Alper H. YAĞCI
@YagciAlper
Türkiye’yi baştan başa kaplayan apartmanlar neden bu kadar çirkin? Sivil mimari neden bu kadar sakil? Geleneksel mimariyle ve kırla ilişkisi neden bu kadar kopuk? Yoksulluktan deyip çıkamayız, daha yoksul pek çok toplum daha iyi durumda. Göçebelikten de değil. Çünkü:
Selçuklu ve Moğol dönemlerinde henüz göçebelik geçmişi tazeyken, Anadolu bozkırındaki kentlerde mimari harikalar yaratıldı. Bu kentlerin çoğu Osmanlı’nın geç yüzyıllarında silikleşti, cumhuriyet döneminde çirkinleşti.
Çünkü, galiba, 16. yüzyıldan sonra üç büyük şey oldu...
Bir, Akdeniz’i Asya’ya bağlayan ticaret yolları Atlantik’e kaydı. Anadolu kenarda kaldı. Daha önce kendi başına dinamizm kaynağı olan iç kentler, limanların hinterland’ına ve başkentin iaşe kaynaklarına dönüştü.
İki, aynı sürece paralel olarak, sanatsal ilham kaynağı İran coğrafyasıyla geçişkenlik kayboldu. Osmanlı ve İran devlet dinlerinin zıtlaşması ve İç-Doğu Anadolu Türkmenlerinin bu zıtlıkta “karşı” tarafta kodlanarak Osmanlı merkezinden sosyal olarak uzaklaşması rol oynadı.
Bunun parçası olan Celali isyanları Anadolu’nun iç bölgelerinde nüfus gerilemesine ve yerleşim yerleri arasında kopukluğa yol açtı. Köyler izole oldu ve kırsal kültür prematüre bir şekilde ‘aşağı kültür’ haline geldi. Bu mesela Avrupa ve Japonya’daki tarihi süreçten çok farklı.
Çarpık kentleşme meselesini köyden göç ve hızlı kentleşmeyle açıklarız genelde. Ama şu soru baki kalıyor: kente gelenlerin getirdiği mimari kültür neden bu kadar cılız, hatta sakil? Anadolu'nun burada tarif ettiğim tarihsel yoksunlaşmasıyla yakından ilgili olduğunu düşünüyorum.
Bu thread ilginç etkileşimler aldı. Birkaç noktayı biraz açayım. Selçuklu'dan sonra kültürel olarak çoraklaşan kentlerden bahsettim. Peki Osmanlı mimarisini yok mu sayacağız? +++
Türkiye’yi baştan başa kaplayan apartmanlar neden bu kadar çirkin? Sivil mimari neden bu kadar sakil? Geleneksel mimariyle ve kırla ilişkisi neden bu kadar kopuk? Yoksulluktan deyip çıkamayız, daha yoksul pek çok toplum daha iyi durumda. Göçebelikten de değil. Çünkü:
Osmanlı mimarisi, hem karakter hem miktar olarak en çok İstanbul, Rumeli & Kuzeybatı Anadolu'ya ait (ve gayrimüslim zanaatkarlara çok şey borçlu). Benim yazdığım ise Anadolu'nun geri kalanındaki kültürel mirasın şehirlerimizin bugünkü çehresini nasıl şekillendirdiğiyle ilgili.+++
Bugün batı kentlerinin nüfusunun büyük çoğunluğu son elli yılda bu kentlerden göç etmiş aileler. Çifte Minareli Medrese'den, Gök Medrese'den, Yivli Minare'den, Akhan kervansaraydan sonraki asırlarda maalesef mimari üretimini canlandıramamış kentlerden.++
Kentlerimizin çehresini belirleyen şey sırf akademide öğretilen mimari doktrinler değil, bu nüfusun (talep) ve inşaatlarını teslim ettikleri Karadenizli müteahhitlerin (arz) öncelikleri ve beğenileri.++
Genç mimarlar bundan rahatsız oldu :) Cumhuriyet dönemi ulusal mimarlık, Türk modernizmini yok mu sayacağız vb gibi. Arkadaşlar bu akımlar anıtsal ve istisnai örnekler yarattı. Ben kitlesel sivil mimariden bahsediyorum. Şu tablodan bahsediyorum.++
Bu salt (hatta öncelikle) mimarlara ait bir sorunsal değil zaten. Toplumun mimari bilgi ve beğeniye ne kadar talepte bulunduğu, onu ne kadar hayat pratiğine kattığı sosyal, ekonomik, siyasi bir mesele.
Çevre Bakanı Kurum millet bahçesi yapılacak Salda Gölü çevresi talimat verdi: İmara aykırı yapı...
Çevre Bakanı Kurum millet bahçesi yapılacak Salda Gölü çevresi talimat verdi: İmara aykırı yapı kalmasın
Geçen twitterda bir yazı okumuştum,toplum olarak yeme içme alışkanlıklarımızı değiştirmekten başlamamız gerek şeklinde.Ulkemizin 3 tarafının denizlerle çevrili olmasına rağmen balık tüketiminin yeterli ilgiyi gormemesinden dolayısıyla omega 3 alımının yetersizliğinden
Dolayısıyla zinde ve dinç bireylerden olusmadigimiz tarzi bi durumdan http://bahsediyordu.Ne kadar haklı.Spor,sanat,mimari estetik vs kendiliğinden olamayacağına göre toplumca biseyleri değiştirmek başarmak istiyorsak temelden,en baştan topyekün bi çalışma yapmamız gerekiyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder