Entelektüel yapıdaki kültürel sığlık, bizleri süregen bir kuraklığa mahkum etmiş durumda, bundan çıkış yolları da herhalde gepegeniş bir coğrafyaya serpilmiş, geçmişimizdeki kültürel merkezler ve bu merkezlerin ürettiği kültürel kaynaklardan nasıl besleneceğimiz konusu ile alakalı gözüküyor.
Fatih, İstanbul doğumluyum (1958), annem Üsküp, babam Filibeli, 1990 lı yılların son beş yılını ihracatçılık mesleğim gereği Hong Kong ve Çin'de geçirdim, Çince öğrendim. Kültürümüzün çok derinlerde kalan Asya ve Çin boyutunun farkına oralarda vardım.
İlk olarak yurtdışı iş seyahatimi 1987 yılında Suriye'ye yaptığımda şaşırmıştım, Şamlılar bize çok benziyorlardı, Abdülhamit'i ise rahmetle anıyorlardı. Hem Suriye hem de Abdülhamit bizlere yabancılaştırılmıştı.
Bu sığlık aslında derin bir kültürel derinliği gizlemekte idi.
KÜLTÜREL MERKEZLER
RUMELİ
- İstanbul
- Üsküp
- Saraybosna
- Prizren
- Filibe
- Şumnu
- Budapeşte
- Belgrad
ANADOLU
- Bursa
- Konya
- Amasya
- Sivas
- Kayseri
- Erzurum
KAFKASYA (HAZAR)
- Tebriz
- Bakü
TÜRKİSTAN
- Horasan
- Maveraünnehir
- Semerkant
- Buhara
- Kaşgar
KARADENİZ KUZEYİ
- Bahçesaray
- Kazan
AKDENİZ
- Endülüs
- Şam
- Bağdat
- Kahire
Bu sığlığın karşıtına, kültürel derinlik tarihimize derkenarlar düşebilir isek, zenginliğimize, tekrardan tanıklık edebilmek, ve o derinlikleri yeniden tesis edebilmek adına mutlu olurum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder