Asya’nın
doğu ucunda yeralan Çin son yirmi yıldır uyguladığı dışa açılma politikası neticesinde deri sanayi ihracatını 19 milyar
dolar seviyesine çıkarmıştır. Bunun arkasında aynı zamanda bölgesel birlikte
kalkınma modeli yatmaktadır. Asya-Pasifik’te bilhassa Büyük Çin (Çin, Tayvan,
Hong Kong) ve Kore deri sanayileri birbirlerini tamamlamaktadırlar. Kore ve
Tayvan’daki deri sanayi modeli 1980’li yıllardan itibaren Çin tarafından da uygulanmaya başlamıştır.
Dünya dericilik klasmanındaki ÜÇ BÜYÜKLER; İtalya, Çin ve Güney Kore olarak
sıralanırken, bellibaşlı ithalat pazarları ise 16 milyar $lık ithalat ile ABD pazarı,
11 milyar $lık üçüncü ülkelerden ithalat ile AB-15 pazarı ve 11 milyar $lık
ithalat ile Hong Kong pazarıdır. Hong Kong’un Çin’den gerçekleştirdiği ithalat
büyük oranda dünya pazarlarına ihraç edilmektedir. AB pazarının üçüncü
ülkelerden ithalatı ile Hong Kong’un ithalatı aynı büyüklüktedir.
Günümüzde iki tür dericilik ekolünden
bahsedebiliriz. 1960’lı yıllardan itibaren
gelişen İTALYA dericiliği ve 1980’li yıllardan itibaren ortaya çıkan ÇİN
dericiliği. Her
iki ekolün de temellerinde geçmişlerindeki güçlü imparatorlukların birikimi yer
almaktadır. Küresel dericilikte giderek dominantlaşan konumları ile her iki
dericilik te özellikle bölgelerinde ve ayrıca küresel ölçekte işbirliği ve
işbölümlerini yönlendirmektedirler. Her biri 10 milyar doları aşan ihracat
yapan bu ekollerden İtalyan dericiliği daha çok model ve dizayna yönelik iken
Çin dericiliği daha çok ölçek ekonomisi temelinde üretim yapmaktadır.
Tabiatıyla bu farklı özellikler, fiyat yapılarında da farklılıklara yol
açmaktadır.
Üçüncü bir ekol olarak ise yine
geçmişindeki güçlü bir imparatorluk birikimi ile farklı kültürlerin sentezini yapabilme
başarısını gösteren TÜRK dericiliği, önümüzdeki yıllarda ortaya çıkma
sürecindedir. Bu süreç içerisinde TÜRK dericiliğinin, iki ayrı uçta yeralan
mevcut ekollere nazaran ortada bir yerde oluşması söz konusudur.
KANTON MODELİ-YENİ AKDENİZ
Dericilikte küresel
bir ihracat dinamosu olarak Kanton Modeli, Türkiye merkezli bölgesel işbölümü
önerisi açısından birçok ipuçlarını içerisinde taşımaktadır. Kanton bölgesi
Hong Kong ile birlikte değerlendirildiğinde ne denli büyük bir güç teşkil
ettiği daha iyi anlaşılmaktadır. Çin’in dış ticaretinin %40’ı Hong Kong’a komşu Kanton bölgesinden
yapılmaktadır. Hong Kong’un yıllık dış ticareti 400 milyar dolar olup,
bunun 160 milyar doları Çin ile olan dış ticarettir. İhracata yönelik üretim yapan JV fabrikalar Kanton
bölgesinde yoğun olarak yeralmaktadır. İhracata yönelik çalıştıklarından, ithal
lisansı alabiliyorlar. Asya-Pasifik’in ticaret merkezi olan Hong Kong
bağlantısından yararlanıyorlar. Çin’in dericilikte dünyaya
açılımı da bu bölgedeki JV yatırımlarla gerçekleştirilmiştir. Bu yatırımlar
ABD, Tayvan, H.Kong ve Tayland firmaları tarafından yapılmış olan tabakhane,
ayakkabı ve saraciye fabrikası yatırımlarıdır. Bu yatırımlar bilhassa İnci
Nehri deltası civarında yoğunlaşmıştır. Hong Kong’dan eyaletin başkentine
karayoluyla 3 saatte ulaşılmaktadır. Eyalet başkentine kadar yine delta boyunca
birçok şehir dizilmiş olup bu şehirlere deniz otobüsleri ile de ulaşılmaktadır.
İnci Nehri deltası küresel bir üretim üssü hüviyetindedir. Tüketim sanayine
yönelik sayısız yabancı yatırımlı JV fabrikalar burada inanılmaz bir insan ve
mal trafiği yaratmaktadır. Konteynerler, deniz otobüsleri, inip kalkan uçaklar,
TIR’lar başdöndürücü bir dinamizm
yaratmaktadır.
Bu dinamizm YENİ
AKDENİZ kavramını açığa çıkartmaktadır.
Asya-Pasifik dericiliğinde Çin merkezli bir YENİ AKDENİZ oluşmaktadır. Akdeniz
dünyası endüstriyel yenilikçi faaliyetlerin ve müteşebbislerin insiyatifinin
birleştiği bir potadır. ‘’Akdeniz dünyası’’ sermaye akışının, ticaretin
biraraya toplanmasının ve altyapı bağlantılarının ürettiği kuvvetlerin kıyı bölgelerini
anakaralarından ayırdığı ve bu mekanı diğer güç yönlerine doğru yeniden
yapılandırdığı, bürokratik planlamanın sıkı kontrol mekanizmasını zorlaştıran
çok yüzlü bir alandır. Akdeniz dünyası farklı medeniyet bölgeleri arasında bir
bağlantıdır.
Yeni Akdeniz, artık Asya'da canlanmaktadır. Yeni Akdeniz’in bellibaşlı
limanları ise dünyadaki en büyük 10 limandan ilk dördü olan Hong Kong,
Singapur, Busan ve Kaohsiung ile 6.sırada yeralan Şangay’dır. Asya-Pasifik'in
birkaç onyıl içerisinde global GSMH dağılımında birinci sıraya oturacak olması,
bu "Yeni Akdeniz" coğrafyasındaki deri sanayiini giderek
büyütmektedir.
Örneğin, Kantondaki döşemelik deri tabakhanesi kromlu derisini Tayland’a;
Tayland’daki döşemelik deri tabakhanesi de bitmiş derisini Çin’deki deri
mobilya ihracatçısına satmaktadır. Burada tarihi ve etnik bağlar da etkin bir rol
oynamaktadır. Diğer bir örnekte ise, deri mobilya konusunda uzmanlaşmış Singapur merkezli
ve halka açık bir holding 27 ülkede teşkilatlanmış, üretiminin yarısından
fazlasını Asya-Pasifik ve Almanya’ya ihraç eden, Çin’de bir tabakhanesi (ayrıca
kromlu deri işlentisine yönelik diğer bir tabakhane de sene sonunda devreye
girecektir) Malezya ve Singapur’da deri mobilya fabrikaları olan
Asya-Pasifik’in en büyük deri mobilya üreticilerinden biridir.
Çin, deri ürünleri (deri ayakkabı,
giysi, saraciye) ihracatını arttırırken, tabakhanecilik de dönüşüm geçiriyor ve sektöre JV (Tayvan,
ABD, H.Kong, Kore) yabancı sermaye tabakhaneler geliyor. Bu tabakhaneler hem
ihracatçılara hem de Çin içpazarına deri
satmak için büyük çapta da KANTON’a geldiler.
Çin, ülke genel ihracatının % 60’ını
komşularına yapıyor. Çin’deki tabakhanecilik sektörü de 2001 yılında ihracatını % 70
artırıyor, yine bölgedeki (Asya-Pasifik) ürün ihracatçılarına satıyor. Bu, çok
büyük bir artış. Çin deri sanayi 2002 yılında 19 milyar dolarlık ihracat
gerçekleştirirken, deri ihracatı 500 milyon dolardan 900 milyon dolara çıkarak
rekor bir artış gerçekleştirmiştir. Deri ihracatının %75’i bölgeye
(Asya-Pasifik) %10’u ise İtalya’ya yapılmıştır.
Küreselleşmenin
ivme kazandırdığı ticarette bölgeselleşme eğilimlerinin neticesinde Büyük Çin (Çin/Tayvan/H.Kong), Kore ve
G.D.Asya (Endonezya, Tayland, Vietnam,Filipinler) deri sanayiinde işbirliğine
yönelmişlerdir. Böylece Kore, Tayvan ve H.Kong’ daki tabakhaneler ile ayakkabı
ve saraciye üretimi Çin ve G.D.Asya
ülkelerine doğru yer değiştirmiştir.
Burada G.Kore deri sanayiinin son on yılda geçirdiği değişim de
bölgedeki işbölümünün dinamik karakterini netlikle göstermektedir. G.Kore’nin, deri ihracatı(tabakhane) 2001’de 1.3 milyar $ ve bu
ihracatta
ilk üç sırayı Çin, H.Kong, Endonezya almış. Ardından Vietnam, Tayland,
Filipinler, Japonya gibi bölge ülkeleri (AP) geliyor. G.Kore’nin
deri ihracatı(Fasıl 41) 1990’da 300 milyon $’dan 2001’de 1,3 milyar dolara çıkarken, 1990’da 3 milyar $
olan deri giysi + saraciye ihracatı 2001’de 375 milyon $’a düşüyor. Deri
ayakkabı ihracatı da 1990’daki 3 milyar $ değerinden 2001’de 190 milyon $’a
düşüyor.
G.Kore
deri giysi, saraciye ve deri ayakkabı ihracatı büyük düşüşler yaşarken; deri ihracatı artıyor. Çünkü ayakkabı, giysi,
saraciye gibi emek yoğun ürünlerin üretim ve ihracatı Çin ve G.Doğu Asya
ülkelerine doğru yer değiştirirken, daha önceden G.Koreli ayakkabı ve giysi
ihracatçılarına deri satan tabakhane sektörü derisini Çin ve G. Doğu Asya’daki
ürün ihracatlarına satmaya başlıyor.
Doğu
Asya’da Çin merkezli dericilik K.Doğu Asya (Kore), Çin Ekonomik Alanı (Çin,
Hong Kong, Tayvan) ve G.Doğu Asya (Endonezya, Tayland, Vietnam, Filipinler)
daki komşularıyla bölgesel işbirliği çerçevesinde bir işbölümü ve sinerji
yaratmaktadır. Nihai ihracat pazarı ABD’dir yani APEC içinde işbirliği söz
konusudur. İhracat büyük ölçüde ABD pazarına doğru yapılırken bu işbirliğinde
kilit konumdaki ülke ÇİN’dir. Bölgemizde benzer bir kilit işlev İTALYA
tarafından üstlenilmiş ve İtalyan tüccarlar bilhassa Doğu Avrupa tabakhaneleri
ve ayakkabı sektörüne fason iş yaptırmaktadırlar.
Asya’nın
doğusundaki Çin dericiliği böylesine bir çekim merkezi iken Asya’nın
batısındaki Türk Dericiliği nasıl aynı çizgiyi izleyebilir. Bunun yanıtı
bölgesel işbirliği modelinde yatmaktadır.
TÜRKİYE
MERKEZLİ BÖLGESEL İŞBÖLÜMÜ ÖNERİSİ
Türkiye açısından Kanton modeli örneği değerlendirildiğinde
İstanbul ve hinterlandında yeralan Trakya bölgesi benzer çağrışımlar
yapmaktadır. Bölge son 10 yıllık dönemde tabakhanecilik açısından yeni
merkezlerde (Çorlu, Tuzla) yenilenmiş fabrikaları, İstanbul’un dış dünya ile
temas açısından yarattığı fırsatlar, ulaşım imkanları ve moda/fuar merkezi olma
yönünde ilerlemesi, sadece Türkiye’nin değil, Türkiye’nin de içinde olduğu çok
geniş bir bölgenin tarihten gelen metropolü ve imparatorluklar başkenti olma
vasfı; bütün bu etkenler hep birlikte değerlendirildiğinde benzer bir
dinamizmin yaratılması için ümitli olmamızı sağlayacak özelliklere sahiptir.
Türkiye de, bir bölgesel
işbölümü/işbirliği ve bölgede ekonomik
bir birlik, birliktelik yaratarak kuvvetlenme politikası ile bunun semerelerini tabii ki Çin gibi
toplayacak ve dericilikte bölgesel liderliği de ele geçirecektir. Bu liderlik,
ayakkabı ve deri sektörlerinde özellikle Alman ve İtalyan firmaları
tarafından yönlendirilen fason üretim (subcontracting) ve hariçte
işleme (outward processing) konularında Türkiye’nin hem yönlendiren ülke hem de
yönlendirilen ülke olma avantajlarını da getirecektir.
Çin, bölgesinde böyle bir bölgesel
liderlik inisiyatifini eline geçirmiştir. Bilhassa Clinton yönetimi ile
birlikte Büyük Çin (Greater China) kavramı
işlenmeye başlanmıştır. Çinliler de 20
yıldan uzun süredir devamlı %7-8 büyüyen ekonomileri ile bunun semeresini
toplamaktadırlar. Clinton yönetimi Çin’i
(daha doğrusu Greater China= Çin+Hong Kong+Tayvan) dünyanın 10 gelişen ekonomisi arasında başköşeye
oturtmuştur. Aynı dili konuşan Tayvanlı, Hong Kong’lu, Çin Halk
Cumhuriyetindeki ve denizaşırı
ülkelerdeki (ABD, İngiltere, Kanada, Tayland, Endonezya, Malezya, Filipinler,
Avustralya, Yeni Zelanda) Çinliler bir network anlayışı içerisinde inanılmaz
bir ekonomik dinamizm yaratıyorlar. Bunun altında yatan ise aynı dili konuşuyor
olmaları, kültürlerinin aynı olması.
Türkiye de çok geniş bir bölgede
tarihi ve etnik bağlardan kuvvet alan benzer bir dil ve kültür avantajına
sahiptir; AB ülkelerindeki ve ABD’deki Türkler de dahil edildiğinde, yine bir
network anlayışı içerisinde, benzeri bir
ekonomik dinamizm yaratılması durumunda, Türk dericiliği de bir çekim merkezi
haline gelebilecektir.
Bölgesel
işbirliği olanaklarının değerlendirilmesi neticesinde;
·
Bölgedeki
ayakkabı ve saraciye sanayinin en büyük deri tedarikçisi
·
Bölgedeki
bilhassa ayakkabı tedarikinde ilk 5 ülke arasına girebiliriz.
İşbölümü ve işbirliğinin getireceği fırsatlarla ilgili birkaç
örnek vermek gerekirse;
-AB adayı Doğu Avrupa ülkelerindeki deri tabaklama sanayii, tam
üyeliğin rekabet baskısına en az dayanabilecek şekilde yapılanmış
durumdadır. Bölgedeki ayakkabı
üreticilerine deri satabiliriz. Örneğin, Makedonya ABD’ne yılda 1 milyon çift
deri ayakkabı satarken, Romanya AB’nin en büyük ayakkabı tedarikçisi’dir.
-AB adayı Doğu Avrupa ülkelerinde tam üyelik ile ithalat
daha da artacak ve muhtemelen üretim daha da ucuz olan ülkelere kayacaktır.
-İspanya’daki kürkçülük nasıl Türkiye’ye doğru yer
değiştirdiyse, Portekiz’e doğru yer değiştiren ayakkabıcılık, Türkiye’ye doğru
da yer değiştirebilir.
-Aday ülkelerde kuvvetli
olan Saraciye sektörüne deri satabiliriz.
-Artan ücretler neticesinde Almanya ve İtalya gibi ortaklar ile olan fason anlaşmaları Orta ve Doğu Avrupa
ülkelerinden çıkarak Türkiye’ye kayabilir.
-AB aday ülkeleri raporunda deri ve ayakkabı sektörünün yer değiştirmesi
olasılığından bahsedilmektedir. Burada adres neden TÜRKİYE olmasın?
Çin,
İtalya ve Kore’nin deri ihracatları büyük oranlardadır. Deri sanayii
ihracatımız giysi (kürk) ağırlıklı. Mamul/yarı mamul deri (tabakhane) ve
ayakkabı ihracatımız yetersiz. Türkiye’deki 1000 tabakhanenin 2001 yılında
gerçekleştirdiği deri ihracatı sadece 70 milyon dolar iken, Çin 900 milyon
dolar, İtalya 3.5 milyar dolar, Kore 1.3 milyar dolar deri ihracatı yapmışlar.
Çin deri ihracatının %10’ unu İtalya’ya, İtalya deri ihracatının %20’sini Hong
Kong’a (dolayısıyla Çin’e) yaparken, Kore’nin deri ihracatında Çin birinci
sıradadır. Çin’in deri ihracatının %55’i Kore’ye yapılırken, İtalya’nın deri
ihracatında Hong Kong birinci sıradadır.
Kritik önemde görülen diğer bir husus ta TİCARET‘in bu konuda ne
denli bir kilit vazifesi gördüğüdür. 1960 ile 1980 yılları arasında,
İngiliz Dışişleri Bakanlığının dünyadaki bütün İngiliz Büyükelçiklerine verdiği
bir numaralı emir: "İngiliz ticaret'ini geliştirin" oldu. Bugün,
İngiliz dünya ticareti "kar etmektedir", uluslararası satışları,
alışlarından yüksek orandadır.
Türk
Dericiliği henüz yeteri kadar dışa açık değildir. Dışa açık olan çoğunlukla deri
konfeksiyon alt sektörüdür. Dışa açılma ile gelecek olan TİCARET bağlantıları
sektörü yeni ufuklara taşıyacaktır. Bugün İran pikle koyun derisi İtalyan
tüccarlar tarafından Kore’ye satılırken, Türk Cumhuriyetleri’nin hamderisi
Çinli tüccarlarca satın alınmaktadır. TİCARET bağlantıları, dağıtım
kanallarında etkin olan alıcı bağlantılarını da beraberinde getirerek hedef
alınacak pazarlara ihracat artışlarını gündeme taşıyacaktır.
İstanbul’dan
uçakla kuzey yönüne gidildiğinde Oslo(Norveç), batı yönüne gidildiğinde Rabat
(Fas), güneye gidildiğinde Dubai (BAE) ve doğuya gidildiğinde Almatı
(Kazakistan); bütün bu destinasyonlar İstanbul’a ortalama beş saatlik uçuş
mesafesindedir.
Batı
Asya’da Türkiye merkezli dericilik 1.4 milyar nüfuslu bir bölgenin (Avrupa, K.Afrika, O.Doğu, Avrasya) tam
ortasında yer alırken, hangi bölge
ülkeleri ile Doğu Asya’daki örneğe benzer bir işbirliğine gidileceğinin
tespiti ve bu işbirliğinin firmalar (tabakhaneler, ayakkabı/saraciye firmaları)
tarafından uygulanması temel bir stratejik tercih olacaktır. Böyle bir uygulama
Türk Dericiliğine sıçrama niteliğinde bir büyüme yaratarak, tabakhanelerdeki
mevcut atıl kapasitenin tam kullanımını sağlayacak, ayakkabı sanayiini de
dönüştürecektir.
Başlangıç olarak,
komşu ülkelerin ve ayrıca AB adayı ülkelerin deri sanayii ithalat ve
ihracat verileri güncel şekliyle tespit
edilerek, ülkemizin bu ticaretten ne kadar pay aldığı ortaya
konulmalıdır*. Bölgedeki ülkelerin deri
sektörü üretim ve dış ticaret verileri incelenerek ne pay aldığımız, payımızı
nasıl çoğaltabileceğimiz tespit edilmelidir.
SONUÇ
Aday ülkelerin AB’ne tam üyelik
süreçlerinin tamamlanması ve Türkiye’nin komşulara yönelik işbirliği
stratejisinin Türk Deri Sektörünce de uygulanma süreci ile birlikte TÜRK
DERİCİLİĞİ’nin önüne yeni FIRSATLAR açılmaktadır.
Bu
fırsatların uygulanacak doğru politikalarla değerlendirilmesi neticesinde
küresel dericilik ekollerine bir yenisinin daha eklenmesi sürpriz olmayacaktır.
____________________________________________
*AB adayı ülkelerin deri ve ayakkabı sektörü ile ilgili Mart 2001
tarihli kapsamlı bir rapor mevcut olup, raporun bir özeti gelecek sayıda
yayınlanacaktır.
Tablo: Dünyadaki 10 Büyük Liman
(2000)
Harita:Asya Ekonomik Koridoru-Yeni
Akdeniz
Harita: Singapur Merkezli bir
Deri Mobilya grubunun Üretim ve Satış Merkezleri
Harita: Çin’in Kanton eyaleti ve İnci
Nehri Deltası
Harita: Avrupa Birliği-Üyeler(15) ve Adaylar
(13)
EK: ADAY ÜLKELERİN BİRLEŞME SÜRECİNİN
TÜRK DERİCİLİĞİ AÇISINDAN GETİRDİĞİ FIRSATLAR
Deri ve
ayakkabı sektörünün güçlü ve zayıf yanlarını ve birleşme
sürecinde tam üyelik
baskısına karşı rekabet edebilme kapasitesini göstermek şeklindeki temel amaç
çerçevesinde ULUSLARARASI EKONOMİK
ÇALIŞMALAR, VİYANA ENSTİTÜSÜ (WIIW) tarafından hazırlanan ADAY ÜLKELERDE ENDÜSTRİNİN REKABET GÜCÜ -
DERİ VE AYAKKABI SEKTÖRÜ raporu http://wiiwsv.wsr.ac.at/wiiwpubl/competitiveness_leather.pdf
Mart 2001 de yayımlanmıştır. Bulgaristan,
Çek Cumhuriyeti, Estonya,
Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya deri ve
ayakkabı sektörünün incelendiği raporda tespit edilen ve aşağıda özetlenen TEHDİTLER, Türk
Dericiliği açısından birer fırsat olarak değerlendirilmelidir.
- Sektörde ticaretin çoğunluğu AB ile
gerçekleşmektedir. Malların %70’i AB’ye ihraç edilmekte – sadece Letonya
ve Litvanya’da daha az- ve ürünlerin %60-%90’ı AB’den gelmektedir. En
önemli ticaret ortakları İtalya ve Almanya olup, ithalat
bazında Çin’dir. Çin’in düşük fiyat/düşük kalite ithal
mamüllerinin artmasını önlemek amacı ile, geçici ticari engeller bazı aday
ülkelerde uygulanmaya başlamıştır.
- AB’ye girmek artan ücret maliyetleri ve buna bağlı olarak
azalan rekabet şansı ve endüstrinin yer değiştirme riskini de beraberinde
getirecektir. Dahası, daha geniş bir açıdan bakıldığında ve AB üyeliği
etkisi dışında, sektördeki bugünkü trend aday ülkeler için olumsuzdur.
- Ücret
maliyetleri yükselecek ve bunun sonucunda rekabetin kaybolması ve endüstrinin
başka yerlere kayması riski de olacaktır. Aday ülkelerde göze çarpan
en önemli korku ise, AB üyesi olmayan ülkelerden – şimdiden yüksek olan-
ithalat rekabetinin birleşme sonrasında artma ihtimalidir çünkü her ülke
AB’nin Ortak Dış Ticaret (CET) politikası yüzünden ayakkabı ithalatında
kendi kota ve önlemlerinden vazgeçmek zorundadır. Başka bir önemli nokta
da, adaptasyon konusunda büyük firmalara kıyasla küçük bir çok firmanın
daha çok zorluk yaşayacağı ve yardıma ihtiyacı olacağı, yoksa pazarı
terkedeceği gerçeğidir. Saraciye tam üyeliğin rekabet baskısına en
iyi dayanabilecek şekilde, deri tabaklama ve işlentisi en az
dayanabilecek, ayakkabı endüstrisi ise ikisinin ortasında bir yerde
dayanabilecek şekilde yeniden yapılanmış durumdadır.
- Ayakkabı endüstrisi: Gelecekte, baskı daha da artan ithalattan ve
muhtemelen üretimin daha da ucuz olan ülkelere kaymasından dolayı
olacaktır.
- Sektör içinde deri sektörü
genel düşüşden çok etkilenirken ve en büyük üretim ve istihdam kaybını
yaşarken, saraciye en az etkilenen sektör olmuştur. Ayakkabı
ise ikisinin arasındadır ve göreceli olarak büyük ölçeği yüzünden sektörün
kötüye gitmesinde büyük etkisi olmuştur.
- 1998’de üretiminin %80- %100’ünün
AB’ye gittiği saraciye sektörünün AB pazar payı özellikle büyüktür.
Ayakkabı, AB’ye ihraç edilen toplam imalatın oranında dominant rolü
oynamaktadır. (Deri ve ayakkabı sektör ihracatının % 85’i bu endüstriden
gelmektedir). Ayakkabı endüstrisi büyüyen bir ticaret fazlası verip AB
ülkeleri ile pozitif bir karşılaştırma avantaj değeri gösterirken (Letonya
dışında), tabaklama
endüstrisi kötüleşen bir ticaret açığı verip, negatif “karşılaştırmalı
avantaj” değeri göstermektedir. Saraciye ikisinin arasında
olup, çoğunlukla pozitif karşılaştırmalı avantaj değerine sahiptir. AB
pazarında, pazar payı bazında Romanya, Macaristan, Slovakya ve Polonya ayakkabı
ürünleri ile en büyük paya sahiptir.
- Yabancı Yatırım: Yabancı
yatırım sadece know-how ve teknoloji için önemli bir kaynak değil, aynı
zamanda dış pazarlara girme konusunda kolaylık sağlayan bir yatırımdır.
Ancak, deri ve ayakkabı sektörü yabancı yatırım için önemli bir hedef
değildir (Macaristan dışında). Bu kısmen üretim entegrasyonunun diğer
çeşitlerinin öneminden özellikle Alman ve İtalyan
firmaları tarafından yönlendirilen hariçte işleme(outward processing)
den kaynaklanmaktadır. Fason üretim (subcontracting), ayakkabı endüstrisinde ve daha
az miktarda saraciyede önemli bir rol oynamaktadır. Yerel üretim ile
deri ve ayakkabı ihracatında fason üretimin (subcontracting) yüksek paya sahip olması düşük ücretler
ile yakından bağlantılıdır. Aday ülkeler bugünlerde hayli değişken üretim
entegrasyon biçiminden yararlanmakta ve bugünlerde deri ve ayakkabı üretimindeki yüksek paya
sahip işgücü yoğun üretim işleri Batı tarafından Orta ve Doğu Avrupa’ya
yaptırılmaktadır. Ancak, görüşme yapılan çoksayıda profesyonel,
negatif özellikleri nedeniyle (daha düşük ülkelere kolayca gidilmesi,
yabancı müteahhite bağımlılık, kendi Ar-Ge çabasını ihmal, pazarlama
geliştirmeyi ihmal, vb.) fasonun, sektörün kuvvetinden ziyade
zayıflığı olduğunu belirtmektedir. Ama başka branşlardaki (örn:mobilya)
tecrübe, fasonun daha yüksek biçimde bir işbirliğinin ilk adımı
olabileceğini ve yüksek kalite standardının sadece çıktıda değil
girdilerde de sağlanmasının genel üretimin artışına yardımcı olabileceğini
göstermektedir. Deri endüstrisi:
Deri mamüllerinin üretiminde düşük ücretler ve fason
anlaşmalarından yararlanılmaktadır. Ayakkabı endüstrisi: Deri
üretimine göre daha işgücü yoğun üretim olan ayakkabı sektöründeki en
düşük ücretlerden ve fasondan yarar sağlar.
- Tehditler: Deri ve
ayakkabı sektörü için aşağıdaki tehlikeler AB üyeliği ile bağlantılıdır:
Hızlı ekonomik gelişme, ücretlerin hızla yükselmesine sebep olacak ve bu işçi-yoğun deri ve ayakkabı
sektörü için bir problem olacaktır (Ancak, AB üyeliği olmasa da, bu uzun
vadede yine de olacaktır). Yükselen ücret seviyeleri ile bağlantılı
olarak; Almanya, İtalya gibi ortaklar ile olan fason anlaşmalarının
Balkanlardaki daha düşük ücretli ülkelere, BDT’ye veya Rusya’ya kayması
korkusudur. Eğer Batı ile olan daha yüksek iş biçimleri ile kompanse
edilmezse bu işçi çıkarmalara ve sektörün daha da bozulmasına yol
açabilir. Bir yandan da, ücretlerin düşük kaldığı ülkelerde, eksik kalan
yeniden yapılanma bu ülkeleri sadece hammadde ve yarı işlenmiş mamül
tedarikçisi olarak sınırlayabilir. Çevre ile ilgili olan kriterlere uyum
özellikle küçük ve finansal bakımdan zorluk çeken tabakhaneleri
etkileyecektir. Bir yardım olmazsa, bunlar kapanacaktır. Bazı ülkelerdeki
(Polonya, Estonya) üreticiler, üye olduktan sonra AB dışında kalan komşu
ülkelere ihracat imkanlarının kötüye gidip gitmeyeceği konusunda
endişelenmektedirler. AB ülkelerinden artan ithalat rekabeti, AB
ülkelerinden olmayan, özellikle Çin, Güneydoğu Asya ülkeleri ve Türkiye
gibi ucuz ürünler satan ülkelerden artan ithalatları karşısında daha
önemsiz görünmektedir. Çünkü üye ülkelerin, deri ve ayakkabı ithalatları
üzerindeki bugünkü sınırlamaları Ortak Dış Ticaret politikasının (CET)
kurallarına dönüşmek zorundadır. Deri endüstrisi:Tabakhaneleri
modernize etmek için gereken yatırım fonlarının olmaması. Ayakkabı
endüstrisi:Ücretlerin yükselmesi, bu yüzden endüstrinin yer
değiştirmesi. İthalat rekabetinin artması.
- Aday ülkeler ve AB arasındaki
ticaret şimdiden serbest hale
geldiğinden ve deri ve ayakkabı endüstrisi AB pazarlarına açık olduğundan,
tam üyeliğin çok fazla bir değişiklik yapmayacağı ve sektörün bundan doğan
rekabet baskısına dayanabileceği beklenmektedir. Bugünkü yeniden yapılanma
göz önüne alındığında tam
üyeliğin rekabet baskısına karşı en çok saraciyenin, en az ise deri
endüstrisinin dayanabileceği görülmektedir. Ayakkabı endüstrisi
ikisinin ortasındadır. Aday ülkelerde deri ve ayakkabı sektörü için
gelecekteki ana soru AB üyeliğinden gelen rekabet baskısına dayanıp
dayanamayacağı değil, global rekabete dayanıp dayanamayacağı ve
sektörün gelecekte dünya ekonomisinde kendisine nasıl bir pozisyon
alacağıdır.
DERİ ENDÜSTRİSİ
KZFT (SWOT) ANALİZİ
|
|
KUVVETLİ
YÖNLER
Gelenek
Ucuz Maliyetli
İşgücü
Bazı Ülkelerde
Uygun Ürün Kalitesi
|
FIRSATLAR
AB Pazarına
Giriş
Yatırımın
Gelmesi
Genel
Fırsatlar
|
ZAYIF YÖNLER
Hammadde Elde Edilebilirliği
Üretim Merkezlerinin yetersiz Değerlendirilmesi
Fon Elde Edilebilirliği
Fason (Subcontracting)
Yerel Pazar
Diğer Faktörler
|
TEHDİTLER
Artan Rekabet
Giriş Maliyetlerinde ve İlgili Faktörlerde
Değişiklik
Fason (Subcontracting)
AB Kriterlerinin Etkileri
|
AYAKKABI ENDÜSTRİSİ
KZFT (SWOT) ANALİZİ
|
|
KUVVETLİ YÖNLER
Gelenek
Ucuz Maliyetli İşgücü
Bazı ülkelerde uygun ürün kalitesi
|
FIRSATLAR
AB Pazarlarına Giriş
Yatırımın Gelmesi
Genel Fırsatlar
|
ZAYIF
YÖNLER
Hammadde
Elde Edebilirliği
Üretimin
Değerlendirilmesi
Fonların
Elde Edilebilirliği
Elverişsiz
genel koşullar
Fason
Yerel
Pazar
Diğer
Faktörler
|
TEHDİTLER
Artan rekabet
Giriş
maliyetleri ve ilgili faktörlerde değişiklik
Fason
(Subcontracting)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder