1 Olsun dediler.
Onun resmi işte budur
2 Ondan sonra da yine, sevinç, neşe buldular
Yine günlerden bir gün
3 Aydın oldu gözleri, renklendi, ışık doldu,
Ay Kağan’ın o günde, bir erkek oğlu oldu
4 Gömgök, gök mavisiydi, bu oğlanın yüz rengi,
Kıpkızıl ağziyle, ateş gibiydi benzi
5 Al al idi gözleri, saçları da kapkara,
Perilerden de güzel kaşları var ne kara!
6 Geldi ana göysüne, aldı emdi sütünü,
İstemedi bir daha, içmek kendi sütünü
7 Pişmemiş etler ister, aş yemek ister oldu.
Etrafdan şarap ister, eğlenmek ister oldu!
8 Ansızın dile geldi, söyler konuşur oldu.
Kırk gün geçtikten sonra, yürür oynaşır oldu
9 Öküz ayağı gibi, idi sanki ayağı,
Kurdun bileği gibi idi sanki bileği
10 Benzer idi omuzu sanki samurunkine
Göğsü de yakın idi koca ayınınkine
11 Bir insan idi, fakat tüylerle dolu idi
Vücudunun her yanı kıllarla dolu idi
12 Güder at sürüleri, tutar atlara biner
Daha bu yaşta iken çıkar avlara gider!
13 Geceler günler geçti, nice seneler doldu
Oğuz da büyüyerek yahşi bir yiğit oldu.
14 Bu çağda bu yerde, Bir büyük orman vardı. Oğuz yurdundan içre
Ne nehir, ne ırmaklar, akardı bu orman içre
15 Ne çok av hayvanları, ormanda yaşar idi
Ne çok av kuşları da üstünde uçar idi
16 Ormanda yaşar idi, çok büyük bir gergedan
Yer idi, yaşatmazdı, ne hayvan ne de insan
17 Basarak sürüleri yer idi hep atları,
Zahmet verir insana alırdı hayatları
18 Vermedi hiçbir defa insan oğluna aman
Öyle bir canavar ki, işte böyle çok yaman.
19 Oğuz Kağan derlerdi ALP bir kişi vardı
Avlarım gergedanı, diye o yere vardı.
20 Kargı, kılıç aldı kalkan ile ok ile
Dedi Gergedan kendisini yok bile!
21 Ormanda avlanarak, bir geyiği avladı
Söğüt dalıyla onu bir ağaca bağladı
22 Döndü gitti evine, sabah olmadan önce,
Tanın ağarmasıyla geyiğine dönünce,
23 Anladı ki gergedan geyiği çoktan yuttu
Geyiğin yerine yeni bir ayı tuttu,
24 Çıkararak belinden, hanlık altın kuşağı
Ayıyı astı yine o ağaçtan aşağı,
25 Yine sabah olmuştu, ağarmıştı artık tan,
Geldi baktı ki, ayısını almış gergedan.
26 Artık bu durum onu can evinden vurmuştu
Ağaca kendi gidip, tam altında durmuştu.
27 Gergedan geldiğinde, Oğuz’u görüp durdu
Oğuz’un kalkanına gerilip bir baş vurdu!
28 Kargıyla gergedanın başına vurdu Oğuz
Öldürüp gergedanı kurtardı yurdu Oğuz
29 Keserek kılıcı ile hemen başını aldı
Döndü, gitti evine iline haber saldı.
30 Yine bir gün de gitti, gördü orda bir sungur
Konmuştu, gergedanın barsağını yer durur,
31 Yayıyla bir ok attı, ok sunguru öldürdü,
Kesti başını sonra, kendi kendine dedi,
32 Gergedan hem geyiği hem de ayıyı yedi,
Öldürdü kargım onu çünkü bu bir demirdi,
33 Koskoca gergedanı bir küçük sungur yedi,
Ok, yay öldürdü onu, çünkü bu bir bakırdı,
34 Yine günlerden bir gün
Oğuz Kağan Tanrı’ya yakarırken
35 Karanlık bastı birden, bir ışık düştü gökten
Öyle bir ışık indi parlak aydan güneşten
36 Oğuz Kağan yürüdü yakına ışığın
Oturduğunu gördü ortasında bir kızın
37 Bir ben vardı başında, ateş gibi ışığı
Çok güzel bir kızdı bu sanki Kutup Yıldızı
38 Öyle güzel bir kız ki, gülse gök güle durur,
Kız ağlamak istese, gök de ağlaya durur!
39 Oğuz kızı görünce, aklı gitti beyninden
Kıza vuruldu birden, kızı sevdi gönlünden
40 Kızla gerdeğe girdi, aldı dileğinden
Gebe kalmıştı kız, gün geceler dolunca
Gözleri aydın oldu, üç oğlancık doğunca
41 Birinci oğlancuğa GÜN adını koydular,
İkinci olanaysa, AY adını buldular
YILDIZ olsun üçüncü, diye memnun oldular.
42 Ava gitmişti bir gün, ormanda Oğuz Kağan
Gölün ortasında bir tek ağaç uzuyordu.
43 Ağacın kovuğunda bir kız oturuyordu
Gözü gökten daha gök, bu bir Tanrı kızıydı
Irmak dalgası gibi, saçları dalgalıydı
Bir inci idi dişi, ağzında hep parlayan
44 Kim olsa şöyle derdi, yer yüzünde yaşayan
“AH! Ah! Biz ölüyoruz! Eyvah, biz ölüyoruz"
45 Der, bağırır dururdu
Tıpkı tatlı süt gibi, acı kımız olurdu.
46 Oğuz kızı görünce, aklı başından gitti
Nedense yüreğine kordan bir ateş girdi.
47 Gönülden sevdi kızı, tutup aldı elinden
Kızla gerdeğe girdi, aldı dileğinden
48 Birinci oğlancuğa, GÖK adını koydular,
İkinci oğlanaysa, DAĞ adını buldular
49 DENİZ olsun üçüncü, diye memnun oldular.
Oğuz bunu duyunca, ilinde soy soylattı
50 Toy yaptı, şölen verdi, çok büyük toy toylattı.
Varlık verdi iline…
(Sayın Bahaeddin Ögel Bey’e göre bu arada eksiklikler var)
51 Emir verdi Oğuz Kağan kendinin iç iline,
Toplandı halk sözleşti, koştu onun eline
52 Oğuz kırk masa ile, sıra dizdirmişti,
Türlü şaraplar ile aşlar pişirtmiş idi,
53 Halk oturdu sofraya, ne kımızlar içtiler
Ne şaraplar içtiler, ne tatlılar yediler,
54 Toy bitince Oğuz Han, verdi şu buyruğunu:
“Ey benim beylerimle, ilim ey budunu!
55 Sizlerin başınıza ben oldum artık kağan,
Elimizden düşmesin ne yayımız ne kalkan!
56 Damgamız olsun bize, yol gösteren bir buyan!
Alp’lar olsun savaşda, Bozkurt gibi uluyan!
57 Demir kargılar ile, olsun ilimiz orman
Av yerlerimiz olsun, vahşi at ile kulan
58 Yurdumuz ırmaklarla denizler ile dolsun
Gökteki güneş ise yurdun bayrağı olsun
59 İlimizin çadırı yukarıdaki gök olsun
Dünya devletim olsun, halkımızda çok olsun”
60 Ayrıca buyruk yazdı, dört tarafa Oğuz Han,
Bildirdi elçilerle, öğrendi bunu her yan
61 Oğuz bu bildirisinde, buduna şöyle dedi:
“Madem ki Uygurların, benim büyük kağanı,
62 O halde sayılırım ben bir dünya kağanı.
Bana bağlıdır artık, dünyanın her dört yanı
63 Bana itaat etmek, sizlerden dileğimdir
Benim ağzıma bakıp, durmanız isteğimdir.
64 Bana kim baş eğerse alırım hediyesin,
Dost tutarım onu ben, her zaman bana gelsin!
65 Kim ki ağzıma bakmaz, baş tutar olur bana
Ordumu çıkarırım, o düşman olur bana
66 Derim, bir baskın yapıp, ezeyim bastırayım,
Yok edeyim ben onu, ezeyim astırayım”
67 Yine o çağda idi;
68 Altun Kağan adında başka bir kağan vardı,
Elçisini gönderip, Oğuz Han’a vardı
69 En nadir yakutlarla, altın gümüşler sundu,
Mücevherler gönderdi saygı gösterip durdu
70 En iyi hediyeyi, sunarak dostluk kıldı,
Baş eğip Oğuz Han hem de mutluluk kıldı
71 Urum Kağan derlerdi, ulu büyük bir kağan.
Oğuz’un komşusuydu, sol yanında oturan.
72 Kentleri çok çok idi, sayısız orduları,
Dinlemezdi Oğuz’dan giden buyrultuları,
73 Gitmez idi ardından, direnir durur idi,
“Sözünü tutmam” tutmam diye, söylenir durur idi.
74 “Yarlık gönderdi Oğuz, yarlığın dinlemedi,
Oğuz başına koydu, yok edeyim ben dedi!
75 Oğuz yola çıkarak, bayraklarını açtı,
Muz-Dağ eteklerini, kırk günden sonra aştı,
76 Çadırları kurdurup, derin uykuya daldı.
Tan ağarıyordu ki, çadıra ışık daldı
77 Bir erkek kurt göründü ışıkta soluyarak,
Bir kurt ki gök yeleli! Bir kurt ki gömgök tüylü!
Bakıyordu Oğuz’a ışıkta uluyarak
78 Döndü bu kurt Oğuz’a, tıpkı bir insan gibi,
Ağzından sözler döktü, tıpkı bir lisan gibi
79 Dedi: “Ey, Ey Oğuz ey! Bilirim ne dilersin!
Urum illerinde savaş yapmak istersin!
80 Ey Oğuz askerini ben kendim güdeceğim,
Ordunun en önünde , ben de yürüyeceğim!”
81 Toplattı çadırını, Oğuz duyunca bunu,
Ordusuna gidince, hayretle gördü şunu;
82 Bir büyük erkek bir kurt, askere öncü gibi,
Gök tüyü, gök yelesi, yol veren izci gibi!
83 Yürür durur önlerden,
Nihayet durdu, bir gün neçe sonra günlerden,
84 Duruverdi, Oğuz’un ordusu da ardından,
Bir nehir vardı burada, İdil-Müren adında,
85 Savaş başladı birden, nehrin kıyılarında,
Ok ile, kargı ile, Kara Dağ sırtlarında,
86 Askerler arasında çok çok vuruşu oldu,
Halkın gönlü bunaldı, kalplere kaygu doldu,
87 Bu vuruşma, döğüşme öyle yaman oldu ki,
İdil-Müren suyu kıp-kızıl kanla doldu.
88 Oğuz Kağan başardı, Urum Kağan da kaçtı,
Kağanlığını aldı, halkı iline katdı.
89 Oğuz Kağan’ın otağı ganimetlerle doldu,
Ölü diri ne varsa onun tutsağı oldu.
90 Uruz adlı kardeşi vardı, Urum Kağan’ın,
Uruz Bey’in oğlu da kurtarıverdi canın,
91 Uruz Beğ göndermişti, oğlunu bir şehre,
Dağ başında kurulmuş, gizlenmiş bir şehre,
92 Uruz Beğ dedi ona: “Kenti korumak gerek”
“Vuruş bitinceye dek, şehri saklamak gerek”
93 “Vuruş bittikten sonra, halkını al gel!” dedi,
Oğuz bunu duyunca ne yedi, ne de içti.
94 Oğuz aldı ordusun, hemen bu şehre yetdi,
Uruz Beğ’in oğlundan Oğuz’a elçi gitdi,
95 Çok çok altın gümüşle, hediye inci gitdi
96 Dedi: “Ey Oğuz Kağan! Sen benim kağanımsın,
Babam bu kenti verdi dedi: Sen benim oğlanımsın
97 “Sakla bu kenti bana, bunu korumak gerek,
Vuruş bitinceye değ, şehri saklamak gerek!
98 Savaştan sonra kentini al emrine bana gel!”
Bu Uruz Beğ’in oğlu sözüne devam etti:
99 “Düşmanı ise eğer Oğuz Kağan’ın babam,
Beni hiç suçlamayın, suçluysa eğer atam,
100 Ben seninleyim her an, emrine bağlanmışam
Emrini emir bilip, sana bel bağlamışam!
101 Kutumuz olsun sizin, kutlu devletinizin,
Soyumuzdandır bizim, tohumu neslimizin,
102 Tanrı buyurmuş size, yer yüzünü al diye
Başımla kutumu da, veriyorum al diye
103 Hediyeler gönderip vergimi sunacağım
Dostluktan çıkmayacak, karşında duracağım!
104 Bu yiğidin hoş sözü Oğuz’u sevindirdi.
Uruz Beğ’in oğluna, gülerek yarlık verdi.
105 Dedi: “Bana çok altın, çok hediye sunmuşsun,
Şehrini kentini de çok iyi korumuşsun.
106 Kentini saklayarak, iyi korudun diye
SAKLAP adını verdim, sana ad olsun diye.”
107 Dostluk kıldı Oğuz Kağan, sonra ordusun aldı,
İdil nehrine gelip kıyılarında kaldı,
108 İdil denen bu ırmak, çok çok büyük bir suydu
Oğuz baktı bir suya, bir de beylere sordu:
109 “Bu İdil sularını, nasıl geçeğiz biz?”
Orduda bir bey vardı, Oğuz Han’a çöktü diz.
110 Uluğ Ordu Beğ derler, çok akıllı bir erdi,
Bu yönde Oğuz Kağan’a yerinde akıl verdi,
111 Baktı ki yerde bu Beğ, çok ağaç var çok da dal
Kesti biçti dalları, yaptı kendine bir sal,
112 Ağaç sala yatarak, geçti İdil nehrini
Çok sevindi Oğuz Kağan, buyurdu şu emrini:
113 “Kalıver sen burada oluver bir sancak Beğ
Ben dedim öyle olsun, densin sana KIPÇAK BEĞ”
114 Oğuz, orduya geldi, yol erlere göründü,
Yürümeğe başlarken Kurt onlara göründü.
115 Bir Kurt ki erkek bir kurt!
GÖK TÜYLÜ, GÖK YELELİ!
116 Bu Kurt döndü Oğuz’a, bakmadan sağa sola,
Dedi: “Ey Oğuz! şimdi ordunu çıkar yola,
Halkını, beylerini, atlandır çıkar yola,
Baş çekip göstereyim, doğru yol nerde ola,
117 Oğuz Kağan baktı ki erkek kurt önde gider
Ordunun öncüleri Boz Kurdu gözler gider.
118 Oğuz bunu görünce ne çok sevinmiş idi.
Alaca aygırına severek binmiş idi,
119 Apalaca aygırın Oğuz severdi özden.
Ama at dağa kaçtı, kayboldu birden gözden,
120 Bu dağ buzlarla kaplı, çok büyük bir dağ idi,
Soğuğun şiddetinden başı da ap ağ idi.
121 Çok cesur, çok Alp bir beğ ordu içinde vardı
Ne Tanrı, ne şeytandan, korku içinde vardı,
122 Ne yorgunlik, ne soğuk, erişmez idi ona,
O beğ dağlara girdi, dokuz gün erdi sona,
123 Aygırı yakaladı, memnun etdi Oğuz’u,
Atamadı üstünden dağlardaki soğuğu
124 Olmuştu kardan adam, kar ile sarılmıştı,
Oğuz onu görünce, gülerek katılmıştı,
125 Dedi: “Baş ol Beğlere, sen de artık burada kal,
Sana KARLUK diyeyim, ölmeyen adını al!”
126 Çok mücevher ile hediye verdi ona,
Soyurgadı Karluk’u, devam etdi yoluna
127 Oğuz yolda giderken ağzında kaldı eli,
Çok büyük bir ev gördü, gümüşten pencereli,
128 Duvarları altından, demirdendi çatısı,
Anahtarı da yoktu, kapalı idi kapısı,
129 Tömürdü Kagul adlı bir er arana durdu,
Becerikli bir er idi, Oğuz ona buyurdu
130 “Sen burada kalacaksın, kapıyı açacaksın,
Eve girdikten sonra orduma varacaksın,”
131 Bu ere de Oğuz Kağan, dediği için “Kal! Aç!”
Böyle münasip gördü, adına dedi KALAÇ
132 Yine günler de bir gün;
Gök tüylü, gök yeleli, Boz Kurt kaybolmuş idi,
Oğuz bunu görünce o yerde durmuş idi,
133 Anladı ki, bu yerde otağı kurmak gerek
Tarlasız çorak yerde, düşmanı vurmak gerek.
134 Çürcet adlı bu ilin, çok büyük otlakları,
Çok malı, çok sığırı, vardı pek çok atları,
135 Çok altın, çok gümüşler, vardı Çürcet Kağan’da
Sayısız mücevheler, bulunurdu hep onda,
136 Çürçet Kağan’ı aldı, halkıyla ordusunu,
Geldi karşılamağa, Oğuz Kağan ulusunu
EKSİK
138 Ok ile , kılıç ile döktü düşman kanını
Baş geldi Oğuz Kağan, bastı Çürçet Han’ını,
139 Oğuz öldürdü onu, kesti hemen başını,
Böldü ganimetlerini, tabi kıldı halkını
140 Oğuz’un askerleri, halkıyle maiyeti
Aldılar, topladılar, sayısız ganimeti.
141 Az geldi atlar ile, öküz ve katırları
Yüklemeğe taşımağa savaşda alınmışları,
142 Oğuz’da bir er vardı, akıllı tecrübeli,
Barmaklığ Çoşun Billig, yatkındı işe eli,
143 Yapıp koydu içine, bir kağnı arabası,
Savaşda ne alınmışsa, Oğuz’un bu ustası.
144 Kağnıyı çekmek için canlı öne koşuldu,
Cansız ganimetler de üzerine konuldu,
145 Oğuz’un Beğleri ile halkı şaşırdı buna,
Onlar da kağnı yaptı benzeterekten ona,
146 Kağnılar yürür iken, derlerdi “Kanga, Kanga!”
Bunun içinde dendi bu halka artık KANGA
147 Oğuz bunu görünce, güldü kahkaha ile,
Dedi: “Cansızı çeksin, canlılar kanga ile!
148 Adın Kangalug (Kanglı) olsun, belgenizde araba (Kağnı)”
Bıraktı onları da gitti başka tarafa,
149 Gök yeleli, gök tüylü göründü kutsal Bozkurt,
Hin, (Sindu), Tangut, illeri de oldu Oğuz’a bir yurt
150 Oğuz yürüyüp gitti, Suriye (Şagam) nin yoluna,
Baş kesti, savaş yaptı, katdı kendi yurduna.
151 Söz dışında kalmasın, bilsin bunu da herkes
Güneyde, Barkan adlı, bir il varıdı bu kez,
152 Oğuz’da bir er vardı, akıllı tecrübeli,
Vahşi hayvan yurduydu, havası sıcak idi,
153 Mücevher gümüşü çok, altını da paradır,
Halkın yüzünün rengi, Tanrı’dan kapkaradır,
154 Bu yerin kağanının adına derler Masar,
Oraya giden Oğuz, yaman vuruşur basar,
155 Savaşı kazanınca, Masar kağan da kaçar.
Alıp onun yurdunu kendi yurduna katar.
156 Sayısız at, mal alır, dostları hep sevinir,
Döner evine gider, düşmanları yerinir,
157 Söz dışında kalmasın, bilsin herkes bu işi,
Oğuz Kağan’ın yanında vardı bir koca kişi
158 Sakalı ak, saçı boz, çok uzun tecrübeli
Asil bir insan idi, akıllı düşünceli,
159 Ünvanı, Tüşümel idi, yani kağan veziri,
Uluğ Türük (Türk) Oğuz’un seçme eri,
160 Altundan bir yay gördü, uyur iken uykuda
Yayın bulunuyordu, üç gümüşden oku da
161 Ta doğudan batıya, altın yay uzamıştı,
Üç gümüş ok kuzeye sanki kanatlanmıştı.
162 Anlatdı Oğuz Kağan’a uyanınca uykudan,
Rüyayı tabir etdi, içindeki duygudan
163 Dedi: “Bu düşüm sana, dirlik, düzenlik versin
Kağanıma inşallah, birlik güvenlik versin!
164 Rüyada ne gördüysem, Gök Tanrı’nın sözüyle,
Seni de öyle yapsın, Tanrı kutsal özüyle.
165 Yer yüzünün ki hepsi, dolup taşar boyuna,
Tanrım bağışlayıver Oğuz Kağan soyuna!”
166 Oğuz Kağan çok beğendi, Uluğ Türük’ün (Türk) sözünü,
Öğüt ver dedi bana, tutdu onun öğüdün.
167 Sabah olunca gördü kendinden büyükleri
Çağırtarak getirdi, kendinden küçükleri
168 Dedi: “Hey! Gönlüm benim, avlansana haydi der,
Başa geldi ihtiyarlık, cesaretin hani? der,
169 Gün, Ay ve Yıldız sizler, gidin gün doğusuna
Gök, Dağ ve Deniz siz de, gidin gün batısına”
170 Oğuz Kağan oğulları, bunu hemen duyunca,
Gitti üçü doğuya, üçü de batı boyunca.
171 Av avlayıp, kuşlanan, Gün, ile Yıldız ve Ay,
Buldular yolda birden, som altından tam bir yay.
172 Sundular Oğuz Kağan’a, Kağan sevindi hem güldü
Aldı ve altın yayı kırarak üçe böldü.
173 Dedi: “Ey! Oğullarım kullanın bir yay gibi,
Oklarınız erişsin, göğe değin bu yay gibi!”
174 Av avlanıp, kuşlanan, Dağ ile Deniz ve Gök,
Buldular yolda birden, som altından tam üç ok,
175 Sundular Oğuz Kağan’a, Han sevindi, hem güldü
Aldı üç gümüş oku kırarak üçe böldü,
176 Dedi: “Ey! Oğullarım, sizlerin olsun bu ok,
Yay atmıştı onları, olsun sizde birer ok,
177 Bunu diyen Oğuz Kağan, çağırdı kurultayı,
Bey geldi, halkı geldi, selam verdi otağa
Herkes geldi oturdu, Oğuz Kağan büyük otağa.
EKSİK
178 Oğuz Kağan, kendi büyük otağında
EKSİK
179 Kırk kulaçlık bir direk, sağa dikip sağladı,
Direğin üzerine altın bir tavuk koyup,
Direğin altına da bir akkoyun bağladı,
180 Kırk kulaç, bir direk de, sola dikip solladı
Direğin üzerine gümüş bir tavuk koyup,
Direğin altına da, kara koyun bağladı,
181 Sağ yanında Bozoklar, Sol yanında Üçoklar,
Oturup eğlendiler kırk gün kırk geceden çok,
182 Yediler hem içtiler, erip muratlarına,
Oğuz böldü yurdunu, verdi evlatlarına
183 Dedi: “Ey! Oğullarım,
Ne vuruşmalar gördüm, ne çok sınırlar aştım,
184 Ben ne kargılar ile, ne okları fırlattım,
Ne çok atla yürüdüm, ne düşmanlar ağlattım,
185 Nice dostlar güldürdüm,
Ben ödedim çok şükür,
Borcumu Gök Tanrı’ya
Veriyorum artık ben, sizin olsun bu yurdum.”
Onun resmi işte budur
2 Ondan sonra da yine, sevinç, neşe buldular
Yine günlerden bir gün
3 Aydın oldu gözleri, renklendi, ışık doldu,
Ay Kağan’ın o günde, bir erkek oğlu oldu
4 Gömgök, gök mavisiydi, bu oğlanın yüz rengi,
Kıpkızıl ağziyle, ateş gibiydi benzi
5 Al al idi gözleri, saçları da kapkara,
Perilerden de güzel kaşları var ne kara!
6 Geldi ana göysüne, aldı emdi sütünü,
İstemedi bir daha, içmek kendi sütünü
7 Pişmemiş etler ister, aş yemek ister oldu.
Etrafdan şarap ister, eğlenmek ister oldu!
8 Ansızın dile geldi, söyler konuşur oldu.
Kırk gün geçtikten sonra, yürür oynaşır oldu
9 Öküz ayağı gibi, idi sanki ayağı,
Kurdun bileği gibi idi sanki bileği
10 Benzer idi omuzu sanki samurunkine
Göğsü de yakın idi koca ayınınkine
11 Bir insan idi, fakat tüylerle dolu idi
Vücudunun her yanı kıllarla dolu idi
12 Güder at sürüleri, tutar atlara biner
Daha bu yaşta iken çıkar avlara gider!
13 Geceler günler geçti, nice seneler doldu
Oğuz da büyüyerek yahşi bir yiğit oldu.
14 Bu çağda bu yerde, Bir büyük orman vardı. Oğuz yurdundan içre
Ne nehir, ne ırmaklar, akardı bu orman içre
15 Ne çok av hayvanları, ormanda yaşar idi
Ne çok av kuşları da üstünde uçar idi
16 Ormanda yaşar idi, çok büyük bir gergedan
Yer idi, yaşatmazdı, ne hayvan ne de insan
17 Basarak sürüleri yer idi hep atları,
Zahmet verir insana alırdı hayatları
18 Vermedi hiçbir defa insan oğluna aman
Öyle bir canavar ki, işte böyle çok yaman.
19 Oğuz Kağan derlerdi ALP bir kişi vardı
Avlarım gergedanı, diye o yere vardı.
20 Kargı, kılıç aldı kalkan ile ok ile
Dedi Gergedan kendisini yok bile!
21 Ormanda avlanarak, bir geyiği avladı
Söğüt dalıyla onu bir ağaca bağladı
22 Döndü gitti evine, sabah olmadan önce,
Tanın ağarmasıyla geyiğine dönünce,
23 Anladı ki gergedan geyiği çoktan yuttu
Geyiğin yerine yeni bir ayı tuttu,
24 Çıkararak belinden, hanlık altın kuşağı
Ayıyı astı yine o ağaçtan aşağı,
25 Yine sabah olmuştu, ağarmıştı artık tan,
Geldi baktı ki, ayısını almış gergedan.
26 Artık bu durum onu can evinden vurmuştu
Ağaca kendi gidip, tam altında durmuştu.
27 Gergedan geldiğinde, Oğuz’u görüp durdu
Oğuz’un kalkanına gerilip bir baş vurdu!
28 Kargıyla gergedanın başına vurdu Oğuz
Öldürüp gergedanı kurtardı yurdu Oğuz
29 Keserek kılıcı ile hemen başını aldı
Döndü, gitti evine iline haber saldı.
30 Yine bir gün de gitti, gördü orda bir sungur
Konmuştu, gergedanın barsağını yer durur,
31 Yayıyla bir ok attı, ok sunguru öldürdü,
Kesti başını sonra, kendi kendine dedi,
32 Gergedan hem geyiği hem de ayıyı yedi,
Öldürdü kargım onu çünkü bu bir demirdi,
33 Koskoca gergedanı bir küçük sungur yedi,
Ok, yay öldürdü onu, çünkü bu bir bakırdı,
34 Yine günlerden bir gün
Oğuz Kağan Tanrı’ya yakarırken
35 Karanlık bastı birden, bir ışık düştü gökten
Öyle bir ışık indi parlak aydan güneşten
36 Oğuz Kağan yürüdü yakına ışığın
Oturduğunu gördü ortasında bir kızın
37 Bir ben vardı başında, ateş gibi ışığı
Çok güzel bir kızdı bu sanki Kutup Yıldızı
38 Öyle güzel bir kız ki, gülse gök güle durur,
Kız ağlamak istese, gök de ağlaya durur!
39 Oğuz kızı görünce, aklı gitti beyninden
Kıza vuruldu birden, kızı sevdi gönlünden
40 Kızla gerdeğe girdi, aldı dileğinden
Gebe kalmıştı kız, gün geceler dolunca
Gözleri aydın oldu, üç oğlancık doğunca
41 Birinci oğlancuğa GÜN adını koydular,
İkinci olanaysa, AY adını buldular
YILDIZ olsun üçüncü, diye memnun oldular.
42 Ava gitmişti bir gün, ormanda Oğuz Kağan
Gölün ortasında bir tek ağaç uzuyordu.
43 Ağacın kovuğunda bir kız oturuyordu
Gözü gökten daha gök, bu bir Tanrı kızıydı
Irmak dalgası gibi, saçları dalgalıydı
Bir inci idi dişi, ağzında hep parlayan
44 Kim olsa şöyle derdi, yer yüzünde yaşayan
“AH! Ah! Biz ölüyoruz! Eyvah, biz ölüyoruz"
45 Der, bağırır dururdu
Tıpkı tatlı süt gibi, acı kımız olurdu.
46 Oğuz kızı görünce, aklı başından gitti
Nedense yüreğine kordan bir ateş girdi.
47 Gönülden sevdi kızı, tutup aldı elinden
Kızla gerdeğe girdi, aldı dileğinden
48 Birinci oğlancuğa, GÖK adını koydular,
İkinci oğlanaysa, DAĞ adını buldular
49 DENİZ olsun üçüncü, diye memnun oldular.
Oğuz bunu duyunca, ilinde soy soylattı
50 Toy yaptı, şölen verdi, çok büyük toy toylattı.
Varlık verdi iline…
(Sayın Bahaeddin Ögel Bey’e göre bu arada eksiklikler var)
51 Emir verdi Oğuz Kağan kendinin iç iline,
Toplandı halk sözleşti, koştu onun eline
52 Oğuz kırk masa ile, sıra dizdirmişti,
Türlü şaraplar ile aşlar pişirtmiş idi,
53 Halk oturdu sofraya, ne kımızlar içtiler
Ne şaraplar içtiler, ne tatlılar yediler,
54 Toy bitince Oğuz Han, verdi şu buyruğunu:
“Ey benim beylerimle, ilim ey budunu!
55 Sizlerin başınıza ben oldum artık kağan,
Elimizden düşmesin ne yayımız ne kalkan!
56 Damgamız olsun bize, yol gösteren bir buyan!
Alp’lar olsun savaşda, Bozkurt gibi uluyan!
57 Demir kargılar ile, olsun ilimiz orman
Av yerlerimiz olsun, vahşi at ile kulan
58 Yurdumuz ırmaklarla denizler ile dolsun
Gökteki güneş ise yurdun bayrağı olsun
59 İlimizin çadırı yukarıdaki gök olsun
Dünya devletim olsun, halkımızda çok olsun”
60 Ayrıca buyruk yazdı, dört tarafa Oğuz Han,
Bildirdi elçilerle, öğrendi bunu her yan
61 Oğuz bu bildirisinde, buduna şöyle dedi:
“Madem ki Uygurların, benim büyük kağanı,
62 O halde sayılırım ben bir dünya kağanı.
Bana bağlıdır artık, dünyanın her dört yanı
63 Bana itaat etmek, sizlerden dileğimdir
Benim ağzıma bakıp, durmanız isteğimdir.
64 Bana kim baş eğerse alırım hediyesin,
Dost tutarım onu ben, her zaman bana gelsin!
65 Kim ki ağzıma bakmaz, baş tutar olur bana
Ordumu çıkarırım, o düşman olur bana
66 Derim, bir baskın yapıp, ezeyim bastırayım,
Yok edeyim ben onu, ezeyim astırayım”
67 Yine o çağda idi;
68 Altun Kağan adında başka bir kağan vardı,
Elçisini gönderip, Oğuz Han’a vardı
69 En nadir yakutlarla, altın gümüşler sundu,
Mücevherler gönderdi saygı gösterip durdu
70 En iyi hediyeyi, sunarak dostluk kıldı,
Baş eğip Oğuz Han hem de mutluluk kıldı
71 Urum Kağan derlerdi, ulu büyük bir kağan.
Oğuz’un komşusuydu, sol yanında oturan.
72 Kentleri çok çok idi, sayısız orduları,
Dinlemezdi Oğuz’dan giden buyrultuları,
73 Gitmez idi ardından, direnir durur idi,
“Sözünü tutmam” tutmam diye, söylenir durur idi.
74 “Yarlık gönderdi Oğuz, yarlığın dinlemedi,
Oğuz başına koydu, yok edeyim ben dedi!
75 Oğuz yola çıkarak, bayraklarını açtı,
Muz-Dağ eteklerini, kırk günden sonra aştı,
76 Çadırları kurdurup, derin uykuya daldı.
Tan ağarıyordu ki, çadıra ışık daldı
77 Bir erkek kurt göründü ışıkta soluyarak,
Bir kurt ki gök yeleli! Bir kurt ki gömgök tüylü!
Bakıyordu Oğuz’a ışıkta uluyarak
78 Döndü bu kurt Oğuz’a, tıpkı bir insan gibi,
Ağzından sözler döktü, tıpkı bir lisan gibi
79 Dedi: “Ey, Ey Oğuz ey! Bilirim ne dilersin!
Urum illerinde savaş yapmak istersin!
80 Ey Oğuz askerini ben kendim güdeceğim,
Ordunun en önünde , ben de yürüyeceğim!”
81 Toplattı çadırını, Oğuz duyunca bunu,
Ordusuna gidince, hayretle gördü şunu;
82 Bir büyük erkek bir kurt, askere öncü gibi,
Gök tüyü, gök yelesi, yol veren izci gibi!
83 Yürür durur önlerden,
Nihayet durdu, bir gün neçe sonra günlerden,
84 Duruverdi, Oğuz’un ordusu da ardından,
Bir nehir vardı burada, İdil-Müren adında,
85 Savaş başladı birden, nehrin kıyılarında,
Ok ile, kargı ile, Kara Dağ sırtlarında,
86 Askerler arasında çok çok vuruşu oldu,
Halkın gönlü bunaldı, kalplere kaygu doldu,
87 Bu vuruşma, döğüşme öyle yaman oldu ki,
İdil-Müren suyu kıp-kızıl kanla doldu.
88 Oğuz Kağan başardı, Urum Kağan da kaçtı,
Kağanlığını aldı, halkı iline katdı.
89 Oğuz Kağan’ın otağı ganimetlerle doldu,
Ölü diri ne varsa onun tutsağı oldu.
90 Uruz adlı kardeşi vardı, Urum Kağan’ın,
Uruz Bey’in oğlu da kurtarıverdi canın,
91 Uruz Beğ göndermişti, oğlunu bir şehre,
Dağ başında kurulmuş, gizlenmiş bir şehre,
92 Uruz Beğ dedi ona: “Kenti korumak gerek”
“Vuruş bitinceye dek, şehri saklamak gerek”
93 “Vuruş bittikten sonra, halkını al gel!” dedi,
Oğuz bunu duyunca ne yedi, ne de içti.
94 Oğuz aldı ordusun, hemen bu şehre yetdi,
Uruz Beğ’in oğlundan Oğuz’a elçi gitdi,
95 Çok çok altın gümüşle, hediye inci gitdi
96 Dedi: “Ey Oğuz Kağan! Sen benim kağanımsın,
Babam bu kenti verdi dedi: Sen benim oğlanımsın
97 “Sakla bu kenti bana, bunu korumak gerek,
Vuruş bitinceye değ, şehri saklamak gerek!
98 Savaştan sonra kentini al emrine bana gel!”
Bu Uruz Beğ’in oğlu sözüne devam etti:
99 “Düşmanı ise eğer Oğuz Kağan’ın babam,
Beni hiç suçlamayın, suçluysa eğer atam,
100 Ben seninleyim her an, emrine bağlanmışam
Emrini emir bilip, sana bel bağlamışam!
101 Kutumuz olsun sizin, kutlu devletinizin,
Soyumuzdandır bizim, tohumu neslimizin,
102 Tanrı buyurmuş size, yer yüzünü al diye
Başımla kutumu da, veriyorum al diye
103 Hediyeler gönderip vergimi sunacağım
Dostluktan çıkmayacak, karşında duracağım!
104 Bu yiğidin hoş sözü Oğuz’u sevindirdi.
Uruz Beğ’in oğluna, gülerek yarlık verdi.
105 Dedi: “Bana çok altın, çok hediye sunmuşsun,
Şehrini kentini de çok iyi korumuşsun.
106 Kentini saklayarak, iyi korudun diye
SAKLAP adını verdim, sana ad olsun diye.”
107 Dostluk kıldı Oğuz Kağan, sonra ordusun aldı,
İdil nehrine gelip kıyılarında kaldı,
108 İdil denen bu ırmak, çok çok büyük bir suydu
Oğuz baktı bir suya, bir de beylere sordu:
109 “Bu İdil sularını, nasıl geçeğiz biz?”
Orduda bir bey vardı, Oğuz Han’a çöktü diz.
110 Uluğ Ordu Beğ derler, çok akıllı bir erdi,
Bu yönde Oğuz Kağan’a yerinde akıl verdi,
111 Baktı ki yerde bu Beğ, çok ağaç var çok da dal
Kesti biçti dalları, yaptı kendine bir sal,
112 Ağaç sala yatarak, geçti İdil nehrini
Çok sevindi Oğuz Kağan, buyurdu şu emrini:
113 “Kalıver sen burada oluver bir sancak Beğ
Ben dedim öyle olsun, densin sana KIPÇAK BEĞ”
114 Oğuz, orduya geldi, yol erlere göründü,
Yürümeğe başlarken Kurt onlara göründü.
115 Bir Kurt ki erkek bir kurt!
GÖK TÜYLÜ, GÖK YELELİ!
116 Bu Kurt döndü Oğuz’a, bakmadan sağa sola,
Dedi: “Ey Oğuz! şimdi ordunu çıkar yola,
Halkını, beylerini, atlandır çıkar yola,
Baş çekip göstereyim, doğru yol nerde ola,
117 Oğuz Kağan baktı ki erkek kurt önde gider
Ordunun öncüleri Boz Kurdu gözler gider.
118 Oğuz bunu görünce ne çok sevinmiş idi.
Alaca aygırına severek binmiş idi,
119 Apalaca aygırın Oğuz severdi özden.
Ama at dağa kaçtı, kayboldu birden gözden,
120 Bu dağ buzlarla kaplı, çok büyük bir dağ idi,
Soğuğun şiddetinden başı da ap ağ idi.
121 Çok cesur, çok Alp bir beğ ordu içinde vardı
Ne Tanrı, ne şeytandan, korku içinde vardı,
122 Ne yorgunlik, ne soğuk, erişmez idi ona,
O beğ dağlara girdi, dokuz gün erdi sona,
123 Aygırı yakaladı, memnun etdi Oğuz’u,
Atamadı üstünden dağlardaki soğuğu
124 Olmuştu kardan adam, kar ile sarılmıştı,
Oğuz onu görünce, gülerek katılmıştı,
125 Dedi: “Baş ol Beğlere, sen de artık burada kal,
Sana KARLUK diyeyim, ölmeyen adını al!”
126 Çok mücevher ile hediye verdi ona,
Soyurgadı Karluk’u, devam etdi yoluna
127 Oğuz yolda giderken ağzında kaldı eli,
Çok büyük bir ev gördü, gümüşten pencereli,
128 Duvarları altından, demirdendi çatısı,
Anahtarı da yoktu, kapalı idi kapısı,
129 Tömürdü Kagul adlı bir er arana durdu,
Becerikli bir er idi, Oğuz ona buyurdu
130 “Sen burada kalacaksın, kapıyı açacaksın,
Eve girdikten sonra orduma varacaksın,”
131 Bu ere de Oğuz Kağan, dediği için “Kal! Aç!”
Böyle münasip gördü, adına dedi KALAÇ
132 Yine günler de bir gün;
Gök tüylü, gök yeleli, Boz Kurt kaybolmuş idi,
Oğuz bunu görünce o yerde durmuş idi,
133 Anladı ki, bu yerde otağı kurmak gerek
Tarlasız çorak yerde, düşmanı vurmak gerek.
134 Çürcet adlı bu ilin, çok büyük otlakları,
Çok malı, çok sığırı, vardı pek çok atları,
135 Çok altın, çok gümüşler, vardı Çürcet Kağan’da
Sayısız mücevheler, bulunurdu hep onda,
136 Çürçet Kağan’ı aldı, halkıyla ordusunu,
Geldi karşılamağa, Oğuz Kağan ulusunu
EKSİK
138 Ok ile , kılıç ile döktü düşman kanını
Baş geldi Oğuz Kağan, bastı Çürçet Han’ını,
139 Oğuz öldürdü onu, kesti hemen başını,
Böldü ganimetlerini, tabi kıldı halkını
140 Oğuz’un askerleri, halkıyle maiyeti
Aldılar, topladılar, sayısız ganimeti.
141 Az geldi atlar ile, öküz ve katırları
Yüklemeğe taşımağa savaşda alınmışları,
142 Oğuz’da bir er vardı, akıllı tecrübeli,
Barmaklığ Çoşun Billig, yatkındı işe eli,
143 Yapıp koydu içine, bir kağnı arabası,
Savaşda ne alınmışsa, Oğuz’un bu ustası.
144 Kağnıyı çekmek için canlı öne koşuldu,
Cansız ganimetler de üzerine konuldu,
145 Oğuz’un Beğleri ile halkı şaşırdı buna,
Onlar da kağnı yaptı benzeterekten ona,
146 Kağnılar yürür iken, derlerdi “Kanga, Kanga!”
Bunun içinde dendi bu halka artık KANGA
147 Oğuz bunu görünce, güldü kahkaha ile,
Dedi: “Cansızı çeksin, canlılar kanga ile!
148 Adın Kangalug (Kanglı) olsun, belgenizde araba (Kağnı)”
Bıraktı onları da gitti başka tarafa,
149 Gök yeleli, gök tüylü göründü kutsal Bozkurt,
Hin, (Sindu), Tangut, illeri de oldu Oğuz’a bir yurt
150 Oğuz yürüyüp gitti, Suriye (Şagam) nin yoluna,
Baş kesti, savaş yaptı, katdı kendi yurduna.
151 Söz dışında kalmasın, bilsin bunu da herkes
Güneyde, Barkan adlı, bir il varıdı bu kez,
152 Oğuz’da bir er vardı, akıllı tecrübeli,
Vahşi hayvan yurduydu, havası sıcak idi,
153 Mücevher gümüşü çok, altını da paradır,
Halkın yüzünün rengi, Tanrı’dan kapkaradır,
154 Bu yerin kağanının adına derler Masar,
Oraya giden Oğuz, yaman vuruşur basar,
155 Savaşı kazanınca, Masar kağan da kaçar.
Alıp onun yurdunu kendi yurduna katar.
156 Sayısız at, mal alır, dostları hep sevinir,
Döner evine gider, düşmanları yerinir,
157 Söz dışında kalmasın, bilsin herkes bu işi,
Oğuz Kağan’ın yanında vardı bir koca kişi
158 Sakalı ak, saçı boz, çok uzun tecrübeli
Asil bir insan idi, akıllı düşünceli,
159 Ünvanı, Tüşümel idi, yani kağan veziri,
Uluğ Türük (Türk) Oğuz’un seçme eri,
160 Altundan bir yay gördü, uyur iken uykuda
Yayın bulunuyordu, üç gümüşden oku da
161 Ta doğudan batıya, altın yay uzamıştı,
Üç gümüş ok kuzeye sanki kanatlanmıştı.
162 Anlatdı Oğuz Kağan’a uyanınca uykudan,
Rüyayı tabir etdi, içindeki duygudan
163 Dedi: “Bu düşüm sana, dirlik, düzenlik versin
Kağanıma inşallah, birlik güvenlik versin!
164 Rüyada ne gördüysem, Gök Tanrı’nın sözüyle,
Seni de öyle yapsın, Tanrı kutsal özüyle.
165 Yer yüzünün ki hepsi, dolup taşar boyuna,
Tanrım bağışlayıver Oğuz Kağan soyuna!”
166 Oğuz Kağan çok beğendi, Uluğ Türük’ün (Türk) sözünü,
Öğüt ver dedi bana, tutdu onun öğüdün.
167 Sabah olunca gördü kendinden büyükleri
Çağırtarak getirdi, kendinden küçükleri
168 Dedi: “Hey! Gönlüm benim, avlansana haydi der,
Başa geldi ihtiyarlık, cesaretin hani? der,
169 Gün, Ay ve Yıldız sizler, gidin gün doğusuna
Gök, Dağ ve Deniz siz de, gidin gün batısına”
170 Oğuz Kağan oğulları, bunu hemen duyunca,
Gitti üçü doğuya, üçü de batı boyunca.
171 Av avlayıp, kuşlanan, Gün, ile Yıldız ve Ay,
Buldular yolda birden, som altından tam bir yay.
172 Sundular Oğuz Kağan’a, Kağan sevindi hem güldü
Aldı ve altın yayı kırarak üçe böldü.
173 Dedi: “Ey! Oğullarım kullanın bir yay gibi,
Oklarınız erişsin, göğe değin bu yay gibi!”
174 Av avlanıp, kuşlanan, Dağ ile Deniz ve Gök,
Buldular yolda birden, som altından tam üç ok,
175 Sundular Oğuz Kağan’a, Han sevindi, hem güldü
Aldı üç gümüş oku kırarak üçe böldü,
176 Dedi: “Ey! Oğullarım, sizlerin olsun bu ok,
Yay atmıştı onları, olsun sizde birer ok,
177 Bunu diyen Oğuz Kağan, çağırdı kurultayı,
Bey geldi, halkı geldi, selam verdi otağa
Herkes geldi oturdu, Oğuz Kağan büyük otağa.
EKSİK
178 Oğuz Kağan, kendi büyük otağında
EKSİK
179 Kırk kulaçlık bir direk, sağa dikip sağladı,
Direğin üzerine altın bir tavuk koyup,
Direğin altına da bir akkoyun bağladı,
180 Kırk kulaç, bir direk de, sola dikip solladı
Direğin üzerine gümüş bir tavuk koyup,
Direğin altına da, kara koyun bağladı,
181 Sağ yanında Bozoklar, Sol yanında Üçoklar,
Oturup eğlendiler kırk gün kırk geceden çok,
182 Yediler hem içtiler, erip muratlarına,
Oğuz böldü yurdunu, verdi evlatlarına
183 Dedi: “Ey! Oğullarım,
Ne vuruşmalar gördüm, ne çok sınırlar aştım,
184 Ben ne kargılar ile, ne okları fırlattım,
Ne çok atla yürüdüm, ne düşmanlar ağlattım,
185 Nice dostlar güldürdüm,
Ben ödedim çok şükür,
Borcumu Gök Tanrı’ya
Veriyorum artık ben, sizin olsun bu yurdum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder