10 Nisan 2019 Çarşamba

Muhafazakarlar ve Şehirler


  1. Eski şehirleri hayranlıkla seyreden "muhafazakârlık" mevcut kentsel yayılmayı ve genişlemeyi problemsiz saydı ve "hayatın doğal akışı" oalrak kabul etti. Eski şehir geleneğini koruyamadı. Batı'da eski şehir dokusu korundu.
  2. Muhafazakârlığın "hızlı değişime karşı durduğu" iddia edilmektedir. Türkiye'de "muhafazakâr" denilen kesimlerin hızlı değişim taraftarı olduğu, bunu, kendi tarihine karşı hoyratça davranarak gerçekleştirdiği söylenebilir. Hatta onu "devrimci" bir tarzla yok etmektedir.
  3. Batı kentleri, Namık Kemal'in Paris-Londra'yı "uygarlık" saymasından beridir entelektüellerin zihnini iğdiş etmiş bir olgudur. Kentleşme aydında bir fetişleştirme olagelmiş ve bu saplantı ile onun kötü kopyaları toprağı ele geçirmiştir.
  4. Günümüz kentleri 150 yıllık düşün ürünüdür. Türkiye'de sol, Batı kentini aktarmak bakımından muhafazakârlarla aynı teori-pratiğin tarihine sahiptir.
  5. Kentin gelişimini kapitalizmin gelişmesi için araçlaştıran sol, kapitalizmin gelişmesinden de güçlü bir işçi sınıfı doğacağı beklentisi içine girmiştir.
  6. Kentleşme süreçleri bakımından ne sağ (muhafazakârlar) ne de sol değerli bir imtihan verememiştir.
  7. Aslında topyekün entelektüel kesimde bir "şehir değeri" üretilememiştir. Mekân bilinci olmayan entelektüel, tarihsizdir.
  8. Türkiye'de Türkçülüğün de bir "şehir" teorisi olmadığı rahatlıkla söylenebilecektir. Ziya Gökalp eski Türk'ün töresini savunurken Batılı değerleri sahiplenmiştir.Bu sahiplenme nedeniyle öncelikle feminizmi savunur. Feminist teorinin "ev" fikri bulunmamaktadır.
  9. Eski Türk toplumunun en önemli vasfı "göçer evli şehir sistemi" halinde yaşamaları ve ordu-millet teşkilatlanmaları idi. 
  10. Uygarlığı insanlık tarihinin mirası olarak gören Ziya Gökalp, fikrinin sağlamasını şehir teorisi bakımından yapamamıştır.
  11. Eski Türklerde aileler mahalle sistemi halinde yaşamakta ve mahalle içinde kefaletli yaşama töresi tatbik edilmekteydi.
  12. Ziya Gökalp, kadının feminist değerlerle kimlik kazanmasını idealleştirirken Türk Töresi'nin mahalle sistemini dağıtır ve çekirdek aileyi öne çıkarır.
  13. Türkçülüğün Esasları'nda "Eski Türklerde kadınlar umumen amazon idiler" diyen Gökalp, bu yargısını Dede Korkut destanlarındaki anlatılarda kanıtlayamaz.
  14. İslamcılık, Türkçülük, Muhafazakârlık ve diğer Batılı düşünce ekollerinin Anadolu'nun şehir teorisini darma duman etmesi 150 yıllık kentleşme birikimini önümüze dikmiştir. Bu ideolojiler günümüzde de geçmişlerini tekrar etmektedir.
  15. Selçuk-Osmanlı geleneğinde mahalle içlerinde 40-100 kişilik ve şehir merkezlerinde (ki pazar kurulurdu) Ulu Camiler inşa edilirdi.Bu mimari esas günümüz kentlerinde "muhafaza" edilememektedir. Şehir kaybedilmiştir. Yerine gelen dalga kenttir. Kötü bir kopya olarak.
  16. Modern kentler pahalıdır.Günümüzde bir gencin ailesinden bir miras/gelir elde etmeden  daire sahibi olabilmesi için dişini sıkıp 16-20 yıl çalışması gerekir.
  17. Son 40 yıllık problem "çift anahtar" sahipliğidir.Türk'ün çift anahtar sorunu kırsaldan kente göçten doğmuştur.80 öncesinde 20'li yaşlarda askerliğini yapan ilkokul mezunu şahıslar evlenip çoluk çocuk sahibi olabiliyor, erken yaşlarında esnaflıktan/zanaatkârlıktan kazandıklarıyla başlarını sokacak evi satın alabiliyorlardı. Bu şahıslar tek başına çalışmayla 3-4 evlat yetiştiriyorlardı.
  18. Günümüz gençliği "üniversite" fetişizmi ile kentlere yığılmaktadır.Mezuniyet "iş garantisi" vermemektedir.Her okuyan devlete asgari 30.000 TL borçlu mezun olmaktadır.
  19. Üniversite-yüksek lisans derken bir meslek sahibi olurken 10 yıl kaybetmektedir.Her mezun için aileler asgari yıllık 4-5 bin TL harcamaktadır. Bu da 20 yılda yaklaşık 100.000 TL masraf demektir.Her mezun için devlet de personel+bina+hizmet alımı gibi kalemlerde büyük bedeller ödemektedir.
  20. Mezun kişiler mezun oldukları bölümğn mesleklerini yapamamaktadır.Üniversite kurulan her şehirde kentleşme süreci başlamakta ve şehir dokuları kaybedilmektedir.
  21. Kentleşme başlayan şehirlere yapılan binalar, açılan yollar zaman içinde eskimekte ve yenilenme gerektirmektedir. Bu yenilenme moloz ve atık problemi doğurmaktadır.
  22. Bir genç için ailesi bütün eğitim süreci bakımından yaklaşık 100.000 TL harcamaktadır.Gencin kendisi de devlete 30.000 TL kredi borcu altına girmektedir.Bu süreçte aynı aileden iki-üç genç başka başka kentlere okumaya gidebilmektedir.
  23. Üniversite, aileyi dağıtmaktadır.Mezun genç ailesine geri dönememektedir. Çünkü taşradaki ailesinin yanında mezun olduğu bölüme uygun (veya yakın) iş bulamamaktadır.
  24. Taşra kentleri büyükşehirlere, büyükşehirler de İstanbul-Ankara'ya genç mezun göçü vermektedir. Anadolu kentlere boşalmaktadır.


Lütfi Bergen
https://twitter.com/BergenLutfi/status/1116090590758875137

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder