GÜNÜN
KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ
“İlk
düşünürümüz Bilge Tonyukuk’a (646-726) minnetle”
18 Şubat 2018
“3- Haksızlık yapmamak adına söylemeliyiz ki;
Bunların hepsi hain, hepsi kötü niyetli insanlar değildir.
Çünkü bunların gözlerine takılan at
gözlükleri nedeniyle zihinleri zaptedilmiş, kısırlaştırılmış
ve köreltilmiştir.
Bu nedenle artık onlar özgür ve özgün düşünemezler, vicdanlarının sesini dinleyemezler, merhamet duyamazlar.
Peki onların bu ‘okumuşluğu’ hafifletici bir sebep midir?
Hayır! Aksine ağırlaştırıcı bir sebeptir.”. http://www.aksam.com.tr/yazarlar/huseyin-besli/temel-soru-c2yanlis-cevap/haber-708966
“Türkiye söz konusu
olunca yabancıların taktik bir tercih
yaptıkları görülmektedir:
Türkiye’deki hükümetleri istedikleri doğrultuda siyasetlere zorlamak ve terör
örgütlerine barınma ve sair destekler sağlayarak onları da stratejilerine
destek olarak kullanmak… İşte şaşırılan nokta
da burasıdır. Bilim,
teknoloji, felsefe, hukuk,
yönetsel bilimler, askerlik, ekonomi, finans gibi yüzlerce alanda açık bir
üstünlük ve açık bir gelişmişlik sergileyip de atadan-deden kalma usuller ile
küresel bir dizayn girişiminde bulunmanın anlaşılabilir olması mümkün değildir.
Yabancıların
bilindik metotlar kullanarak Ortadoğu'ya ve sonra tüm dünyaya yeniden şekil
vermeye çabaladıkları açıkça görüldüğü halde bunlara geçmişte maruz kalanların
tekrar aynı oyuna gelmeleri de yine anlaşılabilir olmaktan uzaktır.
Aslında tüm dünyaya
şunu söylemek gerek: Dünya her zaman küreseldi, bundan sonra da hep küresel
olacaktır. Akıllar ve gönüller de küresel olursa küresel bir paniğe gerek
yoktur.”. http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/kuresel-panik-yogunlasirken-2-852471
“Bu savaş sırasında ABD’ye kök söktüren Vietkong
ordusunun en önemli gücü, yeraltına kurdukları tüneller ağıydı.
Bu ağla Amerikan birliklerine sürpriz saldırılar düzenliyor, bu
ağla saklanıyor, yeraltında yaşayıp yerüstünde ABD’lilere saldırıyorlardı.
ABD yıllarca bu yeraltı ağıyla uğraştı ama çözemedi.
Şimdi belli ki, ABD’li PKK danışmanları, PKK ile el ele
verdikleri Afrin’de ve Münbiç’te ve muhtemelen Suriye’nin kuzeyindeki tüm
stratejik bölgelerde bu şekilde yeraltı ağları inşa etmişler.
Vietnam’da elde ettikleri acı tecrübeyi, Türkiye’ye karşı
kullanmak için strateji geliştirmişler.
Ama arada kocaman bir fark var.
Vietnamlılar o tünelleri elleriyle, emperyalistlere karşı
kazmışlardı.
Suriye’de ise emperyalist güçler tarafından “inşa
edilmiş” ve PKK’lılara tahsis edilmiş tüneller var.
Vietnamlılar, onurlu insanlardı, birilerinin taşeronu olarak
değil, özgürlükleri için savaşıyorlardı.
PKK’lılar ise parayı veren kim ise onun için savaşıyorlar.
Bu yüzden de Vietnam’daki tünellere ABD gömüldü.
Burada ABD’nin yaptırdığı tünellere ise PKK gömülüyor.”. http://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/1842537-abdden-vietnam-taktigi
“Şaşırtıcı şekilde “Sürdürülebilirlik
Endeksi” şirketlerinin yönetim kurullarında kadın üye
oranı ise yüzde 12.6 ile genel
ortalamanın altında kalıyor.”. http://www.haberturk.com/yazarlar/serpil-yilmaz-2155/1842507-kadinlar-yonetmesin-hakim-ortagin-keyfi-kacmasin
“Kilo başına ihracat gelirine
dikkat çekti:
- Kilo başına ihracat gelirimiz ortalama 40-50
Euro dolayında. Bazı ürünlerde 70 Euro’ya kadar çıkıyor. Türkiye’nin kilo
başına ihracat gelirinin 1.4 dolar olduğu düşünülürse, sağladığımız katma değer
daha iyi anlaşılır.
21-22 milyon Euro’luk ciroyla Avrupa’da ilk
5’e, dünyada ilk 7’ye girmek...
Şirket “küçük ölçekli” ama
yakaladığı başarı büyük değil mi?”. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/vahap-munyar/sizdirmazlik-satiyor-kilo-basina-ihracati-70-euroyu-buluyor-40745401
“Amerika’da
silahlı ölüm oranı İngiltere’nin 30 katı. En son
verilere göre günde 30 kişi silahlı bir saldırı sonucu hayatını yitiriyor. Her
gün 30 kişi! Ve ortalama olarak her iki ayda bir çift haneli toplu ölümlerle
sonuçlanan saldırılar gerçekleşiyor. Bunun temel nedeni silaha ulaşmanın önünde hiçbir engelin
olmaması. Silah satın almak için herhangi bir markete gidip birkaç yüz dolar
vermeniz yeterli. Bir laptop parasına makineli tüfek almak ve bir seferde
onlarca kişiyi öldürmek mümkün.”. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/selcuk-sirin/silah-varsa-patlar-40745410
“Islahat
Fermanı ilk safhada Mehmed Emin Ali Paşa ve Reşid Paşa grupları arasında bir
münakaşa yarattı. Bugüne kadar da tarih yazımında devam eden “kaçınılmazlık”
veya “gaflet” eseri diye tartışılan ama mutlaka Türkiye’nin çağdaş tarihi için de etkili bir
metin olduğu gerçektir.”. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/kiskactaki-ferman-islahat-40745405
“Çünkü Vahabi
zihniyeti batılı tarafından yerleştirilmiş. Bu zihniyette de İslam’la hiç
alakası olmayan inançlar getirilmiş. Bugün nasıl hıristiyanlık kilise dini
olmuşsa, Vahabiler de o çeşit bir din oluşturdular. Suudi Arabistan halkı
değil, ama idareler, politikalar hep yanlış yönde yönlenmişler. Dolayısıyla
krallık oradan oluşmuş yoksa yoktur öyle bir şey. Biliyorsunuz orayı uzun süre
Osmanlı idare etmiş. Osmanlı’da, ‘Ben Peygamber’in hizmetçisiyim’ diyen
padişahlar var.”. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/can-aydogmus/vahabi-zihniyeti-bati-tarafindan-yerlestirilmistir-cemalnur-sargut-2-bolum-40745429
“Tarih ve dünya politikası üstüne yapılan
çalışmalar bize kriz tırmandırmanın, muhatabınızı karar vermeye, seçim yapmaya
zorlamanın riskli ama aynı zamanda etkili bir yöntem olduğunu ortaya koyuyor.
Uluslararası ilişkiler öğretisinde bu konuda yapılmış pek çok araştırma mevcut.
“Brinkmanship” ve kriz yönetimi daha fazla risk alabileni, alabileceğini
göstereni mükafatlandırıyor, başarıya ulaşmasına, istek ve beklentilerini kabul
ettirmesine yardımcı oluyor.
Türkiye de bunu yaptı ve esasen iki yıldan
fazla bir süredir sorunlu olan ilişkilerini normalleştirmesi için muhatabına
baskı uyguladı. Baskının içeriğini, yöntemini beğensek de beğenmesek de başarı
kazandı. Şimdi sıra başarının
pekiştirilmesinde, kalıcı hale gelmesinde. Bu da başka bir yöntemin
denenmesini, gönüllerin kazanılmasını, Türkiye’nin yumuşak gücünün
kullanılabilir hale getirilmesini gerektiriyor. Almanya ile geliştirilen “modus
operandi” Amerika olan ilişkilere de örnek olabilir…”. http://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/normallesmeye-dogru-6239
“Kolsuz Agop’tan hayat bilgisi dersi
Bu hafta sessiz sedasız ayrıldı aramızdan
Prof. Dr. Agop Kotoğyan. Ders niteliğinde büyük bir
hikaye yazdı hayatlarımıza.
Alanının duayenlerindendi. “Efsanevi” sıfatının en fazla yakıştığı bir doktor…
Zaman zaman üstesinden gelemediğimiz şeylerin isyanını üstlenen derimiz, onun
dehasında, tek kolunun şefkatinde şifa buldu.”. http://www.milliyet.com.tr/kolsuz-agop-tan-hayat-bilgisi-dersi/filiz-aygunduz/pazar/yazardetay/18.02.2018/2612004/default.htm
“‘İyi doktor’ manifestosu
Samatyalı tek kollu çocuk
büyüdü, annesinin dediği gibi çok çalıştı. Türkiye’nin en sevilen, alanının
duayeni bir doktor oldu. “Efsanevi” sıfatının en fazla yakıştığı ve anlamına
değer katıldığı bir doktor… Bu hafta da, ikinci evi Cerrahpaşa’da sessiz sakin ayrıldı aramızdan. Hayatı, meslektaşlarına örnek olacak bir ‘iyi doktor’
manifestosuydu başlıbaşına… Hastaları ve onu
tanıyanlar için de, kendine acıma kolaycılığına kaçmadan, inandığı yolda
yürüyerek, tek kolla bile olsa başarı dağının zirvesine çıkabilecek kudrette
çok özel bir rol modeldi.
Toprağı bol olsun…
Başucundan, muayenehanesindeki kuş cıvıltıları hiç eksik olmasın…”. http://www.milliyet.com.tr/kolsuz-agop-tan-hayat-bilgisi-dersi/filiz-aygunduz/pazar/yazardetay/18.02.2018/2612004/default.htm
“Farklılık, kalite, lezzet ve
tanıtım
TÜRYİD’in amacı,
Türkiye’de gastronomi sektörünün özgürlüğünü ve çeşitliliğini koruyarak,
ekonomik bir sektör olarak güçlenmesi ve döviz getirisi giderek artan bir
sektör olarak öne çıkması.
Sakıp Sabancı derdi
ki, “Ağam dünyanın en lezzetli aşını pişirmişsin. Doğru dürüst tabağa koyarak,
doğru dürüst bir sofrada müşteriye sunamazsan, kimin haberi olur? Neye yarar?”
TÜRYİD’in arayışı,
Türkiye’nin gastronomi varlığını geliştirmek, tanıtmak, ekonomik değerini
arttırmak. Başkaları bunu nasıl yaptılarsa biz de yapacağız. Birilerinin, sivil toplum kuruluşları ile kamu kuruluşlarının el
ele vererek gelişmenin yolunu açmaları gerekiyor.”. http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gungor-uras/20-milyar-dolarlik-turk-yemegi-2612089/
“Su, gübre ve tohum ile toprağın ilişkisini, kendinden öncelikler
bir şekilde kurmuş diye, bu bilginin üzerine yenisini eklemek, aklımıza dahi gelmiyor.
Yılın 7 ayını beslediği karasığır için harcayan çiftçi, daha az zamanda daha fazla süt alabilmek için, başkalarının ürettiği bilgiden yararlanabileceğini düşünemiyor.
Değişen şartlar
içinde ortaya çıkan yeni sorunlarla baş edebilmek için, bilginden
yararlanabileceğimize dair "refleksimiz"
yok. Her ne iş yapıyor olursak olalım, o işi "mükemmelleştirmenin" bilgiden geçeceğine
inanabilsek, gerisi geliyor.
Ürettiği ürünün
doğasından ve pazardaki rekabetten bunalan bir işadamının yakınmasını
hatırlıyorum. Söylediği, artık yer demirgök bakır olduğu ve bu işin sonunun geldiğiydi.
Oysa işinin
tıkandığı noktayı aşmada, araştırma, geliştirme, bilgiye
dayalı karar üretme süreçlerini
oluşturabilirdi.
Burada dikkatimi çeken,
genel refleksin, "söylenme" ve "sızlanma" yüzünden, "bilgiye" akamadığıdır.
Bir başka bilgisizlik türü de "bilgiyi yanlış tanımlamaktan" kaynaklanıyor. Bilgi
teknolojileri modası başladığından beri, ortalıkta "bilgi yönetimi" diye bir geyik dönmeye başladı.
Oysa ortada bilgiden çok
bilgisizlik varsa, mevcut sistemlerinizle, bilgisizliği örgütlersiniz. Bugün Türkiye'de pek çok kurum,
yukarıdaki tanımı doğrulayan laboratuvar gibi. Müzmin sorunlarımızın ortak paydasında hep
aynı eksik yatıyor; ilgisizlik, özellikle bilgiye ilgisizlik...”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2018/02/18/ilgisizlik-bilgisizlik
“Başbakan Aleksis Çipras'ın tarihî
deyimler üzerinde tekel oluşturma ile komşularına yayılmacı emelleri olmadığı
garantisini veren bir devletin isminde coğrafî bir bölgeye atıf yapmasına
itirazın anlamsızlığını vurgulayan açıklamaları Atina ve Selânik ve diğer
şehirlerde meydanlara yürüyen yüz binler tarafından "ihanet" olarak yaftalanmıştır.
Kamuoyunda yaygın destek bulan bu yaklaşım, dozu kaçırılan "tarih araçsallaştırması"nın yol açabileceği neticeleri gösteren ilginç bir örnektir.
Aşılanan "tarih şuuru"nun yüksek dozu, Mikis Theodorakis'in Sintagma Meydanı'nda hatırı sayılır bir bölümünü Altın Şafak destekleyicilerinin oluşturduğu yüz binler tarafından çılgınca alkışlanması benzeri sahneleri yaratan toplumsal histerileri tetikleyebilmektedir.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/02/18/tarihin-asiri-aracsallastirilmasi-makedonyanin-adi
Kamuoyunda yaygın destek bulan bu yaklaşım, dozu kaçırılan "tarih araçsallaştırması"nın yol açabileceği neticeleri gösteren ilginç bir örnektir.
Aşılanan "tarih şuuru"nun yüksek dozu, Mikis Theodorakis'in Sintagma Meydanı'nda hatırı sayılır bir bölümünü Altın Şafak destekleyicilerinin oluşturduğu yüz binler tarafından çılgınca alkışlanması benzeri sahneleri yaratan toplumsal histerileri tetikleyebilmektedir.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/02/18/tarihin-asiri-aracsallastirilmasi-makedonyanin-adi
“En başından
beri ABD'nin grand stratejisi/temel politikası, Suriye'yi Balkanlaştırarak
parçalamak ya da Somalileştirerek kaosa terk etmekti. Unutmayalım ki
Balkanlaştırma, 'böl ve yönet' diye bilinen üç asırlık en etkili Anglo- Sakson işgal anlayışıdır.
Suriye'de
rejim değişikliğinden öte hep bir harita değişikliği mücadelesi veren ABD
yönetimi, Esad'ın kırmızı çizgileri aşmasına ses etmedi. Dolayısıyla Suriye'ye müdahaleyi ağırdan alan ABD'nin 'ağırlık verdiği' asıl mesele,
etnik ve dini fay hatlarının derinleşmesiydi.
***
ABD'nin
2013'te devreye soktuğu 'kuzeyde Kürtler, güneyde Dürziler, Batı kıyılarında Nusayriler ve doğuda Sünniler' şeklinde dörde bölünmüş bir Suriye, öncelikle İsrail'in kuzey sınırlarının güvencesi açısından
hayati önemdeydi. Ayrıca siyasal yapısı parçalanmış bu Suriye, tıpkı Irak gibi
gelecekteki bölgesel güç mücadelelerinin yeni lokomotifi olacaktı.
Bu yolla başta Türkiye olmak üzere Lübnan, Irak, Ürdün ve İran, bölünmüş Suriye'den gelen jeo-politik basınçla tehdit edilecekti.
Bu yolla başta Türkiye olmak üzere Lübnan, Irak, Ürdün ve İran, bölünmüş Suriye'den gelen jeo-politik basınçla tehdit edilecekti.
***
Ancak asıl basınç,
küresel aktörlerin hesap edemediği 'strateji ve sosyoloji arasındaki
kan uyuşmazlığı'ndan kaynaklandı.
Türkiye gibi aktörlerin kültürel, tarihsel ve politik zenginliğini göz ardı ederek onları istatistiki bir veriye indirgeyen Amerikan aklı, hesap edemediği bir bozgunla yüzleşti.
ABD'nin başını çektiği uluslararası sistem Suriye'de şu an hem kendi doğasından hem geleceğe dair kirli hesaplarından dolayı adeta paralize olmuş halde.
Bir anlamda kendi kazdığı kuyuya düşen ABD, şimdi diplomasi tarihine kendi kurduğu sistemi yıkan aktör olarak geçiyor.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/bercan-tutar/2018/02/18/suriye-degil-abdnin-kuresel-sistemi-cokuyor
Türkiye gibi aktörlerin kültürel, tarihsel ve politik zenginliğini göz ardı ederek onları istatistiki bir veriye indirgeyen Amerikan aklı, hesap edemediği bir bozgunla yüzleşti.
ABD'nin başını çektiği uluslararası sistem Suriye'de şu an hem kendi doğasından hem geleceğe dair kirli hesaplarından dolayı adeta paralize olmuş halde.
Bir anlamda kendi kazdığı kuyuya düşen ABD, şimdi diplomasi tarihine kendi kurduğu sistemi yıkan aktör olarak geçiyor.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/bercan-tutar/2018/02/18/suriye-degil-abdnin-kuresel-sistemi-cokuyor
“Bu
yüzden İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu'ya, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı
Muhterem İnce'ye ve Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürü Sinan Güner'e
bir tarihçi olarak teşekkür ediyorum. Bu bilgilendirme İçişleri Bakanlığı'nın
çok önemli bir hizmetidir. Yalan, yanlış ve maksatlı olarak insanlarımızın ataları
konusunda kafasını karıştıranların verdiği kasıtlı bilgilerin önüne bu suretle
geçilecektir.
Bundan sonra yapılacak iş sistemdeki bilgilerin eski defterler kullanılarak genişletilmesi (lakapların sisteme yüklenmesi) ve aksaklık görülenlerin (yer isimleri, ölüm tarihleri) düzeltilmesidir.
Bu çok önemli sistemi Türk milletinin kullanımına sunan Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün bu işi de yapacağına inanıyoruz.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2018/02/18/soyunu-bilmek-isteyenlere-rehber
“Türk bilim insanları tarafından geliştirilen
algıçlar dünyanın büyük fizik deneyinin gerçekleştiği CERN’de kullanılacak.
Algıçları geliştiren Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkcan Özcan
önderliğindeki Kahve Lab ekibinin tutkulu çalışmalarını Kandilli’deki merkezde
izledim.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/pazar/sirt/2018/02/18/karanligi-aydinlatan-tutkulu-laboratuvar
“Sonuç: Türkiye, gelecek 1000 yılı sığdırabileceği bir
döneme giriyor... YENİ BİR
TÜRKİYE BİNYILI BAŞLIYOR! Bu dönem Türkiye’nin her alanda gelecek 1000 yıla
vuracağı damgayı ve bu topraklardaki herkesin “hangi kökenden gelirse gelsin”
ORTAK GELECEĞİNİ belirleyecek... Bu bağlamda yapılması gerekenleri sorgulamak,
hazır olmak ve birlikte BERABER “BÜYÜK BARIŞ’ı” sağlayarak çalışmak BİZİM için
kaçınılmaz...”. http://www.star.com.tr/yazar/yeni-bir-turkiye-binyili-yazi-1311025/
“Kişilikleri tanımak çok zor tamam
ama kabul etmeliyiz ki, toplum içinde nadir de olsa, “insan sarrafı” denilen tipler
bulunuyor. İnsanları bir süre gözlemledikten
sonra onların kişilikleri hakkında doğru tahminlerde bulunabilen kimseler, bu
kişiler. İnsan sarrafları, insan yüzünün sabit şekilsel özelliklerinden değil
değişken, yani kişinin kontrolünde olan şekilsel özelliklerinden istifade
ederek tahminde bulunuyorlar. Yani insan sarraflığının da fizyonomi ile, ilmi
sima ile bir ilgisi yok. İnsan
sarraflarının en önemli ortak yönleri insanlarla yoğun biçimde ilişki içinde
olmaları… İnsan sarrafları, çok iyi
gözlemci, anlık ve sürekli dikkat melekeleri güçlü… İletişim sırasında
iletişimin bütün unsurlarına aynı anda dikkat edip, tutarlılığı veya
tutarsızlıkları çabuk fark ediyor, tecrübelerini bu yeteneklerine
ekleyebiliyorlar. İnsan sarrafları, insan sesinin
tonunu, tınısını, ahengini, hangi kelimenin hangi hecesinde artıp hangi
hecesinde azaldığını fark etme konusunda da çok yetenekliler. Konuşma
sırasındaki beden dili işaretlerini de aynı anda fark edip bu bilgileri hızlı
biçimde yorumlayabiliyorlar.”. https://www.yenisafak.com/yazarlar/erolgoka/insan-sarraflari-2044490
“İslamcı kesimde müthiş bir felsefesizlik var. Teorik konulara hiç aşina değiller. Oysa ki bütün ikincil
dallar bir ana referans noktası (ontoloji) ile anlam kazanırlar. Gençlere
sadece pratik şeyler öğretiyorlar. Theoria yok.
Bence
gençlere yapılacak en önemli hizmet onlara büyük düşünürler ve büyük
düşünceleri öğretmekten geçer. Her şeyden evvel Felsefe dersleri
verilmesi lazım. İslami gelenekteki şekli olan Hikmet ve İrfan düşünce
metodolojisi öğretilmesi lazım. Bu bilinmeden Kurân bile anlaşılamaz. Allah
Teala “Ben size Kitabı ve Hikmeti verdim” diyor zira. Yani Kitab ancak Hikmet
anahtarı ile anlaşılır. Eğer sadece dil bilgisi yani Arapça bu iş için yeterli
olsaydı Ebu Cehil çok iyi Arapça biliyordu. Ama anlamadı.
Bu açıdan her şeyden evvel Antik Felsefe, İslam
Felsefesi, İrfan Felsefesi, Mukayeseli Dinler Tarihi bilgisi ve perspektifi
gelişen kimselerde siyasal analizler, dilbilimsel analizler yerli yerine
oturur. Bu üst yapı yoksa buna bağlı olan alt bilgi düzeyleri de doğru düzgün
çalışmaz. Hatta araba kullanması da, okuması da gelişir.
Anlayarak okumak hızlı okumanın yerine geçer.
Bunun için de bu dindarların Gelenek’le tanışmaları ve
barışmaları gerekiyor. Orada büyük ustalar var. Bakmayın siz modernist, köksüz ilahiyatçıların söylediklerine. Batı bugün
geldiği düşünce ve bilim seviyesini Antik filozoflarını yeniden yorumlayarak
elde ettiler. Heideger ve diğerleri böyle söylüyor. O düşünceleri
bil sonra onun üzerine yorumunu yap. Onların yaptığı bu. Bizde ise her şeyi sıfırdan almak isteyen ve bunu din
adına yapan ontolojisiz, geleneksiz, tarihsiz nev zuhurlar var.
Gençleri ifsad ediyorlar. İslami STK’ların bu uyarılarıma kulak asmalarını ümid
ederim.”. https://www.yenisafak.com/yazarlar/mahmuderolkilic/gencleri-dogru-yoneltmek-2044495
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder