“Sözcüm ol!” dedi; sözcüsü ben idim, Bilge Tunyukuk. ”
Tonyukuk Yazıtı 5.satır
Nehirler-Göl (8):
- Ak Termal Irmağı (Rusya, Tuva Cumhuriyeti).
- Anı Irmağı (Rusya, Hakasya).
- Bolçu (Çin, Altay İli). İnci Irmağı ( Özbekistan ).
- İngek Gölcüğü ( İnekler Gölü, Moğolistan).
- İrtiş Irmağı (Rusya).
- Kök Öng Irmağı (Moğolistan).
- Tola Irmağı (Moğolistan).
Dağlar (5):
- Altay Dağları (Rusya).
- Çuğay Dağları (Çin).
- Ek Dağı (Tanrı Oğlu) (Tacikistan).
- Köğmen Dağları (Moğolistan).
- Ötüken (Moğolistan)
Yerleşmeler (2):
- Bulçu (Çin).
- Şantung (Çin)
Ova ve Çöl (2):
- Karakum (Moğolistan).
- Yarış Ovası (Çin, Şincan)
Boğaz ve Geçitler (1):
- Demir Kapı (Özbekistan)
Deniz (1):
- Taloy (Çin)
Türk Boyları
- Az’lar
- Dokuz Oğuz Halkı
- Kırgız
- Oğuz’lar
- On-Ok
- Saka’lar
- Sir
- Tarduşlar
- Türgiş
- Türk
- Türk (Sir) Halkı
Diğer Halklar
- Çinliler
- Kıtay’lar
- Mançud’lar
- Soğdak
- Tacik’ler
- Tohar’lar
Kişi Referansları (A-Z):
- Bögü Kağan (Kapgan Kağan)
- İlteriş Kağan
- İnel Kağan
- Kültigin
- Türk Bilge Kağan
*******************************************************************
a ünlem
äb ev, yurt, karargâh
äbir- evirmek, dolanmak
aç– açmak
ädgüti iyice, sıkıca
adrıl- 1. ayrılmak 2. (kagan, beg, yer sub sözleri ve bodun adlarının bulunma-ayrılma durumuyla) belirli bir siyasal oluşumdan kopmak 3. (at, tabar, kagan vb. sözlerin bulunma-ayrılma durumuyla) ölmek, vefat etmek.
agı ipekli kumaş
ägri eğri
agtor– tırmandırmak
Äk dağ adı
ak termel Hanghai ve Tannu Ula silsilesi arasındaki ırmaklardan biri
akıt– akın etmek/ettirmek
al- 1. almak 2. (bodun, il, törü sözleriyle veya bodun adlarıyla) ele geçirmek, fethetmek, zaptetmek 3. ganimet almak, ele geçirmek, tutsak etmek 4. kız almak, evlendirmek 5. (sab sözüyle) bilgi almak, mesaj almak
älig elli, “50”
alkın – tükenmek, mahvolmak, yok olmak
alp yiğit, cesur; zor
altı altı
altun 1. altın 2. altın para 3. altından yapılmış (araç gereç, eşya)
Altun Yış yer adı (Altay dağları)
anar ona
anaru ona doğru
ança öyle(ce), şöyle(ce)
ançıp öylece
anı Batı Sayan’ın kuzey yamaçlarından doğup Abakan’la birleşerek Yenisey’i besleyen ırmaklardan biri.
anı onu
anın onun ile
anta 1. oraya, orada, oradan, o sırada 2. o sıradan, o zamandan, ondan, o zaman
antag öyle, şöyle
anyıg kötü, fena
apa 1. ata, ecdat 2. baba, amca, ağabey, dede, abla, anne, nine 3. bir unvan niteleyici.
Apa Tarkan büyük tarkan, başkumandan
är er, erkek, asker
är- olmak, mevcut olmak
ara arasına, içine
arıg temiz, saf
ärinç galiba, büyük olasılıkla
ärkli olan; iken
arkuy müstahkem mevki
ärt- geçmek
Ärtiş ırmak adı (İrtiş)
artuk 1. artık, geriye kalan, artan 2. -den çok, -i aşkın 3. çok fazla. fazla, sayıca çok
asın tırmanmak
aş aş, yemek, yiyecek
aş- aşmak
Aşok kişi adı (Sogdların lideri Aşoka), Soğut kaviminin lideri
at at
atlat ata bindirmek, atlandırmak
atlıg atlı, süvari
ay- 1. demek, söylemek, açıklamak 2. talimat vermek, buyurmak 3. yol göstermek, öğütlemek, danışmanlık yapmak 4. (kıyın sözüyle) ceza tebliğ etmek 5. (tenri ve yer sözleriyle) egemen olmak, hükmetmek 6. (bodun sözüyle) egemenlik altına almak 7. sözcülük etmek, beyan etmek
ayguçı kağanın sözcüsü, danışman, sözcü
ayıgma sözcü
ayt- 1. söylemek, demek 2. ad vermek.
aytıgma denen, denilen
az (I) Az kavmi
az az
B
ba- 1. bağlamak 2. (hayvan) bağlamak.
bäg bey
baga Tarkan unvanını niteleyen bir sıfat
balık 1. çamur, bataklık 2. şehir
bän ben
bana bana
banaru bana doğru, benden yana
bänlig benli, beyaz lekeli (= karlı)
bar var
bar- varmak, gitmek
bärüki beriki, berideki
bas- 1. bastırmak 2. hükümranlık etmek 3. baskın vermek 4. feryat etmek 5. (tenri, umay vb.) zarara yol açacak bir olayı önlemek 6. sıkıştırmak, tazyik etmek 7. (tenri sözüyle) kıyamet kopmak 8.basmak, baskın yapmak; yardım etmek
basın- çekinmek, baskı altında olduğunu hissetmek, yenilmek, ezilmek
basıt- 1. bastırmak 2. baskına uğratmak, düşman saldırısına maruz bırakmak, baskına uğramak
baş 1. baş, kafa 2. bir kavim, boy topluluk veya ordunun lideri 3. tepe, zirve, doruk, ırmak başı 4. zaman, sıra, yer, önem vb. bakımlardan önce gelen, başlangıç, ilk.
ber- vermek
beş beş
bın bin
bil- 1. bilmek, bilgi sahibi olmak 2. öğrenmek, bilgi edinmek 3. tanımak, bilip ayırmak, seçmek, idrak etmek, ayırt etmek
bilgä akıllı, akıl veren, danışman
Bilgä Kagan kağan adı/ünvanı, İlteriş Kağan’ın büyük oğlu, II. Köktürk Devleti kağanı.
Bilgä Tunyukuk kişi adı/ünvanı
bilge / bilige 1. bilge 2. bir unvan niteleyicisi.
bilig bilgi, hikmet, akıl, zihin.
bin- ata binmek
bin bin
bini bän zamirinin nesne durumu
bintür- ata bindirmek, bindirmek
bir- / ber- 1. vermek 2. düşmana teslim etmek 3. (iş sözüyle) hizmet etmek 4. (yabgu, şad vb.) bir göreve atamak 5. ad veya unvan vermek 6. evlendirmek 7. yardımcı fiil
bir 1. bir, tek 2. aynı 3. birinci, ilk.
bir din güney, güneyden
bir yäki güneydeki
birlä ile, birlikte
biryä güneyde
bitit- yazdırmak, yazı yazdırmak
biz 1. biz 2. fiil çekimi ögesi
biz biz
bizintä biz zamirinin bulunma-çıkma durumu
bod boy, kabile
bodun boylar, kabile, halk, maiyet
boguz boğaz
boguzlan- boğazlanmak, öldürülmek
bol- 1. olmak, varlık kazanmak 2. olmak, yaratılmak, vücuda gelmek 3. yardımcı fiil, 4. mevcut olmak, var olmak
bolçu İrtiş Irmağı’nın güneydeki kollarından biri, yer adı
bögü kagan Kapgan Kağan,
Bögü kağan adı/ünvanı
bu bu
bu: kan boğa
buçägü bu üçü birlikte
buka boğa
bul- 1. bulmak, temin etmek 2. (kan sözüyle) kağan önderliğinde siyasal örgütlenme kurmak, il ve bodunu yönetecek bir lider bulmak 3. (er at sözleriyle) erlik, kahramanlık adını veya unvanını almak 4. tanrı lutfuna erişmek, kutsanmak.
bulganç kargaşalı, anarşi içinde, kaotik, karışık
bun / bunu 1. sıkıntı 2. vah, heyhat, ne yazık
bun dert, sıkıntı
bunad- sıkılmak, sıkıntı içinde olmak
bunsız, bunsuz 1. sıkıntısız 2. çok sayıda, çok miktarda 3. eksiksiz, fazlasiyle
buntut- saptırmak, azdırtmak, kaçırtmak
buyla unvan
büçegü bu üçü birlikte.
büntâgi böylesi
Ç
çabış başkumandan
çogay Sarı Irmak’ın (Huang-ho) büyük dirseğinin kuzey yakasındaki dağ silsilesi. yeradı (Yin-Shan dağları)
çöl bozkır
E
eb çadır, konut, karargâh
ebçi eş, karı, zevce
edi hiç, asla tamamiyle
egri 1. eğri, 2. hörgüçlü (deve)
ek tag Altay Dağlarının batı bölümünde bir silsile, Tinsi Oglı Dağı
eki iki
ekinti ikinci
elät- iletmek
elt- / ilt 1. iletmek, alıp götürmek, taşımak 2. ordu sevk etmek 3. (gebe kadın) bebek taşımak
er 1. adam, erkek 2. yiğit, kahraman 3. asker 4. erklik, erdem.
er- 1. ermek, oluşmak, olgunlaşmak 2. (el / il bodun sözleriyle) kalkınmak, müreffeh düzeye ulaşmak, ekonomik ve siyasal bağımsızlık içinde olmak 3. yardımcı fiil.
eşid- işitmek
Eşim kişi adı
I
ıd- / yıd- / 1. göndermek 2. (yetkili) göndermek 3. (il, yer sub vb. sözlerle) farklı bir etnik kimliğe geçmek 4. (sab sözüyle) mesaj göndermek 5. (törü sözüyle) Türk töresine uymamak 6. yardımcı fiil.
ıd- yollak
ıduk kutsal, mübarek
ıgaç ağaç
ırak ırak, uzak
ıt- göndermek, yollamak
İ
iç 1. iç 2. has, hassa, kağana bağlı, siyasal merkez, merkez 3. mide
içik- 1. girmek 2. tâbi olmak, bağımlı olmak, katılmak, iltihak etmek, sığınmak, iltica etmek
içre 1. gizli 2. devlet, savaş vs. sırrı içeren (bilgi) 3. siyasal merkez, yönetim merkezi
idi / edi 1. hiç, asla, tamamen 2. bütünüyle, hepten.
igid– / egit- 1. beslemek, doyurmak, bakmak 2. (yılkı sözüyle) hayvan beslemek 3. (kagan) bodunu korumak, himaye etmek, kalkındırmak 4. (tenri ve yer) himaye etmek.
il / el 1. ülke, yurt, vatan, memleket, halk 2. devlet, yönetim 3. bir unvan niteleyicisi.
ilk ilk, önce
ilteriş / elteriş II. Köktürk Devleti kurucusu kağanının unvan niteliyicisi.
ilteriş / elteriş kagan Kutluğ Kağan.
İlteriş Kutluğ’un unvanı
in- inmek
İnäl velihat (Kapgan kağanın oğlunun unvanı)
İnigäk göl adı
ir- ermek, erişmek, varmak
iş iş
it- / et- 1. etmek. 2. bodun ve törü düzeni kurmak 3. asker konuşlandırmak 4. mimari yapı kurmak 5. takdir etmek 6. (tenri) nizam vermek, düzenlemek, düzene sokmak, tanzim etmek
K
kabış- 1. toplanmak, bir araya gelmek, birleşmek 2. politik ve askeri ittifak yapmak
kabış- birleşmek, ittifak etmek
käç- geçmek
kaç kaç
kaçan ne zaman
käçig geçit
kagan hakan, hükümdar
kaganlıg kendi hakanı olan, bağımsız
käl- gelmek, kalmak; çaresiz kalmak, hiçbir şey yapamamak
kalın 1. kalın, yoğun 2. kalabalık, çok sayıda
kalısız tümüyle, tamamiyle
kalıt- bırakmak, (ugur sözüyle) yolu bırakmak, gidilen istikameti değiştirmek, bıraktırmak
käligmä gelen
kalmiş (sağ) kalmış olanlar, gelme, geliş
kältäçi gelecek (olan)lar
kälür getirmek
kan han, hükümdar
kanlan- (bodun) kağan önderliğinde siyasal örgütlenme kurmak, bir başı, lideri olmak.
kanlan- han sahibi olmak
Kapgan Bögü kağanın unvanı, İlteriş Kağan’dan sonra tahta geçen II. Köktürk Devleti kağanının unvanının niteliyicisi
kapıg kapı
kar kar
kara kara
kara kum İlteriş’in kışlık ordugâhı, Yinshan’ın (Çogay Yış) kuzeyinde, Çin kaynaklarında Hei-sha-ch’eng olarak geçen bölge, yer adı (Gobi çölü)
kargu gözetleme kulesi
karı yaşlı, ihtiyar
katun 1. kadın 2. kağan eşlerin unvanı 3. Katun Irmağı 4. Hatun, hakanın eşi
kazgan- 1. kazanmak, kazanç elde etmek, elde etmek, ganimet sağlamak 2. (il, bodun, törü sözleriyle) kazanmak, elde etmek, edinmek, fethetmek, çalışıp başarmak
keyik av hayvanı, geyik
kılın- yaratılmak, doğmak, vücuda gelmek
kırkız Kögmen Dağlarının ardında yurt tutan, bugünkü Hakasların (Yenisey Kırgızlarının) atası olan Türk boyu, Kırgız
kış- birlikte yapmak, etmek, kılmak
kıtan X. yüzyılda Çin’de Liao sülalesini kuran, sonraki yüzyıllarda batıya yönelerek Katahıtayları oluşturan proto Moğol halkı, etnik ad (Hıtaylar)
kıyın ceza
kız- 1. sıcaklığı artmak, çok ısınmak 2. kızmak, öfkelenmek, hiddetlenmek
kız kız
kızıl kızıl
kisrä sonra
kisräki ön taraftaki, doğudaki; öndeki, öncü
kişi kişi, insan
kod- / kot- 1. koymak, bırakmak 2. (kan sözüyle) kağan önderliğindeki siyasal örgütlenmeyi bırakmak
koduz kadın, dul, kocasız kadın
kon- (bir yere) yerleşmek, (bir yeri) mesken tutmak, konmak
kop tümüyle, tamamiyle
kopın hepsi, hep birlikte, hepsi birden
kögmen Sayan (Tannu-Tuva) Dağları, yer adı
kök mavi (ırmak adında)
kök pekiştirme edatı
köläk gölek, küçük göl, bataklık
kön(ü)l gönül, arzu, dilek, (insanın) iç dünyası
kör- 1. görmek 2. (yönelme-bulunma durumuyla) itaat etmek 3. (yügerü zarfıyla) esenlik ve huzura kavuşmak 4. (emgek) çekmek 5. aldırış etmek 6. (edgü/beni sözüleriyle) huzur içinde yaşamak 7. görüp geçirmek 8. yardımcı fiil 9. bağımlı olmak, tabi olmak; (tasviri fiil: çabuk!)
Ku kişi adı
kubran- 1. toplanmak, bir araya gelmek 2. siyasal teşekkül oluşturmak amacıyla toplanmak
kudı aşağısına doğru, (akıntısı) boyunca
kum — Kara-Kum
kurıdın batı
kurya batıda
kuryakı batıdaki
kuz kuz, (dağın) kuzey yamacı
küç güç, kuvvet
küçlüg güçlü, kuvvetli
kümüş gümüş
kün gün, gündüz
küntüz gündüz
küräg kaçak
män ben (kişi eki olarak)
Mançud etnik ad (Mançular)
mu soru edatı
nä ne
näkä niye, niçin
nän herhangi, herhangi bir; her
O
oçuk ocak
og(u)l oğul
ogul 1. evlat, çocuk 2. bir unvan niteleyicisi
Oguz etnik ad
ok — On-Ok
ok pekiştirme edatı
ol o, onlar; isim cümlesinde bağ-fiil
olgurt – 1. oturmak, yerleştirmek 2. (bina, yapı, konut vb.) kurdurmak, tesis ettirmek. 3.diktirmek, diktirtmek
olur- 1. olurmak 2. varlığını sürdürmek, hayat geçirmek 3. (kagan, yabgu, şad vb.) tahta çıkmak, hüküm sürmek, hükmetmek 4. konuşlanmak, mevzilenmek 5. ikamet etmek, yerleşmek, yurt tutmak, oturmak, yaşamak; tahtta oturmak, hüküm sürmek
olurt- 1. oturtmak, yerleştirmek 2. tahta çıkarmak, kağan yapmak 3. (bediz sözüyle) motif, oyma vb.yi yerleştirmek, süsletmek, bezetmek 3. tahta oturtmak
on ok Köktürk Kağanlığı’nın batı kanadını oluşturan on kabilelik Türk boyu, etnik ad (Batı Türkleri, Türgişler)
on on
On-Ok oruk yol
otuz otuz
Ö
ög- öğmek, övmek
ök pekiştirme edatı
öl- ölmek
ölür- öldürmek
Ön Irmak adı (Onggi-yin gool; Çince Hun-yi)
öndün doğu; doğudan
önrä ön tarafta, doğuda
ört alev, ateş
ötrü sonra
Ötükan yer adı (Khangay dağlarının doğu etekleri)
ötüken Köktürk Kağanlığı ve Ötüken Uygur Kağanlığı devletlerinin merkezi
ötün- arzetmek, rica etmek
ötünç rica, maruzat
öz 1. kendi 2. (tenri tarafından bahşedilen) benlik, manevi varlık, öz 3. yürekte varsayılan sevgi, bağlılık gibi duyguların kaynağı, gönül 4. bir unvan niteleyicisi
özüm ben, kendim
S
sab söz, haber, bilgi, mesaj
saka Orta Asya’daki Hint-Avrupalı kavimlerden biri, etnik ad
sakın- 1. endişelenmek, kaygılanmak 2. düşünmek
sâmiz semiz
sana sen zamirinin verme durumu
sanç- 1. (ucu sivri bir nesneyi bir yere veya birine) batırmak, saplanmak 2. kargıyla yaralamak veya öldürtmek, mızraklamak
sânün General
sarıg sarı
sayu her
sınar yarım, yarı
sini sän zamirinin nesne durumu
Sir etnik ad
Sogdak etnik ad, Soğd halkı, Hint-Avrupa kökenli bir kavim, Soğutlar
sök- sökmek
sub su, Irmak
sü ordu; asker
sülä- ordu sevk etmek, sefer etmek
sülät- ordu sevk ettirmek
sünüg mızrak
sünüş- savaşmak
Ş
şad / çad yabgu ile birlikte kagandan sonraki en yüksek rütbe olan kağanın erkek kardeşine veya oğluna bizzat ihsan ettiği bir unvan
şantun Taihang Dağlarının doğusunda bulunan toprakların genel adı
Şantun yer adı
T
Tabgaç Çin, Çinliler
tabışgan tavşan
täbi deve
tag dağ
täg gibi
täg- hücum etmek, saldırmak; değmek, varmak, erişmek
tägi kadar
tägmiş varmış olma, erişmiş olma, varma, erişme
tägrä çevre, etraf, çepeçevre
tägür- götürmek
taloy Irmak adı
Tämir Kapıg Demir Kapı, Belh ile Semerkand arasındaki geçit
tan tan, şafak
tänri tanrı
tänsi < Çin rien-tzü ‘gögün oğlu’ (yer altında)
tär ter
tarduş Altayların batısında yurt tutan ve Tölis kavmine mensup olan bir Türk boyu
Tarduş etnik ad (Kağanlığın batı boyları)
Tarkan unvan
tarkınç huzursuz
Tärmäl ırmak adı
taş dış, taş, taşlık yer
taşık 1. dışarı çıkmak 2. baş kaldırmak, isyan etmek 3. (ordu) sefere çıkmak
taşık- çıkmak, (ordu) sefere çıkmak
täz- kaçmak
Täzik etnik ad (Tacik)
te- demek, söylemek
teg- 1. (yönelme durumuyla) değmek, ulaşmak, erişmek 2. (savaşta) hücum etmek, saldırmak 3. (yaş sözüyle) yaşı kemale ermek, yaşlanmak 4. (küni sözüyle) yüksek bir unvan almaya hak kazanmak
temir kapıg Sir Derya’nın batısında Belh-Semerkant yolu üzerinde bir geçit, Buzgala geçidi
tenri 1. gökyüzü 2. tanrı 3. kagan / kan unvanının niteliyicisi
teril- derilmek, toplanmak
teril– toplanmak, bir araya gelmek
teyin diye
tıl (düşman hakkında) bilgi; gözcü, haberci
ti- demek, söylemek
tilä- istemek
tinisi / tensi oglı Altay Dağlarının batı bölümünde bir silsile
tinsi < Çin rien-tzü ‘gögün oğlu’ (yer altında)
tiril- / teril- 1. birleşmek, hayata dönmek 2. (ordu) savaşta hezimete uğramaktan kurtulmak, toparlanarak güçlenmek 3. (tün sözüyle) gece olmak 4. derilmek, toplanmak
tiyin diye
Togla Irmak adı (Tola)
tok tok
Tokar etnik ad (Tohar)
tokar Hint-Avrupa kökenli bir kavim, Toharlar
tokuz dokuz (etnik adda)
Tokuz Oguz etnik ad
tonra esim VII. yüzyılın son çeyreğinde Tokuz Oğuz liderinin Kıtay’a gönderdiği Tonra boyundan bir temsilci, etnik ad (kişi adında)
topul- delinmek
toruk zayıf
töküt- dökmek, akıtmak
tu- kapanmak
tug engel, mania
Tunyukuk en yüksek idari unvan, başvezir
tut- 1. tutmak 2. yurt tutmak 3. (il) varlık sürdürmek 4. denetim altına almak 5. savaşta yakalamak 6. (at sözüyle) adını almak 7. (kü sözüyle) adı duyulmak 8. (Türk tenri) kagan, katun ve kaganın diğer aile bireylerini korumak
tutun- tutunmak
tuy- duymak, hissetmek, fark etmek, algılamak, aldırış etmek
tügriş On Okların Tu-lu koluna mensup Batıdaki Tölis boylarından biri
tügünlüg düğümlü, kuyruğu düğümlü
tümän on bin
tün gece; geceleyin
Türgiş etnik ad
türk 1. Türk 2. bir hükümdarın yönetimindeki halk, teba, reaya
Türük etnik ad
tüş- 1. inmek 2. (yaklaşma-bulunma, yön durumuyla) gitmek, yürümek 3. konaklamak veya mola vermek üzere at, at arabası vb.nden inmek 4. düşmek, düşüp yaralanmak veya telef olmak 5. (düşman ordusu) ırmağa, denize vb.ne dökülmek 5. düşmek
tüşür- 1. indirmek 2. (ilez sözcüğüyle) acı vermek, kederlendirmek, üzüntü vermek
U
u- muktedir olmak; mümkün olmak
u uyku
ubut utanç
uç uç
uçuz kolay
ud- 1. takip etmek, kovalamak 2. (savaşta) takip etmek, kovalamak, peşine düşmek, sürmek
udı- uyumak
udu ve
uduz- 1. takip ettirmek, izletmek 2. komuta etmek, sevk etmek, liderlik etmek
ugur zaman, vakit
ulug 1. büyük, muazzam 2. yaşlı 3. yaşça büyük 4. ileri gelen kimse, ulu, yüce kişi 5. bir unvan niteleyicisi, lider
Umay tanrı adı, Tenrici inanışta kadınları doğum sonrasındaki evrede koruduğuna inanılan tanrıça
una- doğru bulmak, onaylamak, tasvip etmek
unç mümkün, olabilir
ur- 1. varmak 2. okla vurmak, okla vurarak yaralamak 3. (hayvan) vurmak 4. kurmak, tesis etmek 5. yazmak, sert zemin üzerine ucu keskin bir nesneyle harfleri kazıyarak, çizerek yazı yazmak 6. (tugrag sözüyle) mühür vurmak, tuğra çekmek. 7. koymak, yerleştirmek
uzun uzak
Ü
üç üç
üçägü üçü, üçü birlikte, üçümüz
üçün için
ügüz ırmak
üküş çok
ülüg 1. bölüm, bölük, kısım 2. kısmet, nasip, kader, yazgı
üntür- (tan) atmak, (şafak) sökmek
ürün beyaz, ak
üz aksi, inatçı, başına buyruk
üz- kırmak, koparmak
üzä üzerine, üzerinde
üze 1. yukarı, üst, yukarıda üstte 2. üstüne, üzerine, üstünde, üzerinde.
Y
yabgu şad ile birlikte kagandan sonraki en yüksek rütbe olan ve kağanın erkek kardeşine veya oğluna bizzat ihsan ettiği bir unvan
yadag yaya, piyade
yagı düşman
yagıçı savaşçı, savunmacı
yäl- (atı) dörtnala sürmek, koşturmak
yälmä öncü, keşif kolu, keşif süvarisi; sefer
yältür- akın ettirmek, koşturmak
yämä dahi, da/de, hem… hem
yan- 1. geri dönmek, dönmek 2. (savaşta) geri çekilmek
yän yan, taraf, -den doğru
yan yan, taraf; -den doğru
yana yine, tekrar
yanıl- yanılmak
yantur- 1. döndürmek 2. (orduyu) geri çekmek 3. (yaş, sıgıt sözleriyle) acıyı içe gömmek, bastırmak
yany- yaymak, dağıtmak, bozguna uğratmak
yanyduk bozguna uğrayan(lar)
yara- yaramak, uygun olmak
yarık zırh
yarıkla- (tenri, yer, tenriken sözleriyle) buyurmak, lütfetmek, esirgemek
yarıklıg zırhlı asker
Yarış yer adı (bugünkü Çarış ovası)
yarlıka- (tanrı) buyumak, esirgemek
yat- 1. yatmak, bir yerde uzanır halde bulunmak 2. (kemikler) yığılmak 3. (cenaze) gömülmeden kalmak, ortada kalmak.
yazı ova
ye- yemek
yeg daha iyi
Yençü ırmak adı (Sır Derya, Jaxartes)
yer yer
yerçi kılavuz
yet- yedmek, yedekte götürmek
yeti yedi
yıd- göndermek
yıg- yığmak, derleyip toplamak
yırdın kuzey
yırya kuzeyde
yıryakı kuzeydeki
yış dağ, ormanlı dağ
yi- yemek
yigirmi yirmi
yinçgä ince
yinçü ögüz Sir Derya (Seyhun) Irmağı
yir yer
yoglat- cenaze töreni yaptırmak
yogun yoğun, kalın
yogur- geçmek (ırmak vb.)
yok yok
yokaru yukarı
yol yol
yorı- 1. adım atarak ilerlemek, gitmek, yürümek, yol almak, ilerlemek 2. isyan etmek, başkaldırmak 3. ilerlemek, gelişmek, kalkınmak 4. ordu sevk etmek, akın etmek, düşman topraklarına saldırmak, baskın yapmak 5. ordu ile sefere çıkmak; gelişmek
yorıt- 1. yürütmek, ilerlemek 2. orduyu sefere çıkarmak 3. kalkındırmak, ilerletmek, geliştirmek, gönenç içinde yaşamak 4. atı dörtnala sürmek 5. (orduyu) yürütmek, sefere çıkarmak
yubul- yuvarlanmak
yugur- yoğurmak
yulı- yağmalamak
yurt 1. yurt, kamp yeri, konaklama yeri 2. cenaze çadırı 3. karargah, merkez
yuyka yufka, ince
yügürt- 1. koşturmak 2. (atı) hızla koşturmak 3. (ter sözüyle) emek sarf etmek, büyük gayret göstermek, çok çalışmak, ter dökmek 4. akıtmak; akın ettirmek
yükün- 1. saymak, saygı göstermek, hürmet etmek 2. boyun eğmek, biat etmek, bir kimsenin veya bir yönetimin egemenliğini tanımak 3. ibadet etmek.
yüküntür- 1. saydırmak, hürmet ettirmek, sözünü dinletmek 2. baş eğdirmek, boyun eğdirmek, biat ettirmek.
yüz yüz (100)
Kaynak: [1]
[1] Tonyukuk Yazıtı İnceleme, Talat Tekin, 1994, sayfa 53-72. Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı İncelenmesi, Hatice Şirin, Türk Dil Kurumu