16 Ağustos 2023 Çarşamba

Tonyukuk Sözlüğü

                   “Sözcüm ol!” dedi; sözcüsü ben idim, Bilge Tunyukuk. ”   

Tonyukuk Yazıtı 5.satır            

 

Nehirler-Göl (8):

  • Ak Termal Irmağı (Rusya, Tuva Cumhuriyeti).
  • Anı Irmağı (Rusya, Hakasya).
  • Bolçu (Çin, Altay İli). İnci Irmağı ( Özbekistan ).
  • İngek Gölcüğü ( İnekler Gölü, Moğolistan).
  • İrtiş Irmağı (Rusya).
  • Kök Öng Irmağı (Moğolistan).
  • Tola Irmağı (Moğolistan).

 

Dağlar (5):

  • Altay Dağları (Rusya).
  • Çuğay Dağları (Çin).
  • Ek Dağı (Tanrı Oğlu) (Tacikistan).
  • Köğmen Dağları (Moğolistan).
  • Ötüken (Moğolistan)

 

Yerleşmeler (2):

  • Bulçu (Çin).
  • Şantung (Çin)

 

Ova ve Çöl  (2):

  • Karakum (Moğolistan).
  • Yarış Ovası (Çin, Şincan)

 

Boğaz ve Geçitler (1):

  • Demir Kapı  (Özbekistan)

 

Deniz (1):

  • Taloy  (Çin)

 

Türk Boyları

  • Az’lar
  • Dokuz Oğuz Halkı
  • Kırgız
  • Oğuz’lar
  • On-Ok
  • Saka’lar
  • Sir
  • Tarduşlar
  • Türgiş
  • Türk
  • Türk (Sir) Halkı

Diğer Halklar

  • Çinliler
  • Kıtay’lar
  • Mançud’lar
  • Soğdak
  • Tacik’ler
  • Tohar’lar

 

Kişi Referansları (A-Z):

  • Bögü Kağan (Kapgan Kağan)
  • İlteriş Kağan
  • İnel Kağan
  • Kültigin
  • Türk Bilge Kağan

*******************************************************************

a ünlem

äb ev, yurt, karargâh

äbir- evirmek, dolanmak

– açmak

ädgüti iyice, sıkıca

adrıl- 1. ayrılmak 2. (kagan, beg, yer sub sözleri ve bodun adlarının bulunma-ayrılma durumuyla) belirli bir siyasal oluşumdan kopmak 3. (at, tabar, kagan vb. sözlerin bulunma-ayrılma durumuyla) ölmek, vefat etmek.

agı ipekli kumaş

ägri eğri

agtor– tırmandırmak

Äk dağ adı

ak termel Hanghai ve Tannu Ula silsilesi arasındaki ırmaklardan biri

akıt– akın etmek/ettirmek

al- 1. almak 2. (bodun, il, törü sözleriyle veya bodun adlarıyla) ele geçirmek, fethetmek, zaptetmek 3. ganimet almak, ele geçirmek, tutsak etmek 4. kız almak, evlendirmek 5. (sab sözüyle) bilgi almak, mesaj almak

älig elli, “50”

alkın – tükenmek, mahvolmak, yok olmak

alp yiğit, cesur; zor

altı altı

altun 1. altın 2. altın para 3. altından yapılmış (araç gereç, eşya)

Altun Yış yer adı (Altay dağları)

anar ona

anaru ona doğru

ança öyle(ce), şöyle(ce)

ançıp öylece

anı  Batı Sayan’ın kuzey yamaçlarından doğup Abakan’la birleşerek Yenisey’i besleyen ırmaklardan biri.

anı onu

anın onun ile

anta 1. oraya, orada, oradan, o sırada 2. o sıradan, o zamandan, ondan, o zaman

antag öyle, şöyle

anyıg kötü, fena

apa 1.  ata, ecdat 2. baba, amca, ağabey, dede, abla, anne, nine 3. bir unvan niteleyici.

Apa Tarkan büyük tarkan, başkumandan

är er, erkek, asker

är- olmak, mevcut olmak

ara arasına, içine

arıg temiz, saf

ärinç galiba, büyük olasılıkla

ärkli olan; iken

arkuy müstahkem mevki

ärt- geçmek

Ärtiş ırmak adı (İrtiş)

artuk 1. artık, geriye kalan, artan 2. -den çok, -i aşkın 3. çok fazla. fazla, sayıca çok

asın tırmanmak

 aş, yemek, yiyecek

aş- aşmak

Aşok kişi adı (Sogdların lideri Aşoka), Soğut kaviminin lideri

at at

atlat ata bindirmek, atlandırmak

atlıg atlı, süvari

ay- 1. demek, söylemek, açıklamak 2. talimat vermek, buyurmak 3. yol göstermek, öğütlemek, danışmanlık yapmak 4. (kıyın sözüyle) ceza tebliğ etmek 5. (tenri ve yer sözleriyle) egemen olmak, hükmetmek 6. (bodun sözüyle) egemenlik altına almak 7. sözcülük etmek, beyan etmek

ayguçı kağanın sözcüsü, danışman, sözcü

ayıgma sözcü

ayt- 1. söylemek, demek 2. ad vermek.

aytıgma denen, denilen

az (I) Az kavmi

az az

 

B

 

ba- 1. bağlamak 2. (hayvan) bağlamak.

bäg bey

baga Tarkan unvanını niteleyen bir sıfat

balık 1. çamur, bataklık 2. şehir

bän ben

bana bana

banaru bana doğru, benden yana

bänlig benli, beyaz lekeli (= karlı)

bar var

bar- varmak, gitmek

bärüki beriki, berideki

bas- 1. bastırmak 2. hükümranlık etmek 3. baskın vermek 4. feryat etmek 5. (tenri, umay vb.) zarara yol açacak bir olayı önlemek 6. sıkıştırmak, tazyik etmek 7. (tenri sözüyle) kıyamet kopmak 8.basmak, baskın yapmak; yardım etmek

basın- çekinmek, baskı altında olduğunu hissetmek, yenilmek, ezilmek

basıt- 1. bastırmak 2. baskına uğratmak, düşman saldırısına maruz bırakmak, baskına uğramak

baş 1. baş, kafa 2. bir kavim, boy topluluk veya ordunun lideri 3. tepe, zirve, doruk, ırmak başı 4.  zaman, sıra, yer, önem vb. bakımlardan önce gelen, başlangıç, ilk.

ber- vermek

beş beş

bın bin

bil- 1. bilmek, bilgi sahibi olmak 2. öğrenmek, bilgi edinmek 3. tanımak, bilip ayırmak, seçmek, idrak etmek, ayırt etmek

bilgä akıllı, akıl veren, danışman

Bilgä Kagan kağan adı/ünvanı, İlteriş Kağan’ın büyük oğlu, II. Köktürk Devleti kağanı.

Bilgä Tunyukuk kişi adı/ünvanı

bilge / bilige 1. bilge 2. bir unvan niteleyicisi.

bilig bilgi, hikmet, akıl, zihin.

bin- ata binmek

bin bin

bini bän zamirinin nesne durumu

bintür- ata bindirmek, bindirmek

bir- / ber- 1. vermek 2. düşmana teslim etmek 3. (iş sözüyle) hizmet etmek 4. (yabgu, şad vb.) bir göreve atamak 5. ad veya unvan vermek 6.  evlendirmek 7.  yardımcı fiil

bir 1. bir, tek 2. aynı 3. birinci, ilk.

bir din güney, güneyden

bir yäki güneydeki

birlä ile, birlikte

biryä güneyde

bitit- yazdırmak, yazı yazdırmak

biz 1. biz 2. fiil çekimi ögesi

biz biz

bizintä biz zamirinin bulunma-çıkma durumu

bod boy, kabile

bodun boylar, kabile, halk, maiyet

boguz boğaz

boguzlan- boğazlanmak, öldürülmek

bol- 1. olmak, varlık kazanmak 2. olmak, yaratılmak, vücuda gelmek 3. yardımcı fiil, 4. mevcut olmak, var olmak

bolçu İrtiş Irmağı’nın güneydeki kollarından biri, yer adı

bögü kagan Kapgan Kağan,

Bögü kağan adı/ünvanı

bu bu

bu: kan boğa

buçägü bu üçü birlikte

buka boğa

bul- 1. bulmak, temin etmek 2.  (kan sözüyle) kağan önderliğinde siyasal örgütlenme kurmak, il ve bodunu yönetecek bir lider bulmak 3. (er at sözleriyle) erlik, kahramanlık adını veya unvanını almak 4.  tanrı lutfuna erişmek, kutsanmak.

bulganç kargaşalı, anarşi içinde, kaotik, karışık

bun / bunu 1. sıkıntı 2. vah, heyhat, ne yazık

bun dert, sıkıntı

bunad- sıkılmak, sıkıntı içinde olmak

bunsız, bunsuz 1.  sıkıntısız 2. çok sayıda, çok miktarda 3. eksiksiz, fazlasiyle

buntut- saptırmak, azdırtmak, kaçırtmak

buyla unvan

büçegü bu üçü birlikte.

büntâgi böylesi

 

Ç

çabış başkumandan

çogay Sarı Irmak’ın (Huang-ho) büyük dirseğinin kuzey yakasındaki dağ silsilesi. yeradı (Yin-Shan dağları)

çöl bozkır

 

E

 

eb çadır, konut, karargâh

ebçi eş, karı, zevce

edi hiç, asla tamamiyle

egri 1. eğri, 2. hörgüçlü (deve)

ek tag Altay Dağlarının batı bölümünde bir silsile, Tinsi Oglı Dağı

eki iki

ekinti ikinci

elät- iletmek

elt- / ilt 1. iletmek, alıp götürmek, taşımak 2. ordu sevk etmek 3. (gebe kadın) bebek taşımak

er 1.  adam, erkek 2. yiğit, kahraman 3. asker 4. erklik, erdem.

er- 1. ermek, oluşmak, olgunlaşmak 2. (el / il bodun sözleriyle) kalkınmak, müreffeh düzeye ulaşmak, ekonomik ve siyasal bağımsızlık içinde olmak 3. yardımcı fiil.

eşid- işitmek

Eşim kişi adı

 

I

ıd- / yıd- / 1. göndermek 2. (yetkili) göndermek 3. (il, yer sub vb. sözlerle) farklı bir etnik kimliğe geçmek 4. (sab sözüyle) mesaj göndermek 5. (törü sözüyle) Türk töresine uymamak 6. yardımcı fiil.

ıd- yollak

ıduk kutsal, mübarek

ıgaç ağaç

ırak ırak, uzak

ıt- göndermek, yollamak

 

İ

 

iç 1. iç 2. has, hassa, kağana bağlı, siyasal merkez, merkez 3. mide

içik- 1. girmek 2. tâbi olmak, bağımlı olmak, katılmak, iltihak etmek, sığınmak, iltica etmek

içre 1. gizli 2. devlet, savaş vs. sırrı içeren (bilgi) 3. siyasal merkez, yönetim merkezi

idi / edi 1. hiç, asla, tamamen 2. bütünüyle, hepten.

igid– / egit- 1. beslemek, doyurmak, bakmak 2. (yılkı sözüyle) hayvan beslemek 3.  (kagan) bodunu korumak, himaye etmek, kalkındırmak 4. (tenri ve yer) himaye etmek.

il / el 1.  ülke, yurt, vatan, memleket, halk 2. devlet, yönetim 3. bir unvan niteleyicisi.

ilk ilk, önce

ilteriş / elteriş II. Köktürk Devleti kurucusu kağanının unvan niteliyicisi.

ilteriş / elteriş kagan Kutluğ Kağan.

İlteriş Kutluğ’un unvanı

in- inmek

İnäl velihat (Kapgan kağanın oğlunun unvanı)

İnigäk göl adı

ir- ermek, erişmek, varmak

 iş

it- / et- 1. etmek. 2. bodun ve törü düzeni kurmak 3. asker konuşlandırmak 4.  mimari yapı kurmak 5. takdir etmek 6. (tenri) nizam vermek, düzenlemek, düzene sokmak, tanzim etmek

 

K

 

kabış- 1. toplanmak, bir araya gelmek, birleşmek 2. politik ve askeri ittifak yapmak

kabış- birleşmek, ittifak etmek

käç- geçmek

kaç kaç

kaçan ne zaman

käçig geçit

kagan hakan, hükümdar

kaganlıg kendi hakanı olan, bağımsız

käl- gelmek, kalmak; çaresiz kalmak, hiçbir şey yapamamak

kalın 1. kalın, yoğun 2. kalabalık, çok sayıda

kalısız tümüyle, tamamiyle

kalıt- bırakmak, (ugur sözüyle) yolu bırakmak, gidilen istikameti değiştirmek, bıraktırmak

käligmä gelen

kalmiş (sağ) kalmış olanlar, gelme, geliş

kältäçi gelecek (olan)lar

kälür getirmek

kan han, hükümdar

kanlan- (bodun) kağan önderliğinde siyasal örgütlenme kurmak, bir başı, lideri olmak.

kanlan- han sahibi olmak

Kapgan Bögü kağanın unvanı, İlteriş Kağan’dan sonra tahta geçen II. Köktürk Devleti kağanının unvanının niteliyicisi

kapıg kapı

kar kar

kara kara

kara kum İlteriş’in kışlık ordugâhı, Yinshan’ın (Çogay Yış) kuzeyinde, Çin kaynaklarında Hei-sha-ch’eng olarak geçen bölge, yer adı (Gobi çölü)

kargu gözetleme kulesi

karı yaşlı, ihtiyar

katun 1. kadın 2. kağan eşlerin unvanı 3. Katun Irmağı 4. Hatun, hakanın eşi

kazgan- 1.  kazanmak, kazanç elde etmek, elde etmek, ganimet sağlamak 2. (il, bodun, törü sözleriyle) kazanmak, elde etmek, edinmek, fethetmek, çalışıp başarmak

keyik av hayvanı, geyik

kılın- yaratılmak, doğmak, vücuda gelmek

kırkız Kögmen Dağlarının ardında yurt tutan, bugünkü Hakasların (Yenisey Kırgızlarının) atası olan Türk boyu, Kırgız

kış- birlikte yapmak, etmek, kılmak

kıtan X. yüzyılda Çin’de Liao sülalesini kuran, sonraki yüzyıllarda batıya yönelerek Katahıtayları oluşturan proto Moğol halkı, etnik ad (Hıtaylar)

kıyın ceza

kız- 1. sıcaklığı artmak, çok ısınmak 2. kızmak, öfkelenmek, hiddetlenmek

kız kız

kızıl kızıl

kisrä sonra

kisräki ön taraftaki, doğudaki; öndeki, öncü

kişi kişi, insan

kod- / kot- 1. koymak, bırakmak 2. (kan sözüyle) kağan önderliğindeki siyasal örgütlenmeyi bırakmak

koduz kadın, dul, kocasız kadın

kon- (bir yere) yerleşmek, (bir yeri) mesken tutmak, konmak

kop tümüyle, tamamiyle

kopın hepsi, hep birlikte, hepsi birden

kögmen Sayan (Tannu-Tuva) Dağları, yer adı

kök mavi (ırmak adında)

kök pekiştirme edatı

köläk gölek, küçük göl, bataklık

kön(ü)l gönül, arzu, dilek, (insanın) iç dünyası

kör- 1.  görmek 2. (yönelme-bulunma durumuyla) itaat etmek 3. (yügerü zarfıyla) esenlik ve huzura kavuşmak 4.  (emgek) çekmek 5. aldırış etmek 6. (edgü/beni sözüleriyle) huzur içinde yaşamak 7.  görüp geçirmek 8. yardımcı fiil 9. bağımlı olmak, tabi olmak; (tasviri fiil: çabuk!)

Ku kişi adı

kubran- 1. toplanmak, bir araya gelmek 2. siyasal teşekkül oluşturmak amacıyla toplanmak

kudı aşağısına doğru, (akıntısı) boyunca

kum — Kara-Kum

kurıdın batı

kurya batıda

kuryakı batıdaki

kuz kuz, (dağın) kuzey yamacı

küç güç, kuvvet

küçlüg güçlü, kuvvetli

kümüş gümüş

kün gün, gündüz

küntüz gündüz

küräg kaçak

män ben (kişi eki olarak)

Mançud etnik ad (Mançular)

mu soru edatı

 ne

näkä niye, niçin

nän herhangi, herhangi bir; her

 

O

oçuk ocak

og(u)l oğul

ogul 1. evlat, çocuk 2. bir unvan niteleyicisi

Oguz etnik ad

ok — On-Ok

ok pekiştirme edatı

ol o, onlar; isim cümlesinde bağ-fiil

olgurt – 1. oturmak, yerleştirmek 2. (bina, yapı, konut vb.) kurdurmak, tesis ettirmek. 3.diktirmek, diktirtmek

olur- 1. olurmak 2. varlığını sürdürmek, hayat geçirmek 3. (kagan, yabgu, şad vb.) tahta çıkmak, hüküm sürmek, hükmetmek 4. konuşlanmak, mevzilenmek 5. ikamet etmek, yerleşmek, yurt tutmak, oturmak, yaşamak; tahtta oturmak, hüküm sürmek

olurt- 1. oturtmak, yerleştirmek 2. tahta çıkarmak, kağan yapmak 3. (bediz sözüyle) motif, oyma vb.yi yerleştirmek, süsletmek, bezetmek 3. tahta oturtmak

on ok Köktürk Kağanlığı’nın batı kanadını oluşturan on kabilelik Türk boyu, etnik ad (Batı Türkleri, Türgişler)

on on

On-Ok oruk yol

otuz otuz

Ö

ög- öğmek, övmek

ök pekiştirme edatı

öl- ölmek

ölür- öldürmek

Ön Irmak adı (Onggi-yin gool; Çince Hun-yi)

öndün doğu; doğudan

önrä ön tarafta, doğuda

ört alev, ateş

ötrü sonra

Ötükan yer adı (Khangay dağlarının doğu etekleri)

ötüken Köktürk Kağanlığı ve Ötüken Uygur Kağanlığı devletlerinin merkezi

ötün- arzetmek, rica etmek

ötünç rica, maruzat

öz 1. kendi 2. (tenri tarafından bahşedilen) benlik, manevi varlık, öz 3. yürekte varsayılan sevgi, bağlılık gibi duyguların kaynağı, gönül 4. bir unvan niteleyicisi

özüm ben, kendim

 

S

 

sab söz, haber, bilgi, mesaj

saka  Orta Asya’daki Hint-Avrupalı kavimlerden biri, etnik ad

sakın- 1. endişelenmek, kaygılanmak 2. düşünmek

sâmiz semiz

sana sen zamirinin verme durumu

sanç- 1. (ucu sivri bir nesneyi bir yere veya birine) batırmak, saplanmak 2. kargıyla yaralamak veya öldürtmek, mızraklamak

sânün General

sarıg sarı

sayu her

sınar yarım, yarı

sini sän zamirinin nesne durumu

Sir etnik ad

Sogdak etnik ad, Soğd halkı, Hint-Avrupa kökenli bir kavim, Soğutlar

sök- sökmek

sub su, Irmak

 ordu; asker

sülä- ordu sevk etmek, sefer etmek

sülät- ordu sevk ettirmek

sünüg mızrak

sünüş- savaşmak

 

Ş

 

şad / çad yabgu ile birlikte kagandan sonraki en yüksek rütbe olan kağanın erkek kardeşine veya oğluna bizzat ihsan ettiği bir unvan

şantun Taihang Dağlarının doğusunda bulunan toprakların genel adı

Şantun yer adı

 

T

Tabgaç Çin, Çinliler

tabışgan tavşan

täbi deve

tag dağ

täg gibi

täg- hücum etmek, saldırmak; değmek, varmak, erişmek

tägi kadar

tägmiş varmış olma, erişmiş olma, varma, erişme

tägrä çevre, etraf, çepeçevre

tägür- götürmek

taloy Irmak adı

Tämir Kapıg Demir Kapı, Belh ile Semerkand arasındaki geçit

tan tan, şafak

tänri tanrı

tänsi < Çin rien-tzü ‘gögün oğlu’ (yer altında)

tär ter

tarduş Altayların batısında yurt tutan ve Tölis kavmine mensup olan bir Türk boyu

Tarduş etnik ad (Kağanlığın batı boyları)

Tarkan unvan

tarkınç huzursuz

Tärmäl ırmak adı

taş dış, taş, taşlık yer

taşık 1. dışarı çıkmak 2. baş kaldırmak, isyan etmek 3. (ordu) sefere çıkmak

taşık- çıkmak, (ordu) sefere çıkmak

täz- kaçmak

Täzik etnik ad (Tacik)

te- demek, söylemek

teg- 1. (yönelme durumuyla) değmek, ulaşmak, erişmek 2. (savaşta) hücum etmek, saldırmak 3. (yaş sözüyle) yaşı kemale ermek, yaşlanmak 4. (küni sözüyle) yüksek bir unvan almaya hak kazanmak

temir kapıg Sir Derya’nın batısında Belh-Semerkant yolu üzerinde bir geçit, Buzgala geçidi

tenri 1. gökyüzü 2. tanrı 3. kagan / kan unvanının niteliyicisi

teril- derilmek, toplanmak

teril– toplanmak, bir araya gelmek

teyin diye

tıl (düşman hakkında) bilgi; gözcü, haberci

ti- demek, söylemek

tilä- istemek

tinisi / tensi oglı Altay Dağlarının batı bölümünde bir silsile

tinsi < Çin rien-tzü ‘gögün oğlu’ (yer altında)

tiril- / teril- 1. birleşmek, hayata dönmek 2. (ordu) savaşta hezimete uğramaktan kurtulmak, toparlanarak güçlenmek 3. (tün sözüyle) gece olmak 4. derilmek, toplanmak

tiyin diye

Togla Irmak adı (Tola)

tok tok

Tokar etnik ad (Tohar)

tokar Hint-Avrupa kökenli bir kavim, Toharlar

tokuz dokuz (etnik adda)

Tokuz Oguz etnik ad

tonra esim VII. yüzyılın son çeyreğinde Tokuz Oğuz liderinin Kıtay’a gönderdiği Tonra boyundan bir temsilci, etnik ad (kişi adında)

topul- delinmek

toruk zayıf

töküt- dökmek, akıtmak

tu- kapanmak

tug engel, mania

Tunyukuk en yüksek idari unvan, başvezir

tut- 1.  tutmak 2. yurt tutmak 3. (il) varlık sürdürmek 4. denetim altına almak 5. savaşta yakalamak 6. (at sözüyle) adını almak 7. (kü sözüyle) adı duyulmak 8. (Türk tenri) kagan, katun ve kaganın diğer aile bireylerini korumak

tutun- tutunmak

tuy- duymak, hissetmek, fark etmek, algılamak, aldırış etmek

tügriş On Okların Tu-lu koluna mensup Batıdaki Tölis boylarından biri

tügünlüg düğümlü, kuyruğu düğümlü

tümän on bin

tün gece; geceleyin

Türgiş etnik ad

türk 1. Türk 2. bir hükümdarın yönetimindeki halk, teba, reaya

Türük etnik ad

tüş- 1. inmek 2. (yaklaşma-bulunma, yön durumuyla) gitmek, yürümek 3. konaklamak veya mola vermek üzere at, at arabası vb.nden inmek 4.  düşmek, düşüp yaralanmak veya telef olmak 5. (düşman ordusu) ırmağa, denize vb.ne dökülmek 5. düşmek

tüşür- 1. indirmek 2. (ilez sözcüğüyle) acı vermek, kederlendirmek, üzüntü vermek

 

U

u- muktedir olmak; mümkün olmak

u uyku

ubut utanç

 uç

uçuz kolay

ud- 1. takip etmek, kovalamak 2. (savaşta) takip etmek, kovalamak, peşine düşmek, sürmek

udı- uyumak

udu ve

uduz- 1. takip ettirmek, izletmek 2. komuta etmek, sevk etmek, liderlik etmek

ugur zaman, vakit

ulug 1. büyük, muazzam 2. yaşlı 3. yaşça büyük 4. ileri gelen kimse, ulu, yüce kişi 5. bir unvan niteleyicisi, lider

Umay tanrı adı, Tenrici inanışta kadınları doğum sonrasındaki evrede koruduğuna inanılan tanrıça

una- doğru bulmak, onaylamak, tasvip etmek

unç mümkün, olabilir

ur- 1. varmak 2. okla vurmak, okla vurarak yaralamak 3. (hayvan) vurmak 4. kurmak, tesis etmek 5. yazmak, sert zemin üzerine ucu keskin bir nesneyle harfleri kazıyarak, çizerek yazı yazmak 6. (tugrag sözüyle) mühür vurmak, tuğra çekmek. 7. koymak, yerleştirmek

uzun uzak

 

Ü

 

üç üç

üçägü üçü, üçü birlikte, üçümüz

üçün için

ügüz ırmak

üküş çok

ülüg 1. bölüm, bölük, kısım 2. kısmet, nasip, kader, yazgı

üntür- (tan) atmak, (şafak) sökmek

ürün beyaz, ak

üz aksi, inatçı, başına buyruk

üz- kırmak, koparmak

üzä üzerine, üzerinde

üze 1. yukarı, üst, yukarıda üstte 2. üstüne, üzerine, üstünde, üzerinde.

 

Y

 

yabgu şad ile birlikte kagandan sonraki en yüksek rütbe olan ve kağanın erkek kardeşine veya oğluna bizzat ihsan ettiği bir unvan

yadag yaya, piyade

yagı düşman

yagıçı savaşçı, savunmacı

yäl- (atı) dörtnala sürmek, koşturmak

yälmä öncü, keşif kolu, keşif süvarisi; sefer

yältür- akın ettirmek, koşturmak

yämä dahi, da/de, hem… hem

yan- 1. geri dönmek, dönmek 2. (savaşta) geri çekilmek

yän yan, taraf, -den doğru

yan yan, taraf; -den doğru

yana yine, tekrar

yanıl- yanılmak

yantur- 1. döndürmek 2. (orduyu) geri çekmek 3. (yaş, sıgıt sözleriyle) acıyı içe gömmek, bastırmak

yany- yaymak, dağıtmak, bozguna uğratmak

yanyduk bozguna uğrayan(lar)

yara- yaramak, uygun olmak

yarık zırh

yarıkla- (tenri, yer, tenriken sözleriyle) buyurmak, lütfetmek, esirgemek

yarıklıg zırhlı asker

Yarış yer adı (bugünkü Çarış ovası)

yarlıka- (tanrı) buyumak, esirgemek

yat- 1. yatmak, bir yerde uzanır halde bulunmak 2. (kemikler) yığılmak 3. (cenaze) gömülmeden kalmak, ortada kalmak.

yazı ova

ye- yemek

yeg daha iyi

Yençü ırmak adı (Sır Derya, Jaxartes)

yer yer

yerçi kılavuz

yet- yedmek, yedekte götürmek

yeti yedi

yıd- göndermek

yıg- yığmak, derleyip toplamak

yırdın kuzey

yırya kuzeyde

yıryakı kuzeydeki

yış dağ, ormanlı dağ

yi- yemek

yigirmi yirmi

yinçgä ince

yinçü ögüz Sir Derya (Seyhun) Irmağı

yir yer

yoglat- cenaze töreni yaptırmak

yogun yoğun, kalın

yogur- geçmek (ırmak vb.)

yok yok

yokaru yukarı

yol yol

yorı- 1. adım atarak ilerlemek, gitmek, yürümek, yol almak, ilerlemek 2. isyan etmek, başkaldırmak 3. ilerlemek, gelişmek, kalkınmak 4. ordu sevk etmek, akın etmek, düşman topraklarına saldırmak, baskın yapmak 5. ordu ile sefere çıkmak; gelişmek

yorıt- 1. yürütmek, ilerlemek 2. orduyu sefere çıkarmak 3.  kalkındırmak, ilerletmek, geliştirmek, gönenç içinde yaşamak 4. atı dörtnala sürmek 5. (orduyu) yürütmek, sefere çıkarmak

yubul- yuvarlanmak

yugur- yoğurmak

yulı- yağmalamak

yurt 1. yurt, kamp yeri, konaklama yeri 2. cenaze çadırı 3. karargah, merkez

yuyka yufka, ince

yügürt- 1. koşturmak 2. (atı) hızla koşturmak 3. (ter sözüyle) emek sarf etmek, büyük gayret göstermek, çok çalışmak, ter dökmek 4. akıtmak; akın ettirmek

yükün- 1. saymak, saygı göstermek, hürmet etmek 2. boyun eğmek, biat etmek, bir kimsenin veya bir yönetimin egemenliğini tanımak 3. ibadet etmek.

yüküntür- 1. saydırmak, hürmet ettirmek, sözünü dinletmek 2. baş eğdirmek, boyun eğdirmek, biat ettirmek.

yüz yüz (100)

Kaynak: [1]

 

[1] Tonyukuk Yazıtı İnceleme, Talat Tekin, 1994, sayfa 53-72. Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı İncelenmesi, Hatice Şirin, Türk Dil Kurumu