31 Ağustos 2018 Cuma

BRI: Belt and Road Initiative


BRI







China in red, Members of the AIIB in orange, the six corridors in black.[1]






The Belt and Road Economies from its initial plan[18]








  Prospective members (regional)
  Members (regional)
  Prospective members (non-regional)
  Members (non-regional)

Geleceğe dönüş: ‘Küçük Amerika’dan Malazgirt’e...Nedret Ersanel


29 Ağu 2018, Çarşamba


Pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Anadolu’nun Fethi-Malazgirt 1071’ töreninde konuşmasını yaparken, ‘Amerika’nın Sesi’ (VOA) kimi seçilmiş isimlerle yaptığı seri röportajları yayınlıyordu...

Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerginliklerin konuşulduğu yayında, CIA eski direktörü ve Savunma eski Bakanı Leon Panetta, Amerika’nın Türkiye eski Büyükelçisi Robert Pearson, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını zıttından teyid eden okumalar yaptılar.

Amerika’dan dillendirilenlere Malazgirt konuşmasını cevap saydığınızda, tarihin en uzun maskeli balosunda olduğunuzu kavrıyorsunuz...

Pazartesi günü hemen tüm basın/yayın organlarının da aynen alıp aktardığı üzere-vurgunun ve dilin gücü manşet ve spotu ayrı akla ihtiyaç duymayacak biçimde zaten dayatıyordu-konuşmanın yakıcı ağırlığı şu paragraftaydı...

“Anadolu bir benttir. Bu bent yıkılırsa, ne Orta Doğu, ne Afrika, ne Orta Asya, ne Balkanlar, ne de Kafkaslar kalır. Üzerlerindeki Anadolu denen ulu çınar gölgesi kalkan tüm bu coğrafyalar her türlü tehdide, tehlikeye, istiskale, işgale açık hâle gelir”...

Üzerinde çalışılmış bu ‘ayarlı’ ifadeler, herşeyden önce bir jeo-politik sunuyor. Bu atlas; Avusturya’dan Çin’e, Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya kadar tahayyül edilmesi zor bir haritayı, barındırdığı tüm çatışmalı stratejik unsurları dahil ederek, bu köşede sıkça “kalpgâh” dediğimiz alanı tarif etmekle kalmıyor, genişletiyor...

Aynı zamanda harita ile Türkiye arasında çift yönlü ilişki kuruyor. Burada seçilen kelimenin üzerinden hep birlikte atlayıp geçtik; “bent”!..

Türkiye’yi merkeze oturtan bu tarif, bir yandan Anadolu’yu bahsedilen büyük coğrafyanın hamisi bir yandan da bu coğrafyanın unsurları tarafından korunulan bir merkez olarak anlatıyor. Ancak “karşılıklılık” temeline oturtmuyor. İlişkiyi “karşılıksız”la kutsuyor. Bu 1000 yıllık geçmişin terkibinden besleniyor. Anti-emperyalist” yükseliş barındırıyor; karşılık beklememe farkı gösteriyor.

“Bent” tam budur. Konuşmada bu kelime, açıkladığımız bölgenin “koruyucusu”, dış tehlikelere karşı bir set, dayanak olarak vurgulanıyor. Bunun yerine pekala, sur, set, duvar, kale, cephe, vb., bir sürü ifade tercih edilebilirdi.

“Bent”in tercih edilmesinin sebebi, sadece dışarıya karşı bir savunma hattını işaret etmesi değil. Barındırdığı gücü, yani o coğrafyanın toplamından, ruhundan, köklerinden kaynaklanan yüksek basıncı da biriktirmesi, kontrol ettiği anlamına geliyor.

Bent’in “bağ, rabıta” anlamları da var, geçişkenlik demektir ve beslediği coğrafyalardan besleniyor!

Böylece “bent”in nereden alındığını buluyoruz...

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım”.

Malazgirt’ten başlayan-aslında geçmişi de 10 bin yılı aşan-müktesabatın sınırları klasik haritacılık üzerinden yapılıyor ama gücünün sınırları “enginler”dir, deniz aşırıdır!

Flu bir ayrıntıyı da metin dışına çekerek belirginleştirmeliyiz. Şöyle diyor Erdoğan; “Bizim güvenliğimiz kendi sınırlarımızda değil, nerede tehdit (varsa) altında bir kardeşimiz varsa onun bulunduğu yerde başlar”...

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” taktiğinin, aktüel olgunluk halidir! “O satıh” neresidir? İşte yıllar içinde kat kat katlanmış, paftaları koparılmış, parselleri ‘kaybedilmiş’ haritanın yukarıda isim isim açılmış halidir...

“HEPSİ PEŞİNDEN GİDERLER”...

Tüm bunlara rağmen Batılılar açısından bu konuşma, Cumhurbaşkanı’nın kendi kitlesine yaptığı-’gafiller, mesele Erdoğan değil’ ikazına rağmen-siyasi şov olarak algılanacaktır.

Ama iş “reel-politik”e geldiğinde, Ankara’yı yüceltmemeye de dikkat ederek, “stratejik korkuyu/gerçekliği” işaretlerler...

İşte eş-zamanlı örneği yukarıda bahsettiğim o VOA yayınında yaşandı. Program sunucusu Leon Panetta’ya sordu...

“Türkiye, NATO’dan çıkmaya varacak kadar Rusya’yla yakınlaşabilir mi?”

CIA’in eski patronunun cevabı şu; “Amerika’yla ilişkileri bu şekilde bozuk olmaya devam ettiği sürece iki ülkenin yakınlaşması devam edecektir. Ancak asıl mesele, Türkiye Rusya’ya yakınlaştıkça, başka ülkeler de yüzünü Rusya’ya dönecektir”...

Panetta’nın Rusya-ABD-Türkiye üçgeni arasında kurduğu akıl doğru-yanlış ayrı konu.. Ama Türkiye’nin diğer ülkeleri, başta Ortadoğu’da liderlik arayan ülkeleri, artı yukarıdaki haritayı sürükleme gücü tam odur. Bu manada kim 21’inci yüzyılda etkili olmak istiyorsa Ankara’yı-doğru dürüst yöntemlerle-yanında tutmaya çalışacaktır...

“KÜÇÜK AMERİKA”YA RAĞMEN KAYBOLMAYIN!

Malazgirt konuşması, Türkiye’nin iç-dış politik zamanlaması açısından hem şimdi hem gelecek adına “herkese” kerteriz noktası sunan, “kaybolmayın” diyen bir metne yaslanıyor...

“Konjonktür” elimizi-kolumu bağlamazsa şu bölümlerin üzerinde de yeni bir gözle durmak gerekir...

“Türkiye, tıpkı buz dağının görünen yüzü gibi, gerisindeki koskoca bir medeniyetin, tarihin ve insanlığın sorumluluğunu taşıyor”...

“Anadolu aynı zamanda insanlığın geleceğinin kilit taşıdır”...

Ve... “Dünyada batıyla her alanda bu kadar iç-içe geçip hâlâ kimliğini, kişiliğini, özgünlüğünü koruyabilen tek ülke ve millet biziz”...

Açık; ‘buna rağmen’ demek istiyor...

Hepsini rağmen buradayız.

the location of the world's largest city in history over time.

the historical regions of the MiddleEast

Tonyukuk ve Yun Zhong



THY, Pekin-İstanbul uçuşu , Tonyukuk'un doğum yeri olan Yun Zhong semalarından geçiyor.




Hazar Anlaşması: Hem set hem köprü, Nedret Ersanel

Hazar Anlaşması: Hem set hem köprü

1992 yılında ortaya çıkan ve Rusya, Azerbaycan, İran, Türkmenistan, Kazakistan arasında türlü krize neden olan Hazar Denizi’nin statü sorunu, 22 yıl aradan sonra anlaşmaya bağlandı. Yıllar boyu yaşanan gerginlikler, 5 ülkenin aralarında gelişebilecek bir işbirliğini de engelledi. Her ne kadar ABD Türkiye arasındaki diplomatik krizden bağımsız gibi gözükse de bu anlaşmayı küresel güç hesaplaşması bağlamında okumak yanlış olmaz. Geçtiğimiz hafta anlaşmanın imzalanmasıyla Hazar Denizi’nin statüsü, ülkelerin deniz üzerindeki sınırları belirlendi ve kurallar koyuldu. Uzun süren çözüm arayışları, ülkelerin sağlanacak yararı fark etmesiyle birlikte nihayete ermiş oldu. İmza atan ülkeler dışında yabancı hiçbir güç, Hazar Denizi’nde askeri bir varlık gösteremeyecek. Bu anlaşmanın imzalanmasıyla ülkeler, Trump’ın ABD başkanı olmasından bu yana süregelen yaptırımlara rest çekmiş oldu. Rusya ve İran gibi anlaşma dâhilindeki ülkelerin Batı’dan yaptırıma maruz kalmaları da anlaşmanın neden bugün imzalandığına dair önemli ipuçları veriyor. Hazar Anlaşmasını nasıl okumak gerektiğini, bölge ülkelerine ve küresel ölçekte ne tür etkileri olacağını gazeteci yazar Nedret Ersanel’e sorduk.
-Hazar Denizi’nin uluslararası alanda statüsü ve bu kapsamda 5 ülkenin (Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan, İran) bir araya gelmesinin önemi nedir? Doğuda yeni ittifaklar mı oluşuyor? Hazar anlaşmasının Türkiye için bir etkisi olacak mı?
ABD ile Türkiye arasında yaşanan kriz nedeniyle Hazar Anlaşması iyi tartışılamadı. Oysa Hazar Anlaşması bu gerilimin de bir parçası. Ne kadar kritik olduğunu vurgulasak azdır. Bu anlaşmanın ne olduğunu kime sorsanız bir sürü teknik detayın içine kafanızı bastırırlar. Zaten yarısı da yorumcuların siyasi, ticari meşreplerine göre okumalar. Oysa beş temel “stratejik ürün” var burada; Bir, ‘Süper jeo-politik’ bir anlaşma bu. Yeri gelince açarız. İki, Hazar Anlaşması hem bir set hem bir köprü. Üç, ‘ABD’den arındırılmış bölge’ oluşturuyor. Dört, Türkiye,-burası önemli-anlaşmanın örtülü/zımnî ortağıdır! Beş, enerji faslı çok önemli doğru, herkes bu başlığa gönderme yapıyor evet, ama ilk dörde göre talidir. Bunlar üzerinden okuduğumuzda dünyanın kalpgâhı olarak tarif edilen yerde önemli bir değişimin işareti olarak sayabiliriz.
-ABD Hazar Anlaşması karşısında rahatsız oldu. Deyim yerindeyse ABD’ye bir cephe daha açıldı. Hazar Denizi kıyısına bu 5 ülke dışında bir gemi yanaşamayacak… Son zamanlarda farklı ülkelere yaptırımlar uygulayan ABD’nin Avrasya stratejisi ne olacak?
‘Cephe’ yok artık burada. Üçüncü madde o. ABD’den arındırılmış bir bölge söz konusu ve dahası ABD veya bir başka ülkenin -ki bunu yine Batı ülkeleri olarak kabul edebiliriz, ruhu odur- bölgeye girişinin önüne set çekiliyor. Hazar Beşlisi bu mutabakatın sorumluluğunu hem ortak hem tek tek devletler üzerlerine almış bulunuyor. Hatta Nisan ayında Kazakistan ile ABD, askeri olmayan kargoların Afganistan’a ulaştırılması için Hazar’daki iki limanın kullanılmasında anlaşmışlardı. Bunun dahi akıbetini merak ediyorum.
ABD’nin Avrasya stratejisine gelince. Hazar Anlaşması, Jeo-politiğin hemen tüm unsurlarını hesaplayan/kuran bir uzlaşı derken bunu kastediyorum. Yani jeo-politik bir anlaşma yapıyorsunuz, güçlü küresel stratejik sonuçlar üretiyor ya da üretmeye aday oluyor. Tim Marshall, ‘Prisoners of Geography’ kitabında genel olarak jeo-politik açıyı şöyle anlatır; Uluslararası ilişkilerin coğrafi unsurlarla izah edilebileceği yollar bulmaya çalışır. Dağların doğal setleri veya nehirlerin birbirine bağlanması gibi salt fiziksel unsurlar değil, iklim, demografi, kültürel bölgeler ve doğal kaynaklar da hesaba katılır. Bu ögeler, siyasi ve askeri stratejilerden, dil, ekonomi ve din dâhil, insanın sosyal gelişimini de kapsar.”
Kazanan Çin ve Türkiye
Peki, bu halde stratejik sonuç/verim ne? ABD’nin sıkıntısı burada işte. Çünkü Hazar Anlaşması bir yandan Türkiye’nin merkezinde bulunduğu Çin-Londra arasındaki İpek Yolu’nun anlamlı bölümünü güvenli hale getirirken, Amerika’nın bu hattı kesmeye yönelik girişimlerinden azade bir güvenli coğrafya üretiyor. Fakat bu dahi kâfi izah değil. Hazar Anlaşması, adı üzerinde Hazar’ı göbeğe koyan bir tokalaşma. Ama anlaşmaya imza atan ülkelerin bütünlüklü coğrafyasına baktığınızda karşınıza bir heyula çıkıyor. Bir sınırı Çin, bir sınırı Baltık-Kutup üzerinden Kuzey Avrupa/İngiltere. Altı Arap yarımadası ve Akdeniz, üstü kutup. Sadece denizler üzerinden gitseniz bile Hazar- Karadeniz- Akdeniz- Kızıldeniz- Basra ve Umman’a değiyor, ilk adımda aynı miğfere topluyor. Güney-doğu hattında hem İpek Yolu’nun hem ABD’nin güzergâhları üzerinde sert çatışmaların yaşandığı Afganistan – Pakistan hattına tüm ağırlığıyla çöküyor. Tabii olarak ‘Büyük Ortadoğu’ olarak tarif edilen alanın üzerine de abanıyor. Bu haliyle Çin, İran ve Türkiye’yi -tabii en çok Rusya’yı- bu anlaşmanın kazananları olarak sayabiliriz. Zaten bu listeye bakınca kimin kaybettiğini de herkes görebilir.
-Anlaşma enerji oyununu nasıl etkileyecek? 5 ülkenin önemli enerji kaynakları var…
Hazar Beşlisi’nin tüm ortakları enerji zengini, daha doğrusu enerjiden yana zengin ülkeler. Ama bir kısmı ellerindeki enerjiyi dünyaya sağlıklı sunamıyor. Bu da bizi enerjinin dışarıya aktarımı konusunda iki soruyla baş başa bırakıyor; bir, nasıl? İki, hangi yöne? Nasılın yanıtı bu anlaşmayla ortaya çıkan bir ‘enerji ekosistemi’ içinde bulunabilir. Uzlaşı bunu teşvik ediyor. Fakat hangi yöne, yani doğuya mı batıya mı? Çin’e veya Rusya ya da İran gibi ikincil satıcılara mı yoksa Avrupa’ya mı? Şu anki zaruretler doğuya yönelik bir rotayı işaretliyor. Ama -işte mesele tam burada- bu ülkeler bütün bir hattı, yani Çin ve Rusya’dan -kutuplar dâhil- gelen, kıta Avrupası ve İngiltere’ye kavuşan bütün haritayı istiyorlar. Yani Batı’ya enerji aktarımı bir noktadan sonra muhakkak düşünülecek. Hazar Anlaşması’na, ortaklarına ve gizli partnerlerine yönelik ABD öfkesi bu. Hele Af-Pak hattı da elinden kaçarsa, Amerika’nın nasıl çirkefleştiği noktasında yeni bir aşamaya geçilecektir. Çünkü bu alan sadece İpek Yolu değil. ABD’nin alternatif bir başka yol inşası da var.
Gürcistan meselesi Rusya’yı kaşıyor
-NATO, Gürcistan’ı birliğe alma konusunda niye bu kadar ısrarlı? O bölgede bir alternatif arayışı olarak mı okumak lazım?
Bu çok tehlikeli bir oyun. Bir alternatif yol için ABD, Türkiye ve Gürcistan’ın içinde bulunduğu, Azerbaycan’ın katıldığı bir hattı Rusya’ya karşı kurmaya çalıştı. Bugün için böyle bir hattın politik ayaklarını sağlam basmak mümkün görünmüyor. Tehlikeli olan ise Gürcistan meselesinin Rusya’yı kaşıyor olması. Ukrayna-Gürcistan hattı üzerinden kimi Balkan ülkeleri ve Karadeniz’i kucaklayarak Rusya’da yeni bir kuşatılmışlık hissini tetiklerseniz savaş çıkar. Bunun sorumlusu da yine Batı olur ve bölgedeki masum insanlar eziyet çeker.
 Bu anlaşma imzalandıktan sonra Karadeniz için de benzer bir anlaşma dillendirilmeye başlandı. Gündeme gelmesi söz konusu olur mu? Karadeniz için de böyle bir anlaşma imzalanırsa ne tür kazanımlar ve kurallar olur?
Karadeniz’in iki patronu var. Biri Rusya biri Türkiye. Üstelik her ikisi de askeri açıdan alana ağırlık veren ülkeler. Kaldı ki iki ülke Karadeniz’e yönelik uzun süredir devam eden Amerikan histerisinin de farkında. Buraya girebilmek için sınırdaş olan kimi Balkan ülkelerini baştan çıkarmaktan, ‘uyuşturucu, terörist kaçakçılığı oluyor’ palavrasına kadar her yolu denedi ABD. Akdeniz’deki filonun parçaları hala bu hattı zorlar. Yunanistan ve Kıbrıs’ı da buna eklemleyebiliriz. Kısaca buradaki müstakbel bir anlaşma iki hakim devletin uzlaşısı olmadan hayata geçemez. Peki, Hazar Anlaşması’nı pekiştiren ve eklemleyen bir anlaşma? İhtiyaca bakmak lazım. Bana doğal olarak eklemlenmiş gibi geliyor zaten!
-Türkiye’nin bu gelişmelerden stratejik kazanımlarını nasıl özetleriz?
Türkiye-ABD arasında yaşanan krizin gerçek nedenlerinden biri, bölgenin parça parça anti-Amerikan yapılar üretmesi. Türkiye, Hazar Anlaşması’nın doğal ortağı. Bunun için bir şey yapmasına da gerek yok. Yüksek jeo-politik gerçeklerden hayata geçirilmiş bir anlaşmanın burnunun dibinde dünyanın en jeo-stratejik konumuna sahip ülkesi bulunuyor. Daha ne isterler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika’ya yönelik emparyalist eleştirinin bir parçası olarak daha bir hafta önce okuduğu Nazım Hikmet’in ‘Davet’ şiiri ne diyordu; “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim”. Bahsettiğimiz coğrafya bu şiirde vurgulanan hem haritayı hem siyaseti ortak kılıyor mu? Şu an gözüken o.

19 Ağustos 2018 Pazar

Güngör Uras hayatını kaybetti..

Beşiktaş 1903

Neden Beşiktaşlıyız,neden kartal armamız bakalım,🦅🦅🦅

ABDÜLHAMİD’in ÇERKES İSTİHBARAT KULÜBÜ ...........BEŞİKTAŞ…..................

Futbol , Türkler ve istihbarat deyince atlamamız gereken meseleler var. Önemle belirtmek isterim ki İngiliz, Fransız, Rum ve Siyonistler Türkiye içinde istihbarat toplamak toplumsal olayları tasarımlamak için bir çok spor kulübü kurmuştu.
Sadece bir örnekle geçecek olursak, Yunan ligi takımlarından AEK, Rum faaliyetleri için İstanbul da kurulmuştu.
Tüm bu casus faaliyetlerinin içinde Abdülhamit Han’ın Türkiye de yapılacak operasyonlar için kurdurduğu bir kulüp vardı ki gerçek tarihi bizde pek anlatılmaz. Bu kulübün adı Bereketiko Jimnastik Kulübüdür. (BJK) şimdiki adıyla yazacak olursak Beşiktaş Spor Kulübü.
Şimdi yaslanın geriye ve tane tane okuyun. Ben size futbolun yeşil sahalarda oynanmadığını anlatacağım.
Türkiye’nin üç büyük kulübü açısından düşündüğümüzde; Galatasaray kulübünün kurucularını bir araya getiren etken her birinin Galatasaray lisesi öğrencisi olmasıydı.
Fenerbahçe kulübünün kurucularını bir araya getiren etken her birinin Kadıköylü ve ağırlıklı olarak Saint Joseph lisesi çıkışlı olmalarıydı.
Türkiye’nin İLK SPOR KULÜBÜ olan BEŞİKTAŞ’ın kurucularını bir araya getiren etken ise tümüne yakınının Çerkez-Abhaz-Çeçen asıllı ve savaşçı ruhlu gençler olmasıydı. Bir önemli etken daha var ki diğer kulüplerde bunu pek göremiyoruz; Beşiktaş’ı kuran bu gençlerin bir çoğu birbirleriyle akrabaydı. Şimdilerde herkes ünlü komitacı Fuat Balkan’ın Beşiktaş kulübünün 1 numaralı üyesi olmasından dolayı BJK kulübünün kurucusu olduğunu zannediyor. Halbuki yanlıştır. Beşiktaş’ı kuran kişi kulübün 4 numaralı üyesi olan Mehmet Şamil Şhaplı’ ydı. Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün ilk kurulduğu gündeki ismi Bereketiko Jimnastik Kulübü’ydü.
Peki kimdir bu Bereketiko? Bereketiko Kafkasya’nın en büyük savaşçılarından biri kabul edilen Şhaplı Kubilayko Muhammed’in torunu ve Mehmet Şamil’in de baba tarafından dedesiydi. Tam adı Bereketiko Hasan’dı ki oda namlı bir savaşçıydı. Kulübü kuran Çerkez gençlerden her biri kurdukları spor teşkilatına onun Kafkasya’da nam salan ismini vermekten onur duyarak Bereketiko Jimnastik Kulübü demişlerdi. Daha sonra isim Bereketiko Jimnastik Kulübü, Osmanlı Beşiktaş Terbiye-i Bedeniye Mektebi ve en son Beşiktaş Jimnastik Kulübü olarak değişecekti.
Avrupalı büyük güçlerin ve İstanbul’da yaşayan azınlıkların kurdukları spor kulüplerini bir istihbarat merkezi olarak kullanmalarına cevap niteliğinde olan Beşiktaş’ın kurucuları arasında Abdülhamid Han’ın özel muhafızı olan namı diğer Boksör Kenan da vardı.
Şimdi gelelim bam teline; Bugün Beşiktaş tutkunu olduğunu söyleyen bazı gençlerin bile ismini bilmediği Mehmet Şamil Şhaplı, osman Ferit Paşa’nın oğluydu. Osman Paşa Osmanlının gözü gibi baktığı mübarek Medine’nin Osmanlı tarafından atanan muhafızıydı. Sultan Abdülhamid tarafından bu göreve layık görülmüştü. Medine’de bulunduğu sıralarda Kafkasya’nın en büyük savaşçısı olan Şeyh Şamil’in oğlu Gazi Muhammed Paşa ve ailesiyle sık sık görüşme fırsatı bulmuştu. Bu görüşmeler nihayetinde oluşan yakınlıkla Gazi Muhammed Paşa’nın tek kızı olan Emire Nefiset Hanım ile evlenmişti. Bu evlilikten doğan 11 çocuktan Hüseyin Bereket, Hamza Osman Erkan ve Mehmet Şamil Şhaplı Beşiktaş’ın gerçek kurucularıydı.
Yani Beşiktaş’ı kuran gençler, Kafkas dağlarının en büyük iki savaşçısı olan Kubilay Muhammed ve Şeyh Şamil’in ortak torunuydu. Bu iki müthiş savaşçıya Kafkas halkları tarafından verilen unvan ise Kafkas Kartalı’ydı. Bu bağlamda kurucularının hepsi Kafkasyalı Çerkez-Abhaz-Çeçen kökenli olan Beşiktaş’a sembol olarak Kartalın seçilmesi asla tesadüf değildi. Beşiktaş’ın kuruluşuna hakim olan güçlü Çerkes damarı hala yaşıyor mu diye merak edenleriniz olabilir. Beşiktaş’ın onursal Başkanından olan eski Mit mensubu rahmetli Süleyman Seba Abhaz kökenlidir dememiz en anlamlı cevap olacaktır.
Gelelim diğerlerine…Bugün pek anlatılmasa da bağımsızlıkçı bir ideal üzerine kurulan Beşiktaş’ın gençleri çok büyük hizmetlerde bulunmuştu. Mesela Beşiktaş Kulübü’nün bir numaralı üyesi olan Fuat Balkan, teşkilat-ı Mahsusa tarafından İngilizlere karşı Hindistan Müslümanlarını örgütlemek için bölgeye gönderilmişti. Fuat Balkan’ın sıkı ilişkiler içinde bulunduğu ve aynı hücrede görev yaptığı Muhammed Ali Cinnah yıllar sonra Hindistan’dan ayrılarak Pakistan İslam Cumhuriyeti’ni kuracaktı. Cinnah’ın hücredeki kod adı ise Bozkurt’tu. Tam teferruata girmiyorum ama Pakistan İslam Cumhuriyeti bayrağında yer alan ay yıldız bir Teşkilat-ı Mahsusa yadigarıydı. Fuat Balkan’ın bölgede yaptığı faaliyetler Hint hilafet Komitesi ve Müslüman Hintliler arasında müthiş bir sempati doğurmuştu. Öyleki Osmanlı Devleti zor durumda kaldığında İngiliz propagandasının kandıramadığı bir çok Hintli Müslüman maddi ve manevi desteklerini esirgememişti. Bu gençlerden biri olan Abdullah Paşaveri ceketini satarak Türk ordusuna gönüllü yazılan bir büyük kahramandı ki mezarı bugün Beşiktaş Maçka Kabristanında bulunmaktadır.
Balkan Savaşları demişken Beşiktaş Kulübünün renkleri kırmızı-beyazken Balkanların kaybedilmesinden sonra alınan kararla matem amaçlı siyah rengin kabul edildiğini belirtmek gerekir.
Kaldı ki aynı kaygıların Trablusgarp için de duyulması bir çok Beşiktaşlı genci harekete geçirmişti. Mesela Abdülkadir Cami Baykurt Beşiktaş’ın 21 numaralı kurucu üyesiydi. Asker kökenliydi. Sürgün süsü verilen gizli görevle yıllar sonra meydana getirecekleri Trablusgarp direnişinin altyapısını hazırladı. Bütün sahayı didik didik etti. Çölün en bakir yerlerine gitti. İsmi bile duyulmamış kabileleri ziyaret etti. Çölün en savaşçı aşiretleri ile temasa geçti.Onlarla sıkı ilişkiler kurdu. Toplum nezdinde büyük ağırlığı bulunan din adamlarına halkı İtalyan emellerine karşı uyarması için telkinlerde bulundu. Buraları İtalyanlara dar ettiler.Bu arada Kuşçubaşı Eşref, Süleyman Askeri, Ömer Naci ve Ömer Seyfettin gibi gençler Trablusgarp direnişi için gizli toplantılar tertip etti. Toplandıkları yer ise Beşiktaşlılara yabancı bir yer değildi. Beşiktaşın Başkanı olan Mehmet Şamil Şhaplı’nın Beşiktaşın ilk kulüp binası olan Serencebey Konağı… Yani anlayacağınız Trablusgarp direnişinin örgütlendiği semt ve yer(bina) Beşiktaş’a ait idi. Zaten bu direnişin başında bulunan Enver bir Beşiktaşlı idi.
Birde Çanakkale ve Beşiktaş meselesi var tabii. Beşiktaş Futbol Takımı o dönemde en önemli ismi olan santrafor Asım’ı Çanakkale’de kaybetmiş mesela.
Birde şair Kazım vardır ki mutlaka bilmek gerek. Şair Kazım Beşiktaş’ın 1915 yılındaki orta saha oyuncularından biri ve Takım kaptanıydı. Arıburnun da şehit düştüğünde koynundan kana bulanmış bir şiir çıktı. Son kıtalarında ‘’ Biz 11 arkadaşız lakin arkamız daha var./ Bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım./ vakarlı hak gibi sakin nezih ve saf olalım / Fakat bu hal ile kuvvet gibi cesur olalım.’’ Der. Evet yanlış okumadınız..Bugün bizim Beşiktaş Marşı olarak bildiğimiz şiir, Şehit Kaptan Kazım tarafından Çanakkale’nin kanlı siperlerinde yazılmıştı.
Tabi bu kısıtlı alanda Beşiktaş’ın tüm gizemli tarihini anlatmak mümkün değildir ama son olarak size Beşiktaş’ta top koşturan gizemli bir isme dair sır vereyim.
Sen hiç 10 yıl takımda görev yapmasına rağmen 2 defa forma giyen bir futbolcu duydun mu?
O ilginç orta saha oyuncusunun adı Cavit idi. Beşiktaş kulübünde hem top oynamış hem de senelerce hizmet etmişti. 1927 de birde şampiyonluk gördü. Ama onun daha farklı özellikleri vardı. Cavit ALTINDAL, sporculuğunun dışında bir Teşkilat-ı Mahsusa Ajanıydı. Kafkasya Cephesinde İslam Orduları Sancağı altında Nuri Paşa nın yanında savaşmıştı. En yakın dostları ve takım arkadaşları olan Doktor Mehmet ile Bek Rıdvan’ı bu cephede kaybetmişdi. Bundan ayrı Milli Mücadele döneminde Kuşçubaşı Eşref Bey’in önderliğinde Anadoluya silah kaçıran Beşiktaş Kulübünün en faal üyesiydi.
Anlayacağınız Vatan kurtarmaktan top oynayacak vakti olmamıştı. Hiç gol attı mı derseniz evet attı. Hayatı istihbarat sahalarında, İngiliz ve Ruslara karşı mücadeleyle geçen bir baba olarak hiç unutulmayacak bir gol attı. Öyle bir evlat yetiştirdi ki üstümüze kaotik planlar yapan Batı Medeniyetinin kale direklerini sarstı. Bu evladın adı AYTUNÇ ALTINDAL’ dı.’’ Tarihçi Ozan Bodur...

Tonyukuk Yazıtının GökTürkçe seslendirilmesi (bir ilk)

Hoca Ahmet Yesevi Vakfı (Bilge Vezir Tonyukuk) Anlatım


Avrasya İncelemeleri Merkezi

Avrasya Yazarlar Birliği

Dosya: Üç Tarz-ı Dindarlıktan Birisi Olarak Türk Müslümanlığı

Enstitü'de Tonyukuk İçerikleri

Türk Yurdu: Tonyukuk Makaleleri

Dosya: Dilimiz Kimliğimizdir

Dosya: Türk Düşünce Hayatında Cemil Meriç

18 Ağustos 2018 Cumartesi

MÜZİĞİN ZARARLARI... (Kaynak; Osmanlı arşivleri)

MÜZİĞİN ZARARLARI... 
(Kaynak; Osmanlı arşivleri)

Nasıl yani?

Rast makamı; spazm çözücü özelliğiyle spastik ve otistik hastalara etki eder. Gece yarısı ve seher zamanı dinlenmesi etkisini arttırır.

Saba makamı; şişmanlık, uykusuzluk, yüksek nabız, kas ağrıları ve beyin nöronlarına olumlu etki eder. Seher vakti dinlenmesi etkisini arttırır.

Nihavent makamı; kramp, bel ağrısı, tansiyon ve akıl hastalıklarına iyi gelir, sabah dinlenmesi etkisini arttırır. İkindi vakti dinlenmesi etkisini arttırır.

Zen güle makamı; kalp hastalıkları, menenjit ve beyin hastalıklarına iyi gelir, akşam vakti dinlenmesi etkisini arttırır. Gün batarken dinlenmesi etkisini arttırır.

Uşşak makamı; sevgi yeşertir, uyku ve ıstırahat için birebirdir. Gün battıktan sonra dinlenmesi etkisini arttırır.

Büzük makamı; Gün doğumu ile kuşluk vakti arası, beyin hasarı neticesinde doğan hastalıklara iyi gelir, boyun, boğaz, göğüs, ciğer hastalıklarına iyi gelir.

Irak makamı; kuşluk ve ikindi vakti tesirlidir, saldırganlığı dindirir, nekrotik hastalara iyi gelir, spiritüel tesiri görülür.

Neva makamı; üzüntüyü giderir, lezzet, cesaret, ve kuvvet empoze eder, gece dinlenmesi etkisini arttırır.

İsfahan makamı; güven, uyum sağlama, zihin açıklığı, hatıraları tazeleme özelliği vardır, yatsı vakti dinlenmesi etkisini arttırır.

Hicaz makamı; kemiklere, böbreklere, ürogenital bölgelere iyi gelir, tevazu empoze eder, yatsı ile sabah arası dinlenmesi etkisini arttırır.

Zirefgend makamı; sırt ve mafsal ağrılarına krampa iyi gelir, kısmı felç, kalça ve sağ omuza etkilidir, uyurken dinlenmesi etkisini arttırır.

Rehavi makamı; baş ağrısı, burun kanaması, ağız çarpıklığı, balgam, mide ve basen için etkilidir, doğuma yardımcı olur, seher vakti dinlenmesi etkisini arttırır.
Hüseyni makamı; güven ve kararlılık duygusu verir otistik hastalara çok iyi gelir, sabah güneş doğduktan sonra dinlenmesi etkisini arttırır. 
Acemaşiran makamı; Kemiklere ve yağ oranının dengelenmesine yardımcı olur, ağrı giderici ve spazm çözücü özelliği vardır, kuşluk vakti dinlenmesi etkisini arttırır.

Ne oldu şaşırdınız mı?

Başlık ne perhiz, içerik ne lahana turşusu mu? 
Olumlu tesirleri olabilen her gücün, olumsuz tesirleri de vardır değil mi?

Sağ omzunuza dahi nokta atışı yapabilen ses tınısı, romatizmanızı azdıramaz mı, şehvetinizi ya da öfkenizi isyanınızı ayağa kaldıramaz mı?

Pop ya da arabesk hiphop, rock ya da Türkiye'de yaygın olarak ve rağbet gören müzikleri dinleyen insanlara dikkat edin...

Ülkemizde ve dahi bir çok ülkede nasıl profesyonel bir tehlikedir müzik piyasası? 
Kaç hastalığın, kaç cinnetin, cinayetin, intiharın, kaç ayrılığın, kaç gayri meşru ilişkinin, kaç reklamın, kaç istemdışı refleksin sebebi oluyor bu tınılar acaba?

Yüzyıllardır seslerin insanlar üzerindeki fiziksel ve duygusal etkileri anadoluda çok etkin bir şekilde kullanılıyor.
Bundan yüzyıl kadar önce ilim göçünün en büyük sebebi olan harf inkilabı ve talan edilen ilmi arşivlerimiz elimizdeki hazineleri değersiz birer paçavra olmasını sağladı.

Bunlardan istifade eden Avrupa ve Amerika ise laboratuvar ortamında keşfettiği gibi günün belli saatlerinde 20 desibelin altında veya 120 desibelin üstünde atmosfere bıraktığı ses ritimleri ile insanların kalp ritimlerini bozuyor, algısal zayıflama ve obsesif kompulyüs ve disleksi'nin yaygınlaşmasını sağlıyor, uyku düzenlerini bozuyor ve anksiyete bozukluklarını elde ediyor en nihayetinde tahammülü dar ve agresif bir toplum profilini muhafaza ediyor.

Mateessüf...

Bunları neden mi yazıyorum?

Tekirdağ'da, Bilecikte, Bursa'da Ecdadımız Şifahanelerde yüzyıllardır şimdi adını ALTERNATİF TIP koydukları binlerce yıllık KADİM TIP unsurları kullanılıyordu.
Sesle tedavi
Suyla tedavi
Renkle tedavi
Taşla tedavi
Kurânla tedavi
Zikirle tedavi
Hacamatla tedavi
Sülükle tedavi
Akapunkturla tedavi
Çakra ve Bioenerji ile tedavi
Bitki ile tedavi vs..

Gelin bir tanım yapalım; bugün dünyada silahtan sonra en çok satan şeyin ilaç olması modern tıbbın en karanlık yüzünü inşa ediyor, yoksa teknoloji ile harmanlansa bu kadim tedaviler; 50 yıl öncesine nazaran mevcut hastalık sayısı 100 katına çıkmazdı.

İsrail dünyada en az kanserin görüldüğü ülkedir.
Neredeyse oranı milyonda bir'dir.

Bunun iki somut sebebi var;
1- Dünyanın şah damarını kesip her yere GDO'lu tohum satarken, kendileri her gıdanın orjinal halini korurlar.
2- Bugün bizde adını alternatif tıp koydukları yani altındaki referansları boşaltıp hurafe gibi lanse ettiği tüm bu yukarıda bir kısmını listelediğim Kadim tıp tekniklerini kullanırlar.

Gelin son bir tanım daha yapalım ; ilaçların neredeyse % 90'ı bitkisel menşe'lidir.
Bir bitki EHLİ tarafından tatbik edilince ALTERNATİF, aynı bitki kimyasal işlemlerden geçip, yan etkilere sahip olup, bir kapsüle girip, bir reçeteye yazılıp parayla satılınca MODERN tıp öyle mi..?
Öyleyse susalım hadi 1-2-3 tıp 🤐

Bizden çaldıkları sadece topraklarımız değil, kutsal emanetler değil, yeraltı zenginliklerimiz değil, koskoca bir medeniyetin bin yıllık ilmî birikimini de çaldılar yüzyıl önce..

Neden mi yazıyorum bunları? 
Bilelim ve teyakkuzda olalım diye..

Hikmet Hocaoğlu

Tunyokuk(!) Sözcüğü İcin Çözümleme, Anabilim, Yorumbilim Önerisi

17 Ağustos 2018 Cuma

THY UÇUŞLARI YAPILAN ÜLKELER


A

1.       Afganistan
2.       Almanya
3.       Amerika Birleşik Devletleri
4.       Angola
5.       Antigua Ve Barbuda
6.       Arjantin
7.       Arnavutluk
8.       Aruba
9.       Avustralya
10.   Avusturya
11.   Azerbaycan

B

12.   Bahamalar
13.   Bahreyn
14.   Bangladeş
15.   Barbados
16.   Belarus
17.   Belçika
18.   Belize
19.   Benin
20.   Bermuda
21.   Birleşik Arap Emirlikleri
22.   Birleşik Krallık
23.   Bolivya
24.   Bosna-Hersek
25.   Brezilya
26.   Brunei Darusselam
27.   Bulgaristan
28.   Burkina Faso

C

29.   Cayman Adaları
30.   Cezayir
31.   Cibuti
32.   Curaçao

Ç

33.   Çad
34.   Çek Cumhuriyeti
35.   Çin

D

36.   Danimarka
37.   Demokratik Kongo
38.   Dominik Cumhuriyeti

E

39.   Ekvador
40.   Ekvator Ginesi
41.   El Salvador
42.   Endonezya
43.   Eritre
44.   Estonya
45.   Etiyopya

F

46.   Fas
47.   Fiji
48.   Fildişi Sahili
49.   Filipinler
50.   Finlandiya
51.   Fransa

G

52.   Gabon
53.   Gambiya
54.   Gana
55.   Gine
56.   Grenada
57.   Guadeloupe
58.   Guam
59.   Guatemala
60.   Guyana
61.   Güney Afrika
62.   Güney Kore
63.   Gürcistan

H

64.   Haiti
65.   Hırvatistan
66.   Hindistan
67.   Hollanda
68.   Honduras
69.   Hong Kong - Çin Özel İdari Bölgesi

7          I

71.   Irak

İ

72.   İran
73.   İrlanda
74.   İspanya
75.   İsrail
76.   İsveç
77.   İsviçre
78.   İtalya

J

79.   Jamaika
80.   Japonya

K

81.   Kamerun
82.   Kanada
83.   Karadağ
84.   Katar
85.   Kazakistan
86.   Kenya
87.   Kırgızistan
88.   Kolombiya
89.   Komor
90.   Kongo
91.   Kosova
92.   Kosta Rika
93.   Kuveyt
94.   Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
95.   Küba

L

96.   Laos
97.   Letonya
98.   Liberya
99.   Litvanya
100.                      Lübnan
101.                      Lüksemburg

M

102.                      Macaristan
103.                      Madagaskar
104.                      Makedonya
105.                      Malavi
106.                      Maldivler
107.                      Malezya
108.                      Mali
109.                      Malta
110.                      Martinique
111.                      Mauritius
112.                      Meksika
113.                      Mısır
114.                      Moğolistan
115.                      Moldova
116.                      Moritanya
117.                      Mozambik
118.                      Myanmar

N

119.                      Namibya
120.                      Nepal
121.                      Nijer
122.                      Nijerya
123.                      Nikaragua
124.                      Norveç

Ö

125.                      Özbekistan

P

126.                      Pakistan
127.                      Panama
128.                      Paraguay
129.                      Peru
130.                      Polonya
131.                      Portekiz
132.                      Porto Riko

R

133.                      Romanya
134.                      Ruanda
135.                      Rusya

S

136.                      Saint Lucia
137.                      Senegal
138.                      Seyşeller
139.                      Sırbistan
140.                      Sierra Leone
141.                      Singapur
142.                      Slovakya
143.                      Slovenya
144.                      Somali
145.                      Sri Lanka
146.                      Sudan
147.                      Suudi Arabistan

Ş

148.                      Şili

T

149.                      Tacikistan
150.                      Tanzanya
151.                      Tayland
152.                      Tayvan - Çin
153.                      Togo
154.                      Trinidad Ve Tobago
155.                      Tunus
156.                      Turks Ve Caicos Adaları
157.                      Türkiye
158.                      Türkmenistan

U

159.                      Uganda
160.                      Ukrayna
161.                      Umman

Ü

162.                      Ürdün

V

163.                      Vanuatu
164.                      Venezuela
165.                      Vietnam

Y

166.                      Yeni Zelanda
167.                      Yeşil Burun Adaları
168.                      Yunanistan

Z

169.                      Zambiya
170.                      Zimbabve

https://www.turkishairlines.com/tr-tr/ucak-bileti/
Tüm Uçuş Noktalarımız