Toplantı mı yapıyoruz? Toplanıyor muyuz?
·
"İdeal olan şey,
toplantılar olmadan yürüyebilen şirketlerdir."
·
"Toplantılar kötü organizasyonun bir belirtisidir. Toplantılar ne
kadar az olursa o kadar iyidir."
·
"Toplantılar tanımı gereği yetersiz bir organizasyona verilen bir
tavizdir. Kişi ya toplantıda olur ya da çalışır; iki işlevi aynı anda
karşılayamaz."
Peter
Drucker
Amerikalılar için her alanda birebir / yüz yüze etkileşimler çok önemlidir.
Karşılarındaki
kişinin zayıf noktalarını en iyi karşılıklı görüşmelerde yakaladıklarına
inanırlar. Ancak, yine yüz yüze görüşmelerde karşı tarafın:
1)
Samimiyeti,
2) Açık
sözlülüğü,
3)
Özgüveni,
4)
Kararlılığı
5) Şahsiyet
gücü,
6) Sözüne
sadakati,
7) Beyin
haritası (projeleri) Amerikalıları çok etkiler.
Bizler
tevazu sahibi insanları tercih ederken, Amerikalılar tevazudan uzak, kendine
güvenini açıkça ifade eden insanlara daha çok meftun olurlar.
Toplanalım mı? Çalışalım mı? (xx)
21. yüzyıl
yöneticileri ve çalışanlarının en büyük sorunu iş yaşam dengesini kurabilmek.
Belki de bugüne kadar olmadığımız kadar zaman fukarasıyız. Hemen herkesin ortak
derdi şu; "zaman hiçbir şeye yetmiyor."
Taşıdıkları
ağır sorumluluklara bakıldığında yöneticiler için durum biraz daha vahim. Hızla
değişen ve geleceğin sürprizlerle dolu dünyasında geleceği öngörmeleri ve kuruluşu bu öngörü doğrultusunda
yönlendirmeleri ve bunu çok hızlı bir biçimde yapmaları gerekiyor. Sınırlı
zamanda çok sayı ve çeşitlilikteki beklentileri karşılamak zorundalar.
Yetiştirilemeyen
işler, zamanında alınamayan kararlar, doğru belirlenemeyen öncelikler
kuruluşların geride kalmasına neden olabiliyor. Kuruluşun tüm kaynaklarının
olduğu gibi zamanın da doğru ve etken kullanımı şirket performansında kritik
rol oynuyor.
Belki de bu
yüzden etken ve verimli zaman yönetimi,
temel yönetim becerilerinden biri olarak kabul ediliyor. Ünlü yönetim
gurusu Drucker konunun önemini uzun yıllar önce çok güzel vurgulamış;
"Zaman doğru yönetilemiyorsa, hiçbir şey doğru yönetiliyor sayılmaz!"
Zamanı
etken kullanabilmek ciddi emek ve kararlılık gerektiriyor. Zaman yönetim
tekniklerini bilmekten daha önemli olan "zamanın değerinin farkında
olmak!" Yöneticilerin zamanlarını en çok harcadıkları aktivetelerden
biri de hiç kuşkusuz bitmek tükenmek bilmeyen toplantılar.
İletişim
teknolojilerindeki devrim niteliğindeki gelişmelere rağmen paylaşım ve iletişim
aracı olarak toplantıların iş yaşamımızdaki ağırlığı her geçen gün artıyor. Ajandalarımız
kontrolümüzden çıkmış durumda ve çoğunlukla toplantıların kontrolü
altında. Hiç hesapladınız mı, bir
yönetici olarak bir gününüzün, bir haftanızın ya da bir ay veya bir yılınızın
ne kadarı toplantılarda geçiyor...
Hesaplamak
zor diyorsanız durumun ciddiyetini görmek için farklı göstergeler de
kullanılabilir. Son bir hafta içinde kaç kişi ilk aradığında size ulaşmayı
başarabildi?
Ya da kaç
kişiye en geç iki gün sonrası için randevu verebildiniz?
Çalışanlarınızla
yapmayı planladığınız bölüm toplantısını ne kadar süredir erteliyor ve yapamıyorsunuz?
İş yeriniz bir
fabrika ise sahaya ya da atölyeye en son ne zaman inebilmiştiniz?
Çalışanlarınız
sizi göremiyor, geribildirim alamıyor olmaktan ne kadar şikayet ediyorlar?
En son ne
zaman çocuğunuzun oyun oynama enerjisi
tükenmeden evde olabilmiştiniz?
Belki de o toplantıdan
bu toplantıya o kadar çok koşturuyorsunuzdur ki bunları düşünmeye bile zaman
bulamıyorsunuzdur.
Sorunun
boyutlarını görmek açısından bazı araştırma sonuçlarına bir göz atmakta fayda
olabilir. 1997'de yapılmış bir araştırmaya (1) göre;
·
tepe yöneticiler
haftada 17 saatlerini,
·
üst düzey
yöneticiler 23,
·
orta düzey
yöneticiler ise haftada 11 saatlerini toplantılarda geçiriyor.
Yine aynı
araştırma sonuçlarına göre bu toplantıların;
·
%56'sı verimsiz,
·
%25'i
gereksiz,
·
%25'i ise konu dışı
konuşmalarla geçiyor.
1998’de
yapılan bir başka araştırmaya (2) göre yöneticiler zamanlarının %70'ini
toplantılarda geçiriyor.
Harward
Business School'un bir çalışması (3) ise toplantıların %90'ının çok az işe
yaradığını gösteriyor.
Genel bir
araştırma ise yöneticilerin zamanlarının verimsiz toplantılarda geçirdiğini
gösteriyor. Güney Kaliforniya Üniversitesinde yapılan bir araştırma ise bunun
nedenlerini çok güzel ortaya koyuyor.
Söz konusu
araştırmada;
·
toplantı
katılımcılarının%96'sının "toplantıda konuşulanların tümünü"
kaçırdığı ve
·
katılımcıların
%91'nin "toplantıda hayal kurduğu" bulgulanmış.
Sonuç
olarak toplantıların sadece %1'inde yaratıcı ve yeni çözümlere ulaşılıyor.
Ülkemiz
özelinde bu konuda yapılmış kapsamlı araştırmalara ulaşamadım. Ancak
yaşanılanlardan, paylaşılanlardan ve gözlemlerden yola çıkarsak bizde de
durumun üç aşağı beş yukarı benzer bir tablo oluşturduğu sonucuna
ulaşabiliriz...
Aslında bu
konularda yeterli araştırmaların yapılmamış olması bile toplum olarak zamanın
değerini bilme, başkalarının zamanlarına saygı gösterme gibi konularda hangi
noktada olduğumuza ilişkin önemli veriler sunabilecek bir gösterge olarak
değerlendirilebilir.
Verimli ve
etken toplantı yapabilmenin önkoşullarına bakıldığında bu konuda neden çok da
iç açıcı bir tablo içinde olmadığımız kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Bu
önkoşullardan en önemlileri;
·
toplantıların
hedefli ve gündemli olması,
·
katılımcıların
toplantı için toplantı süresi kadar ön
hazırlık yapmalarıdır.
Yapılan ya
da katılınan toplantı sayısının artmasına paralel olarak her toplantı için
hedef belirleme, gündem hazırlama ve hele de ön hazırlık yapma gibi yararlı alışkanlıklar varsa bile bunun
sürdürülmesi giderek güçleşmiş ve hatta tamamen ortadan kalkmış bulunuyor.
Durum böyle oluca da bol toplantı az
sonuç ile değerli zamanlar israf oluyor... Oysa "zaman" belki de her türlü kaynaktan çok daha verimli
kullanılması gereken, çok özel bir kaynak.
Bu konuda
kat edilmesi gereken çok yolumuz var. Zamanımızın çoğu toplantılarda hele de
verimsiz toplantılarda geçiyorsa çalışmaya ya da asıl yapmamız gerekenlere
zaman kalmıyor demektir.
Aynı
zamanda hem toplantı yapıp hem çalışamayacağımıza göre zamanımızın kontrolünü
ele almak gerekiyor.
Aslında keşke
Drucker'ın dediğini yapabilsek; "İdeal olan toplantılar olmadan
işleyebilen örgütlerdir!"
Toplanmayı bilmek gerek
Toplantının
tarihi ve konusu önceden bilinmeli ve katılılımcılara görüşlerini ve (varsa)
itirazlarını hazırlamak için zaman tanınmalı.
Örgütler de
insanlar gibidir: Konuşmasını öğrenen uzun ömürlü ve saygın olur.
Şirketlerimizin
çoğu kendi aralarında konuşmayı, yani toplantı sanatını icra etmeyi
öğrenemiyor. Okuyuculardan aldığım mektupların hatırı sayılır bir kısmı, etkili
toplantının nasıl yapılabileceğine dairdir. Benimse şahit olduğum en verimli
toplantılar, Sabri Ülker Bey'in başkanlığını yaptığı toplantılardı. O
toplantıların havasını yıllar önce yazdım; gözden kaçırmış olanlar için bir
daha tekrarlayayım. (x)
Her şeyden
evvel, toplantının tarihi bir ay öncesinden belli olurdu. Şirket müdürü, bir
hafta önce bütün katılımcılara toplantı gündemini ve gündemdeki konularla
ilgili diğer bilgileri gönderirdi. Herkes, toplantıda neyin tartışılacağını ve
muhtemelen ne gibi kararların alınabileceğini aşağı yukarı bilir ve (varsa)
itirazlarını hazırlardı. Toplantıların verimini arttıran diğer önemli hususlar
şunlardı:
1. Toplantı
mutlaka zamanında başlardı. Hemen hemen herkes on-onbeş dakika önceden gelmiş
olurdu. Yaklaşık 15 dakikalık "memleket meseleleri"nden sonra, sadede
gelinir ve gündemin birinci maddesine geçilirdi.
2. Gündeme
mutlaka sadık kalınırdı. Başka çok önemli bir mesele ortaya atılacak olursa,
üzerinde çalışılması ve gelecek toplantının gündemine alınması tavsiye
edilirdi.
3. Müzakere
sırasında konu dışına çıkılmaz ve asla ikili konuşulmazdı.
4. Kimse
birbirinin sözünü kesmezdi. Yaş veya makam bakımından daha aşağıda olanların
fikirleri sonuna kadar dinlenir, "ben bilirimciliğe" prim verilmezdi.
Herkesin, herşeyi daha iyi bilebileceği varsayılırdı. Kimsenin sözü ağzında
kalmazdı.
5. Başkan
dahil, hiçkimse gelişigüzel toplantıyı terkedip dışarı çıkmaz, içecek servisi
dışında kapı açılıp kapanmazdı. İstisnalar dışında, telefon konuşması için
toplantı terkedilmez; odanın içindense asla telefon görüşmesi yapılmazdı.
6. Şirket
performansı gözden geçirilirken yönetim tenkit edilir, fakat yapıcı olmaya
çalışılırdı. Ne meselelerin üstü örtülür, ne de pire için yorgan yakılırdı.
Yönetime verilen talimatlar kısa ve net olur, hiçbir belirsizliğe meydan
verilmezdi.
7. Başta
başkan olmak üzere, bütün katılımcılar muhataplarını dinlemesini bilirlerdi.
Hatta, çoğunlukla şirket yöneticilerini konuşturup, gerçek gidişatı anlamaya
çalışırlardı. İki toplantı arasında da, yönetimin verdiği bilgilerin tetkiki
için gerekiyorsa şirkette özel araştırma yaptırılırdı.
8. Şirket
politikaları ve atılacak adımlar üzerinde net anlaşma sağlanırdı. Ortaklardan
birinin kafasına yatmayan bir husus olduğu zaman, karar verilmiş gibi olsa bile
tekrar ele alınır ve mutlaka gönüllü bir konsensüse ulaşılırdı. Kararlarda
belirsiz bir noktanın kalmamasına azami gayret gösterilirdi.
9. Toplantı
üç saat içinde bitirilirdi. Şirket yöneticileriyle başbaşa konuşmak isteyenler,
toplantıdan sonra görüşürlerdi.
10. Bir
sonraki toplantının tarihi ve gündem maddelerinden bazıları tespit edilirdi.
Verimsiz toplantı nasıl yapılır?
Peki,
verimsiz bir toplantının nasıl yapılacağını da merak ediyor musunuz?
İşte size
David Sharman'ın analizi. Başarısız toplantıların başlıca sekiz sebebini sıralayan
tecrübeli işletme hocasına göre, birinci sebep, toplantının lüzumsuz olmasıdır!
1. Toplantı
gerekli değilse, kötü toplantı sanatına ilk başarılı adımı atmış sayılırsınız.
Toplantının gerçek maksadı, düzenleyen tarafından muhtemelen tam düşünülmemiş
veya kavranmamıştır. Sonuçta, katılımcılar vakit ve enerjileri israf oldu diye
bozulur ve sinirlenirler.
Çözüm:
Böyle bir toplantı yapmadan da gerekli enformasyonun ilgililere ulaştırılıp
tepkilerinin alınabileceği alternatif yolları araştırın (telefon, mektup veya
faks.. gibi).
2.
Toplantının gayesi açık olmayabilir. Düzenleyicinin kafasındaki amaç
katılımcılar tarafından paylaşılmamış veya yeterince anlaşılmamış olabilir.
Toplantının gayesine dair ortak bir görüş olmadan, başkanın toplantıya
katılanlara kılavuzluk etmesi güçleşir. Hakiki hedefleri kuşatan belirsizlik,
katılımcıları alakasız yerlere sürükler.
Çözüm:
Toplantıdan önce hedefleri belirleyin ve onları katılımcılarla mümkün olduğu
kadar sık ve süratli paylaşın.
3. Toplantı
kötü planlanmış ve berbat hazırlanmış olabilir. Toplantının yapısı eksikse,
yani gündem maddeleri toplantının başında veya, daha ideal olarak, toplantıdan
birkaç gün önce katılımcılara sunulmamışsa, o toplantıdan derde deva birşey
çıkmaz. Toplantının maksadına dair katılımcılara yeterli bilgi verilmemişse,
onlar da etkin biçimde hazırlanamazlar.
Çözüm:
Gündemi toplantıdan önce planlayıp katılımcılara dağıtın.
4. Toplantı
berbat bir ortamda yapılıyor olabilir. Bıktırıcı sıcak veya dondurucu soğuk,
katılımcıların katkısını sıfırlayabilir. Aynı şekilde, toplantıya katılanların
sayısının fazla olması iletişimin kalitesini azaltır ve insanlar toplantıyla
değil kendi işleriyle meşgul olmaya başlarlar.
Çözüm:
Önceden toplantı yerini muhakkak görün ve mevcut imkânları kontrol edin.
5. Toplantı
gelişigüzel kesintiye uğratılabilir. Sürekli kesintiler veya dışarıdan sesler
gelmesi tartışmanın akışını zedeler.
Çözüm:
Toplantıdan önce muhtemel müdahale kaynaklarını gözden geçirin. Katılımcıların
rahatsız olmayacakları bir ortam hazırlayın.
6.
Toplantıda yanlış insanlar olabilir. Ve doğru insanlardan bazıları
bulunmayabilir. Çok sayıda katılımcının olması samimi ve serbest tartışmayı
engeller. Sayının az olması ise tartışılan problem veya konu hakkında temsil
gücü yeterli olmayan bir görüş elde edilmesine yol açar.
Çözüm:
Gerekli kararları verebilme ve uygulayabilme yetkisine sahip anahtar fertler
tesbit edilmeli ve toplantıya çağrılmalıdır. Uygulama yetki ve imkânı olmayan
kişilerle etkili kararlar alınamaz.
7. Başkan
yetersiz olabilir. Toplantı başkanı son derece dirayetli olmalı, katılımcılarda
saygı uyandırmalıdır. Şayet ileri ölçüde dogmatik veya zayıf karakterli olursa,
katılımcılar ya gücenir veya müstehzi olurlar; sonuçta elbirliği ile iyi
kararlar almak güçleşir.
Çözüm:
Başkan toplantıyı sürdürebilme yeteneğine sahip olmalı, katılımcıların
duygularına karşı hassasiyet göstermeli, çekingenleri teşvik edip, ileri
gidenleri nezaketle uyarabilmelidir.
8. Toplantı
sonunda hiçbir karar alınmamış olabilir. Katılımcılara karşı aşırı rahat
davranmak hiçbir karar alınmamasıyla sonuçlanır. Herkes gündeme yeni maddeler
sokmak ister, diğerleri karşı çıkar, ortalık curcuma yerine döner.
Çözüm:
Başkan gündeme sadık kalınmasını temin etmeli, tartışılması önceden kararlaştırılmış
olan maddelerden büyük sapma olmamasına özen göstermelidir.
Haydi
hayırlı toplantılar.
(x) Mustafa
Özel http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2003/AGUSTOS/10/mozel.html
(xx) Dr. Sema
ÖZÇER http://www.maydanis.com.tr/may.php?syf=34&haber_id=50
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder