28 Haziran 2020 Pazar
''Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi'' Mehmet Genç
Osmanlı Tarihi çalışmaları açısından önemli bir kaynak olan ''Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi'' kitabı üzerine, eserin yazarı Mehmet Genç hocamızla 29 Nisan 2002 tarihinde gerçekleştirilen söyleşi.
27 Haziran 2020 Cumartesi
Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce
İsmail KılıçArslan
Bir teklif: Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce
27 Haz 2020, Cumartesi
https://www.yenisafak.com/yazarlar/ismailkilicarslan/bir-teklif-musluman-dunyada-cagdas-dusunce-2055507
Şu hayhuy arasında gözden kaçmasın. Geçtiğimiz ay, tanıdığım adamların en çalışkanlarından biri olan Lütfi Sunar, bir teklifle çıkageldi. Dört ciltlik, önemli bir teklifti bu: Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce.
8 ülkeden 43 ismin katkı verdiği bu kitap denebilir ki İLEM’in şahane çabasıyla ortaya çıkan, editörlüğünü İbrahim Halil Üçer’in yaptığı, hazırlayıcı kadroda Lütfi Sunar Hocanın da olduğu İslam Düşünce Atlası’nın doğal ve çok gerekli bir devamı gibi.
İslam Düşünce Atlası, Müslüman dünyada üretilen kadim düşünceyi dört ana bölüme ayırıyor ve tabiri caizse “Müslümanların ne düşündüğünün tarihi”ni önümüze koyuyordu. Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce ise geçtiğimiz yüzyıldan bu yana dünyanın dört önemli coğrafyasında Müslümanların neler üzerine düşündüklerine ve dünyaya ne teklif ettiklerine odaklanıyor. Bir anlamda “Atlas’ın ortaya koyduğu temelin üzerinde bugün ne var?” sorusunun peşine düşüyor.
Tartışmasız, çok derece yerinde ve son derece önemli bir çaba bu…
Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce’nin dört cildi de ayrı coğrafyalarda üretilen çağdaş düşünceye yoğunlaşıyor. Türkiye, Mısır, İran ve Hint Alt Kıtası… Bu vesile Lütfi Sunar hocadan en az üç ek cilt beklediğimi de söylemiş olayım: Uzak Doğu, Rusya ve Avrupa. Güzel haberse şu… Hoca çoktan başlamış bu ciltlerin hazırlığına.
Kitabın adının niçin “Çağdaş İslam Düşüncesi” değil de “Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce” olduğu hususunda hocanın söylediklerine kulak vermek, aynı zamanda kitabın barındırdığı ilk teklifi de net şekilde anlamamızı sağlıyor: “İslam Dünyasında Dinî Akımlar” ya da “İslam Dünyasında Dinî Düşünce” dediğimizde, genellikle içe kapanık, modern dünyanın meselelerinden kopuk, biraz anakronik, biraz tarihte kalmış bir düşünce karşımıza çıkıyor. Bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum ben. Yani Avrupa’da, Amerika’da Müslüman dünyanın düşüncesinin arkaik bir düşünce olduğunu, bugünü, çağı yakalayamadığını düşünen onlarca insan var. Bir arkeolojik malzeme gibi görüyorlar Müslüman dünyadaki fikirleri. Dolayısıyla bu anlamda, kitabın ismine dikkat etmişsinizdir, burada ben ‘Çağdaş İslam Düşüncesi’ tabirini kullanmıyorum, ‘Çağdaş Düşünce’ tabirini kullanıyorum. Nasıl ki Heidegger’in düşüncesi çağdaş düşünceyse, Heidegger’e yaşıt olan Sait Halim Paşa’nın düşüncesinin de çağdaş olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki Heidegger’e “Çağdaş Alman Düşüncesi” demiyorsak, Sait Halim Paşa’yı da ayrıca bir vasıfla vasıflandırmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum.”
Kitabı oluşturan makalelerin imza sahiplerinin de son derece heyecan verici olduğunu söylemek gerekir. Örneğin “Türk düşüncesi” cildinde İhsan Fazlıoğlu’nun, Kurtuluş Kayalı’nın, Necdet Subaşı’nın, Vahdettin Işık’ın, Öner Çubukçu’nun yazılarını buluyorsunuz. Yazıların hepsi, ele aldığı konuları bütün oylumuyla ortaya koyma başarısı gösteriyor.
Kitabın, okurun asıl ilgisini çekeceğini düşündüğüm yanlarından biri de, sömürgecilik tarihinin bütün geri bırakma çabalarına, modernizmin bütün baskıcı kuşatıcılığına rağmen Müslümanların dünyanın dört bir yanında düşünce üretmeye devam etmeyi başarmış olmalarını görmek. Net şekilde ulaştığımız fotoğraf ise şu: Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar, hemen hemen aynı konuları, hemen hemen aynı dikkatlerle ele alıyor ve önerileri farklılaşsa, yöntemleri değişse de tek bir sorunun cevabına yönelmiş görünüyorlar: “İçine düştüğümüz bu patinaj sarmalından nasıl kurtulacağız?”
Bu hayati önem taşıyan soruya sözgelimi Lahor’dan verilen cevaplarla sözgelimi İstanbul’dan verilen cevapların benzeşen ve ayrışan yanlarını okumak, dertlerin ortaklaştığını, çözüm yollarının farklılaştığını tespit etmek çok öğretici bir okuma deneyimi sunuyor okura.
Bu önemli kitabın asıl teklifini yine kitabın hazırlayanından, Lütfi Sunar’dan okuyalım: “Mesele şu, kendi birikimimize yabancılaşmadan, onu da kutsallaştırmadan, eleştirel bir gözle ve bugünün meseleleriyle yüzleşerek bu düşünce birikimini yeniden harmanlamamız gerekiyor. Biz çalışmada, üretmede, dünyayı anlamada bir yere geldik. Bu eserler ortaya çıkabiliyorsa bu sebeple ortaya çıkıyor. Bu geldiğimiz yerden yeni kavram, yeni teori, yeni düşünce ve yeni öneri oluşturmada daha güçlü bir zemine sahibiz. Bu eserler de o zeminin oluşturulmasına bir tuğla nispetinde bir görev yapacaktır. Bunun bugün burada, bu dünyadan ortaya çıkmış olması da bizim için mutluluk verici bir hadisedir.”
Unutmadan. Bu önemli kitap Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın bir kültür hizmeti olarak ulaştı okura. Bu vesile kurumun genç başkanı Abdullah Eren’i bu çabası için tebrik ederim. Ancak bir küçük sitemim var. Bu güzel kitabın internet ve kitapçı satışı meselesi henüz çözüme kavuşmuş görünmüyor. Kitabı okurla buluşturma konusunda bir gayret bekliyoruz.
Bir teklif: Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce
27 Haz 2020, Cumartesi
https://www.yenisafak.com/yazarlar/ismailkilicarslan/bir-teklif-musluman-dunyada-cagdas-dusunce-2055507
Şu hayhuy arasında gözden kaçmasın. Geçtiğimiz ay, tanıdığım adamların en çalışkanlarından biri olan Lütfi Sunar, bir teklifle çıkageldi. Dört ciltlik, önemli bir teklifti bu: Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce.
8 ülkeden 43 ismin katkı verdiği bu kitap denebilir ki İLEM’in şahane çabasıyla ortaya çıkan, editörlüğünü İbrahim Halil Üçer’in yaptığı, hazırlayıcı kadroda Lütfi Sunar Hocanın da olduğu İslam Düşünce Atlası’nın doğal ve çok gerekli bir devamı gibi.
İslam Düşünce Atlası, Müslüman dünyada üretilen kadim düşünceyi dört ana bölüme ayırıyor ve tabiri caizse “Müslümanların ne düşündüğünün tarihi”ni önümüze koyuyordu. Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce ise geçtiğimiz yüzyıldan bu yana dünyanın dört önemli coğrafyasında Müslümanların neler üzerine düşündüklerine ve dünyaya ne teklif ettiklerine odaklanıyor. Bir anlamda “Atlas’ın ortaya koyduğu temelin üzerinde bugün ne var?” sorusunun peşine düşüyor.
Tartışmasız, çok derece yerinde ve son derece önemli bir çaba bu…
Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce’nin dört cildi de ayrı coğrafyalarda üretilen çağdaş düşünceye yoğunlaşıyor. Türkiye, Mısır, İran ve Hint Alt Kıtası… Bu vesile Lütfi Sunar hocadan en az üç ek cilt beklediğimi de söylemiş olayım: Uzak Doğu, Rusya ve Avrupa. Güzel haberse şu… Hoca çoktan başlamış bu ciltlerin hazırlığına.
Kitabın adının niçin “Çağdaş İslam Düşüncesi” değil de “Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce” olduğu hususunda hocanın söylediklerine kulak vermek, aynı zamanda kitabın barındırdığı ilk teklifi de net şekilde anlamamızı sağlıyor: “İslam Dünyasında Dinî Akımlar” ya da “İslam Dünyasında Dinî Düşünce” dediğimizde, genellikle içe kapanık, modern dünyanın meselelerinden kopuk, biraz anakronik, biraz tarihte kalmış bir düşünce karşımıza çıkıyor. Bunun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum ben. Yani Avrupa’da, Amerika’da Müslüman dünyanın düşüncesinin arkaik bir düşünce olduğunu, bugünü, çağı yakalayamadığını düşünen onlarca insan var. Bir arkeolojik malzeme gibi görüyorlar Müslüman dünyadaki fikirleri. Dolayısıyla bu anlamda, kitabın ismine dikkat etmişsinizdir, burada ben ‘Çağdaş İslam Düşüncesi’ tabirini kullanmıyorum, ‘Çağdaş Düşünce’ tabirini kullanıyorum. Nasıl ki Heidegger’in düşüncesi çağdaş düşünceyse, Heidegger’e yaşıt olan Sait Halim Paşa’nın düşüncesinin de çağdaş olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki Heidegger’e “Çağdaş Alman Düşüncesi” demiyorsak, Sait Halim Paşa’yı da ayrıca bir vasıfla vasıflandırmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum.”
Kitabı oluşturan makalelerin imza sahiplerinin de son derece heyecan verici olduğunu söylemek gerekir. Örneğin “Türk düşüncesi” cildinde İhsan Fazlıoğlu’nun, Kurtuluş Kayalı’nın, Necdet Subaşı’nın, Vahdettin Işık’ın, Öner Çubukçu’nun yazılarını buluyorsunuz. Yazıların hepsi, ele aldığı konuları bütün oylumuyla ortaya koyma başarısı gösteriyor.
Kitabın, okurun asıl ilgisini çekeceğini düşündüğüm yanlarından biri de, sömürgecilik tarihinin bütün geri bırakma çabalarına, modernizmin bütün baskıcı kuşatıcılığına rağmen Müslümanların dünyanın dört bir yanında düşünce üretmeye devam etmeyi başarmış olmalarını görmek. Net şekilde ulaştığımız fotoğraf ise şu: Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar, hemen hemen aynı konuları, hemen hemen aynı dikkatlerle ele alıyor ve önerileri farklılaşsa, yöntemleri değişse de tek bir sorunun cevabına yönelmiş görünüyorlar: “İçine düştüğümüz bu patinaj sarmalından nasıl kurtulacağız?”
Bu hayati önem taşıyan soruya sözgelimi Lahor’dan verilen cevaplarla sözgelimi İstanbul’dan verilen cevapların benzeşen ve ayrışan yanlarını okumak, dertlerin ortaklaştığını, çözüm yollarının farklılaştığını tespit etmek çok öğretici bir okuma deneyimi sunuyor okura.
Bu önemli kitabın asıl teklifini yine kitabın hazırlayanından, Lütfi Sunar’dan okuyalım: “Mesele şu, kendi birikimimize yabancılaşmadan, onu da kutsallaştırmadan, eleştirel bir gözle ve bugünün meseleleriyle yüzleşerek bu düşünce birikimini yeniden harmanlamamız gerekiyor. Biz çalışmada, üretmede, dünyayı anlamada bir yere geldik. Bu eserler ortaya çıkabiliyorsa bu sebeple ortaya çıkıyor. Bu geldiğimiz yerden yeni kavram, yeni teori, yeni düşünce ve yeni öneri oluşturmada daha güçlü bir zemine sahibiz. Bu eserler de o zeminin oluşturulmasına bir tuğla nispetinde bir görev yapacaktır. Bunun bugün burada, bu dünyadan ortaya çıkmış olması da bizim için mutluluk verici bir hadisedir.”
Unutmadan. Bu önemli kitap Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın bir kültür hizmeti olarak ulaştı okura. Bu vesile kurumun genç başkanı Abdullah Eren’i bu çabası için tebrik ederim. Ancak bir küçük sitemim var. Bu güzel kitabın internet ve kitapçı satışı meselesi henüz çözüme kavuşmuş görünmüyor. Kitabı okurla buluşturma konusunda bir gayret bekliyoruz.
TÜRK KÜLTÜRÜNDE “AKIL” VE “BİLGİ” ÜZERİNE ÖĞÜTLER: BALASAGUNLU YÛSUF’TAN SEMEYLİ ABAY’A
TÜRK KÜLTÜRÜNDE “AKIL” VE “BİLGİ” ÜZERİNE ÖĞÜTLER: BALASAGUNLU YÛSUF’TAN SEMEYLİ ABAY’A
KB: Balasagun'lu Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig adlı eseri
KS: Abay Kunanbay’ın Gakliya ya da Kara Sözder adlı eseri
KB: Akıl ve bilgi, insanoğluna saygınlık kazandırır
KS: Bilgisizlik, insanoğlunu alçaltır.
KB: Bilgili ve anlayışlı insan az; bilgisiz ve anlayışsız insan çoktur.
KS: Bildiğini kime anlatacaksın; bilmediğini kimden soracaksın?
KB: Kifayetsiz muhteris olmak.
KS: Bilimde aşırı hırslı olmak.
KB: Bilim, iki dünya saadetidir.
KS: Bilim bakidir, zenginlik fanidir.
Sonuç
Ahlâklı ve bilgili nesiller yetiştirme kaygısı, tarih boyunca köklü milletlerin temel
hedeflerinden biri, hatta en önemlisi olmuştur. Konuyla ilgili toplumsal kaygıların arttığı
yerde devreye giren “öğüt” geleneği, Türk kültüründe derin bir geçmişe sahiptir. Sosyal
ve siyasi ahlâkın çözülmeye yüz tuttuğu dönemlerde duruma duyarsız kalamayan Orta
Çağ aydınları, “sosyal sorumluluk” şuuruyla geleceğe yönelik beklentilerini sanat yoluyla, ayrıca uygulanabilir nitelikte dile getirmişlerdir. Bilge Kağan’ın Sabımın tüketi
eşidgil, bu sabımın edgüti eşid, katıgdı tınla vb. ifadelerle ya da bunlar olmaksızın halkına
verdiği mesajlar, milletinin geleceği ile ilgili derdi olan ve tekrar bir çöküş yaşamak ve
yaşatmak istemeyen bir liderin çıkışlarıdır. Köktürk ve Uygur dönemi devlet adamlarının
buna paralel olarak “bilge” unvanını almaları, bu hassasiyetin bilinen ilk işaretleridir.
Kaynağını İslamiyet öncesi tarihî mirastan alan ahlâklı nesiller beklentisi ve bunun bir
sonucu olarak gelişen “nasihat etme” ya da “öğüt verme” geleneği, XI. yüzyıl itibarıyla
İslami inanç sisteminin beraberinde getirdiği dinî prensipler, âyet ve hadislerle şekillene-
rek gelişmiş; edebî eserlerde, dönemin sosyal ve siyasi şartları gereği daha kapsamlı yer
edinmeye başlamıştır. Türk-İslam muhitinde yazılan ve konunun doğrudan doğruya işlenmesi bakımından ana kaynak olan Kutadgu Bilig’in, aslında bir geleneğin devamı
olduğunu da unutmamak gerekir. Vezir Ay Toldı’nın toplumdan beklentilerini oğlu
Ögdülmiş’e ogul eşitgil sözümni, ay oglum eşit, uk ay ogul diye seslenmek suretiyle iletmesi, Bilge Kağan ile aynı dilde konuştuklarının tanığıdır.
Kutadgu Bilig başta olmak üzere bu geleneğin daha sonra ortak edebî dille yazılan
diğer Doğu Türkçesi eserleriyle (Dîvânu Lugâti’t-Türk, Atebetü’l-hakâyık, Dîvân-ı Hikmet, Nehcü’l-ferâdis, Kısasu’l-enbiyâ, Mahbûbu’l-kulûb vb.) ve sözlü kültür aracılığıyla
(Kazak akın, jıraw ve jırşı geleneği) devam etmesi; nihayet XIX. yüzyılda Kıpçak
bozkırında Abay Kunanbay’ın Gakliya ya da Kara Sözder adlı eserinde vücut bulması,
biyolojik, sosyolojik ve psikolojik temele dayalı milliyet duygusunun aynı kaygılarla yeniden canlandırılmasıdır.
Çarlık Rusyası döneminde millî aydınlanma hareketleriyle etkin hâle getirilen, fakat
Sovyet Rusyası döneminde görmezden gelinen ortak kültür hayatı, Türk Dünyasında
bağımsızlıkla birlikte geleceğe yönelik yeni fırsatlar sunuyor. Bilimsel ve akademik
çerçevede yapılacak karşılaştırmalı araştırmalarla konumuzla ilgili millî hafızanın ortaya
konması, ortak millî kodlarla ilgili farkındalığı artırmalı; bu tür bilgi aktarımı, yeni kuşaklarda heyecan yaratmalı; onların manevi miras konusunda bilinçlenmelerine ve bu
değerleri hayata geçirmelerine vesile olmalı.
26 Haziran 2020 Cuma
Türk Öyküleri Sandığı
| Home | Kılavuzlar | Links | Technical Notes | ||||||||||
| ||||||||||
Go Back to Uysal-Walker Archive of Turkish Oral Narrative Uysal Walker Türk Öykürleri Sandığı'na Geri Dönüş | ||||||||||
Copyright © 2008-2009. Southwest Collection / Special Collections Library Texas Tech University, Lubbock, Texas |
Türk Destanları
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)