?
ÖNERİ: İLAHİYAT, İSLAM TEKNİK ÜNİVERSİTESİ AÇSIN.
Minel vin ne tiven nas
Richard Feyman: Nano Teknoloji
1373: Abdülkadir Meragi’yi idam edecekken son anda affediyor.
Neden musikimizde bu kadar makam vardır.
SORU/ ÖNERİ:KURANI KERİMİ NEDEN NOTALARA DÖKMEDİK? MAKAMLAR..
Batı, İbni Rüşt’ü takip etmiştir.
Verettilir Kurane tertib.
ÖNERİ: MÜSAİT İLİMLERLE, DİN İLİMLERİNİN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİ LAZIM.
Elif lam mim; ilim. Kuran
Nas: Gazali’yi biz tekfir ettik, aklı ön plana getirdiği için.
İslam açıktır.
BENDE OLUŞAN DÜŞÜNCELER/SORULAR (LA)
- İTÜ
- Tefekkür Medeniyeti
- Karınca Medeniyeti
- 2000 yıl: Kağan/İmam/Katip
- Oğuz Kağan: MÖ 200 DEVLET. MİSYON : DÜNYA DEVLETİ
- İmamı Azam: MS 767(Ölümü) DİN. MİSYON: TEFEKKÜR MEDENİYETİ
- Katip Çelebi: MS 1657 (ölümü) İLİM. MİSYON: İLİM
- İlim Kuran’da mündemiçdir.
- Anadolu’ya girdik, İlim’den çıktık: NEDEN?
- Fikir. Olay. Kişi.
- Lawrence
- Müşteşrikler kimler?
- N A S I L ?
- Geçmişdeki 3000 yılımız (MÖ 1000 yılında Çin’de ilk Devleti kurduk)ın gücünü taşıyarak 3.binin girişindeyiz.
- MS 700-1200: 500 altın yılımız
- Bilge Kağan ile İmamı Azam aynı yıllarda yaşıyorlar.
7 Ocak 2013 Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın - MAKALE PAZARI (Medimagazin)
Bilimsel yayın, bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, her türlü akademik unvanın kazanılmasında, üniversiter sistem içerisinde öğretim eleman ve üyelerinin ilerletme ve yükseltmelerinde en önemli ölçüt olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında, dünyadaki üniversitelerin ilmi sınıflaması yapılırken, yine “web of Science” veri tabanı tarafından taranan dergilerde yayımlanan makaleler dikkate alınarak, bağımsız kuruluşlarca sıralama yapılmaktadır.
Öğretim üyelerinin ilmi kaliteleri, uluslararası bilimsel platformda yıllara göre yaptıkları araştırmalara, yayınlara, bu yayınlara yapılan atıflara ve yayınlarının neşredildiği dergilerin impakt değerlerine göre hesaplanan kişisel “H faktörü”ne göre belirlenir. Her ne kadar ülkemizde yardımcı doçent, doçent ve profesör unvanlarının kazanılmasında “H faktörü” çoğunlukla dikkate alınmasa da, gelişmiş ve muasır medeniyet seviyesini yakalamış, uluslararası, şahsiyet sahibi üniversitelerin olmazsa olmaz değerlendirme ölçütü özelliğini taşımaktadır.
Kanaatime göre, akademik unvanların kazanılması bir yana, üniversitelerin akademik idari makamlarına, müdür, dekan ve rektör atamalarında da, başkaca istenen şartlar yanında, “H faktörü” de önemli bir ölçüt olarak dikkate alınmalıdır.
Dünyadaki üniversiteler arasında ilk 500 içerisine girmek yarışında gayret sarf edilirken, üzülerek belirtmeliyim ki, bilim insanlarının dayanılmaz yükselme arzusunu fark eden bazı yerli ve yabancı (uyanık) yayın kuruluşları para ile makale yayınlama politikası geliştirerek bir “pazar” oluşturmuşlardır!
Aslında, tarih boyunca her zaman, her ülkede belli oranlarda olan bu bilimsel yayın ahlak kurallarının ihlali, günümüzde olduğu gibi gelecekte de olacaktır. Zira, 865-922 tarihleri arasında yaşamış olan Ebubekir Razi Eyvanî, konunun hassasiyetine binaen, problemi fark etmiş ve “Bir kantar ilim, bir okka edebe muhtaçtır.” vecizesi ile bu “pazar”a daha o zamandan parmak basarak, konuyu harikulade bir şekilde özetlemiştir.
Bu makale pazarı genellikle, yetersiz eğitim, hızlı yükselme isteği, meşhur olma arzusu (Hollywood sendromu), saygınlık kazanma ihtirası, maddi-manevi kazanç temini ve bazı ruhsal hastalıklara duçar olma gibi sebeplerle, kıdemli-kıdemsiz, genç-yaşlı bazı bilim insanlarını tahrik etmektedir. Bu kişiler ilim ahlakını bir tarafa bırakıp, “Ne kadar para, o kadar yayın” dellallığını kendilerine ilke edinir hale gelmiştir.
Aşırma, çarpıtma, uydurma, çoklu yayın yapma, bölerek neşretme, çıkar gayesi gütme ve yağmalama gibi birçok ilmi makale ahlakını hiçe sayan faktörler bir yana, maalesef birçok ülkede, “etki değeri”(!) çok düşük olan bazı dergilerde büyük ücretler karşılığında, sipariş ile de yayın(!) yapan ve yaptıran şaibeli kuruluşlar cirit atmaktadır.
Her ne kadar TÜBİTAK ve TUBA, bu makale pazarının ve ahlaksızlığının önüne geçmek için çeşitli faaliyetler sürdürüyorsa da, özellikle bilim ahlakına sahip, kişilikli bilim adamlarının, üniversitelerin, YÖK ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların bu hususta ileri derecede hassas davranmaları gerekmektedir.
Bilimsel jürilerde görevlendirilen jüri üyeleri “H faktörü” dâhil olmak üzere, ilmi objektif ölçütler eşliğinde çok iyi bir seçime tabi tutulmalıdırlar ve bu bilim adamlarının da, yardımcı doçent, doçent ve profesör adayları hakkında verdikleri kararlarda ileri derecede hassas olmaları, bu “makale pazarı”nın da farkında olarak, ahlaklı bilimin ışığı altında, hakkı teslim etmek adına ince eleyip sık dokumaları şarttır.
Kitab-ı Müstakbel “HİCRAN” dan bir rubâîmizi paylaşalım.
VÂVEYLÂ DÜŞTÜ
Öğretim üyelerinin ilmi kaliteleri, uluslararası bilimsel platformda yıllara göre yaptıkları araştırmalara, yayınlara, bu yayınlara yapılan atıflara ve yayınlarının neşredildiği dergilerin impakt değerlerine göre hesaplanan kişisel “H faktörü”ne göre belirlenir. Her ne kadar ülkemizde yardımcı doçent, doçent ve profesör unvanlarının kazanılmasında “H faktörü” çoğunlukla dikkate alınmasa da, gelişmiş ve muasır medeniyet seviyesini yakalamış, uluslararası, şahsiyet sahibi üniversitelerin olmazsa olmaz değerlendirme ölçütü özelliğini taşımaktadır.
Kanaatime göre, akademik unvanların kazanılması bir yana, üniversitelerin akademik idari makamlarına, müdür, dekan ve rektör atamalarında da, başkaca istenen şartlar yanında, “H faktörü” de önemli bir ölçüt olarak dikkate alınmalıdır.
Dünyadaki üniversiteler arasında ilk 500 içerisine girmek yarışında gayret sarf edilirken, üzülerek belirtmeliyim ki, bilim insanlarının dayanılmaz yükselme arzusunu fark eden bazı yerli ve yabancı (uyanık) yayın kuruluşları para ile makale yayınlama politikası geliştirerek bir “pazar” oluşturmuşlardır!
Aslında, tarih boyunca her zaman, her ülkede belli oranlarda olan bu bilimsel yayın ahlak kurallarının ihlali, günümüzde olduğu gibi gelecekte de olacaktır. Zira, 865-922 tarihleri arasında yaşamış olan Ebubekir Razi Eyvanî, konunun hassasiyetine binaen, problemi fark etmiş ve “Bir kantar ilim, bir okka edebe muhtaçtır.” vecizesi ile bu “pazar”a daha o zamandan parmak basarak, konuyu harikulade bir şekilde özetlemiştir.
Bu makale pazarı genellikle, yetersiz eğitim, hızlı yükselme isteği, meşhur olma arzusu (Hollywood sendromu), saygınlık kazanma ihtirası, maddi-manevi kazanç temini ve bazı ruhsal hastalıklara duçar olma gibi sebeplerle, kıdemli-kıdemsiz, genç-yaşlı bazı bilim insanlarını tahrik etmektedir. Bu kişiler ilim ahlakını bir tarafa bırakıp, “Ne kadar para, o kadar yayın” dellallığını kendilerine ilke edinir hale gelmiştir.
Aşırma, çarpıtma, uydurma, çoklu yayın yapma, bölerek neşretme, çıkar gayesi gütme ve yağmalama gibi birçok ilmi makale ahlakını hiçe sayan faktörler bir yana, maalesef birçok ülkede, “etki değeri”(!) çok düşük olan bazı dergilerde büyük ücretler karşılığında, sipariş ile de yayın(!) yapan ve yaptıran şaibeli kuruluşlar cirit atmaktadır.
Her ne kadar TÜBİTAK ve TUBA, bu makale pazarının ve ahlaksızlığının önüne geçmek için çeşitli faaliyetler sürdürüyorsa da, özellikle bilim ahlakına sahip, kişilikli bilim adamlarının, üniversitelerin, YÖK ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların bu hususta ileri derecede hassas davranmaları gerekmektedir.
Bilimsel jürilerde görevlendirilen jüri üyeleri “H faktörü” dâhil olmak üzere, ilmi objektif ölçütler eşliğinde çok iyi bir seçime tabi tutulmalıdırlar ve bu bilim adamlarının da, yardımcı doçent, doçent ve profesör adayları hakkında verdikleri kararlarda ileri derecede hassas olmaları, bu “makale pazarı”nın da farkında olarak, ahlaklı bilimin ışığı altında, hakkı teslim etmek adına ince eleyip sık dokumaları şarttır.
Kitab-ı Müstakbel “HİCRAN” dan bir rubâîmizi paylaşalım.
VÂVEYLÂ DÜŞTÜ
Son perde, bir dilbere, gönül mübtelâ düştü.
Ne tâlihmiş benimki, mukaddes belâ düştü.
Tam cevrine alıştım derken, çöktü bir zulmet,
Yıkılası hâneye, yine vâveylâ düştü.
Ne tâlihmiş benimki, mukaddes belâ düştü.
Tam cevrine alıştım derken, çöktü bir zulmet,
Yıkılası hâneye, yine vâveylâ düştü.
Değerli hocamı bu güzel konferansı ve paylaşımı için teşekür ederiz. Sağ olsunlar, gönüllerine ve ömürlerine bereket.
YanıtlaSilHer birimizin kültür ve sanat hayatına katkı sunma anlamında gayret göstermemiz ne kadar önemli değil mi?
Değerli hocam, sevgili Levent bey bu işi çok güzel yapıyorlar. Kutluyorum kendilerini...
Hoşça bakınız zatınıza...