Pazartesi, 2 Kasım, 2020 - 10:15
Annales Ekolü diye bilinen Fransız tarih yazım okulunu enine boyuna irdelersek, tarih denen bilimin nasıl İsviçre Çakısı misali çoklu koza ve silaha dönüşebileceğini anlamış oluruz.
Bu bağlamda son dönemin polemik ve güncel politika sarmalının önemli figürü Fransa'nın akademik gücünü nasıl bir
hegemonya aracı haline dönüştürdüğünün de altını kalınca çizmek gerekmektedir.
"II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası" adlı dev tarih araştırmaları kitabının yazarı Fernand Braudel, üzerinde dikkatle
durulması gereken ciddi bir tarih
yazıcısıdır.
İspanya Kralı, Hollanda, Belçika, Napoli, Sicilya, İspanyol Amerika’sı ve
sömürgeleri kralı, Portekiz, Malta, Güney İtalya dükü ve bir ara da İngiltere
Kralı unvanlarını taşıyan II. Felipe gibi bir portre üzerinden Akdeniz
araştırmaları yapmak kadar isabetli bir seçim yapılamazdı.
Hem Orta ve Kuzey Batı Afrika, hem Osmanlı, hem Fransız ve diğer kıyı devletleri, sömürgeleri ve Okyanus aşırı
İspanyol sömürgelerini ve İspanyol Amerika’sı denen geniş bir coğrafyayı Akdeniz
üzerinden mercek altına almak, bugün bile sürekli yararlanılacak bir kaynak
oluşturmak ve tarihe hâlâ yön
verebilmek kudretine sahip olmak demektir.
Fransızların, İslam ve Türk dünyası
araştırmalarındaki kalitesine dikkat çeken birçok yazı kaleme almış birisi
olmak bu bağlamda ayırt edici bir özellik olur mu bilmiyoruz, ancak, Fransızların İslam ve Türk dünyasını
siyasal, dinsel, sosyal ve ekonomik olarak irrite edecek tüm fırsatları
değerlendirme konusunda birikim sahibi olmalarını teslim etmek de şart.
Fernand Braudel gibi bir tarihçinin "Maddi Uygarlık ve
Kapitalizm" gibi bir başka muazzam araştırma ve kuram ortaya koymuş olması
da ayrıca çok stratejik bir olgudur. İmmanuel Wallerstein gibi bir başka
inanılmaz kuramcıya fikir babalığı yapmış olması da çok önemlidir.
Fransız İhtilali'nin ideolojik
yıkıcılığa ve kuruculuğa analık etmesi gibi devrimci yanına, o dönemin Fransız aydınlarının, devrimcilerinin
entelektüel çapları sebep olmaktadır.
Fernand Braudel gibi bir tarihçiyi okuyunca Fransız yönetici elitinin pervasızlığını anlamak basit bir işlem
haline gelmektedir. Bernard Lewis bugün ne ise Fernand Braudel de odur. Fransız
akademik aklının Fransız ulusu için
ne tür bir bilimsel kılavuz olduğunu
izaha gerek yoktur.
"Operasyonel Fransız akademik
dünyası ile Amerikan stratejistleri arasında amansız bir rekabet ve mücadele
vardır" diyebiliriz. Amerikalıların Graham Fuller'leri varsa Fransızların Roger Garaudy'leri vardır.
Bu liste gerçekten de uzar gider.
Almanların Goethe ile daha önce başladıkları İslam ve Asya din, tarih ve kültür madenciliğinin temelini
Viyana Kilise Konseyi'nin attığını da daha önce belirtmiştik. Bu bakımdan her
daim popüler Akdeniz jeopolitiği ve jeostratejiği analitik madenciliği
konusunda Fernand Braudel, ayrı bir
çığır açmıştır.
Bu bağlamda Fransız Annales Tarih Ekolü, tarih yazımını, elitist ve makro siyasal, diplomatik ve askeri bir
olgu olmaktan çıkarıp, onu aşağıdan yukarı doğru düşen çığ haline
getirmektedir. Böylece tarihi;
sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve psiko-sosyal olgular yelpazesi dizesi
olarak işleyerek, tarihi verileri,
devletin ve devletlerin ve büyük-küçük küresel güçlerin güç ve akıl devşirdiği
bir arka bahçeye evirmektedir.
Böyle olunca da, II. Felipe'nin taşıdığı unvanlara bakınca, Fransızların Uzak Doğu'da, Vietnam'da,
Cezayir, Tunus, Fas'ta, Mısır'da, Lübnan'da, Suriye'de, Türkiye'nin güneyinde
ve daha birçok coğrafyada nasıl bulundukları ve hangi siyasal, coğrafi ve
ekonomik akla dayandıkları daha kolay anlaşılmaktadır.
İspanya Kralı II. Felipe'nin ve İspanyol askerî, siyasal ve ekonomik vizyonunun
nasıl evrildiği ve el değiştirdiği ve bu vizyonunun her daim canlı Akdeniz
orjinli küresel inşaya sağladığı ve sağlayacağı katkı, Braudel okununca daha çok anlaşılmaktadır.
Annales Tarih Ekolü, devlet,
ekonomi, kültür, diplomasi, istihbarat, finans, askeri ve yönetsel elitlere her
zaman kullanışlı materyaller üretme alanında muazzam bir "arazi"
hazırlamaktadır.
Annales Tarih Ekolü'nü iyi
irdelemek, tarihin, yediveren üzüm
bağı gibi, işleyicilerine devamlı "bol ürün" veren bağlar keşfetmesi
gibidir.
Akdeniz'in bugün ısınan suyuna, Fernand Braudel
yaşasaydı, çok daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşıp, hayli yaratıcı tarih yazımı ile muazzam katkılar
sağlardı. Ayrıca Fransa'nın İslam
ile ilgili iddiaları ve operasyonlarında Braudel
ve Gilles Kepel gibi tarihçilerin
yaptıkları katkıları irdelemek, okur için yeni vizyon kapıları açacaktır.
Fransızların, İslam üzerine sanki
bugün çalışmaya başlamışlar ve hiç bilmedikleri bir alanda operasyon yapıyorlar
gibi algılanması ve bu yolda fikir serdedilmesi, Fransa'daki akademik İslam araştırmaları endüstrisini görmezden
gelmekle eş anlamlıdır.
İngiliz asıllı Bernard Lewis'ı da Gilles Kepel'in yanına koyun, başarının
rastlantısal olmadığını anlamak ve anlatmak açısından yeterli veriye ulaşmış
oluruz.
Fransız, Alman, İngiliz, Hollanda,
İspanyol, İskandinav, Rus ve İsrail'in tarih,
ekonomi, din, toplum, psikoloji, teknoloji, coğrafi keşifler, edebiyat, görsel
sanatlar, müzik, tıp gibi yüzlerce alandaki çalışmaları irdelenince, ülkesinde
milyonlarca Müslüman yaşayan Fransa,
İngiltere ve Almanya'nın İslâm konusunda mevcut olguya müdahale etmeyeceğini
düşünmek, mümkün değildir. Ve burada bir sorumlu aranacaksa o sorumlular da
İslam dünyasındadır.
Annales Tarih Yazımı Ekolü’nün, tarihi, multidisipliner bir alan olarak
ele alması ve sıradan tarih
figürlerinden hareketle kitleleri yerinden oynatacak veri demetlerine ulaşması
olgusu müthiştir.
Amerikan dolarının kaldıraç gücünün kudretine, beyaz kâğıda yazılmış tarihi irdelemelerin de sahip olması
şaşırtıcı olmamakla beraber yeni dünyanın en temel niteliğinin, soyutun giderek
somuttan çok daha güçlü hale gelmesi olduğudur.
Bu bakımdan en kırılgan nesne olan kâğıt ve kâğıdımsı ürünler üzerine yazılı ya
da onlardan yapılan "malzemelerin" yıkıcılığının, demir, çelik ve
ateş gücünden daha yüksek olduğu gerçeğidir. Annales Tarih Yazımı Ekolü ve onun en önemli ismi Fernand Braudel, bu gerçeği ciddi bir kuvvet haline getirmişlerdir.
Onlarca ordunun yapamadığını bir tarih
ekolünün yapabiliyor olması yapay zeka çağına özgü olsa gerektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder