GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ
“İlk düşünürümüz Bilge Tonyukuk’a (646-726) minnetle”
13 Şubat 2018
“O da; ABD’nin Suriye’nin kuzeyine
yönelik projesinden neden geri atmamaktadır? Çünkü bu proje uzun dönemdir
hazırlık aşamasındadır. Çünkü bu proje;
ABD’nin İsrail’in güvenliğini ve dolayısıyla ABD çıkarlarını Ortadoğu’da daha
az maliyetli, daha az zahmetli olarak yerleşik hale getirerek, ABD için Pasifik
stratejisine gözü arkada kalmadan yoğunlaşmasına katkı sunacak. Buna göre yapılmak istenen tıpkı İsrail gibi bölgede yeni
bir garnizon devletçiği üretmektir. Bunun etnik bir kimlikle anılması
aldatıcıdır. Kurgulanan yapı; sunidir, kukla işlevlidir, mazlum halkların
refahı ve mutluluğunu gözetmeyendir, zengin ve bereketli topraklara göz koyma
girişimidir.”. http://www.aksam.com.tr/yazarlar/prof-dr-yasar-hacisalihoglu/emperyalizme-karsi-ic-cepheyi-tunc-haline-getirmek-c2/haber-707349
“Artık oyalama kabilinden vaatler
değil, somut adımlar görmek gerekiyordu. Çavuşoğlu, Tillerson’dan bu yönde
taleplerde bulunacaklarını, ilişkilerin düzelme ile tamamen bozulma ayrımına
geldiğini ifade etti.”. http://www.aksam.com.tr/yazarlar/markar-esayan/abd-ile-yol-ayriminda/haber-707343
“Kitap diplomasisi de bunlardan
birisiydi. Batılı akademik kurumların
oryantalist bakış açısıyla ürettikleri bilgiyi adeta sömürgeciliğin keşif kolu
olarak kullanmasına karşılık, Sultan Abdülhamid de, bilgi-iktidar ilişkisine
yön veren bazı tasarruflarda bulunuyordu. Kitap diplomasisini de bu bağlamda
değerlendirmek mümkün. Nitekim Sultan’ın ABD’deki Kongre Kütüphanesi başta
olmak üzere, İngiltere’deki önemli akademik kurumlara sandıklar içinde kitaplar
gönderdiği bilinmektedir. (Detaylı
bilgi için bkz. H. Anameriç - F. Rukancı, ‘II. Abdülhamid Dönemi Kitap
Diplomasisi’ makalesi). Amerikan Kütüphanesi’ne tahta çıkışından 1884’e kadar
geçen süre içerisinde telif ve tercüme 411 kitabı üç sandık halinde gönderdiği
kayıtlarda mevcuttur. Aynı şekilde okyanus ötesi kurumlardan da içi kitap dolu
sandıklar geliyordu.”. http://www.aksam.com.tr/yazarlar/h-humeyra-sahin/sultan-ii-abdulhamid-ve-kitap-diplomasisi-c2/haber-707333
“- Türkiye’nin et
sorununu çözmek artık radikal yaklaşımlardan geçiyor. Yatırım ortamı özellikle tarım ve hayvancılık
için düzeltilmeli. Arazi tahsisini devlet yapmalı, oyunun kurallarını koyup,
gözetlemeli ve denetlemeli. Girişimcinin sermayesi de büyük olacak, teknoloji ve yenilikleri getirecek
ve buna göre iyi kazanacak. Bankacılar gibi, kazandığı çok
görülmeyecek. İki de bir uygulamalar değiştirilmeyecek. Buraya yerli, büyük
sermaye grupları ve gerekirse uluslararası yatırımcılar davet edilmeli ve
modern büyük hayvan çiftlikleri organize hayvancılık bölgelerinde kurulmalıdır.
Konu acildir. Yoksa ekonomi
batmayacak, ama eti dünyanın iki üç katı daha pahalı yemeye devam edeceğiz.”. http://www.haberturk.com/yazarlar/abdurrahman-yildirim-1018/1835391-ette-buyuk-devrim-yapilmali#
“Faiz nasıl
düşer?
Bütün bu
anlattıklarımız, Türkiye’de bu yüksek faiz-yüksek enflasyon kronik işsizlik
döngüsünün nasıl kırılacağını da ortaya koyuyor. Öncelikle
finans sisteminde yüksek faiz üreten tekelci-oligopol yapıyı kırmak bunun için güçlü reformlar yapmak
gerekiyor.
Tekelleşmiş para
“piyasalarının” alternatifi olarak rekabetçi sermaye piyasalarını ve bu
piyasaların derinliğini oluşturmak gerekiyor.
Kamu bankalarının,
banka sisteminin hastalıklı oligopol “piyasasının” dışında, rekabetçi
fiyatlamaları öne çıkarmaları ve yüksek tekelci karlardan vazgeçmeleri
gerekiyor. Kamunun, her düzeyde
ve her alanda rekabetçi girişim sermayesini, yüksek katma değer üreten
ekonomiyi desteklemesi ve tekelci fiyatlamalardan koruması, piyasa girişlerini
küçükler lehine açması gerekiyor.
Bugün "Masa
başında faizler düşmez” diyenler tam da masa başında yüksek faiz tekeli
oluşturuyorlar, piyasayı reddediyorlar. (İşte faiz lobisi bu anlayışın
toplamıdır.)
Biz ise, bu adımları
atarak, dolayısıyla piyasayı çalıştırarak, tekelci eğilimleri kırarak faizlerin
düşeceğini söylüyoruz.”. http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cemil-ertem/masa-basinda-faizi-kimler-2608948/
“Emlak komisyoncularının aldıkları ücretler tüm dünyada
sorgulanmaya başlandı. Çok yakın gelecekte emlak komisyonculuğunun yerini
internet siteleri alacak. Bu
sitelerde, her türlü isteğinizi karşılayan gayrimenkullerin, her parametresini
bulabileceksiniz. Satışa çıkarılmış bütün gayrimenkullerin değerleme raporu ve
10 yıl boyunca bu gayrimenkule yapacağınız harcama olasılığı incelemesi hazır
olacak. Beğendiğiniz gayrimenkule, istediğiniz mobilyayı yerleştirip,
duvarlarını istediğiniz renge boyayarak, mimari ve mühendislik izinleri
dâhilinde istediğiniz tadilatı yapabileceğiniz bir internet sitesine
kavuşacaksınız. Üstelik komşularınızın kalitesini görebilecek ve internet
üzerinden aynı anda gayrimenkul kredinizi alabileceksiniz. Satın alma işleminiz
de yine internet üzerinden birkaç dakika içinde gerçekleşecek. Demek ki emlak
komisyonculuğu işi geleceğin mesleği değil.”. http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/yaman-toruner/hangi-meslegi-secmeli--2608821/
“Kârının üçte ikisi finansmana giden sanayi, kalkınmaya yeterince destek veremez. Bankası, kullandığı krediyi her an geri
çağırabilir tedirginliğiyle ekonominin çarkları hızlanamaz.
Türkiye ekonomisi bankalar olmadan olmaz. Ama bu zihin yapısındaki bankalarla da olmaz. Ülkenin kalkınmaya, yüksek ve sürdürülebilir büyümeye ihtiyacı had safhadadır. Ateş çemberi ortasında Zeytin Dalı operasyonuyla barışa yol açan Türkiye'nin ekonomisi, sağlam kalmak zorunda.
Bunun gereklerinden biri de faizin böylesine tırmandırıldığı ve kârlılığın bankalara aktarıldığı yapının düzeltilmesidir. Kalkınmaya odaklı ve yatırımı önceleyen zihin yapısında, kalkınma bankacılığı bu yüzden büyüme için şarttır.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2018/02/13/kalkinma-bankasi-buyume-icin-sart
Türkiye ekonomisi bankalar olmadan olmaz. Ama bu zihin yapısındaki bankalarla da olmaz. Ülkenin kalkınmaya, yüksek ve sürdürülebilir büyümeye ihtiyacı had safhadadır. Ateş çemberi ortasında Zeytin Dalı operasyonuyla barışa yol açan Türkiye'nin ekonomisi, sağlam kalmak zorunda.
Bunun gereklerinden biri de faizin böylesine tırmandırıldığı ve kârlılığın bankalara aktarıldığı yapının düzeltilmesidir. Kalkınmaya odaklı ve yatırımı önceleyen zihin yapısında, kalkınma bankacılığı bu yüzden büyüme için şarttır.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2018/02/13/kalkinma-bankasi-buyume-icin-sart
“Amerikan
askerlerinin takdir ettiğim bir özelliği var. Emekli olduklarında empatileri
artıyor ve ne yapılması gerektiğini daha iyi görüyorlar. NATO'nun eski Başkomutanı ve ABD Deniz Kuvvetleri'nden emekli
Oramiral James Stavridis buna bir örnek.
PKK ile YPG'nin aynılığından hareketle Zeytin Dalı Harekâtı'nın haklılığını kabul eden Stavridis, NATO'nun bu operasyonda Türkiye'nin yanında olması gerektiğini söyledi:
"Pentagon tüm kanallarını Türkiye'ye açmalıdır. ABD'nin bölgedeki en büyük stratejik önceliği Türkiye'nin NATO'da kalmasıdır. En basit anlamıyla NATO, Türkiye'nin ayrılmasını kaldıramaz.". https://www.sabah.com.tr/yazarlar/duran/2018/02/13/gerilimde-yeni-asama-ve-stavridisin-uyarisi
PKK ile YPG'nin aynılığından hareketle Zeytin Dalı Harekâtı'nın haklılığını kabul eden Stavridis, NATO'nun bu operasyonda Türkiye'nin yanında olması gerektiğini söyledi:
"Pentagon tüm kanallarını Türkiye'ye açmalıdır. ABD'nin bölgedeki en büyük stratejik önceliği Türkiye'nin NATO'da kalmasıdır. En basit anlamıyla NATO, Türkiye'nin ayrılmasını kaldıramaz.". https://www.sabah.com.tr/yazarlar/duran/2018/02/13/gerilimde-yeni-asama-ve-stavridisin-uyarisi
“Çarpıcı bir veri olan Nobel’i bir yana bırakıp, daha
temelde yatan duruma bir bakalım: Son mevcut verilere göre, dünyadaki
araştırmacıların üçte birinden az bölümünü kadınlar oluşturuyor. Aslına
bakılırsa çağın son görünümü, kadınların üniversite eğitiminde kararlı bir
şekilde yol aldığını ve mezunlar içinde yarıdan fazla sayıya ulaşmayı
başardıklarını söylüyor. Lakin iş bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik
paketi olan STEM eğitimi özeline inince birden değişiyor. Nitekim dünyada STEM
ile ilgili alanlarda kız öğrencilerin varlığı üçte birleri ancak aşıyor. Hatta kendi içindeki kollara göre baktığımızda, hiç favori
görülmeyen, yanına pek yaklaşılmayan disiplinler de göze batıyor.
Üstelik yüksek lisanstan sonraki mertebeye varınca da işin
görünümü farklılaşıyor. Zira anlaşılan o ki; kadınların güçlü lisans ve yüksek
lisans ilgisi, doktora ve özellikle de araştırmacılıkta devam etmek anlamına
gelemiyor. Ve bu kapsamda karşımıza, dünyanın araştırmacı
nüfusunda üçte bire bile ulaşamayan bir kadın varlığı çıkıyor.”. https://www.yenisafak.com/yazarlar/haticekarahan/bilim-ve-kadin-2044396
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder