Afyonkarahisarlı Mustafa Ahteri’nin 1545’te düzenlediği Arapçadan Türkçeye sözlükte (“Ahteri-i Kebir”) de “Eş-şass (Ar.): Şol nesne ki anınla balık saydederler, olta ve ağ ve tor gibi” tarifi okunuyor. Keza, pırlak için Bürhan-ı Katı’ Tercümesi’nden verdiğimiz misalde de tor kelimesi geçmekte idi (“...ol kuşa derler ki duzak ve tor kenarına bendederler...”)[45]. Ayrıca akarsularda kamıştan tuzak kuzuluk (İz), tokara (üçgen prizma şeklinde kapan — İst), folata (Af. φώλος tavuğu belli bir yere yumurtlatmak için o yere konan yalancı yumurtadır); gilimana (Kn), sükür (Dy), karmık (çay ağzında set — İz), çit (göl kenarında, sazlardan kurulan, kamıştan örülmüş ağ veya set — İz, Es); kepçelerden çoğlu (Ank, Mğ); sepetlerden kör sepet (beyzî — Ed) ile eymece, yani ucuna hamur ya da et takılan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder