“Ben özüm Tabgaç ilinge kılıntım Türk bodun tabgaçka körür erti” satır 1
(Ben, Çin ilinde doğdum ve o zamanlar Türk halkı Çin iline bağlıydı).
Kim?
Tonyukuk, Türk mü, Çinli mi?
Hangi Çinliler Tonyukuk Türk’tür dediler?
Hangi Türkler Tonyukuk Çinlidir dediler?
Ahmet Taşağıl, Ana
Britannica Ansiklopedisi, Go Honghen, He Xingliang, İsenbike Togan, Sadri
Maksudi Arsal Türktür diyorlar.
Peki, Çinlidir diyenler kimler, Bahaeddin Ögel, Bozkurt Güvenç, Mehmet Niyazi Özdemir, Özkan İzgi, Sait Başer dört profesör bir doktor. Tonyukuk Çinlidir düşüncesi Bahaeddin Ögel'den geliyor. Bahaeddin Ögel, bir Uygur mezartaşına dayanarak bu düşünceyi geliştirdi. Ardılları Bozkurt Güvenç oraya yaslanıyor, Özkan İzgi de oraya yaslanıyor, bir mezartaşına yaslanıyor.
1.
Ahmet Taşağıl
2.
Alimcan İnayet-Geyretcan Osman
3.
Ana Britannica Ansiklopedisi
4.
Fahrettin Olguner
5.
Giraud
6.
Grouset
7.
Guo Hongzhen
8.
He Xingliang
9.
Hirt
10.
İsenbike Togan
11.
L. Bazin
12.
Ligeti
13.
Martin Sprengling
14.
Sadri Maksudi Arsal
15.
Teoman Duralı
Ahmet Taşağıl:
"Ama ben malesef
internette bu dijital bilginin kirliliğinden dolayı diyorum, bir lise öğretmeni
ders veriyor üniversite öğrencilerine, Tonyukuk Çinlidir diyor. Yuh diyorsunuz
yani, yuh diyorsunuz. Bu kadar mı olur diyorsunuz, esasında baktığımızda bu
kadar mı olur, yani Tonyukuk Çinlidir diye açıkça bunu yazan, söyleyen
öğretmenler var. Tabi öğretmen bunları nereden alıyor, üniversite hocalarının yazdığı kitaplardan, makalelerden
alıyor ve bu ne kadar
büyük bir bilgi kirliliği içinde olduğumuzu bize göstermektedir. Inşallah genç
araştırıcılar, çok çok iyi araştırıcılar gelecek Türkiye’ye ve bunların
doğruların daha iyisini inşallah yazacaklar" [1]
"Merhaba hocam ben Göktuğ Erol. Mimar Sinan güzel
sanatlar üniversitesi tarih bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim. Benim sorum şu
yönde. Tonyukuk’un öz be öz Türk
ailesine mensup olduğundan ve Türk olduğundan bahsettik peki ortaokullarda ve
liselerde neden yani Tonyukuk’un bize Çinli olarak anlatılmasının kaynağı nedir
yani bunu ilk olarak kim başlattı?
Ya o kitapları yazana söylemek lazım az önce facebookta
bir arkadaşımla birlikte arkadaşım demiş sen neden Türk tarihini nasıl
kirlettiğini yazdım. Bu açık belli bi kısım demiyorum genel konuşuyorum herkes
üstüne alsın bunun suçlusu tarihçilerdir. Yani çıldırmamak mümkün değil. Yani
lise kitaplarında da öyle yazıyorsa yapacak hiçbişeyim yok artık.
Bilmiyorum ben son şeyi okumadım ama şeyde bu üniversite
sınavına hazırlanan videolarda gördüm ben. O itibaren biraz çıldırdım diyelim.
" [2]
“Ben
biraz daha Çin kaynaklarındaki belgelerin, bilgilerin etkisiyle, daha önce
Çinlerin de gözüyle diyelim artık, Tonyukuk hakkında yazılar yazmıştım. Bir
kere şunu baştan söyleyeyim arkadaşlar, AshideYuan-zhen ile (yani orda dilciler
hata yapıyorlar) Tonyukuk aynı kişidir. Farklı kişi olduğunu söyleyen dil
âlimleri var, ama bu doğru değil. Tonyukuk’un mensup olduğu aile Ashide ailesi,
yani Türk, öz be öz Türk bir aile. I. Göktürk devletinde de devlete en çok
yardımcı olan kabile diyelim ya da aile buradan çıkan devlet adamlarının. II.
Göktürk devleti döneminde ise daha bariz şekilde görülüyor. Ama ben maalesef
internette bu dijital bilginin kirliliğinden dolayı diyorum, bir lise öğretmeni
ders veriyor üniversite öğrencilerine, Tonyukuk Çinlidir diyor. Yuh diyorsunuz
yani, yuh diyorsunuz. Bu kadar mı olur diyorsunuz, esasında baktığımızda bu
kadar mı olur, yani Tonyukuk Çinlidir diye açıkça bunu yazan, söyleyen
öğretmenler var. Tabii öğretmen bunları nereden alıyor, üniversite hocalarının
yazdığı kitaplardan, makalelerden alıyor ve bu ne kadar büyük bir bilgi
kirliliği içinde olduğumuzu bize göstermektedir. İnşallah genç araştırıcılar,
çok çok iyi araştırıcılar gelecek Türkiye’ye ve bunların doğruların daha
iyisini inşallah yazacaklar.
“Merhaba
hocam ben Göktuğ Erol. Mimar Sinan güzel sanatlar üniversitesi tarih bölümü 2. “Sınıf
öğrencisiyim. Benim sorum şu yönde. Tonyukuk’un öz be öz Türk ailesine mensup
olduğundan ve Türk olduğundan bahsettik peki ortaokullarda ve liselerde neden
yani Tonyukuk’un bize Çinli olarak anlatılmasının kaynağı nedir yani bunu ilk
olarak kim başlattı?”
“Prof
Dr Ahmet Taşağıl: Ya o kitapları yazana söylemek lazım az önce facebookta bir arkadaşımla birlikte
arkadaşım demiş sen neden Türk tarihini nasıl kirlettiğini yazdım. Bu
açık belli bir kısım demiyorum genel konuşuyorum herkes üstüne alsın bunun
suçlusu tarihçilerdir. Yani çıldırmamak mümkün değil. Yani lise kitaplarında da
öyle yazıyorsa yapacak hiç birşeyim yok artık.[3]
“Daha
önceki ilk iki bağımsızlık teşebbüsünün yanında da A-shih-te ailesinden
liderler vardı. Bu liderler genellikle bilgilerinin derinliğinden dolayı bir
danışman gibi çalışmışlardı. İşte, bu sebepten ötürü daha önceki hadiseleri
yakından takip eden Kutlug, aynı aileden gelen Tonyukuk'u kendine yardımcı
seçmişti. Tonyukuk'un yeni kurulan devlete katılmasındaki büyük tesir daha
sonra gelişecek olaylarda görülecektir.” [4]
Alimcan İnayet- Geyretcan Osman
“Yuan Hanedanlığı döneminde, Moğolların Kore ile olan
diplomatik ilişkilerini yürüten Şie Sun (偰 遜: Xie Sun), Şie
Çang-şou (偰長壽 : Xie Chang-shou) ve Şie Si (偰斯 : Xie Si ) adındaki
Türklerden de bahsetmek gerekir. Çin kaynaklarına göre bu zatlar Göktürk
devletinin veziri Tonyukuk’un soyundan gelmektedirler. Uygur bilim adamı
Geyretcan Osman’ın araştırmasına göre, Göktürk devleti yıkıldıktan sonra,
Tonyukuk ve onun sülalesi Uygur devletinde de önemli görevler üstlenmiştir. M.
S. 840 yılında Uygur devleti yıkıldıktan sonra, Tonyukuk’un torunları
Uygurlarla birlikte batıya göç etmişler ve Turfan’da kurulan İdikut Uygur
devletinde de vezirlik görevine devam etmişlerdir.
Yuan Hanedanlığı döneminde yaşayan yazar Ou Yang-xuan,
“Xie soylular Uygurlardan olup, onların ataları Tonyukuk’tur” demektedir. Onun
“Koçulu Xie (Şie) Soyluların Biyografisi” adlı kitabına göre, Tonyukuk’un
torunları Uygurların vezirleri olmuşlardır. Yine Yuan Hanedanlığı dönemi
yazarlarından Huang Jin “Wei Vilayetindeki Hanım Uygur Soyluların Mezar Taşı” (黃縉: 魏郡夫人偉吾氏墓志銘) adlı eserinde, “Xie
(Şie) soylular aslında Türklerin aristokrasisinden olup, T’ang Hanedanlığı’ndan
itibaren Uygurların başveziri olagelmişlerdir. Onların ataları Tonyukuk’tur”
diye belirtmiştir. Tarih kaynaklarında, Tonyukuk’un torunlarından Keçipur
adında bir zatın 13. yüzyılda İdikut devletinin veziri olduğu belirtilmektedir.
Buradan anlaşıldığına göre, Tonyukuk’un torunları bu görevi Yuan Hanedanlığı
dönemine kadar kesintisiz sürdürmüşlerdir.
Yuan Hanedanlığı döneminde, İdikut Uygur devletine mensup
pek çok siyasetçi, ekonomist, diplomat, tercüman ve teknisyenin Hanbalık’ta
(Bugünkü Pekin) görevlendirildiğini yukarıda dile getirmiştik. Tonyukuk’un
torunları da Hanbalık’ta görev alanlar arasında bulunmaktadır. Ancak
Tonyukuk’un torunları, Hanbalık’ta; Çin kültürünün etkisiyle Çince soyad
kullanmaya başlamışlar. Bunlar kendilerine “Xie” (Şie) kelimesini soyad olarak
seçmişlerdir. “Xie” (Şie) ise “Selenga nehri”nin Çince transkripsiyonu olan
“Xie-lien-jie-he” ( 偰輦杰河) isminin ilk hecesidir. Tonyukuk’un torunları Çince “Xie”
(Şie) soyadını aldıktan sonra, onlara “Xie soylular” ya da “Selengalılar”
denmiştir. Daha önce bahsettiğimiz Samga/ Senge adının da “Selenge” den gelmiş
olması mümkündür. Tonyukuk’un torunlarının 13. yüzyılda bile Türklüğün kutsal
mekânlarından biri olan Selenga’yı soyad olarak kullanmaları, onların vatan sevgisini,
vatana bağlılığını ve Türklük şuurunun ne denli yüksek olduğunu göstermektedir. [5]
Ana Britannica Ansiklopedisi
“Doğu Göktürkleri egemenliğine almış olan Çinlilerin
hizmetindeki soylu bir aileden "geliyordu.”. Ana Britannica cilt 21 İst., Ana
Yayıncılık, 2005
Prof. Dr. Fahrettin OLGUNER
“Türk kimliğini tesbit yolunda tarihe
başvuran muhterem yazar, Hunlar’ı ne halk, ne de idare kadrosu olarak Türk
saymaz (s.88-89). Türk isminin ilk defa büyük bir topluluk olarak ilk defa
Göktürkler’de görüldüğü, Orhun Abidelerinin Türkçe olduğu. vâkıalarını kabül
etmektedir, (s. 22, 89).
Ancak, “bir çeşit federasyon” olarak
da nitelendirdiği Göktürk Devletini bir devlet, ya da en azından bir ‘Türk
Devleti” olarak görme eğiliminde değildir, (s. 89). O, “göçebe örgütlenmeleri
devlet olarak kabul edilemez, s.95” yargısına bağlı kalarak Göktürkler’i göçebe
örgütü olarak kabullenmiş görünmektedir. Özellikle vezir Tonyukuk’ un yazara
göre Çinli oluşu (109), Göktürklerin Türklüğü ve Devleti hakkında kendisinin
şüphelerini artırır. Öyle anlaşılıyor ki muhterem yazar, Türklerin bir soy
olarak tarih sahnesine çıkışlarının kesin olarak tayin ve tesbit edilemeyeceği
kanâatindedir. Nitekim “Türklerin tarihî kökleri gibi yurtları da belli
değildir, s.88,103” yargısına varılmakta ve daha kesin bir ifadeyle; Türkiye
Cumhuriyetinin kurulduğu yıllar Türk Devrimi. Türk Ulusu, bu devrimle uyanmadı;
belki ilk kez doğdu. Türk Ulusu yoktu ki uyusun; uyumuyordu ki uyanmış
olsun", (s.12) denilmektedir.
Muhterem B. Güvenç’in bu konudaki
kanâatlerini, yukarda aktardık. Şimdi, yazarın Hunları Türk sayması, ya da
saymaması kendisinin İlmî hakkıdır. Ancak lehinde -aleyhinde birtakım yargılar
bulunan bir konuda bunlardan birini seçmek, şayet ilme bağlı kalınacaksa,
mutlaka kesin sebebe bağlı olmalıdır. Değilse ihtimaller söylenir ve şüphe
ortaya konur. Aksi takdirde ilmîlik ortadan kalkar. Aynı durumda muhterem
Güvenç’in Tonyukuk hakkındaki kanâatinde de görünmektedir. Bilindiği üzere
Göktürk Veziri Tonyukuk Çin'de doğmuştur. Abide üzerindeki kendi ifadesi
şöyledir; “Bilge Tongukuk; ben özüm Tabgaç ilinde kılındım”. Bu il o günkü Çin
sınırları içindedir. Fakat buradan onun Çinli olduğu nasıl çıkarılır?
Tonyukuk’un ifadesi devam eder; ‘Türk
Milleti Çin'e tâbî idi. Çin’den ayrıldı.” Ayrıca bu vezirin Türk kağanına
hizmet ettiği ve Çin’e karşı onu uyardığı da ortadadır. Bu haliyle Tonyukuk,
sanki Osmanlı veziri Sokullu'yu andırır.
Bunlara rağmen ‘Tonyukuk Çinli’dir”
önermesini kabul etmenin “Çelişki taşımadığını söylemek kolay değildir. Aynı
şekilde yazarın Göktürkler’in bir “Devlet”, bir “Türk Devleti” olarak kabul
edilmeyeceği hakkındaki îmâları da tutarlı değildir. Zira tarih bize
göstermektedir ki ilk ve orta çağlar da büyük imparatorluklar bulunduğu gibi,
oldukça küçük devletlerde vardır. Atina, İsparta küçük birer şehir-site
devlettir. Bu günkü şart ve fonksiyonların çoğu bunlarda yoktur. Eflatun’un
Atina için ön gördüğü ideal devletin ideal nüfusu dörtbin dolaylarındadır.
Herşeye rağmen onlar bugünün demokrasilerine “örnek gösterilecek devlet” olarak
kabul edilmektedirler. Muhterem B. Güvenç’in itirazlarına rağmen, şekli ve
fonksiyonu ne olursa olsun Göktürk devleti bir devlet hem de bir Türk
Devleti’dir. Tarih böyle göstermektedir.” [6]
Giraud
“İnsanı
şaşırtacak kadar çok uzun ömürlü olması, Tonyukuk'a, üç hükümdarı tanıma
fırsatı vermiştir. Tonyukuk, onlara hizmet ederken, çoğu zaman kendi şahsî
görünüşünü onlara empoze edecek güçlü bir kişilik sahibidir. Yaklaşık 705'ten
716'ya kadar uzanan zorunlu işsiz kaldığı dönemin dışında, o hep iş başındadır,
meclistedir, devletin en önemli şahsiyetidir; sırasınca olmasa bile, gerçekten
de böyledir. Hatta o ilk Türk edebiyatçısıdır; bu ise, onun diğerlerinden daha
az değerli meziyeti değildir. Zamanının sorunlarını kafasında geliştirip
olgunlaştırmıştır; siyasî bir kafaya sahip olduğu söylenebilir. Kısacası,
sertliği ile dik kafalılığı ile şakaları ile hatta örnek teşkil eden yiğitliği
ile ilginç bir kişidir o. Biraz çocuksu olan onuru, bu efsane adamını, bir
dünya insanına dönüştürür. “ [7]
Grouset
“Kutluğ
Kağan bu eseri yaratırken yanında kendisine büyük yardımları dokunan ve ailesi
bir zamanlar Çin'de, Şan-si'nin kuzeyinde Yung-çong vilâyetinde idarî görevler
yapmış mahir bir siyasetçi olan Tonyukuk bulunuyordu. 1897 yılında yukarı Tula
Vadisinde, Bayın Sokta'da Naleşa ile ırmağın sağ kıyısı arasında bulunan
Tonyukuk'un mezar taşı yazıtı sayesinde, 'T'ang şu'nun sağladığı ilâve
bilgilerle bu merak uyandıran şahsiyetin ana hatlarını anlamak mümkün
olmaktadır.
Tai-tsong'un
döneminde pek çok soylu Türk gibi Tonyukuk da Çin eğitiminden geçmişti, fakat
Kutluk Kağan Türk bağımsızlığını yeniden kurtarmaya başladığında onunla
birleşmiş, onun müşaviri ve en iyi komutanlarından biri olmuştu; pek tabii Çin
âdetleri, zihniyeti ve siyaseti ile saray entrikalarına kapılmış İmparator
Kao-tsong'un zayıf noktalarını yeni kağanın hizmetine sunmuştu. “ [8]
He
Xingliang, Guo Hongzhen
“Tang Hanedanlığı, Türk soylularının çocuklarına Çinli
memurların çocuklarıyla aynı yüksek eğitim hakkını tanıyarak onları da Çin
Kültürü içine çekme politikası güdüyordu. Eğitimleri sona erdiğinde bu Türk
çocukları Çinli araştırmacılar gibi imparatorluk araştırmalarına
katılabiliyorlardı. Çok sayıda Türk, Çin devletinde resmi görevli olması
sebebiyle Çin kültürüne hızlı bir şekilde uyum sağlamıştır.” [9]
“Türklerin dağılma ve kağanlığın yeniden kurulması
sürecinin önemli bir parçası olan Türk soylusu Tonyukuk, eğitimini Merkez
Havza’da tamamlamıştır. Merkez Havza’nın gelişmiş idari sistemi ve kültürü
Göktürk Kağanlığı’nın yeniden kurulmasında temel esas olmuştur.” [10]
Hirt
“Çin kaynaklarında Çin’e tabi Türkleri idare eden Türk
beylerinin oğullarının Çin payitahtında tahsil gördüklerine ve bilhassa
Kutlug’un arkadaşı, Kutlug gibi Çin namına Çin’de Türklerin bir zümresini idare
eden bir Türk beyinin oğlu olan Tonyukuk’un Çinlilerin örfü, adet ve
medeniyetlerine bihakkın vakıf olduğuna dair sarih kayıtlar vardır. “ [11]
İsenbike
Togan
Çin’de yetişmiş bir Kadim Türk Devlet Adamı
“19. yüzyılda Rus çarlığı hizmetinde bulunmuş olan Çokan
Velihanov gibi, Tunyukuk içinde büyüdüğü ve etkisi altında kaldığı bu
kültürde (Çin Kültürü) görev alarak yaşadıkça öğrendikçe kendi kültürü üzerine
odaklanmış olmalı ki, yazıtların şekli, üzerilerindeki yazının dolanarak
okunması ve okunuş sırası tamamen İç Asya gelenekleri çerçevesindedir. Bu
örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Kadim Türk tarihini incelerken diğer bir yol ise tarihi
yalnız kağanlık soyu Ashina’lar üzerinden değil de kendilerini kağanlığa şerik,
ortak durumuna getiren Ashide boyunun bir soyu ve bu soyun en
büyük temsilcisi durumuna getiren Tunyukuk üzerinden okumaktır. Bir
ihtimalle tunyukuk unvanın gizemi de burada gizlidir.
Tunyukuk’un yazıtlarda ifade ettiği şekliyle kendine
biçtiği rol de İç Asya Türk tarihinde sıklıkla karşılaştığımız hâkimiyete,
kağanlığa ortak olma durumudur. Öte yandan Çin idaresinde görev aldığı bu
dönemde Tunyukuk Çin yazılı kültürü ile aşina olmuş olmalıdır ki, Çin etkisini
onun tarih yazıcılığı üslubunda görürüz.
Bu satırların yazarı bu dönem için birinci kaynak olan
Eski Tang Tarihi’nde (Jiu Tangshu, kısaltma ile JTS) 683 öncesi ile ilgili
olarak sözü edilen Ashide Yuanzhen isminin onun Çince adı olduğu, tunyukuk᾿un
ise genellikle tanındığı unvanı görüşündedir. JTS kayıtlarına göre 716
yılından sonra karşımıza çıkan Tunyukuk ise usta bir devlet adamıdır. Bu
özellik onun kendi ifadesi ile de örtüşmektedir. Öte yandan Çince ismin
başındaki Ashide imleri ise onun mensup olduğu boya ve bu boyun bir soyuna
işaret etmektedir.
Aynı dönemde kaynaklarımızda görülen ve Ashide soyadını
taşıyan birçok kişi gibi Tunyukuk da kağanlık soyu Ashina’larla dünürlük
ilişkisi içerisinde idi. Bu döneme Ashide’ler penceresinden bakan bu çalışmada
ister Ashide Yuanzhen ve Tunyukuk aynı kişi olsun, ister ayrı kişiler olsun,
onlar bu konumlarıyla Türklerin tarihi açısından önemli bir sürece tanıklık
etmektedirler. Onlar sayesinde biz hâkimiyete ortaklığın Ashina soyu mensubu
olmak gibi geleneksel bir konum olmadığını, bu durumun soy/boyların kendilerini
bu konuma getirme başarılarına bağlı olduğunu görüyoruz. Kısacası
kağanlık soyu meselesinde gelenekçi ve idealist olduğunu gördüğümüz toplumun,
hâkimiyetin paylaşılması meselesinde ise pragmatik bir tavır alması
düşündürücüdür.
Kadim Türkler üzerine zaferi kazanan başkomutan (Li Jing)
630 yılında Kadim Türklerden 300 çadırlık bir ahaliyi Sarı Irmağın büklümünün
kuzeydoğusunda bulunan Yunzhong
şehrine yerleştirmiş ve başlarına da Ashide soyunu atamıştı. Ayrıca
daha önce kendiliğinden gelip Çin’e tabi olmuş olan Elig Kağan’ın yeğeni Tuli
Kağan’ın emrindeki askerler de burada konuşlandırılmıştı. Bütün bu
gelişmeler çerçevesinde kaynaklarımızın (Tang ve Kadim Türk) verdiği bilgiler
sanki bütün Kadim Türk ileri gelenleri Çin hizmetine girmişler gibi bir izlenim
bırakıyorsa da Çin hâkimiyetini kabul edenlerin daha çok Çin’e yakın Kadim Türk
devletinin güney taraşarından geldiğini görüyoruz.
Tunyukuk’un doğduğu yer ve yetiştiği çevre
Tunyukuk’un doğmuş olacağı mekân muhtemelen o dönemdeki
birçok Kadim Türk büyüğünün doğduğu Çoğay Kuzı, yani Yinshan dağlarının
kuzey yamaçları bölgesi civarında olmalıdır. Belgeler 630 yılında Çin idaresini
tanımış birçok şahıstan Yinshan’lı (Çokay Kuzılı) olarak söz etmektedir.
Kaynağımız JTS, 583 yılında II. Kadim Türk devletini kuran
Eltäriş Kağan’ın dedesinin Yunzhong
tutuğunun maiyetindeki beylerden olduğunu söyler. Elig Kağan’ın ölümünden
sonra bir kısım Türklerin yerleştirildiği Yunzhong
bölgesinin Tunyukuk’un da doğup büyüdüğü bölge olması ihtimali vardır.
Bildiğimiz kadarı ile Yunzhong
bölgesine daha çok Ashide’ler yerleştirilmiştir. Kaynağımız Tunyukuk’un görevli
olduğu bu bölgenin adının eskiden Yunzhong
olduğundan, sonra ise Chanyu (şanyü) tutukluğu diye adlandırıldığından
bahseder. Ancak Tunyukuk’un doğup büyüdüğü yerde mi görev aldığı yoksa
dışarı bölgelerden mi geldiği konusunda bilgimiz yoktur. Bu konuda Tang
sülalesi siyasetinin ne olduğunu belirlemek gerekir. Tang Huiyao adlı Tang
devri tüzükatında bulunan at damgaları listeleri incelenince, Eltäriş Kağan’ın
dedesinin, maiyetinde bulunduğu tutuğun mensup olduğu boyun yerleştiği bölgede
görev yaptığını görüyoruz. Bu açıdan Tunyukuk’un da görev yaptığı bölgede
doğmuş olduğunu varsayabiliriz. Öte yandan Ashide boyu Dingxiang ile de
ilişkilendirilmektedir. Genelde Tunyukuk’un 646 yılı civarında doğduğu görüşü
hâkimdir ki bu takdirde Tunyukuk’un İmparator Tang Taizong hayatta iken doğmuş
olduğunu söylemek mümkündür. Tunyukuk Ashide boyunun bir soyundan
geliyordu; Kağan soyu ise Ashina idi.
Diğer taraftan kendisi Çin idaresi altında bulunan Chanyu
idaresinde (eski Yunzhong) görev
alır ve gelişmeleri yakından izler. Dikkat edilirse, ayaklanmaları yürütenler
Ashide boyundan gelir ama kağan olmak için Ashina olmak gereklidir. Onun için
de Ashide’ler Ashina’lardan birini kağan yapmaya çalışırlar.
Birinci Kadim Türk devleti zamanında ve hatta 679
olaylarına kadar kaynaklarımızda adı geçmeyen Ashide boyu mensupları ise II.
devletin kurulmasında etkili bir rol almış görünüyorlar. Sonunda Ashide
Yuanzhen’in katılımıyla Eltäriş Kutluk Kağan’ın hareketi ivme kazanmıştır. Onun
için de Tunyukuk kendi yazıtında kağanın kurban sunucusu, danışmanı, kumandanı
olduğunu söyler. Aslında II. devlet süresince Ashide’ler etkili
olmuşlardı, birçok damadın veya eniştenin Ashide boyundan geldiğini
görüyoruz. Ashide’lerin yurt edindikleri yerleri gözden geçirirken,
bugünkü Nalaykh bölgesi de söz konusu olmaktadır. Tunyukuk’un Kapğan Kağan ile
arası bozulduktan sonra, kendi bölüklerinin olduğu yere gönderildiğini söyler
JTS.
Bu ifadeden de “kendi bölük halkının bulunduğu yer”in
kitabelerin bulunduğu Nalykh bölgesi olduğu varsayılabilir. Söz konusu bölgeye
bugün bile giden birisi yazıtların bulunduğu külliyenin tefekkür için uygun bir
yer olduğunu düşünebilir. Ancak menfa bölgesi Tunyukuk’un doğduğu yer değildir;
o Sarı Irmağın büklümünün dışında Dingxiang’da doğmuş olmalıdır. M. Dobrovits
tarafından incelenen bilgilerden anlaşıldığı kadarı ile o zamanlar üç grup
Ashide biliniyordu. Bunlardan iki Ashide grubu ki adları Da Ashide ve Bayan
Ashide idi, Dingxiang vilayetinde yerleştirilmişlerdi. Bu bilgilerin kaynağı
olan Tanghuiyao’da (Bl. 72) tek başına ve adları sadece Ashide olarak ele
alınan bir topluluğun bulunduğu yer çok daha ileride Yinshan’ın kuzeyinde
olarak gösterilmektedir. Bu grup herhalde en büyük Ashide grubu idi. Bunların
atları üzerinde kullandıkları soy damgaları Tang Huiyao’da gösterilmiştir.
Tanghuiyao Gobi’nin kuzeyinde Ashide’lerden üç ayrı
gruptan söz ederken, Ashina’lardan ancak bir grubun varlık gösterdiğini
görmekteyiz. Kısacası kuzey bölgeleri ile organik bağı olan gurubun Ashide’ler
olduğu anlaşılıyor. O açıdan Tunyukuk’un Kutluk Eltäriş Kağan’a katılması
kuzeydeki soy ve boy gurupları ile de organik ilişkiler içine girildiğine
işaret etmesi bakımından da önemlidir. Bugün Orhun vadisi olarak bilinen alanın
kuzeydoğusunda, Ulaan Baator’un batı/kuzeybatısında bulunan Bulgan Aimak da
içinden Orhun nehri geçtiği için Orhun bölgesi olarak algılanır. Burada, Bulgan
Aimak’ta genellikle bütün kitaplarda resmi bulunan bir anıt için Radloff
Atlasında Höl Asgat anıtı (Ashide Vadisi) bilgisi verilmektedir (bkz. Resim).
Orhun bölgesinin Ashide’lerle ilişkilendirilmesi yukarıda ileri sürülen savı
kuvvetlendirmektedir. Bilindiği gibi Orhun vadisi ve Ötüken’in II. Dönem
devletle ilgili olarak kayda girmesi Kutluk Eltäriş Kağan ve Tunyukuk’un Dokuz
Oğuzlar üzerine hâkimiyet kurmasını izleyen zamanda söz konusu olur. Kısacası
Kadim Türklerin Ötüken’e yürüyüşlerinde yolları üstündeki Dokuzoğuzlar üzerinde
hâkimiyet kurduklarını biliyoruz. Ancak bu yeni yerleşim yerlerinde aynı
zamanda Ashideler de bulunuyordu.
Kuzeydeki bağlarını koparmamış ve ayrıca evvelce güçlü
olarak bilinmedikleri için Tang sarayının kendi üzerlerinde görünür bir baskı
ve kontrolü bulunmayan Ashide’lerden olan ve Çin idaresinde görevli bulunan
Tunyukuk bu tür mücadelelerle geçen bir sürecin sonunda zamanın uygun olduğuna
karar verip Kutluk Eltäriş Kağan’a katılmış oldu. Ve ancak ondan sonra biz onu
tarih sahnesinde görürüz. “ [12]
L. Bazin
“Tonyukuk,
Çin’de doğmuş bir Türktü.” [13]
Ligeti
"(Bilge Kağan'ın) yanında güngörmüş, akıllı Türk
devlet adamı, yetmişlik Tonyukuk vardı ki, onun hayranı olan Alman ilim
adamları takdirlerini anlatmak için kendisine Kök Türk imparatorluğunun
Bismarck'ı demişlerdir." [14]
Martin Sprengling
“Karşılaştığımız bu eser yalnızca en üst düzeyde ve birincil önemde bir
tarihi yazıt değildir; burada elimizde hazinelerin en enderi, Eski Türk
edebiyatının özgün bir yapıtı bulunmaktadır. Bu eser bir şiir değil, bir dram
değil, bir tarihçe ya da bir hikâye veya öykü değildir. Herşeyiyle kendine
özgüdür! Başyapıt, şaheser, şaşmaz bir kesinlikle içinde bulunduğu ortamı en
verimli biçimde değerlendiren bir eserdir. Bu açıdan, Sezar'ın
"Değerlendirmeler'' (Commentary) adlı
eseri ile karşılaştırıldığında ondan aşağı kalmayacaktır. Özellikle taş yazmalar üzerine, bu çalışmanın
yazarı ve danışabildiği tüm meslekdaşları, dünyadaki büyük yazıtlar arasında Türk
Tonyukuk'un kitabesinin özlü mükemmeliyetine yaklaşan, değil daha üstününü,
eşdeğerini dahi tanımamaktadırlar. “ [15]
Sadri
Maksudi Arsal
“Kutluğ, sırrını itimat ettiği dostu Tonyukuk’a da açtı. Tonyukuk da
kendisi gibi bir Çin memuru idi. Tonyukuk büyük tasavvurlar besleyen, büyük
planlar kuran, gerçekleşmesi zor ve şüpheli teşebbüslere atılan adamlardan
değilse de, çok akıllı, tedbirli ve malumatlı bir adam ve cesur bir kumandandı.
Dostu Kutlug’a itimadı büyüktü. Kutlug’un zekâ ve dehasına hayrandı. Onun için
Kutlug’un tasavvur ve teşebbüsüne tereddütsüz iltihak etti. MS 680
senelerinde Çin Seddi civarında yerleşmiş Çin’e tabi Türkleri idare eden birer
Çin memuru olan iki Türk, Çin’den uzak sahalarda yaşayan, Moğolistan’ın
kuzeyindeki Türk oymakları arasına gidip istiklal için, Türk milletini tekrar
hür ve müstakil kılmak için teşebbüse girişmeye karar verdiler. Hiç kimseyi
haberdar etmeksizin evvela Kutlug, sonra Tonyukuk büyük bir idealin insan
ruhunda yarattığı, sırrı bilinmeyen dinamik kuvvetin tesir ve teşviki altında
kuzeye kaçtılar. MS 682’de Çinlileri kati surette mağlup ve bütün kuzey
Moğolistan’dan Çin memurlarını tardettikten sonra Türkler, Moğolistan’da
yeni bir Türk devleti kurdular. “ [16]
Teoman Duralı
“Türk tarihinde aklıyla, bilgeliğiyle temayüz etmiş devletadamlarından
M.S. Yedinci yüzyılda yaşamış ve Türkçede Tonyukuk,[17] Çincedeyse Aşide Yuan-çen yahut A-şi-tö Yuan Çön (645-716) şeklinde anılan
Göktürk kumandanı ve devletadamı, yüksek memur makamını işğâl etmiş bir Türk
babanın oğlu olarak Çinde doğup iyi öğrenim görerek yetişmiştir. Sıkıntılı bir
devri idrâk eden Göktürk devletine avdet etmiş, veziriazâm ve komutan olarak
devlete hizmet etmiştir. “ [18]
“Göktürklere
değin, Uygurlara değin Türkler Çin medeniyetindendiler. Mutlak anlamda değil
çok saptıkları noktalar var ama heyeti mecmu dediğimiz içinde Çin medeniyetine
mensuptular. Doğu medeniyetleri mecmuatında Çin medeniyetine mensuptular.
Uygurlar Hint medeniyetine geçerler. Türk tarihinin en büyük devlet
adamlarından biri Tonyukuktur. Kesin bir budacılık akımı vardı. Budacılığa
geçme isteği. Tonyukuk Çin'de dünyaya gelip yetişmiş, öğrenim görmüş bir
Göktürk'tür. Ve Bilge Kağan'ın veziri azamı olmuş. “ [19]
- Bahaeddin Ögel
- Bozkurt Güvenç
- Mehmet Niyazi Özdemir
- Özkan İzgi
- Sait Başer
Bahaeddin Ögel:
“Orta
Asya Türk devletlerinde her zaman için hükümdarların yanında Türk olmayan
vezirler de bulunmuştu. Özellikle Gök-Türk devletinde ticaret ve dış
ilişkileri iyi bilen Batı Türkistanlılar, kağan otağın önemli bir yer
tutmuşlardı. İstemi Kağan'ın elçisi Maniah’ı buna bir örnek olarak
gösterebiliriz. Savaş işlerine Türk olmayanların karışması da çoğu zaman hoş
karşılanmamıştı. M.S. 630'da, Çin imparatorunun İl Kağan'a yazdığı mektup bu
konuda en ibret verici bir belgedir. Çin imparatoru, Kağanın yanında eski
(Türk) soyluların yerine yabancıların (Hu) görüldüğünü söylüyor ve bunun da
Türk devletinin yıkılacağına dair bir işaret olduğuna dikkatleri çekiyordu.
Gerçekten aynı yılda, Göktürk Devleti yıkılmıştı. Aslında Vezir Tonyukuk da soy
itibarı ile bir Çinli idi. Fakat çoktan beri Türkleşmişti. Büyük Hun
Devleti'nin büyük komutanlarından biri olan ve Yabgu ünvanını taşıyan ünlü bir
asker de, yine Soğdlu veya Türkistan şehirlerinden gelmiş bir yabanı idi.
Hunlara iltica eden Çinli GeneralLiLing de, Hun İmparatorluğu için büyük
hizmetlerde bulunmuştu. Görülüyor ki, büyük imparatorlukla da aslen Türk
olmayan komutanlara da hizmet verilmiş ve onlardan faydalanılmıştı. Bununla beraber, devlet zayıfladıkça bunların
birçok zararları da görülmemiş değildi.” [20]
Uygur hükümdarlarından Temür-Buka
adına dikilmiş olan mezar taşı yazıtı:
Uygurların
türeyiş efsanesi ile ilgili başlıca kaynaklar: Uygurların menşe efsanesi ile
ilgili en önemli kaynaklardan birisi, şüphesiz ki İran tarihçisi Cüveynî
tarafından yazılmış olan eserdir1. İkinci önemli kaynak da son Uygur
hükümdarlarından Temür-Buka adına dikilmiş olan mezar taşı yazıtıdır. Bu yazıtın
metni sonradan özet olarak Çin tarihlerine geçmiş ve bazı Avrupalı yazarlar da
ikinci elden kaynaklardan bu bilgileri özet olarak aktarmışlardı. 2. Çince,
orijinal mezar taşı yazıtının ilk tercümesi ise tarafımızdan yapılmıştır. 3. Bu
tercüme tamdır. Uygurların türeyişleri ile ilgili kaynaklara, burada üçüncü bir
Çince kaynakda yeniden eklemiş bulunuyoruz, Batı ilim âleminin habersiz olduğu
bu kaynak da bir mezar yazıtıdır ve tam tercümesi tarafımızdan yapılmıştır 4.
“Hsieh
ailesi Uygurlardandır. Onların ataları, (Göktürk Kağanlarının meşhur veziri)
Tonyukuk idi. (Tonyukuk) aslen bir Çinli idi. Çinlilerin Sui Sülâlesinin
(Çin’de egemen olduğu) bir çağda (M.S. 581- 618), Çin ülkelerinde büyük
karışıklıklar olmuş ve Göktürkler de Çin’in içlerine doğru girmişlerdi. (O
sırada, Çin’deki idareden memnun olmayan) birçok Çinliler, (Çin’e gelip geri
dönen Türklerle birlikte) Göktürk iline gitmişlerdi. (Tonyukuk’un) P’o-p’o adlı
bir kızı vardı. Bu kız (Göktürk Kağanı) Bilge Kağan ile evlendi ve onun hatunu
oldu. (İlteriş Kağan’ın ve sonra da Bilge Kağan’ın veziri olan) Tonyukuk,
Göktürk ülkelerini idare etmek için bir çokpilânlar yaptı. Çin’de kurulmuş olan
T’ang Sülâlesinin resmi tarihlerinin Göktürklerle ilgili bölümlerinde, bu
olayların hepsi geniş olarak anlatılmıştır. Bilge Kağan ölünce, memleketinde
birçok karışıklıklar meydana geldi. Bilge Kağan’ın hatunu (Tonyukuk’un kızı)
P’o-p’o, bu karışıklık halini görünce, halkı ile birlikde Çin’e geldi ve Çin
İmparatoru’na tabi oldu.
Çin
devleti ona, “Memleketini sulha kavuşturan Hatun” şeklinde, bir şeref ünvanı
vermek sureti ile saygısını gösterdi. Göktürklerin bırakıp geldikleri topraklar
da bu yolla Uygurların eline geçti.
“(Göktürk
devletinin) ortadan kalkmış olmasına rağmen, bu bölgelerde Tonyukuk’un ünü
unutulmadı ve onun soyundan gelenlere daimî olarak saygı gösterildi. Uygur
(Kağanları) kendi vezirlerini de her zaman için Tonyukuk’un soyundan gelen
kişilerden seçtiler.
“Çinliler
eskiden Uygurlara Hui-ho derlerdi. Şimdi ise onlara Wei-wu, yani Uygur diyoruz.
Bunların her ikisi de aynı şeydir. Onların oturdukları esas yerin adı
KaraKorum’dur. Bu bölgeye Çinliler ise, şimdi Ho-ning-lu adını verirler. Orada
başlıca üç ırmak vardı. (Göktürklerin başkenti de burada idi). Bu şehrin
güneyine bitişik olan dağlardan çıkıp kuzey-doğuya akan ırmağa Orkun nehri adı
verilirdi. Şehrin batısından geçerek kuzeye doğru akan nehre ise, Tamır nehri
denirdi. (Bu şehrin) batısında bir nehir daha vardı. Bu da kuzey-doğuya akardı.
Bunun adı da Kurban-Tamır’dır. Bu ırmakların her üçü de başkentin 30 mil kadar
kuzeyinde bulunan bir yerde birleşirlerdi. Bundan sonra meydana gelen bu büyük
nehre ise, Selenga adı verilmiştir.
“Gerçek
Uygur Kağanı Bögü- Kağan’dan itibaren hep bu üç nehir etrafında otururlardı.
Sonradan (M.S. 840), Beş-balıg şehrine göçerek orada oturdular. (Daha önce
Ortaasya’da bir Turfan devleti vardı). Bu Turfan devleti zayıflayınca, Turfan
ovasındaki diğer devletleri de ellerine geçirerek kendi devletlerine kattılar.
Şimdi Turfan’a Kara- Hoço adı verilmektedir. Kara-Hoço sözü iki kelimeden
meydana gelmiştir. “Kara” sözü, onların dilince kara renk anlamına gelir. Çünkü
bu şehrin yakınında Kara Dağ adlı bir dağ vardır. “Hoço” sözü ise, Çinlilerin
bu şehre ad olarak verdikleri “Kao-Ch’ang” deyiminden gelmiş olmalıdır. Şehrin
adı, bunun için böyle söylenmiş olmalıdır. Şimdiki Uygurlar, Turfan şehrinde
otururlardı. Bunlar, “Turfanlı Uygurlardır. Turfan’daki Uygur hükümdarının
mühründe şöyle yazılmış idi:
“Bu
mühür, bütün Tanrıların desteğine dayanan ve memleketini korumakla görevli, dördüncü
derecede bir hükümdarın mühründür. Bu mühür, onlara Çin’de egemen olan T’ang
Sülâlesi zamanında (M.S. 618-905), Çin devleti tarafından verilmiştir.”
“Bu
mühür Uygurlara T’ang Sülâlesi tarafından verilmişti. “Bütün Tanrıların
desteğine dayanan’” deyimi ise, Sanskrit dilinden alınmış bir sözdür. Çünkü
onların memleketlerinin adetlerinde Budizm, çok önemli bir yer tutar ve bir
nevi kutluluk anlamına gelirdi.
“Göktürklerin
(meşhur) veziri Tonyukuk’un nesilleri onlara asil bir memur olarak hizmet
ettiler. Bunun için de (onların aslen Göktürk olmalarına rağmen) Tonyukuk’un
nesillerine de Uygur dediler. Onlar, kendi başkanlarının emrinde olarak Selenga
nehrinin yukarı kısımlarında otururlardı. Tonyukuk’un torunları da kendi
atalarının ilk oturdukları yeri hatırlayarak, (Selenga nehrinin Çince
yazılışının ilk işareti olan) Hsieh işaretini aldılar ve bunu kendileri için
bir soyadı yaptılar.”
Öyle anlaşılıyor ki Temür- Buka’nın
yazıtının Uygurların menşei ile ilgili girişi, daha önceleri de başka
münasebetlerle bazı yazıtlarda yazılmış bulunuyordu. Çünkü Cüveynî de kitabına
aldığı efsaneyi yine Uygurların başkentindeki bir yazıttan okumuş veya
okutmuştu.
Temür-Buka’nın
yazıtı, Uygurların Orhun ırmağı kenarlarından göçmelerinden hemen hemen 500
sene, yani M. S. 1314’den sonra, Turfan’da yazılmıştı, Öyle anlaşılıyor ki
Cüveynî zamanında, Orhun kıyılarındaki eski Uygur başkentinde, yani Ordu-Balıg
şehrinde, kaybolmamış bu gibi yazıtlar mevcuttu. Temür-Buka’nın yazıtını
yazanlar da elbette ki bu gibi yazıtlardan istifade etmişlerdi. Cüveynî’nin
anlattığı efsane daha geniştir. Bu bakımdan tarihçi Cüveynî’nin, Orhun
kıyılarındaki daha orijinal ve daha eski yazıtı görmüş olması çok muhtemeldir.
Kaynak1: [21]
Kaynak 2: [22]
Kaynak 3:[23]
Kaynak [24]
Kaynak [25]
Kaynak[26]
“Türk milleti tarih boyunca Türküm
demiş ve Türk'ün geleneğini sevmiş, herkesi kendinden saymıştır. Unutmayalım
ki, Bilge Kağan'ın başvezir ve büyük komutanı Tonyukuk da nihayet bir Çinli
idi. Fakat hıyanet karşısında en keskin bir ırkçı kesildiği de görülmemiş değildi.
“[27]
Bozkurt
Güvenç:
"Çevirisi
sunulan mezartaşı yazıtı, Uygur Devleti'nin Çin'den tam bağımsız olmadığını
düşündürüyor. Çin İmparatorluğu, kuzey komşusu Türk boylarına Çin soylu
Vezirler ve Hatunlar göndermeye devam ediyor. Devlet ve yönetim geleneğine sahip
olan İranlıların yeni kurulan Türk devletlerine vezir verme uygulaması ilerde
Selçuklularda da görülecektir. Göçebe devlet kuruyor ama yerleşik devlet
geleneğinin deneyimi, birikimi, desteği ile. Kağan ölünce, Hatun'un halkı ile
birlikte ülkesine dönüp İmparatora bağlanması olayı da dikkati çekiyor. Bu tür
sorular, resmi Çin tarihlerindeki Türk belgelerinin ne derece güvenilir olduğu
sorusunu gündemde tutuyor." [28]
"Bilge
Hakan der ki: Karı aç, sırtı açık halka hükümdar oldum. Halkı doyurmak için 12
kez sefer savaş ettim. Çinli OngTotok'un 50 bin kişilik, General ŞaÇa'nın 80
bin kişilik ordularıyla savaşıp onları yendim. Türk halkı yoksul idi.
Çıplakları giydirdim, açları doyurdum. Birleşik halkları ateşle su gibi
birbirine düşman etmedim. Dört bucak halkı kendime bağlı kıldım. Az halkı çok
kıldım.
Orhon
Yazıtları'nın bildirisi kabaca böylece özetlenebilir. Daha ayrıntılı ve
açıklamalı yorumu için (Bkz Tekin 1988: 1-190.) Yazıtların bildirisi, göçebe
devleti olamayacağı yolundaki önkanıları ve düşüncelerimizi belli ölçüde
doğruluyor. Çinliler güçlü; Türkler ise aç, açık, çıplak ve güçsüzdür. Yiğit
Hakanlar savaşları kazanıyor, sözleri taşa yazdırıyor ama Türk halkının
yazgısını değiştiremiyor. Göçebe halk yok olacağını bile bile Çinli'nin tatlı
sözüne, yumuşak ipeğine doğru koşuyor. Belki, pirinciyle karnını doyuruyor.
Göçebe devleti, birlik ile düzeni sağlamak için sürekli savaşmak zorundadır.
Savaşları kazanıyor ama barışı sağlayamıyor. Kağan nice çalışıp çabalasa
boşuna. Çünkü talan ile yağma yetmiyor. Taşıma suyla değirmen dönmüyor. Bilge
Kağan öğünüyor ama onun ölümüyle birlikte çıkan kargaşalıklar üzerine, Çin
asıllı olan karısı, "halkıyla birlikte" Çin'e dönüyor. Kurulmamış
olan devleti yönetimi) Uygurlara bırakıyor. Bütün bu gerçekler yukarda son Uygur
kağanlarından TemürBuka'nın mezar taşına aynen yazılıyordu. Türk Kağan'ı veya
Hakanı, Türk devletini kuramazdı çünkü veziri Tonyukuk Çinli idi. Uygurlar
Tonyukuk soyundan vezir atama geleneğini sürdürdüler. Buna belki mecburdular.
Çünkü Devlet yönetimi geleneği)ni bilenler onlardı. Çin töresiyle yazıt
yazılıyor ama Türk devleti yönetilemiyordu." [29]
Temür-Buka adına dikilmiş olan mezar
taşı yazıtının metni ilk kez 1964 yılında Taipei Tayvan'da yayınlanan Bahaeddin
Ögel'in profesörlük tezi Sino-Turcica'da (ss.29-33) zikredilmiş ve eser 2002
yılında ülkemizde Sino-Turcica (Cengiz Han ve Çin’deki Hanedanın Türk
Müşavirleri) adı ile yayınlanmıştır. Bahaeddin Ögel sözkonusu yazıtı 1989
yılında yayınlanan Türk Mitolojisi 1.Cildi'nde de yayınlamıştır. [30]
Mehmet
Niyazi Özdemir
“Bizdeki
millet tasavvuru nasıl? Şimdi Türk milleti, millet tasavvuru olan bir millet
değil. Meselâ, Tonyukuk büyük bir ihtimalle Çinli, Tonyukuk’u bile bizim
milletimiz almıştır, kendine katmıştır. Osmanlı’ya bakın Fatih’ten sonra 4 tane
Türk sadrazam olması lâzım ötekileri diğer milletlerden. Bizim milletimiz,
bizim medeniyetimiz gönül vermişse, onu benimsemişse, ne yapacak bir insanın
millî kimliğini, neye yarayacak? Bu iman meselesidir, ama o imanla beraber,
bizim düşüncelerimizi savunduğunda bizdendir. “ “Bilge Tonyukuk büyük bir ihtimalle Çinlidir.
Bir insan bizim kültürümüzü, bizim kimliğimizi bilir, bizim duygularımıza hitap
ederse o Türk’tür. Bizim ananemiz bütün insanlıkça kabul gördü. Biz insanlığı
milletimizin üzerinde kabul ettik; bundan daha büyük bir şeref olabilir mi?” [31]
Sait
Başer
“Soy gayreti Türk kültüründe yadırganan bir durumdur.
Bilge Kağan’ın veziri Tonyukuk’un Çin asıllı olduğunu biliyoruz. Meşhur
Selçuklu veziri Nizamü’l-Mülk ve oğullarının acem asıllı olduğunu biliyoruz.
Benzer örnekleri Osmanlı’da bulmak çok daha rahattır. Özellikle Yeniçeri Ocağı
dolayısıyla pekâlâ bir Tunuslu da bir Sırp da, bir Hırvat da, bir Rum da
vezir-i azam olabilmiştir. Yani Tunuslu hayrettin paşa diyorsunuz,
saklamıyorlar. Bu gizli saklı bir durum değil. Sokullu Mehmet Paşa Hırvat
asıllı olduğunu biliyor. Kardeşi de piskopos; haberleşiyorlar bizde vezir-i
azamken. Ama burada bir ihanet aramak abes. Sokullu Mehmet Paşa Türk kültürüne
tamamen sadık, onu hazmetmiş, Türk olmuş bir adamdır. Aynı şeyi Nizamü’l-Mülk
için de Tonyukuk için de söyleyebiliriz. Yani Türk kültüründe ehliyet esastır
ve sınıflı olmadığı için; at yetiştiren bir kavim olmaları dolayısıyla, atlı
göçebe toplumunun şartları sınıflaşmaya imkân vermediği için, insanın değerini
aklına ve ahlâkına bağlamışlardır. “Asil insan gönlü temiz ve akıllı olandır”
diyor. Kaşgarlı’da da bulabilirsiniz, Yusuf Has Hacib’de de bulabilirsiniz. Çok
nettir, yani insanın kıymeti geldiği soydan ileri gelmez, ahlâkından ve
aklından ileri gelir. Bu çok açıktır. Eskilerin tabiriyle “bedihi” bir
gerçektir. Dolayısıyla boy sistemine alınır Töreyi benimseyenler ve Töreyi
benimseyene Türk denir. Bugün yeryüzünde Türk sıfatıyla andığımız ne kadar
toplu luk varsa hepsinin aynı kandan, aynı soydan olduğunu ispatlamaya kalkmak
cinnet olur. Denediler bunu zaten, çıkmaz yol olduğu göründü. Adına Türk
denilen topluluklarda soy birliği söz konusu değil. Bu demek değildir ki, bugün
Türk dediğimiz toplumlar soyu belirsiz toplumlardır. Tabii ki değil, ben dedemi
de biliyorum, dedemin dedesini de. Kanunî zamanında bulunan bir belgede
dedelerimin isimlerini buldum. Yani bu hepimiz için geçerli, sadece benim için
değil. Bir soy problemimiz elbette yok. Ama Türklüğü soya indirgeyerek
anlamayı, başta Töre doğru bulmuyor. [34]
“Osmanlı padişahlarından I. Kosova savaşında şehit düşen
Sultan Birinci Murad Hüdâvendigâr, zamanında onun kararıyla kurulan Yeniçeri
Ocağı, diğer adıyla Kapıkulu Ocakları, saraydaki uzantısı Enderun ile beraber,
Türk devlet geleneğinde yeni bir kurum olarak önümüze çıkar. Yeni bir
kurum deyişimiz, o kurumu doğuran anlayışın eskiliğindendir. Bilge Tonyukuk’tan
Nizâmü’l-Mülk’e kadar Türk devletlerinde hakandan hemen sonraki en yüksek
derecelere yükselmiş farklı kavimden insanlar hep buluna gelmiştir. Bu hal
toplumca da yadırganmamıştır. Çünkü Türk toplumunun devlet terbiyesinden
beslenen tarihî Türk devletlerinin hemen hepsi açık veya gizli olarak bir cihan
devleti olma rüyası görmüşlerdir. “Cihan Devleti” olmak, Batıdaki sömürgeci
anlayışa ters düşer. “ [35]
“İslam öncesi Töre devletlerinde de İslam sonrası Töre
devletlerine de (devlete ana özelliklerini yine Töre verdiği ve Töre’deki
tevhidci nizam fikri İslâmiyetle tam bir uyum gösterdiği, İslâmi dönemde de
Türk Töre’si hayâtını sürdürdüğü için) bu gönüllü transfer sistemi
kullanılmıştır. Bilge Tonyukuk’tan Sogd kavmine, Nizâmülmülkâilesinden
Sokullu’ya kadar Töre’ye intisab edip Türk olan herkes en yüksek makamlara
kadar çıkabilmişler ve medeniyete unutulmaz katkılarda bulunmuşlardır. Aynı
durum Arnavut, Boşnak, Çerkes, Kürt kavimleri için de söz konusudur. Bunlar
aynı zamanda Orta Asya’daki Yakut, Çuvaş, Kazak, Kırgız ve benzerleri gibi Türk
olmuş topluluklardır artık.
“ [36]
Tonyukuk, Türk mü Çinli
mi?
KAPAK OLSUN "ÇİNLİDİR" DİYENLERE.
1 Bilge Tonyukuk ben özüm Tabgac iling e kilindim.
Türk budun Tabgacka
körür erti.
[1] Bilge Tonyukuk ben
kendim Cin ilinde kilindim.
Türk milleti Cine tabi idi.
[1] Bilge Tonyukuk Türk
Müdür?” - Prof. Dr. Ahmet Taşağıl (Türk Tarihi). https://www.youtube.com/watch?v=30L8Ij2etHU
[2] “Bilge
Tonyukuk Türk Müdür?” - Prof. Dr. Ahmet Taşağıl (Türk Tarihi). https://www.youtube.com/watch?v=30L8Ij2etHU
[3] Prof Dr Ahmet Taşağıl Tonyukuk Neden Bilge
İdi? Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı https://www.youtube.com/watch?v=30L8Ij2etHU
[4] Ahmet Taşağıl, Göktürkler I. II. III
(Gokturkler. Blogspot)
[5] Geyretcan Osman, Uygurlar Serkte ve Gerbte, Sincang Helk
Nesriyatı, Urumçi 2002, ss. 168-172. Aktaran; Alimcan İnayet, Türklerin
Uzakdoğu Siyasi ve Kültür Tarihine Etkileri
http://www.genelturktarihi.net/turklerin-uzakdogu-siyasi-ve-kultur-tarihine-etkileri
[6] Prof. Dr. Fahrettin OLGUNER, Selçuk
Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in Türk Kimliği, Bilge
Dergisi, 1995. Yaz 5, ss. 16-19 (akmb.gov.tr) http://akmb.gov.tr/userfiles/files/Bilge%20Dergisi/Bilge-pdf.5.pdf
[7] Rene
Giraud, "Tonyukuk hakkında Kısa
Bilgi". İçinde: Göktürk İmparatorluğu.
İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1999. ss. 93-94
[8] Rene
Grousset, Bozkır İmparatorluğu, Çeviren: M. Reşat Uzmen, Ötüken, 1980, ss.115
[9] He Xingliang, Guo
Hongzhen Çinlilerin Gözünden Türklerin Tarihi, İstanbul, Ocak 2015,
ss.167
[10] Guo Hongzhen
Çinlilerin Gözünden Türklerin Tarihi, İstanbul, Ocak 2015, ss.201
[11] F. Hirth, Nachworte
zur Inschrift des Tonjukuk, Die alttürkischen lnschriften der Mongolei. Zweite
Folge, St. Petersburg 1899., p.14-15, aktaran Sadri Maksudi Arsal, Türk Tarihi
ve Hukuk, ss.259-260, Ankara Türk Tarih Kurumu, 2014. ss.243-247.
[12] İsenbike Togan,
Prof Dr; Çin'de Yetişmiş bir Kadim Türk Devlet Adamı, Yalım Kaya Bitiği. Osman
Fikri Sertkaya Armağanı, Türk Kültürünü Araştırma Enst. İçinde, ss. 563-577,
Ankara, 2013.
[13] Louis Bazin, Les Calendriers Turcs
Anciens Et Médiévaux. Publisher, Service de reproduction des thèses, Université
de Lille, 1974.ss.207. içinde: İbrahim Kafesoğlu: Türk Milli Kültürü. İstanbul: Ötüken,
dipnot.389
[14] L.Ligeti, Bilinmeyen İç Asya, Çeviren:
Sadrettin Karatay (Macarcadan Çeviren) Türk Dil Kurumu, 1986 Ankara, ss. 206
[15] M. Sprengling : “Tonyukuk Kitabesi: Eski Bir Türk Şaheseri”, çev. Mehmet
İnhan, Erdem, II/6, Eylül 1986, 717-727. http://www.akmb.gov.tr/userfiles/files/EskiErdem%20pdf/Erdem_06.pdf
[16] Sadri Maksudi
Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk, ss.259-260, Ankara Türk Tarih Kurumu, 2014.
ss.243-247.
[17]
Tonyukuk: 'Yağ lekeli elbise giyen'
[18] Şaban
Teoman Duralı; Omurgasızlaştırılmış Türklük, İstanbul 2013, 206 sayfa
[19] Medeniyet Tarihi
Prof. Dr. Teoman Duralı [ 26.03.2018], Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi https://www.youtube.com/watch?v=DRQY8UZwaKA&t=2423s
[20] Ögel, Prof Dr Bahaeddin, Türklerde Devlet
Anlayışı, İstanbul, Ocak 2016, Ötüken Neşriyat A.Ş.ss. 327 (ilk baskısı
Türklerde Devlet Anlayışı (13.yy. Sonlarına Kadar), Başbakanlık Bas. Evi,
Ankara 1971.)
[21] Cüveynî, Tarih-i Cihan Gûşa, GibbMemorial
Series, Leiden, 1912, I, s. 39 v.d.
[22] J. Marquart, Guvaini's BerichtüberdieBekehrung
der Uiguren, SBAW, 1912, s. 486-502.
[23] B. Ögel, Sino-Turcica, Taipei, 1964, s. 9-27.
[24] Aynı eser. s. 29- 33.
[25] Ögel, ProfDr, Türk Mitolojisi, 1.Cilt, Ankara,
1989, ss.78-80 (academia.edu)
[26] Uyg (turktoresi.com)
[27] “Selçuk Üniversitesi 1. Milli Gençlik Kongresi
6-8 Kasım 1985 Konya Tebliğler, Selçuk Üniversitesi Yayınları, 1987,
s.33-38. Prof. Dr. Bahaeddin Ögel /
hazırlayanlar DoçDr Abdulkadir Yuvalı, Yrd Doç Dr Muhammet Beşir Aşan. Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1995- 169 sayfa; ss. 155.
[28] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği (Kültür
Bakanlığı, Ankara 1993) ss.110
[29] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, ss. 115
[30] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, 1993, ss.115,
ss. ss.110,115 (issuu.com)
[31] Özdemir,
Mehmed Niyazi; Mehmed Niyazi Özdemir Yeni Asya’ya konuştu: 3 Mart 2014,
Roportaj (yeniasya.com) http://www.yeniasya.com.tr/roportaj/arastirmaci-yazar-mehmed-niyazi-ozdemir-m-kemal-olmasaydi-canakkale-olmazdi-demek-yanlis_171049
[32] Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği (Kültür
Bakanlığı, Ankara 1993) kitabının 109 ve 110. sayfalarında Özkan İzgi'nin
Kutluk Bilge Kül Kağan, Böğü Kağan ve Uygurlar Kültür Bakanlığı Ankara 1986)
kitabının 110-115 sayfalarında yayınlanan "Uygurların Türeyiş Efsanesi ile
ilgili son Uygur hükümdarlarından TemürBuka adında dikilmiş olan Mezar Taşı
Yazıtı'nı nakleder. Özkan İzgi ise kitabının önsözünde (s.7) sözkonusu efsaneyi
ProfDr Bahaeddin Ögel'in Türk Mitolojisi, Cilt 1, Ankara 1971 kaynağından
kitabının ekler kısmına aldığını belirtir.
[33] İzgi, Özkan "Kutluk Bilge Kül Kağan-Bogu
Kağan ve Uygurlar",Kültür Bakanlığı Yayınları,1986
[34]
(saitbaser.com/2013/12/18/sait-baser-ile-orhun-abideleri-ve-turk-toresi-uzerine-soylesi/)
[35]
(saitbaser.com/tag/kurt/)
[36]
(saitbaser.com/2014/02/24/muhabbetin-ictimailesmesi-veya-tore-ile-turk-olmak-2/)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder