25 Mart 2018 Pazar

GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ... 25 Mart 2018


GÜNÜN KÖŞE YAZILARINDAN SEÇKİ

“İlk düşünürümüz Bilge Tonyukuk’a (646-726) minnetle”

25 Mart 2018

“Son seyahatimde öğrendim ki; Kaymakamlığın ve Belediye’nin öncülüğünde Göreleliler de bu harekata katılmışlar, hem de yerelliklerini öne çıkararak.
Malumunuz, özellikle Giresun ve Ordu’da fındık neredeyse tek ticari metadır, vazgeçilmez bir değerdir.
Göreleliler de dayanışma içinde kendi aralarında para toplayarak imal ettirdikleri seksen bin poşet/torba kavrulmuş iç fındığı cephede çarpışan askerlere ulaştırmışlar.
Ulaştırmışlar, çünkü sosyal medya yoluyla bizzat cephede bulunan askerlerden geri dönüşler almışlar.
Görele’nin başlattığı bu tavır daha sonra başka ilçelerinde devreye giresiyle büyük bir kampanyaya dönüşmüş.
Konjonktürel ve hatta basit görülebilecek bu hareket, aslında derin ve büyük bir hakikate işaret etmektedir.
Küreselcilerin Türkiye’yi parçalamak için alt değerleri kaşımaları Türkiye’yi zayıflatmamış;
Aksine yerel değerlerin öne çıkması bütün Türkiye sathının sahiplenilmesine ve değerli hale gelmesine vesile olmuştur.
Sevindirici olan yükselen bu yerel değerler bağlılıklarını ve takipçilerini içe kapatmamış;
15 Temmuz ve devamında gerçekleşen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları vesilesiyle de gördüğümüz gibi alt değerlerin Türkiyeli olmak üst değerinde birleşmesine neden olmuştur.
Bu durumda siyasete ve sosyolojiye düşen bu olguyu iyi okuyup, korumaktır, güçlendirmektir.”. http://www.aksam.com.tr/yazarlar/huseyin-besli/evrenselden-yerele-c2/haber-719990
“Tarihsel süreç göz önüne alınırsa Türklerin özellikle Yavuz Sultan Selim’den sonraki siyasal tutumu ve bunun Osmanlı’ya kazandırdığı yeni görünüm, yaklaşık 400 yıl devam etmiştir. Bu olgunun tekrar edilme ihtimali bugün Türkiye’nin karşısına İslam dünyasından iç cepheler dikilmesi girişimini başlatmıştır. 
Oysa Türkiye tüm tarihini daha eleştirel tarzda ele almaktadır. Dünün dünde kaldığının bilincindedir. Fakat Özal ile başlayan “İslam’ı asrın idrakine söyletme” cehdinin son yıllarda daha bir sistemli hale gelmesi ve bunun beklenenden çok hızlı ve aşırı etkili olması, Türkiye ile topyekûn bir rekabeti giderek kurumsallaştırmaktadır. Türkiye’nin dönüştürme gücünün teyidi anlamındaki bütün bu gelişmeler, oldukça verimli geçecek süreçleri yaşayacağımızın da garantisi olarak görülmelidir. “. http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/turkiye-ile-topyekun-rekabet-2-860827





Ancak bölgede sadece ezberleri değil dengeleri de bozan Türkiye karşısında bu saatten sonra ABD'nin tutunacak fazla dalı kalmadı.
Gücü azalan ABD, savunma hattını İsrail ve Suudi Arabistan'a doğru daha da geriye çekme hazırlığı içinde.
Çünkü ABD, Türkiye'nin 'yeni coğrafyası' olan 'Kuzey Irak ile Kuzey Suriye'de bundan sonra barınamayacağının farkında.
Hatta bırakın bu bölgeleri, ABD'nin 2003'ten bu yana işgal ve askeri harekâtlarını organize ettiği Katar da bile tutunması zorlaşıyor.
Daha şimdiden Arap medyasında "Türkiye, ABD yerine Katar'a yerleşiyor. ABD Merkez Komutanlığı CENTCOM, 2003'ten bu yana ana karargâh olarak kullandığı Katar'daki El Udaid Üssü'nü bırakıp Umman, BAE veya Suudi Arabistan'a yerleşecek.
Yerine ise Türk askerleri gelecek" şeklinde haber analizlerden geçilmiyor. Bu nedenle Pentagon'un şu anki stratejisi, 'Afrin'i alan Türklerin Menbiç'i de almasına müsaade edilmemesi' şeklinde.
Zira Menbiç düşünce Fırat'ın doğusunda tutunamayacaklarını iyi biliyorlar.
Fakat korkunun ecele faydası yok.
Onlar da ataları gibi eninde sonunda çekip gidecek.”.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/bercan-tutar/2018/03/25/ypg-tukendi-abd-iyice-koseye-sikisti

“Kitapta Türkler'in İslamiyet'e girişini, genel tartışmaların uzağında tarihi olayları eğip bükmeden, tarihte intikam veya rekabet sahası yaratmadan anlatılıyor.
Tufan Gündüz eserinde Türkler'in Müslüman olmasının birkaç asra dayandığını ve birçok Türk boyunun Araplar'ı hiç görmeden diğer Türk boylarının tesiriyle Müslüman olduğunu anlatıyor.
Eserde kılıç zoruyla Müslüman olmak iddiası, bir kurgudan ibaret olduğu ve Türkler ile İslamlığı birbirine yakıştırmamaktan kaynaklandığı neticesine varılıyor.
Yazar, Türkler'in İslam ile müşerref olması onlara yeni bir dinamizm kazandırdığı ve Gazneli Mahmutlar, Alparslanlar, Süleyman Şah, Osman Gaziler, Nurettin Zengiler, Kılıç Arslanlar, Fatihler, Timurlar, Kanuniler'in sadece birer Türk hakanı olmakla kalmadığını, İslam'ın sesini en uzak diyarlara kadar taşıdıklarını ifade ediyor. Türkler'in İslâmiyeti benimsemesi tarih nehrinin yeni yataklarını meydana çıkarmış ve İslamiyet Türkler'le Balkanlar'a ve Orta Avrupa'ya yayılmıştır.”. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2018/03/25/nasil-musluman-olduk
Bu şekilde zâhirde oluşan keşmekeş manevî otoritesi olmayan bazı heveskârların hasbelkader şeyhlik makamına oturmalarını sağladı. Manevi denetimi her zaman mahfuzsa da maddi olarak denetimi yapılamayan birçok yapı ortaya çıktı. Kimisi dernek, kimisi vakıf kurarak, kimisi eski bir dergâhı kiralayarak başına müdür olan kimseler kendilerini şeyh oldum zannettiler. Lider olma sevdasındaki, şöhret peşindeki, menfaatperest, megaloman kimseler tahakkuk libası giymemiş muallak rüyalarla makâm-ı hilâfet iddia ettiler. Son bâkiyelerden bazı yaşlı şeyhleri kendilerine bunlarla hilâfet vermeye zorladılar. Alamadıkları şeyhleri hemen terk edip başka zatlara yanaştılar. Hatta tehdit dahi ettiler. Bunların iştahla istediklerini verenler de oldu maalesef. Lakin şunu bilmiyorlar ki o aldıkları kağıt parçası ancak manevi âlemden hal giydirilerek mühürlenir. Ne ilim sahibi, ne hal sahibi ve ne de tasarruf sahibi bu kimselerin Hak sohbeti yapma kudretleri yoktur. Keşf ve nazar sahibi değillerdir. Bu yüzden etraflarına topladıkları kimseleri sadece şeklî bazı şeylerle bağlamaya çalışırlar. Abartılı kıyafetler, abartılı merasimlerle örülü bir sosyal grup lideridirler, hepsi bu. İlâhî okutarak vakti doldururlar. Güfteyi anlamazlar. İşin hakikatinde din sosyolojisi ilmi konusudurlar, tasavvuf ilmi konusu değillerdir. Karizmaya ihtiyaçları olduğundan kendinden yaşça büyük insanlara dahi utanmadan el öptürerek hava atarlar. Kimisi uzay mekiği Challenger’ı ben düşürdüm der. Kimisi beklenen Mehdi benim der. Maşallah her şeyi yaparlar ama bir seyr-i süluk yaptıramazlar. Sonra bunlara tarikat derler. Hadi ordan… Yemin ederim size, bunların hiçbirisi ne Kur’ân’ı, ne Fususu’l-Hikem’i, ne Mesnevi’yi açıklayabilecek kudrette kimselerdir. Çoğu doğru düzgün dini ilim de tahsil etmemiştir. Elham’ı dahi doğru okuyamazlar. Oysa tahakkuk ilmi medresenin devamıdır. Bütün büyük evliyaullah medreseden mezun olduktan sonra ilerleyenler arasından çıkmıştır. Yaklaşık bir yıl evvel yine köşemde “Tasavvuf Erbabı da Kendini Hesaba Çekmeli” diye üst üste iki hafta yazmıştım (Bkz. Şafak Yazıları, Sufi Yay. s.60-67). Fakat bugünlerde medyaya yansıyan bazı komediler ışığında o muhteşem Tasavvuf Yolunun içini boşaltan bu sözümona şeyhlere yeniden dikkat çekmemiz vacip oldu. Aslında Şeyhler dememek lazım, Müteşeyyihler demek daha doğru. Yani Şeyh adını kullanan müsveddeler… Tasavvuf düşmanları bu hokkabazları çok seviyor. İç sebepler daha önemli dememiş miydim? Alın bir tane daha. Zira bunların verdiği zararı hiçbir tasavvuf karşıtı veremez. Tasavvuf câmiası kendi kapısının önünü temizlemeli.”. https://www.yenisafak.com/yazarlar/mahmuderolkilic/tasavvufun-icini-bosaltan-seyhler-2044990



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder