5 Ocak 2019 Cumartesi

Türkçe’nin Eğitim ve Bilim Dili Olma Özelliklerinin Muhafazası ve Geliştirilmesi için Üniversitelerde İngilizce Eğitimle İlgili Olarak Yapılması Gereken Bazı Düzenlemeler




Giriş

İngilizce eğitim yapılan programlar, üniversitelerimiz başta olmak üzere her seviyedeki eğitim kurumlarımızda muazzam bir hızla artmaktadır. Bu durum Türkçe’nin istikbalini tehlikeye sokmakta, gençlerimizin nitelikli eğitim almalarını zorlaştırmaktadır. Genç kuşakların, Yesevî’den Yunus’a İslam idrakimizi Türkçe ile yoğuranların kök değerlerini terennüm ettikleri Türk kültürüne, Türk milletine ve Türk devletine güçlü mensubiyet duygularıyla bağlanmalarını engelleyen sonuçlar doğurmaktadır. Uzun yıllardır sürekli konuşulmasına rağmen gerekli tedbirler alınmadığı için kangren haline gelen ve kanıksanan bu meseleyle ilgili acil ve akılcı düzenlemelerin yapılması elzemdir. Türk demek, uzun tarihi maceramızın ve Müslümanlığımızın hülasasına dair zihnî kodları bağrında taşıyan Türkçe demektir. Türkçe’nin eğitimde ve bilimsel çalışmalarda gittikçe daha az kullanılması, zamanla yalnızca gündelik iletişimde işlevsel bir dil statüsüne gerilemesini de beraberinde getirecektir. Türkiye’de Amerikan misyonerlerinin projesi olarak başlayan İngilizce eğitimin günümüzde kazandığı yaygınlık, bu tehlike eşiğinin ufkumuzda belirdiğine işaret etmektedir.

Bu raporda; İngilizce eğitim meselesi üniversiteler ve akademik hayata yansımaları bakımından ele alınacak, anaokulundan liseye uzanan diğer eğitim kurumları konu edinilmeyecektir.

I. Üniversitelerde İngilizce Eğitim Sorunu

İngilizce eğitimin mahsurlarıyla ilgili tartışmalar  gündeme geldiğinde, kamuoyunun algılarını yönlendirmek isteyen bazı kesimler ısrarla aynı çarpıtmayı yapmaktadırlar. İngilizce eğitim ile, yani tarih, sosyoloji, işletme, ilahiyat vb alanlardaki eğitimin İngilizce yapılmasıyla, İngilizce’nin öğretilmesini topluma aynı şeylermiş gibi gösterme gayretine girmektedirler. Halbuki bu iki husus bir birinden çok farklıdır ve burada herhangi bir bilim dalında, ticaret vb alanda uzmanlaşmaya çalışanların İngilizce yahut başka bir  yabancı dili öğrenmelerine itiraz edilmemektedir. Günümüzde, başta internet olmak üzere artan iletişim vasıtaları, yabancı dillerin öğrenimini kolaylaştıran sayısız imkanlar sunmaktadır. Ancak, üniversitelerde İngilizce eğitim yapılmasını, İngilizce öğretmenin bir yolu olarak görmek, öğrencilerin aslında bilmedikleri bir dilde eğitime başladıklarını kabul etmek, ders içeriklerinin değil, İngilizce’nin öğretilmesinin önemli olduğunu savunmak anlamına gelmektedir. Bazı eski sömürge ülkeleri dışında bu mantığın taraftar bulduğu ülke bulmak imkansızdır. Bu tutum, üniversite öğrencilerinin mesleki alanlarıyla ilgili bilgi edinmelerini zorlaştırmakta, yetersiz mesleki donanımla mezun olmalarına sebep olmakta, İngilizcelerini de geliştirmemektedir.

Bu durum, YÖK tarafından 2015’te British Council’a hazırlatılan rapora da yansımıştır. British Council, tüm dünyada İngilizce’nin yaygınlaştırılmasını hedefleyen, İngiliz Hükümeti’nin desteklediği bir kurumdur. Buna rağmen raporda ortaya konulan, aşağıda bazılarına değineceğimiz tespitler, Türkiye’de lisans programlarında İngilizce eğitimden vazgeçilmesi ihtiyacını vurgulamaktadır. Rapora YÖK’ün sitesinden de ulaşmak mümkündür: http://www.yok.gov.tr/documents/10279/20071587/British_Council_Turkiye_Yuksekogretimde_İngilizce_Eğitimi_Raporu_Tum.pdf

Söz konusu raporda şu ifadeler yer almaktadır:

“İngilizceyi eğitim dili olarak benimsemenin akademik bakımdan çoğunlukla şu gibi avantajları olduğu söylenir:
 İngilizce akademik ders kitapları ve araştırmalara tam erişim sağlanması
 uluslararası araştırma yayını ve dağıtımına imkan tanınması
 öğrencilere ve eğitim personeline uluslararası alanda akademik hareketlilik imkanı
tanınması
 uluslararası eğitim personelinin çekilmesi
Sayılan tüm bu avantajlar, Türkiye’deki üniversitelerin lisans programlarından ziyade, lisansüstü eğitime ve akademik kadroya hitap etmektedir. Bu avantajlar, her ne kadar 1863, 1956 hatta 1984 yılında bile geçerli olmuşsa da, çoğu alanda uygun yeterlilikte Türkçe ders kitabının mevcut olduğu ve lisans öğrencilerinin İngilizce okumak, yazmak ya da araştırma makalesi yayımlamak zorunda olmadığı 2015 yılında ikna ediciliğini yitirmiştir. İngilizce, bundan önce bilgiye açılan kapı olarak görülürken, modern Türkiye şartlarında zaman zaman bir engel olabilmektedir.”

British Council’ın “kâfir ağlar bizim ahvâl-i perişanımıza” dedirten diğer belli başlı tespitleri şunlardır. Türkiye’de üniversitelerin lisans programlarında iki tip İngilizce eğitim yapılmaktadır. Bunlardan ilki, bazı derslerin İngilizce diğerlerinin ise Türkçe verildiği (%30-%70) karma programlardır. British Council, bu programların öğrencilerin eğitimlerini olumsuz etkilediğini vurgulamakta ve kapatılmalarını önermektedir. Bütünüyle İngilizce eğitim yapan programlar için ise temelde şu üç şeyi söylemektedir:
a) Yukarıda rapordan yaptığımız alıntının da gösterdiği üzere Türkiye’de İngilizce lisans eğitimi yapmak bir ihtiyaç değildir. Türkiye bunu “tercih” etmektedir.
b) İngilizce eğitim yapılacaksa, ancak şu dört alandaki dil becerilerini içeren bir sınavdan başarıyla mezun olan öğrenciler programlara kabul edilmelidir: Okuma, yazma, dinleme ve konuşma. Türkiye’de İngilizce eğitim yapan üniversitelerin bir-ikisi hariç tamamı, hazırlık eğitiminin ardından yalnızca okuma becerisini ölçen kolay sınavlarla öğrenci kabul etmektedir. Bu durumda sınıflar, lisans eğitimi yapmak için gerekli dil bilgisine sahip olmayan öğrencilerle doldurulmaktadır. Bu uygulamanın temel sebebi, prestij ve kar elde etme hırsıdır. Bir üniversite eğitiminin asıl maksadı olan bilgi ve becerilerin aktarımı-öğretimi bakımından ise sonuçlar maalesef çok olumsuzdur.
c) Dil şartı karşılandıktan sonra İngilizce eğitim yapmak “tercih” edilirse, aynı üniversitede aynı programın Türkçesinin de bulunması ve öğrencilerin anlayamadıkları dersleri Türkçe programdan da izlemelerine imkan verilmesi tavsiye edilmektedir. Bu tavsiyesiyle, British Council, öğrenciler gerekli dil becerisine sahip olsalar bile, bilimi öğrenmenin en verimli yolunun ana dilimiz Türkçe olduğu gerçeğini kabul etmiş görünmektedir.

Özetle; Türkiye’de üniversitelerin İngilizce lisans programlarına eğitim-öğretimin bilimsel gereklilikleri bakımından ihtiyaç olmadığını, mevcut durumun öğrencilerin nitelikli mesleki bilgilerle donanmalarını engellediğini, dil bilgisi bakımından şartlar ideal hale gelse bile İngilizce eğitimin üniversite eğitimi için tek başına yeterli olmayacağı hususunu British Council gibi, İngilizcenin “tarafı” bir kuruluş bile onaylamaktadır.

İngilizce eğitimin diğer mahsurları arasında, Batı ve özellikle Amerikan kültürüne karşı uyandırdığı hayranlık yer almaktadır. İngilizce eğitimin prestijli görülmesi sebebiyle Türk milletinin en zeki çocukları bu kurumlara yönelmektedir. Yüksek puanlarla öğrenci alan, İngilizce eğitimin yapıldığı bazı üniversitelerde öğretim üyelerinin zihni yönelişleri ve genel kampüs atmosferi, çocuklarımızı ülkelerine ve değerlerine yabancılaştıran bir niteliğe sahiptir. Bu durum, PKK’nın Hendek eylemlerine verilen destek imzalarında da kendisini göstermiştir. Boğaziçi Üniversitesi, bu durumun hazin örnekleri arasındadır.

Son olarak; yarım-yamalak İngilizce ile öğrenci kabul eden programlardaki çocuklarımızın hayat boyu psikolojilerini etkileyen travmalar da hatırda tutulmalıdır. Öğrenciler, İngilizce’ye karşı hayatları boyunca tesirlerini hissedecekleri nitelikte bir şuur altı komplekse zorlanmaktadırlar.

II. İngilizce Lisans Eğitimi’nin Türkçe’nin Bilim Dili Olma Vasfına Olumsuz Tesiri

Türkiye’de fiilen işleyen sisteme göre; Türk milletinin en zeki çocukları İngilizce eğitim yapan prestijli üniversitelerde eğitim almaktadır. Bunun tabi sonucu olarak, mezuniyetlerinin ardından yurt içindeki ve yurt dışındaki İngilizce eğitim yapılan yüksek lisans ve doktora programlarına yönelmektedirler. Daha sonra akademik hayata intisap edenler de eserlerini, daha prestijli hale getirildiği ve Türkiye’deki mevcut akademik yükseltme sisteminin parametreleri açısından daha avantajlı olduğu için İngilizce yazmaktadırlar. Günümüzde, Türk üniversitelerinde hocalık yapıp Doçentlik dosyalarında tek sayfa Türkçe yayını olmayan akademisyenlere rastlamak mümkündür. Bir dili Bilim Dili yapan şey, âlimlerin o dilde eser vermeleridir. Ülkemizdeki yeni kuşak bilim adamları topluluğunun en nitelikli kısmı, her geçen gün Türkçe’den daha fazla uzaklaşmakta, Türkçe eser vermekten kaçınmaktadır. Ülkemizdeki fikri kısırlaşmanın yapısal sebepleri arasında bu husus da yer almaktadır.

Zira, sosyal bilimler başta olmak üzere, bilimin pek çok alanında üretimin en temel aracı dildir. Milli meselelerimize çözümler teklif edecek özgün düşünce üretimi, milli dilimiz Türkçe ile mümkündür. Kavramlar yabancı olduğunda, özgün üretim yapmak mümkün olmaktan çıkmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, İngilizce gibi sonradan öğrenilen dillerin zihinde yalnızca nesneleşmiş bir dünya kurduklarını, bilim insanının içine doğduğu kültürle arasına mesafe sokarak özgün üretimler yapmasını engellediğini göstermektedir. Örneğin; masa anlamındaki İngilizce “table” zihinde yalnızca bir eşyayı canlandırırken “sofra”, etrafındaki tüm kültür ve sıcaklıkla beraber milli bir hayat tarzını özetlemektedir. Bir Türk bilim adamı için özgün kavram üretimi, kendi dilinin imkanları içinde çok daha mümkündür. Türk dili de, Türk bilim adamlarının kavram üretme kudretine bağlı olarak Bilim Dili olma vasfını koruyacak yahut yitirecektir. Günümüzde hem sorunlarımıza çözümler teklif edecek özgün kavram üretimi azalmış, hem de yabancı dillerdeki önemli kavramların Türkçe’ye tercüme süreçleri ciddi anlamda sekteye uğramıştır. Mevcut eğilim devam ederse, maalesef bir kuşak içinde dünün mirasının tüketileceğini söylemek abartı olmayacaktır.

Sonuç Yerine: Çözüm için Teklifler

Türkiyemizin son dönemde içine girdiği, millî vurguların yoğunlaştığı atmosfer, İngilizce eğitimin tahribatının engellenmesi hususunda kararlar alınması için uygun bir zemin oluşturmaktadır. İlk etapta atılabilecek adımlar şunlardır:

1)Türkiye’deki tüm yüksek öğretim kurumlarının tüm lisans programlarında, istisnasız, Türkçe eğitime geçilmesi kararının alınması. Bu noktada istisna tanınmaması hususu önem arz etmektedir. Eğer, vakıf ya da devlet, bazı üniversitelerin İngilizce eğitime devamlarına izin verilirse, bu kurumlar büyük prestij kazanıp rağbet görecekleri için Türkçemizin istikbali adına girişilecek reform programı tam amacına ulaşamayacaktır. En nitelikli zekalarımız İngilizce eğitim yapan kurumlara akmaya devam edecek, az sayıdaki İngilizce eğitim yapan üniversite haksız şekilde rekabet üstünlüğüne kavuşacaktır. İngilizce lisans programları kapatıldığında ise bilhassa sosyal bilimlerde tam tersi bir durum gerçekleşecek, ayakları Türkiye’ye sağlam basan kurumsal ve akademik kültüre sahip üniversiteler rekabet avantajı kazanacaklardır. Üniversiteler, İngilizce’nin değil, bilimin hakemliğinde yarışmayı öğreneceklerdir.

Bu noktada gelebilecek muhtemel itirazlara karşı, eğitim reformu teklifi şu hususları da içermelidir. Üniversiteler, yabancı öğrenci seçmek ve uluslararası değişim programlarının imkanlarından yararlanabilmek için Yüksek Lisans ve Doktora seviyelerinde İngilizce programlar açabilmelidirler. AB ülkeleri dahil, gelişmiş dünyadaki uygulama bu yöndedir. Lisans düzeyinde bir alanla ilgili temel kavramlar ve bilgiler ana dilde verilmekte, en nitelikli Yüksek Lisans ve Doktora programları yine ana dilde açılmaktadır. Ancak, yabancı öğrenciler de düşünülerek İngilizce Yüksek Lisans ve Doktora programları da açılmaktadır.

Türkiye’de İngilizce eğitimle ilgili lisans programlarını kapsayan  reform gerçekleştiğinde, İngilizce Yüksek Lisans ve Doktora programlarına öğrenci kabülü, yukarıda bahsedilen dört beceriyi kapsayacak, İngilizce programı açan üniversite dışındaki bir kurum tarafından yapılacak nitelikli bir sınavda dünyada kabul gören düzeyde başarılı olma şartına bağlanmalıdır. Yurt dışından Erasmus vb öğrenci değişim programlarıyla gelen yabancı lisans öğrencileri de bu programlardan dersler alabilirler. Dünyada pek çok üniversite Yüksek Lisans programlarındaki bazı dersleri, lisans öğrencilerine de açmaktadır. Bu uygulamanın benimsenmesiyle, İngilizce programlarını devam ettirmek isteyen üniversitelerden gelecek yabancı öğrencileri mazeret gösteren itirazların da önüne geçilmiş olacaktır. Türkiye bursuyla ülkemizde eğitim gören yabancı öğrencilerin İngilizce programlara kaydolmaları zaten ülkemiz için bir kayıptır. Burslarımızın Türkçe’nin yaygınlaşması ve Türkçe öğretimi için tahsisi gerekmektedir.

Ayrıca, İngilizce hazırlık sınıfları kapatılmalı, bunun yerine dört yıla yayılacak şekilde “Mesleki Yabancı Dil” dersleri konulmalı, bu konuyla ilgili mevcut derslerin müfredatları güçlendirilmelidir. İngilizcenin yanı sıra diğer dillerin de öğretileceği yabancı dil derslerinin müfredatlar içindeki saatleri, hazırlık sınıflarının kapatılmasının boşaltacağı zaman kullanılarak arttırılabilir.

2)Son dönemdeki akademik yükseltme dosyalarında yaygın biçimde görülmeye başlanan bir husus, Türkçe’nin bilim dalı olma vasfının geleceğine dönük büyük tehlike açısından alarm verici mahiyettedir. Bazı Türk akademisyenlerin jürilere gönderilen dosyalarında Türkçe yazılmış hiçbir makale yer almamaktadır. Diğerlerinde de bu sayı her geçen yıl azalmaktadır. Bu eğilimin devamı, Türkçe’nin Bilim Dili olma vasfını ortadan kaldıracak sonuçlar doğuracaktır. Tersine çevrilmesi için ise devlet müdahalesine ihtiyaç vardır. Devletin vergi ödemelerini Türkçe kabul etmesi nasıl Türk Lirası’nı en olumsuz şartlarda bile “geçer akçe” halinde tutuyorsa, akademik istihdam alanının en büyük sahibi vasfıyla Türkçe bilim talep etmesi de Türkçe’nin geçerli Bilim Dili vasfı bakımından elzemdir.

Bu doğrultuda yapılabilecek pek çok şey vardır. Örneğin, her türden akademik yükseltme ve kadro tahsisinde istenen yayın puanlarının en az %50’sinin Türk dilinde yazılmış yayınlardan edinilmesi şart koşulabilir. Bu sayede tüm akademisyenler, bilimsel üretimlerini Türkçe’ye aktarmak zorunda kalacaklar ve zaman içinde birikerek genişleyecek Türkçe literatürle Türk dili, Bilim Dili olma vasfını çağlar ötesine taşıyabilecektir. Konu tartışılmaya başlandığında ortaya çıkacak yeni tekliflerle meselenin diğer öğrenim seviyelerindeki boyutlarıyla ilgili de adımlar atılması yerinde olacaktır.

Türkçe’nin bekâsı, Türk milletinin bekâsı demektir. Bu sebeple, Türkçe’nin eğitim ve Bilim Dili olarak korunması ve geliştirilmesini hedefleyen girişimler, Türk milletinin büyük çoğunluğunun da tasvibiyle karşılanacaktır. Zira, hegemonik nüfuz sistemlerinden kalıcı şekilde kurtulabilmek için zihinlerdeki zincirleri kırmak gerekmektedir. Bunların en kalın ve paslıları arasında da İngilizce eğitim yer almaktadır. Bu meselenin çözülmesinin sonuçları kuşaklar boyunca hissedilecek ve Türkçe’nin önünü açacak bu büyük hamlenin mimarları, şüphesiz tarihimizin altın sayfalarına da geçeceklerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder