1000 yılı aşkın İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait halihazırdaki kaynak ve envanter kısıtlarının aşılarak, ortaya çıkarılması yönünde, Prof Dr İhsan Fazlıoğlu 2014, 2015, 2016 yıllarında 3 kitap yayınlamıştır.
Muhtelif zamanlarda kaleme alınmış altı makaleden oluşan bu kitap işte bu soruların yanıtı için genel bir çerçeve çizmeye, bir kılavuz oluşturmaya çalışıyor.
Çizelgeler (Türk Felsefe-Bilim Tarihi'nin Seyir Defteri)
Selçuklu Osmanlı Çizgisi Felsefe Bilim Tarihi
Ancak biz burada bazı sahalara ilişkin, Selçuklu-Osmanlı çizgisinde hayat bulan felsefe-bilim tarihinin içeriğini geriye doğru ekteki şemalarla göstermeye çalıştık.
Elbette bu şemalar, henüz bilgin ve eser seviyesinde bile dökümü tam anlamıyla çıkartılmamış bir medeniyet için eksiktir.
Bu eksiklikler, ancak, bir tarih ve medeniyet perspektifi ile bir felsefe-bilim teorisi içerisinde olmak, yetiştikleri hayat küresinin muhtevası dikkate alınmak kaydıyla araştırmaların belirli bir mesafe kat etmesiyle tamamlanacaktır.
Çizelge Şemaları için bkz ss.111-121
Derin Yapı:
İslam medeniyetinde tarihi süreç içinde, siyasi iktidarların değişmesine karşın ulemanın yüklendiği bir ilmi süreklilik söz konusudur. Söz konusu ilmi süreklilik İslam medeniyetindeki hem hayat görüşü hem de dünya resmi kavramlarındaki sürekliliğin de temelini oluşturur.
Ancak derin-yapıdaki bu süreklilik, aynı zamanda nazari ve istidlali yöntemlerle üretilen kavram ve yargılardaki değişim ve oluşumların da nedenidir. Değişik zamanlarda kaleme alınan bu çalışma, hem İslam-Türk felsefe-bilim tarihindeki derin-yapının nazari ve istidlali kavram ve yargı uzayında yaşadığı değişim ve oluşumları tarihi bağlamı içinde ele alıyor, hem de gelecekte İslam hayat görüşü çanağında yeniden üretilecek felsefe-bilim bakış-açılarının nazari ve istidlali kavram ve yargı imkanlarına tarihi deneyimi yorumlayarak işaret ediyor.
Bir anlam varlığıdır insan; yeryüzünde de ancak anlamlandırabildiği ölçüde vardır. Anlamlandırmak ise büyük oranda çevremizde olup bitenleri açıklamak, çözümlemek ve anlamak-ile mümkündür.
Nazari Ufuk:
Bir anlam varlığıdır insan; yeryüzünde de ancak anlamlandırabildiği ölçüde vardır. Anlamlandırmak ise büyük oranda çevremizde olup bitenleri açıklamak, çözümlemek ve anlamak-ile mümkündür.
Açıklayamadığımız ve çözümleyemediğimiz olgu ve olayları anlayamayız; anlayamadıklarımızı da anlamlandıramayız; anlamlandıramadığımız içinde ad yani sınır koyamayız; sınır koyamadığımız içinde tanımlamayız; tanımlayamadığımız için de idrak edemeyiz, yani olgu ve olayları kendi süreçleri ve örüntüleri içinde yakalayamayız.
Her şey kendini bize müphem, belirsiz, puslu ve birbirine girgin, karışık bir biçimde verir; zihnimiz karışır aklımız dolaşır. Bu nedenle okuduklarımızı öğrenmek, öğrendiklerimizi düşünmek, düşündüklerimizi de bilmek zorundayız.
- (2014) Fazlıoğlu İ. , "Kayıp Halka: İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Anlam Küresi", Papersense, 2014
- (2015) Fazlıoğlu İ. , "Derin Yapı, İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Kavram Çerçevesi", Papersense, İSTANBUL, 2015
- (2016) Fazlıoğlu İ., "Nazari Ufuk: İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Zihin Penceresi", İSTANBUL, 2016
Bu eserlerle Felsefe-Bilim Tarihimizin;
- Anlam Küresi,
- Kavram Çerçevesi,
- Zihin Penceresi
Eserlerde en çok referans verilen düşünürler de ayrıca aşağıda listelenmiştir.
..............................................................
İÇİNDEKİLER
Kayıp Halka: - Kayıp Halka. [“İçindekiler” için linkindeki sayfanın solundaki “ İç Sayfalara Gözat”ı lütfen tıklayınız.)
- Derin Yapı. [“İçindekiler” için linkindeki sayfanın solundaki “ İç Sayfalara Gözat”ı lütfen tıklayınız.)
- Bu topraklarda bizim mensup olduğumuz kültür nasıl bir nazarî düşünce tecrübesi yaşamıştır?
- Bu kültüre mensup insanlar ne düşünüyorlardı, nasıl düşünüyorlardı, niçin düşünüyorlardı?
- Başka bir deyişle, ne tür soru ve sorunlara sahiplerdi; dertleri ne idi; bu sorunları, dertleri nasıl kavramsallaştırıyorlardı; hangi yöntemleri kullanıyorlardı ve çözümlerini üretirken ne tür bir kendilik bilincinin içinde hareket ediyorlardı?
Muhtelif zamanlarda kaleme alınmış altı makaleden oluşan bu kitap işte bu soruların yanıtı için genel bir çerçeve çizmeye, bir kılavuz oluşturmaya çalışıyor.
Çizelgeler (Türk Felsefe-Bilim Tarihi'nin Seyir Defteri)
Selçuklu Osmanlı Çizgisi Felsefe Bilim Tarihi
- Kelami Çizgi
- Hikemi Meşşai Çizgi
- İrfan-i Nazari Çizgi
- İşraki Çizgi
- Riyazi Çizgi
Ancak biz burada bazı sahalara ilişkin, Selçuklu-Osmanlı çizgisinde hayat bulan felsefe-bilim tarihinin içeriğini geriye doğru ekteki şemalarla göstermeye çalıştık.
Elbette bu şemalar, henüz bilgin ve eser seviyesinde bile dökümü tam anlamıyla çıkartılmamış bir medeniyet için eksiktir.
Bu eksiklikler, ancak, bir tarih ve medeniyet perspektifi ile bir felsefe-bilim teorisi içerisinde olmak, yetiştikleri hayat küresinin muhtevası dikkate alınmak kaydıyla araştırmaların belirli bir mesafe kat etmesiyle tamamlanacaktır.
Çizelge Şemaları için bkz ss.111-121
Derin Yapı:
İslam medeniyetinde tarihi süreç içinde, siyasi iktidarların değişmesine karşın ulemanın yüklendiği bir ilmi süreklilik söz konusudur. Söz konusu ilmi süreklilik İslam medeniyetindeki hem hayat görüşü hem de dünya resmi kavramlarındaki sürekliliğin de temelini oluşturur.
Ancak derin-yapıdaki bu süreklilik, aynı zamanda nazari ve istidlali yöntemlerle üretilen kavram ve yargılardaki değişim ve oluşumların da nedenidir. Değişik zamanlarda kaleme alınan bu çalışma, hem İslam-Türk felsefe-bilim tarihindeki derin-yapının nazari ve istidlali kavram ve yargı uzayında yaşadığı değişim ve oluşumları tarihi bağlamı içinde ele alıyor, hem de gelecekte İslam hayat görüşü çanağında yeniden üretilecek felsefe-bilim bakış-açılarının nazari ve istidlali kavram ve yargı imkanlarına tarihi deneyimi yorumlayarak işaret ediyor.
Bir anlam varlığıdır insan; yeryüzünde de ancak anlamlandırabildiği ölçüde vardır. Anlamlandırmak ise büyük oranda çevremizde olup bitenleri açıklamak, çözümlemek ve anlamak-ile mümkündür.
Nazari Ufuk:
Bir anlam varlığıdır insan; yeryüzünde de ancak anlamlandırabildiği ölçüde vardır. Anlamlandırmak ise büyük oranda çevremizde olup bitenleri açıklamak, çözümlemek ve anlamak-ile mümkündür.
Açıklayamadığımız ve çözümleyemediğimiz olgu ve olayları anlayamayız; anlayamadıklarımızı da anlamlandıramayız; anlamlandıramadığımız içinde ad yani sınır koyamayız; sınır koyamadığımız içinde tanımlamayız; tanımlayamadığımız için de idrak edemeyiz, yani olgu ve olayları kendi süreçleri ve örüntüleri içinde yakalayamayız.
Her şey kendini bize müphem, belirsiz, puslu ve birbirine girgin, karışık bir biçimde verir; zihnimiz karışır aklımız dolaşır. Bu nedenle okuduklarımızı öğrenmek, öğrendiklerimizi düşünmek, düşündüklerimizi de bilmek zorundayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder