Giriş
İngilizce eğitim yapılan programlar,
üniversitelerimiz başta olmak üzere her seviyedeki eğitim kurumlarımızda
muazzam bir hızla artmaktadır. Bu durum Türkçe’nin istikbalini tehlikeye
sokmakta, gençlerimizin nitelikli eğitim almalarını zorlaştırmaktadır. Genç
kuşakların, Yesevî’den Yunus’a İslam idrakimizi Türkçe ile yoğuranların kök
değerlerini terennüm ettikleri Türk kültürüne, Türk milletine ve Türk devletine
güçlü mensubiyet duygularıyla bağlanmalarını engelleyen sonuçlar doğurmaktadır.
Uzun yıllardır sürekli konuşulmasına rağmen gerekli tedbirler alınmadığı için
kangren haline gelen ve kanıksanan bu meseleyle ilgili acil ve akılcı
düzenlemelerin yapılması elzemdir. Türk demek, uzun tarihi maceramızın ve Müslümanlığımızın
hülasasına dair zihnî kodları bağrında taşıyan Türkçe demektir. Türkçe’nin
eğitimde ve bilimsel çalışmalarda gittikçe daha az kullanılması, zamanla
yalnızca gündelik iletişimde işlevsel bir dil statüsüne gerilemesini de
beraberinde getirecektir. Türkiye’de Amerikan misyonerlerinin projesi olarak
başlayan İngilizce eğitimin günümüzde kazandığı yaygınlık, bu tehlike eşiğinin
ufkumuzda belirdiğine işaret etmektedir.
Bu raporda; İngilizce eğitim
meselesi üniversiteler ve akademik hayata yansımaları bakımından ele alınacak,
anaokulundan liseye uzanan diğer eğitim kurumları konu edinilmeyecektir.
I. Üniversitelerde
İngilizce Eğitim Sorunu
İngilizce eğitimin
mahsurlarıyla ilgili tartışmalar gündeme
geldiğinde, kamuoyunun algılarını yönlendirmek isteyen bazı kesimler ısrarla
aynı çarpıtmayı yapmaktadırlar. İngilizce eğitim ile, yani tarih, sosyoloji,
işletme, ilahiyat vb alanlardaki eğitimin İngilizce yapılmasıyla, İngilizce’nin
öğretilmesini topluma aynı şeylermiş gibi gösterme gayretine girmektedirler.
Halbuki bu iki husus bir birinden çok farklıdır ve burada herhangi bir bilim
dalında, ticaret vb alanda uzmanlaşmaya çalışanların İngilizce yahut başka bir yabancı dili öğrenmelerine itiraz edilmemektedir.
Günümüzde, başta internet olmak üzere artan iletişim vasıtaları, yabancı
dillerin öğrenimini kolaylaştıran sayısız imkanlar sunmaktadır. Ancak,
üniversitelerde İngilizce eğitim yapılmasını, İngilizce öğretmenin bir yolu
olarak görmek, öğrencilerin aslında bilmedikleri bir dilde eğitime
başladıklarını kabul etmek, ders içeriklerinin değil, İngilizce’nin öğretilmesinin
önemli olduğunu savunmak anlamına gelmektedir. Bazı eski sömürge ülkeleri
dışında bu mantığın taraftar bulduğu ülke bulmak imkansızdır. Bu tutum,
üniversite öğrencilerinin mesleki alanlarıyla ilgili bilgi edinmelerini
zorlaştırmakta, yetersiz mesleki donanımla mezun olmalarına sebep olmakta,
İngilizcelerini de geliştirmemektedir.
Bu durum, YÖK tarafından
2015’te British Council’a hazırlatılan rapora da yansımıştır. British Council,
tüm dünyada İngilizce’nin yaygınlaştırılmasını hedefleyen, İngiliz Hükümeti’nin
desteklediği bir kurumdur. Buna rağmen raporda ortaya konulan, aşağıda
bazılarına değineceğimiz tespitler, Türkiye’de lisans programlarında İngilizce
eğitimden vazgeçilmesi ihtiyacını vurgulamaktadır. Rapora YÖK’ün sitesinden de
ulaşmak mümkündür:
http://www.yok.gov.tr/documents/10279/20071587/British_Council_Turkiye_Yuksekogretimde_İngilizce_Eğitimi_Raporu_Tum.pdf
Söz konusu raporda şu
ifadeler yer almaktadır:
“İngilizceyi eğitim dili
olarak benimsemenin akademik bakımdan çoğunlukla şu gibi avantajları olduğu
söylenir:
İngilizce akademik ders
kitapları ve araştırmalara tam erişim sağlanması
uluslararası araştırma
yayını ve dağıtımına imkan tanınması
öğrencilere ve eğitim
personeline uluslararası alanda akademik hareketlilik imkanı
tanınması
uluslararası eğitim
personelinin çekilmesi
Sayılan tüm bu
avantajlar, Türkiye’deki üniversitelerin lisans programlarından ziyade,
lisansüstü eğitime ve akademik kadroya hitap etmektedir. Bu avantajlar, her
ne kadar 1863, 1956 hatta 1984 yılında bile geçerli olmuşsa da, çoğu alanda
uygun yeterlilikte Türkçe ders kitabının mevcut olduğu ve lisans
öğrencilerinin İngilizce okumak, yazmak ya da araştırma makalesi yayımlamak
zorunda olmadığı 2015 yılında ikna ediciliğini yitirmiştir. İngilizce,
bundan önce bilgiye açılan kapı olarak görülürken, modern Türkiye
şartlarında zaman zaman bir engel olabilmektedir.”
British Council’ın “kâfir
ağlar bizim ahvâl-i perişanımıza” dedirten diğer belli başlı tespitleri şunlardır.
Türkiye’de üniversitelerin lisans programlarında iki tip İngilizce eğitim
yapılmaktadır. Bunlardan ilki, bazı derslerin İngilizce diğerlerinin ise Türkçe
verildiği (%30-%70) karma programlardır. British Council, bu programların
öğrencilerin eğitimlerini olumsuz etkilediğini vurgulamakta ve kapatılmalarını
önermektedir. Bütünüyle İngilizce eğitim yapan programlar için ise temelde şu
üç şeyi söylemektedir:
a) Yukarıda rapordan
yaptığımız alıntının da gösterdiği üzere Türkiye’de İngilizce lisans eğitimi
yapmak bir ihtiyaç değildir. Türkiye bunu “tercih” etmektedir.
b) İngilizce eğitim
yapılacaksa, ancak şu dört alandaki dil becerilerini içeren bir sınavdan
başarıyla mezun olan öğrenciler programlara kabul edilmelidir: Okuma, yazma,
dinleme ve konuşma. Türkiye’de İngilizce eğitim yapan üniversitelerin bir-ikisi
hariç tamamı, hazırlık eğitiminin ardından yalnızca okuma becerisini ölçen
kolay sınavlarla öğrenci kabul etmektedir. Bu durumda sınıflar, lisans eğitimi
yapmak için gerekli dil bilgisine sahip olmayan öğrencilerle doldurulmaktadır.
Bu uygulamanın temel sebebi, prestij ve kar elde etme hırsıdır. Bir üniversite
eğitiminin asıl maksadı olan bilgi ve becerilerin aktarımı-öğretimi bakımından
ise sonuçlar maalesef çok olumsuzdur.
c) Dil şartı karşılandıktan
sonra İngilizce eğitim yapmak “tercih” edilirse, aynı üniversitede aynı
programın Türkçesinin de bulunması ve öğrencilerin anlayamadıkları dersleri
Türkçe programdan da izlemelerine imkan verilmesi tavsiye edilmektedir. Bu
tavsiyesiyle, British Council, öğrenciler gerekli dil becerisine sahip olsalar
bile, bilimi öğrenmenin en verimli yolunun ana dilimiz Türkçe olduğu gerçeğini
kabul etmiş görünmektedir.
Özetle; Türkiye’de
üniversitelerin İngilizce lisans programlarına eğitim-öğretimin bilimsel gereklilikleri
bakımından ihtiyaç olmadığını, mevcut durumun öğrencilerin nitelikli mesleki
bilgilerle donanmalarını engellediğini, dil bilgisi bakımından şartlar ideal
hale gelse bile İngilizce eğitimin üniversite eğitimi için tek başına yeterli
olmayacağı hususunu British Council gibi, İngilizcenin “tarafı” bir kuruluş
bile onaylamaktadır.
İngilizce eğitimin diğer
mahsurları arasında, Batı ve özellikle Amerikan kültürüne karşı uyandırdığı
hayranlık yer almaktadır. İngilizce eğitimin prestijli görülmesi sebebiyle Türk
milletinin en zeki çocukları bu kurumlara yönelmektedir. Yüksek puanlarla
öğrenci alan, İngilizce eğitimin yapıldığı bazı üniversitelerde öğretim
üyelerinin zihni yönelişleri ve genel kampüs atmosferi, çocuklarımızı
ülkelerine ve değerlerine yabancılaştıran bir niteliğe sahiptir. Bu durum,
PKK’nın Hendek eylemlerine verilen destek imzalarında da kendisini
göstermiştir. Boğaziçi Üniversitesi, bu durumun hazin örnekleri arasındadır.
Son olarak; yarım-yamalak
İngilizce ile öğrenci kabul eden programlardaki çocuklarımızın hayat boyu
psikolojilerini etkileyen travmalar da hatırda tutulmalıdır. Öğrenciler,
İngilizce’ye karşı hayatları boyunca tesirlerini hissedecekleri nitelikte bir
şuur altı komplekse zorlanmaktadırlar.
II. İngilizce Lisans
Eğitimi’nin Türkçe’nin Bilim Dili Olma Vasfına Olumsuz Tesiri
Türkiye’de fiilen işleyen
sisteme göre; Türk milletinin en zeki çocukları İngilizce eğitim yapan
prestijli üniversitelerde eğitim almaktadır. Bunun tabi sonucu olarak,
mezuniyetlerinin ardından yurt içindeki ve yurt dışındaki İngilizce eğitim
yapılan yüksek lisans ve doktora programlarına yönelmektedirler. Daha sonra
akademik hayata intisap edenler de eserlerini, daha prestijli hale getirildiği
ve Türkiye’deki mevcut akademik yükseltme sisteminin parametreleri açısından
daha avantajlı olduğu için İngilizce yazmaktadırlar. Günümüzde, Türk
üniversitelerinde hocalık yapıp Doçentlik dosyalarında tek sayfa Türkçe yayını
olmayan akademisyenlere rastlamak mümkündür. Bir dili Bilim Dili yapan şey, âlimlerin o dilde eser vermeleridir.
Ülkemizdeki yeni kuşak bilim adamları topluluğunun en nitelikli kısmı, her
geçen gün Türkçe’den daha fazla uzaklaşmakta, Türkçe eser vermekten
kaçınmaktadır. Ülkemizdeki fikri kısırlaşmanın yapısal sebepleri arasında bu
husus da yer almaktadır.
Zira, sosyal bilimler başta
olmak üzere, bilimin pek çok alanında üretimin en temel aracı dildir. Milli
meselelerimize çözümler teklif edecek özgün düşünce üretimi, milli dilimiz
Türkçe ile mümkündür. Kavramlar yabancı olduğunda, özgün üretim yapmak mümkün
olmaktan çıkmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar, İngilizce gibi sonradan
öğrenilen dillerin zihinde yalnızca nesneleşmiş bir dünya kurduklarını, bilim
insanının içine doğduğu kültürle arasına mesafe sokarak özgün üretimler
yapmasını engellediğini göstermektedir. Örneğin; masa anlamındaki İngilizce
“table” zihinde yalnızca bir eşyayı canlandırırken “sofra”, etrafındaki tüm
kültür ve sıcaklıkla beraber milli bir hayat tarzını özetlemektedir. Bir Türk
bilim adamı için özgün kavram üretimi, kendi dilinin imkanları içinde çok daha
mümkündür. Türk dili de, Türk bilim adamlarının kavram üretme kudretine bağlı
olarak Bilim Dili olma vasfını
koruyacak yahut yitirecektir. Günümüzde hem sorunlarımıza çözümler teklif
edecek özgün kavram üretimi azalmış, hem de yabancı dillerdeki önemli
kavramların Türkçe’ye tercüme süreçleri ciddi anlamda sekteye uğramıştır.
Mevcut eğilim devam ederse, maalesef bir kuşak içinde dünün mirasının
tüketileceğini söylemek abartı olmayacaktır.
Sonuç Yerine: Çözüm için
Teklifler
Türkiyemizin son dönemde
içine girdiği, millî vurguların yoğunlaştığı atmosfer, İngilizce eğitimin
tahribatının engellenmesi hususunda kararlar alınması için uygun bir zemin
oluşturmaktadır. İlk etapta atılabilecek adımlar şunlardır:
1)Türkiye’deki tüm yüksek
öğretim kurumlarının tüm lisans programlarında, istisnasız, Türkçe eğitime
geçilmesi kararının alınması. Bu noktada istisna tanınmaması hususu önem arz
etmektedir. Eğer, vakıf ya da devlet, bazı üniversitelerin İngilizce eğitime
devamlarına izin verilirse, bu kurumlar büyük prestij kazanıp rağbet
görecekleri için Türkçemizin istikbali adına girişilecek reform programı tam
amacına ulaşamayacaktır. En nitelikli zekalarımız İngilizce eğitim yapan
kurumlara akmaya devam edecek, az sayıdaki İngilizce eğitim yapan üniversite haksız
şekilde rekabet üstünlüğüne kavuşacaktır. İngilizce lisans programları
kapatıldığında ise bilhassa sosyal bilimlerde tam tersi bir durum
gerçekleşecek, ayakları Türkiye’ye sağlam basan kurumsal ve akademik kültüre
sahip üniversiteler rekabet avantajı kazanacaklardır. Üniversiteler,
İngilizce’nin değil, bilimin hakemliğinde yarışmayı öğreneceklerdir.
Bu noktada gelebilecek
muhtemel itirazlara karşı, eğitim reformu teklifi şu hususları da içermelidir.
Üniversiteler, yabancı öğrenci seçmek ve uluslararası değişim programlarının
imkanlarından yararlanabilmek için Yüksek Lisans ve Doktora seviyelerinde
İngilizce programlar açabilmelidirler. AB ülkeleri dahil, gelişmiş dünyadaki
uygulama bu yöndedir. Lisans düzeyinde bir alanla ilgili temel kavramlar ve
bilgiler ana dilde verilmekte, en nitelikli Yüksek Lisans ve Doktora
programları yine ana dilde açılmaktadır. Ancak, yabancı öğrenciler de düşünülerek
İngilizce Yüksek Lisans ve Doktora programları da açılmaktadır.
Türkiye’de İngilizce eğitimle
ilgili lisans programlarını kapsayan reform gerçekleştiğinde, İngilizce Yüksek
Lisans ve Doktora programlarına öğrenci kabülü, yukarıda bahsedilen dört
beceriyi kapsayacak, İngilizce programı açan üniversite dışındaki bir kurum
tarafından yapılacak nitelikli bir sınavda dünyada kabul gören düzeyde başarılı
olma şartına bağlanmalıdır. Yurt dışından Erasmus vb öğrenci değişim
programlarıyla gelen yabancı lisans öğrencileri de bu programlardan dersler
alabilirler. Dünyada pek çok üniversite Yüksek Lisans programlarındaki bazı
dersleri, lisans öğrencilerine de açmaktadır. Bu uygulamanın benimsenmesiyle,
İngilizce programlarını devam ettirmek isteyen üniversitelerden gelecek yabancı
öğrencileri mazeret gösteren itirazların da önüne geçilmiş olacaktır. Türkiye
bursuyla ülkemizde eğitim gören yabancı öğrencilerin İngilizce programlara
kaydolmaları zaten ülkemiz için bir kayıptır. Burslarımızın Türkçe’nin yaygınlaşması
ve Türkçe öğretimi için tahsisi gerekmektedir.
Ayrıca, İngilizce hazırlık
sınıfları kapatılmalı, bunun yerine dört yıla yayılacak şekilde “Mesleki
Yabancı Dil” dersleri konulmalı, bu konuyla ilgili mevcut derslerin
müfredatları güçlendirilmelidir. İngilizcenin yanı sıra diğer dillerin de
öğretileceği yabancı dil derslerinin müfredatlar içindeki saatleri, hazırlık
sınıflarının kapatılmasının boşaltacağı zaman kullanılarak arttırılabilir.
2)Son dönemdeki akademik
yükseltme dosyalarında yaygın biçimde görülmeye başlanan bir husus, Türkçe’nin
bilim dalı olma vasfının geleceğine dönük büyük tehlike açısından alarm verici
mahiyettedir. Bazı Türk akademisyenlerin jürilere gönderilen dosyalarında
Türkçe yazılmış hiçbir makale yer almamaktadır. Diğerlerinde de bu sayı her
geçen yıl azalmaktadır. Bu eğilimin devamı, Türkçe’nin Bilim Dili olma vasfını ortadan kaldıracak sonuçlar doğuracaktır.
Tersine çevrilmesi için ise devlet müdahalesine ihtiyaç vardır. Devletin vergi
ödemelerini Türkçe kabul etmesi nasıl Türk Lirası’nı en olumsuz şartlarda bile
“geçer akçe” halinde tutuyorsa, akademik istihdam alanının en büyük sahibi
vasfıyla Türkçe bilim talep etmesi de Türkçe’nin geçerli Bilim Dili vasfı bakımından elzemdir.
Bu doğrultuda yapılabilecek
pek çok şey vardır. Örneğin, her türden akademik yükseltme ve kadro tahsisinde
istenen yayın puanlarının en az %50’sinin Türk dilinde yazılmış yayınlardan
edinilmesi şart koşulabilir. Bu sayede tüm akademisyenler, bilimsel
üretimlerini Türkçe’ye aktarmak zorunda kalacaklar ve zaman içinde birikerek
genişleyecek Türkçe literatürle Türk dili, Bilim
Dili olma vasfını çağlar ötesine taşıyabilecektir. Konu tartışılmaya
başlandığında ortaya çıkacak yeni tekliflerle meselenin diğer öğrenim
seviyelerindeki boyutlarıyla ilgili de adımlar atılması yerinde olacaktır.
Türkçe’nin bekâsı, Türk
milletinin bekâsı demektir. Bu sebeple, Türkçe’nin eğitim ve Bilim Dili olarak korunması ve
geliştirilmesini hedefleyen girişimler, Türk milletinin büyük çoğunluğunun da
tasvibiyle karşılanacaktır. Zira, hegemonik nüfuz sistemlerinden kalıcı şekilde
kurtulabilmek için zihinlerdeki zincirleri kırmak gerekmektedir. Bunların en
kalın ve paslıları arasında da İngilizce eğitim yer almaktadır. Bu meselenin
çözülmesinin sonuçları kuşaklar boyunca hissedilecek ve Türkçe’nin önünü açacak
bu büyük hamlenin mimarları, şüphesiz tarihimizin altın sayfalarına da
geçeceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder