"avrupaya talebe gönderilmeye başlandı"
http://www.kitapyurdu.com/kitap/paris-gozlemleri/1287.html
osmanlı avrupa'ya öğrenci gönderilmesi
osmanlı avrupa'ya talebe gönderilmesi
http://ekonomi.dunyabulteni.net/yazar/mahmut-cetin/12892/devsirilemeyen-turk-oktay-sinanoglu
"Batılılaşma Girdabında Kaybolan Nesiller
Talebelerin gönderiliş amaçlarını ve hedeflerini bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda, eğitim, bilim, kültür ve sanat yönünden “modernleşmeye” katkıda bulundukları; sanayi ve teknoloji sahasında ülkenin kalkınmasına nispi anlamda yardımcı oldukları söylenebilir.
Ancak, Prof. Adnan Şişman ve Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun da temas ettikleri gibi böylesi hayatî maksatlarla gönderilen talebelerin, başına geçtikleri eğitim ve bilim müesseselerinin, araştırmaya dayalı yeni bilgiler üretmesi, modern manada yerli bilim geleneğinin temellerinin atılması ve ülkede, Batı’yı ayağa kaldıran “ilmî zihniyetin” teşekkülü yolunda kayda değer bir teşebbüste bulunmadıkları da acı bir gerçektir.
II. Meşrutiyet Dönemi’nin ve Darü’l-muallimîn Mektebi’nin ünlü eğitimcilerinden Mustafa Satı Bey, 4 Temmuz 1910 tarihinde Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye sunduğu raporda, Avrupa’ya öğrenci gönderme
http://www.kitapyurdu.com/kitap/paris-gozlemleri/1287.html
osmanlı avrupa'ya öğrenci gönderilmesi
osmanlı avrupa'ya talebe gönderilmesi
http://ekonomi.dunyabulteni.net/yazar/mahmut-cetin/12892/devsirilemeyen-turk-oktay-sinanoglu
bir de abd'de okuyup abd'yi anlatan oktay sinanoğlu örneği var.
"Batılılaşma Girdabında Kaybolan Nesiller
Talebelerin gönderiliş amaçlarını ve hedeflerini bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda, eğitim, bilim, kültür ve sanat yönünden “modernleşmeye” katkıda bulundukları; sanayi ve teknoloji sahasında ülkenin kalkınmasına nispi anlamda yardımcı oldukları söylenebilir.
Ancak, Prof. Adnan Şişman ve Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun da temas ettikleri gibi böylesi hayatî maksatlarla gönderilen talebelerin, başına geçtikleri eğitim ve bilim müesseselerinin, araştırmaya dayalı yeni bilgiler üretmesi, modern manada yerli bilim geleneğinin temellerinin atılması ve ülkede, Batı’yı ayağa kaldıran “ilmî zihniyetin” teşekkülü yolunda kayda değer bir teşebbüste bulunmadıkları da acı bir gerçektir.
II. Meşrutiyet Dönemi’nin ve Darü’l-muallimîn Mektebi’nin ünlü eğitimcilerinden Mustafa Satı Bey, 4 Temmuz 1910 tarihinde Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye sunduğu raporda, Avrupa’ya öğrenci gönderme
işlemindeki yanlışlıkları sert bir şekilde eleştirmiştir. Öğrencilerin Avrupa’ya amaçsız ve programsız şekilde gönderilmesi, temel bir problem olarak 1910’da tartışma konusu olmuştur.
Japonya, Güney Kore ve Çin gibi ülkeler yurt dışına öğrenci göndererek, ilim ve teknolojide belirli seviyelere kısa zamanda geldikleri halde; Osmanlı (ve akabinde Türkiye), Batı’nın ilmini ve teknolojisini alma ameliyesini neden başaramamıştı?
Muhammed İkbal bunu, Doğu insanının/Müslüman dünyanın Batı’ya eziklik ve aşağılık duygusu içerisinde yaklaşmasına ve tam manasıyla anlayamamasına; dolayısıyla kalkınma hamlesinin sathi ve üstünkörü olmasına bağlamıştır.
Aslında, Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Gündüz’e göre Avrupa’ya ilk gönderilen öğrenciler, psikolojik bir rahatlık ve özgüven duygusu içindeydiler. Üstelik getirecekleri bilgi ve teknolojinin sadece Avrupalıların gayretiyle meydana gelmediği; şekillenmesinde Müslümanların katkısının da büyük olduğu inancı ve şuuru ile hareket ediyorlardı. Bilhassa Tanzimat Dönemi’nde bu anlayış ve şuur bozulmaya yüz tutmuştur.
Ne yazık ki, tahsile gönderilen öğrenciler daha çok Avrupa kültürünün ve yaşantısının ülkeye taşınmasına, “kültürel batılılaşma” ve “taklitçilik hastalığına” aracılık etmekten başka bir işe yaramamışlardır.
II. Meşrutiyet Dönemi sadrazamlarından Said Halim Paşa’nın kanaati de aynıdır: “Tahsil için veya sefaret vazifesi ile memur olarak Batı memleketlerine giden gençlerden, ecnebi ahlak ve yaşayışını benimsemiş olarak dönenler pek çoktu.”
Bu noktada talebelerin, “Batıcı” diplomat, asker-sivil bürokrat ve aydın tipinin/zümresinin oluşumuna öncülük ettiklerini; (Mehmed Emin Âli Paşa, Mehmed Namık Paşa, Ahmed Vefik Paşa gibi üst düzey bürokrat ve devlet adamının) yeniliklerde motor görevi üstlenerek Tanzimat, Meşrutiyet ve hatta Cumhuriyet Dönemlerinin kapılarını açtıklarını; 19-20. yüzyıl Batılılaşma anlayışları ve hareketlerinin şekillenmesine önayak olduklarını ileri sürebiliriz.
Netice itibariyle talebe gönderme tatbikatının büyük ölçüde devletin, boşa yatırım yapmasına ve ülkesine, milletine, dinine, kültür ve medeniyetine yabancılaşan, “kayıp nesillerin” sayısının artmasına katkıda bulunduğunu savunmak mümkündür." http://somuncubaba.net/dergi/ 203-sayi/osmanlinin-avrupaya- gonderdigi-talebeler/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder