Balkan Jeopolitiği (5)
Osmanlı, Balkanlar’ı kaybettikten
sonraki 10 yıl içinde, Anadolu hariç, tüm imparatorluğunu kaybetti. Peki
Osmanlı, Balkanları kaybedince neyi kaybetti ki her şeyini kaybetti?
Balkanlar,
Osmanlı’nın akıl merkeziydi. Osmanlı, “Balkan Aklı”yla büyüdü, Balkanlar’ı
kaybedince de küçüldü. Osmanlı’nın adaleti ve hoşgörüsü,
Balkanların, silah kullanılmasına gerek kalmadan fethini sağlamış, silah sadece
zorbalık edenlere karşı kullanılmıştı. Osmanlı,
aklını, silahsız elde ettiği Balkanlar’ı silahla elinde tutmaya kalkışınca
perişan etti. Aklını kaybeden Osmanlı, imparatorluğunu kaybetti.
“Balkan
Aklı”, İsa’dan Önce 9. Asır’a dayanır, Edirne bu
aklın merkezidir. Maykopça bilen Rusya, Edirne’nin öneminin anlaşılmaması
için Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmesine destek verdi. Osmanlı’nın
Edirne’yi
terk etmesi, Osmanlı’nın çökmesiyle sonuçlandı. Rusya, Maykopça
bilgisi sayesinde Edirne’nin önemine çok
önceden vakıf oldu. Edirne’den çıkan Kirilce
tabletler, Edirne’nin önemini daha da
artırdı. Bu arada Maykop, Adıge Cumhuriyeti’nin başkentidir. Adigeler,
Kafkaslar’da yaşarlar. Peki Kafkaslara nereden gittiler?
İstanbul, 1204 yılında, Vatikan’ın
önderliğinde ele geçirildi ve “Konstantinopolis Latin İmparatorluğu” kuruldu.
Şehir, Katolik Latin’lerce yağma edildi, burada Hıristiyanlığa ait ne varsa
hepsi Vatikan’a götürüldü ve halen buradalar. Tarihi yağmadan sonra Vatikan,
İstanbul’dan kendiliğinden çekildi ve hayat normale döndü. Bu hadiseden 249 yıl
sonra, Vatikan, Ortodoks İstanbul’a tekrar geldi, ama bu kez ordularıyla değil,
din adamlarıyla…
Kuşatma altındaki Bizans İmparatoru,
Türklere karşı Vatikan’dan yardım istemiş, Papalık da bazı şartlar karşılığında
bu talebe “olur” demiş, Vatikan’ın isteği üzerine Ortodoks Patrikliği resmen
kapatılmış, Ayasofya’da Paskalya Ayini’ni, Papa’nın gönderdiği bir Katolik
Kardinal icra etmişti. Bu durum, Ortodokslar arasında infiale sebep olmuştu.
Rusya, bu yapılanın dine karşı bir ihanet olduğuna inandı. Rus kilise
çevrelerinde hala hâkim olan ve “Bizans,
dine ihanet etmiştir” şeklinde ifade edilen kanaatin kökeni işte bu hadiselerdir.
Bu şartlar altında Rus
Aklı, İstanbul’un fethine, Bizans’a yardım göndermeyerek, destek verdi. Böylece
Rus Aklı, İstanbul’a, ahlâken çökmüş Vatikan yerine Türklerin yerleşmesini
tercih ederek, hem Ortodoksluğu, hem de Edirne’yi
kurtardı.
Osmanlı, Rusya’nın Edirne’ye verdiği önemin farkına varamadı. Edirne-Rumeli, Osmanlı’nın entelektüel insan
kaynağıydı. Rusya, Edirne’ye İngiltere’den daha
çok yatırım yaptı. İngiltere, Edirne’yi Osmanlı’dan daha
fazla önemsedi.
Fetihten sonra Osmanlı’nın başkentini Edirne’den taşıması, basit bir coğrafi hadise
değildir. Peki Osmanlı’yla beraber İstanbul’a gitmeyen, Edirne’de kalan nedir?
Edirne’nin toplumsal yapısı,
coğrafi konumu ve tarihsel geçmişi, burada farklı dinamiklerin gelişmesini
sağlamış ve sonuçta tarihin derinliklerinden süzülen özgün bir akıl
oluşmuştur. Edirne, İsa’dan Önce
Keltler’in vatanıydı. Keltler, Edirne’de en yüksek
medeniyeti inşa etmişlerdi. Edirne,
İngiliz aklının kaynaklarından biri, İngilizlerin amcalarının memleketi,
Keltler’in ilminin gömülü olduğu yerdir.
Daha önce bir yazımızda İngiliz
Hanedanı’nın akrabalarından çoğunun Türkiye’de olduğunu fakat bunları
İngiliz Kraliyet Ailesi’nin bile bilmediğini yazmıştık. İngiliz Kraliyet
Ailesi’nin Türkiye’deki akrabaları, ileride İngiltere’de tahta çıkabilir.
Keltler’in Türkiye’den gittiğine dair
araştırmalar geçmişte de gündeme getirilmişti. Yine Almanların da Hattuşaş’tan
yani Anadolu’dan gittiğine dair de ciddi bulgular olduğu iddia ediliyor. 1
ve 2. Dünya Savaşları’nda Almanlar’ın, Ege ve İç Anadolu’da kökenlerini
aradığını biliyoruz. Keltler’in ve Almanlar’ın, Anadolu toplulukları olma
olasılığı da bu bağlamda Batılılara göre oldukça yüksek. Türklerin Anadolu’ya
geliş tarihinin 1071 olmadığı, Anadolu’da 8 veya 10 bin yıldır yaşadığına dair
görüşler var.
İstanbul’u fetheden Edirne medeniyetidir, Osmanlı İstanbul’a
taşındı ama İstanbul, imparatorluğu taşıyamadı. İstanbul, parayla beraber
fitnenin de bol olduğu, idaresinde İngiltere aklının etkin olduğu bir yerdi.
İstanbul, Türklerin yükünü çektiği, emniyeti için canını verdiği ama
nimetlerini yabancıların yediği bir şehirdi. İstanbul, Edirne’ye nazaran daha kozmopolitti, bu durum,
imparatorluğun huzurunun bozucusu oldu. İstanbul, Edirne’ye göre entelektüel
derinlik bakımından zayıftı, İstanbul’da gösteriş ve güzellik vardı, Edirne’de ise derinlik! İstanbul’un, Edirne’ye gönderdiği alay, Güney Doğu’lu
seçilmiş gaddar karakterli insanlardan oluşuyordu, bölge halkına çok kaba
davranıldı, bu alay, Osmanlı’nın bölgedeki sonu oldu. (bitti)