Halil İnancık-Eyüp Sultan Tarihi SUNUŞ
EYÜP SULTAN TARİHİ ÖN ARAŞTIRMA PROJESİ HALİL İNALCIK
Halil İnancık-Eyüp Sultan Tarihi
Bu çalışmada toprak ve köyle ilgili bazı hususlara dikkati çekebilmekamacıyla
köy terekelerini kullandım. Terekeler bir şahsın ölümünde kaydı tutulan tüm
maddi varlığının listesidir; kaydedilen her bir nesnenin kadı tarafından kıymeti
saptanmıştır. Bir insanın bütün mal varlığını bir liste olarak gördüğünüz zaman
onun sosyal hayatına ait birçok şeyi de öğrenebilirsiniz. Servetini nasıl
kullandığını orada görürsünüz; borç ve alacaklarının listesini orada
bulursunuz. Bu sicillerde görüyoruz ki, borçlanma ve faiz Osmanlı cemiyetinde
çok yaygındır. Kadı listelerinde, örneğin bir köy ağasının köylüye küçük
miktarlarda yaptığı ikrazları buluyoruz. Müslümanlardan faiz alacağı gösterilmemiş;
fakat gayrimüslimler üzerine faiz alacağı yazılmıştır.
Burada köy sicillerinden tipik bazı terekeler incelenerek, örneğin üçyeniçeri,
iki gayrimüslim, bir imam, bir seyit ve sıradan bir köylünün terekelerine
bakarak, onların maddi varlıklarından sosyal faaliyetlerine dair bir yorum
denemesi amaçlanmıştır. Genel olarak köy sicilleri azdır. Köy sicillerini
kullanarak "köyde sosyal hayat" hakkında ilk çalışmayı Bursa köyleri üzerine
bir araştırmamda denemiştim.1 Eyüp sicilleri de İstanbul etrafındaki köylerde
geçen yaşantının sadık bir aynasıdır: Bir başka deyişle, köylülerin ekonomik ve
sosyal faaliyetlerini anlamak; yetiştirdikleri hayvanları, tarımsal ürünleri,
çeşit ve miktarlarını, servetlerinin hangi mallardan meydana geldiğini belirlemek
için elimizdeki tek kaynaktır. Söz konusu üç yeniçeriden
en zengini Ahmed Beşe (veya Ahmed Ağa) Terkos
nahiyesine bağlı Ormanlı Köyü'ndendir2. Bu yeniçerinin 12 ineği ve üç çift
öküzü bulunmaktadır. Çift öküz çok mühim bir göstergedir. Üç çift öküz demek, o
kişinin bugünkü değeriyle tarım yapmak için üç traktörü var demektir.
Genellikle köylünün bir çift öküzü olur; tek öküzü olur veya hiç öküzü
olmayabilir. Yani köydeki, kırdaki iktisadi faaliyetin ölçüsü öküzdür. Çifthane
sisteminde aile kadar öküz gücü önemlidir. Bizans vergi sisteminde vergi
toprağa göre değil, öküz sayısına göre tayin
edilirdi. Üç çift öküze sahip olması bu yeniçerinin büyük arazi
işliyor olması anlamına gelir. Ahmed Beşe'nin 12 inek sahibi olması ise, onun
çok süt istihsal ediyor olmasına işaret eder. İstanbul civarındaki tarım
faaliyetlerinin ağırlığı süt ve kaymak, yoğurt, peynir gibi süt mamullerine
dayanırdı. O devirde İstanbul'un yarım milyona yaklaşan nüfusunun süte ve süt
mamullerine olan ihtiyacı aşikâr. Onun için, İstanbul etrafındaki çiftliklerin
çoğu mandıralıydı. İyi para getirdiği için bu çiftlikleri ve mandıraları devlet
ileri gelenleri, vezirler, paşalar, ulema ve bu sicilde gördüğümüz gibi emekli
yeniçeriler elde etmeye çalışır ve işletirlerdi. Eyüp Projesi çerçevesinde toplanan birinci atölyede sunduğum tebliğde yineköy
ve köylüler üzerinde durmuştum. Kadıasker Feyzullah Efendi'ye ait muazzam bir
çiftliği bir yeniçerinin kiralayıp işlettiğini ve esas faaliyetinin sütçülükve
süt mamulleri üretimi olduğunu
göstermiştim.3 İstanbul civarındaki çiftlik ve mandıralardaki önemli ekonomikfaali-yellerden
biri hayvan yetiştirmekti. (Söz konusu sicillerde adı geçenyeniçerilerden
birisinin de 300 koyunu bulunuyordu.) Ahmed Beşe'nin de koyunticaretine para
yatırmış olduğu anlaşılıyor. 100.000 akçe ile bir ortak tutupkoyun ticareti
yapmakta olduğunu görüyoruz. Ayrıca öldüğü zaman arkasında 38,5ton kadar
çeşitli tahıl, buğday, arpa vb bırakmış olduğu görülüyor. Demek ki,iktisadi
faaliyetleri çeşitli: sütçülük, tahıl tarımı ve koyun ticareti
yapıyor.Terekesinin dökümünde ev eşyasından sonra ekonomik faaliyetlerine temel
olan malvarlığı teker teker bildiriliyor. 12 inekten başka malak, tosun, düge
vekeçileri var. Hepsinin kaçar adet olduğu ve değerleri verilmiştir.
Toplamserveti 1.180 altın değerinde. (Burada akçeyi altına çevirdim, çünkü
akçeninbelli bir devirdeki değeri ger çek bir fikir vermez. Örneğin belgelerin
aitolduğu 18. yüzyılda akçenin rayici hayli
düşüktür). Eyüp sicillerinde karşımıza çıkan bir başka yeniçeri de yukarıda söz ettiğim,Terkos
nahiyesine bağlı Azadlı Köyü'nde bulunan eski kadı askerlerden Feyzullah Efendi'nin
çiftliğinde icarla çalışırken vefat eden Sütçü Mustafa idi.4Mustafa'nın ikişer
dişi dügesi, kara sığırı, tosunu, manda tosunu ve üç malağıve tarım araçları
vardı; ambarında da 15 ton tahıl bulunuyordu. Mustafa yeniçerinin tahıl
üreticisi ve yoğurtçu olduğu anlaşılıyor, çünkü Mustafa öldüğüzaman
Yoğurtçubaşı'nın kendisine 24.000 akçe borcu vardı. Demek ki
MustafaYoğurtçubaşı'na, yani Saray'a yoğurt temin ediyordu. Ayrıca bu
yeniçeri,beylerin ve yeniçeri arkadaşlarının pa-ralarını işletiyor, faize
veriyordu.Öldüğü zaman birçok kimsede alacağı gözüküyor. Fakat bir önceki Ahmed
Ağa'yaoranla Mustafa'nın serveti oldukça kısıtlı. Hesaplarımıza göre Mustafa
yalnızca450 altın değerinde bir mal varlığına
sahipti. Sicillerimizde karşımıza çıkan üçüncü yeniçerinin adı ise Ali Beşe.5 GeneTerkos
nahiyesinin Karacaköy ahalisinden olan Ali Beşe'nin de üç çift öküzüvardı.
Demek ki, o da tahıl yetiştirmekle uğraşıyor olmalı. Senede 7 ton tahılSayfa 5
Generated
by Foxit PDF Creator © Foxit Softwarehttp://www.foxitsoftware.com For evaluation only.
Halil
İnancık-Eyüp Sultan Tarihiürettiği anlaşılıyor. İki ineği olduğuna göre de,
demek ki, yoğurt ve sütsatıyordu. Ayrıca birçok kimseden alacağı vardı ve
bunların toplamı da epeyyüklüydü: 20.000 akçe. Bu alacaklar sattığı mal
karşılığı gerçekleşmiş olabilir;ya da verdiği borçların ve faizin karşılığıdır.
Ancak ikinci olasılığın dahagüçlü olduğunu söyleyebiliriz. Ali Beşe'ye borçlu
olanlar arasındagayrimüslimler de bulunuyordu. Tüm servetinin toplamı ise 235
altındeğerindeydi. Elimizdeki 18. yüzyıl ortasına ait defterlerde en yüksek servet sahibiolanlar
bu üç yeniçeridir. Köylerindeki iktisadi faaliyetleri öteki köylülereoranla çok
daha geniş ve çeşitlidir. Büyük ölçüde sütçülük yapıyorlar, hayvansatıyorlar,
tahıl yetiştiriyorlar ve satıyorlardı. 18. yüzyılda İstanbulpazarında
yeniçerilerin iktisadi faaliyetleri çok genişlemiş görünüyor. Nedenide bu yeniçerilerin
vergiden muaf olmalarıdır. Yani diğer köylülerin onlarakarşı rekabet olasılığı
bulunmuyordu. Askeri sınıfın yüksek kademeleri, uzaktan rantiye durumunda oldukları halde,bu
yeniçeriler fiilen iktisadi alanda etkin girişimciler olarak ortayaçıkıyorlar.
Bu kısa analizden çıkardığını başka bir sonuç şudur: Osmanlıtoplumunda sınıflar
konusunda bir genelleme yapmak mümkün gözükmektedir. 15.yüzyıl Bursa terekeleri
üzerinde yaptığım araştırmaların sonucu Bursa gibi birticaret ve sanayi
merkezinde dahi en zengin sınıfın tüccar ve dokumacılar değil,askeri sınıf
üyeleri olduğu anlaşılmaktadır. Bursa'da 40-50 dokuma tezgâhı olangerçek
kapitalist dokumacılar vardı; fakat onlar dahi servet itibariyleaskeriyeyi
geçemiyorlardı. 18. yüzyılda büyük şehirlere yakın köylerde enzengin, en
girişimci insan askeri sınıf üyeleridir. Bu bize Osmanlı toplumyapısının çok
ilginç bir yönünü belirtiyor. O da, Osmanlı Devletin'de servetkaynaklarının
askeri sınıfın, yani sultanla ilişkisi olan sınıfın kontrolüaltında olduğudur. Timar,
mülk ve vakıf yoluyla toprak onların kontrolü altındaolduğu gibi, zamanla
ticaret ve sanatlar da aynı şekilde askeri sınıfın kontrolüaltına girmiştir.
Mısır, Memlûklerden önce çok gelişmiş özel bir ekonomiyesahipti.6 E.Ashtor
gösterdi ki bu ekonominin düşüşü 14.-l5. yüzyıllardaMemlûklerin son döneminde
imtiyazlı askeri sınıf iktisadi hayatı kontrollerialtına alınca başlamıştır.
Osmanlı patrimonyal toplumunda da aynı
gelişmeyigörüyoruz. Genelde Osmanlı sosyal tarihinde tartıştığımız önemli bir konu var: Osmanlıdevletinin durağan bir ekonomiye sahip
olması, değişmeye karşı direnen birtoplum haline gelmesi, bir başka
deyişle, Batı'nın özel girişime dayanan, uzakpazarlara genişleyen ekonomileri
yanında Osmanlı ekonomisinin bir kumandaekonomisi olması, ekonomik hayata
askerlerin hâkim olmasıyla açıklanıyor.Sultanın kanunu "Toprak ve reaya
sultanındır" diyor. Toprak devletin olunca herşeyi kontrol ediyor
demektir. Asya patrimonyal devletlerinde iktisadi kaynaklardevletin kontrolü
altında olmasına karşın, Batı'da sivil toplum gelişiyor.Osmanlı'da halk
tabakalarının, sosyal sınıfların gelişmesine yol açan birserbestlik
göremiyoruz. 17. yüzyıldan beri kırsal bölgede topraklar, çiftlikler gittikçe daha fazlaaskeri
sınıfin, çavuşların, yeniçerilerin eline geçiyor. Köy sicillerinde buolgunun
elle tutulur örneklerini görüyoruz. İstanbul civarındaki köylerde zenginsınıf,
yeniçerilerdir. Askeri sınıfın en zengin olanları ise sultana en
yakınolanlardır. Sicillerimizde Hibetullah Sultan'ın annesi Mihrişah Kadın'ın
biralım kaydı bulunmaktadır.7 Mihrişah, İmparatorluğun buğday ambarı sayılan Teselya
Feneri'nde bir çiftlik satın alıyor. Bu çiftlikte 40 çift öküzü vardır.Bir
başka deyişle 40 çift öküzle işlenen muazzam bir tarım arazisi sözkonusudur.
Mihrişah'ın çiftliğinde ayrıca 4 mandırası, 2 dönüm bağı ve 180koyunu
bulunmaktadır. Mihrişah demek ki bürokratlara yakın adamlar aracılığıyla bu
çiftliğin varlığını haber almış. Fener'deki bu zengin çiftliği İstanbul'daki bir
tüccar alamıyor; ama Hibetullah Sultan'ın annesi hemen gidip bu muazzam çiftliğe
el koyabiliyor. Teselya askeri sınıfin kontrolünde büyük çiftliklerin teşekkül
ettiği, özel bir gelişme çizgisi olan bir bölgedir. 19. yüzyıla kadar orada
büyük çiftliklerin nasıl oluştuğunu Ö. L. Barkan bir araştırmasında
elealmıştır. Eğer askeri sınıf mensuplarını bir tarafa bırakıp gayrimüslimlere gelecekolursak:
Burada örnek olarak aldığımız gayrimüslimlerden birincisi, Yani Veled-iİstrati,
Safraköy'de yaşamış;8 ikincisi Rali Veled-i Nikola ise FarkaKöyü'nden.9
Yani'nin 2 çift öküzü var. 2 çift öküz demek epey arazi işliyordemek. Ayrıca 11
ineği var; demek sütçülük de yapabilir. Ambarında 70 ton tahılürünü bulunuyor.
Gene de serveti yeniçerilerle karşılaştırıldığında oldukçamütevazı; ev eşyası
dahil bütün malvarlığının toplanı değeri 145 altındır. Fakatbunun bir köylü
için oldukça önemli bir meblağ olduğunu söyleyebiliriz. Rali Veled-i Nikola örneği, İstanbul civarında ekonomik faaliyetlerinçeşitliliğini
göstermek bakımından oldukça ilginçtir. Rali'nin 11 dönüm bağıSayfa 6
Generated
by Foxit PDF Creator © Foxit Softwarehttp://www.foxitsoftware.com For evaluation only.
Halil
İnancık-Eyüp Sultan Tarihi bulunuyordu; bu oldukça büyük bir bağ demektir Onun
iktisadi faaliyeti sirke ve rakı yapımıdır. Terekesinde 500 medre sirke, 20
medre rakı bırakmış olduğu görülüyor. Toplam serveti ise 100 altın kadardır.
Genellikle Rumlar bağcıdır. Ayrıca Rali'nin ürününü taşımak için bir beygiri,
muazzam fiçıları vardır. Bunlar çok pahalı fiçılardır. Başka bir incelemede de
gösterdim ki, Bursa'da, denize yakın Kurşunlu köylerinde (bunlar oldukça zengin
Rum köyleridir) Rumların başlıca faaliyetleri bağcılık, zeytin yetiştirmek ve
şarap ile zeytinyağı üretmektir. Bu ürünleri denizyoluyla İstanbul'a sevk
ediyor olmalıydılar. İstanbul köylerinde de aynı faaliyetleri sürdürmekte
olduklarını görüyoruz. İlmiye sınıfı mensuplarına bakacak olursak: Sicillerimizde adı geçen PetnahorKöyü
ahalisinden İmam Osman Efendi'nin bütün serveti 36 altındır.10 Yukarıda adı geçen
Rali'nin 100 altını, yeniçeri Ahmed Ağa'nın 1.180 altını olduğunu hatırlarsak
imamın mal varlığının ne kadar mütevazı olduğunu anlayabiliriz. Fakat söz
konusu imam okuyan bir imammış; terekesinde hayli kitabı bulunmaktadır. Evinde
bulunan kitaplar arasında bir Mushaf-ı Şerif (l .000 akçe değerindedir ve çok
pahalı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz); İbrahim Halebi'nin mültekası (hukuk
kitabı, 300 akçe); Taberi tarihi (200 akçe); Birgivîşerhi (bu çok ilginç;
Birgivî'nin tefsiri Kuran'ın dar ve mutaassıp biryorumudur); Menâsik-ül Hac (Hacı olacaklara yol-yordam öğreten bir
kitap); Türki kitap (120 akçe); Ferayiz 13 (kadı mahkemelerinde miras
paylaşımı için kullanılan bir elkitabı)
ve bazı mecmualar bulunuyordu. İmamın malları arasında ayrıca 6 adet
kara sığır ineği; 3.600 akçe değerinde 55 kovan (oldukça fazla sayıda); otluk,
samanlık ve bir de 480 akçe değerinde kümesi bulunmaktaydı. Demek ki bu imam
hem sütçülük, hem arıcılık, hem de tavukçuluk yapıyordu. İmam olduğu için doğal
olarak ziraat
yapamazdı. İneklerin varlığı kadın hukuku bakımından çok ilginçtir. Bursa köyleriüzerindeki
araştırmalarımda gördüm ki, koca öldüğünde, miras taksim edilirken inek daima
kadına verilmektedir. Sebebi açık. Miri toprak rejiminde toprağı kadın tevarüs
edemez; çoluk çocuk ile kalmış kadının geçimi yalnız ineğe bağlıdır. Onun için
inek daima kadına verilir. Söz konusu imam da ziraat yapamaz; dolayısıyla 6
inek ile sütçülük yapıyor, bal satıyor; tavukçuluk yapıyor, öyle geçiniyor.
Fakat yine de bütün varlığı çok mütevazıdır; toplam değeri ancak 36 altına
varmaktadır. İncelediğimiz bir başka din adamı da Makrohora (Bakırköy) Köyü'nde yaşamışolan
Seyyid Mehmed'dir.11 Seyitler Peygamber neslinden sayıldığından imtiyazlıdır;
vergi ödemezler. Seyyid Mehmed'in 2 çift öküzü bulunduğuna göre, demek ki tarım
yapıyordu. Ambar stokundan da senede takriben 10 ton kadar tahılyetiştirdiği
anlaşılıyor. 3 beygiri olduğuna göre belki taşımacılık dayapıyordu. Ve tüm
serveti burada incelediğimiz diğer tereke sahiplerinden enaşağı olanlar
arasındadır; Seyyid Mehmed'in ancak 10 altın serveti
bulunuyordu. Son olarak söz edeceğim Alibey Köyü'nden
Osman isminde biri.12 Bu adamın nearazisi, ne kovanı,
ne de kümesi vardı. Geliri zimem-i nâstan; yanialacaklarındandı. Öldüğü zaman
15-20 kişinin kendisine borçlu olduğuanlaşılıyor. Açıkça görülüyor ki
faizcilikle hayatını sürdürüyordu. Köydefaizcilik çok yaygındır; bunu Bursa köylerinde
de saptadım. Köy tefecisi 100akçe, 300 akçe gibi küçük miktarlarda borç para
verir. Bir başka deyişle köydedaima bir faizci bulunur; vergi zamanı geldiğinde
köylünün elinde para yoktur;faizle para alır, vergisini öder. Dikkat ederseniz
resmi belgelerde devlet daimaribaya karşı fermanlar çıkarır. Çünkü faiz oranlan
kimi zaman yüzde 100'e varır. Çaresiz köylü borçlanır; borcunu ödeyemez; tefeci
yüzünden kaçar; köyler dağılırve böylelikle devlet vergi kaynaklarını kaybeder.
Ama Osman'nın zimem-i nastan başka bir gelir kaynağı da nardenk üretip
satmaktır ki epey gelir sağlar kendisine. Nardenk, nardan yapılan bir çeşit
helvadır. Demek ki Osman ağaçların altında yatıyor; faizi toplayıp yiyor ve
keyfine bakıyordu. Görülüyor ki bir kişinin terekesinden onun iktisadi
faaliyetlerini, gelir kaynaklarını, hayat tarzını öğrenmek mümkün
olmaktadır. Sosyolog Appadurai eşyanın sosyal mahiyeti, yani sahip olunan gündelikeşyadan
sosyal hayatı yorumlama konusunda öncü çalışmalar yapmıştır. Bu tür çalışmalar
Osmanlı terekelerinin değerlendirilmesinde de yolgöstericiolabilir.13NOTLAR1
H.İnalcık, "A Case Study of the Village Microeconomy: Villages in the
Bursa Sancak, 1520-1593", The Middle East and the Balkans under the
Ottoman Empire.Essays on Economy and Society, s. 161-176, Bloomington, 1993.2
No. 188,s.59/l,71/3.3 H.İnalcık, 'Eyüp Projesi’, Eyüp: Dün/Bugün, s. 1-23 (no
184, S. 90/5),İstanbul, 1994.4 No. 184,s.90/5.5 No. 188,s.27/3.Sayfa 7
Generated
by Foxit PDF Creator © Foxit Softwarehttp://www.foxitsoftware.com For evaluation only.
Halil
İnancık-Eyüp Sultan Tarihi6 E. Ashtor, "The Economic Decline of the Middle
East During the Late MiddleAges", Asian
and African Studies XV, s. 253-286, Kudüs.7 No. 184,s.2/l,2/2.8 No.
188,s.46/l.9 No. 188,s. 15/2, 15/3.10 No. 188,s.35/2.11 No. 188,s.3/3.12 No. 188,s.29/3.13 A.Appadurai (ed.), Social
Life of Things. Commodities in Cultural Perspective, Cambridge, 1986