Türkler Asya’yı neden unuttular, yoksa unutmak mı
istediler, böylesine bir kalkınma hamlesinin neden uzağında kaldılar?
Büyük Atatürk, daha 1933 yılında, eşsiz öngörüsüyle
Asya'nın Yeniden Doğuşu olgusunu işaret etmiş... "Şarktan şimdi doğacak olan güneşe bakıyorum...Bugün, günün
ağırdığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Şark milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum." Dünyada henüz
Asya'daki kalkınma konuşulmazken
geleceği kehanet derecesinde öngören bu
sözler şöyle devam ediyor: "Onların (Şark Milletlerinin) yeniden doğuşu, şüphesiz ki
terakkiye ve refaha müteveccih vuku
bulacaktır." Asya'da yükselen
refah daha özlü nasıl açıklanabilir?.
Devletimizin kurucusunun, Asya'daki
milletlerin uyanışlarını ve kalkınma çabalarını öngörmüş olmasına rağmen,
ardından gelen unutkanlık çok hazin. Ülkemiz topraklarının %98'inin Asya'da yer
aldığını, ülkemizin coğrafi olarak Küçük Asya diye adlandırıldığını da
unutmuş gibiyiz. Asya ne yazık ki henüz
devletimizin ve aydınımızın stratejik algılaması içine girmiş değil. Uzakları pek sevmiyoruz açıkçası. Bilinçaltımıza işlenmiş. ''`Aman evladım, açılma
boğulursun”öğütü ile yetiştirilmiyor muyuz hepimiz?.
Akdeniz bölgesi dünyanın merkez
eksenini teşkil ettiği dönemlerde Akdeniz'in süper gücü olan ve Akdeniz dışına çıkamayan, çıkmak istemeyen Osmanlı
İmparatorluğu gelişme ekseni Akdeniz dışına, Atlantik'e kayınca yıkılıp
gitmişti.
Şimdi ise gelişme ekseni tekrar yer değiştiriyor.
Atlantik'ten (Avrupa'dan) Pasifik'e
(Asya) kayıyor. Bu gelişme ise, Avrasya'nın da aracılığı ile Türkiye'ye büyük bir fırsat sunarken bunun gerekleri maalesef yerine
getirilmiyor. Türkiye ekonomik
ve stratejik açıdan hızla bir Avrasya
bölge kuvvetine dönüşmekte. 200 milyar dolar tutarındaki Gayri Safi Milli
Hasılası Türkiye'nin bölgede ana ekonomik güçlerden biri olmasını sağlıyor.
________________________________________
*Pasifik
Okyanusunun çevrelediği batı havzası ve
havzanın hinterlandında yeralan ve kuzeyde Japonya , güneyde Yeni Zelanda ve batıda Pakistan ile sınırlanan üçgen içerisinde
yeralan ülkeler Asya-Pasifik bölgesi
olarak tanımlandı. Doğu Asya, Güney Doğu
Asya grubunda yeralan ülkelerin yanısıra, Güney Asya grubunda yeralan ülkeler
de bölge kapsamında değerlendirildi.
Asya-Pasifik ile Ticaretimiz
Global GSMH'de Asya ülkelerinin payı 1950'den itibaren artış göstermeye başlamış
ve 1950 yılında %19 olan oran 1992'de %33'e yükselmiştir. Bu oranın 2025 yılında % 55'e çıkarak Batı ülkelerini geride bırakması
beklenmektedir. Batı ülkelerinin
global GSMH payının, Asya'daki hızlı
kalkınma neticesinde, 2025 yılında % 30 oranına gerilemesi tahmin edilmektedir.
1992 yılı itibariyle dünya nüfusunun % 13'ünü teşkil eden Batı ülkelerinin
global GSMH payı % 45'tir.
Türkiye
dış ticaretini yoğun olarak Avrupa ile geliştirirken, Avrupa ve bilhassa Asya Pasifik ile ticaretinde açık, Avrasya
bölgesinde yeralan ECO ülkeleri ile ticaretinde ise fazla vermektedir.
Asya-Pasifik
bölgesi alt bölgeler bazında incelendiğinde bu açığın Kuzey Doğu Asya (Japonya,
G.Kore), Çin Ekonomik Alanı (Çin, Hong Kong, Tayvan), Güney Asya (Pakistan,
Hindistan, Bengaldeş, Sri Lanka) vet
Avustralasya (Avustralya, Yeni Zelanda) alt bölgelerindeki ülkelerle olan
ticaret toplamından kaynaklandığı, ASEAN ülkeleri ile olan ticarette ise
sözkonusu açığın çok düşük değerlerde gerçekleştiği görülmektedir.
Türkiye ticaretinin %63’ünü Avrupa, Avrasya ve
Asya-Pasifik üçgeninde yeralan ülkeler ile gerçekleştirirken, üçgen içerisinde
Türkiye’nin ticareti Avrupa Birligi ağırlıklıdır. Türkiye toplam ihracatının sadece %5.4’ünü
Asya-Pasifik bölgesi ülkeleriyle yapmaktadır.
Türkiye
dış ticaretinin %49.5'ini Avrupa
Birliği, %10.2'sini Asya-Pasifik ve
%3'ünü ECO ülkeleri ile yapmaktadır. Asya-Pasifik'e gerçekleştirilen
ihracat ise toplam ihracatımızın % 5.4'üdür.
Asya-Pasifik'e
ihracatımız alt bölge grupları itibariyle incelendiğinde, sözkonusu ihracatın
%48'inin ASEAN ülkelerine, %23'ünün Çin Ekonomik Alanı ülkelerine, %14'ünün
Kuzey Asya ülkelerine, %10'unun Güney Asya
ve %5'inin ise Avustralasya ülkelerine yönelik olduğu görülmektedir.
Asya-Pasifik'ten
ithalatımız alt bölge grupları itibariyle incelendiğinde ise, sözkonusu
ithalatın %50'sinin Kuzey Asya ülkelerinden, %24'ünün Çin Ekonomik Alanı
ülkelerinden, %11'inin ASEAN ülkelerinden, %9'unun Avustralasya ve %6'sinin
Güney Asya ülkelerinden yapıldığı görülmektedir.
Asya-Pasifik'ten
ithalatımızda Japonya 2 milyar dolarlık ithalat ile birinci sırada yeralırken
takip eden bellibaşlı ülkeler Kore-1
milyar dolar, Çin-790 milyon dolar, Tayvan-510 milyon dolar, Avustralya- 442
milyon dolar, Hindistan- 301 milyon dolar, Malezya- 283 milyon dolar şeklinde
sıralanmaktadır.
Asya-Pasifik
bölgesinde yeralan ve aşağıda sıralanan ülkelere ihracatımız 670 milyon dolar
iken sözkonusu ülkelerden ithalatımız 5.8 milyar dolardır. Türkiye
bu ülkelere 1 satarken 9 almaktadır.
Değer-Milyon
ABD doları
Yıl-1997
Ülke İhracat İthalat
Japonya 143 2040
Kore 54 1080
Çin 44 787
Tayvan 49 510
Hindistan 61 301
Avustralya 63 442
Y.Zelanda 10 102
Endonezya 47 144
Malezya 134 283
Tayland 65 132
Toplam 670 5821
Asya-Pasifik'e İhracatımız
Türkiye'nin
Asya-Pasifik'e ihracatı çok düşük değerlidir
ve düşüş trendindedir.1994 yılındaki 1.67milyar dolarlık ihracat 1997 yılında
1.43 milyar dolar seviyesine gerilemiştir.1994 yılında toplam ihracatımızın
%9'u Asya-Pasifik bölgesine gerçekleştirilir iken 1997 yılında bu oran %5'e
gerilemiştir. Düşüş oranı%45'tir.
Türkiye
ihracatının sadece % 5’i Asya-Pasifik
bölgesine yönelik iken, AB ihracatının % 11’i ve ABD ihracatının % 32’si bu bölgeye
yöneliktir. Asya-Pasifik’in Avrupa’ya giriş kapısında yeralan Türkiye,
ortaya konacak somut hedefler ve bu hedeflerin adım adım uygulamaya
dönüştürülmesinin sağlayacağı dinamizm
ortamı ile birlikte AB ve ABD’nin sözkonusu bölgeye gerçekleştirdiği ihracat performansına
ulaşarak, büyüyen pazarlara kayma biçiminde özetleyebileceğimiz global
trendi yakalayabilecektir
1997 yılında bölgeden
6 milyar dolarlık ithalat yapan Türkiye'nin bölgeye ihracatı 1.5 milyar dolar
seviyesinde gerçekleşmiştir. Böylece, Türkiye Asya-Pasifik’e bir satarken dört
alarak net alıcı konumunda bulunmaktadır.
Bugün Çin’in de içinde bulunduğu Pasifik havzasında
Türkler çok az sayıda ve ithalatçı kimliğiyle var. Örneğin Çin’le ithalat yapabilmenin en iyi
kontak noktası olan Hong Kong’da yerleşik Türk işadamlarının çoğunluğu ithalat bağlantı noktası olarak
Hong Kong'dalar. Türk ihracatçıları, Pasifik’te özellikle de Çin’de çok büyük
firsatlar kaçırıyor. Buraya bir satıp
dört alan bozuk yapıdaki dış ticaretimizin aktörlerinin derhal bir anlayış
reformuna ihtiyacı var. Bunu da devlet
değil, yarını gören cesur firmalar yapabilir ancak..
İstatistik veriler incelendiğinde, ülkemizin bölgeye
gerçeklestirdiği ihracattta istikrar olmadığı ve ihraç ürünlerimiz için bölgede
kalıcı bir pazar oluşturulamadığı anlaşılmaktadır. İhracatımız yıldan yıla değişen ve genel
olarak hammadde ve doğal kaynaklar ağırlıklı olarak, bölge ülkelerinin başka
alternatif satıcı bulamadığı dönemlerde artmakta, başka satıcıların olduğu
dönemde azalmaktadır.
Bölge ile dış ticaretimizde olumlu bir gelişme ihraç
kalemlerimizin az da olsa çeşitlenmeye başlamış olmasıdır. Ne var ki bu gelişmeler tatminkar olmaktan
uzaktır.
Bölge ile ihracatımız 1994 yılında toplam
ihracatımızın %9.2’sini teşkil ederken bu oran 1997 yılında %5.4 seviyesine
gerilemiştir. Bölgeden yapılan ithalat
ise toplam ithalat içerisinde 1994 yılındaki %11 seviyesinden 1997 yılındaki
%12.8 seviyesine yükselmiştir.
Bölgeden ithalatımız, sürekli artışlar kaydederken,
ihracatımızın yurtdışı adreslerden mektupla adres temin ederek ithalatçıya
ulaşma alışkanlıklarını bırakmamaları halinde ihracatımızın gelişmesi ancak
1992 – 1994 yıllarında artış gösteren demir-çelik ihracatında olduğu gibi
geçici taleplerle ve navlun tesviği benzeri teşviklerle sınırlı olacaktır.
Türkiye ihracatının sadece %5.4’ ü Asya-Pasifik
bölgesine yönelik iken, ABD ihracatının %32’si bu bölgeye yöneliktir. Türkiye’nin Asya-Pasifik Bölgesinde,
böylesine muazzam bir pazarda bugün hatırı sayılır bir yeri yoktur
1997 yılında Asya-Pasifik’e gerçekleştirdiğimiz 1.5
milyar dolarlık ihracat Fransa + Yunanistan + Portekiz’e veya sadece İtalya’ya
yaptığımız toplam ihracat tutarı kadardır.
Ticari yönden, Japonya başta olmak üzere, bütün
Batılı ülkeler ve ABD bölge pazarlarına girmiş olmasına rağmen Türk ürünleri
bölge pazarlarında tanıtılmamakta tanınmamakta ve hiçbir markamız mağazalarda
ve reklamlarda yeralmamaktadır; hatta Türk Hava Yolları’nın seferlerinden bile
kimsenin haberi yoktur.
Asya-Pasifik’te
1997 yılında en çok ihracat gerçekleştirdiğimiz üç ülke Singapur (365.7 milyon
dolar), Hong Kong (238.3 milyon dolar) ve Japonya (143.8 milyon dolar) dır.
Türkiye, Asya-Pasifik bölgesinde ülke bazında 500 milyon dolarlık, 1 milyar
dolarlık ihracatları ne zaman gerçekleştirecektir? Türkiye nin
ihracat yaptığı ilk on ülke arasında
Asya-Pasifik bölgesinden bir ülke ne zaman yeralacaktır?
Çin’in 1996 yılında AB ülkelerine olan 39.7 milyar
dolarlık ticaretinde verdiği açık sadece 37.5 milyar dolar iken, Türkiye toplam
33.8 milyar dolarlık AB ticaretinde 10.8 milyar dolar açık vermiştir. 1996 yılında Çin’in toplam ihracatında Asya
Pasifik ülkelerinin payı %58.9 iken, Avrupa Birliği ülkelerinin payı %13
olmuştur.
Bölgeden 6.2 milyar dolar ithalat yapan Türkiye’nin
bu ülkelerde henüz bir bankası yoktur.
Asya-Pasifik İhracatımız-İhracatımızın Düştüğü
Ülkeler
Değer-Milyon
ABD doları
Ülke 1994 1997
Çin 355 44
Tayvan 181 49
Japonya 186.5 144
Kore 93.6 54
Asya-Pasifik İhracatımız-İhracatımızın Arttığı
Ülkeler
Değer-Milyon
ABD doları
Ülke 1994 1997
Brunei - 10
Filipinler 15 27.3
Singapur 184.6 365.7
Tayland 34.2 65.7
Vietnam 7.5 33
Laos 0.09 0.03
Avustralya 34.9 63.6
Y.Zelanda 7.2 10.5
Asya-Pasifik'ten İthalatımız
Değer-Milyon
ABD doları
Ülke 1994 1997
Japonya 967.5 2039
G.Kore 285.2 1080
K.Kore - 5.3
Çin 258 787.4
Hong
Kong 74 162.9
Tayvan 189 510.5
Makau 0.09 0.4
Brunei - 0.1
Endonezya 55.2 143.9
Malezya 170.5 283.2
Filipinler 14 27.2
Singapur 41.7 102.7
Tayland 31.6 132.5
Vietnam 4.8 9.3
Kamboçya - 0.86
Laos - 0.3
Burma 1.3 0.6
Hindistan 110.8 301
Bengaldeş 13.6 17
Pakistan 36.8 57
Sri
Lanka 3.8 8
Nepal - 0.2
Butan - -
Avustralya 226.3 442.2
Y.Zelanda 73.9 102.2
Asya-Pasifik
ülkelerinden ithalatımız artış trendindedir. 1994 yılındaki 2.6 milyar dolarlık
ithalat 1997 yılında 6.2 milyar dolara yükselerek %140 artış göstermiştir. 1994
yılında toplam ithalatımızın %11'i Asya-Pasifik bölgesinden yapılırken 1997
yılında bu oran %13'e yükselmiştir. Artış oranı %18'dir.Bölgede yeralan 27
ülkenin hepsinden - sadece Burma hariç- ithalatımız artmıştır.
Asya-Pasifik Ticaretinde
Ticaret Fazlası Verdiğimiz Ülkeler
Yıl-1997
Değer-1000
ABD doları
Ülke İthalat İhracat
Moğolistan 92 1002
Brunei 101 10153
Filipinler 27190 27331
Singapur 102716 365700
Vietnam 9299 33036
Burma 600 1800
Pakistan 57017 58161
Sri
Lanka 8126 10757
Nepal 201 1473
Türk Dünyası ve Çin Dünyasının Kader Birliği
Ünlü Fransiz Sinolog Alain
Peyrefitte’nin deyişiyle “Türkler ve Çinliler, ayni dev kıtanın iki ucunda
birbirlerine taban tabana aykırı bir konum içinde gibidirler. Yine de
birbirlerini anlamaları için pek çok neden vardır. Türkmen atlıları yirmi
yüzyıl boyunca Asya’yı dolaşmıştır. Aynı Orta ve Güney Asya steplerinden
gelmişler, Anadolu yaylalarında olduğu gibi , Huang Ho vadilerinde de tarihe
yön vermişlerdir. Türkmen kervanları, yüzyıllar boyunca , Çin ile Batı
toprakları arasında tek bağlantıyı meydana getirmişlerdir. Bugün bile, Çin’de,
Çinli olmayanların yaşadığı en geniş ve en kalabalık bölgelerden biri , Anadolu
Türklerinin kan hısımlarının yaşadığı
Çin Türkistanı’dır.
Ama, Tarih, fetih ve ticaretin yarattığından çok daha yakın
benzerlikler yaratmıştır: sözgelimi kader benzerliği. Türkler, Çinlilerle aynı
zamanda, akbabaları çeken bir leş gibi Batılı büyük devletleri üstlerine çeken
siyasal dağılmayı tatmışlardır. Bir ulusun gücünün, ona yeniden bağımsızlığını
nasıl kazandırdığını da bilirler. Dehası olağanüstü koşulların parıltısında belirip kendini
kanıtlayan sarsılmaz bir adamın ulusal kadere neler kazandırabildiğini ve felakete sürüklenen Tarihi nasıl doğrultup
yoluna soktugunu bilirler. Çağdaş serüvene, geçmişten bütün köklerini
koparmadan da girilebileceğini bilirler.”
21. yüzyıl eğer Asyalıların yüzyılı olacak ise Türkiye
Doğu’da sadece lideri olduğu Avrasya’nın Türk Dünyasına değil, Çin Dünyasının
lideri olacağı Asya-Pasifik’e de yönünü çevirmelidir. Böylelikle Asya’nın doğu
ucundaki tarihten gelen komşumuz Çin ve batı ucundaki Türkiye arasındaki
işbirliği arttırılmalıdır. Türkiye 21.Yüzyıl dünyasının merkez eksenini teşkil
edecek olan Asya ile bağlantısını Türk
boyutunu taşıyan Orta Asya ile sınırlamamalı ve fakat Orta Asya üzerinden Asya
Pasifik ile bağlantıyı Çin boyutu üzerinden kurmalıdır.
20. yüzyılın son yirmi yılı Türk Dünyası ve Çin
Dünyasının yeniden doğuşuna tanık oldu.
Türk Dünyası
Kazakistan ve Kırgızistan ile birlikte Çin Dünyası ile sınır komşusudur. Şincan Özerk bölgesinde ise her iki dünya
içiçe geçmiş durumdadır.
Sayın Yavuz
Canevi’nin çok güzel ifade ettiği gibi “Bazı kesimler Çinlilerin çok zor
insanlar olduğunu söylüyor. Ben buna
kesinlikle katılmıyorum. Asil bizim
insanımız dışarıya karşı biraz muhafazakar.
Çin’in coğrafya olarak uzak olması da bunu körüklüyor. Oysa Çinliler bize, Batılılara baktıklarından
çok daha sıcak bakıyor. Biz Çin’i kendi
gelişmiş sektörlerimizin taşeronu olarak kullanabiliriz. Biz de aynı Batılıların yaptığı gibi, üretim
birimlerimizi Çin’de üslendirmek suretiyle Çin’e gidebiliriz. Özellikle tekstil, kimya ve gıdada bunu
yapabiliriz. “ Türkiye açısından da
Çin’de üretilen malları, Türk cumhuriyetlerine pazarlamak ve göndermek daha
kolay. Örnegin Kazakistan ile Çin
arasında direkt demiryolu ağı var.
Komşu
Jiangsu ve Zhejiang eyaletlerini de kapsayan arkaplanıyla birlikte Şangay, 125
milyonluk - yaklaşık Japonya kadar- bir
nüfusa sahiptir.
Sırf Kanton eyaleti ele alınsa ne büyük bir pazara
girmemize olanak olduğunu görürüz. Komşu
Guangdong(Canton) eyaletini ve Guangdong’u kendi yurtları olarak gören 20
milyon dış Çinliyle birlikte Hong Kong 85 milyonluk bir nufusa sahiptir ki, bu,
Avrupa’nın en büyük ekonomisine, birleşme sonrası Almanya’ya yaklaşık olarak
eşittir.
Hong
Kong, Çin ve Tayvan’dan oluşan Çin
Ekonomik Alanı’na ihracatımız %1.8 iken,
AB ve ABD ihracatlarının %7’sini bu bölgeye gerçekleştirmektedir.
Asean
ülkelerinin-Singapur, Malezya, Endonezya, Filipinler, Tayland, Vietnam- ekonomileri büyük ölçüde ülke
vatandaşı olan etnik Çinlilerin elindedir.
Bilhassa Almanya’da yerleşik Türk özel sermayesinin Çin’e
yatırım yapması sağlanmalıdır.
Türk özel sektörünün üst düzey yetkilileri Çin’ i sık sık ziyaret
etmelidir.
Üniversitelerimizin Sinoloji bölümlerine olan ilgi ve
Sinoloji eğitimi teşvik edilmeli, Sinoloji
öğrencilerinin özel sektörde staj yapması sağlanmalı, özellikle büyük
firmalar Çince bilen eleman istihdam etmeye başlamalıdır.
International Herald Tribune’ün 11-12 Ekim 1997 tarihli
sayısında ABD’nin dördüncü büyük kimya
şirketi olan Monsanto firması üst düzey yetkililerinin Çince öğrenmeye
başladığı haberi yeralmaktadır.
Kaynak Ülke Ikamesi
Avrupa’lı firmalardan ithal ettiğimiz bazı mamullerin
aslında Çin’de imal edilmekte olduğu ve oldukça yüksek fiyatla ülkemize
satılabildiği de bilinmektedir.
Çin’in uzak oluşu, işadamlarımızın çoğunluğunun Çin’i
tanımamaları, yeni bağlantıların taşıyacağı risk gibi nedenlerle bu tür mamullerde Avrupa ile bağlantıların
sürdürülmesinin yeğlendiği gözlenmektedir. Bu eğilim bazı tanıtım faaliyetleri
ve işadamlarımızın aydınlatılması yoluyla değişebilecektir.
İşadamlarımızın ithalatlarında daha karlı Çin pazarına
yönelmelerini sağlamanın, ithalat maliyetini özelde firmalarımız , genelde
ülkemiz bakımından düşürmeye katkıda bulunacağı
kuşkusuzdur.
''İpek Yolu”ndan “İpek Havayolu” ve ''İpek Demiryolu''na
DİE Başkanlığı’nın 1996 Yılı Yabancı Ziyaretçiler Anket
Sonuçlarına göre 1996 yılında ülkemizi ziyaret
eden 8 milyon yabancı ziyaretçiler arasında Asya-Pasifik’in payı sadece
% 2 olup, bölgeden ülkemizi ziyaret eden 159.733 kişinin ülke dağılımı ise
aşağıdaki gibidir;
Ülke Yabancı Ziyaretçi
Avustralya 43.951
Japonya 43.452
Pakistan 10.151
Filipinler 9.533
Yeni Zelanda 9.392
Hindistan 9.135
Çin 8.809
Singapur 4.557
Malezya 3.341
Bengladeş 146
Diğer 16.726
Toplam 159.733
Hong Kong havaalanı kargo taşımacılığında dünyada ikinci ve
yolcu taşımacılığında Londra Heatrow ve Frankfurt havaaalanlarından sonra
üçüncü sırada yeralmaktadır. Nisan
1995-Mart 1996 döneminde havaalanı yolcu trafiği 29 milyon civarında
gerçekleşmiştir. Hong Kong’un yeni havaaalanı,
Temmuz 1998’ de açılmıştır.
22
milyon nüfusa sahip olan Tayvan’dan her yıl yaklaşık 200.000 turist
Avrupa’ya seyahat etmektedir.
Avrasya
Türk Cumhuriyetlerine uçan ilk şirket olan THY dünyanın dört bir yanı ile Orta Asya Türk
Dünyasının metropolleri arasında kurduğu hava köprüsünü Çin Dünyasına da
taşımalıdır. Türkiye’yi Türk Dünyasına
Türk Dünyası’nı Türkiye’ye taşıyan, bu konuda öncülük eden THY bu
konuda da öncülük etmelidir.
Dünyadaki her üç kişiden birisi ya Çinli ya da Hintlidir.
Buna karşın Türkiye’nin genel olarak Asya-Pasifik ve özel olarak da Çin Dünyası ile ilişkisi hem ihracat ve hem de
turist girişi açılarından ihmal edilebilecek boyutlardadır. Bu boyutlara
öncelikle dinamizm kazandırılmalıdır.
Milli havayolumuz THY
gibi Avrupa ile Asya’yı birleştiren bir havayolunun Avrupa ile Avrasya’ya verdigi önemi
Asya-Pasifik ve Çin dünyasına da vererek Doğu’nun en büyük havalimanlarından olan Hong Kong’a
da uçmalıdır.
Asya-Pasifik ‘e olan ihracatımızda Hong Kong 1997 yılındaki
238.3 milyon dolarlık ihracat ile Singapur’dan sonra ikinci sırada
yeralmaktadır.
Böyle bir pazara Türk bayrağını taşıyan milli
havayolumuzu görmemek üzücü bir olay. Bu
kadar büyük yolcu potansiyeli olan bir bölgede Çin ve özellikle de Asya-Pasifik yolcu trafiğinin her yönden
(Avrupa, Amerika, Güney-Doğu Asya, Kuzey Asya, Çin Dünyası, Okyanusya)
kesiştiği Hong Kong gibi bir kavşak noktasındaki yolcu trafiği Avrupa, Asya, Orta Doğu, Balkanlar,
Kafkasya, BDT ve Orta Asya trafiğinin İstanbul üzerinden kesiştigi ülkemize ve
yine İstanbul üzerinden Avrupa’ya yönlendirilebilecektir.
Doğu’ya
doğru gidildiginde İstanbul ile Hong Kong arasındaki hat boyunca aynı boyutlarda diğer bir metropol yer
almamasına karşın her iki metropol arasında direkt uçuş yapılmamaktadır.
Tokyo
uçuşlarının ve beraberinde düzenlenen tanıtım etkinliklerinin neticesinde Japon
turistlerin ülkemize ve bilhassa Istanbul’a yoğun şekilde yönelmelerine benzer bir etkiyle giderek zenginleşen Çin’in en dinamik
kıyı bölgelerindeki şehirlerde ve Hong Kong ile Tayvan’da yerleşik Çinliler de
ülkemizi ziyaret edecektir.
Avrasya’nın
lideri olan ülkemizi en az Avrupalılar kadar Asyalıların da ziyaret etmesi ve Türk ihracatçılarının Çin ekonomik alanına
yakınlaşarak hızla yönelmeleri hedefi doğrultusunda milli havayolumuz yeni
başlayan Pekin uçuşlarına ilaveten, Hong Kong, Taipei, Şangay uçuşlarını da
başlatarak, Asya’nın doğu ucundaki tarihten gelen komşumuz Çin ile aramızdaki
tarihi ulaşım yolu olan “İpek Yolu”, “İpek
Havayolu” olarak yeniden tesis edilmelidir.
Çin'i
Avrupa'ya bağlayacak Şangay-Rotterdam demiryolu hattının Türkiye'den geçmesi
için de Türkiye'nin girişimleri sürdürülmelidir.
Akdeniz’den Pasifik’e…
Ø
Şimdiden, başdöndürücü bir
hızla oluşacağı düşünülen Asya’nın Asyalılaşarak tekrar merkez olması gelişmesini
nasıl yakalayacağımız sorusu yerine şimdiden alınacak tedbirlerle gelişmeyi
birlikte nasıl yaşayacağımızın cevaplanması düşünülmelidir.
Ø Türkiye, Avrasya'da yer
alırken Asya-Pasifik de Avrasya'nın
komşusudur. Türkiye, Avrupa, Avrasya ve Asya-Pasifik arasında köprü görevi görerek, Avrasya'yı ve Avrasya'daki Türk
boyutunu Asya-Pasifik'e, Asya-Pasifik'i
ise Avrupa ve Avrasya'ya taşımalıdır.
Türkiye Avrasya'da takılıp kalmamalı, Avrasya üzerinden Asya-Pasifik'e
ulaşmalıdır.
Ø Asya-Pasifik’in Avrupa’ya
giriş kapısında yeralan Türkiye, ortaya konacak somut hedefler ve bu hedeflerin
adım adım uygulamaya dönüştürülmesinin sağlayacağı dinamizm ortamı ile birlikte
AB ve ABD’nin sözkonusu bölgeye gerçekleştirdiği ihracat performansına
ulaşarak, büyüyen pazarlara kayma biçiminde özetleyebileceğimiz global trendi
yakalayabilecektir.
Ø Hong Kong Büyük Çin’in,
Singapur ise Asean ülkelerinin giriş kapısıdır.
Türkiye ise Avrasyasıyla, Asya-Pasifikiyle “Bir uçtan bir uca Asya’nın
Avrupa’ya giriş kapısı olmalıdır. Avrupa
ve ABD’ siyle Batı dünyası Türkiye’yi Avrasya ülkelerine giriş kapısı olarak
değerlendirmektedirler. Coca Cola
Avrasya merkezi Türkiye’dedir. Aynı
şekilde Asya-Pasifik ülkelerinin de Avrupa ve Avrasya’nın giriş kapısı
olduğumuz imajı güçlendirilmelidir.
Ø Asya-Pasifik bölgesi ve Çin
gelecek planlarımızda belirgin bir sekilde ön planda tutulmalıdır. Asya-Pasifik Bölgesi ve özellikle Hong Kong
ile Tayvan’ı içine alan Büyük Çin Ekonomik Alanını hedef alan bir pazar stratejisi
belirlenerek çalışmalar bu yönde geliştirilmelidir.
Ø Türkiye Avrasya’da takılıp kalmamalı, Avrasya üzerinden
Asya-Pasifik’e ulaşmalıdır. Türkiye’nin temel ihracat hedefleri Pasifik’in iki
kıyısında yeralan ABD ve Asya ülkelerine yönelik olmalıdır.
Ø Asya-Pasifik bölgesindeki
tüm ülkelerin ticari, ekonomik ve politik gelişmeleri yakından takip edilerek,
Türkiye’nin bu bölgeye yönelik satışları ve dolayısıyla etkinliği arttırılmalı;
bölgeye yönelik iddialı ihracat hedefleri tespit edilmelidir.
Ø Pazarlamada Anahtar Ülkeler
kavramına ilaveten, Pazarlamada Anahtar Bölgeler kavramı getirilerek,
Asya-Pasifik bölgesi bu kapsamda değerlendirilmeli ve Türkiye’nin ihracat
yaptığı ilk 5 ülke arasında Asya-Pasifik bölgesinden 1 ülke; ilk 10 ülke
arasında 2 ülke, ilk 15 ülke arasında ise 3 ülkenin yer alması hedeflenmelidir.
Ø Asya-Pasifik bölgesinde 5
milyar doların üstünde 3 ülkeye; 10 milyar doların üstünde önce 1 ülkeye ve
ardından 2 ülkeye ihracat hedeflenmelidir.
Ø Ciddi ve kapsamlı pazarlama
araştırmaları yapılarak bölge ülkelerinin pazar yapıları derinliğine tespit
edilmelidir.
Ø Ticaret Müşavirlikleri
güçlendirlmelidir. Çin'in hızla gelişen kıyı bölgelerindeki üç veya dört
şehirde Ticaret Müşavirlikleri açılmalıdır.
Ø Temsilcilik ofisleri teşvik
edilmelidir. İtalya’nın Çin’de 180
temsilcilik ofisi vardır. Kobi'
ler için ortak üretimden ortaklığa kadar işlere büyük imkanlar var. Birleşip
Hong Kong' da temsilcilik açabilirler.
Ø Ürün çeşitlendirmesine
gidilmelidir. Büyük Çin Alanında yeralan
ülkelere ihracatımızın %80 ini demir-çelik ürünleri teşkil etmektedir.
Demir-çelik ürünleri hariç tutulduğunda Türkiye vet Yunanistan'ın Hong Kong'a
ihracatı ne yazık ki aynı değerdedir.
Ø Asya Pasifik
Araştırmalar Vakfı kurulmalıdır.
Ø Japonya, Singapur,
Malezya, Tayland, Pakistan ve Hindistan'a THY tarafından gerçekleştirilen
direkt havayolu seferleri ihracatçılarımız açısından büyük bir avantaj olarak
değerlendirilmelidir. Ticareti başlatmak ve geliştirmek için bu büyük bir
olanaktır.
Ø Türkiye, bölgedeki işbirliği
çerçevesiyle ve şimdiden alınacak tedbirlerle Bir Uçtan Bir Uca Asya'daki gelişmeyi birlikte yaşayarak
Asya-Pasifik alanına doğru hareketlenmeli ve Avrupa-Asya Pasifik alanındaki
boşluğu doldurma rolünü üstlenmelidir.
Ø Asya-Pasifik bölgesine Türk basınının da ilgisi çok yetersiz bir
düzeydedir. İlgi ancak resmi ziyaretlerin yapıldığı dönemlerde bölgeyi ziyaret
eden gazetecilerin ilettikleri haber ve röportajlarla sınırlı kalmaktadır. Türk
gazetelerinin Asya-Pasifik ülkesinde
bürosu bulunmamaktadır. Türkiye ne yazık ki Asya-Pasifik'i yeterince tanımamakta
ve bölgede de tanınmamaktadır. Türkiye'de konu ile ilgili literatür çok sınırlı
olup, 1990'lı yıllarda yayımlanan Sayın Cem
Kozlu ve bilhassa Sayın Mehmet
Öğütçü'nün öncü kitaplarının dışında bir çalışmaya rastlanmamaktadir.
Ø Türk iş dünyası Avrupa,
Rusya ve diğer BDT pazarları, biraz da Azerbaycan ve Türk Cumhuriyetleri ile
ilgileniyorlar. İşadamlarının
Asya-Pasifik pazarları ile ilgileri ise ihraç olanklarını araştırmaktan çok
tekstil ağırlıklı ucuz mal temini ile ilgilidir. Halbuki Asya-Pasifik’te büyük pazarlar var ve
hiçbir ihracat gayretimiz yok. Bu
pazarlara biran önce girmek için tüm yolları denemek zorundayız.
Ø Vizyonsuzluk konusunda Sayın
Cem Kozlu’nun aşağıda yeralan
tespitine katılmamak elde değil. “Hep
özel sektörün dinamizminden bahsediyoruz.
Özel sektör devamlı vizyonları yok diye politikacıları eleştiriyor. Özel sektör bakıyoruz, daha tekstil ve
turizmin ötesinde bir vizyon sergilemiş değil.
Kaç tane büyük holding, kaç tane işadamı var… En büyük 4 – 5
holdingimizi ele alın. Kaç tanesi 2-3
milyar dolarlık ihracat yapıyor. O
bakımdan bu vizyon eksikliğinin yalnızca siyasilerde olduğu kanaatinde
değilim. 1980’li yıllara kadar içine
kapalı yaşamak ve korumacılığın rehavetinden ötürü özel sektörde de vizyon
eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu böyle
gitmez. Çünkü tekstili bizden daha ucuza
yapacak 1.5 milyarlık, milyarlık, Çin, Bengladeş var”
Ø Önümüzdeki yüzyılın merkez
eksenini teşkil edecek olan Asya'nın,
Türk devletinin ve aydınının değerlendirmelerinde şimdiki uzak konumundan yakın
algılama içerisine çekilmesi ve Asya algılamasının sadece Türk Cumhuriyetleri ile sınırlı
kalmayıp, Avrasya ve Asya-Pasifik'in
bütün alt bölgeleriyle birlikte değerlendirilmesi çabalarına hız verilmesi
hedefi doğrultusunda Asya-Pasifik ile ilgili olarak Türk basını Asya-Pasifik
özel sayfaları yayınlamalıdır.
Ø Büyük Atatürk’ün gösterdiği
doğrultuda terakkiye ve refaha müteveccih vuku bulacak olan Şark Milletlerinin
yeniden doguşuna “Akdeniz’den Pasifik’e” kadar ortak olarak ve Avrasya’daki Türk
Cumhuriyetleri ile gerçeklestirdiğimiz stratejik ticaret ortaklıklarını
Asya-Pasifik ülkeleriyle de tesis etmek suretiyle benzer ticaret artışlarını
hedeflemeliyiz. “Türk dış ticaretinin stratejik yaklaşımlarla geliştirilmesi ve
özellikle Asya-Pasifik’e doğru yönlendirilmesi” öncelikli bir hedef olarak
tespit edilmelidir.
Aksi takdirde, Asya’da oluşmakta olan ve
oluşabilecek karşı eksenlere kardeşlik ilişkisi içinde olduğumuz ülkelerin de
katıldığını görmek fazla zaman almayacaktır.
Levent Ağaoğlu
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder