26 Şubat 2016 Cuma
Tefekkür Medeniyeti: Sinoloji A-Z; İlber Ortaylı
SİNOLOJİ
A-Z
İLBER ORTAYLI
1421. ÇİNİN DÜNYAYI KEŞFETTİĞİ YIL: Britanya’nın bahriye subaylarından Gavin Menzies emekli olduktan sonra çarpıcı ve kışkırtıcı bir eser meydana koydu. “1421: Çin’in Dünyayı Keşfettiği Yıl” başlıklı bu eser 2002’de çıktı. Orta Çağların Çin gemileri gerçekten çok büyüktür. Menzies, Çin amirali Zhang He’nin filosuyla sadece Amerika’yı keşfetmekle kalmayıp Magellan’dan çok evvel dünya turunu tamamladığını da söylüyor. Güya Çin metinleri sadece Amerika kıtasına mahsus bazı hayvanlardan bahsediyormuş. Ama öncelikle Amerikan yerlilerinden bahsetmediklerine şaşmak gerekir. Çinlilerin seferi üzerinde anlatılan hikayelere haklı olarak güvenmeyenler, Viking masallarına sevecen ve sessiz bir bakışla yetiniyorlar. Birkaç zamandır Arap denizcilerin Akdeniz’deki Basra Körfezi, Kızıldeniz, Hint Okyanusu hatta Çin Denizi’ne ve Afrika Boynuzu’na kadar sürdürdükleri başarıları daha ileriye götürme çabalarına da rastlanıyor. Daha ileriye gidenler Müslüman denizcilerden çok bugünün Müslüman tarihçileri gibi görünüyor. Hatta leksikografi (bibliyografya ve sözlük), kartografya (haritacılık) alanında kayda değer tetkikleri olan bazı uzmanlar dahi bu alanda fanteziye girmekten çekinmiyor ve mutlaka gençleri, geniş kitleyi ve politikacıları etkiliyorlar. 12’nci asrın sonlarında Amerika’ya çıkmak ve arkeoloji ile ispatı mümkün olmayan camilerden söz etmek böyledir.(Milliyet Pazar Eki)
ÇİN HATTI: Doğu' daki Bizans ticaret yolu; Antakya, Hemedan, Donghan, Pamir, Merv,Kaşgar ve Çin hattıdır. Ayrıca Antakya, Halep, Bağdat, Basrahath denizden bağımsız olarak Çin'e bağlanmaktadır. Buna karşılık Mısır, Suriye ve Kuzey Afrika'nın bağımsız bir merkezi olma durumundaydı. Mısır'ın ayrıca M.Ö. 30 yılından beri Hind kıtasıyla denizden bağlanhsı vardı. Bu durumda bütünlük gösteren bölge, Anadolu ve Balkanlar olmuştur. Diğer eyaletler ve bölgeler Bizans'tan kopuk olup, başka dış sistemlerin etki alanına girmişlerdir. (Türkiye İdare Tarihi)
ÇİN MEDENİYETİ VE AKDENİZ: Akdeniz insanının matematik bilgisi, coğrafya anlayışı, felsefi düşünce birliği Çinde yoktu. Birtakım gelişmiş aletler (pusula, kağıt, barut) veya hünerli dokuma ve madeni eşya, şahane porselen Ortaçağda Akdeniz uygarlığını temsil eden Endülüslü Kadı Ahmedi etkilese de, bu yorumundan saptıramamış. (Milliyet Pazar Eki)
ÇİN MEDENİYETİ: Çin, Batı medeniyetinin dışında tutulan bir kültür ve medeniyet çevresidir. Bu üstelik son iki asra ait Batılı görüşü değil; on birinci yüzyılın Endülüslü Müslüman bilgini Kadı Ahmed el Andalusi dahi; medeniyete hizmet eden milletlerin (yani Mısırlı, İranlı, Yahudi, Yunanlı, Romalı, Hintli ve Araplar) dışında Çinlileri zarif, pratik zekalı ama uygarlığa hizmeti olmayan bir kavim diye sunar. Kısmen haklıdır. (Milliyet Pazar Eki)
ÇİN NASIL BATILILAŞIYOR?: Derin bir yapısal dönüşüm mü, yoksa para için turizme pompalanan bir kültürel dönüşüm mü söz konusu? Yüzyılın kültürel değişimi evrensel değerler etrafında değil, küresel turizm hareketleri ve yatırım projeleri etrafındaki çalkantılarından oluşuyor gibi. Bu gelişmenin ulusal kültürleri rızalarıyla girilen bir uyumlu kültür değişimine değil de, paldır küldür içine yuvarlandıkları bir tahribata sürüklemesi mümkün. Evrenselleşmek bir gönül (beğeni) ve akıl (mantıklı uyuşma) işi; kazanç saikiyle yapılan birleşmeler, insanları barışa mı yoksa yeni sürtüşme ve çatışma noktalarına mı götürür belli değil. Yaşadığımız kültürel tarihin ileride mutlu sonuç kadar, pembe bir rüyanın buruk sabahında da bitmesi mümkün. (Milliyet Pazar Eki)
ÇİN PORSELENLERİ: Bugün Topkapı Sarayı’nda zengin Çin porselenleri yanında, Sevres ve Saksonya porselenlerinin de nadide bir koleksiyonu vardır.(Milliyet Pazar Eki)
ÇİN SINIRINDAN BALKANLARA: Kim bu Türkler? Herkesin işaret ettiği aynı grup mu, yoksa fili tarif eder gibi herkes başka yönden mi alıyor?-Birbirine yakın lehçeleri konuşan, Çin sınırından Balkanlar’a kadar yaşayan bir grup var. Biz onlardanız. Diyorlar ki, “Biz bilmem kimle karışmışız”. Karışmışsan karışmışsındır, ben kan tahlili yapmıyorum. Konuştuğun dile bakarım. (Hürriyet Pazar Eki)
ÇİN VE BATI MÜZİĞİ: Batının müziğini de geçen asırdan beri vazife diye öğrenmişler; tabii artık bütün dünya senfoni orkestralarında Çinliler var, Çinde de bir alay orkestra... Batı; elektrikli aletleri, tıbbi bilgisi ve teknikleri kadar müziği ve günlük kıyafetleriyle de girmeye başladığı zaman küreselleşmenin resmi tamamlanıyor. Televizyonda seyrettik, artık Çin İmparatorluğunun yasak kentinde bile Pavarotti konseri veriliyor, büyük devrim doğrusu; çünkü refakat eden orkestra ve koronun Çinlilerden oluştuğunu görüyorsunuz. Ortaçağ gezgini Marco Polo bu kadarını tasavvur edebilir miydi acaba? (Milliyet Pazar Eki)
ÇİN VE BATI: Çin ciddiydi. Yoksulluğuna rağmen Batıyı inceden tetkik edip, öğrenmek istiyordu. Tıpkı bir vakitler tahılla ve incir, üzümle geçinen on yedi milyonluk Türkiyenin Avrupaya klasik arkeolog, Bizantinist, Germanist, Hungarolog yetiştirmek için öğrenci göndermesi gibi... (Milliyet Pazar Eki)
ÇİN VE BİZANS TİCARETİ: Bizans'ta Ticaret Örgütü Eski Roma İmparatorluğu'nda, lüks tüketim eşyası hatta tahıl, ülkenin çeşitli vilayetlerinden merkeze aktarılıyordu. Bu nedenle German ya, Asya, Arabistan, Afrika ve Çin' den gelen mallar imparatorluğun altın kaynaklarını tüketrneğe başladılar. Çünkü Roma ticareti (P-M-P) ilişkilerine değil, (P-M) ilişkilerinedayanıyordu. (Türkiye İdare Tarihi)
ÇİN VE BİZANS-İPEKÇİLİK: 567'de Göktürkler kançılarya hizmetinde kullandıkları Suğdaklı Maniakh adında birini Bizans'a elçi gönderdiler. Elçi iyi karşılandı ve ipek yolunun müştereken korunması meselesini görüştü. Dönüşünde Bizans elçisi bir Klikyalı· da beraberinde idi. Vakıa bu elçi teatisi istenen sonucu vermedi; ancak bu sayede elimize 6. yüzyıl Göktürklerini anlatan ve elçi Klikyalı Zamarhos tarafından yazılan bir seyahatname kaldı. Fakat o sıralarda Bizans Çin'den ipek kozası elde etmiş ve Suriye' de üretimine başlamıştı. Zamanla İpekçilik imparatorlukta yayıldı, ancak devletin tekeli ve sıkı kontrolü altına alındı. Bu nedenle eyaletlerde olduğu gibi başkentte de bu konuda kuraldışı bir örgütlenme vardı. Özellikle sadece protokolde belirtilen kimselerin giyebileceği ve ihraç edilen ipeklileri dokuyan ve hammaddeyi getirip satımıyla uğraşan loncalar doğrudan imparatora bağlıdır. (Türkiye İdare Tarihi)
ÇİN VE KÜLTÜREL ALTYAPI: Çin 19. yüzyılda Batılılaşan Japonyanın ardından çağdaş dünyaya adım attı. Galiba dünyaya en hızlı açılım için gerekli kültürel altyapı yatırımlarını da 1960 ve 70li yıllarda yaptı. 1970lerde mavi yakalı ve tulumlu Çinlileri Batının büyük üniversite kentlerinde görmek mümkündü; birkaç ay içinde (aynen öyle) İngilizceyi, Fransızcayı bir takım garip yöntemli okullarda, kendine işkence yöntemiyle mükemmel öğreniyor ve ihtisasa başlıyorlardı. Kendi meslek grubumda İngiltere tarihini Anglo-Sakson ortaçağ belgelerinden sökmeye çalışan mavi tulumlular yanında, Avusturya arşivlerinin garip belgelerini yerel tarihçiler kadar doğru çözenleri, İtalyan arşivlerinde tıpkı Avrupalı meslektaşlar gibi Rönesans tarihini kazıyanları da görüyordunuz. (Milliyet Pazar Eki)
ÇİN VE PAVAROTTİ: Pekinde yasak şehirde konser. Artık Çinin yasak kentinde bile Pavarotti konseri veriliyor. Ama Çin, Pavarottiyi kültürel bir özlemden çok 2008 Olimpiyatlarının getireceği paranın iştahıyla ağırlıyor gibi.(Milliyet Pazar Eki)
ÇİN VE TİCARİLEŞME: Ama madalyonun öbür tarafı da var; Pekin, Luciano Pavarottiyi kültürel bir özlemden çok 2008 Olimpiyatlarının getireceği paranın iştahıyla ağırlıyor gibi... Turizmle her şey kitleselleşiyor, basitleşiyor ve hatta bayağılaşıyor. Sahte tebessüm ve şarlatanlık gerçek bir kabul ve uyumun yerine geçiyor. Doğuluların Batıyı benimsemesindeki en endişe verici yan bu. Henüz tam oturamamış bir yaşam biçiminin ticarileşmesi ve yüzeysel uygulanması; değişen toplum yapıları ve kültürde büyük tahribat yapabilir.(Milliyet Pazar Eki)
ÇİN YAZISI: Şüphesiz ki Çinlilerden de aldığımız kelimeler de var. Çin uzmanlarının ifadesine göre bildiğimiz “su” kelimesi gibi. Ama Allah’tan ecdadımız Japonlar, Koreliler ve Mançular gibi birtakım kavimlere uyarak Çin yazısını almamıştır; bir de tarihimiz için bu metinlerin çözümüyle uğraşacaktık. (Milliyet Pazar Eki)
ÇİN YAZITLARI: Uzakdoğu durgun ve geç gelişmiş gibi görünür ama yanıltıcıdır. Japonya dünyanın en eski seramik ülkesidir. Çin, Kore ve Japonya’nın yazıtları Avrupa’dan daha eskiye gider. (Milliyet Pazar Eki)
ÇİNDE İPEKÇİLİK: Devletin tekelinde olan ve zenaatin sırlarının çıkmaması için aşırı kontrol uygulanan bu gibi üretim dalları, ortaçağlar boyunca hemen her toplumda olagelmiştir. Bu örnekleri İtalyan şehirlerinde de göreceğiz. Çin' de İpekçilik ve kağıt üzerinde aynı kontrol vardı. (Türkiye İdare Tarihi)
ÇİNDEN SATIN ALDIĞIMIZ PORSELENLER: Unutmayalım, Osmanlı sarayında gayet kıymetli diplomatik koleksiyonlar vardır. Çünkü büyük devletler birbirlerine gayet kıymetli hediyeler gönderirler. Mesela Fransa daha XV. Louis’den beri en kıymetli Sevr porselenlerini bize yollamıştır. İran’dan gelen kitaplar ve eşyalar için aynı şey söz konusudur. Saksonya porselenlerimize paha biçilmez, hele hele altı asır boyu Çin’den satın aldığımız kıymetli porselenlerin sayısı 12 bin adet olup, üç hafta evvel bir kere daha şahit olduğumuz gibi Çin heyeti dahi kendine ait parçaları hayranlık ve gıpta ile seyretmekten kendini alamadı. (Milliyet Pazar Eki)
ÇİNİN HAM İPEĞİ: 431 Efes Konsili’nde aforoz edilen Nasturi mezhebi Kürdistan ve İran üzerinden kısa zamanda ta Moğolistan’a kadar ulaştı. Çin’in ham ipeği veya ipekli dokumaları Bizans’ta sadece lüks bir giyim aracı değildi. Bizans diplomasisinin kuzeydeki barbar kavimleri kendine kazandırmakta başlıca rüşvet aracıydı. Sulhu sağlayan önemli yumuşak bir silahtı.(Türkiye İdare Tarihi)
DOĞU TÜRKİSTAN SİNCAN: Doğu Türkistan yani Singkiang -bizim deyişimizle Sincan bölgesi- Tibet ile birlikte Çin’in özerk etnik bölgelerinden ve uluslararası platformda da yerli halkın merkezle çatışmasının yansımalarının görüldüğü iki bölge. (Milliyet Pazar Eki)
http://www.gazete2023.com/m/turk-dunyasi/ilber-ortaylicin-dogu-turkistani-yutacak-h3539.html
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/keyif/28582058.asp
http://www.milliyet.com.tr/Arsiv.aspx?Keyword=%C3%A7in&aType=ArsivAramaSonuc&PAGE=1&AuthorID=104
http://www.milliyet.com.tr/dogu-turkistan-dan-gelecek-goce-hazirlikli-olmaliyiz/ilber-ortayli/pazar/yazardetayarsiv/28.01.2010/1116585/default.htm
http://www.milliyet.com.tr/Milliyet.aspx?Keyword=pekin&aType=ArsivAramaSonuc&PAGE=1&AuthorID=104
http://www.milliyet.com.tr/pekinde-yasak-sehirde-konser/pazar/haberdetayarsiv/01.07.2001/71398/default.htm
· İPEK YOLU NEDEN?: Duygularını yüzlerine pek vurmuyorlar. Şüphesiz İpek Yolu’nu bile Batı Avrupa’nın inisiyatifiyle doğan bir iktisadi atılım olarak değerlendirenler var; oysa Uzakdoğu’nun yarattığı bu zenginliği Avrupa’ya ulaştırmakta Asya’nın ve Anadolu imparatorluklarının büyük payı var. İlk defa beynelmilel ticarette bir güvenliği sağlamak söz konusuydu. Bugün dünyanın en önemli hatta Çin’de bile eşi olmayan Çin porselenleri koleksiyonuna Topkapı Sarayı’nın sahip olmasını (12 bin parça ve Yuan, mavi-beyaz, Ming gibi önemli üsluptaki eserler, seladonlar) nasıl açıklayabiliriz?(Milliyet Pazar Eki)
· İPEK YOLU: İpek Yolu, Çin’den İtalya’ya kadar uzanan bir ticaret ve medeniyet yoluydu. Kıtaların bağlarını geliştirdi ve sadece ticari malzeme ve lüks eşyanın değil, fikirlerin ve inançların da taşınmasına yardım etti. (Milliyet Pazar Eki)
· İPEK YOLU: Türkler Anadolu’ya ilk geldikleri anda İpek Yolu ticaretini destekleyen en önemli tesisleri ve kaleleri kurdular; kervansaraylar... Selçuklu İmparatorluğu bugünkü İran’da Horasan’dan ve Türkmenistan’dan başlayan yol üzerinde büyük kervansaraylar ve kapalıçarşılar zincirini Anadolu’ya taşıdı. 1960’ların başında Türkiye’ye gelen İtalya’nın ünlü sanat tarihi ve restoratörü Sanpaulesi, Halil İnalcık hocamıza unutulmaz bir mukayese yapmıştı: “Konya yolu üzerindeki ünlü Sultan Hanı, Alaeddin Keykubat tarafından 1220’lerde yaptırıldı diyorsunuz, bu tarihlerde İtalya’da böyle büyük bir eser yoktur.” (Milliyet Pazar Eki)
· İPEKÇİLİK: İpekçilik Bizans için hayati önemi olan bir zenaat ve ticaret dalıydı. Bizans hiyerarşisinde ipek önemli bir statü sembolüdür. Bundan başka Bizans'ın ipekli dokumaları onun başlıcametaı olduğu gibi, Barbarlada ve diğer ülkelerle olan ilişkilerindeönemli bir rüşvet kaynağıdır. 6. yüzyıla kadar ipek Çin' den ve İran üzerinden geliyordu. Ancak İran'ın koyduğuağır gümrükler nedeniyle Bizans, Göktürkler'le temasa geçmiş ve Hazar'ın kuzeyi ve Karadeniz yolunu denemek istemiştir. (Türkiye İdare Tarihi)
· SİNCAN NÜFUSU VE HAYAT TARZI: Sincan bölgesinin etnik nüfusu hakkında kesin bir rakam vermemiz mümkün değil; çünkü sayım o şekilde yapılmıyor anlaşılan. Nüfus yoğunluğu Çin içinde diğer bölgelere göre düşük ama halk çalışkan ve hayvancılık yanında tarımsal zenginlikleri de dikkati çekiyor. Konuşulan Türkçe, Kıpçak lehçeleri içinde yer alıyor. Fakat Anadolu’ya Batı Türkistan denen Orta Asya’dan daha yakındır. Mutfak ve etnografik malzeme için de aynı şey söylenmelidir. (Milliyet Pazar Eki)
· SİNCAN VE ÇİNLİLER: Bölgenin halkının Çinlilerle kaynaşması neredeyse sıfır derecesindedir. Vakıa Çinliler burada son zamanlarda aşırı bir nüfus yığılma politikası uyguluyorlar. Çin gibi kalabalık ve dar arazili bir ülkede aksi de beklenemez. (Milliyet Pazar Eki)
· SİNCAN VE HAN ÇİNLİLERİ: Birbirlerinden hoşlanmazlar. Han Çinlileri, Çin’in en kalabalık etnik grubudur. Gidip gözleyip yaşayanlar da bilir, literatürde de malumdur; Han Çinlilerinin ve Doğu Türkistan halkının birbirlerinin adetlerini, yiyip içme derecesine varıncaya kadar küçümsemeleri karşılıklı soğukluk yaratmıştır (mesela Çinliler Türklerin süt mamullerini tüketmelerinden hiç hazzetmezler, Türkler de Çinlilerin bazı yediklerinden ve salçalarından hoşlanmazlar). Bu nedenle birbirinden hiç hoşlanmayan bu iki grubun arasında asimilasyon dediğimiz etnik eritme ve hatta entegrasyon denilen bütünleşme, kaynaşma bile mümkün değildir. Hadiselerin bu şekilde büyümesi de adamakıllı endişe vericidir. (Milliyet Pazar Eki)
· SİNCANDAN GÖÇ: Hiç arzu edilmez ama sevgili vatanımızın tarih boyu yüklendiği bir görevi yerine getirmeye tekrar hazırlanması lazımdır: Göç... Maalesef bu konuda Türkiye yönetimlerinin her zaman lagar davrandığı ve son anda da kapıya yığılanları kabul ederken arzu edilmedik tatsızlıklar yaşandığı herkesin malumudur. (Milliyet Pazar Eki)
· SİNGAPUR MUCİZESİ: Mucize 1965’ten sonra gerçekleşti. Bağımsız Singapur bugün 30 bin dolara yaklaşan fert başı milli geliri, 2007 yılı rakamlarıyla 280 milyar doları bulan ithalatı ile herkesin dikkatini çekiyor. Zira nüfusu 4,5 milyon ve yüzölçümü 600 kilometrekare; kıtanın toprak ile doldurulmuş ucunda ve üç-dört küçük adada yaşıyorlar. Üstelik bazılarının sandığı gibi sadece gemi acenteliği, ticaret ve güney Kıbrıs gibi karanlık işlerle uğraşarak değil, bayağı gelişmiş bir elektronik endüstri, kimyasal endüstri ürünleri ve bankacılıkla bu zenginliği elde ediyorlar.(Milliyet Pazar Eki)
· SİNGAPUR VE GÜNEY ÇİN: 18’inci ve 19’uncu asrın İngilizi Oxford’ludur ve Cambridge’lidir; tarih bilir, coğrafya bilir, diller bilir. Nitekim dünyanın en iyi Malay dili uzmanlarından olan ve yazdığı Cava tarihi halen kullanılan Stamford Raffles, Malaya’nın ucundaki bu köyün yakın bir gelecekte işlek bir liman olacağını anlamıştır. Kurduğu şehir Hindiçin’deki Britanya kolonilerinin en gelişkin ve tipik örneğidir. Asıl ahalisi Malaylardır ama ekseriyet güney Çin’den gelen çalışkan ve girişimci Çinliler ve güney Hindistan’dan akıp gelen Hintlerdir. Daha ilginci babaları uzaktan gelen gemiciler, anaları ise yerli Çinliler ile Malaylar olan melez grup Peranakan’dır. Çin asıllı, cağul cuğul bir Çinli kültürü benimseyen ama Malayca konuşan bu grubun nüfusu milyona ulaşır, yaşayışlarından kültürlerine garp ile şarkı bir arada tutar. Belki yüzeysel garplı ve yüzeysel Çinlidirler. Ama banka ve ticarethaneleri iyi iş çıkarır. 70’lerde patlayan Singapur şehir devletinin, açıktır ki bu patlamayı yapacak geçmişi ve yapısı vardır. (Milliyet Pazar Eki)
· SİNGAPUR: 1819’da Singapur Britanya İmparatorluğu’nun kolonisi olarak doğrudan Londra’ya bağlandı. Ve tarihi boyunca ısrarla Hindistan Niyabeti yani India Office ile hiçbir idari ilişkiyi kabul etmedi. Karanlık işlerle değil, sanayiyle uğraşıyorlar.1950’lerde Malaya bağımsızlığını alınca onun içindeydi. Ama doğrusu Singapur bölgesinin Çinli nüfusu öyle ustalıklı bir ayrılıkçı politika güttü ki Malaya’nın bünyesinden kopan Singapurlulardan değil de Singapur’u başından atan Malaya’dan söz etmek lazım. İlk başbakan, suyu-elektriği bile Malaya’dan gelen bu Asya kıtasının Ekvator çizgisine en yakın, hamam halveti kadar nemli bu küçük bölgesinde nasıl bağımsız yaşayacaklarını düşünürmüş... (Milliyet Pazar Eki)
· SİNOLOG: Türk tarihçileri iyi birer sinolog olmalı. Son 1000 yıllık Türk tarihi “Çin sınırlarından batıya çekilmek” diye özetlenebilir. Tabir benim değil, Yılmaz Öztuna üstadındır. Ondan evvel Çin’in komşuları Türklerdi ve çok sevilen komşular değildi. At ve silah konusundaki üstünlükleri dolayısıyla Çin Seddi’nin bu kuzeylilere karşı inşa edildiği malumdur. Kendi ismimizi de onların metinlerine ve yazım kurallarına göre “Tukyu” olarak biliyoruz. Bu bizim kendi yazımızı kullanmamızdan önceki birkaç asırdır; öyle birkaç asır değil, yedi-sekiz asır. (Milliyet Pazar Eki)
· SİNOLOJİ VE ÇİN YAZITLARI: Avrupa milletlerini de tarihe başkaları tanıttı, ama o başkası Romalılardır. Doğru düzgün kayıtları olan, lisanları bilinen ve rahat okunan bir büyük kavim. Germenleri ve Gallileri geleceğin insanlığına tanıtan yazarlar Julius Ceasar, Tacitus gibi adamlar. Bizi tanıtan Çin yazıtları ise öyle kolay anlaşılır ve değerlendirilir şeyler değil. Sinoloji ilminin bu çetin cevizleri halletmesi lazım ve her şeyden evvel biz Türk tarihçilerinin iyi sinolog olması lazım.(Milliyet Pazar Eki)
· TOPKAPI SARAYI ÇİN PORSELENLERİ: Topkapı Sarayı Harem Dairesi’nin acil restorasyon ihtiyacının bulunduğunu, kapsamlı bir proje ve bütçe ile tamir edilmesi gerektiğini belirtmek isterim. Müzemizin en önemli ve zengin koleksiyonlarından biri olan yaklaşık 12.000 parçalık Çin ve Japon Porselenleri koleksiyonunun teşhir- tanzim, depolama, uzman ve restoratör istihdamı için ayrı bir bina gereklidir. İstanbul’un tarihi binalarından birinde Çin ve Japon, Avrupa porselenleri için ayrı bir müze kurulmalıdır. 2005’ten beri Topkapı Sarayı, Batı’daki etkin çalışan müzelerde görüldüğü üzere gerek kendi koleksiyonları gerekse ödünç aldıklarıyla sergi açmaya ve kataloglarını basmaya dikkat etmiştir. Bu katalogların bazıları yabancı dile de tercüme edilmiştir ve müzeci, koleksiyonerler dünyasında aranmaktadır. Bizim müzeden kastettiğimiz binalar defter-i hakani nezaretidir, yani bugünkü Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü... Topkapı’da yer bulmayan ve alanında dünyanın en önemli koleksiyonu olan 12 bin parçalık Çin porselenleri, bine yakın Japon porseleni ve gene ona yakın sayıda nadide Avrupa porselenleri için yer lazım. Amatör otelcilerin elinden kurtarabilirsek bu binanın koleksiyonlara tahsisi gerekir. Tıpkı boşaltılan Başbakanlık arşivinin, ve vilayetin arka bahçesinde Tanzimat döneminde Fossati kardeşler tarafından yapılan ana arşiv binasının Topkapı Saray Müzesi Arşivi’ne tahsisinin uygun olacağı gibi. Bununla birlikte bugünkü Türkiye zamanında bedeliyle alınmış en zengin Çin porselen koleksiyonuna ve birçok yazma esere sahiptir. Müzenin kayda değer ikinci zenginliği ise çok kişinin tekrarladığı gibi Kaşıkçı Elması değil, sayısı 12 bini geçen Çin porselenleridir. Çinlileri kıskandıracak kadar nadir parçalar vardır. II. Murad ve Fatih ile başlayan bu koleksiyon, son zamanlara kadar zenginleşmiştir. (Milliyet Pazar Eki)
· TOPKAPI SARAYI: Serves ve Çin porselenleri. Topkapı Sarayı, Sevres Porselen Fabrikasını imrendirecek Sevres porselenlerine, Çinlileri kıskandıracak Çin porselenlerine sahiptir. Burada da sergilenen baş eser Sultan II. Mahmud’a hediye edilen ve Breguet’in elinden çıkan “Pendule Sympathique” denen masa saatidir. (Milliyet Pazar Eki)
· TÜRK ETKİSİ ÇİNDEN BAŞLAR: Türkler olmadan dünya tarihi yazılmaz. Çünkü Türk etkisi Asya’nın uzak doğusu, Çin’den başlar; Çin, Hint, İran, sonra Rusya arazisi, Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Avrupa ve tabii yeniçağda bütün Avrupa’ya uzanır. Bunların tarihini Türk tarihini iyi bilmeden yazmak mümkün değil. Ve zaten bunu yazarken de Türklere müracaat etmediler. Oturdular, Osmanlıca, Farsça, Arapça öğrendiler bunların uzmanları. Kendileri tetkik ettiler. Bizim yazımız hem onlara göre geç hem de kendimiz doğru dürüst okuyamıyoruz. Göktürk anıtlarını okusan Uygur’u okuyamıyorsun kolay kolay. (Hürriyet Pazar Eki)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder