Türk Evi, Yahya Kemal
Yahya Kemal:
“Çok ayakta duruyor az oturuyoruz”
“Misâfirim vatanın bir
harâbezârında”.
“Yakın vakitlere kadar
kiracı sıfatı müstahkar bir sıfattı: Mahalle kiracının vücudunu hissederdi;
şimdi ne bu sıfatın mânâsı kaldı, ne de bu his.”
“(…) lisânımızda izdivaç
kelimesi evlenmek masdarıyle ifâde olunur. İzdivaç etmiş erkeğe ve kadına evli
denilir, ev bark hayatta en güzel bir kıymeti ifâde eder. Ev kadını kadınlığa
izâfe edilen en yüksek sıfattır. Bilâkis bekâr ve içgüveyisi hoş telaffuz olunur
kelimelerden değildirler. Böyle uzun süren bir göçebe hayâtından bezeceğimiz
tabiî idi.”
“Türk evi bozulduktan
sonra yalnız ev zevkini değil, cedlerimizin yere yurda çok bağlı olduklarını da
unuttuk.”
“(…) Türkün bu vatanda
yerleşmemiş ve muhâcerete hazır bir unsur olduğunu isbât etmeye çalışan ağyâr
bu fikirleri yaydılar. Bizim bilgiçlerimizi avladılar. Cedlerimiz göçebe
değildiler, fethettikleri memleketlerde yerleştiler.”
“Biz ancak bu son asırda
Türk evi bozulduktan beri kirâlık evlerde sürünüyoruz. Eski Türk evini
tahayyül, şiir sâhasında kalsın; onu hayatta bir daha ihyâ etmek muhâldir.
Cedlerimizin evleri ve eşyâsı yaşayışlarının tarzından doğmuştur. Bağdaş kurmak
şilteyi, minderi; sahandan elle yemek leğenle, ibriği, el silecek sırma
havluları îcâd etmişti.”
“tepeden tırnağa
kadar yeni mürebbîlerimize benziyoruz”
“Saçlarımızı onlar gibi
kestiriyoruz, onlar gibi traş oluyoruz, onlar gibi yiyor, onlar gibi içiyor,
onlar gibi yatıyor, onlar gibi çok ayakta duruyor, az oturuyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder