Orhun Türkçesi
Metinleri Sözlüğü
A
aç- acıkmak
adrıl- ayrılmak
agı ipekli kumaş, hazine
alkın- tükenmek, mahvolmak
altun altın
amtı şimdi
ańıg kötü, fena
antag öyle, öylece
apa ata, ecdat
ar- aldatmak
arıl- tükenmek, mahvolmak
arkış kervan
arkuk aksi, inatçı
armakçı aldatıcı
artur- aldanmak
asra aşağıda, altta
aşsız yiyeceği olmayan, aşsız
at ad, isim
atlıg atlı, süvari
ay- söylemek, demek
azkıńa azıcık
azu acaba
B
balık şehir
bar var, mevcut
bar- varmak, gitmek
başlıg başı olan, başlı
bay zengin
baz bağımlı, tâbi
beg bey
beglik bey olacak, bey olmaya lâyık
ben ben, 1. tekil kişi zamiri
(karşılaştır men)
beŋgü ebedî, sonsuz
ber- vermek (karşılaştır bir-)
bıŋ bin, (1000)
bilig bilgi
biligsiz bilgisiz
biŋ bin, 1000 (krş. bıŋ)
bir- vermek
birdin güney, güneyde
biriki birleşik
bir(i)ye güneyde
bişük beşik, aynı beşikte yatan, akraba
bod boy, kabile
bodun halk, millet
boguz boğaz
bol- olmak
boşgur öğretmek, akıl vermek
böri kurt
buçegü bu üçü birlikte (< bu üçegü)
buka boğa
buluŋ taraf
buŋ bun, sıkıntı
buŋsuz bunsuz, sıkıntısız
buyruk kumandan
buz- bozmak, bozguna uğratmak
Ç
çabış kumandan
çıgań fakir, yoksul
E
eçi ağabey, büyük erkek kardeş
eçü ata, ecdat
edgü iyi
edgüti iyice
eki otuz yirmi iki, (22)
eki yigirmi on iki, (12)
elig elli, (50)
ellig vatanı olan, vatan sahibi
elsire- vatansız, ülkesiz kalmak
er- i- yardımcı fiili, olmak
erinç şüphesiz, mutlaka
eşid- işitmek, dinlemek
eşilik hanım olmaya lâyık, hanım
olacak
I
ı orman, ağaçlık yer
ı- göndermek
ıçgın- elden çıkarmak, bırakmak
ıd- göndermek
ıduk kutsal
ıgar güçlü, kudretli (< Sogdça igar)
İ
içger- bağımlı kılmak
içik- bağımlı olmak
içre içte, içerde
idi hiç, asla
igid yalan
igid- besleyip doyurmak
il memleket, ülke, vatan, il
ilgerü ileri
ille- vatan haline getirmek
illig vatan sahibi, illi
ini(y) küçük erkek kardeş
işgiti ipek, ipekli kumaş
it- düzene sokmak, düzenlemek
itin- düzenlemek
K
kabış- kavuşmak
kagan kağan, han, hükümdar
kaganla- kağan yapmak
kaganlıg kağan sahibi, kağanlı
kagansıra- kağansız kalmak
kalıŋ haraç, bac
kamag bütün, hep
kan han, hükümdar
kaŋ baba
kanlan han sahibi olmak
katıgdı sağlamca
katun hatun, kadın
kazgan- kazanmak
keç- geçmek
kel- gelmek
kergek gerek; yok
keyik yaban hayvanı
kıd- kıymak, acımak
kılın- yapılmak, doğmak, yaratılmak
kış- kılmak, yapmak
kiçig az, pek az, küçük
kikşür- birbirine düşürmek, arayı açmak
kisre sonra
kod- koymak, bırakmak
koń koyun
kon- konmak, yerleşmek
kontur yerleştirmek
kölek küçük göl, gölcük
köŋül gönül
kör- (I) görmek
kör- (II) tâbi olmak, bağımlı olmak
kötür- kaldırmak, yükseltmek
kubran- toplanmak, bir araya gelmek
kubrat- bir araya getirmek, derleyip
toplamak
kulad- kul olmak
kurıdın batıda
kurya batıda
kut baht, talih
kutay ipekli kumaş, atlas kumaş
kuz kuzey
kü şan, şöhret, haber
küç güç, kuvvet
külüg şanlı şöhretli
kümüş gümüş
kün güneş, gün
küŋed- cariye olmak
küntüz gündüz
küreg kaçak
kürlüg aldatıcı
M
men ben (krş. ben)
N
neŋ hiç, hiç de
O
oçuk ocak
oglan çocuk, evlat
oksuz örgütsüz
olur- (tahta) oturmak, oturmak
ortu orta
ot ateş
Ö
ö- düşünmek
öd zaman
ög anne
ök pekiştirme edatı (kalın ünlüyle sonlanan sözlerden sonra ok)
ölür- öldürmek
öŋdün doğu, doğudan
öŋre doğu, doğuda
ötün- arz etmek, rica etmek
ötünç rica, maruzat
öz kendi, öz
S
sab söz, haber
sakın- düşünmek
sayu her
sekiz yegirmi on sekiz, (18)
semiz semiz, şişman, toplu
seŋün (< Çin.) General
sıgıtçı ağlayıcı, yasçı
sıgta- ağlamak, göz yaşı dökmek
sökür- çöktürmek, diz çöktürmek
sub su
sü asker, ordu
süçig tatlı
süle- asker sevk etmek, sefer etmek
süŋüş- savaşmak
Ş
şad yüksek bir unvan
T
tabışgan tavşan
tagık- dağa çıkmak
taluy deniz
taş (I) dış, dışarı
taş (II) taş; mezar taşı
taşık- dışarı çıkmak; isyan etmek, baş
kaldırmak
taşra dışarı
te- demek
teblig aldatıcı, hilekâr
teg gibi
teg- hücum etmek, saldırmak
tegi kadar
tegre çevre, çepeçevre
teŋri Tanrı
tıŋla- dinlemek
tir- yaşamak
tirgür- yaşatmak, canlandırmak
tiril- toplanmak
tirkiş kervan, kafile
tizlig dizli (mec. dirençli, inatçı)
to- doymak
tod- doymak
topul- delmek
tor- açlıktan ölmek
toruk zayıf, cılız
töpü tepe
törü töre, yasa
tug- doğmak
tüketi baştan sona, tamamıyla
tümen on bin, (10000)
tün gece
tüz barışık, uyumlu
tüzsüz uyumsuz
tüzül- anlaşmak, sulh olmak
U
u- mümkün olmak, muktedir
olmak
uçuz kolay
udı- uyumak
uduz- sevk etmek
uguş soy-sop, kabile, kavim
ulayu önce; ve
ulug ulu; lider
ur- vurarak yazmak
urı erkek
urugsırat- nesilsiz, çocuksuz bırakmak
Ü
üçün için
ügüz ırmak
üküş çok
ülüg bölük, kısım
üz- kırmak, kesmek, koparmak
üze üzerine, üzerinde
Y
yabgu yüksek bir unvan
yablak kötü, fena
yadag yaya, piyade
yagı düşman
yen yan, taraf; -a doğru (krş. yan)
yeti yegirmi on yedi, (17)
yeti yüz yedi yüz, (700)
yılkı at sürüsü
yır(ı)ya kuzeyde
yırdın kuzey, kuzeyde
yış yayla, dağ
yi- yemek (krş. ye-)
yig daha iyi, yeğ
yit- kaybolmak, yitmek
yitür- yitirmek, kaybetmek
yimşak yumuşak
yagız kara
yaguk yakın
yagut- yaklaştırmak
yalaŋ çıplak
yan yan, taraf
yań- yaymak, bozguna uğratmak
yana yine, yeniden
yaŋıl- yanılmak, hata etmek
yaratun- kendini yaratmak; örgütlenmek
yarlıka buyurmak
yazı yazı, ova
yegirmi yirmi
yeme yine, da/de
yinçge ince
yogçı yuğ töreni yapan, yasçı
yogla- yuğ (cenaze) töreni yapmak
yogur- (ırmak) geçmek
yoŋaşur- karşılıklı olarak birbirini
kışkırtmak
yorı- yürümek, ilerlemek
yorıt- yürütmek
yutuz eş, zevce
yuyka yufka, ince
yügerü yukarı, yukarıya
yüküntür- secde ettirmek, baş eğdirmek
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2347 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1344
ORHUN TÜRKÇESİ
Yazar Prof. Dr. Aysu ATA
Yıl 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder