Alev Alatlı: Tam bağımsız bir ülke olabilmek için helalleşmemiz lazım
Yazar Alev Alatlı, Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olabilmesi için kutuplaşma klişesini bir kenara bırakıp helalleşme yoluna gitmesi gerektiğini kaydetti. Bunun bugünden yarına olmayacağını, uzunca bir süreç gerektirdiğini belirten Alatlı, “Türkler iyi niyetli, hoşgörülü insanlardır. Kin tutmaz, adalet yerini bulduğu sürece can düşmanını bile affeder. Kimin sözüdür, şimdi unuttum… ‘Birkaç büyük adam yetiştirin, gerisi gelir’ derler.” diye konuştu.
Usta yazar Alev Alatlı, ABD’nin şantaj, ambargo, ihanet ve işkencelerle haydut devlet olduğunu belirtti. ABD’nin özgürlükten anladığının “Orta Doğu petrollerinin üstüne yatmak” olduğunu ifade eden Alatlı, “Barıştan anladıkları, çıkarlarının dokunulmazlığıdır. Böyle bir dünya düzeninde işimiz kolay değil. Hem ülkenizi koruyacaksınız, hem dik duracak, hem de komşunuz açken tok uyuyamayacaksınız. Allah, başta Erdoğan, hepimizin yardımcısı olsun.” diye konuştu.
“ABD’NİN KENDİSİ HAYDUT DEVLET OLDU”
Günaydın’a konuşan Alev Alatlı, “Trump gibi liderlere alışmamız mı gerekiyor?” sorusunu şu şekilde cevapladı:
“Dua edelim de Trump’ı mumla aradığımız günler gelmesin. Liyakat kavramı kadük olduğunda siyaseti Berlusconi, Macron, Johnson gibi bitirimler devralıyor. Eskiden Amerikalı akademisyenler alacakaranlık bölgelerin haydut devletlerinden yakınırlar, Esat’tı, Sedat’tı, Kaddafi’ydi; despot liderleri çözümlemeye uğraşırlardı. 2019 itibarıyla Amerika’nın kendisi haydut devlet oldu.”
“KUTUPLAŞMA KLİŞESİNİ BIRAKIP HELALLEŞME YOLUNA GİTMELİYİZ”
Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olabilmesi için kendi modelini oluşturmaktan başka çaresi bulunmadığına ilişkin sözü kendisine hatırlatılan Alev Alatlı, bunun nasıl başarılacağına ilişkin bir soruyu yanıtladı.
Beyaz Türkler, zenci Türkler ve kutuplaşma gibi klişelerin bir kenara bırakılması ve helalleşme yoluna gidilmesinin altını çizen Alatlı, şunları kaydetti:
“Edebiyattan ekonomiye, güzel sanatlardan siyasete kadar her alanda birbirimizi dinlemeyi, açık sözlü, dürüst ve tutarlı hareket etmeyi öğrenmeliyiz. Bugünden yarına olmaz, uzunca bir süreçtir. Bu defa da ‘Çaylar benden olsun’ noktasına gelmeliyiz.”
“BİRKAÇ BÜYÜK ADAM YETİŞTİRİN, GERİSİ GELİR”
Türklerin iyi niyetli ve hoşgörülü insanlar olduklarını; kin tutmayan ve adalet yerini bulduğu sürece düşmanını bile affeden insanlar olduklarını ifade eden Alatlı, şöyle konuştu:
“Çok zor bir coğrafyada petrolü, doğal gazı, sömürgesi olmadan ayakta kalmayı başaran insanlarız. Kültürümüzün kıymetini bilmeli, toplumun temeline yerleştirmeliyiz. Kimin sözüdür, şimdi unuttum… ‘Birkaç büyük adam yetiştirin, gerisi gelir’ derler. Katılırım.”
“KADINLAR BU ALANDA DİĞER BÜTÜN ALANLARDAN DAHA BAŞARILI”
Nasihatname serisinin ilk iki cildini okurla buluşturan usta yazar Alev Alatlı, kadınların başarılı olmalarındaki zorlukların edebiyat dünyası için de geçerli olup olmadığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Edebiyatın başka alanlara benzemediğini ve ortada bir amir ya da patron olmadığını söyleyen Alatlı, şu ifadeleri kullandı:
“Bu bağlamda, geleneksel erkek baskısı yok, özgürce üretebiliyorsunuz. Tek kısıtlama kendi yarattığınız otosansür. Belki de bu nedenle kadınlar edebiyatta başka hiçbir alanda olmadığı kadar başarılı olmuşlardır. Halide Edip Adıvar, Atatürk’le yaşıttır. 1900 doğumlu Muazzez Tahsin Berkant’ı hatırlayın, Kerime Nadir’i hatırlayın. Benden önceki kuşakta Füruzan, Sevgi Sosyal, Adalet Ağaoğlu var. Benim kuşağımda Tomris Uyar, Duygu Asena, Pınar Kür var. Bir sonraki kuşakta Latife Tekin var. Bu pencereden baktığınızda Cumhuriyet’in başlı başına bir kadın projesi olduğunu hissedersiniz. Karşılaştığım zorluklar kadın olduğumdan değildi. Ben en çok otosansür ile baş etmekte zorlandım.”
“KADIN, KADİM DÜZENİN TEMSİLCİSİ OLARAK GÖRÜLÜR”
Otosansürün kadınlar için daha zorlayıcı olup olmadığına ilişkin konuşan Alev Alatlı, “Öyledir, çünkü geleneksel olarak kadın evin, ocağın, ailenin, mahallenin, kısacası kadim düzenin temsilcisi olarak görülür.” dedi.
Kadının “milletin ağzını kaçıracak, hır çıkarma potansiyeli olan eylemlerden uzak durduğunu belirten Alatlı, şunları kaydetti:
“Diğer bir deyişle, kültürel iktidarını riske atmamayı yeğler. Gelenek ve görenekleri değiştirmeyi, toplum mühendisliğini erkeklere bırakır. Otosansürü güçlendiren, bu süreklilik duygusu.”
“ÖFKEDEN, ÜZÜNTÜDEN BOĞULUYOR İNSAN”
Son dönemde yaşanan kadın cinayetlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Alev Alatlı, “Öfkeden, üzüntüden boğuluyor insan... Öte yandan az önce söylediğimi yadsıyan bir gelişme değil bu.” sözlerini kullandı.
Kadının geleneksel rolünün dışına çıktığını değerlendiren erkeğin ataerkil gücünü yitirmekte olduğunu hissettiğinde dehşete kapıldığını ve cinnet getirdiğini söyleyen Alatlı, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin geleneksel dikişlerini patlattığı bir değişim sürecinden geçtiğini kabul edersiniz. Ne çocuklar ne de eşler aynı yerde. Kadınların iş ve sosyal hayatta çok daha görünür olmaları erkeği tehdit ediyor.”
“DAVASI OLAN AYDINLAR HAREKETE GEÇMELİ”
Alev Alatlı, Türkiye’deki değişim süreci devam ettikçe kadın cinayetlerinin devam edip etmeyeceğine ilişkin bir soruyu şu şekilde yanıtladı:
“Türkiye toplumu yeni bir sosyoekonomik dengeye oturuncaya kadar işimiz zor diyorum. Her şeyden önce araştırmak, sonuca göre önlem almak gerek. Başta MEB ve STK'lar, herkesin elini taşın altına koyması lazım. Davası olan aydınlar harekete geçmeli.”
“DOSYA ÇOK, KONSOLİDE EDECEK DAVA YOK”
“Davası olan aydınlar” ifadesinden tam olarak ne kastettiğini anlatan Alatlı, “Toplumun bütününün esenliği için kafa yoran, çözüm üreten, bağcıyı dövmek değil üzüm yemek peşinde olan aydınlardan bahsediyorum.” dedi.
Günümüzde dosyaların çok fazla olduğunu, fakat dosyaları konsolide eden davaların bulunmadığını ifade eden Alatlı, şunları kaydetti:
“Bir örnek vereyim... Çocuk yaşta evliliklerin bir dosya olduğunu düşünün. Fuhşun da bir dosya olduğunu düşünün. Bu dosyaları birleştirip hormonları tavan yapmış bir ergenle ne yapılacağına dair dava yok. Uç bir örnek oldu ama kapsamlı çözümlerden ne kastettiğimi anlatabildiğimi sanıyorum.”
“DEĞİŞİM HIZI, AYDINLARI AŞTI”
Eskiden çözüm önerilerinin çok daha kapsamlı olduğunun ve günümüzdeki gibi bölük pörçük çözümler için konuşmalar yapılmadığının altını çizen Alev Alatlı, şu ifadeleri kullandı:
“1970’lerde sol ve sağ aydınlar, memleketin şimdisini ve geleceğini dert edinmişler, doğru veya yanlış çözümler üretmek peşindeydiler. Şimdi öyle değil, değişim hızı aydınları aştı. Önyargılarımız, yetersizliklerimiz içinde boğulduk. Türkiye’nin rol modelleri kayboldu. Kendi modelimizi oluşturmaktan başka çaremiz yok. Başaramazsak, bağımsız bir ülke olarak ayakta kalamayız.”
“‘BİZDEN ADAM OLMAZ’ GİBİ BİR ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİĞİMİZ VAR
Nasihatname’de tarihe açtığı perdeye ilişkin konuşan Alatlı, “Zihin detoksu yapmaya çalışıyorum. Doğduğumuz andan itibaren bize dayatılan bir dünya, daha doğrusu ‘dünya yorumu’ var. Doğru-yanlış cetvelleri, estetik değerler, müzik, edebiyat var. Geri kalmışlık gibi, varmamız gereken hedefler gibi telkinler var. Her şeyden öte, ‘bizden adam olmaz’ şeklinde öğrenilmiş çaresizliğimiz var.” sözlerini kullandı.
Bir tür fikri takip yaptığını belirten Alatlı, “Geçmişimize hürmeten ‘Nasihatname’ dediğim kayıtlarda yapmaya çalıştığım; insan yaşamının günümüzdeki değerlere nasıl ulaştığını ortaya dökmektir.” dedi.
“BENİM KUŞAĞIM BU KONULARDA KÖR CAHİLDİ”
2000 yılı itibarıyla hâkim kültürün Batı kültürü, özellikle de Amerikan hegemonyası olduğunu için oradan başladığını belirten Alatlı, şöyle konuştu:
“Mutlak doğru bellediğimiz ama aslında ödünç aldığımız birtakım kavramların, inançların nereden geldiğini dökümlemeye çalıştım. Bir tür yapı-söküm, özgürleşme ve özgürleştirme misyonu. Dediğim gibi ABD'den başladım. Zihni yapılanmalarını deştikçe fesuphanallah çektim, ardından hafazanallah diye korktum. 21. yüzyıldaki yaşamınıza avansla girin istedim. Benim kuşağım bu konularda kör cahildi. Siz öyle olmayın.”
“BATI’NIN ARTIK AHLAKİ ÇİZGİLERİ YOK”
Batı’daki tarikatlaşmanın nasıl bir tehlike arz ettiğine ilişkin olarak “Her şeyden önce atomizasyona yol açıyor, iki kişiyi bir araya getiremez oluyorsunuz.” diyen Alatlı, şunları kaydetti:
“Avrupa Birliği’nde 106 adet yeşiller partisi var. Benzeri atomizasyon dinde de var. Sadece Hristiyanlıkta 43 bin tarikatın varlığından söz ediyorlar, 2020’den itibaren 45 bini bulacakmış. Beş yüz yıl öncesini, din savaşlarını, Haçlı Seferleri’ni hatırlayın. Kaç milyon insanın öldüğünü düşünün. İslamofobiyi, sığınmacıları düşünün. Batı’da eskiden kiliselerin ağırlığı vardı, artık ahlaki çizgileri yok. İnsanoğlunun aklı dışında kötülüğü caydırıcı hiçbir şey yok. Gezegenin haline bakarsanız, insan aklından da hayır yok.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder