27 Nisan 2018 Cuma

Batı ve Doğu Düşüncelerinin Temelleri, Mahmud Erol Kılıç



FELSEFE NE ZAMAN BAŞLIYOR?
Felsefe tarihi kitaplarında “felsefenin babası” tabiriyle ilk filozof olarak tanıtılan kimse  Pisagor’dur (Pithagoras). Aslında bu zat Mısır da eğitimini tamamlayıp, kendi beldesine Samos’a geldiğinde bir halka oluşturur.
Uzun seneler süren bu derslerin neticesinde öğrencileri kendisine “Üstadımız bize ne güzel şeyler söylediniz. Biz bunları bilmez idik. Kâinatın sırrını, insanın sırrını biz sizden öğrendik. Siz olsa olsa Tanrı olursunuz herhalde” dediler. O da “hâşâ sümme hâşâ!” diye cevap verdi. (Tahkiye ve temsil yapıyorum, lütfen literalistler gibi ayniyle vâkî zannetmeyiniz. Bu bir öğretim metodudur.) Bunun üzerine “o zaman sen ancak bir peygambersin’ dediler. “Hayır, ben o da değilim” diye cevap verdi. Peki, o zaman “Sen bir Bilge’sin yani bir Sofia’sın, Bilge bir kimsesin” dediler. İrfan ve hikmet sahipleri tevazu sahibi olmak zorundalar. Tevazu sahibi birisi olarak dedi
“Hayır bu saydıklarınızın hiç biri değilim, bu derecelerin hiç birine sahip değilim. Siz o bilgeleri tanımadınız, o Sofia’ları tanımadınız ama ben onları tanıdım, onlar tarafından eğitildim. Aramızdaki fark bu”.
Öğrencileri “O zaman üstadım sana ne diyelim, ne isim verelim?” dediler. Lütfen dikkat edin felsefe işte tam bu noktada başlıyor. İlk  defa filozof kelimesi kendisi için kullanılacak.  Dedi ki “Kişi sevdiğiyle beraberdir” fehvasınca bana ancak o ‘Bilgeleri ve bilgeliği seven kişi’ derseniz bunu kabul edebilirim. Onun için Sofia’nın başına “Philo” ilave edin o zaman kabul ederim dedi. Tek başına Sofia “bilge” veyahut “bilgelik” demek. “Philo” ise “seven” demek, “muhib” demek. Bu ek modern Türkçede “Fil” halini alarak bazı hastalık isimlerinin peşine ilave edilir. Böylece ilk defa “ Philo-Sophia” kelimesi yani Türkçe yazılışı ile “Filozof” tabiri Pisagor için kullanılmış oldu.
FELSEFE, ZİRVEDEN DÜŞÜŞÜN BAŞLANGICIDIR.
Fakat şunu da gözden kaçırmayalım ki meseleye bu şekilde bakıldığı zaman Felsefe bir zirve değil aksine o zirveden düşüşün başlangıcı olmaktadır. Çünkü bilgeler gitti, onları bir şekilde yitirdik. Onların yerine onları sevenler geldi, yani feylezoflar geldi. Tabii ki Gelenek’ten bu düşüş modern zamanlara doğru daha da süratlenince günümüzde hakiki manasıyla filozof da kalmadı. Hatta bu kelime traji-komik bir şekilde komedi filimlerine başlık ve konu oldu.
Peygamber Efendimiz (sav) tam da bu manada buyurdu ki:
‘İçinizden bilgelik ancak bilgeler alınması suretiyle kalkacak’.
Yunusleyin şerhedersek bu hadisi:
“Göçtü kervan kaldık dağlar başında”.
Asrımızın mühim mütefekkirlerinden Rene Guenon, nam-ı diğer Abdulvahid Yahya derki: “Böylece batıda felsefe aslında tefekkürün başlangıcını değil onun dejenerasyonun başlangıç noktasıydı.
·         Batılı Kavramlar
20. yüzyılın başında yaşadığımız zihni dönüşümden itibaren daha çok batılı kavramlarla düşündüğümüz için maalesef hakikatin bizdeki anlam haritaları parçalanmış oldu. bir kelimenin eş anlamlıları bile farklı manalar taşır hale geldi. mesela “bâtınî” dediğinizde -ki bu “ezoterizmin” karşılığıdır- türk-islam kültürü içerisinde daha çok ideolojik çağrışımları olan bir kavram anlaşılır. buna karşılık “ezoterizm” dediğimizde yani kavramın batılı karşılığı kullanıldığında daha bilimsel, daha ciddi ve kuşatıcı bir anlam  ifade edilmektedir.
·         Batı Aklı ve Doğu Aklı
batı ezoterizmini réne guénon gibi anlayan bir düşünürün bizde çıkmamasının nedenleri var. ezoterizmde her şeyin bir sebebi vardır. neticede batı düşünce dünyasının bir problemidir bu konu.
“religion” kelimesi batıda bizdeki “din “ kelimesinin çağrıştırdığı her şeyi kuşatamamaktadır. “religion” kelimesi bizim vahabilerin aklındaki dini karşılamakta bir bakıma fakat deruni ve manevi konuları çok fazla ihtiva etmemektedir. müesseseleşmiş dini, kiliseyi ifade etmektedir. fakat bir ismail hakkı bursevi, niyazi-i mısri v.b.gibi mütefekkirlerimiz bu konuları çok iyi anlamış kişilerdir.
guénon der ki, doğu aklı aydınlanma esaslıdır, kategorik değildir; yaşama esaslıdır, seyyaldir; batı aklı ise tasnifçidir, sıralama, kategorize etme peşindedir.
- batı'da neo platoncu felsefe olarak anılan düşünce okulunun kökleri çok daha derinde eski mısır ve babil'dedir.
- gerçek bilgeliğin babilonya'dan, mısır'dan, yani ortadoğu'dan yunan'a geçmesiyle beraber bir dekadans, bir düşüş oluşur. çünkü ortadoğu'da yaşanan bilgelik yunan'a geçince yazıya dökülmüştür. ilk dönemlerde pythagoras'ta olduğu gibi, hem yazı hem de metinle beraber yaşantı şeklindeki pratik sonraki süreçte “yaşantı” kısmı ihmal edilerek, elde sadece metin kaldı. metin elde kalınca da felsefenin inisiyatik ve ezoterik yönü unutuldu, ihmal edildi.
- bugün modernlerin elinde felsefe denen şey bir tür beyin jimnastiği halini aldı, oysa aslı öyle değildi. rönesans manipülasyonu, aristoteles'in fizika'sını, platon'un metafizika'sından soyutlayarak ele aldı. aristoteles'i o bütüncül yapıdan kopararak "maddeci felsefenin babası" haline getirdi. böylece bütünden kopup, parçada odaklanmayı öğreten analitik felsefe doğmuş oldu.
- böylece felsefe ezoterik köklerinden, aslî köklerinden koparılmış, özellikle aydınlanma sonrasında "modern insanın parçalayıcı bakış açısı"na dönüşmüştür. modern insanın en büyük problemi de budur. holistik olmadığı, bütüncül yaklaşıma sahip olmadığı, “bütün yapı”yı bilmediği için, çalışmalarını sadece bir parça olan madde üzerine yoğunlaştırmış ve felsefeyi bu hale getirmiştir.
rené guénon der ki, doğu aklı aydınlanma esaslıdır, kategorik değildir; yaşama esaslıdır, seyyaldir; batı aklı ise tasnifçidir, sıralama, kategorize etme peşindedir.
·         Batı Düşünce Metodolojisi
- batıdaki ezoterik akımların yeryüzünü de tanzim etme projeleri vardır. mesela budist yolu, içe çekilme yoluyla aydınlanma esasına dayalı bir ezoterizm iken, batı ezoterizmi kendine has oluşumu içinde dışa da hâkim olunması temeline dayanan ve sosyopolitik teorilerini de beraberinde getiren bir tarzı benimser.
- bu manada onsekizinci yüzyıldan sonra ve hatta günümüzde bile batı ezoterik akımlarını batı sanatından, felsefesinden, şiirinden, sinemasından soyutlayamayacağımız gibi, politik görüşlerinden de soyutlayamayız. bu kültürde, sosyopolitik hedeflerle kökende yatan ezoterik düşünceler arasında paralellikler söz konusudur.
- bugün birçok batılı üst kademe yöneticinin birtakım ezoterik akımlara dahil olduğunu biliyoruz. aslında bu manada çoğunun sanıldığı kadar da seküler olmadıklarını biliyoruz. dolayısıyla ezoterizm dünya siyasetini yönlendirmede etkin bir rol almaktadır.
- işin ilginç yanı, kapitalist zihniyet de şu anda bir pazar olarak mistisizme/ezoterizme eğilmiştir. bazı politikalar bunun üzerine inşa edilmektedir. modern dönemdeki mistik yönelimlerin de manipülasyona açık tarafları bulunmakta ve bunun üzerine planlar yapılmaktadır. bu konuya da dikkat çekmek isterim.
- uzun yıllar kutsal yapısı içerisinde doğu’da yapılan meditasyon, yoga vb yöntemler hindistan’dan alınıp batı’ya getirildiğinde, kapitalist niyetlere alet edilmiş; mesela işgücü kalitesini artırmak için kullanılır hale gelmiştir. bu yaklaşım büyük şirketler tarafından bir insanın aydınlanmasından ziyade, daha fazla mal ve meta çıkarma amacıyla kullanılır hale gelmiştir. dolayısıyla batı’nın kendi kapitalist bünyesine adapte ettiği bu yeni “rahatlatıcılar”a artık guru veya şeyh denilmemekte, “ruhanî koç”, “maneviyat koçu” denilmektedir.
- aynı durum islam ezoterizmi için de söz konusudur. yıllarca hindistan’dan guru ithal eden batı, islam medeniyetinden de bazı şeyhler ithal etmekte veya kendi uydurduğu mevlânâ’yı pazarlamaya çalışmaktadır. yine kendine uydurduğu, manipüle ettiği yunus emre ile kendine çevirdiği muhyiddin ibn arabî üzerinden, gelenekle asla ilgisi olmayan felsefeler geliştirmektedir. oysa ki işin doğrusu ibn arabî gibi, mevlânâ gibi büyük bilgeleri, ait oldukları ezoterik gelenek içerisinde değerlendirmektir.
- gerçek aydınlanma, bab-ı marifetten bab-ı hakikate geçmek suretiyle elde edilir. hakikatin elde edilişi hakikat olmak demektir. dolayısıyla siz hangi yolu izlerseniz izleyin, şu ya da bu olun; yakanıza kırk tane rozet takın, hakikati elde edemediğiniz sürece araçlara takılmışsınız demektir.
- ibn arabî’lerin, yunus’ların, mevlânâ’ların işaret etmiş oldukları esaslar önemlidir. dıştan içe doğru geçişte içte elde edilecek hakikatin ne olduğu önemlidir. daha önce de değindiğimiz gibi bazı batı ezoterik akımları içi ihmal ederek zamanla dışa kaymışlardır. dışla daha ilgilidirler; onlar için politik teorileri daha öndedir. bu yüzden bilge kişi üretmek yerine artık politikacı, entrikacı, strateji uzmanları üretir olmuşlardır.
BATI BİLİM TARİHİ
- dünya bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu ezoterik akımlara dahil insanlardır, çünkü sebepleri araştırırlar. batı’da bazı ezoterik akımların fizik literatürü ve fizik âlimleri üzerindeki tesirleri incelenmektedir. kuantum fiziği, bütüncül tıp ve kişilik ötesi psikolojisi vb alanlarda din ve bilim buluşması bu ezoterik anlayışla güzelce sergilenmektedir.
- guénon der ki: “rönesans sonrası bütün buluşlar, bilim denen şey, aslında ezoterizmin bulduğu fakat tadında bıraktığı şeylerdir.”
- majisyenler yeni dönemde fizikçiye dönüşmüştür. maji, fizik âlemindeki tesirleri inceleme ilmidir. maji, fiziğe tekabül eden birçok şeyi önceden bulmuştu. tamamen ruhanî amaçlı bir çalışma olan simya, maddeler arası dönüşümler üzerinde uzun yıllar araştırma yaptı ve modern kimyayı doğurdu.
- ezoterik düşünce, sonsuzluk nedir, sonsuz olan nedir gibi konular üzerinde yoğunlaşınca bu düşünceler matematiği doğurdu, pi sayısını doğurdu. asal sayı nedir, türevler nelerdir, bunların hepsi aslında ezoterik, felsefi sorulardır; ontolojik sorulardır. insanın kendini tanıması, âlemi bulmasıyla ilgili sorulardır. einstein’ın izafiyet teorisi sadece bir fizik dersi için icat edilen bir denklem değildir. o bir varlık sorunudur. dolayısıyla modern matematiğin, modern fiziğin arkasında da güçlü bir ezoterizm vardır.
- ezoterizmin de çeşitleri vardır. islama ait ezoterizm var, yahudiliğe, hristiyanlığa ait ezoterizmler var, bütün dinlere ait hatta şamanizme ait ezoterizm var. ezoterizm’in bağlı olduğu bir doktrin vardır. bu sahada da önemli üstatlar yetişmiştir. bu üstatlar da mühim ekoller kurmuşlardır. herkes kendi zaviyesinden yola çıkar. ezoterizmin bazı türleri her çeşit dışsallığı reddettiği için panteizme varan görüşleri savunurlar. bunlar daha çok hinduizm kalkışlı akımlardır. veya ezoterizmi eklektik bir yapı olarak gören ve bir sentez çıkarmaya çalışan guruplar vardır. bu sonuncusu, daha çok masonik yapılarda görülür.
TRADİSYONALİZM Ekolü
- ancak bunun haricinde bir de, réne guénon, frithjof schuon, titus burckhardt gibi sufi olmuş üstatların oluşturduğu bir “tradisyonalizm” ekolü vardır. bu ekolün bütün dünyada birçok mensubu vardır ki bendenize göre en otantik “ezoterizm” tarifini bu ekol yapmıştır. bu ekol aleyhine against modernity yani ‘moderniteye karşı’ diye kitaplar dahi yazıldı. bu düşünce biçimini biraz da ajitatif bir dille anti-modernist ve bir gün geleneği yeniden inşa edecek ekol olarak lanse ettiler. batı içerisinde bazı ezoterik çevreler bu akıma şiddetle karşılar.
AYDINLANMA SONRASI FELSEFE
- felsefenin modern dönemlerde ezoterik köklerinden, asli köklerinden koparılmış hali, özellikle aydınlanma sonrasında gelişen modern insanın parçalayıcı bakış açısının oluşumunu sağlanmıştır.
GERÇEK BİLGELİK'İN BİTİŞİ
- guéneonien düşünürler gerçek bilgeliğin babilonya’dan, mısır’dan yani ortadoğu’dan grek’e geçmesiyle beraber bir devrin kapanıp başka bir devrin başladığını söylerler. çünkü ortadoğu’da yaşanan bilgelik grek’e geçince yazıya döküldü ve bu süreçte “yaşantı” kısmı ihmal edildi, elde sadece metin kaldı. metin elde kalınca da felsefesinin inisiyatik ve ezoterik yönü unutuldu, ihmal edildi.
EKZOTİK FELSEFE
- batı’da dinin ekzotik yönünü, yani dışla, şekille ilgili yönünü acımasız bir şekilde temsil eden papazların, inancı kurumsallık içinde boğmaları sonucunda kilise, baskıcı bir kurum haline geldi. aydınlanma bu kilise’ye başkaldırıdır. bizde ise böyle bir süreç yaşanmamıştır.
BATILI BİLİM ADAMLARININ TARİKAT BAĞLANTILARI, MİSTİK EĞİLİMLERİ
- diğer taraftan batıda, siyasetin öncesinde, her zaman bir dini ve felsefi arka plan söz konusu olmuştur. batıda bir politikacı veya bir bilim adamı bu çevrelerden bağımsız değildir. newton, einstein gibi bilim adamlarının mistik eğilimleri, tarikat bağlantıları batıda iyi bilinirken bizde maalesef bu konular ihmal edilmiştir.
- dünya bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu ezoterik akımlara dahil insanlardır, çünkü arkada yatan sebepleri araştırırlar. batı’da bazı ezoterik akımların fizik literatürü ve fizik alimleri üzerindeki tesirleri incelenmiştir. majisyenler yeni dönemde fizikçiye dönüşmüştür. maji, fizik alemdeki tesirleri inceleme ilmidir. maji, fiziğe tekabül eden bir çok şeyi önceden bulmuştu. simya, maddeler arası dönüşümler üzerinde uzun yıllar araştırmalar yaptı ve modern kimyayı doğurdu. ezoterik düşünce, sonsuzluk nedir, sonsuz olan nedir gibi konular üzerinde yoğunlaşınca bu düşünceler matematiği doğurdu, pi sayısını doğurdu. asal sayı nedir, türevler nelerdir, bunların hepsi aslında ezoterik, felsefi sorulardır.
- einstein’ın izafiyet teorisi sadece bir fizik dersi için icat edilen bir denklem değildir. o bir varlık sorunudur. spinoza’nın yetiştiği bir çevre vardır. einstein çalışmalarını bir locada yapardı. locanın laborotuarında yapardı. hitler’in görüşleri öyle bir gecede gelmiş görüşler değildi. hitler’in bu görüşleri gençlik çağlarından beri içinde bulunduğu bir grubun ezoterik ırklar teorisine dayanır. hitler “beyaz kartal” locasına bağlıydı. onlara göre âri ırk hikmet esaslıdır ve yöneticidir diğer ırklar paryadır vs.
BATI'NIN POLİTİK EZOTERİZMİ
- batı ezoterizmi, kendine has oluşumu içinde sadece içeriyle uğraşmakla kalmayarak dışa da bunu yansıtmak esasını benimsediği için sosyo-politik teorileri de vardır. ezoterizm dünya siyasetini yönlendirmede her zaman etkin rol almıştır ve hala almaktadır.
- ezoterizmin birçok alt dalı vardır. mesela bu alt dallardan biri de politik ezoterizmdir. fransız ihtilali’nin, rus devriminin, abd’nin kuruluşunun, avrupa birliğinin, osmanlı’nın kuruluşu, yükselişi ve yıkılışının ezoterik yorumları vardır.
TÜRKİYE'DE EZOTERİZM
- ezoterizm türkiye’de çok bilinmiyor. iyi bilinmediği içindir ki türkiye ezoteristlerin elinde oyuncaktır. türkiye’de müslümanların elinden ezoterizm alındı, kupkuru hale getirildi ve şu an kullanılıyorlar. burada bize biçilen yeni elbise içerisindeki ultra-militan sekülerizm karşılığında, bizim manevi boyutumuz alındı. ancak manevi boyutumuzu alan bu kimseler kendilerine ait ezoterizmi bırakmış değiller. hala ezoterik çalışma yapıyorlar. binanaleyh bana göre bu ülkedeki çatışma, aslında bir ezoterizmler çatışmasıdır.
AYDINLANMA VE RÖNESANS
- aydınlanma derken nirvana’yı yani manevi aydınlanmayı kastetmiyoruz tabii ki. aydınlanmacılar buradan çalmışlardır bu kavramı. tabii ki yine içini boşaltarak veyahut içini dışa çevirerek.. hakikatte bu kavram tamamen spiritüel ve din kaynaklı bir kavramdır. aydınlanma veyahut “işrak” dediğimiz düşünce içerisinde siz bir ağacın altında aydınlanacaksınız yani gothama buda olacaksınız, veya şeyhu’l- işrâk olacaksınız ki ulvi nurlar alemi size açılsın ve böylece siz de münevver olun. bu da görüleceği üzre tamamen dikey anlamdaki bir enfüsi kavramdır. rönesansçılar bunu çalarak yatay hale getirmişlerdir.
- rené guénon der ki; “aydınlanma ve rönesans, eldivenin içinin dışına çevrilmesinden ibarettir. yani eldiveni yırtıp yerine yeni bir eldiven giymiyorlar. yani yeniden yaratılan bir şey yok, var olanın içinin dışına çevrilmesi işlemi yapılıyor. asli esaslar gelenek’te var rönesans onları alıp ters çeviriyor.
- aydınlanmacıların paradigması tabiri caizse şu şekildedir: “sen ezoteristsin!”, “sen spirütüalistsin, dindarsın!”, “sen hep ruhla ilgilendin, maddeyi ihmal ettin. oysaki bu dünya, yeryüzü maddi süreçtir. maddenin şekil değiştirmesidir. madde derken, bunun içerisine ceset te girer, ekonomi de girer, politika da girer. referansları gökten yere indirmek lazım. her şey yerde ve maddi olanda”.
- hal böyleyken aydınlanma çağının geçirdiği evrelerin hiç birinde ruh maddeden kopmadı. koptuğu zannedildi ama tarih sayfaları aralandığında bir çok oluşumun arka planında hep ruhsal yönelimlerin ve ezoterik akımların yine de bulunduğu ortaya çıktı.
- aydınlanmacılar, hakikatin maddede olduğunu ileri sürüyorlar. onlara gore gerçek aydınlanma, gerçek ilerleme bu dönüm (kırılma) noktasıyla başladı. yani, ruhun tasallutundan dünyayı kurtardık düşüncesi hâkim oldu. böyle bir kalkış noktası başlangıçta haklı ve masum bir düşünce gibi gelebilir. kim maddeyi inkar etmek ister ki? hatta başlangıçta buna katkıda bulunan din adamları da vardı. descartes gibi. bazı yahudi filozofları gibi. zaten yahudi filozoflarına göre, maddi olan spirütüel olandan çok daha önemlidir. dolayısıyla bugün yahudilerin politik teorileri, ekonomik teorileri, bir budistin teorilerinden çok daha materialist ve pozitivisttir.
BİZDEKİ AYDINLANMA: DESPOTİZM
- bizde ise böyle sert bir ayrım olmadı. bizde madde ile ruh arasındaki evliliğinin bozulmasının ilk defa ne zaman başladığı konusunda farklı görüşler vardır. bunun tarihini çok geriye götürenler de vardır daha geç dönemlere getirenler de. kırılmanın başlangıç noktasını, yani ruhani olana maddi olanın baskın gelmesini, bazıları kabil’e, bazıları peygamber efendimiz’in vefatına, bazıları hz. ali’nin vefatına, bazıları kerbela’ya, bazıları yavuz’un mısır fethine, lale devrine v.s. dayandıranlar bulunmaktadır.
- bendeniz ise bunu 1940 – 1960’lara kadar yakına çekenlerdenim. çünkü gerçek kırılmalar ontolojik bakış açısında olur ve bunun toplumsal alanda da benimsenmesiyle bir kitlesel zihniyet dönüşümü asırlar alan bir süreç olarak gelişir. bu sürecin tamamlanmadığı dönüşümler arızidir. evet hz. peygamber’in vefatıyla veyahut hz. ali’nin vefatıyla bazı problemler, bazı arızalar meydana geldi, lale devrinde bazı yeni yönelimler öne çıktı. ancak bütün bu türden gelişmeler dünya görüşünün ontolojik omurgasını kırarak tam aksi bir ferd ve toplum yaratmadılar. zaten böyle bir hedefleri de yoktu.
- lakin asrın başındaki zihniyet dönüşümleri radikal dönüşümlerdi ve 1960’lara doğru bu tohumlar yeşermeye diğer bir ifadeyle kendi çocuklarını doğurmaya başladı. sonra bu çocuklar kendi şeriatlarına, kanunlarına dayalı despotik politik görüşlerini hakim kılmaya başladılar ve kurumsallaştılar. yeni dönem aydınlanması bu yeni “kiliseye”(?) karşı gelişecektir. tarih tekerrürden ibarettir ve çevrimsel yasalara dayanır. şimdilik bu kadar yeter… "
DÜŞÜNCE ARKEOLOJİSİ
- kuran ayetlerinin %80'i tefekkürdür.
- ariflerin düşüncelerine iltifat edildiğinde osmanlı yükseldi, tersi durumda çöküşe geçti, düşünce arkeolojisini iyi yapmamız gerekiyor.
İSLAM EZOTERİZMİ
- islam ezoterizmi babında, özellikle günümüz islam dünyasında bir kuruluk, bir düzeysizlik varsa, onun sebebi islam maneviyatının değişik şekillerde ihmal edilmesi veya dışlanmasıdır. bütün bunlar, islam ezoterizminin otantik halini modern hayatta ihmal ettiğimizi göstermektedir.
- yeniden doğuş ve manevi zenginlik, mevlânâ’ların, ibn arabî’lerin, yunus emre’lerin tarif ettiği o esaslarla olacaktır.
TARİHİMİZİN EZOTERİK YORUMLANMASI
- selçuklu, osmanlı, cumhuriyet dönemleri tarihi maalesef ezoterik açıdan yorumlanmamıştır. bizde tarihe ve bilgiye sadece maddi açıdan bakıldığı için, osmanlı tarihi bile sırf ekonomik parametrelerin değişmesi tarihi olarak görülür, ki bu bence suni ve yetersizdir.
- önce zihniyet dünyasında bazı şeyler dönüşmüş ve o da ekonomiye yansımıştır. dergâhların kapatılmasının dahi bir ezoterik nedeni vardır, sebepsiz değildir.
- ezoterizmde hiçbir şey sebepsiz değildir. her şeyin içte yatan sebeplerini araştırmak gerekir. siyaset dahi böyledir. bugün devlet yönetimlerine baktığımız zaman iyi veya kötü inanılan bir ezoterik hiyerarşinin yansımasıdır hepsi.
EZOTERİZM
- Ezoterizm, bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstad tarafından sadece ehil olanlara inisiyasyon yoluyla öğretilmesidir. Ezoterizm bir din veya bir inanç sistemi değildir. Çoğunlukla ezoterik yani ezoterizm ile ilgili veya ezoterizme dair şeklinde kullanılır.
- Ezoterizm (içe yönelik anlam/ileti), asıl olarak belirli kişilerin içselliği ile sınırlandırılmış felsefî öğretilerdir. Bu öğretiler herkes tarafından bilinen egzoterik (dışa dönük anlam/ileti) öğretiler değil, tam tersine belirli kişilerin aşamalardan geçerek bilmeye hak kazandığı öğretilerdir. Diğer anlamı ise içsel, tinsel farkındalığa sebep olan, Mistisizm ile eşanlamlı kabul edilen önemli ve kesin bilgilerdir. Ayrıca Ezoterizm geniş, farklı öğreti ve pratik yelpazesine sahip olan bir akımdır.
- Etimolojik kökeni: Grekçe "iç, içsel" anlamındaki "esoterikos" sözcüğünden ya da "görüyorum, içsel olan, gizli

Prof Mahmud Erol Kılıç


26 Nisan 2018 Perşembe

Sait Başer ve Türk Müslümanlığı

26 Nisan 2018, Erol Göka

“Türk-İslam sentezi” başlığı altında, 12 Eylül’ün hem görmeyi engelleyen hem pis kokan sisinin içinde konular, öyle çok ve kötü tartışıldı ki! Birçok imkân heder edildi…
“Türk Müslümanlığı” başlığıyla meseleye yaklaşan Sait Başer’in yazıları ve nihayet “Kök Tengri” (1991), “Yahya Kemal’de Türk Müslümanlığı” (2005) kitapları önceki benzerlerinden çok farklı bir bakışa sahipti. “Toplumsal Aklı Anlamak” (2006) eserinde “akıl”, “inanma”, “anlam”, “yorum”, “farketme ve öğrenme”, “dil, sanat, tarih ve akıl” kavramları çerçevesinde bir teorik kadastro çalışmasına girişen Başer, bakışını giderek sağlam bir zemine dayandırdı. Tıpkı Muhammed Abid El-Cabiri’nin “Arap Aklının Oluşumu”nda yapmaya çalıştığı gibi dile, Türkçe’ye sinmiş, “Türk aklı”nın kodlarını deşifre etmeye koyuldu.
Olgunluk eserlerini “Türk Anlama ve İnanma Modeline Dair” (2011) “Anlama Krizi” (2017), “Yitik Yurdun İçinde” (2017), “Selam Söyle” (2017) kitaplarında ortaya koydu. Hoca sayesinde, bugün artık “Türk Müslümanlığı” kavramını inanç ve anlama, tarih ve dil bağlam ve başlıkları altında, daha hamasetten kurtulmuş ve hakikate yönelmiş bir biçimde ele alma ve tartışma imkânı doğmuş oldu.
Bizim “Türk Grup Davranışı” ve “Türklerin Psikolojisi” çalışmalarımızdan haberdar olanlar, nasıl toplumsal iktisadi zihniyetimizi sergilemeye çalışan Sabri Ülgener Hoca’yı okurken heyecanlanmışsak, benzeri ve kat kat fazla bir hissiyatı Başer Hoca’nın çalışması karşısında da yaşadığımızı kolayca anlayacaklardır. Onun yazdıklarını yutarcasına okuyup öğrenme ve aktarma çabamızdaki telaşı hoş göreceklerdir.
Onun bakışına, mesela “Hanefi-Maturidi-Yesevi sacayağına oturan klasik Türk İslami yaklaşımı, Arap anlamasındaki sosyo-kültürel tabanın İslamiyet zannedilmesinden kaynaklanan bir tökezlemeye maruz kalmakla anlama yeteneğinde büyük kayba uğradı. Düşüncenin yerini ‘hikmetinden sual olunmayan bir ibadet hayatı’ aldı. Anlama, özne dolayısıyla toplumun kendi tecrübesi, dili ve kültürü bağlamında şekillendiğinden Türklüğün toplumsal hafızası önemli ölçüde askıya alınmış oldu. Gazzali’nin formüle ettiği ‘kocakarı imanı’ yüceltildi. Her ne bahasına olursa olsun ‘ulu’l emre itaat’ merkezi otoriteyi tahkim ederken anlamanın alternatifsiz bireyselliği, işlevsiz hale getirildi. Merkezi otorite güçlendirilirken anlayan ve üreten insanlar değil, itaat eden topluluk makbul hale geldi. İstenen muti teb’a idi ve halkın adı ‘agniya-i şakirin ve fukara-yı sabirin’ (şükreden zenginler ve sabreden fakirler) oldu” sözlerine birçok itiraz noktanız olabilir.
Yine mesela “Ne yazık ki itikadi anlamda Arap Eş’ariliğine ilaveten tasavvuf hayatımıza giren Hint Nakşiliği birbirlerinin mütemmim cüz’ü gibi bütünleştiler. Bu bütünleşme yukarıda değindiğimiz din=ibadet ve taat anlayışını besledi” sözleri (Yitik Yurdun İçinde, s.19-20) sizi çileden çıkarabilir. Kendi adıma benim de bu bakışa eleştirilerim var. Ama durun, hissiyatınız ne olursa olsun Başer Hoca’nın anlama ve inanma ile dil arasındaki çoğu düşünce tarihimizde ilk kez olan tespitlerine şapka çıkarmanıza ve arşivinize almanıza mâni olmamalı.
Dil, sonuçta kelimenin, sözün ortaya çıktığı ilk ana kadar geri götürülebilir ve kökenlerin, etimolojinin, kültürler arası karşılaşmanın önemi ortaya çıkar. Başer Hoca tam da bu işlerin, bu tarz düşünmenin ustasıdır. O yüzden “Türkçemiz, ah güzel Türkçemiz!” der durur.
Sait Başer’e göre, Türk zihniyetinin alâmetifarikası, akıl, duygu ve inancın, anlama ve inanmanın asla birbiriyle çelişmemesidir. Başer, “İnanma” kelimesinin Sanskritçe ‘inana’ sözünden geldiğini savunan ve bu sözün bilgi anlamı taşıdığını ifade eden İ. Z. Eyüpoğlu’na katılır. Keza ANG- kökünden türetilen “anlama” kelimesi de hatırlama, bellek, sınır gibi kök manalarına sahiptir. “Anlama, öznenin bütün şartlarının ve müktesebatının, içinden geçtiği her türlü süreç ve bağlamın edindirdikleriyle bakarak muhatap olduğu problem alanını çözümleyip sınırlandırmak” manasına gelir (Toplumsal Aklı Anlamak, s.59-60).
Hoca için, anlamın değişik durumlara ve tarihsel şartlara göre farklı yorumlarının olması da gayet tabiidir ve yine kaynağı, kanıtı dildir. Bu nedenle “Türkçe’deki ‘yorumlamak’ fiilinin, ‘yürümek’ anlam kökü dolayısıyla kazandığı: Bir olayı, fikri, rüyayı, anlamı açıklamak, ilerletmek, yönlendirmek, rehberlik… gibi manaları sebebiyle, anlamanın bir ileri merhalesi olarak kullanılması bize daha doğru görünüyor” der. Başer, anlam ve yorum için söylediklerinin “yaratma” için de geçerli olduğunu dilimizdeki yar- kökünün analizinden yola çıkarak ileri sürer (Toplumsal Aklı Anlamak, s. 82, 84)…
Devam edeceğiz inşaallah.

24 Nisan 2018 Salı

Gen ve Yazı; Teoman Duralı

https://twitter.com/search?q=be%C5%9Ferde%20gen%20ne%20ise%20yaz%C4%B1%20odur&src=typd




"Beşerde gen ne ise, insanda yazı odur. Atalarımızdan gelen kalıtımsal özelliklerimizi genlerle, kültürel mirasımızı da yazı ile sürdürürüz. Medeniyet yazı üzerine kurulur. Kültürel soykırım bir milleti bitirir."


"Beşerde gen ne ise insanda yazı odur. Çünkü insan mirasını yazı ile sürdürür, medeniyet yazı üzerine kurulur." Teoman DURALI

“Bilge Kagan Bir Filozof Arhont mudur?”


“Bilge Kagan Bir Filozof Arhont mudur?”

Küyel, Mubahat T. : “Bilge Kagan Bir Filozof Arhont mudur?” XI. Türk Tarih Kongresi, C. II, Ankara, TTK Basımevi,1994, s.455–464. https://drive.google.com/file/d/0B7liBn5XLsAfRHNNQ3J6cEs5eUE/view

23 Nisan 2018 Pazartesi

AKIN ÖNGÖR’ÜN “LİDERLİK ENSTİTÜSÜ” PROJESİ HAKKINDA BAZI HABERLER


AKIN ÖNGÖR’ÜN “LİDERLİK ENSTİTÜSÜ” PROJESİ HAKKINDA BAZI HABERLER

1/
“2000 yılında profesyonel bankacılık kariyerini noktalayıp, hayalini kurduğu “Liderlik Enstitüsü” üzerine çalışmalarına devam etti.”

2/
“Ceren Akdağ Şahin'in "Hayatınızda hiç pişman oldunuz mu?" sorusuna Öngör, şu yanıtı verdi: "Hiç pişman olmadım ama hayatımda başarısızlık olarak değerlendirdiğim tek şey Liderlik okulu projesini hayata geçirememekti. Harvard Üniversitesi'ni Türkiye'ye taşıyacak, kâr amacı olmayan bir işti. Bodrum'da Harvard Liderlik Okulu kuracaktım. Harvard Üniversitesi'ni 4 yıl uğraşarak bu iş için ikna ettim. Akademisyenler Türkiye'ye geldiler, hepsini konuyla ilgili bilgilendirdim.
Ve bu proje için Türkiye'nin önde gelen iş adamlarına gidip, 100'er bin dolar istedim. 45 kişi de parayı vermeyi kabul etti. 'Tamam parayı verin işe başlıyoruz' dediğim gün ise parayı veren sadece 9 kişi oldu. Parayı vermeyen o 36 kişi bugün, Türkiye'nin en önemli iş adamlarıdır. Ve o para o iş adamlarının sadece bir hafta sonu teknelerinin yakıt gideridir.
Söz veren iş adamları isimleri olmayınca bu işe girmediler. Halbuki kimsenin adı verilmeyecek, ismi, Bodrum Liderlik Enstitüsü olacaktı. Başlayıp tamamlayamadığım tek projem budur. Kendimi eleştiriyorum, demek ki çok iyimser davranmışım.”
3/
“Yeni dönemde kendini Manisa’daki üzüm bağına, Liderlik Enstitüsü projesine adadı.”
““LİDERLİK ENSTİTÜSÜ’NÜ BANA SÖZ VEREN 45 PATRONDAN SADECE 9’U DESTEKLEDİĞİ İÇİN KURAMADIK”
* Bodrum’da Harvard Üniversitesi ile işbirliği yaparak bir Liderlik enstitüsü kurmayı planlıyordunuz. Neden gerçekleşemedi?
Ben Harvard Üniversitesi yöneticilerini bu işi yapmaya ikna ettim. Bodrum’da bana ait değeri 1 milyon dolar olan bir araziyi bu enstitüye bağışlamaya karar verdim. Türkiye ve çevre ülkelerdeki Liderlik özelliği olan gençlerin geliştirilecekleri bir merkez olacaktı. Özel sektörde ve belki kamuda iş deneyimi olan genç yöneticiler için çok faydalı bir proje olacaktı. Türkiye’de şirketlerde yönetim kalitesini yukarıya taşımak için önemli bir fırsat yaratabileceğini düşünüyordum bu enstitünün. Orada kişisel ilişkilerde geliştirebileceklerdi. Deneyimlerini de paylaşacaklar ve belki de bölgesel barışa katkısı olacaktı bu işin. Ben 65 işadamından 100 bin dolar bağış istedim ve 45 tanesi söz verdi. Bu 4,5 milyon dolar eder ama sadece 9 tanesi para koydu. Verilen sözler tutulmadı. Devletin parası olsun istemiyorum, yabancıların parası olsun da istemiyorum. Ben de o 9 kişiye paralarını iade ettim.
* Bu proje tamamen rafa mı kalktı?
O konudan halen vazgeçmiş değilim. Şu an beklemedeyim. Aslında 3-3,5 milyon dolar çok büyük bir para değil aslında. Söz veren işadamlarının bu projeye 100 bin doları çok görmesi beni hakikaten üzdü. Sosyal sorumluluk bilincinin düşük olduğunu gösterdi. Bu insanlar için 100 bin dolar çok büyük bir para değildi çünkü. Ama gelecek için ümitsiz değilim.”
4/
“Ben liderlerin dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum.”
5/
“Borum’un Harvard’ı”
“Garanti Bankası eski Genel Müdürü Akın Öngör Bodrum'da, Harvard Üniversitesi ile işbirliğiyle Liderlik eğitimi verecek bir vakfın kurulması için çalışmalar yaptığını söyledi.
Muğla'nın Bodrum ilçesi, Ortadoğu ve Balkanlar'ın geleceğin liderlerini yetiştirdikleri önemli bir yönetim merkezi haline geliyor. Projenin mimarı ise Garanti Bankası'nın eski Genel Müdürü Akın Öngör. 4 yıl önce Garanti Bankası'ndan kendi isteğiyle emekliye ayrılan Öngör, 5 yıldır Bodrum'da açacağı Liderlik enstitüsü üzerinde çalışıyor. Öngör, proje için görüştüğü 65 işadamından 35-40'ının 100'er bin dolarlık bağış yapacağını söyledi.
Öngör, Canon'un Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda büro makinelerinin profesyonelce yönetilmesi ve ofislerdeki performansın maksimuma çıkarılması için geliştirdiği çözüm önerilerini ve ürünlerini tanıttığı 'Canon Senfoni' etkinliğinde, Liderlik konulu bir konuşma yaptı. 1991 yılında Garanti Bankası Genel Müdürü olduğunda o zaman100-145 kişinin çalıştığı Garanti Ticaret'in Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine talip olduğunu belirten Öngör, o dönemde dökülen bu şirketin başına getirdiği bir kişi ile Garanti Ticaret'in ekip ruhuyla Garanti teknoloji haline getirildiğini belirtti.
Akın Öngör, 'Liderlik, bir şeyi bir konumda alıp bambaşka bir konuma getirmek demektir. Ben, bir dönem haftada 3 gün ileri solcu, ileri sağcı ve mafyadan ölüm tehditleri alıyordum. Ciddi bir iş yapmaya başladığınız zaman riskler vardır' diye konuştu. Öngör, Liderlik için bir vizyon konulması gerektiğini, takım ve ekip çalışmasının önemli olduğunu, yaratıcılığa imkan, teşvik sağlanması gerektiğini ifade ederek, 'Liderlik bir değişim yönetimidir. Liderlik, cesaret, istek, inat, yetenek işidir' dedi.
65 İŞADAMIYLA GÖRÜŞTÜM
Öngör, Bodrum'da Liderlik eğitimi verecek bir vakfın kurulması için çalışmalar yaptığını belirterek, bunun için 65 işadamıyla görüştüğünü, 35-40'ının bu yöndeki teklifi kabul ederek, 100'er bin dolarlık bağış yapacaklarını bildirdi. Vakıfta Harvard Üniversitesi'nden görevlilerin Türkiye'deki bazı üniversiteler ile işbirliği yaparak,3-4 haftalık değişik modellerde eğitim vereceğini kaydeden
Öngör, bu eğitime 35-40 yaşlarında özel, kamu, asker, veya sivil vatandaşlardan, Liderlik özelliği olan, 8-10 yıl iş hayatındabulunmuş kişilerden seçim yapılacağını söyledi.
ÜCRETİ 10-12 BİN DOLAR
Harvard'da konuya ilişkin anlaşmanın imzalanma aşamasında olduğunu, yakın bir zamanda sonuçlanacağını ifade eden Akın Öngör, bağışta bulunacak işadamlarının da vakfın kurucu üyeleri olacaklarını kaydetti. Eğitime2005 baharında başlanacağını bildiren Öngör, Türkiye'nin yanı sıra Balkan ülkeleri, Karadeniz'in kuzeyi ve doğusundaki ülkelerden de katılımın kabul edileceği eğitim için 10-12 bin dolar ücret alınacağını söyledi.”
6/
“…Harvard Business School'da sınıf tartışması için Profesör Rosabeth Moss Kanter tarafından hazırlanan örnek olay çalışması, özellikle son yıllarda çalışmaları süren Bodrum Enstitüsü Projesi'ne yoğunlaşıyor. Liderlik gelişimindeki görüşlerine dayanan bir bakış açısıyla gerçekleştirmeyi planladığı Bodrum Enstitüsü'nü kurmak için 2001'de Garanti'nin üst yöneticiliğinden istifa eden Öngör, Bodrum'da sahip olduğu bir araziyi, Türkiye etrafındaki ülkelerden gelen 25- 35 yaş arasındaki Liderlik potansiyeli olan gençlere bir enstitü kurmak için bağışlamaya karar vermişti.
300 KİŞİYE EĞİTİM
Öngör, senede 300 kişiyi eğiterek, 10 senede 3 bin kişinin 200'ünün lider olarak büyük olasılıkla 50'sinin ülkelerinde etkili kişiler olarak pek çok şeyi değiştirebileceği vizyonuyla çalışmalara başlamıştı.”
7/
Akın Öngör'ün seyahatnamesi / Pasifik'i Vaimiti'yle geçecek
8/
"Lider az, performans kötü"
Vs.: Başka bir girişiminiz olan Bodrum'da kurmak istediğiniz "Liderlik Enstitüsü" projeniz yarım kalmıştı. Bu konu şu an ne aşamada? Sürdürmeye kararlı mısınız?
Gerçekleştiremediğim bir iş. Kızgın ve üzgünüm. Kızgınım, çünkü söz veren iş adamları paralarını vermediler. 100 bin Dolar istemiştim. Ben bir milyon Dolar'lık bir gayrimenkul koyuyordum. Anonim bir işe girmek istemiyorlar. Herkes "ben" diyor. Topluma dönük bilinç zayıf. Oysa hep beraber bir şeyler yapmak en güzeli. Şu an bir üniversiteyle görüşüyorum. Mutlaka yapmak istiyorum.
Vs.: Nasıl bir oluşum düşünmüştünüz? Neden Bodrum?
Türkiye ve çevre ülkelerdeki sorun liderlik eksikliğinden kaynaklanıyor. Türkiye'nin performansı kötü. Bunun da sorumlusu bugüne kadar Türkiye'yi yöneten liderler. Bu nedenle ABD'den profesörlerin eğitim vereceği bir liderlik enstitüsü kurmak istedim. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş hayatında 8-10 yılını arkasına almış, çalıştıkları kurumlarda yetenekleriyle öne çıkmış gençlerin liderlik konusunda eğitim almalarını planladım. Çevre ülkelerden kişilerin de katılacağı, yaz aylarında üç, dört ve altı haftalık kurguladığım eğitim için Bodrum çok uygun. Bodrum, uluslararası özelliği olan ilginç bir yer. Yazları eğlence ve turizmiyle öne çıkan kentte kışın kimse yok. Hem sosyal hem teknik olarak iyi bir altyapı var. İnsanlar hem keyifli zaman geçirip hem de eğitim alabilir.
Vs.: Günümüzdeki liderleri nasıl buluyorsunuz? Ekonomik, siyasi açıdan iyi yönetilmek için en önemli ihtiyaçlarımız neler?
Liderler iletişim, etik, vizyon ve ekip oluşturma hataları yapıyor. Bunlar liderlik özellikleri ve öğrenilebilir şeyler. Bugün çok az lider görüyorum. Tepede olmak, lider olmak demek değildir. Başkan, genel müdür demek lider demek değildir. Lider önderlik yapabilecek nitelikte insandır. Bugün parti başkanlarının bazılarının hiç liderlik yeteneği ve niteliği yok. Günümüzde liderleri az buluyorum, ama çok yetenekli lider olabilecek kişiler görüyorum. Gelecekte onların siyasete girmeleri durumunda çok büyük başarılar elde edeceklerini düşünüyorum.“

9/
“Bodrum'daki Liderlik Enstitüsü projeniz neden gerçekleşmedi?
Söz veren işadamları para vermedi. Toplam 3.5 milyon dolarlık bir yatırım gerekiyordu. 100'er bin dolar verecek 45 kişi tamamdı. Para istediğimde sadece 9 kişi yatırdı. Anladım ki, Türkiye'de anonim iş yapılmıyor.
Kimler para verdi?
Garanti Bankası, Nurol, Mavi Jeans, Gama İnşaat, Orjin grup, Asım Kibar...”  http://arsiv.takvim.com.tr/2007/06/18/gnc106.html

10/


11/
“Öngör'ün enstitü projesi Harvard'da ders olacak
Garanti Bankası eski genel müdürü Akın Öngör'ün hayatı ve liderlik potansiyeli olan gençleri yetiştirecek Bodrum Enstitüsü projesi, Harvard'da tartışılacak
Garanti Bankası'nın üst yöneticiliğini (CEO) yürüttüğü 1990'dan 2000'e kadar "dünyanın en iyi küçük bankası" (Euromoney dergisi) ve Avrupa'nın "en saygın 50 firmasından biri" (The Financial Times) olmasını sağlayan Akın Öngör'ün yaşamı Harvard'da ele alınacak. Garanti Bankası'nın eski genel müdürlerinden Akın Öngör'ün yaşamı, işletme okulu Harvard Business School'da master öğrencilerince örnek olay olarak tartışılacak. Harvard Business School'da sınıf tartışması için Profesör Rosabeth Moss Kanter tarafından hazırlanan örnek olay çalışması, özellikle son yıllarda çalışmaları süren Bodrum Enstitüsü projesine yoğunlaşıyor. Liderlik gelişimindeki görüşlerine dayanan bir bakış açısıyla gerçekleştirmeyi planladığı Bodrum Enstitüsü'nü kurmak için 2001'de Garanti'nin üst yöneticiliğinden istifa eden Öngör, Bodrum'da sahip olduğu bir araziyi, Türkiye etrafındaki ülkelerden gelen 25 - 35 yaş arasındaki liderlik potansiyeli olan gençlere kâr gütmeyen bir enstitü kurmak için bağışlamaya karar vermişti. Bodrum Enstitüsü Önder konumuna geldiklerinde problemleri çözmek için birbirleriyle telefonla görüşebileceklerini hayal eden Öngör, senede 300 kişiyi eğiterek, 10 senede 3 bin kişinin 200'ünün lider olarak büyük olasılıkla 50'sinin ülkelerinde etkili kişiler olarak pek çok şeyi değiştirebileceği vizyonuyla çalışmalara başlamıştı. McKinsey'den bir ekibin mali plan ve yönetim yapısını da içeren detaylı iş planını hazırladığı enstitünün, Öngör'ün kurucusu olacağı bir vakıf tarafından yönetilmesi öngörüldü.Türkiye'de Silahlı Kuvvetler'den ve devletten de üst düzey destek gören projenin çalışmalarına Boğaziçi Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi de katılmıştı. Projeye eski ABD başkanı Clinton da ilgi göstermişti. Vizyon sahibi gençler 2003'te iki haftalık pilot bir program için planlar yolunda gitmesine rağmen, çıkmaza girerek altı ay ertelenen program, dokuz aylık bir gecikme ile Türk bağışçılar açısından olayın sıcaklığını yitirmesine neden olunca, yalnızca 9'u ödeme yaptı. Bağışçılardan diğerlerini ikna edebilmek için üç ay boyunca uğraşılmasına rağmen sonuç alınamayınca yapılan ödemeler iade edilerek proje askıya alındı. Örnek olay çalışmasında, Öngör'ün Bodrum Enstitüsü'nü tekrar harekete geçirecek ikinci girişimin ne olabileceği de tartışılacak. Proje askıya alınmıştı”

12


AKIN ÖNGÖR VE LİDERLİK





1.        
26 Eyl 2014 - Mavi Arı Yapım tarafından yüklendi
Mavi Arı Media'nın Canlı Yayın Sponsoru olduğu, Bilkent Marka Kulübünün gerçekleştirdiği TTNET Liderlik ...


1.        
Akın Öngör, 9 yıl Garanti Bankası'nda genel müdürlük yaptı. Bu 9 yılda orta ölçekli, teknolojisi köhnemiş, insan kaynakları altyapısı yetersiz ve iş yapma biçimi çok gerilerde kalmış bir bankayı, radikal bir dönüşüm planıyla dünyanın en iyileri arasına taşıdı. Doğru lokasyonda olmayan şubelerin kapanmasına, ihtiyacı ...
1.        
15 Tem 2016 - İstihbaratın Gücü ve Dikkate Almamanın Bedeli. 2 Nisan 2016 Kasım 2015 ayında Malta'nın Valetta kentine seyahate gittik. Yıllar önce bu adada Garanti Bankası'nın şubesini kurmuş ve açmıştık. O zaman yönetim ... YAZININ DEVAMI. 24 Şubat 2016 / LİDERLİK ...
1.        
13 Ara 2017 - Akın Öngör'ün “Benden Sonra Devam” adlı kitabını okuyup, Garanti Bankası'nın hikayesini biraz daha detaylı öğrenince, Akın Öngör mü daha zor bir şey başardı, yoksa Steve Jobs mu? diye düşünüyor insan. Türkiye süreçleri değiştirmenin çok zor olduğu bir ülke. Bir sürü tembelin hep birlikte uyuştuğu bir ...


www.hurriyet.com.tr › Gündem
1.        
16 Nis 2004 - Garanti Bankası eski Genel Müdürü Akın Öngör Bodrum'da liderlik eğitimi veren bir enstitü kurmak için çalışıyor. Dört yıl önce kendi isteği ile emekli olan Öngör, emeklilik dönemini Türkiye'de eksikliğini gördüğü liderlik konusunda eğitim verecek çalışmalarla değerlendiriyor. Canon'un 12-13 Nisan'da Lütfi ...


1.        
Kariyer yolcuğunuzun başındasınız… Başarının sırlarını mı merak ediyorsunuz? Tecrübeli liderlerindeneyimlerine ve samimi tavsiyelerine kulak verin.


1.        
WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör, MY Executive Newsletter'in bu özel sayısının konuğu oldu. Kendisi ile keyifle okuyacağınız bir söyleşi gerçekleştirdik. Bugün birçok şirkette "LiderlikYönetimi", "Liderlik Gelişimi" projelerinin yürütüldüğünü görüyoruz. Sizin yıllar önce Garanti Bankası'nda "Liderlik ve ...


www.akhisarhaber.com › Akhisar Güncel
1.        
16 Nis 2008 - Akın Öngör ile Liderlik ve Akhisar'ın Geleceği Konferansı! >>>>>Kenan MOLLA Akhisar Genç İş Adamları Derneği (AKGİAG) organize ettiği, Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) sponsorluğunda Akhisar Palm City Otel Semiramis Salonunda “Akın Öngör ile Liderli ve Akhisar'ın Geleceği” konferansına ilgi yoğun ...
1.        
17 May 2017 - "Fark Yaratan Liderlik" Kitabıma önsöz yazarak beni onurlandıran liderlikteki rol modelim, eski genel müdürüm Akın Öngör'e kitabımı taktim ederken. liderlikbecerileri. 1961 doğumlu Erhan Tunçay , Saint-Joseph Fransız Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldu. 1988-1998 yılları ...


Executive MBA Lider Buluşmaları:Akın Öngör. Listen. Kayıt için: http://som.sabanciuniv.edu/en/emba-lider-bulusmalari-katilim-formu · Academic Calendar · CIP · Site Map · snapchat-sabancı universitesi facebook-sabancı üniversitesi Sabancı Üniversitesi-Twitter Sabancı Üniversitesi-Instagram Linkedin-Sabancı Üniversitesi ...


1.        
GELECEĞİN LİDERİNE SÜRDÜRÜLEBİLİR BAŞARI İÇİN İPUÇLARI. Garanti Bankasının eski Genel Müdürü, efsanevi profesyonel Akın Öngör, deneyimlerini genç profesyonellerle paylaşıyor. Ben bu kitabı, yaşadığım müthiş deneyimi kuşaklara aktarmakonca emek ve sıkıntıyla elde ettiğim birikimlerimi, beni olgulaştıran, ...


www.gazetevatan.com › Ekonomi › Haber
1.        
21 Kas 2004 - Garanti Bankası'nın büyümesine önemli katkı yapan Akın Öngör... Gerçekleştirdiklerini değil gerçekleştireni ... Klasik bir soru olacak ama, lider doğulur mu lider olunur mu? Liderlikvasıflarının bir kısmı doğuştan oluyor ama bu yeterli olmuyor, mutlaka gelişmek lazım. * Liderlik Okulu projesi ne oldu?


3 Nis 2013 - Türkiye'nin ilk CEO'larından Akın Öngör, Türk CEO'ların performansını değerlendirdi... Türkiye'nin bu alanda alması gereken çok yol olduğunu söyleyen Öngör "Birçok CEO biliyorum ki idari müdürden öte değiller onlara idari müdür denir" diyor.

---------