26 Ekim 2016 Çarşamba

Beyitlerle Osmanlıca; Akif Yeşilyurt



Bak kitab-ı kâinatın safha-i rengînine!
Hâme-i zerrîn-i kudret, gör ne tasvir eylemiş





Bulam Dersen İki Âlemde Rahmet; Salât-ile Selâma Eyle Dikkat.




Görürsün, her gece bir gündüze muhtaçtır; Koyulaşır ki karanlıklar, müjde şafaktır!




ZuIüm AzrâiI oIsa da hep Hakk’ı tutacağım; Mukaddes davaIarda öIüm biIe güzeIdir.







Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak; Ekilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak! Mehmet Akif





Anlatamam derdimi dertsiz insana; Dert çekmeyen dert kıymetin bilemez.


Satır içi resim 1
Kudretim yetse eğer, on yedisinden yukarı; 
Üdebâ nâmına kim varsa, hudûddan dışarı...




Gülşen-i hüsnünde haddin bir kızıl güldür bana; Mürg-i dil âvâzesi feryâd-ı bülbüldür bana. (Muhibbi)


Eylesen gâhi vefâ gâhi dönüp cevr û cefâ; Dostum senden gelen cümle beraberdir bana. (Muhibbi)

Tekebbürdür nefis, sultânı bilmez; Küfre gider yönü, hiç anı bilmez. (Yunus Emre)


Nefse uyan ola sultâna âsi; Üç kulaç ipidir anun behâsı. (Yunus Emre)

Yâr ile olur vusûl-ı mahbûb; Hem yârdır anladınsa matlûb. (Şeyh Galip)


Yâr ile olur vusûl-ı dildâr; Zanneyleme yârı yâre ağyâr. (Şeyh Galip)

Böyle kalmaz geçer bu köhne bahâr; Sana köymez berîd-i leyl û nehâr. (Hüdayi)

Nefis beriyesinde kalma beğim; Türlü türlü hevâya dalma beğim. (Hüdayi)

Bûy-ı gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu; Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana. (Nedim)

Haddeden geçmiş nezâket yâl û bâl olmuş sana; Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl omuş sana. (Nedim)

İlâhî Hayy û Kayyûm-ı ebedsin; Şerîkin yokdur Allahu ehadsin. (Sünbülzade Vehbi)

Nekâyisden münezzeh nûr-ı zâtın; O zât-ile kadîmîdir sıfâtın. (Sünbülzade Vehbi)

Aşk derdidir cihânda âşıka maksûd olan; Vasl-ı dilberdir hemîn bu dâr-ı dünyâdan murâd. (Avni)


Bağda gül rıhlerindir vird-i hamrâdan murâd; Kâmetindir rastı serv-i dil-ârâdan murâd. (Avni)

Gurbet ele attı işte âşıkın çark-ı felek; İsfahân'da bulamazsan gel Şirâz'da bul beni. (Aşık Ömer)


Bunca yıldır yalvarırım, şükrola geçti dilek; Bende etme ferâmuş ey melek-zâde melek. (Aşık Ömer)

Vâkıf-ı esrâr-ı âlem ehl-i aşk Âdem-durur; Cümle mevcûdât û ma'lûmâta aşk akdem-durur. (Azbi)



Kılsam irfâna zevrak, aşkla âlem-durur; Dilberi âşıktır anın, aşk sırrına mahrem-durur. (Azbi)

Gülşende seher gûşüme bir nağme dokundu; Gelmiş gibi vâdîye yine bülbül-i şeydâ. (Şeyhülislam Yahya)

Gösterdi yine sâkî-i meclis yed-i beyzâ; Zerrîn kadehi etti elinde gül-i ra'nâ. (Şeyhülislam Yahya)

Mükedder kılmasın gerd-i küdûret çeşme-i cânı; Bilirsin âb-rûy-ı milket-i Osmânî'yiz cânâ. (Baki)


Zamâne bizde gevher sezdiği-çûn dil-hırâş eyler; Anın-çûn bağrımız hûndur ma'ârif kânıyız cânâ. (Baki)

Sabr et siteme ister isen hüsn-i mükâfât; Fikreyle ne zulm eylediler Yusuf'a ihvân. (Ziya Paşa)



Her derdin olur çaresi, her inleyen ölmez; Her mihnete bir âhir olur, her gama pâyân. (Ziya Paşa)

Dil za'îf oldu tahammül edemez bâr-ı gama; Ser-ber olur gam-ı hicrân dahi her-bâr bana. (Adli)

Yüzüne bakmaya mâni' olur ebr-i zülfü; Günümü gösterdi acep baht-ı siyeh-kâr bana. (Adli)

Ayıblı kul bulunmaz dehr içinde; Bilir nefsini kemter halk içinde. (Terzi Baba)


Olursa râzı Allah bir kulundan; Açar yüz bin ayıblar bâtınından. (Terzi Baba)

Ne sırdır ki iki kimse nazar eyler bu ekvâna; Biri ancak görür dârı bire diyâr olur peydâ. (Mısri)

Veli arif celâl içre cemâlini görür dâim; Bu hâristânın içinde ana gülzâr olur peydâ. (Mısri)

Dide-i cânı aç al-et-tahkîk; Varır Allah'a ol tarîk-i dakîk. (Taşlıcalı Yahya)

Keşf eden kişi dîde-i cânı; Gördü anda cemâl-i rahmânı. (Taşlıcalı Yahya)

Gehi toprağa eyler hikmetin bin meh-likâ pinhân; Gehi sun'un kılar topraktan bin meh-likâ peydâ. (Fuzuli)

Dem-â-dem aks alır mirât-ı âlem kahr û lütfundan; Anın-çûn geh küdûret zâhir eyler geh safâ peyda. (Fuzuli)

Kim mesâîsini bir gâyeye vardırdı, hani? Gösterin pâye-i tahkîke teâli edeni. (Mehmet Akif)


Mütefennin tanılan üç kişinin kıymeti de; Münhasır anlamadan, dinlemeden taklîde. (Mehmet Akif)

Teşneyim, çoktur günâhım, sen mürüvvet kânısın; Umarım edip şefâ'et veresin âb û zelâl. (Muhibbi)



Ey Muhibbi, merd isen aldanma dehrin alına; Mal û câhıyla seni aldamasın sakın bu zâl. (Muhibbi)

Hakîkatdir ki bu nefis sultânı bilmez; Anın-çûn sipâhı dirlik dirilmez. (Yunus Emre)



Tutma nefsin sözün, cân beslersin; Pûr-nûr olur cânın, söz eslersin. (Yunus Emre)


Şâirliğe sûz û derd lâzım; Endûh û belâ olur mülâzım. (Şeyh Galip)


Şâir deme ehl-i dil demektir; Hoş-meşreb û mu'tedil demektir. (Şeyh Galip)




İstediğine Hak kolay getirir; Az zamânda murâdına yetirir. (Hüdayi)


Râh-ı Hak gâyetle ince imiş; Lîk güçlük Hakk'a erince imiş. (Hüdayi)

Ey nüsha-i kemâl idi manzûme-i vücûd; Lafz-ı dil olsa ma'ni-i irfâna âşinâ. (Nedim)

Ser-der hevâ-yı aşkı idi diller olmadan; Bâd- ı sabâya kâkül-i cânâna âşinâ. (Nedim)

İlâhî sensin ol Ma'bûd, bi'l-hak; Vücûd-ı vâcibin mevcûd-ı mutlak. (Sünbülzade Vehbi)


İlâhî sensin ol Kâdi-yi Hâcât; Ki lâyıkdır sana arz-ı münâcât. (Sünbülzade Vehbi)


Dilberinden rahm eger olmasa ol dil-hastaya; Kimseler derdine dermân eylemez imkân olup. (Avni)

Gam beyâbânını her gün eylese seyr û sefer; Her gece firkat-sarây-ı mihnete mihmân olup. (Avni)



Anda bulamazsan eğer-çi Şam'a eyle azm-i râh; Cami'-i Emeviyye içre gel niyâzda bul beni. (Aşık Ömer)


Dilber var ise kastın gel Hicâz'da bul beni; Ka'be-i âli makâmda serfirâzda bul beni. (Aşık Ömer)

Kayd-ı ukbâdan, fenâdan dön yüzün benden yana; Ey gönül gel, gayriden geç, aşka eyle iktidâ. (Azbi)

Oldu nokta bâ-i bismillahda kenz-i Hüda; Zâhir ve bâtından el çek yokluk ola var sana. (Azbi)


Her katresi gûyâ ki bir âteş-pâre; Aşk âteşini göz yaşı etmez itfâ. (Şeyhülislam Yahya)

Bir dilde ki aşkın odu ola peydâ; Hâşâ ki sivâ yanmaya hâşak-âsâ. (Şeyhülislam Yahya)

Sehâb-ı lutfun âbın teşne-dillerden dirîğ etme; Bu deştin bağrı yanmış lâle-i nu'mânıyız cânâ. (Baki)



Ezelden şâh-ı aşkın bende-i fermânıyız cânâ; Muhabbet mülkünün sultân-ı âlî-şânıyız cânâ. (Baki)


Bir hâkden inşâ olunur deyr ile mescid; Birdir nazar-ı Hak'ta mecûs ile müselmân. (Ziya Paşa)


Kâbil midir elfâz ile tağyîr-i hakîkat; Mümkün mü ki tefrîk oluna küfr ile îmân. (Ziya Paşa)

Mührünü cânda ezelden saklar-idim sanma-kim; Dâr-ı dünyâda görüp hayrân olupdur cân sana. (Adli)

Ey kemân-ebrû n'ola kurbân edersem cân sana; Bin benim gibi eder her lahza cân kurban sana. (Adli)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder