„Dünyanın En Zengin Hazinesi…“
Yücel
Feyzioğlu (feyzioglu@arcor.de)
Fotoğraf: Yaşar Özbek
„Turfan
Araştırmaları“ adıyla bilinen dünyaca ünlü Turfan hazineleri nedir?
Berlin-Brandenburg Bilimler Akademisi’nin
„Turfanforschung“ (Turfan Araştırmaları) adlı tanıtım broşüründe şöyle yazıyor.
Broşürün 6.sayfasından kısaca aktarayım:
„Kuzey İpekyolu Vahasından getirilen el
yazmaları koleksiyonu dünyanın en zengin ve en önde gelen koleksiyonudur. Orta
Asya’dan orijinal metinleri kapsamaktadır. Bu koleksiyon Berlin’dedir.“
Peki Turfan nerededir?
Orta Asya’nın doğu merkezi. Orada Taklamakan havzası
var. Havzanın batı sınırlarını Pamir Dağları kapatır, kuzey sınırını Tiyanşan Dağları,
güneyini ise Kunlun Dağları. Bu görkemli dağların kapattığı devasa çöküntü Taklamakan
havzasıdır. 950 bin km.kare. Türkiye’den daha büyük. Yüksek dağ zirvelerindeki
buzullardan bu çöküntüye doğru sızan ve akan sular var. Bu sular için 2500 yıl
öncesinden başlayarak toprak altından kanallar açılmış. „Karız Su Kanalları“ denir
bunlara. Bu kanallarla gelen sular çöküntüyü verimli hale getirir. Buraya
Turfan denir. Seviyesi deniz yüzeyinden 164 m. daha alçaktır. Meyvesi sebzesi
çok lezzetli olur. Taze sebze ve meyve için kullandığımız „Turfanda“ sözü de oradan gelir. Turfan Bölgesi’nden Kaşgar’a,
Kaşgar’dan Miran’a kadar 2500 km. boyunca bu verimlilik devam eder. Karız su
kanalları dünyanın en eski kanalları ve muhteşem bir mühendislik olayıdır. Bu
çoğrafyada yaşayan Türkler göçebe olmamış, yerleşik kalmış, büyük bir uygarlık
yaratmışlar. Kanallarda, yollarda, şehircilikte, ticarette, sanat ve edebiyatta
ileri gitmişler. O nedenle ilk etkili kitaplarımız YUSUF HAS HACİB’in “Kutadgu Bilig”i
ile KAŞGARLI MAHMUD’un “Divân-ı Lügâti't-Türk”ü bin yıl önce orada doğmuştur. O
büyük eserlerin doğabilmesi için yüzlerce yıllık bir birikim gerekiyordu. O birikimin yazılı belgeleri bugün Berlin’de. Berlin-Brandenburg Bilimler Akademisi’nin arşivindedir. Resimler,
heykeller, taht ve günlük kullanım eşyaları ise dört müzeye dağıtılmış
durumdadır. Hepsini bilen biriyle Berlin’e gitmeden hepsini toplu görüp tam
bilgi edinmek mümkün değil. O müzeleri ve arşivi eşim ve Büyükelçiliğimizden
arkeolog Yaşar Özbek ile ziyaret ettik. Aşağıda değineceğim. Önce Turfan
bölgesi için birkaç söz daha:
Bu bölgeyi
geliştiren sebeplerden biri de tarihi İpekyolları’dır. Bu yolların ana
damarları buradan –Doğu Türkistan’dan- geçer. M.Ö 2.yüzyıldan beri açık olan bu
yollar uygarlığın gelişmesine en büyük katkıyı sağlamış. Ticaret gelişmiş. Bu
yollar üzerinden sadece ticari eşya değil, sanat, edebiyat, kültür, dini inançlar,
yaşama biçimleri de akmış, yayılmış, birbirini etkilemiş… Türkiye Türkçesindeki
uygarlık sözü de aslında uygurlaşmak anlamına gelir.
Turfan’daki
ana yolların doğu ucu Çin’e batı ucu Roma İmparatorluğu’na ulaşır. Bu yollara „İpekyolu“ adını 1877 yılında F. von
Richthoven verir. Turfan havzasından Kızıl bölgesine, Yarkent’den Dunhang’a
kadar bu yollar üstünde batılılar kazılar yapmış, inanılmaz zenginlikte
hazineler ortaya çıkarmışlar. Bugünkü Uygur topraklarında yapılan bu çalışmalar
100 yıldır sürmektedir. Japonya, Almanya, İngiltere, Rusya ve İtalya’dan
uzmanlar bu hazinenin üstünde aralıksız çalışmaktadırlar. Çin daha sonra bu
çalışmaya katılmıştır.
Hazine ne zaman bulundu? Kazı ne zaman başladı?
Batı
dünyasında tabiatı araştırma merakı 19.yüzyılda artmış, başında büyük bilgin
Alexander von Humboldt’un olduğu bir araştırma grubu Çarlığın davetiyle
Rusya’ya, oradan Orta Asya’ya gitmiş. Onların gidişi arkeologların,
tarihçilerin, filologların da ilgisini çekmiş. Ama asıl ilgiyi kabartan ise, ŞİMDİ
DİKKAT EDİN: İngiliz Yüzbaşı Bower’in Uygur kenti Kuça yakınlarında 1889
yılında cinayete kurban giden bir İskoçyalı gezginin katilini araştırması
sırasında bulduğu el yazmaları olmuş. Bu yazmalar, İslam öncesi Mani
Türklerinin el yazmalarıdır. Bunlar bizim medeniyetimizin asıl kaynaklarıdır. Ve
İslan sonrasında bulunan yazmalar da arşivde az değildir.
Bu yazmaların
bulunuşu duyulur duyulmaz, o dönemde Orta Asya’da hazinelerin olduğu haberi hızla
yayılmış, Batıdan ve Japonya’dan gelenlerin sayısı artmış, o büyük hazinenin
gizemli sırrını çözmek için iz aramaya yönelmişler. Bu gizemli sır, Kaşgar’dan
Dunhuang’a kadar uzanan 2500 kmlik İpekyolu üzerindeki şehirler, şehir
kalıntıları ve köylerdeki hazinelerdir. Başta Turfan ve çevresi olmak üzere,
Koço, Kurutga, Yarkent, Toyuk, Karaşehir, Kumtura, Subaşı, Kiriş, Aksu, Kızıl,
Maralbaşı, Mazardağı, Ferhat Bey, Endere ve daha başka Uygur şehir ve köyleridir.
Turfan yakınlarındaki Bezeklik ile Zengim ise tam bir arşivdir. Neler vardır o
hazinelerde ve kimler ilk önce onları bulmuştur? Anlatayım: (Müzeden fotoğraflar)
Berlin
Etnoloji Müzesi Müdürü Prof. Grünwedel ile yardımcısı Türkolog Albert von Le
Coq 1902-1914 yılları arasında Doğu Türkistan’da dört kazı gerçekleştirmişler, 12
yılda toplam 423 sandık dolusu eski eser ve el yazmaları getirmişler. Her
sandık 75-80 Kg ağırlığında. Rusyalı Türkolog Radloff bunları yönlendirmiş,
yardım etmiş, getirilen buluntular Rusya’dan gümrüksüz geçirilmiş. Toplam ağırlığı
32,5 tondur.
Bunlar
arasında hâlâ sırrı çözülememiş, hikayesi araştırılmamış binlerce duvar resmi, sanat
eseri, heykel ve günlük kullanım eşyası, porselen, süs eşyası, takılar, tekstil
ve metal parçaları var... Bunlar yukarıda da belirttiğim gibi Berlin’de dört
müzeye dağıtılmıştır.
Hepsinden
önemlisi de 20 dilde 40 binden fazla el yazması ve kitaplar ve grafikler var...
Bunların 19.400 sayfası Uygurca, eski Türkçe ve Mani Türkçesindedir. Bir de
Ruslar Petersburg’a, Japonlar Tokyo’ya, İngilizler Londra’ya, Fransızlar
Paris’e, Çinler Pekin’e sayısız eser götürmüşler. Kazılar Çinliler tarafından
devam ettiriliyor. Bunların toplamı ne kadardır? Bilinmiyor.
Berlin
Brandenburg Bilimler Akademisi öğretim üyesi ve Pekin Uluslararası Üniversite
dekanlarından Dr.Abdurreşid Yakup’a, “bu çalışma ne zaman sona erebilir?” diye
soruyorum. “Yüz yılda yine bitmez!” diyor. Çünkü yüzlerce yıl boyunca yazı ve
kültür adına ne varsa hepsi birikmiş, İpekyolu boyunca arşivlenmiş. Bir
taraftan kazılar devam ediyor, bir taraftan buluntuların üstünde çalışılıyor.
2019 yılına
kadar yapılacak çalışmalar sonucunda „Turfan el yazmaları ve eserleri“nin bir
bölümü Berlin’deki Müzeler adasına taşınacak. Yine Çin, Alman, Rus, Fransız,
İngiliz, Amerika müze ve üniversitelerinden uzmanlar bu çalışmayı sürdürüyor.
Türk Cumhuriyetlerinden kimse bu çalışmanın içinde yok.
Bizim tarih
ve kültürümüze yönelik kendi belgelerimizi incelemek bizim de hakkımız. Bizim kültürel
kimliğimizin kökleri, birikimi orada. O büyük hazinenin açılmasında sırların
anlaşılmasında söz sahibi olmak zorundayız.
Berlin-Brandenburg
Bilimler Akademisi’nin „Turfanforschung“ (Turfan Araştırmaları) broşürü:
„İpekyolu Vahasından getirilen Berlin el yazmaları koleksiyonu dünyanın en
zengin ve en önde gelen koleksiyonudur. Orta Asya’dan orijinal metinleri
kapsamaktadır. Bu arşiv bizim elimizdedir,“
diye boşuna yazmıyor. Eğer biz bu çalışmanın içinde olmazsak, herkes o
arşivin içinde kendi medeniyetinin izlerini arayacak, dünyaya o tanıtılacaktır.
Yanlış anlaşılmasın, bu bir suçlama değil. Kim böylesi devasa bir arşive girse
önce kendi geçmişini önemsemez mi?..
Biz Neler Yapabiliriz?
Birincisi; gerek Türk
Cumhuriyetleri kültür ve eğitim bakanlıkları, bilim kuruluşları, üniversiteler
bu konuda çalışmaya katılabilirler. Gerek TÜRKSOY buna öncülük edebilir. TİKA
devreye girebilir. Başvuru adresi şudur:
Berlin-Brandenburgische Akademie der Wissenschaften
-Turfanvorschung-Jägerstraße 22/23, D-10117
Berlin, (Tel: +49 (0)30 20370 0 E-Mail: bbaw@bbaw.de)
İkincisi; bu arşivden gezici bir sergi hazırlanmalı ve çeşitli dillerde büyük bir katalog da yayınlanmalıdır. Bu sergi dünyanın belli başlı kültür başkentlerinde ve bütün Türk yurtlarında açılmalı, bu kültür, bütün yönleriyle yayın organlarında duyurulmalı, ele alınmalı ve programlar yapılmalıdır, şimdiye kadar saklı kalan hazinemizi herkesten önce kendimiz keşfetmeliyiz. Unutulmasın bizim kültürümüzün, kimliğimizin kökleri sadece İslam kaynaklı değildir. Onun kökleri 3500 yıl geçmişlere dayanan daha kadim bir kültürdür. Bu çalışma İslam kültürüne de kendine güvenme imkanı sunacak, kendisini çaresiz hissedenler İslam adına teröre baş vurmayacaktır. Asıl kaynak buralardadır. Bu kapsamlı çalışmayı başka bir ülkeye bırakırsak, bizim bu kültürel kimliğimizin belgeleri asıl amacına hizmet etmeyecektir. İş bize düşüyor, kendi göbeğimi kendimiz kesmek zorundayız.
İkincisi; bu arşivden gezici bir sergi hazırlanmalı ve çeşitli dillerde büyük bir katalog da yayınlanmalıdır. Bu sergi dünyanın belli başlı kültür başkentlerinde ve bütün Türk yurtlarında açılmalı, bu kültür, bütün yönleriyle yayın organlarında duyurulmalı, ele alınmalı ve programlar yapılmalıdır, şimdiye kadar saklı kalan hazinemizi herkesten önce kendimiz keşfetmeliyiz. Unutulmasın bizim kültürümüzün, kimliğimizin kökleri sadece İslam kaynaklı değildir. Onun kökleri 3500 yıl geçmişlere dayanan daha kadim bir kültürdür. Bu çalışma İslam kültürüne de kendine güvenme imkanı sunacak, kendisini çaresiz hissedenler İslam adına teröre baş vurmayacaktır. Asıl kaynak buralardadır. Bu kapsamlı çalışmayı başka bir ülkeye bırakırsak, bizim bu kültürel kimliğimizin belgeleri asıl amacına hizmet etmeyecektir. İş bize düşüyor, kendi göbeğimi kendimiz kesmek zorundayız.
Çok
önemli üçüncü bir öneri
Üniversite öğrencilerimizin bir bölümü Türkolojiye
yönelmeli, ya da Türkolojide okuyanlar yüksek lisansını, doktorasını bu arşivde
yapmalıdır. Arşiv ve müzelerde yer bulmak zor değil, yeterki istekli olalım,
gençlerimiz buraya yönlensin.
Sıcak haberleri ilgililerden ve gençlerden bekliyoruz.
Meraklılar için:
30 Kitapta Turfan El Yazmalarının Tıpkı Basımı
Her Türküloji Enstitüsünün ilgisini çekecektir diye düşünüyoruz:
LİSTE:
II Klaus Röhrborn: Eine uigurische Totenmesse. Text, Übersetzung, Kommentar. 1971.
III Semih Tezcan: Das uigurische Insadi-Sūtra. 1974.
IV Werner Sundermann: Mittelpersische und parthische kosmogonische und Parabeltexte der Manichäer mit einigen Bemerkungen zu Motiven der Parabeltexte von Friedmar Geissler. 1973.
V Peter Zieme: Manichäisch-türkische Texte. 1975.
VI Gerhard Schmitt/Thomas Thilo in Zusammenarbeit mit Taijun Inokuchi: Katalog chinesischer buddhistischer Textfragmente. Bd. 1. 1975.
VII Georg Kara/Peter Zieme: Fragmente tantrischer Werke in uigurischer Übersetzung. 1976.
VIII Georg Kara/Peter Zieme: Die uigurischen Übersetzungen des Guruyogas »Tiefer Weg« von Sa-skya Paṇḍita und der Mañjuśrīnāmasaṃgīti. 1977.
IX Şinasi Tekin: Maitrisimit nom bitig. Die uigurische Übersetzung eines Werkes der buddhistischen Vaibhāṣika-Schule. 1.Teil: Transliteration, Übersetzung, Anmerkungen. 2.Teil: Analytischer und rückläufiger Index. 1980.
X Manfred Taube: Die Tibetica der Berliner Turfansammlung. 1980.
XI Werner Sundermann: Mitteliranische manichäische Texte kirchengeschichtlichen Inhalts. Mit einem Appendix von Nicholas Sims-Williams 1981.
XII Nicholas Sims-Williams: The Christian Sogdian Manuscript C 2. 1985.
XIII Peter Zieme: Buddhistische Stabreimdichtungen der Uiguren. 1985.
XIV Thomas Thilo: Katalog chinesischer buddhistischer Textfragmente, Bd.2. 1985.
XV Werner Sundermann: Ein manichäisch-soghdisches Parabelbuch mit einem Anhang von Friedmar Geissler über Erzählmotive in der Geschichte von den zwei Schlangen. 1985.
XVI Dalantai Cerensodnom/Manfred Taube: Die Mongolica der Berliner Turfansammlung. 1993.
XVII Werner Sundermann: Der Sermon vom Licht-Nous. Eine Lehrschrift des östlichen Manichäismus. Edition der parthischen und soghdischen Version. 1992.
XVIII Peter Zieme: Altun Yaruq Sudur. Vorworte und das erste Buch. 1996.
XIX Werner Sundermann: Der Sermon von der Seele. Eine Lehrschrift des östlichen Manichäismus. Edition der parthischen und soghdischen Version mit einem Anhang von Peter Zieme. Die türkischen Fragmente des »Sermons von der Seele«. 1997.
XX Peter Zieme: Vimalakīrtinirdeśasūtra. Edition alttürkischer Übersetzungen nach Handschriftenfragmenten von Berlin und Kyoto. Mit einem Appendix von Jorinde Ebert: Ein Vimalakīrti-Bildfragment aus Turfan. 2000.
XXI Jens Wilkens: Die drei Körper des Buddha (trikaya). Das dritte Kapitel der uigurischen Fassung des Goldglanz-Sūtras (Altun Yaruk Sudur) eingeleitet, nach den Handschriften aus Berlin und St. Petersburg herausgegeben, übersetzt und kommentiert. 2001.
XXII Christiane Reck: Gesegnet sei dieser Tag. Manichäische Festtagshymnen. Edition der mittelpersischen und parthischen Sonntags-, Montags- und Bemahymnen. 2004.
XXIII Peter Zieme: Magische Texte des uigurischen Buddhismus. 2005.
XXIV Desmond Durkin-Meisterernst: The Hymns to the Living Soul. Middle Persian and Parthian Texts in the Turfan Collection. 2006.
XXV Jens Wilkens: Das Buch von der Sündentilgung. Edition des alttürkisch-buddhistischen Kšanti Kılguluk Nom Bitig. 2007.
XXVI Yukiyo Kasai: Die uigurischen buddhistischen Kolophone. 2008.
XXVII Desmond Durkin-Meisterernst & Enrico Morano: Mani's Psalms. Middle Persian, Parthian and Sogdian texts in the Turfan Collection. 2010.
XXIXI Yukiyu Kasai: Der alttürkische Kommentar zum Vimalakīrtinirdeśa-Sūtra. 2011
XXX Werner Sundermann unter Mitarbeit von Desmond Durkin-Meisterernst: Die Rede der Lebendigen Seele: ein manichäischer Hymnenzyklus in mittelpersischer und soghdischer Sprache. 2012
Kaynakça:
„Turfanvorschung“ Berlin-Brandenburgische Akademie der
Wissenschaften yayını
Caren Dreyer, Albert Grünwedel, Zeichnungen und Bilder von der
Seidenstraße im Museum für Asiatische Kunst
Auf Grünwedels Spuren, Museum für
Asiatische Kunst- Berlin
Bruno Baumann, Die Seidenstrasse, Herbigverlag, München
DDoğu Türkistan: Küçük haritada İpekyolu güzergahı ve büyük haritada
kazıların yapıldığı kentler: hthttp://pom.bbaw.de/turfan/start.php?aufl=1366
Küçük harita: İpekyolu güzergahı
Büyük Harita: Doğu Türkistan'da arkeolojik kazıların yapıldığı yerler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder