16 Ağustos 2023 Çarşamba

Tonyukuk Türk mü, Çinli mi?

 “Ben özüm Tabgaç ilinge kılıntım Türk bodun tabgaçka körür erti” satır 1

(Ben, Çin ilinde doğdum ve o zamanlar Türk halkı Çin iline bağlıydı).

 

Kim?       

Tonyukuk, Türk mü, Çinli mi?

Hangi Çinliler Tonyukuk Türk’tür dediler?

Hangi Türkler Tonyukuk Çinlidir dediler?

 

Ahmet Taşağıl, Ana Britannica Ansiklopedisi, Go Honghen, He Xingliang, İsenbike Togan, Sadri Maksudi Arsal Türktür diyorlar.

Peki, Çinlidir diyenler kimler, Bahaeddin Ögel, Bozkurt Güvenç, Mehmet Niyazi Özdemir, Özkan İzgi, Sait Başer dört profesör bir doktor. Tonyukuk Çinlidir düşüncesi Bahaeddin Ögel'den geliyor. Bahaeddin Ögel, bir Uygur mezartaşına dayanarak bu düşünceyi geliştirdi. Ardılları Bozkurt Güvenç oraya yaslanıyor, Özkan İzgi de oraya yaslanıyor, bir mezartaşına yaslanıyor.

Tonyukuk Türktür diyenler

 

1.       Ahmet Taşağıl

2.       Alimcan İnayet-Geyretcan Osman

3.       Ana Britannica Ansiklopedisi

4.       Fahrettin Olguner

5.       Giraud

6.       Grouset 

7.       Guo Hongzhen

8.       He Xingliang

9.       Hirt

10.   İsenbike Togan

11.   L. Bazin

12.   Ligeti

13.   Martin Sprengling

14.   Sadri Maksudi Arsal

15.   Teoman Duralı

 

Ahmet Taşağıl:

"Ama ben malesef internette bu dijital bilginin kirliliğinden dolayı diyorum, bir lise öğretmeni ders veriyor üniversite öğrencilerine, Tonyukuk Çinlidir diyor. Yuh diyorsunuz yani, yuh diyorsunuz. Bu kadar mı olur diyorsunuz, esasında baktığımızda bu kadar mı olur, yani Tonyukuk Çinlidir diye açıkça bunu yazan, söyleyen öğretmenler var. Tabi öğretmen bunları nereden alıyor, üniversite hocalarının yazdığı kitaplardan, makalelerden alıyor ve bu ne kadar büyük bir bilgi kirliliği içinde olduğumuzu bize göstermektedir. Inşallah genç araştırıcılar, çok çok iyi araştırıcılar gelecek Türkiye’ye ve bunların doğruların daha iyisini inşallah yazacaklar" [1]

"Merhaba hocam ben Göktuğ Erol. Mimar Sinan güzel sanatlar üniversitesi tarih bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim. Benim sorum şu yönde. Tonyukuk’un öz be öz Türk ailesine mensup olduğundan ve Türk olduğundan bahsettik peki ortaokullarda ve liselerde neden yani Tonyukuk’un bize Çinli olarak anlatılmasının kaynağı nedir yani bunu ilk olarak kim başlattı?

Ya o kitapları yazana söylemek lazım az önce facebookta bir arkadaşımla birlikte arkadaşım demiş sen neden Türk tarihini nasıl kirlettiğini yazdım. Bu açık belli bi kısım demiyorum genel konuşuyorum herkes üstüne alsın bunun suçlusu tarihçilerdir. Yani çıldırmamak mümkün değil. Yani lise kitaplarında da öyle yazıyorsa yapacak hiçbişeyim yok artık. 

 

Bilmiyorum ben son şeyi okumadım ama şeyde bu üniversite sınavına hazırlanan videolarda gördüm ben. O itibaren biraz çıldırdım diyelim. "  [2]

 

“Ben biraz daha Çin kaynaklarındaki belgelerin, bilgilerin etkisiyle, daha önce Çinlerin de gözüyle diyelim artık, Tonyukuk hakkında yazılar yazmıştım. Bir kere şunu baştan söyleyeyim arkadaşlar, AshideYuan-zhen ile (yani orda dilciler hata yapıyorlar) Tonyukuk aynı kişidir. Farklı kişi olduğunu söyleyen dil âlimleri var, ama bu doğru değil. Tonyukuk’un mensup olduğu aile Ashide ailesi, yani Türk, öz be öz Türk bir aile. I. Göktürk devletinde de devlete en çok yardımcı olan kabile diyelim ya da aile buradan çıkan devlet adamlarının. II. Göktürk devleti döneminde ise daha bariz şekilde görülüyor. Ama ben maalesef internette bu dijital bilginin kirliliğinden dolayı diyorum, bir lise öğretmeni ders veriyor üniversite öğrencilerine, Tonyukuk Çinlidir diyor. Yuh diyorsunuz yani, yuh diyorsunuz. Bu kadar mı olur diyorsunuz, esasında baktığımızda bu kadar mı olur, yani Tonyukuk Çinlidir diye açıkça bunu yazan, söyleyen öğretmenler var. Tabii öğretmen bunları nereden alıyor, üniversite hocalarının yazdığı kitaplardan, makalelerden alıyor ve bu ne kadar büyük bir bilgi kirliliği içinde olduğumuzu bize göstermektedir. İnşallah genç araştırıcılar, çok çok iyi araştırıcılar gelecek Türkiye’ye ve bunların doğruların daha iyisini inşallah yazacaklar.

“Merhaba hocam ben Göktuğ Erol. Mimar Sinan güzel sanatlar üniversitesi tarih bölümü 2. “Sınıf öğrencisiyim. Benim sorum şu yönde. Tonyukuk’un öz be öz Türk ailesine mensup olduğundan ve Türk olduğundan bahsettik peki ortaokullarda ve liselerde neden yani Tonyukuk’un bize Çinli olarak anlatılmasının kaynağı nedir yani bunu ilk olarak kim başlattı?”

“Prof Dr Ahmet Taşağıl: Ya o kitapları yazana söylemek lazım az önce facebookta bir arkadaşımla birlikte arkadaşım demiş sen neden Türk tarihini nasıl kirlettiğini yazdım. Bu açık belli bir kısım demiyorum genel konuşuyorum herkes üstüne alsın bunun suçlusu tarihçilerdir. Yani çıldırmamak mümkün değil. Yani lise kitaplarında da öyle yazıyorsa yapacak hiç birşeyim yok artık.[3]

“Daha önceki ilk iki bağımsızlık teşebbüsünün yanında da A-shih-te ailesinden liderler vardı. Bu liderler genellikle bilgilerinin derinliğinden dolayı bir danışman gibi çalışmışlardı. İşte, bu sebepten ötürü daha önceki hadiseleri yakından takip eden Kutlug, aynı aileden gelen Tonyukuk'u kendine yardımcı seçmişti. Tonyukuk'un yeni kurulan devlete katılmasındaki büyük tesir daha sonra gelişecek olaylarda görülecektir.” [4]

 

 

Alimcan İnayet- Geyretcan Osman

 

“Yuan Hanedanlığı döneminde, Moğolların Kore ile olan diplomatik ilişkilerini yürüten Şie Sun ( : Xie Sun),  Şie Çang-şou (偰長壽 : Xie Chang-shou) ve Şie Si (偰斯 : Xie Si ) adındaki Türklerden de bahsetmek gerekir. Çin kaynaklarına göre bu zatlar Göktürk devletinin veziri Tonyukuk’un soyundan gelmektedirler. Uygur bilim adamı Geyretcan Osman’ın araştırmasına göre, Göktürk devleti yıkıldıktan sonra, Tonyukuk ve onun sülalesi Uygur devletinde de önemli görevler üstlenmiştir. M. S. 840 yılında Uygur devleti yıkıldıktan sonra, Tonyukuk’un torunları Uygurlarla birlikte batıya göç etmişler ve Turfan’da kurulan İdikut Uygur devletinde de vezirlik görevine devam etmişlerdir.

 

Yuan Hanedanlığı döneminde yaşayan yazar Ou Yang-xuan, “Xie soylular Uygurlardan olup, onların ataları Tonyukuk’tur” demektedir. Onun “Koçulu Xie (Şie) Soyluların Biyografisi” adlı kitabına göre, Tonyukuk’un torunları Uygurların vezirleri olmuşlardır. Yine Yuan Hanedanlığı dönemi yazarlarından Huang Jin “Wei Vilayetindeki Hanım Uygur Soyluların Mezar Taşı” (黃縉: 魏郡夫人偉吾氏墓志銘) adlı eserinde, “Xie (Şie) soylular aslında Türklerin aristokrasisinden olup, T’ang Hanedanlığı’ndan itibaren Uygurların başveziri olagelmişlerdir. Onların ataları Tonyukuk’tur” diye belirtmiştir. Tarih kaynaklarında, Tonyukuk’un torunlarından Keçipur adında bir zatın 13. yüzyılda İdikut devletinin veziri olduğu belirtilmektedir. Buradan anlaşıldığına göre, Tonyukuk’un torunları bu görevi Yuan Hanedanlığı dönemine kadar kesintisiz sürdürmüşlerdir.

 

Yuan Hanedanlığı döneminde, İdikut Uygur devletine mensup pek çok siyasetçi, ekonomist, diplomat, tercüman ve teknisyenin Hanbalık’ta (Bugünkü Pekin) görevlendirildiğini yukarıda dile getirmiştik. Tonyukuk’un torunları da Hanbalık’ta görev alanlar arasında bulunmaktadır. Ancak Tonyukuk’un torunları, Hanbalık’ta; Çin kültürünün etkisiyle Çince soyad kullanmaya başlamışlar. Bunlar kendilerine “Xie” (Şie) kelimesini soyad olarak seçmişlerdir. “Xie” (Şie) ise “Selenga nehri”nin Çince transkripsiyonu olan “Xie-lien-jie-he” ( 偰輦杰河) isminin ilk hecesidir. Tonyukuk’un torunları Çince “Xie” (Şie) soyadını aldıktan sonra, onlara “Xie soylular” ya da “Selengalılar” denmiştir. Daha önce bahsettiğimiz Samga/ Senge adının da “Selenge” den gelmiş olması mümkündür. Tonyukuk’un torunlarının 13. yüzyılda bile Türklüğün kutsal mekânlarından biri olan Selenga’yı soyad olarak kullanmaları, onların vatan sevgisini, vatana bağlılığını ve Türklük şuurunun ne denli yüksek olduğunu göstermektedir. [5]

 

Ana Britannica Ansiklopedisi

Doğu Göktürkleri egemenliğine almış olan Çinlilerin hizmetindeki soylu bir aileden "geliyordu.”Ana Britannica cilt 21 İst., Ana Yayıncılık, 2005

 

Prof. Dr. Fahrettin OLGUNER

“Türk kimliğini tesbit yolunda tarihe başvuran muhterem yazar, Hunlar’ı ne halk, ne de idare kadrosu olarak Türk saymaz (s.88-89). Türk isminin ilk defa büyük bir topluluk olarak ilk defa Göktürkler’de görüldüğü, Orhun Abidelerinin Türkçe olduğu. vâkıalarını kabül etmektedir, (s. 22, 89).

Ancak, “bir çeşit federasyon” olarak da nitelendirdiği Göktürk Devletini bir devlet, ya da en azından bir ‘Türk Devleti” olarak görme eğiliminde değildir, (s. 89). O, “göçebe örgütlenmeleri devlet olarak kabul edilemez, s.95” yargısına bağlı kalarak Göktürkler’i göçebe örgütü olarak kabullenmiş görünmektedir. Özellikle vezir Tonyukuk’ un yazara göre Çinli oluşu (109), Göktürklerin Türklüğü ve Devleti hakkında kendisinin şüphelerini artırır. Öyle anlaşılıyor ki muhterem yazar, Türklerin bir soy olarak tarih sahnesine çıkışlarının kesin olarak tayin ve tesbit edilemeyeceği kanâatindedir. Nitekim “Türklerin tarihî kökleri gibi yurtları da belli değildir, s.88,103” yargısına varılmakta ve daha kesin bir ifadeyle; Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yıllar Türk Devrimi. Türk Ulusu, bu devrimle uyanmadı; belki ilk kez doğdu. Türk Ulusu yoktu ki uyusun; uyumuyordu ki uyanmış olsun", (s.12) denilmektedir.

Muhterem B. Güvenç’in bu konudaki kanâatlerini, yukarda aktardık. Şimdi, yazarın Hunları Türk sayması, ya da saymaması kendisinin İlmî hakkıdır. Ancak lehinde -aleyhinde birtakım yargılar bulunan bir konuda bunlardan birini seçmek, şayet ilme bağlı kalınacaksa, mutlaka kesin sebebe bağlı olmalıdır. Değilse ihtimaller söylenir ve şüphe ortaya konur. Aksi takdirde ilmîlik ortadan kalkar. Aynı durumda muhterem Güvenç’in Tonyukuk hakkındaki kanâatinde de görünmektedir. Bilindiği üzere Göktürk Veziri Tonyukuk Çin'de doğmuştur. Abide üzerindeki kendi ifadesi şöyledir; “Bilge Tongukuk; ben özüm Tabgaç ilinde kılındım”. Bu il o günkü Çin sınırları içindedir. Fakat buradan onun Çinli olduğu nasıl çıkarılır?

Tonyukuk’un ifadesi devam eder; ‘Türk Milleti Çin'e tâbî idi. Çin’den ayrıldı.” Ayrıca bu vezirin Türk kağanına hizmet ettiği ve Çin’e karşı onu uyardığı da ortadadır. Bu haliyle Tonyukuk, sanki Osmanlı veziri Sokullu'yu andırır.

Bunlara rağmen ‘Tonyukuk Çinli’dir” önermesini kabul etmenin “Çelişki taşımadığını söylemek kolay değildir. Aynı şekilde yazarın Göktürkler’in bir “Devlet”, bir “Türk Devleti” olarak kabul edilmeyeceği hakkındaki îmâları da tutarlı değildir. Zira tarih bize göstermektedir ki ilk ve orta çağlar da büyük imparatorluklar bulunduğu gibi, oldukça küçük devletlerde vardır. Atina, İsparta küçük birer şehir-site devlettir. Bu günkü şart ve fonksiyonların çoğu bunlarda yoktur. Eflatun’un Atina için ön gördüğü ideal devletin ideal nüfusu dörtbin dolaylarındadır. Herşeye rağmen onlar bugünün demokrasilerine “örnek gösterilecek devlet” olarak kabul edilmektedirler. Muhterem B. Güvenç’in itirazlarına rağmen, şekli ve fonksiyonu ne olursa olsun Göktürk devleti bir devlet hem de bir Türk Devleti’dir. Tarih böyle göstermektedir.” [6]

Giraud

“İnsanı şaşırtacak kadar çok uzun ömürlü olması, Tonyukuk'a, üç hükümdarı tanıma fırsatı vermiştir. Tonyukuk, onlara hizmet ederken, çoğu zaman kendi şahsî görünüşünü onlara empoze edecek güçlü bir kişilik sahibidir. Yaklaşık 705'ten 716'ya kadar uzanan zorunlu işsiz kaldığı dönemin dışında, o hep iş başındadır, meclistedir, devletin en önemli şahsiyetidir; sırasınca olmasa bile, gerçekten de böyledir. Hatta o ilk Türk edebiyatçısıdır; bu ise, onun diğerlerinden daha az değerli meziyeti değildir. Zamanının sorunlarını kafasında geliştirip olgunlaştırmıştır; siyasî bir kafaya sahip olduğu söylenebilir. Kısacası, sertliği ile dik kafalılığı ile şakaları ile hatta örnek teşkil eden yiğitliği ile ilginç bir kişidir o. Biraz çocuksu olan onuru, bu efsane adamını, bir dünya insanına dönüştürür. “ [7]

Grouset 

“Kutluğ Kağan bu eseri yaratırken yanında kendisine büyük yardımları dokunan ve ailesi bir zamanlar Çin'de, Şan-si'nin kuzeyinde Yung-çong vilâyetinde idarî görevler yapmış mahir bir siyasetçi olan Tonyukuk bulunuyordu. 1897 yılında yukarı Tula Vadisinde, Bayın Sokta'da Naleşa ile ırmağın sağ kıyısı arasında bulunan Tonyukuk'un mezar taşı yazıtı sayesinde, 'T'ang şu'nun sağladığı ilâve bilgilerle bu merak uyandıran şahsiyetin ana hatlarını anlamak mümkün olmaktadır.

Tai-tsong'un döneminde pek çok soylu Türk gibi Tonyukuk da Çin eğitiminden geçmişti, fakat Kutluk Kağan Türk bağımsızlığını yeniden kurtarmaya başladığında onunla birleşmiş, onun müşaviri ve en iyi komutanlarından biri olmuştu; pek tabii Çin âdetleri, zihniyeti ve siyaseti ile saray entrikalarına kapılmış İmparator Kao-tsong'un zayıf noktalarını yeni kağanın hizmetine sunmuştu. “ [8]

He Xingliang, Guo Hongzhen

 

“Tang Hanedanlığı, Türk soylularının çocuklarına Çinli memurların çocuklarıyla aynı yüksek eğitim hakkını tanıyarak onları da Çin Kültürü içine çekme politikası güdüyordu. Eğitimleri sona erdiğinde bu Türk çocukları Çinli araştırmacılar gibi imparatorluk araştırmalarına katılabiliyorlardı. Çok sayıda Türk, Çin devletinde resmi görevli olması sebebiyle Çin kültürüne hızlı bir şekilde uyum sağlamıştır.” [9]

 

“Türklerin dağılma ve kağanlığın yeniden kurulması sürecinin önemli bir parçası olan Türk soylusu Tonyukuk, eğitimini Merkez Havza’da tamamlamıştır. Merkez Havza’nın gelişmiş idari sistemi ve kültürü Göktürk Kağanlığı’nın yeniden kurulmasında temel esas olmuştur.” [10]

 

Hirt

 

“Çin kaynaklarında Çin’e tabi Türkleri idare eden Türk beylerinin oğullarının Çin payitahtında tahsil gördüklerine  ve bilhassa Kutlug’un arkadaşı, Kutlug gibi Çin namına Çin’de Türklerin bir zümresini idare eden bir Türk beyinin oğlu olan Tonyukuk’un Çinlilerin örfü, adet ve medeniyetlerine bihakkın vakıf olduğuna dair sarih kayıtlar vardır. “ [11]

 

İsenbike Togan

Çin’de yetişmiş bir Kadim Türk Devlet Adamı

 

“19. yüzyılda Rus çarlığı hizmetinde bulunmuş olan Çokan Velihanov gibi, Tunyukuk içinde büyüdüğü ve etkisi altında kaldığı bu kültürde (Çin Kültürü) görev alarak yaşadıkça öğrendikçe kendi kültürü üzerine odaklanmış olmalı ki, yazıtların şekli, üzerilerindeki yazının dolanarak okunması ve okunuş sırası tamamen İç Asya gelenekleri çerçevesindedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. 

 

Kadim Türk tarihini incelerken diğer bir yol ise tarihi yalnız kağanlık soyu Ashina’lar üzerinden değil de kendilerini kağanlığa şerik, ortak durumuna getiren Ashide boyunun bir soyu ve bu soyun en büyük temsilcisi durumuna getiren Tunyukuk üzerinden okumaktır. Bir ihtimalle tunyukuk unvanın gizemi de burada gizlidir. 

 

Tunyukuk’un yazıtlarda ifade ettiği şekliyle kendine biçtiği rol de İç Asya Türk tarihinde sıklıkla karşılaştığımız hâkimiyete, kağanlığa ortak olma durumudur.  Öte yandan Çin idaresinde görev aldığı bu dönemde Tunyukuk Çin yazılı kültürü ile aşina olmuş olmalıdır ki, Çin etkisini onun tarih yazıcılığı üslubunda görürüz.

 

Bu satırların yazarı bu dönem için birinci kaynak olan Eski Tang Tarihi’nde (Jiu Tangshu, kısaltma ile JTS) 683 öncesi ile ilgili olarak sözü edilen Ashide Yuanzhen isminin onun Çince adı olduğu, tunyukuk᾿un ise genellikle tanındığı unvanı görüşündedir.  JTS kayıtlarına göre 716 yılından sonra karşımıza çıkan Tunyukuk ise usta bir devlet adamıdır. Bu özellik onun kendi ifadesi ile de örtüşmektedir. Öte yandan Çince ismin başındaki Ashide imleri ise onun mensup olduğu boya ve bu boyun bir soyuna işaret etmektedir.

 

Aynı dönemde kaynaklarımızda görülen ve Ashide soyadını taşıyan birçok kişi gibi Tunyukuk da kağanlık soyu Ashina’larla dünürlük ilişkisi içerisinde idi. Bu döneme Ashide’ler penceresinden bakan bu çalışmada ister Ashide Yuanzhen ve Tunyukuk aynı kişi olsun, ister ayrı kişiler olsun, onlar bu konumlarıyla Türklerin tarihi açısından önemli bir sürece tanıklık etmektedirler. Onlar sayesinde biz hâkimiyete ortaklığın Ashina soyu mensubu olmak gibi geleneksel bir konum olmadığını, bu durumun soy/boyların kendilerini bu konuma getirme başarılarına bağlı olduğunu görüyoruz.  Kısacası kağanlık soyu meselesinde gelenekçi ve idealist olduğunu gördüğümüz toplumun, hâkimiyetin paylaşılması meselesinde ise pragmatik bir tavır alması düşündürücüdür.

 

Kadim Türkler üzerine zaferi kazanan başkomutan (Li Jing) 630 yılında Kadim Türklerden 300 çadırlık bir ahaliyi Sarı Irmağın büklümünün kuzeydoğusunda bulunan Yunzhong şehrine   yerleştirmiş ve başlarına da Ashide soyunu atamıştı. Ayrıca daha önce kendiliğinden gelip Çin’e tabi olmuş olan Elig Kağan’ın yeğeni Tuli Kağan’ın emrindeki askerler de burada konuşlandırılmıştı.  Bütün bu gelişmeler çerçevesinde kaynaklarımızın (Tang ve Kadim Türk) verdiği bilgiler sanki bütün Kadim Türk ileri gelenleri Çin hizmetine girmişler gibi bir izlenim bırakıyorsa da Çin hâkimiyetini kabul edenlerin daha çok Çin’e yakın Kadim Türk devletinin güney taraşarından geldiğini görüyoruz. 

 

Tunyukuk’un doğduğu yer ve yetiştiği çevre 

 

Tunyukuk’un doğmuş olacağı mekân muhtemelen o dönemdeki birçok Kadim Türk büyüğünün doğduğu Çoğay Kuzı, yani Yinshan dağlarının kuzey yamaçları bölgesi civarında olmalıdır. Belgeler 630 yılında Çin idaresini tanımış birçok şahıstan Yinshan’lı (Çokay Kuzılı) olarak söz etmektedir.  

 

Kaynağımız JTS, 583 yılında II. Kadim Türk devletini kuran Eltäriş Kağan’ın dedesinin Yunzhong tutuğunun maiyetindeki beylerden olduğunu söyler. Elig Kağan’ın ölümünden sonra bir kısım Türklerin yerleştirildiği Yunzhong bölgesinin Tunyukuk’un da doğup büyüdüğü bölge olması ihtimali vardır. Bildiğimiz kadarı ile Yunzhong bölgesine daha çok Ashide’ler yerleştirilmiştir. Kaynağımız Tunyukuk’un görevli olduğu bu bölgenin adının eskiden Yunzhong olduğundan, sonra ise Chanyu (şanyü) tutukluğu diye adlandırıldığından bahseder.  Ancak Tunyukuk’un doğup büyüdüğü yerde mi görev aldığı yoksa dışarı bölgelerden mi geldiği konusunda bilgimiz yoktur. Bu konuda Tang sülalesi siyasetinin ne olduğunu belirlemek gerekir. Tang Huiyao adlı Tang devri tüzükatında bulunan at damgaları listeleri incelenince, Eltäriş Kağan’ın dedesinin, maiyetinde bulunduğu tutuğun mensup olduğu boyun yerleştiği bölgede görev yaptığını görüyoruz. Bu açıdan Tunyukuk’un da görev yaptığı bölgede doğmuş olduğunu varsayabiliriz. Öte yandan Ashide boyu Dingxiang ile de ilişkilendirilmektedir. Genelde Tunyukuk’un 646 yılı civarında doğduğu görüşü hâkimdir ki bu takdirde Tunyukuk’un İmparator Tang Taizong hayatta iken doğmuş olduğunu söylemek mümkündür. Tunyukuk Ashide boyunun bir soyundan geliyordu; Kağan soyu ise Ashina idi. 

 

Diğer taraftan kendisi Çin idaresi altında bulunan Chanyu idaresinde (eski Yunzhong) görev alır ve gelişmeleri yakından izler. Dikkat edilirse, ayaklanmaları yürütenler Ashide boyundan gelir ama kağan olmak için Ashina olmak gereklidir. Onun için de Ashide’ler Ashina’lardan birini kağan yapmaya çalışırlar. 

 

Birinci Kadim Türk devleti zamanında ve hatta 679 olaylarına kadar kaynaklarımızda adı geçmeyen Ashide boyu mensupları ise II. devletin kurulmasında etkili bir rol almış görünüyorlar. Sonunda Ashide Yuanzhen’in katılımıyla Eltäriş Kutluk Kağan’ın hareketi ivme kazanmıştır. Onun için de Tunyukuk kendi yazıtında kağanın kurban sunucusu, danışmanı, kumandanı olduğunu söyler.  Aslında II. devlet süresince Ashide’ler etkili olmuşlardı, birçok damadın veya eniştenin Ashide boyundan geldiğini görüyoruz.  Ashide’lerin yurt edindikleri yerleri gözden geçirirken, bugünkü Nalaykh bölgesi de söz konusu olmaktadır. Tunyukuk’un Kapğan Kağan ile arası bozulduktan sonra, kendi bölüklerinin olduğu yere gönderildiğini söyler JTS.

 

Bu ifadeden de “kendi bölük halkının bulunduğu yer”in kitabelerin bulunduğu Nalykh bölgesi olduğu varsayılabilir. Söz konusu bölgeye bugün bile giden birisi yazıtların bulunduğu külliyenin tefekkür için uygun bir yer olduğunu düşünebilir. Ancak menfa bölgesi Tunyukuk’un doğduğu yer değildir; o Sarı Irmağın büklümünün dışında Dingxiang’da doğmuş olmalıdır. M. Dobrovits tarafından incelenen bilgilerden anlaşıldığı kadarı ile o zamanlar üç grup Ashide biliniyordu. Bunlardan iki Ashide grubu ki adları Da Ashide ve Bayan Ashide idi, Dingxiang vilayetinde yerleştirilmişlerdi. Bu bilgilerin kaynağı olan Tanghuiyao’da (Bl. 72) tek başına ve adları sadece Ashide olarak ele alınan bir topluluğun bulunduğu yer çok daha ileride Yinshan’ın kuzeyinde olarak gösterilmektedir. Bu grup herhalde en büyük Ashide grubu idi. Bunların atları üzerinde kullandıkları soy damgaları Tang Huiyao’da gösterilmiştir.  

 

Tanghuiyao Gobi’nin kuzeyinde Ashide’lerden üç ayrı gruptan söz ederken, Ashina’lardan ancak bir grubun varlık gösterdiğini görmekteyiz. Kısacası kuzey bölgeleri ile organik bağı olan gurubun Ashide’ler olduğu anlaşılıyor. O açıdan Tunyukuk’un Kutluk Eltäriş Kağan’a katılması kuzeydeki soy ve boy gurupları ile de organik ilişkiler içine girildiğine işaret etmesi bakımından da önemlidir. Bugün Orhun vadisi olarak bilinen alanın kuzeydoğusunda, Ulaan Baator’un batı/kuzeybatısında bulunan Bulgan Aimak da içinden Orhun nehri geçtiği için Orhun bölgesi olarak algılanır. Burada, Bulgan Aimak’ta genellikle bütün kitaplarda resmi bulunan bir anıt için Radloff Atlasında Höl Asgat anıtı (Ashide Vadisi) bilgisi verilmektedir (bkz. Resim). Orhun bölgesinin Ashide’lerle ilişkilendirilmesi yukarıda ileri sürülen savı kuvvetlendirmektedir. Bilindiği gibi Orhun vadisi ve Ötüken’in II. Dönem devletle ilgili olarak kayda girmesi Kutluk Eltäriş Kağan ve Tunyukuk’un Dokuz Oğuzlar üzerine hâkimiyet kurmasını izleyen zamanda söz konusu olur. Kısacası Kadim Türklerin Ötüken’e yürüyüşlerinde yolları üstündeki Dokuzoğuzlar üzerinde hâkimiyet kurduklarını biliyoruz. Ancak bu yeni yerleşim yerlerinde aynı zamanda Ashideler de bulunuyordu. 

 

Kuzeydeki bağlarını koparmamış ve ayrıca evvelce güçlü olarak bilinmedikleri için Tang sarayının kendi üzerlerinde görünür bir baskı ve kontrolü bulunmayan Ashide’lerden olan ve Çin idaresinde görevli bulunan Tunyukuk bu tür mücadelelerle geçen bir sürecin sonunda zamanın uygun olduğuna karar verip Kutluk Eltäriş Kağan’a katılmış oldu. Ve ancak ondan sonra biz onu tarih sahnesinde görürüz. “ [12]

 

 

L. Bazin

 

“Tonyukuk, Çin’de doğmuş bir Türktü.” [13]

 

Ligeti

 

"(Bilge Kağan'ın) yanında güngörmüş, akıllı Türk devlet adamı, yetmişlik Tonyukuk vardı ki, onun hayranı olan Alman ilim adamları takdirlerini anlatmak için kendisine Kök Türk imparatorluğunun Bismarck'ı demişlerdir." [14]

 

Martin Sprengling

 

“Karşılaştığımız bu eser yalnızca en üst düzeyde ve birincil önemde bir tarihi yazıt değildir; burada elimizde hazinelerin en enderi, Eski Türk edebiyatının özgün bir yapıtı bulunmaktadır. Bu eser bir şiir değil, bir dram değil, bir tarihçe ya da bir hikâye veya öykü değildir. Herşeyiyle kendine özgüdür! Başyapıt, şaheser, şaşmaz bir kesinlikle içinde bulunduğu ortamı en verimli biçimde değerlendiren bir eserdir. Bu açıdan, Sezar'ın "Değerlendirmeler'' (Commentary) adlı eseri ile karşılaştırıldığında ondan aşağı kalmayacaktır. Özellikle taş yazmalar üzerine, bu çalışmanın yazarı ve danışabildiği tüm meslekdaşları, dünyadaki büyük yazıtlar arasında Türk Tonyukuk'un kitabesinin özlü mükemmeliyetine yaklaşan, değil daha üstününü, eşdeğerini dahi tanımamaktadırlar. “ [15]

 

 

Sadri Maksudi Arsal

 

“Kutluğ, sırrını itimat ettiği dostu Tonyukuk’a da açtı. Tonyukuk da kendisi gibi bir Çin memuru idi. Tonyukuk büyük tasavvurlar besleyen, büyük planlar kuran, gerçekleşmesi zor ve şüpheli teşebbüslere atılan adamlardan değilse de, çok akıllı, tedbirli ve malumatlı bir adam ve cesur bir kumandandı. Dostu Kutlug’a itimadı büyüktü. Kutlug’un zekâ ve dehasına hayrandı. Onun için Kutlug’un tasavvur ve teşebbüsüne tereddütsüz iltihak etti.  MS 680 senelerinde Çin Seddi civarında yerleşmiş Çin’e tabi Türkleri idare eden birer Çin memuru olan iki Türk, Çin’den uzak sahalarda yaşayan, Moğolistan’ın kuzeyindeki Türk oymakları arasına gidip istiklal için, Türk milletini tekrar hür ve müstakil kılmak için teşebbüse girişmeye karar verdiler. Hiç kimseyi haberdar etmeksizin evvela Kutlug, sonra Tonyukuk büyük bir idealin insan ruhunda yarattığı, sırrı bilinmeyen dinamik kuvvetin tesir ve teşviki altında kuzeye kaçtılar. MS 682’de Çinlileri kati surette mağlup ve bütün kuzey

Moğolistan’dan Çin memurlarını tardettikten sonra Türkler, Moğolistan’da yeni bir Türk devleti kurdular. “  [16]

Teoman Duralı

“Türk tarihinde aklıyla, bilgeliğiyle temayüz etmiş devletadamlarından M.S. Yedinci yüzyılda yaşamış ve Türkçede Tonyukuk,[17] Çincedeyse Aşide Yuan-çen yahut A-şi-tö Yuan Çön (645-716) şeklinde anılan Göktürk kumandanı ve devletadamı, yüksek memur makamını işğâl etmiş bir Türk babanın oğlu olarak Çinde doğup iyi öğrenim görerek yetişmiştir. Sıkıntılı bir devri idrâk eden Göktürk devletine avdet etmiş, veziriazâm ve komutan olarak devlete hizmet etmiştir. “ [18]

 

“Göktürklere değin, Uygurlara değin Türkler Çin medeniyetindendiler. Mutlak anlamda değil çok saptıkları noktalar var ama heyeti mecmu dediğimiz içinde Çin medeniyetine mensuptular. Doğu medeniyetleri mecmuatında Çin medeniyetine mensuptular. Uygurlar Hint medeniyetine geçerler. Türk tarihinin en büyük devlet adamlarından biri Tonyukuktur. Kesin bir budacılık akımı vardı. Budacılığa geçme isteği. Tonyukuk Çin'de dünyaya gelip yetişmiş, öğrenim görmüş bir Göktürk'tür. Ve Bilge Kağan'ın veziri azamı olmuş. “  [19]

 

Tonyukuk Çinlidir diyenler:

 

  • Bahaeddin Ögel
  • Bozkurt Güvenç
  • Mehmet Niyazi Özdemir
  • Özkan İzgi
  • Sait Başer

 

Bahaeddin Ögel:

“Orta Asya Türk devletlerinde her zaman için hükümdarların yanında Türk olmayan vezirler de bulunmuştu. Özellikle Gök-Türk devletinde ticaret ve dış ilişkileri iyi bilen Batı Türkistanlılar, kağan otağın önemli bir yer tutmuşlardı. İstemi Kağan'ın elçisi Maniah’ı buna bir örnek olarak gösterebiliriz. Savaş işlerine Türk olmayanların karışması da çoğu zaman hoş karşılanmamıştı. M.S. 630'da, Çin imparatorunun İl Kağan'a yazdığı mektup bu konuda en ibret verici bir belgedir. Çin imparatoru, Kağanın yanında eski (Türk) soyluların yerine yabancıların (Hu) görüldüğünü söylüyor ve bunun da Türk devletinin yıkılacağına dair bir işaret olduğuna dikkatleri çekiyordu. Gerçekten aynı yılda, Göktürk Devleti yıkılmıştı. Aslında Vezir Tonyukuk da soy itibarı ile bir Çinli idi. Fakat çoktan beri Türkleşmişti. Büyük Hun Devleti'nin büyük komutanlarından biri olan ve Yabgu ünvanını taşıyan ünlü bir asker de, yine Soğdlu veya Türkistan şehirlerinden gelmiş bir yabanı idi. Hunlara iltica eden Çinli GeneralLiLing de, Hun İmparatorluğu için büyük hizmetlerde bulunmuştu. Görülüyor ki, büyük imparatorlukla da aslen Türk olmayan komutanlara da hizmet verilmiş ve onlardan faydalanılmıştı.  Bununla beraber, devlet zayıfladıkça bunların birçok zararları da görülmemiş değildi.” [20]

Uygur hükümdarlarından Temür-Buka adına dikilmiş olan mezar taşı yazıtı:

Uygurların türeyiş efsanesi ile ilgili başlıca kaynaklar: Uygurların menşe efsanesi ile ilgili en önemli kaynaklardan birisi, şüphesiz ki İran tarihçisi Cüveynî tarafından yazılmış olan eserdir1. İkinci önemli kaynak da son Uygur hükümdarlarından Temür-Buka adına dikilmiş olan mezar taşı yazıtıdır. Bu yazıtın metni sonradan özet olarak Çin tarihlerine geçmiş ve bazı Avrupalı yazarlar da ikinci elden kaynaklardan bu bilgileri özet olarak aktarmışlardı. 2. Çince, orijinal mezar taşı yazıtının ilk tercümesi ise tarafımızdan yapılmıştır. 3. Bu tercüme tamdır. Uygurların türeyişleri ile ilgili kaynaklara, burada üçüncü bir Çince kaynakda yeniden eklemiş bulunuyoruz, Batı ilim âleminin habersiz olduğu bu kaynak da bir mezar yazıtıdır ve tam tercümesi tarafımızdan yapılmıştır 4.

“Hsieh ailesi Uygurlardandır. Onların ataları, (Göktürk Kağanlarının meşhur veziri) Tonyukuk idi. (Tonyukuk) aslen bir Çinli idi. Çinlilerin Sui Sülâlesinin (Çin’­de egemen olduğu) bir çağda (M.S. 581- 618), Çin ülkelerinde büyük karışıklıklar olmuş ve Göktürkler de Çin’in içlerine doğru girmişlerdi. (O sırada, Çin’deki idareden memnun olmayan) birçok Çinliler, (Çin’e gelip geri dönen Türklerle birlikte) Göktürk iline gitmişlerdi. (Tonyukuk’un) P’o-p’o adlı bir kızı vardı. Bu kız (Göktürk Kağanı) Bilge Kağan ile evlendi ve onun hatunu oldu. (İlteriş Kağan’ın ve sonra da Bilge Kağan’ın veziri olan) Tonyukuk, Göktürk ülkelerini idare etmek için bir çokpilânlar yaptı. Çin’de kurulmuş olan T’ang Sülâlesinin resmi tarihlerinin Göktürklerle ilgili bölümlerinde, bu olayların hepsi geniş olarak anlatılmıştır. Bilge Kağan ölünce, memleketinde birçok karışıklıklar meydana geldi. Bilge Kağan’ın hatunu (Tonyukuk’un kızı) P’o-p’o, bu karışıklık halini görünce, halkı ile birlikde Çin’e geldi ve Çin İmparatoru’na tabi oldu.

Çin devleti ona, “Memleketini sulha kavuşturan Hatun” şeklinde, bir şeref ünvanı vermek sureti ile saygısını gösterdi. Göktürklerin bırakıp geldikleri topraklar da bu yolla Uygurların eline geçti.

“(Göktürk devletinin) ortadan kalkmış olmasına rağmen, bu bölgelerde Tonyukuk’un ünü unutulmadı ve onun soyundan gelenlere daimî olarak saygı gösterildi. Uygur (Kağanları) kendi vezirlerini de her zaman için Tonyukuk’un soyundan gelen kişilerden seçtiler.

“Çinliler eskiden Uygurlara Hui-ho derlerdi. Şimdi ise onlara Wei-wu, yani Uygur diyoruz. Bunların her ikisi de aynı şeydir. Onların oturdukları esas yerin adı KaraKorum’dur. Bu bölgeye Çinliler ise, şimdi Ho-ning-lu adını verirler. Orada başlıca üç ırmak vardı. (Göktürklerin başkenti de burada idi). Bu şehrin güneyine bitişik olan dağlardan çıkıp kuzey-doğuya akan ırmağa Orkun nehri adı verilirdi. Şehrin batısından geçerek kuzeye doğru akan nehre ise, Tamır nehri denirdi. (Bu şehrin) batısında bir nehir daha vardı. Bu da kuzey-doğuya akardı. Bunun adı da Kurban-Tamır’dır. Bu ırmakların her üçü de başkentin 30 mil kadar kuzeyinde bulunan bir yerde birleşirlerdi. Bundan sonra meydana gelen bu büyük nehre ise, Selenga adı verilmiştir.

“Gerçek Uygur Kağanı Bögü- Kağan’dan itibaren hep bu üç nehir etrafında otururlardı. Sonradan (M.S. 840), Beş-balıg şehrine göçerek orada oturdular. (Daha önce Ortaasya’da bir Turfan devleti vardı). Bu Turfan devleti zayıflayınca, Turfan ovasındaki diğer devletleri de ellerine geçirerek kendi devletlerine kattılar. Şimdi Turfan’a Kara- Hoço adı verilmektedir. Kara-Hoço sözü iki kelimeden meydana gelmiştir. “Kara” sözü, onların dilince kara renk anlamına gelir. Çünkü bu şehrin yakınında Kara Dağ adlı bir dağ vardır. “Hoço” sözü ise, Çinlilerin bu şehre ad olarak verdikleri “Kao-Ch’ang” deyiminden gelmiş olmalıdır. Şehrin adı, bunun için böyle söylenmiş olmalıdır. Şimdiki Uygurlar, Turfan şehrinde otururlardı. Bunlar, “Turfanlı Uygurlardır. Turfan’daki Uygur hükümdarının mühründe şöyle yazılmış idi:

“Bu mühür, bütün Tanrıların desteğine dayanan ve memleketini korumakla görevli, dördüncü derecede bir hükümdarın mühründür. Bu mühür, onlara Çin’de egemen olan T’ang Sülâlesi zamanında (M.S. 618-905), Çin devleti tarafından verilmiştir.”

“Bu mühür Uygurlara T’ang Sülâlesi tarafından verilmişti. “Bütün Tanrıların desteğine dayanan’” deyimi ise, Sanskrit dilinden alınmış bir sözdür. Çünkü onların memleketlerinin adetlerinde Budizm, çok önemli bir yer tutar ve bir nevi kutluluk anlamına gelirdi.

“Göktürklerin (meşhur) veziri Tonyukuk’un nesilleri onlara asil bir memur olarak hizmet ettiler. Bunun için de (onların aslen Göktürk olmalarına rağmen) Tonyukuk’un nesillerine de Uygur dediler. Onlar, kendi başkanlarının emrinde olarak Selenga nehrinin yukarı kısımlarında otururlardı. Tonyukuk’un torunları da kendi atalarının ilk oturdukları yeri hatırlayarak, (Selenga nehrinin Çince yazılışının ilk işareti olan) Hsieh işaretini aldılar ve bunu kendileri için bir soyadı yaptılar.”

Öyle anlaşılıyor ki Temür- Buka’nın yazıtının Uygurların menşei ile ilgili girişi, daha önceleri de başka münasebetlerle bazı yazıtlarda yazılmış bulunuyordu. Çünkü Cüveynî de kitabına aldığı efsaneyi yine Uygurların başkentindeki bir yazıttan okumuş veya okutmuştu.

Temür-Buka’nın yazıtı, Uygurların Orhun ırmağı kenarlarından göçmelerinden hemen hemen 500 sene, yani M. S. 1314’den sonra, Turfan’da yazılmıştı, Öyle anlaşılıyor ki Cüveynî zamanında, Orhun kıyılarındaki eski Uygur başkentinde, yani Ordu-Balıg şehrinde, kaybolmamış bu gibi yazıtlar mevcuttu. Temür-Buka’nın yazıtını yazanlar da elbette ki bu gibi yazıtlardan istifade etmişlerdi. Cüveynî’nin anlattığı efsane daha geniştir. Bu bakımdan tarihçi Cüveynî’nin, Orhun kıyılarındaki daha orijinal ve daha eski yazıtı görmüş olması çok muhtemeldir.

Kaynak1: [21]

Kaynak 2: [22]

Kaynak 3:[23]

Kaynak [24]

Kaynak [25]

Kaynak[26]

“Türk milleti tarih boyunca Türküm demiş ve Türk'ün geleneğini sevmiş, herkesi kendinden saymıştır. Unutmayalım ki, Bilge Kağan'ın başvezir ve büyük komutanı Tonyukuk da nihayet bir Çinli idi. Fakat hıyanet karşısında en keskin bir ırkçı kesildiği de görülmemiş değildi. “[27]

Bozkurt Güvenç:

"Çevirisi sunulan mezartaşı yazıtı, Uygur Devleti'nin Çin'den tam bağımsız olmadığını düşündürüyor. Çin İmparatorluğu, kuzey komşusu Türk boylarına Çin soylu Vezirler ve Hatunlar göndermeye devam ediyor. Devlet ve yönetim geleneğine sahip olan İranlıların yeni kurulan Türk devletlerine vezir verme uygulaması ilerde Selçuklularda da görülecektir. Göçebe devlet kuruyor ama yerleşik devlet geleneğinin deneyimi, birikimi, desteği ile. Kağan ölünce, Hatun'un halkı ile birlikte ülkesine dönüp İmparatora bağlanması olayı da dikkati çekiyor. Bu tür sorular, resmi Çin tarihlerindeki Türk belgelerinin ne derece güvenilir olduğu sorusunu gündemde tutuyor." [28]

"Bilge Hakan der ki: Karı aç, sırtı açık halka hükümdar oldum. Halkı doyurmak için 12 kez sefer savaş ettim. Çinli OngTotok'un 50 bin kişilik, General ŞaÇa'nın 80 bin kişilik ordularıyla savaşıp onları yendim. Türk halkı yoksul idi. Çıplakları giydirdim, açları doyurdum. Birleşik halkları ateşle su gibi birbirine düşman etmedim. Dört bucak halkı kendime bağlı kıldım. Az halkı çok kıldım.

Orhon Yazıtları'nın bildirisi kabaca böylece özetlenebilir. Daha ayrıntılı ve açıklamalı yorumu için (Bkz Tekin 1988: 1-190.) Yazıtların bildirisi, göçebe devleti olamayacağı yolundaki önkanıları ve düşüncelerimizi belli ölçüde doğruluyor. Çinliler güçlü; Türkler ise aç, açık, çıplak ve güçsüzdür. Yiğit Hakanlar savaşları kazanıyor, sözleri taşa yazdırıyor ama Türk halkının yazgısını değiştiremiyor. Göçebe halk yok olacağını bile bile Çinli'nin tatlı sözüne, yumuşak ipeğine doğru koşuyor. Belki, pirinciyle karnını doyuruyor. Göçebe devleti, birlik ile düzeni sağlamak için sürekli savaşmak zorundadır. Savaşları kazanıyor ama barışı sağlayamıyor. Kağan nice çalışıp çabalasa boşuna. Çünkü talan ile yağma yetmiyor. Taşıma suyla değirmen dönmüyor. Bilge Kağan öğünüyor ama onun ölümüyle birlikte çıkan kargaşalıklar üzerine, Çin asıllı olan karısı, "halkıyla birlikte" Çin'e dönüyor. Kurulmamış olan devleti yönetimi) Uygurlara bırakıyor. Bütün bu gerçekler yukarda son Uygur kağanlarından TemürBuka'nın mezar taşına aynen yazılıyordu. Türk Kağan'ı veya Hakanı, Türk devletini kuramazdı çünkü veziri Tonyukuk Çinli idi. Uygurlar Tonyukuk soyundan vezir atama geleneğini sürdürdüler. Buna belki mecburdular. Çünkü Devlet yönetimi geleneği)ni bilenler onlardı. Çin töresiyle yazıt yazılıyor ama Türk devleti yönetilemiyordu." [29]

Temür-Buka adına dikilmiş olan mezar taşı yazıtının metni ilk kez 1964 yılında Taipei Tayvan'da yayınlanan Bahaeddin Ögel'in profesörlük tezi Sino-Turcica'da (ss.29-33) zikredilmiş ve eser 2002 yılında ülkemizde Sino-Turcica (Cengiz Han ve Çin’deki Hanedanın Türk Müşavirleri) adı ile yayınlanmıştır. Bahaeddin Ögel sözkonusu yazıtı 1989 yılında yayınlanan Türk Mitolojisi 1.Cildi'nde de yayınlamıştır. [30]

Mehmet Niyazi Özdemir

“Bizdeki millet tasavvuru nasıl? Şimdi Türk milleti, millet tasavvuru olan bir millet değil. Meselâ, Tonyukuk büyük bir ihtimalle Çinli, Tonyukuk’u bile bizim milletimiz almıştır, kendine katmıştır. Osmanlı’ya bakın Fatih’ten sonra 4 tane Türk sadrazam olması lâzım ötekileri diğer milletlerden. Bizim milletimiz, bizim medeniyetimiz gönül vermişse, onu benimsemişse, ne yapacak bir insanın millî kimliğini, neye yarayacak? Bu iman meselesidir, ama o imanla beraber, bizim düşüncelerimizi savunduğunda bizdendir. “   “Bilge Tonyukuk büyük bir ihtimalle Çinlidir. Bir insan bizim kültürümüzü, bizim kimliğimizi bilir, bizim duygularımıza hitap ederse o Türk’tür. Bizim ananemiz bütün insanlıkça kabul gördü. Biz insanlığı milletimizin üzerinde kabul ettik; bundan daha büyük bir şeref olabilir mi?” [31]

Özkan İzgi [32] [33]

Sait Başer

“Soy gayreti Türk kültüründe yadırganan bir durumdur. Bilge Kağan’ın veziri Tonyukuk’un Çin asıllı olduğunu biliyoruz. Meşhur Selçuklu veziri Nizamü’l-Mülk ve oğullarının acem asıllı olduğunu biliyoruz. Benzer örnekleri Osmanlı’da bulmak çok daha rahattır. Özellikle Yeniçeri Ocağı dolayısıyla pekâlâ bir Tunuslu da bir Sırp da, bir Hırvat da, bir Rum da vezir-i azam olabilmiştir. Yani Tunuslu hayrettin paşa diyorsunuz, saklamıyorlar. Bu gizli saklı bir durum değil. Sokullu Mehmet Paşa Hırvat asıllı olduğunu biliyor. Kardeşi de piskopos; haberleşiyorlar bizde vezir-i azamken. Ama burada bir ihanet aramak abes. Sokullu Mehmet Paşa Türk kültürüne tamamen sadık, onu hazmetmiş, Türk olmuş bir adamdır. Aynı şeyi Nizamü’l-Mülk için de Tonyukuk için de söyleyebiliriz. Yani Türk kültüründe ehliyet esastır ve sınıflı olmadığı için; at yetiştiren bir kavim olmaları dolayısıyla, atlı göçebe toplumunun şartları sınıflaşmaya imkân vermediği için, insanın değerini aklına ve ahlâkına bağlamışlardır. “Asil insan gönlü temiz ve akıllı olandır” diyor. Kaşgarlı’da da bulabilirsiniz, Yusuf Has Hacib’de de bulabilirsiniz. Çok nettir, yani insanın kıymeti geldiği soydan ileri gelmez, ahlâkından ve aklından ileri gelir. Bu çok açıktır. Eskilerin tabiriyle “bedihi” bir gerçektir. Dolayısıyla boy sistemine alınır Töreyi benimseyenler ve Töreyi benimseyene Türk denir. Bugün yeryüzünde Türk sıfatıyla andığımız ne kadar toplu luk varsa hepsinin aynı kandan, aynı soydan olduğunu ispatlamaya kalkmak cinnet olur. Denediler bunu zaten, çıkmaz yol olduğu göründü. Adına Türk denilen topluluklarda soy birliği söz konusu değil. Bu demek değildir ki, bugün Türk dediğimiz toplumlar soyu belirsiz toplumlardır. Tabii ki değil, ben dedemi de biliyorum, dedemin dedesini de. Kanunî zamanında bulunan bir belgede dedelerimin isimlerini buldum. Yani bu hepimiz için geçerli, sadece benim için değil. Bir soy problemimiz elbette yok. Ama Türklüğü soya indirgeyerek anlamayı, başta Töre doğru bulmuyor. [34]

“Osmanlı padişahlarından I. Kosova savaşında şehit düşen Sultan Birinci Murad Hüdâvendigâr, zamanında onun kararıyla kurulan Yeniçeri Ocağı, diğer adıyla Kapıkulu Ocakları, saraydaki uzantısı Enderun ile beraber, Türk devlet geleneğinde yeni bir kurum olarak önümüze çıkar. Yeni bir kurum deyişimiz, o kurumu doğuran anlayışın eskiliğindendir. Bilge Tonyukuk’tan Nizâmü’l-Mülk’e kadar Türk devletlerinde hakandan hemen sonraki en yüksek derecelere yükselmiş farklı kavimden insanlar hep buluna gelmiştir. Bu hal toplumca da yadırganmamıştır. Çünkü Türk toplumunun devlet terbiyesinden beslenen tarihî Türk devletlerinin hemen hepsi açık veya gizli olarak bir cihan devleti olma rüyası görmüşlerdir. “Cihan Devleti” olmak, Batıdaki sömürgeci anlayışa ters düşer. “  [35]

“İslam öncesi Töre devletlerinde de İslam sonrası Töre devletlerine de (devlete ana özelliklerini yine Töre verdiği ve Töre’deki tevhidci nizam fikri İslâmiyetle tam bir uyum gösterdiği, İslâmi dönemde de Türk Töre’si hayâtını sürdürdüğü için) bu gönüllü transfer sistemi kullanılmıştır. Bilge Tonyukuk’tan Sogd kavmine, Nizâmülmülkâilesinden Sokullu’ya kadar Töre’ye intisab edip Türk olan herkes en yüksek makamlara kadar çıkabilmişler ve medeniyete unutulmaz katkılarda bulunmuşlardır. Aynı durum Arnavut, Boşnak, Çerkes, Kürt kavimleri için de söz konusudur. Bunlar aynı zamanda Orta Asya’daki Yakut, Çuvaş, Kazak, Kırgız ve benzerleri gibi Türk olmuş topluluklardır artık.[36]

Tonyukuk, Türk mü Çinli mi?

 

Tonyukuk, Türk mü Çinli mi?

 

 

KAPAK OLSUN "ÇİNLİDİR" DİYENLERE.


Bilge Tonyukuk ben özüm Tabgac iling e kilindim.

Türk budun Tabgacka körür erti.

[1] Bilge Tonyukuk ben kendim Cin ilinde kilindim.

Türk milleti Cine tabi idi.

 



[1] Bilge Tonyukuk Türk Müdür?” - Prof. Dr. Ahmet Taşağıl (Türk Tarihi). https://www.youtube.com/watch?v=30L8Ij2etHU

[2] “Bilge Tonyukuk Türk Müdür?” - Prof. Dr. Ahmet Taşağıl (Türk Tarihi). https://www.youtube.com/watch?v=30L8Ij2etHU

[3] Prof Dr Ahmet Taşağıl Tonyukuk Neden Bilge İdi? Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı https://www.youtube.com/watch?v=30L8Ij2etHU

[4] Ahmet Taşağıl, Göktürkler I. II. III (Gokturkler. Blogspot)

 

[5] Geyretcan Osman, Uygurlar Serkte ve Gerbte, Sincang Helk Nesriyatı, Urumçi 2002, ss. 168-172. Aktaran; Alimcan İnayet, Türklerin Uzakdoğu Siyasi ve Kültür Tarihine Etkileri http://www.genelturktarihi.net/turklerin-uzakdogu-siyasi-ve-kultur-tarihine-etkileri

 

 

[6] Prof. Dr. Fahrettin OLGUNER, Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in Türk Kimliği, Bilge Dergisi, 1995. Yaz 5, ss. 16-19 (akmb.gov.tr) http://akmb.gov.tr/userfiles/files/Bilge%20Dergisi/Bilge-pdf.5.pdf

 

[7] Rene Giraud, "Tonyukuk hakkında Kısa Bilgi". İçinde: Göktürk İmparatorluğu.  İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1999. ss. 93-94

[8] Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu, Çeviren: M. Reşat Uzmen, Ötüken, 1980, ss.115

[9] He Xingliang, Guo Hongzhen Çinlilerin Gözünden Türklerin Tarihi, İstanbul, Ocak 2015, ss.167 

 

[10] Guo Hongzhen Çinlilerin Gözünden Türklerin Tarihi, İstanbul, Ocak 2015, ss.201

 

[11] F. Hirth, Nachworte zur Inschrift des Tonjukuk, Die alttürkischen lnschriften der Mongolei. Zweite Folge, St. Petersburg 1899., p.14-15, aktaran Sadri Maksudi Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk, ss.259-260, Ankara Türk Tarih Kurumu, 2014. ss.243-247. 

 

 

[12] İsenbike Togan, Prof Dr; Çin'de Yetişmiş bir Kadim Türk Devlet Adamı, Yalım Kaya Bitiği. Osman Fikri Sertkaya Armağanı, Türk Kültürünü Araştırma Enst. İçinde, ss. 563-577, Ankara, 2013.

 

[13] Louis Bazin, Les Calendriers Turcs Anciens Et Médiévaux. Publisher, Service de reproduction des thèses, Université de Lille, 1974.ss.207. içinde: İbrahim Kafesoğlu: Türk Milli Kültürü. İstanbul: Ötüken, dipnot.389

 

[14] L.Ligeti, Bilinmeyen İç Asya, Çeviren: Sadrettin Karatay (Macarcadan Çeviren) Türk Dil Kurumu, 1986 Ankara, ss. 206

 

[15] M. Sprengling : “Tonyukuk Kitabesi: Eski Bir Türk Şaheseri”, çev. Mehmet İnhan, Erdem, II/6, Eylül 1986, 717-727. http://www.akmb.gov.tr/userfiles/files/EskiErdem%20pdf/Erdem_06.pdf

 

[16] Sadri Maksudi Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk, ss.259-260, Ankara Türk Tarih Kurumu, 2014. ss.243-247. 

[17] Tonyukuk: 'Yağ lekeli elbise giyen'

[18] Şaban Teoman Duralı; Omurgasızlaştırılmış Türklük, İstanbul 2013, 206 sayfa

[19] Medeniyet Tarihi Prof. Dr. Teoman Duralı [ 26.03.2018], Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi https://www.youtube.com/watch?v=DRQY8UZwaKA&t=2423s

[20] Ögel, Prof Dr Bahaeddin, Türklerde Devlet Anlayışı, İstanbul, Ocak 2016, Ötüken Neşriyat A.Ş.ss. 327 (ilk baskısı Türklerde Devlet Anlayışı (13.yy. Sonlarına Kadar), Başbakanlık Bas. Evi, Ankara 1971.)

 

[21] Cüveynî, Tarih-i Cihan Gûşa, GibbMemorial Series, Leiden, 1912, I, s. 39 v.d.

[22] J. Marquart, Guvaini's BerichtüberdieBekehrung der Uiguren, SBAW, 1912, s. 486-502.

[23] B. Ögel, Sino-Turcica, Taipei, 1964, s. 9-27.

[24] Aynı eser. s. 29- 33.

[25] Ögel, ProfDr, Türk Mitolojisi, 1.Cilt, Ankara, 1989, ss.78-80 (academia.edu)

[26] Uyg (turktoresi.com) 

[27]Selçuk Üniversitesi 1. Milli Gençlik Kongresi 6-8 Kasım 1985 Konya Tebliğler, Selçuk Üniversitesi Yayınları, 1987, s.33-38.  Prof. Dr. Bahaeddin Ögel / hazırlayanlar DoçDr Abdulkadir Yuvalı, Yrd Doç Dr Muhammet Beşir Aşan. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1995- 169 sayfa; ss. 155.

[28] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği (Kültür Bakanlığı, Ankara 1993) ss.110

[29] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, ss. 115   

[30] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, 1993, ss.115, ss.   ss.110,115 (issuu.com)

[31] Özdemir, Mehmed Niyazi; Mehmed Niyazi Özdemir Yeni Asya’ya konuştu: 3 Mart 2014, Roportaj (yeniasya.com) http://www.yeniasya.com.tr/roportaj/arastirmaci-yazar-mehmed-niyazi-ozdemir-m-kemal-olmasaydi-canakkale-olmazdi-demek-yanlis_171049

[32] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği (Kültür Bakanlığı, Ankara 1993) kitabının 109 ve 110. sayfalarında Özkan İzgi'nin Kutluk Bilge Kül Kağan, Böğü Kağan ve Uygurlar Kültür Bakanlığı Ankara 1986) kitabının 110-115 sayfalarında yayınlanan "Uygurların Türeyiş Efsanesi ile ilgili son Uygur hükümdarlarından TemürBuka adında dikilmiş olan Mezar Taşı Yazıtı'nı nakleder. Özkan İzgi ise kitabının önsözünde (s.7) sözkonusu efsaneyi ProfDr Bahaeddin Ögel'in Türk Mitolojisi, Cilt 1, Ankara 1971 kaynağından kitabının ekler kısmına aldığını belirtir.

[33] İzgi, Özkan "Kutluk Bilge Kül Kağan-Bogu Kağan ve Uygurlar",Kültür Bakanlığı Yayınları,1986

[34] (saitbaser.com/2013/12/18/sait-baser-ile-orhun-abideleri-ve-turk-toresi-uzerine-soylesi/)

[35] (saitbaser.com/tag/kurt/)

[36] (saitbaser.com/2014/02/24/muhabbetin-ictimailesmesi-veya-tore-ile-turk-olmak-2/)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder