11 Kasım 2018 Pazar

TÜRK DİL BİRLİĞİ


     TÜRKİSTAN BÜLTENİ






TÜRK DİL BİRLİĞİ








                                           
2001




Turkistan Newsletter Thu, 1 Mar 2001 18:03:38
Turkistan Bulteni ISSN:1386-6265
Uze Tengri basmasar asra yer telinmeser, Turk bodun ilining torugin
kem artati, udaci erti. [Bilge Kagan in Orkhon inscriptions]
<<>><<>><>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<><<
Date: Thu, 1 Mar 2001 04:23:56 -0800 (PST)
From: Levent Tunadan <ltunadan@yahoo.com>
Subject: Turkistan ve Dil Birligi
To: sota@wanadoo.nl

Sayin Mehmet Tutuncu,
Sayin Ergun Cagatay’in yazisiyla baslatilan Turk Dil Birligi ile ilgili
tartisma olumlu bir bicimde, zengin katkilarla devam etmektedir. Bu cok
sevindirici bir gelisme. Cunku Turkistan Bulteni’nin esasen bu konulara
oncelik taniyarak Turkiye’nin gundeminDe Turkistan kavraminin devamli
yeralmasini saglayarak Turkistan konusunun surekli irdelenmesi gerekmektedir.

Turkistan Bulteninde (16 Temmuz 2000) Prof. Timur Kocaoglu konuyu
derinlemesine incelemis idi. Bunu ekte bulacaksiniz.

Konuyu Milliyet gazatesinde Sayin Yagmur Atsiz gundeme getirmis ve konunun
takipcisi olacagini belirtmisti. Kendisi bu konudaki katkilarini Bulten’e
gonderebilir mi?

Bugun bilhassa Clinton yonetimi tarafindan Greater China kavrami
islenmistir. Cinliler de 20 yildan uzun suredir devamli %7-8 buyuyen
ekonomileri ile bunun semeresini toplamaktadirlar. Clinton yonetimi Cin’i
(daha dogrusu Greater China= Cin+Hong Kong+Tayvan) dunyanin 10 gelisen
ekonomisi arasinda baskoseye oturtmustur.

Turkiye’de olanlar ise malum..Surekli Kriz..Suni Gundemler..Bizans
Entrikalari..Yolsuzluk..Uyusturucu Trafiginde Kopru Vazifesi…

Neden Turkiye’nin de bir Greater Turkey(Turkistan) poltikasi yoktur.. Boyle
bir kamuoyu olusturulmamaktadir…Neo-Osmanli denmektedir de Greater Turkey,
Turkestan denmemektedir… Turki denmektedir..Bu konuda Mark Hubey’in anlamli
analizini ekte bulacaksiniz.

Turkiye’nin de bir Turkistan politikasi olsa bunun semerelerini tabii ki
Cin gibi toplayacaktir. Fakat bilhassa Turgut Ozal’in vefatindan sonra
Turkistan’da ekonomik bir birlik, birliktelik yaratarak kuvvetlenme
politikasi terkedilmistir…Turkistan, Turkiye’nin gundeminde sadece bir ic
politika malzemesi olarak yeralmaktadir.

Simdi Ismail Gaspirali, Yusuf Akcura ve Ziya Gokalp gibi Turkistan
aydinlari tarafindan yirminci yuzyil baslarinda temelleri atilan Turkistan
politikasi bugun hakikatte yoktur. Fikri temelleri cok saglam atilan ve
Ismail Gaspirali tarafindan Dilde, Fikirde, Iste Birlik seklinde
ilkelestirilen Turkistan Birligi gerceklestirilememistir. Cunku fikirde ve
iste birlik yoktur ve boylece dilde aslinda varolan birlik te elden
gitmektedir.

Dilde, Fikirde, Iste Birlik denmistir. Fakat ne yazik ki Turk aydinlari
Turkistan kavramini agizlarina almazlar. Irkcilik derler. Turki derler..
Ama gelin gorun ki 4500 dilde 1den 10a sayilarin listelendigi internet
sitesindeki Turk dillerini tek tek inceleyin tum Turk boylarinin soyleyis
sekilleri hemen hemen ayni degil midir.?

Ayni dili konusan Tayvanli, Hong Kong’lu, Cin Halk Cumhuriyetindeki
Cinliler ve Diaspora’daki (ABD, Ingiltere, Kanada, Tayland, Endonezya,
Malezya, Filipinler, Avustralya, Yeni Zelanda) Cinliler inanilmaz bir
ekonomik dinamizm yaratiyorlar. Bunu altinda yatan ise ayni dili konusuyor
olmalari, kulturlerinin ayni olmasi..

Peki ayni dili konusan Turkiyeli, Kibrisli, Balkanli, Kafkasyali, Iranli,
Irakli, Kirimli, Rusyali, Orta Asyali Turkler ve Diaspora Turkleri
(Avrupadaki 3 milyon Turk vatandasi, ABD, Ingiltere) neden boyle bir
ekonomik dinamizm yaratmamaktadirlar da muthis bir yolsuzluk/uyusturucu
trafigi dinamizmi yaratilmaktadir?

Ispanya’nin son yillarda hizli kalkinmasinin arkasinda Ispanyol Dil Birligi
de yatmaktadir.. Guney Amerika ve Kuzey Amerikada yogun olarak Ispanyolca
konusulmaktadir. Dunyada 350 milyon kisi Ispanyolca konusmaktadir.

Ekte ayrica iki Ingilizce makale yeralmaktadir. Benzer bir konu olmasi
yonunden Cincedeki dil birligi/ayriligina iliskin bir makaleyi ve Wall
Street Journal’da yayimlanan Turk diline/alfabesine ilskin makaleleri de
ektedir.

Dilde birlik goruslerini takiben fikirde ve iste nasil birlik saglanacagi
konusunda da uye katkilarinin saglanmasi Turkistan fikriyati konusunda
kamuoyu yaratilmasina destek olacaktir.

Saygilarimla,
Levent Tunadan

*********
EKLER;
#1. Türk dili, kollari, agiz, millet ve devlet kavramlari üzerine
Timur Kocaoglu

#2. Turk lehce ve agizlarinda ilk on sayi
http://www.zompist.com/asia.htm#altaic
#3. Turk lehce ve agizlarinda Yeni Yil Kutlamasi
http://turkoloji.cu.edu.tr/yeniyil/yeniyil.htm
#4. Kürtçe ve Kürdî - H. M. Hubey
#5. Chinese whispers-The Economist
#6. Turkic Nations Find They Miss the Alphabet-The Wall Street Journal

================================================
#1. Türk dili, kollari, agiz, millet ve devlet kavramlari üzerine
Timur Kocaoglu

(Daha once Turkolji listesinde yayinlanmistir)
Dil, agiz, millet ve devlet kavramlari:
Bugün dilbilimde "dil" ve "agiz" konusu, ya'ni "dil ile agiz arasinda belli
bir
sınır" meselesi tartişmalidir. Bu meseleye ancak toplumdilbilim
(sociolinguistics) açisindan yanit verilebilir. Max Weinreich adli
dilbilimci bu
sınırı sosyo-politik olarak şöyle tanimlamiştir. Amerikali dilbilimci Noam
Chomsky de Weinreich'e gönderme yaparak şöyle yazar:

"A standark remark in introductory linguistics courses is that a language is
a dialect with an army and a navy (attributed to Max Weinreich)"
Noam Chomsky, Knowledge of Language: Its Nature, Origin, and Use.
Westport: Praeger Publications, 1986, sayfa 15.

Ya'ni "Bir dil ordu ve deniz kuvvetlerine sahip bir agizdir". Bu sözü ben
azicik degişik bir ifadeyle şöyle çeviriyorum: "Bir agiz orduya sahip oldugu
zaman dil olur!" Eger dünyadaki bütün yazili dillerin oluşumuna baktigimiz
zaman bu "dil" ile "ordu" ilişkisini daha açik olarak görürüz. Tabii
buradaki
ordu sözcüğü daha geniş bir kavrami, "devlet"i karşiliyor. Buna en güzel
örnek de bizim bugünkü Türkçemiz (Türkiye Türkçesidir). Anadoluda bir
birinden çok farkli Türkçe agizlar konuşulur. Istanbul uzun yillar Osmanli
devletinin başkenti oldugu için, standart Türkçe yazi ve konuşma dili daha
çok Istanbul agzi üzerinde temellenmiştir. Eger, Osmanli devleti için
Istanbul degil de, Konya veya Sivas başkent olarak alinsaydi, bizim
bugünkü Türkçemiz de Istanbul agzinin degil, Konya veya Sivas agzinin dil
özelliklerine sahip başka türlü bir Türkçe! olacakti. Anadoluda bugün de
yüzlerce farkli agiz yaşiyor ama tarihsel süreçte onlardan yalniz bir tanesi
olan Istanbul agzi bizim yazi ve konuşma dilimiz olan standart Türkçeyi
oluşturmuştur.

Yine benim "Türk Dili" dergisinde basilan 1997'deki yazimda da yazdigim
gibi, biz bugün Erzurum ve Kars agizlarini Anadolu Türkçesinin agizlari
olarak kabul ediyor ve siniflandiriyoruz. Eger Erzurum ve Kars agizlari
Türkiye Cumhuriyeti içinde degil de, Azerbaycan Cumhuriyeti içerisinde
olsaydi, Erzurum ve Kars agizlari Türkiye Türkçesinin degil, Azerbaycan
Türkçesinin agizlari sayilacakti. Ayni şekilde, eger 1919'da Bakü'ye giren
Türk ordusu sonra oradan çekilmeseydi ve Azerbaycan cografyasi Türkiye
Cumhuriyeti sinirlari içinde kalsaydi, o zaman da Azerbaycanca diye bir
ayri Türk yazi ve konuşma dili olmayacak, tek bir Türkçe yazi dili olup,
onun Bakü agzi bir agiz niteliginde olacakti. Ancak, önce 1918'de kurulan
Azerbaycan cumhuriyeti, daha sonra Sovyetler Birligi sirasindaki
Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti ve bugünkü bagimsiz Azerbaycan
C! umhuriyeti "Azerbaycanca"yi bagimsiz bir Türk dili haline getirmiş ve
devam ettirmektedir.

Noam Chomsky de yukarida sözü edilen eserinde, şöyle der: "Biz Alman
ve Hollanda dillerinden iki ayri dil diye sözederiz. Halbuki, Almanya'daki
bazi Alman agizlari Hollandacaya daha yakindir ve Almanca'dan ise
anlaşilmayacak kadar çok farklidir." ya'ni o farkli Almanca agizlari
konusanlarin bulundugu yer bugün Almanya devleti içinde degil de,
Hollanda sınırlari içinde olsaydi, o Alman agizlari Hollanda agizlari olarak
sayilacakti. Chomski, Çince konusunda da bize şu bilgiyi aktarir: "Biz
Çince'den sanki tek bir dil olarak sözederiz. Halbuki, bugünkü Çin'de
bulunan farkli Çin agizlari birbirilerinden Romen dilleri (Italyanca,
Ispanyolca, Fransizca, Romence) gibi çok farkli ve ayri ayri dil
özelliklerine
sahiptir." Çünkü, bugünkü Çin'de birbirinden farkli Çin dilleri konuşuldugu
halde, Çinliler Çin yazisi araciligiyle sanki tek bir yazi dili! ne sahipler.
Ya'ni
bugün Kantonca veya Şanghayca konuşan bir Çinli Peking (Mandarin) veya
Kansu bölgesi Çincesini anlamazsa da, resime dayali Çin yazisiyla anlaşir
ve Peking bölgesi dili olan Mandarince bütün Çin'de geçerli tek resmi Çin
dili olarak kabul edilmiştir. Ama, eger bugünkü Çin Cumhuriyeti yerine
Çin'de iki veya üç ayri Çin devleti kurulmuş olsaydi, Kuzeyde Pekingdeki
Mandarince ve güneyde de Kantonca ayri "yazi dilleri" olabilecekti.

Gelelim bizim Türk diline: 14. yüzyila kadar çok sayida Türk devleti
kuruldugu halde, o devletlerde ayri ayri yerel Türk agizlari "yazi dili"
haline
getirilmemiş, 8. yüzyildan beri devam eden Türk yazi dili sürdürüldügü için,
14. yüzyila kadar dünyada tek bir Türk dili vardi. Kaşgarli Mahmud da 11.
yüzyilda (1072-1076) yazdigi Divanü-Lügati't-Türk dali eserinde, "Türkler
aslinda 20 boydur ve her boyun da sayisini ancak Allah'in bildigi kadar
kollari vardir" dedikten sonra, 11. yüzyilda Türk dilinin birbirinden çok
farkli
kollarinin (Karlukça, Oguzca, Kipçakça, Çigilce, Bulgarca ve başkalar)
konuşulmakta oldugunu bildirerek, onlarin arasindaki farkli dil özelliklerini
sistematik olarak açiklamiştir. Demek, 11. yüzyilda da Türkler
birbirilerinden çok farkli agizlar konuşuyorlardi, ama bütün Türklerin tek
bir
yazi dili vardi!

Ancak 11. yüzyildan ve özellikle 14. yüzyildan sonra durum degişti, farkli
cografyadaki Türk devletlerinde geleneksel Türk yazi dili kenara itilerek
yerel boylarin agizlari birer birer "yazi dili" haline getirildi, tabii ilk
olarak bu
Anadolu'da oldu ve daha sonra 17, 18, ve 19 yüzyillarda başka yörelerde de
böyle farkli Türk yazi dilleri gelişmeye başladi. Belki diyebiliriz ki,
"Keşki
Türkler böyle farkli ve ayri yazi dilleri geliştireceklerine tek bir
geleneksel
Türk yazi dili devam ettirseler, daha iyi oludu!". Evet bu bir istektir, ama
tarihte bu böyle olmadi.

Bu işi Araplar yapabildi. Bugün dünyada birbirinden çok farkli Arapçalar,
ama Suriye'den, Morokka'ya, Libya'dan Irak'a, Saudi Arabistan'dan Misr'a,
ve Cezayir'den Yemen'e kadar farkli Arab agizlari konuşan Araplar tek bir
yazi dilini 7.nci yüzyildan buyana sürdüyorlar, bu da Kuran-i Kerim'in
yazildigi Kureyş kabilesinin Arapçasidir. Islam ve Kur'an-i Kerim Araplarin
tarih boyunca tek bir yazi dilini devam ettirmelerini saglamistir, yoksa
bugün Suriye Arapça konuşma diliyle Yemen veya bir Fas, Cezayir
Arapçalari birbirinden farkli olsa da, o Arapçalar "yazi dili"ne dönüşmeden
yalnizca "agiz" olarak kaldigindan, bugün dünyada tek bir Arap dili var
diyoruz. Yok, eger Suriyeliler ayri bir Arap yazi dili, Yemenliler ayri bir
Arap
yazi dili, Fas ve Cezayirlilar ayri bir Arap yazi dili geliştirseydi, bugün
dünyada tek bir Arap dili degil, çok say! ida ayri Arap dili var olacakti.

Bugün dünyada 21 ayri Türk yazi dilinin var oluşunun bütün faturasini da
Ruslara yüklemek yanliştir. Çünkü, eğer İdil-Ural'da güçlü bir Altinorda'nin
devami olan Türk devleti ve Türkistan'da da güçlü bir Türk devleti olsaydi,
Ruslar zaten buralari almaz ve Türkler arasindaki agiz farkliliklarindan
yararlanarak ayri ayri Türk yazi dilleri icat edemezlerdi. Çünkü Ruslar
Türkistan'i 2 yüzyil gibi uzun bir dönemde parça parça yutarken, biz
Türkistan Türkleri zaten kendi içimizde parçalanmiş olarak bulunuyorduk:
Kazaklar tülü cüzler ve hanliklar, Türkmenler ayri Türkmen hanliklari olarak,
Özbekler de Buhara, Hive, ve Kokand hanliklari olarak ayri devletler
halindeydiler ve durmadan birbirileriyle boguşuyorlardi. Kazaklar yazili
edebiyati olmasa da, kendi aralarinda Kazakça dil özelliklerine dayali
zengin bir Kazak halk edebiyatina sahiptiler ve bu ! edeiyatla Özbekler,
Kirgizlar ve Türkmenler o kadar ilgilenmiyordu. Türkmenler de kendi
içlerinde zengin bir Türkmen sözlü halk edebiyatini, Kirgizlar kendi
içlerinde
zengin bir Kirgiz sözlü edebiyatini sürdürüyorlardi. Eger Kazaklar,
Kirgizlar, Türkmenler ve Özbekler, karakalpaklar ve Uygurlar Türkistan'da
kendi aralarindaki sosyal, kültürel ve politik farkliliklari aza indererek,
güçlü
bir tek devlet yaratabilmiş veya ayri ayri devletler olsalar da aralarinda
Ruslara karşi bir siyasi birlik olişturabilmiş olsalar ve tek bir Türk "yazi
dili"ni devam ettiriyor olsalardi, Ruslar ne Türkistan'i silah zoruyla
alabilir,
ne de Kazaklarin ayri bir Türk yazi dili, Kirgizlarin ayri bir Türk yazi
dili ve
Özbeklerin ayri bir Türk yazi geliştirmelerini körükleyebilirdi.

Demek, bunun asil suçunu hemen kolaylikla Ruslara degil, kendi
atalarimiza yüklememiz lazim! Ruslar 18. yüzyil ortalarindan itibaren Kazak
bozkirlarinda adim adim ilerlerken, Buhara emirleri, "Aman adam sen de,
Ruslar bizim vahşi ve ilkel Kazak kardeşlerimizi alsa ne çikar, Ruslar bize
kadar gelemez, bari bu ara Kazaklar biraz medenileşir!" gibi şuursuzlukla
kendi zevk ve sefahat alemine devam ediyorlardi. Ama Ruslar çok
geçmeden 1870'lerde Buhara kapilarina da dayaniverdiler! O zaman iş işden
geçmişti. Türkistan'daki Türkler, Ruslar Kazak bozkirlarina saldirdigi
zaman kendi aralarinda milli bir birlik kuramadilar, eger kursalardi, Ruslari
çok rahatlikla püskürtürlerdi. Bugün "acaba Türkler neden milli birlik
kuramadilar?" diye kendimize soralim.

Çünkü o zamanlar 16-19 yüzyillar arasinda Türkistan'da milli birlik yoktu.
Türkistan'da Türkler bir millet "halk" olarak tek bir devlet içinde degil,
sürekli
olarak birbiriyle dövüşen Türk devletleri (daha dogrusu "devletçikleri")
halinde, bazilari (özellikle Türkmenler, Kazaklar ve Kirgizlar) kendi
içlerinde
ayri uyruklar "kabileler") halinde bölünmüşlerdi ve tabii ki o siralarda
henüz
bir millet bilinci de gelişmiş degildi. Tabii ki, Ruslar karşilarinda
kendileri
gibi bir "milli bütünlüge sahip" bir Türk topluluğu ile karşilaşsaydi, onlari
kolaylikla bölemezdi. Ama, Ruslar karşilarinda Kazaklar, Türkmenler,
Kirgizlar ve Buhara, Hive ve Kokand'daki çeşitli ayri devletlerde yaşayan
yerleşik Türkler (Özbekleri) buldular ve onlarin birbirilerinden ayri dil ve
kimliklerinin daha da ayrilmasina çaliştilar.

Bu iş için de Kazaklar ve Türkmenler arasindan gönüllü ünlü aydinlar ve
yazarlar bulmakta gecikmediler. Kazaklar arasindan Ibray Altinsarin,
Kunanbay Abay gibi ünlü yazar ve şairler ayri bir Kazak yazi dili yaratilmasi
alaninda canla başla çaliştilar ve hem onlarin hem de başka çok sayida
Kazak yazar ve şairinin büyük katkilariyla 19. yüzyilin ikinci yarisindan
başlayarak Kazakça ayri bir Türk yazi dili olarak serpilmeye, ya'ni
geleneksel Türkistan Türk yazi dilinden (Cagataycadan) ayri gramer
özelliklere sahip bir yeni Türk yazi dili olarak helişmeye başladi, Kazakça
Abay'dan sonra, 1910'larda Magcan Cumabayoglu ve Mir Caqib Duwlat-uli
gibi şair ve yazarlar döneminde Kazakça ayri agiz özellikleri yazida fazla
belirtilmeden yazilan bir Kazakça iken, 1925 ile 1991 yillari arasindaki
Sovyet döneminde ise, Kazakça agiz özelliklerinin çok abartiri! larak yaziya
geçirildigi ve Türkistan'daki Türkmence, Özbekçe, ve Kirgizca'dan çok farkli
bir "yazi dili" olarak bugünkü haline geldi. Bu işi de Kazak yazarlari ve
şairleri kendi anadillerini geliştirmek amaciyla gönüllü olarak yaptilar.
Artik
bugün Kazakça Türk dilinin bir koludur, ama ayri bir Türk "yazi dili"dir.

Ben Istanbul'da dogmuş olsam da, Özbekçeyi ilk önce anam babamdan
evde ögrendim (çok az olarak), sonra kendim kendimi Özbekçe kitaplar
okuyarak Özbekçemi ilerlettim, daha sonra 17 yil bir radyo istasyonunda
Özbekçe spikerlik ve metin yazarligi yaparak Özbekçemi
mükemmelleştirdim. Ama benim Özbekçem yine de Özbekistan'da
ögrenim görmüş bir Özbek kadar degildir, muhacirlikteki birinin
yapabilecegi kadar Özbekçedir. Benim Özbekçe yazdigim yazilarim ve
şiirlerim Özbekistan'daki dergi ve gazetelerde yayinlandi, yani ben
mükemmel olmasa da Özbekçe yazabiliyorum.

Sonra Master ve doktora yaparken Kazakça üzerinde çalistim, master
tezimde New York'taki Columbia Üniversitesi'nde "1960.nci yillardaki Kazak
şiirinde Milli Kimlik Meselesi" konusu, doktora tezimde de "Stalin'in
ölümünden sonraki Kazak ve Özbej romanlarinda milli kimlik meselesi:
1953-1982) konusunu işledim. Bugüne kadar yüzlerce Kazakça şiir ve
roman okudum, yüzlerce Kazakça edebi makaleyi inceledim. Ama ben
Kazakçayi tam konuşamiyorum. Ben daha çok bazi Kazakça dil
özelliklerini vurgulayarak yari Özbekçe- yari Kazakça, ya'ni ortaq Türkistan
Türkçesi gibi bir dille konuşuyorum Kazaklar ile anlaşmak için. Benim
Kazakça'yi biraz olsun rahatça konuşabilmem için muhakkak Kazakça dil
kurslari almam, Kazakistan'da biraz olsun yaşamam lazim. Ben simdi
kalkip "Kazakça da dil mi ya'ni, o sadece basit bir şive, Türk dilinin bir
lehçesidir, zaten Tü! rkçe ve Özbekçe biliyorum, öyleyse Kazakçayi iki ay
içinde ögrenirim!" diye hafife alamam. Bugün önüme Kazakça bir gazete
yazisi koyarsaniz, onu Kazakça-Türkçe, Kazakça-Rusça, veya Kazakça-
Ingilizce sözlük olmadan o metni rahatlikla anlayamam, bilmedigim
yüzlerce kelime çikar. Çünkü son 70 yil içinde Kazakça ayri bir yazi dili
olarak çok gelişti ve Kazaklar o kadar çok terim uydurdular ki, onlari
anlamak için o terimleri tek tek ögrenmek ve ezberlemek lazim.

Bizim Türkçe dedigimiz Türkiye Türkçesi de son 70 yil içinde öyle degişti
ki, artik bu dil Ömer Seyfettin ve Yahya Kemal dönemlerindeki Türkçe
degil, oldukça farkli bir Türkçe. Bir Özbek, Kazak ve Türkmen'in bu yeni
Türkçeyi anlamasi için en az bir yil Türkçe ögrenim görmesi lazim, ama bu
Türkçeyi tam Istanbul agziyla konuşmasi içinse 2-3 ve hatta 4 yil lazim.
Elbette, bir Özbek ve Kazak ögrenci Türkçeyi bir Ingiliz ve Rus'a nazaran
daha çabuk ve kisa zamanda ögrenir, ama "ögrenmesi" için belli bir "çaba"
göstermesi de lazim!

Eger bir gün uzak bir gelecekte, bütün Türkler arasinda "milli Türklük"
bilinci yükselerek, "bizler mademki hepimiz Türküz, öyleyse tek bir ortak
dilde konuşalim ve yazişalim!" diye ortak bir istek uyanirsa, o zaman belki
ortak bir Türk dili yaratma planlari yapilabilir. Ancak, bu olana kadar her
Türk boyu birbirinin anadiline saygili olmasi, başkasinin dilini
küçümsememesi, tersine önemsemesi lazim. Buna da madem ki "Türklük
bilinci en fazla olanlar" diye Anadolu Türkleri gösteriliyor, öyleyse Anadolu
Türkleri bu bilinci ilk olarak göstersinler: bunun için de Anadolu Türkleri
yalniz kendi Türkçeleriyle yetinmeden başka Türk yazi ve konuşma dillerini,
Kazakça, Özbekçe, Tatarca, Azerbaycanca, Yakutça ve Çuvaşça'yi
ögrenmeye çalişsinlar! Üzülerek bir tesbitimi bildireyim: Amerika'daki
üniversiteler ve devlet kuruluşlarinda Özbekçe ve Kazakça'yi ! mükemmel
derecede bilen uzman sayisi Türkiye'deki uzmanlardan daha fazladir.
Amerikadaki en az 12 üniversitede Özbekçe, Kazakça, Türkmence ve
Uygurca çok ciddi olarak ayni Almanca ve Fransizca ögretilir gibi üç
basamakta 2 yil ögretiliyor: mesela başlangiç Kazakça, Orta seviyede
Kazakça ve ileri sevide Kazakça olarak! Bugün ABD'de Kazakça ve
Özbekçe için ayri ayri yayinlanmiş 5-6 tane ögrenme ders kitaplari ve
kasetler var. Mesela bakin Tangat Tangiberdikizi Ayapova adli bir Kazak
hanim dilcisi tarafindan hazirlanarak ABD'de yayinlanmis ve 8 tane dil
kaseti olan asagidaki mukemmel kendi kendine Kazakça ogrenme ders
kitabi var:

Tangat Tangiberdikizi Ayapova, Learn the Kazak language in 70 Steps:
Uzing 200 sentence models). Kensington: Dunwoody Press, 1991.

450 sayfalik ve büyük boydaki (dosya kagidi ebatinda) bu Kazakça ders
kitabina benzer bir kitap acaba neden bugüne kadar Türkiye'de
yayinlanamadi? Demek biz Türkler Kazakça'yi kolay ögrendigimiz için buna
gereksinim duyulmadi, ondan mi? Biz Kazakça'yi "o sadece basit bir Türk
şivesi" gözüyle küçümsedigimiz gibi bugün Türkiye'de Kazakça ile ilgili
ciddi bir çalişma maalesef yok! Halbuki, Amerikalilar, Almanlar, hatta
Japonlar bile Kazakça konusunda çok ciddi araştirmalar yapiyorlar.

Ben Mart 1998'de davetli olarak Tokyo ve Osaka'da yapilan bir Orta Asya
konferensina katildigimda, orada Kazakçayi su gibi konuşan Japon
talabeleri ve Tomohiko Uyama adli Hokkai'da üniversitesi doçenti ile
karşilaştim. Tomohiko Uyama Kazakistan'dan gelen bir Kazak bilimadami
ile aynen bir Kazak gibi mükemmel Kazakça konuşurken, ben agzi bir
kariş açik onlari dinlemekle yetindim. Ben de arada söze benim yarim
Özbekçe-yarim Kazakçayla girdim, o Kazak bilimadami benim o
eski Türkistan Türkçesindeki acayip dilimi gülümseyerek dinledi, ama
mükemmel Kazakça konuşan Japon bilginini daha ciddiye aldi, çünkü
Japon o Kazagin tam anadilinde konuşuyordu, bense, yarim Özbekçe,
yarim kazakça acayip bir Türkçede konuşuyordum. Işte, o zaman
Kazakçayi mükemmel bilmemekten ötürü dogrusu bir Türk olarak utandim.
Madem ben kendimi Türk milletinden sayiyor, dü! nyadaki bütün Türk
boylarini bir sayiyordum, ama sira Kazakça'ya gelince kem-küm diye
kekeliyordum, rahatça konuşamiyordum (Peki nerde kaldi benim
Türkçülügüm?).

Lütfen, bu Türkoloji grubundaki genç bilim adamlari "tek bir Türk milleti" ve
"tek bir Türk dili var!" gibi kuru laflar arkasina siginmak yerine, hiç
olmazsa
kendi anadiliniz olan Türkiye Türkçesine ek olarak ikinci ve hatta üçüncü bir
Türk yazi dilini (Kazakça, Özbekçe, Tatarca) mükemmel olarak ögrenin!
Tabii, Yakutca (Sahaca) veya Çuvaşça demiyorum, çünkü bu Türk yazi
dilleri artik bütün Türk yazi dillerinden o kadar çok farkli ve ayri ki,
mesela
bir Yakutça veya Çuvaşça ögrenmek bir Ingilizce ögrenmekten daha zordur!
Çünkü, bugün Ingilizce ögrenmek için Türkiye'de çok imkan ve kolayliklar
var, ama Yakutça ve Çuvaşça için hiç bir imkan yok ve bu Türk yazi dillerini
de öyle kendi kendinize ögrenemezsiniz. Ben bile bir Türkolog olarak en az
12-14 tane Türk yazi dilini orta düzeyde bilsem bile, Yakutça ve Çuvaşça
bilmiyorum. !

Acaba biz ne zaman bir Amerikali, bir Fransiz, bir Alman, bir Hollandali ve
bir Japon'in Azerbaycanca, Kazakça ve Özbekçe gibi Türk yazi dillerine
gösterdigi saygi ve önemi gösterebilecegiz? Bakin Remy Dor adli Fransiz
dilcisi ve folkloristi Kirgizlarla su gibi Kirgizca konuşurken, bense ancak
kem-küm ederek bir Kirgizla ortak bir Türk dilinde anlaşmaya çalişiyorum,
Kirgizcayi su gibi konuşamiyorum! Türkiye'de Anadolu Türklerinden acaba
kaç Türkolog Kirgizca'yi bir Fransiz olan Remy Dor kadar rahat konuşabilir
ve Kirgizca üzerine Remy Dor'un kitaplarindan ancak onda biri kadar eser
yayinlamiştir. Ben bugüne kadar Kazakça'dan ve Kirgizca'dan Türkiye
Türkçesine çevrilmiş ve bizim ünlü dilcilerimiz taraffindan yayinlanmiş
eserlere bakiyorum, her sayfasinda en az 5 ve 10 yanliş var! Biz neden
Kazakça ve Kirgizca bir metni bir Amerikali veya Alman ! kadar daha az
hatali yayinlayamiyoruz? Bunun sebebi açik, çünkü biz sürekli olarak
bizden başka Türk yazi dillerini bilinçaltimizda "bunlar da dil mi?" diye
küçümsiyerek geldik ve Kirgizca, Kazakça, Özbekçe, Tatarca gibi Türk
yazi dillerini ciddi olarak ögrenmeye çalişmadik.

InsaAllah, şimdi yetişmekte olan genç Türkologlar bu yanlişi tekrarlamaz,
dünyadaki 21 ayri Türk yazi dilinden hiç olmazsa bir tanesini mükemmel,
kalan 5-6 tanesini ise orta derecede ögrenmeye çalişir. Tabii, iyi Türkolog
olmak için Türk yazi dillariyle birlikte en az iki yabanci dil (Ingilizce ve
Rusça, Almanca ve Çince, Fransizca ve japonca) bilmek, en az 4-5
yabanci dildeki Türkoloji çalismalarini izleyebilecek derecede yabanci
dillere hakimiyet ve en önemlisi modern dilbilim (linguistics) egitimi almak
gerekir. Artik iyi bir dilbilim, özellikle dilbilimin toplumdilbilim
(sociolinguistics), psikolojikdilbilim, antropolojik dilbilim,
tarihseldilbilim gibi
birkaç alt araştirma alanlarindan haberi olmadan Türkoloji alaninda hiç ciddi
bir çalişma yapilamaz.

Genç arkadaşlarima, vakitlerini "efendim tek bir Türk dili var, Kazakça ayri
bir Türk yazi dili degil, Türk dilinin bir şivesidir ve bunun aksini
söyleyenin
Türk milletini parçalamak gibi kötü amaci var!" gibi sözde ve kolay
milliyetçilik yapma yerine, ciddi bir bilim adami olmayi salik veririm.

Zaten milletlerin olusumunda "dil" önemli bir öge olsa da, tek dili konuşmak
özelligi her zaman tek bir millet yaratilmasini da saglamaz: Bugün Ingiltere,
ABD, ve Avusturalya'nin resmi dilleri Ingilizcedir ve bu üç ayri devlette
Ingilizce konuşulup yazildigi halde, bugün Ingiliz, Amerikali ve
Avusturalyali
diye 3 ayri millet vardir. Ingiliz dili bu 3 ayri ülkede tek bir millet
yaratmamistir. Ayni sekilde, bugün Almanya, Avusturya ve Isviçre'nin bir
bölümünde resmi dil Almanca olsa da, bugün Alam, Avusturyali ve Isviçreli
diye 3 ayri millet vardir. Bugün 16 Arap ülkesinde tek bir Arap yazi dili
vardir, ama Suriyeli, Irakli, Misirli, Cezayirli, Fasli, Yemenli diye ayri
ayri
milletler var. Genel olarak Arapça konuşanlara "Arap" genel adi verilse de,
bu tam "millet" anlaminda degil, daha çok "tarihsel Arap kültüründen olan"
topluluk ismidi! r. Ayni şekilde, bugün Türkiye'de elbette bir "Türk" milleti
vardir, bir de dünyada çeşitli ülkelerde yaşayan Türk boylarini da "Türk"
genel adi altinda topluyoruz, ama onlarin hepsine "tek bir Türk milleti"
diyemeyiz. Bugün dünyadaki Türkler "tarihsel Türk dili ve kültürünü devam
ettiren topluluk olarak" Türktürler, ama henüz onlar tek bir "Türk milleti"
degiller, yalniz Türkiye'de, Kıbrıs'ta ve Balkanlarda Türk milleti vardir.

Evet, bir gün Özbekler "Özbek" millet adini, Kazaklar "Kazak" millet adini
birakarak kendilerine sadece "Türk" demeye başladiklarinda bu durumda
büyük bir degişiklik meydana gelebilir, bizler de hiç olmazsa bugünkü
Araplar düzeyinde bir milli kimlige bürünmüş oluruz. Ama bu oldukça uzun
bir yoldur ve ve çok çaba ve ugraş ister ve buna Türkiyeli Türk, Kazak,
Özbek, Azerbaycanli, Gagauz, Uygur, Altayli, Hakas ve Tatar, başkurt,
Karaçay-Balkar, Kumuk filan elele, gönül gönüle hep beraber katilmalariyla
olabilir. Bunun için de şu çok önemli pratik basamaklardan geçmek gerekir:

1. Dünya'daki bütün Türkler kendilerinin 21 degişik Türk yazi dillerini tek
bir
ortak Latin alfabesiyle yazmayi kabul edilecekler. Eger bu 21 degişik Türk
yazi dilinde eserler ayni 34 harfli ortak Türk Latin alfabesiyle yazilirsa,
herkes birbirinin yazdiklarini rahatça okuma imkanina kavuşacak.

2. Türkiye uzaya gönderdigi Türksat uydulariyla, Türkiye'nin televizyon ve
radyo yayinlarini bütün Türk yurtlarina, ama ayni zamanda bütün Türk
yurtlarindaki televizyon ve radyo yayinlarini da Türkiye'ye naklen aktaracak
(Mesela Kazakistan'dakiler Türkiye televizyon kanallarini, Anadolu Türkleri
de Kazak televizyonunu seyretme imkanina kavuşacaklar).

3. Türkiye'deki okullarda, hatta lise düzeyinde Almanca, Ingilizce ve
Fransizca yaninda, bir de Türk dili kollarindan biri (Kazakça, Tatarca gibi)
ögrencilere ögretilecek.

4. Türkiye'den TDK ve başka Türk yurtlarindan da dil akademileri araciligiyla
bir genel Türk dil kurulu veya akademisi yaratilarak, bütün 21 Türk yazi dili
için bundan sonra ortak terimlerin kabul edilmesi yolunda ciddi adimlar
atilacak ve bu akademinin kabul ettigi terimler dünyadaki bütün Türk yurlari
basini ve medyasinda kullanilacak. Böylece ilerde 21 Türk yazi dilinde ortak
terimler sayisi hizla artarak, ortak bir Türk yazi dilinin ilk temeli atilmiş
olacak.

5. Türkiye'den her bilim dalinda çok sayida üniversite ögrencisi çeşitli Türk
yurtlarina gönderilerek onlarin 21 Türk yazi dilinden birini mükemmel
ögrenmeleri saglanacak ve ilk beş yilda hedef her bilim dalindaki
ögrencilerden en az 100 veya 200 bin kişinin 21 Türk yazi dilini ögrenmesi
planlanacak. Bu 100 veya 200 bin Anadolu Türk genci Türkiye'ye geri
döndügünde Türkiye Cumhuriyeti elinde dünya çapinda inanilmaz bir genç
beyin bankasi oluşmuş olacak: atom fiziginden gen biolojisine, ziraatten
Türkoloji'ye kadar bu 200 bin kişilik beyin gücü yalniz Türkiye'nin degil,
bütün Türk dünyasinin en büyük servetlerinden biri olabilir. Bu 200 bin genç
Türk dünyasinin her köşesine yayilarak kendi alanlarinda yine onlarca
Kazak, Yakut, Çuvaş, Altayli, Tatar bilim adami yetiştirecek. Ayni şekilde
çok sayida 100 veya 200 bin ögrenci de hem kendi yurtlari! nda hemde
Türkiye'de Türkiye Türkçesini ögrenecek.

6. Çeşitli Türk yurtlari ile Türkiyeli gençler arasinda evlenmeler ve çeşitli
Türk yurtlarinda yaşayarak çalişmalar teşvik edilecek.

7. Türkçe kitap, dergi ve gazeteler bütün dünyadaki Türk yurtlarinda, ve
başka Türklerin 21 yazi dilindeki kitap, dergi ve gazeteler Türkiye'deki
kitapçilarda satilacak.

Işte, şu anda aklima gelen bu alti basamaktan sonra, gerçek anlaminda
Türk yurtlari ve yazi dilleri arasinda bir iletişim ve degiş-tokuş
saglanabilir.

Bu 7 basamaga adim atabilir miyiz? Eger atamaz isek, kuru kuruya "bütün
dünyadaki Türkler bir millettir!" veya "tek bir Türk dili vardir, bunun
aksini
söyleyen vatan hainidir!" gibi safsata yapmakla zamanimizi harcamiz oluruz.
Türkiye'nin her tülü dogmayi bir kenara iterek özgürce düşünebilen ve Türk
dünyasini birleştirmek için yararli hizmetler edecek yollar arayan genç
beyinlere gereksinimi vardir! Bu da başta bilime saygiyle, ya'ni bilimi
ciddiye almakla olabilir....

Sevgilerimle,
Timur Kocaoglu
Koc Universitesi

#2. Turk lehce ve agizlarinda ilk on sayi
http://www.zompist.com/asia.htm#altaic
Turkic
Old Turkic+ bir iki üch tört besh altï yeti Säkiz toquz on
Bolgar
Chuvash pêr ik vis' tâvat pilêk ult s'ich sakâr tâxâr vun
Southern
Turkish bir iki üç dört bes, alti yedi Sekiz dokuz on
Crimean Turkish bir eki üs, dürt bís, alti yedi Sigiz tohuz on
Turkmen bir iki uch dört besh alti yedi sekiz dokuz on
Khalaj bi: äkki ü:ch tö:rt be:sh alta ye:tti säkkiz toqquz o:n
Gagauz bir iki üch dört besh alti yedi sekiz dokuz on
Azerbaijani bir iki üç dörd bes, altI yeddi sekkiz doqquz on
Qashqay bir ikki üch dört bä'sh on
Eastern
Uyghur bir ikki üch tört bæsh altæ yættæ sækkiz toqquz on
Uzbek bir ikki uch to'rt besh olti yetti sakkiz to'kkiz o'n
Yellow Uighur pêr îshke ush tört pes altI yekhtî saqIs toqus on
Salar byr igi uj diot besh alty yidy sekis doqus on
WYughur byr shigy ush diort bes ahldy yidy saghys dohghys on
Fu-yü Gïrgïs bïr igi ush durt bish altï chiti sigis dog^us on
Chagatay+ bir iki üch tört besh altï yeti sekiz toquz on
Western
Bashkir ber ike øs doert bish altI ete higedh tughIdh un
Karachay bir eki yuch tyort besh alti jeti segiz toghuz on
Karaim bir eki its dyert bes alti yedi segiz toghuz on
Kumyk bir eki üch dyert besh alti yetti segiz toghuz on
Tatar ber ike öch dürt bish alti jide sigez tugiz un
Baraba bir iki üts tört päsh altti yädi säkiz toGiz on
Crimean Tatar bir eki uch' dyort besh alti yedi sekiz dok`uz on
Central
Kazakh bir yeki ush tort bes alti zhetti segiz toghiz on
Kyrghyz bir eki üch tört besh alty jeti segiz toghuz on
Nogai bir eki üsh dört bes alti yeti segiz togiz on
Karakalpak bir eki üsh tört bes alti zheti segiz toghiz on
Northern
Yakut biir ikki üs tüört bies alta sette aGIs toGus uon
Dolgan biir ikki üs tüört bies alta hette agis togus uon
Khakas pir iki üs tört pes alti cheti segis toghis on
Altay bir eki üch tört besh altI jeti segis togus on
Chulym pir' igi üts tört pesh alti jedi segis toghus on
Shor pir iygi üsh tört pesh alti chetti segis togus on
Tuvan bir iyi üsh dört besh aldi chedi ses tos on
Karagas birä ihi üis, tört beis, altè t~edè sehes tohos on

#3. Turk lehcelerinde ve agizlarinda Yeni Yil Kutlamasi
Yeni yiliniz kutlu olsun ! (Türkiye Türkçesi)
Yeni yilinizi kutlerim! (Gagauz Türkçesi)
Yéni iliniz mübarek olsun ! (Azerbaycan Türkçesi)
Teze iliniz mübarek ! (Bakû disindaki Azerbaycan agizlarinda)
Teze yilinizi gutlayaarin ! (Türkmen Türkçesi)
Yéngi iliwiz mubarâk olsun ! (Kerkük/Erbil Türkmen Türkçesi)
Yéngi iliyiz mubarâk olsun ! (Diger Kuzey Irak Türkmenleri)
Yéngi yilingiz mübarek bolsun ! (Özbek Türkçesi)
Yéngi yilingizga mübarek bolsun ! (Yeni Uygur Türkçesi)
Cangi cilingiz kuttu bolsun ! (Kirgiz Türkçesi)
Canga cilingiz kutti bolsin ! veya Cana ciliniz ben ! (Kazak Türkçesi)
Canga cilingiz kutti bolsin ! (Karakalpak Türkçesi)
Sézné yanga yil bélen tebrik item ! (Tatar Türkçesi)
Yani iliniz kairli (mubarek) olsun ! (Kirim Tatarcasi)
Ceni ciliniz kutlu bolsun ! (Moldova Tatar agzi)
Hezze yangi yil menén kotlayim ! (Baskirt Türkçesi)
Cangngi ciligizni algislayma ! (Karaçay-Malkar Türkçesi)
Yana yiliniz men ! (Nogay Türkçesi)
Yangi yiligiz kutlu bolsun ! (Kumuk Türkçesi)
Sizni yanhi yil bila kutleymin ! (Karay / Karaim Türkçesi)
Naa çilnang algistapçam sirerni ! (Hakas Türkçesi)
Caa çil-bile bayir çedirip or men ! (Tuva Türkçesi)
Slerdi cangi cilla utkup turum ! (Altay Türkçesi)
Naa çil çaksi polzun ! (Sor Türkçesi)
Ehigini sanga cilinan egerdeliibin ! (Sahaca / Yakutça)
Sene sul yaçepe salamlatap ! (Çuvasça)

#4. Kürtçe ve Kürdî - H. M. Hubey
Öcalan çevresinde koparilan tantana içinde sikisip kalmis olan 300 yillik
bir tarih var. Gazeteciler ve TV habercileri bunu söylemez, söyleyemez. Bu
tarih, 1683 Viyana kusatmasinin basarisizlikla sonuçlanmasini izleyen on
bes yil içinde Osmanli Imparatorlugu'nun Avrupa güçleri Avusturya, Polonya,
Rusya ve Venedik tarafindan yenilgiye ugratilmasiyla basladi.
"Kürtlerin bir anavatani olmadigi" bilinen bir gerçektir. Ama kimdir
Kürtler? Herkes "Türk" ve "Türkî" diller ve halklar arasindaki farklar
üzerinde inatla yirtinirken, neden "Kürt halklari" ve "Kürdî halklar" ya da
"Arapça" ve "Arabî"den söz edilmiyor?
Gazete haberleri, Türkiye'yi bölgenin tek emperyalist gücü olarak
gösteriyor. Kürtlere ve bulunduklari bölgeye iliskin gerçeklere
döndügümüzde ise, Kürtler üzerine yapilmis olan tek bilimsel çalismada
(McDowell, s. 2) [*], su saptamayi görüyoruz :
"Iran'da Kürtler, kendiler! ini daha karmasik bir durumda buldular. Çünkü
Iran devletinin ancak yüzde ellisi Acem iken, öbür yarida Azerî Türkler,
Kürtler, Araplar, Beluslar, Lurlar, Türkmenler ve diger küçük gruplarin
olusturdugu bir mozaik yer aliyordu."
"Azerî Türkleri"ni artik herkes biliyor, ama Türkmenler kim? Kürtçe
konusanlara "Kürt", Arapça konusanlara "Arap" denirken, Türkmenlere neden
Türk denmiyor? Türkî dilleri konusan halklarin tümü neden "Türk" diye
nitelenmiyor?
Kürtlerin kim oldugu sorusuna yanit almak için yine McDowell'in
kitabina (s. 9) bakmamiz gerekiyor:
"Günümüzde iki büyük Kürt dili ya da lehçesi var: kuzey Kürtlerinin
çogunlugunun kullandigi Kurmanci ile güney Kürtlerinin çogunlugunun
kullandigi Surani. Bunlar, gramer açisindan Ingilizce ile Almanca kadar
ayridir; sözcük dagarciklarindaki farklilik ise belki Felemenkçe ile
Almanca arasindaki farkliliga benzetilebilir."
&nbs! p; Hollandalilar, Almanlar ve Ingilizler ne zamandan beri tek bir ulus
olusturuyorlar acaba? Buna karsin, neden Kürtler tek bir ulus olusturuyor
da, "Türkler" olusturamiyor? Kürdî dillerini konusanlarin oturdugu
topraklar birbirine yakin ya da komsu oldugu için mi? Ama Türkî halklar da
ayni özellikleri tasiyan genis bir alan üzerinde oturuyor. Rastlantiya
bakin ki, bu "Türkler"in kimileri de baska ülkelerde yasiyor; örnegin kuzey
Iran'daki Azerîler ve kuzey Çin'deki Uygurlar gibi.
Yeniden McDowell'a dönelim:
"Elle tutulur azinliklarca konusulan üç dil daha var. Güneydoguda,
Sanandac'dan Kirmansah'a uzanan bölgede, Kürtlerin çogu, Surani'den çok
modern Farsçaya daha yakin olan bir lehçe konusuyorlar. Öbür iki dil, güney
Kürdistan'in belirli dar Kürt bölgelerinde konusulan Gurani ile kuzeybati
Kürdistan'da hem Sünnî ve Alevî Kürtler hem de Alevî Türkler tarafindan
konusulan Zaza'dir. Kur! manci ve Surani Iranî dillerin güneybati grubunda
yer alirlar. Birbirleriyle akraba olan Zaza ve Gurani ise kuzeybati grubuna
mensuptur. Buna bakarak, Zaza ve Gurani konusanlarin , bir olasilikla
Hazar'in güneybati tarafinda Daylam ve Gilan'dan gelen eski bir ortak
kökenleri oldugu düsünülebilir."
Burada bile, McDowell sözkonusu halklar için "Kürt" sözcügünü
kullanmakta sakinca görmüyor. Oysa onun gibi bilimadamlari, ayni durum
"Türkler" için sözkonusu oldugunda, "Türkler" degil "Türkî dilleri
konusanlar" ya da "Türkî halklar" derler.
Simdi, bu durumu Türkî ve Arabî diller ve halklar açisindan
karsilastiralim. Zazalar, Guraniler, Suraniler ve Kurmanciler ne kadar
Kürtse, Azerîler de o kadar Türktür. Ayni biçimde Misirlilar, Libyalilar ve
Suriyeliler de Araptir. Ama akli basinda hiç kimse asla "Saudîler Arapça,
Misirlilar ve Suriyeliler ise Arabî konusur" ya da "Saudîler Saudîce,!
Suriyeliler Suriyece, Iraklilar Irakça konusur" diye, hattâ bu aptalligi
uzaktan andiracak bir biçimde bile yazmaz.
Gazete muhabirleri, haberciler, kamuoyunu olusturanlar ya da
biçimleyenlerden kaçi, bunu hiç denemeden, Azerî ve Türkçe'nin karsilikli
olarak anlasilabilir oldugunu ve Azerî lehçesinin dogu Türkiye'de
konusuldugunu bilir? Özbekistan'in Özbek dili ile Zincan'daki Uygur dilinin
Türkçe'ye, Ingilizce'yle Almanca'nin ya da Surani'yle Kurmanci'nin
yakinligi kadar yakin oldugunu kaç haberci bilir ya da bunu umursar?
Özbeklere ve Uygurlara neden Türk denmez? Suriyece, Libyaca, Irakça,
Misirca ve Fasça'nin tümüne Arapça denirken, Özbekçeye ve Uygurcaya neden
Türkçe denmez? Nasil ki Suriyece Arabî, Kazakça Türkî dil ailesine mensup
ise, Kürtçe konusanlarin dili de Iranî dil ailesine mensuptur. O zaman
neden Kürtlere Iranli denmiyor?
Bilim ya da haber tartismalarinda, Ir! an Türklerinden (Azerîlerden)
neden Türkiye'de Iranî dil konusanlar (Kürtler) gibi söz edilmiyor?
Dilleri birbirlerine Kürdî dillerin kendi aralarindaki uzakliktan daha
uzak olmadigi ve Almanca ile Ingilizce arasindaki yakinliktan muhtemelen
daha yakin oldugu halde; Kazakistan, Uyguristan, Özbekistan ve Kirgizistan
neden dogallikla ayni ulusa mensup olarak düsünülmüyor? Neden Türk
Kürdistan'i Iran'a verilip Güney Azerbaycan da Türkiye'ye ya da Kuzey
Azerbaycan'a baglanmasin? Sonuçta, Kürdî diller Iranî, Azerî de
Türkçe/Türkî degil mi?
Bütün bunlar 200 yillik bir propaganda çabasinin sonucudur. Ve su anda
Amerikan medyasi, bu çarpitmayi gelecege dogru tasimakta, ayni zamanda bir
baska efsanenin – bazi yabancilar onlari tek bir adla adlandirmayi
yegledigi için "Kürtler"in tek bir ulus olusturdugu efsanesinin de
propandasini yapmaktadir. Ayni yabancilar Türkî halklari baska baska
adlarla adlandirmayi yeglemis, Türkçe ile Türkî arasinda bir ayrim
yaratmislar; ama Arapçaya karsi bir Arabî, Kürtçeye karsi bir Kürdî olup
olmadigini sorgulamayi reddetmislerdir. Ya Kürtler, Türkler ve Araplar tek
baslarina bir ulus olusturur ya da hiçbiri olusturmaz. Her durumda medya bu
soruna hakem olamaz. Medyanin tek kaygisi haberleri çarpitmadan yansitmak
olmalidir. Medya, çözümün nir parçasi olamiyorsa, o zaman sorunun bir
parçasi demektir.
Kendi kaderini belirleme hakki herkes için geçerli olmalidir.
"Herkes"in içine Rusya Çeçenleri, Rusya Türkleri (Tatarlar), dünyadaki
Kürdî halklar, Iran Türkleri (Azerîler), Çin Türkleri (Uygurlar) ve Kirim
Türkleri (Kirim Tatarlari) girer. Kendi kaderini belirleme hakkina sahip
olmayan Türklerin sayisi, muhtemelen Kürtlerden daha fazladir. Herkese âdil
davranilmasi gereken bir zaman vardir ve o zaman gelmistir.
Sonuçta "Kürtler ki! mdir" sorusu, aslinda "Iranlilar kimdir", "Türkler
kimdir" sorularina baglidir. Öcalan, yalnizca çarklar arasindaki bir
dislidir. Medya, geçmisten gelen ve asil gerçege uymayan çarpitmalari
sürdürerek sanal bir gerçeklik yaratmamalidir.
Gerçegin kendisi; dilin, kasten yaniltmak amaciyla kullanilmasindan
kaynaklanan çarpitmalar olmadan da yeterince karmasiktir zaten.

#5.Chinese whispers
Jan 28th 1999 | BEIJING
The Economist

No other country on earth has the language diversity of China; a fact that
the government, still fixated on nationalism, is at pains to deny

IN EARLY 1913, not long after the collapse of the Qing dynasty and the
founding of China’s first republic, a conference gathered in Beijing to
standardise the Chinese language. The exercise was a nation-building
imperative, but it got off to a bad start. The delegates from the north,
who spoke Mandarin dialects, of which the speech of the capital is the
best-known example, were evenly matched by delegates from the south,
notably from Shanghai. The southerners resented the notion that Mandarin
should be adopted as China’s lingua franca, fearing that many linguistic
distinctions particular to the south would be lost. Tempers rose. One day
Wang Zhao, leader of the Mandarin faction, heard the southern-faction!
leader, Wang Rongbao, use the Shanghai word wangbo ts’o (rickshaw); he
thought what was uttered was the Mandarin wangba dan (turtle’s egg), a
curse with the force of "son of a whore". He attacked Wang Rongbao and
chased him from the hall. The latter never returned, and the Mandarin camp
eventually won the day.
Welcome to the politics of the Chinese language. Ever since 1913,
nationalists given over to the cause of unifying China’s vast landmass have
insisted on the need for Guoyu (a national language). During the 1930s,
Chiang Kai-shek’s Kuomintang (KMT) confiscated and burnt regional
literature. In his book, "The Languages of China" (Princeton University
Press; 1987), Robert Ramsey, an American linguist, describes the exquisite
contortions achieved by Guoyu advocates. One nationalist, worried that
Guoyu might be identified with Guanhua, the Mandarin of discredited Qing
officialdom, argued that the guan in Guanhua did not mean "official" so
much as "public" as in guan cesuo (public lavatory). Therefore, he argued,
those who wouldn’t use Guanhua would, by logical extension, not be able to
use public lavatories either.
When the Communists seized power in 1949 they happily took over the KMT’s
language agenda. They sought impeccable ideological credentials; much
quoted was Stalin’s essay "Marxism and Linguistics", in which a nation is
defined by a common language. Slogans multiplied in pursuit of a unified,
national tongue which, though it had by now been renamed Putonghua (common
language), was still the standard based loosely upon the Beijing dialect.
"Force the south to follow the north" was the rallying cry, and those who
did not heed it were labelled "swindlers" or that old fall-back,
"capitalist-roaders".
A half-century later the campaign has had considerable success. Putonghua
is the universal language of government—though when the late Deng Xiaoping
spoke it in his thick Sichuanese accent, sub-titles were added for
television viewers. Putonghua is used in schools and universities, where
regional "dialects" are banned. Communist leaders these days argue that
Putonghua stands at the vanguard of economic reform. They occasionally
complain that Putonghua has not spread far enough into small cities and the
rural hinterland, but most of China’s urban residents these days can speak
a Putonghua of sorts. Leaders say they now want it spoken more at home.
Putonghua is presented as the standardised version of a common Chinese
language, albeit one with many "dialects". This insistence, by both
academics and government officials, reflects China’s own nervousness about
its nationhood: that only a common language will secure a single nation.
Yet the insistence is utterly wrong; politics masquerading as linguistics
has given rise to a bald lie. The eight so-called regional "dialects" are
all, in fact, distinct language groups. Although related, the languages are
also mutually incomprehensible.
Native speakers of Mandarin, centred largely on the vast North Chinese
plain, are by far the most numerous; Mandarin in one form or another is
used by about 800m of China’s 1.3 billion people. The Wu language and its
many dialects in Shanghai and neighbouring Zhejiang and Jiangsu provinces,
has about 90m native speakers. Cantonese, spoken in Guangdong province in
the south, as well as in Hong Kong, has over 70m speakers, more than the
population of France. This doesn’t include the many "minority" languages of
the 75m non-ethnic Chinese.
The difference between the Mandarin spoken by a Sichuan farmer and by one
in Shandong province may lead to the same confusion an American from the
deep south might experience in talking to a Cockney. A speaker from Beijing
might be expected to understand them both, just as an educated Briton would
be able to bridge the English gap. That is as good a test of "dialect" as
any. The eight language groups of China, by contrast, are unintelligible to
one another. Cantonese or Shanghainese are as distinct from Mandarin (or
each other) as English is from Dutch, or French from Spanish. No other
country on earth has the language diversity of China; even Europe, hardly
yet a unified continent, is hard-pressed to match China’s linguistic variety.
Still, mainland academics block their ears to mounting evidence of the
differences between the eight linguistic groups. Their most common "proof"
of a single language is the shared use of characters in written Chinese.
Certainly, scholars and officials long corresponded between the regions;
but their use of classical Chinese was rather like the use of Latin as a
way of communicating amongst educated Europeans in the 19th century or of
classical Arabic today. Characters of themselves do not denote a common
understanding, any more than does the use of the same alphabet for English
and Dutch. True, mainland Chinese newspapers have adopted a high form of
Putonghua, intelligible to the educated. But the most common complaint of
mainland visitors to Hong Kong (where Putonghua has not been formally
imposed) is that the territory’s newspapers, particularly its racier ones,
are incomprehensible.
In his excellent book, "The Chinese Language: Fact and Fantasy" (University
of Hawaii Press; 1984), John DeFrancis says that when the Taiwanese form of
spoken Min (also known as southern Fujianese) is compared with Mandarin,
one-third of the vocabulary is different, and not just pronounced
differently. The figure rises to one-half for "function" words, such as
adverbs, prepositions, measure words, and so forth. Cantonese would be
scorned even more than it is by northerners today were it not for the fact
that many words used are archaic, literary words from the Tang dynasty now
extinct in common speech further north. Even so, Cantonese is an
irrepressibly earthy language, and many common or vulgar words come from
the languages of the (non-Chinese) Tai peoples assimilated during southward
emigrations.
At least, say the more enlightened mainland linguists, the Chinese
languages barely differ at the crucial level of their grammar. The
best-known linguist of the 1960s, Y.R. Chao, claimed to have proved the
existence of a "universal Chinese grammar". Not so. Two linguists at the
University of Hong Kong, Stephen Matthews and Umberto Ansaldo, are
uncovering much evidence of grammatical structures in Cantonese taken from
non-Sinitic sources, and suspect that other Chinese language groups have
"borrowed" similarly. For instance, comparison in Cantonese is rendered
thus: keuih hou-guo ngor (he is better than me or, literally, "he
good-comparison I"). The comparison structure is identical in Tai languages
(the group of which Thai forms part), where gwa replaces guo, but it is ta
bi wo hao in Mandarin, which translates literally as "he comparison I
good". No wonder southerners and northerners can’t understand each other.
Titters greeted Dr Matthews when he was introduced as an expert on
Cantonese grammar at a recent mainland conference: politically, Cantonese
cannot be an independent language. And even in relatively free Hong Kong,
using written vernacular is frowned upon. The one novelist who writes much
in Cantonese chooses to use a pseudonym; one reader of his (admittedly
trashy) novels says she was recently harangued by an indignant fellow
traveller while reading on the subway.
Still, unofficially, local languages are fighting back. That is most
evident in Taiwan, where the KMT imposed Mandarin and harshly suppressed
local Taiwanese. Now, with prosperity and democracy, the Taiwanese language
has thrived—in songs, academic conferences, and even the stump speeches of
the KMT president. Cantonese has in the past few years earned a kind of
covert prestige on the mainland. That is thanks largely to Hong Kong films
and pop stars, whose words are on the lips of many young Beijingers. These
have recently taken up "bye-bye" in a sing-song tone, chorus of the
universal Chinglish of Hong Kong.
At the university of Shantou, in the centre of the individual-minded region
of Chiu Chow, on Guangdong province’s northern coast, there are signs
ordering students to speak Putonghua. But one northern professor confesses
he no longer understands the babble in the corridors. Recently, films and
songs have begun to appear for the first time in the Chiu Chow dialect, a
particular form of southern Fujianese.
The Chinese do, of course, share an ancient common cultural history.
Despite that, these recent developments point to a certain paradox:
prosperity in the more cosmopolitan areas of China—those with the strongest
ties to the outside world—seems to strengthen and revive local languages
and their dialects. The notion of a standard language—possibly even the
lofty aims of state patriotism—will surely struggle to stem the tide.

#6. Turkic Nations Find They Miss the Alphabet-The Wall Street Journal
Turkic States Spill Alphabet Soup;Teens, Elders Struggle With Letters
Freed of Russian Yoke, Turkic Nations Find They Miss the Alphabet --- New
Countries Proudly Adopt Their Own Version of ABCs; Now Try Reading
the Menu ----
By Hugh Pope
Staff Reporter of The Wall Street Journal
The Wall Street Journal, October 24, 2000
BAKU, Azerbaijan -- When a shoe salesman here named Mehman Alimuradov had
to move some footwear this summer, he faced an odd marketing problem.
First, few people could clearly recognize the store's sign out front, which
was printed in the government-imposed Latin alphabet. But if he switched to
the Russian-style alphabet most people could read, he faced possible fines
from inspectors.
So the 22-year-old struck a compromise: He left the store sign alone. Above
it, he hung a Russian-scripted, yellow sales banner, one provisional enough
to keep inspectors off his back.
"You never know what will happen tomorrow," Mr. Alimuradov says without
much thought. "This is Azerbaijan."
It's also one of the world's great alphabetical messes.
Most people here speak Azeri, so oral communication isn't a problem.
Written communication is. No one can decide how to write out the Azeri
language. There have been four completely different alphabets in the last
75 years, and steady replacements of various letters.
These days, at restaurants it's common to get a menu printed in Latin
script, eat your meal, and then get the check written out in Russian-style
script. (Those Latin characters look like the ones you're reading right
now.) Azeri newspapers don't offer much clarity. Most have Latin-scripted
headlines, and Russian-scripted articles. At one paper, Azadliq, the only
recent all-Latin article was about former president Abulfez Elchibey, who
made such a presentation a condition of his interview.
In the early 1990s, Azerbaijan and others celebrated their liberation from
the USSR by announcing they would junk the Cyrillic alphabet that had been
imposed by Soviet rule for 50 years. Azerbaijan was joined by the nations
of Uzbekistan and Turkmenistan, as well as Tatarstan, which technically is
still a republic of Russia. Altogether, it has been nine years of
alphabetic fits and starts.
Changing scripts isn't easy. There's logistics: think street signs and
textbooks. There are philosophical issues: Is it really a good idea to make
it more difficult for people to read? And there are the larger realities of
Central Asia: not much money, half-implemented reforms, corrupt
governments, emerging ethnic rivalries and a swing back to Russia.
Take Turkmenistan. A bit larger than California, it's full of desert,
natural gas, and lavish government spending on projects such as a
revolving, gold-plated statue of the president perched atop a tower in the
capital. Appropriately enough, when Turkmenistan went to a Latin-script
seven years ago, it briefly added three characters: $, yen, and pound
sterling. These characters didn't simply mean dollar, yen and pound. They
corresponded to certain sounds spoken by the Turkmens.
In all, the "Turkic region" spreads from the Balkans to Siberia, and
includes five former Soviet republics and the nation of Turkey. Each has
its own spoken language, a Turkic dialect. Needless to say, life would be
simpler if they all shared the same alphabet. At last count, though, the
region had 21 different published scripts -- in various forms of Arabic,
Cyrillic, and Latin.
More than 1,000 years ago, Turkic-speaking people actually wrote in a
single, official script: Runic.
Then they started converting to Islam, and adopted an Arabic script. The
1500s ushered in the great Asian Prince Babur, who had tough genes. His
mother had descended from Ghengis Khan, the great Mongol warrior, while his
father had came down from Timur, the Turkic conqueror.
Prince Babur, who himself founded India's Moghul dynasty, felt the Arabic
script's lack of vowels couldn't convey the rich harmonies of spoken
Turkic. He tried to reform it. But Muslim clerics controlled the alphabets
and blocked the Prince's project.
Arabic scripts finally succumbed to revolutions and intellectual fervor. In
1926, here in the port city of Baku, the region's First Turkology Congress
convened inside the expropriated palace of an oil baron to discuss the
alphabet issue. In a 101-7 landslide, they picked a Latin alphabet,
returning to their respective countries to spread the new gospel.
To the north, Joseph Stalin was watching all this -- even as much of the
region was turning to communism. The Russian leader apparently liked the
conversion to Latin letters, because it separated the region from Islamic
countries to the south. But Stalin also wanted his own control. So, in the
late 1930s, he imposed Russian-style, Cyrillic alphabets. To help drive a
wedge among the Turkic nations, he assigned unique Cyrillic characters
depending on the nation. So, even though Turkic dialects had the same
sounds, those sounds were written differently.
These unique alphabets, in turn, further altered how people pronounced
words, which further fragmented the region.
In 1992, a year after the Soviet Union collapsed, Turkey organized a
modern-day alphabet congress. Academics arrived from throughout the region,
and agreed on a standard 34-character, Latin alphabet -- one based on
Turkey's script. Everyone promised to go home and preach another Latin
conversion. But few had much sway with the ex-Communist governments.
Azerbaijan, a country the size of Maine, has made the most progress --
particularly given wrenching problems, like a six-year war in the mountains
separating it from Armenia that displaced one-tenth of its population. Many
Azerbaijani kids now can read their native Azeri language in Latin. But
they can't read all the Azeri literature and history printed in
Russian-style Cyrillic. Their parents, meantime, can't read newly published
books. In public spaces and on billboards, there's now a kaleidoscope of
Cyrillic, Latin, even some Arabic.
Elsewhere, alphabet conversions have gone even slower. One big problem:
Because the Turkic states were just freed of the Soviet Union, they feared
a new big brother in Turkey. So, even those who went Latin did so on their
own terms.
Meanwhile, businesses throughout the region still use Russian for
conversations. So do Turkic presidents, while speaking at regional summits.
For many younger people, oddly enough, Russian now is seen as cool.
Recently, a young man walking through historic, downtown Baku -- near the
confused shoe store -- turned his head when two young women walked by, not
just because they were pretty, but also because their spoken Russian made
them sound sophisticated. And, where Russian is spoken, of course, Russian
is written -- which means the Cyrillic script.
Many feel that the Internet will ultimately drive people to Latin scripts.
But this isn't easy either. The idiosyncratic variations on the Cyrillic
alphabet that Stalin imposed aren't readily available on computers. So
Turkic cybersurfers make do by adopting obscure letters from well-known
American computer fonts, which of course aren't part of the 34-character
Latin alphabet established at the Turkey linguistic confab eight years ago.
And there's always politics, in places like Uzbekistan, a large, dusty
nation whose oasis cities like Samarkand evoke the famed Silk Road to
China. In 1993, a nationwide committee adopted a Latin alphabet -- with a
goal of full conversion by 2000. Tellingly, the committee had more
provincial governors than linguists.
By 1995, relations soured with Turkey. Uzbekistan changed two Turkish-style
consonants to English-style "ch" and "sh." And controversy remains about
writing an "o" script when you're saying an "a" sound. One result of all
the manipulations: When Uzbeks write "Isaac, " people elsewhere read "donkey."
The new alphabet doesn't sit well with everyone. "It's so ugly. I can't
bear to see it," says Mohammed Salih, Uzbekistan's opposition Erk Party
leader, speaking by telephone from his exiled home in Norway. A poet, he
chooses to write in Cyrillic rather than what he sees as a bastardized script.
"If we come to power," Mr. Salih says, "we'll have to modify the Latin
alphabet again."

***********
Turkistan Newsletter Tue, 13 Mar 2001 20:36:46
Turkistan Bulteni ISSN:1386-6265
Uze Tengri basmasar asra yer telinmeser, Turk bodun ilining torugin
kem artati, udaci erti. [Bilge Kagan in Orkhon inscriptions]
<<>><<>><>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<><<

[TN: Asagidaki Projede gorev almak katkida bulunmak isteyen arkadaslar
lutfen genel anlamda fikirlerini dusunceleri varsa listeye, dar anlamda
yani yapabilecekleri isler konusundaki fikirlerini sota@wanadoo.nl adresine
gonderebilirler. Bu iste aktif olarak gorev olmak isteyenler icin ayri bir
tartisma listesi olusturulacaktir.]

*********
Date: Mon, 12 Mar 2001 06:20:16 -0800 (PST)
From: Levent Tunadan <ltunadan@yahoo.com>
Subject: Dil Birligi:Kaynaklar -1
To: sota@wanadoo.nl

DILDE BIRLIK: KAYNAKLARA ILISKIN ÖNERILER
Türkistan Bülteni'nin degerli üyeleri,
DIL BIRLIGI'ne iliskin olarak gönderilen öneriler, herhalde araya Kurban
bayraminin girisi nedeniyle kesintiye ugradi. Hayati önemi haiz bu girisimi
 yeniden canlandirmak ve pesini birakmamak son derece önemli.

Girisim ilk kez Yagmur Atsiz tarafindan, Stanford'dan yazan Çelim
Yildizhan'in önerisi üzerine Haziran 2000'de gündeme getirilmisti (1).
Çelim Yildizhan Türkistan Bülteni'ne geçen hafta gönderdigi mesajda ise, o
tarihten buyana hiçbir mesafe alinmadigindan yakiniyordu (2). Güncel
konular daha çok ilgimizi çekiyor ve maalesef uzun vadeli gerçekler
dogrultusunda bir BIRLIK teskil edemiyoruz.

Türkistan Bülteni Editörler Kurulu öneriler ile ilgili girisimlerde
bulunarak konunun takipçisi olabilir. Kurul, dil birligini kendisine misyon
edinebilir. Dil birligi konusundaki önerilerin elan hayata geçirilmesi
lazim. Yoksa konu gazetelerdeki Okuyucu Mektuplari seviyesinde kalir. Konu
proje olarak degerlendirilmeli, takip edilmeli. Bültenin editörleri
önerilerin degerlendirilerek uygulamanin baslatilmasini saglayabilirler.

Internet ortaminda Türkistan Bülteni'nin yillardir kesintisiz
sürdürülebilmesi, yine internet ortaminin getirdigi sinirsiz imkanlarla,
Türk dil birliginin saglanabileceginin güvencesi degil midir? Dilde
birligin saglanmasi neticesinde Türkistan Bülteni'nin üye sayisinda da
büyük artislar saglanmayacak midir? Dört haneli üye sayilari yerine bes
haneli üye sayilari uzak bir ihtimal degildir.

Amerika'daki Türklerin katkilari çok önemli, çünkü enformasyon
teknolojisinin cenneti orasi. ABD, bilgi cagini yasadigindan çok güçlü.
ABD'deki en son internet uygulamalari ve bilgi birikiminden destek
alinabilir. ABD'deki Türkler; akademisyenler, üniversite ögrencileri ve
Türk derneklerinin dil birliginin saglanmasina yönelik katki ve destekleri
çok önemlidir. ABD'de tüm Türkistanlilari kapsayan bir dernek var midir
bilemiyorum. Böyle bir dernek bu konuda derin katkilar saglayabilir.

Mustafa Tuna'nin mükemmel bir biçimde detaylandirdigi önerilerinden bir
Türkçe kamusunun hazirlanmasi/ mümkünse Internete konmasi ve ayni kamusta
oldugu gibi çapraz referanslama yoluyla gramer kurallarinin
karsilastirilmasini saglayacak bir kaynak hazirlanmasi/internete konmasi
önerileri hemen hayata geçirilmelidir.
Ayri bir Internet sitesi kurularak (www.dildebirlik.org) veya
(www.tekTürkçe.org) proje bu site üzerinden devam ettirilebilir.

KAYNAK KISILER
Bilisim devriminin babasi, "Internet peygamberi" Profesör Negroponte
"Bilgisayarin ideal dili Türkçe!" dir demektedir (3). Massachusetts
Teknoloji Enstitüsü'ne (MIT) bagli Medya Laboratuari'nin (Boston/ABD)
kurucusu ve direktörü olan Negroponte'den bu konuda destek alinabilir mi?

ABD'li bilim adami Justin Jon Rudelson (mbb107@columbia.edu) 1998 yilinda
"Lonely Planet Central Asia Phrasebook" kitabini yayimlamisti. Rudelson da
önemli bir kaynak.
Turkistanlilarin "Haci Murat" olarak tanidiklari Mark Hubey ,
"Özbekistan'in Özbek dili ile Zincan'daki Uygur dilinin Türkçe'ye,
Ingilizce'yle Almanca'nin ya da Surani'yle Kurmançi'nin yakinligi kadar
yakin oldugunu kaç haberci bilir ya da bunu umursar? Özbeklere ve Uygurlara
neden Türk denmez? Suriyece, Libyaca, Irakça, Misirca ve Farsça'nin tümüne
Arapça denirken, Özbekçeye ve Uygurcaya neden Türkçe denmez?" derken Dil
Birligi konusundaki uygulama programi hakkindaki düsünceleri nelerdir?

Türk dilleri ile ilgili engin bilgilerin sahibi, kültür tarihçisi Timur
Kocaoglu ve "Alphabets the Turkic Languages " kitabini da yazan Mehmet
Tütüncü bu konuda öncülük yapabilirler mi?

KAYNAK KURUMLAR
Dünyada Türk incelemeleri yapan kurumlarin, Türkiye'deki üniversitelerin
destek ve katkilari saglanabilir. Ismail Soysal - Mihin Eren (Lugal): Türk
Incelemeleri Yapan Kuruluslar (Türk Tarih Kurumu) kitabi bu konuda önemli
bir kaynaktir.

Bilkent Üniversitesi Türkçe Dil Merkezi
(http://www.nlp.cs.bilkent.edu.tr/t-index.html),
Berkeley Üniversitesi Dilbilimi bölümü -TELL-Turkish Electronic Living
Lexicon
http://www.linguistics.berkeley.edu/lingdept/research/TELL/OldTELL.htm),
Sabanci Üniversitesi (http://www.sabanciuniv.edu/fens/people/oflazer/)
çesitli projeler gelistirmektedirler.

KAYNAK-INTERNET BAGLANTILARI
Internetin durmaksizin genisleyen sinirsiz imkanlari, Türk dilinde özlenen
birligin saglanmasinda hem derin ve hem de genis bir platform teskil
edebilecektir.(4)

KAYNAK-INTERNET UZERINDEKI SÖZLÜKLER
Türkçe Sözlük http://www.nlp.cs.bilkent.edu.tr/Sozluk/
http://hattusas.cs.bilkent.edu.tr/Sozluk/
TELL-Turkish Electronic Living Lexicon
http://www.linguistics.berkeley.edu/lingdept/research/TELL/OldTELL.htm
Turkish Natural Language Processing Initiative
http://www.linguistics.berkeley.edu/lingdept/research/TELL/OldTELL.htm
Tatar-Turkish Word List http://www.kcn.ru/tat_tat/tat_tur/index.htm
Uyghur-English Dictionary http://www.uyghur-dic.org/
Türk Dillerindeki Sözlükler http://ww!
w.yourdictionary.com/languages/altaic.html#turkish

KAYNAK-KAYNAKÇALAR(5)
Türk Diline iliskin olarak 1928 yilindan buyana yayinlanan kaynakçalar
ekte yeralmaktadir.

BIRLIK…BIRLIK…BIRLIK
Doksanbes yil önce Merhum Gaspirali (1851-1914)
http://www.ismailgaspirali.org/ana.htm tarafindan veciz bir biçimde dile
getirildigi gibi "Umumî edebî dili olmayan millet, millet sayilmiyor. Türk
evlatlarindan olan Tarançe, Sart, Özbek, Kirgiz, Kazak, Kumuk, Nogay,
Azerbaycan vesair tayfalar Türkçe konustuklari halde, siveleri baskadir.
Birbirlerini güçlükle anlarlar. Bu hâl birlesmege, birlige, bilgilerin,
ilimlerin herkese duyurulmasina, terakkiye, edebiyata, dostluga ve
kaynasmaya engeldir. Binaenaleyh, en evvel ve en ziyade hepimiz için
ihtiyaç ve lüzumlu olan, umumî lisan, edebî Türkçe dildir. Buyurun,
merhamet edin kardesler, buna ayrica bir gayret ile çalisalim. Bu is pek o
kadar yengil degilse de, çaresi bulunmaz ve müskül de degildir. Tercüman
Gazetesi Bahçesaray'dan tâ Kasgar'a kadar okundugu, yani anlasildigi,
lisanen birlesmenin mümkün oldugu büyük delildir. Dilde, iste ve h!
arekette birlik lâzim oldugunu inkâr eden var midir? O halde buyurun
kardesler bunun coskusuna çalisalim. Yirmi bes seneden beri aziz milletime
elden geldigi kadar acizane hizmet ettim. Bu sayede en büyük nisan, aldigim
"TESEBBÜS VE SEBAT" madalyasidir. Ömrümün kalan senelerini, lisan
birligine, fikir birligine ve isbirligine feda edecegim…..Kavi, necip,
ömürlü, sabirli ve cesaretli olan Türk Milleti'nin, perakende düsüp,
Seddiçin'den Akdeniz'e kadar yayildigi halde, nüfuzsuz, sessiz kaldigi
lisanssizligindan, yani "LISAN-I UMUMIYE" sahip olmadigindan ileri
gelmistir. Bu inanis ile ömrettim, bu inanisla mezara girecegim. … lisan ve
edebiyat birligi sair birliklerin esasi ve temelidir."
Dogumunun 150. Yildönümünü kutladigimiz Gaspirali'nin vasiyetini, tekmil
Türk evlatlari yerine getireceklerdir elbet.

Levent Tunadan
Date: Mon, 12 Mar 2001 06:21:56 -0800 (PST)
From: Levent Tunadan <ltunadan@yahoo.com>
Subject: Dil Birligi:Kaynaklar -2 Dipnotlar
To: sota@wanadoo.nl

(1) “Stanford'dan yazan Çelim Yildizhan adli bir okuyucumun önerisi hem
ilginç hem günümüze uygun. Kisaca söyle diyor Çelim Yildizhan:
Amerika'da "Scola" (Latince 'okul' demek, Y.A.) denilen bir kanal var. Tüm
dünya ülkelerinden o ülkelerin diliyle haber yayinlari yapiyor ve oradan
öbür Türk lehçelerindeki haberleri izliyorum. Tecrübeme göre okuyarak bu
lehçeleri çok daha kolay anlayabiliyorum. Önerim, fazla karisik olmayan
arama metodlariyla bu lehçelerin aninda birbirine çevrilmesini saglayacak
birtakim programlarin gelistirilmesi. Bütün bu lehçelerin cümle yapisi ayni
oldugu için böyle bir program kolaylikla gelistirilebilir. Zira is aslinda
degisik lehçelerdeki degisik kelimeleri çevirmekden ibaret gibi kaliyor.
Uygulamada örnegin internetde bir Kirgizca metin okuyorum. Anlayamayinca
hemen "Tek Türkçe" programini indiriyorum ve ayni metni T! ürkiye
Türkçesi'nden okuyorum. Böylece her iki metne bakarak hem Kirgizca kelime
hazinemi gelistiriyor hem bilgi tazeliyorum.
Kanaatimce böyle bir program, fazla bir maliyeti olmaksizin bir sene gibi
bir süre içinde hazirlanabilir. Dünya dijital ortama kayarken Türk birligi
böylece dil alaninda ve internet üzerinden saglanabilir.
Ve bu sayede Ingilizce ve Ispanyolca'ya rakib bir Türk kültür kusaginin
temelleri de atilmis olur.
Iste Degerli Okurum Yildizhan'in görüsleri böyle. Bana mantikli ve kaabil -
i tatbik geldi.
Böyle bir uygulamayla yayincilik hayatina da akillara durgunluk verecek bir
ivme kazandirmak mümkün olacakdir. Tasavvur ediniz ki kitab piyasasi
böylece potansiyel olarak 65'i içeride üç milyonu disarida 68 milyonluk bir
kütle yerine 200 milyona yakin bir kütleye kavusacak... Tabii ben "akillara
durgunluk" derken dünyayi Tünel ve Harbiye a! rasindaki anacaddeden ibaret
sanan ve kendi aralarinda "tedavül" etmek üzere istihbarat kriptosu gibi
"sifreli" ve 50'ser tirajli "kitablar" bastiran "özel kulüb" (!) üyelerinin
akillarini kasdetmiyorum...” (Yagmur Atsiz, Milliyet 07.06.2000)

”Degisik Türk Lehçeleri'nin bilgisayar araciligiyla aninda birbirine
çevrilmesi, daha dogrusu Istanbul Lehçesi'ne çevrilerek böylece bir "ortak
edebi dil" yaratilmasi konusundaki yazim olaganüstü ilgi gördü. Bu "Tek
Türkçe" projesi hayata yansitilsa en az 200 milyonluk bir "okuyucu kitlesi"
yaratilmis olacak... Ingilizce, Ispanyolca, Arabca, Fransizca'da oldugu
gibi...
Müsaadesini var farzederek Degerli Okurum ve bu fikrin izleyicisi Çelim
Yildizhan'in elektronik adresini veriyorum. Öbür uzman arkadaslar onunla
temasa geçerek bir "program taslagi" gelistirseler ben bunun "avukatligini"
üstlenirim. Aslinda bu isin hamiligi, ay, pardon, "the sponsoring", bizim
"Milliyet"! e yarasirdi. Devlet nasil olsa uyuduguna göre, haydi, bir
gayret...
Adres su: celim@leland.stanford.EDU "(Yagmur Atsiz, Milliyet, 14.06.2000)

(2)"Yapilabilecek seylerden birisi Turk dillerini yazili olarak birbirine
ceviren Artificial Intelligence - Yapay Zeka Temelli bir program yazmak
olmalidir. Amerika'da yasayan Yapay Zeka uzerine calisan ve Turkolog olan
arkadaslarima bu fikrimi actim ve bu is nasil olabilir diye dusunmeye
basladik. Tabi bir fizibilite yapmaya calisacagiz, daha onceki calismalara
bakip atilmasi gereken adimlari tespit etmeye calisacagiz ama cok amatoruz
ve acikcasi daha ortaya tek satir bir sey koyacak kadar bile calismadik,
yani ortada bir sey yok! "(Celim Yildizhan)

(3) "Ingilizce yapay olarak uretilmesi en zor olanlardan biridir, cunku
yazilisi cok tuhaf ve hic de mantiksal gorunmeyen bir tarza sahiptir.
(ornegin write, right ve rite gibi yazilisi cok farkli olan sozcukler
okunurken ayni sesi verir).Turkce gibi baska diller cok daha kolaydir.
Aslinda Turkce yapay uretimi cok kolay bir dildir. Ataturk’un girisimiyle,
1929’da Arap harflerinden Latin harflerine gecilmesi, seslerle harfler
arasinda bire bir uygunluk saglanmasini getirmistir. Turkcede her bir harfi
telaffuz edersiniz; sessiz atlanan hicbir harf ya da kafa karistirici
sesler yoktur. O nedenle, sozcuk duzeyinde Turkce, bir bilgisayar konusma
yaraticisi acisindan ruyalarinin gercek cikmasi gibi bir seydir. "(Nicholas
Negroponte, Dijital Dunya, 1996, ss.135-136)

(4) Internet Baglantilar:
Türk Dili-Baglantilar http://www.tdk.gov.tr/baglantilar.html
Internetteki Türkoloji Dünyasi http://www.tdk.gov.tr/hal1.html
Türk Dili ve Edebiyati Üzerine Yazilar http://www.tdk.gov.tr/yazilar.html
Türk Dili ve Kültürü-Baglantilar
http://www.turkdilivekulturu.com/07/baglantilar.html

Türk Dili ve Edebiyati: Internet Linkleri
http://www.ogu.edu.tr/~turkde/turkolojilink.html

Bilkent Üniversitesi Türkce Dil Merkezi
http://www.nlp.cs.bilkent.edu.tr/t-index.html

Türkoloji Dünyasi http://turkoloji.cu.edu.tr/
Türkoloji ve Dilbilim –Hatlar
http://turkoloji.cu.edu.tr/kisisel/akalin/hatlar.html

Türkoloji Tartisma ve Haberlesme Hatti http://groups.yahoo.com/group/turkoloji
Türkoloji Tartisma ve Haberlesme Hatti http://turkoloji.cu.edu.tr/tartisma.htm
Turkic Republics and Communities http://www.khazaria.com/turkic/index.html
Türkiye’den Avrasya http://pc12.soc.metu.edu.tr/ars.html
Türk Dili-Baglantilar http://www.dilimiz.gen.tr/baglantilar.html
Turkish World Home http//www.turkiye.net/sota/sota.html
Turkistan-N Archives http//www.euronet.nl/users/sota/turkistan.htm
Türk lehçe ve agizlarinda ilk on sayi http://www.zompist.com/asia.htm#altaic
Türk lehçe ve agizlarinda Yeni Yil Kutlamasi
http://turkoloji.cu.edu.tr/yeniyil/yeniyil.htm
Ismail Bey Gaspirali http://www.ismailgaspirali.org/ana.htm

Diger Baglantilar
www.tdk.gov.tr

www.turkiye.net/sota/tdaskon.html
www.po.metu.edu.tr/Tuk-Dil
www.turkdili.gen.tr
web.bilkent.edu.tr/edu-web.html
www.ankara.edu.tr/faculties/letters/turkdili.html
www.hacettepe.edu.tr/tukce/akademik/edebiyat
(5) KAYNAKÇALAR-TÜRK DILI
DEDEOGLU, BEHÇET: KASGARLI MAHMUT HAKKINDA BIBLIYOGRAFYA SAKAOGLU, SAIM
ÇAGRI, N110, 03.1967, 16-21SS. [TMB67/MK] SAHIS BIBLIYOGRAFYALARI MAKALE

KASGARLI MAHMUT VE ESERI ÜZERINE BIBLIYOGRAFYA SAKAOGLU, SAIM ÇAGRI, C13,
N138, 07.1969, 8-11SS. [TMB70/MK] SAHIS BIBLIYOGRAFYALARI MAKALE

TÜRKIYE, TÜRKLER VE TÜRK DILI BIBLIYOGRAFYASI ERIMER, KAYAHAN ÇAGDAS TÜRK
DILI, ÖZEL SAYI, C2, N18, 08/09.1989, 371-373SS. [TMB89/MK] KONU
BIBLIYOGRAFYALARI MAKALE

TÜRK LISAN VE TARIHINE DAIR BAZI YENI ALMAN NESRIYATI GIESE, F. DARÜLFÜNUN
EDEBIYAT FAK. MECMUASI, C1, N3, 1332, 286-294SS. [56/ KONU
BIBLIYOGRAFYALARI MAKALE

YAYINLARI - A. DILAÇAR IÇIN YAZILANLAR TÜRKAY, KAYA IÇINDE: A. DILAÇAR.
ANKARA: 1982. 68-83SS. (TÜRK DIL KURUMU YAYINLARI: 490; TÜ RK DILINE EMEK
VERENLER DIZISI: 19). [10/ENFO] SAHIS BIBLIYOGRAFYALARI KITAP IÇINDE BÖLÜM

YABANCI DILLERDE YAZILMIS TÜRKÇE GRAMERLERLE OKUMA KITAPLARI (1939-1951)
DILAÇAR, AGOP IÇINDE: TÜRKAY, KAYA: A. DILAÇAR. ANKARA: 1982. 199-207SS.
(TÜRK DIL KURUMU YAYINLARI: 490). [10/ENFO] KONU BIBLIYOGRAFYALARI KITAP
IÇINDE BÖLÜM

TÜRKIYE TÜRKÇESI GRAMERLERINDEN SEÇME ESERLER DILAÇAR, AGOP IÇINDE: TÜRKAY,
KAYA: A. DILAÇAR. ANKARA: 1982. 209-222SS. (TÜRK DIL KURUMU YAYINLARI:
490). [10/ENFO] KONU BIBLIYOGRAFYALARI KITAP IÇINDE BÖLÜM

YAYINLAR (ÖZCAN BASKAN'IN YAYINLARI) DIL DERGISI, N22, ÖZCAN BASKAN ÖZEL
SAYISI, N22, 1994, 150-154SS.10/ENFO] SAHIS BIBLIYOGRAFYALARI MAKALE

TÜRK DIL KURUMU YAYINLARI 1999 ANKARA: TÜRK DIL KURUMU, 1999. 13S.
[10/ENFO] YAYIN KATALOGLARI BROSÜR

DIL DERGISI INDEKS (1-74. SAYILAR) DIL DERGISI, N74, 12.1998, 64-95SS.
[10/ENFO] DERGI INDEKSLERI MAKALE

SSCB VE BDT SAHALARINA AIT KIRGIZ TÜRKÇESI VE GRAMERLERI ILE ILGILI BIR
BIBLIYOGRAFYA DENEMESI ASÇI, UFUK DENIZ TÜRK DÜNYASI DIL VE EDEBIYAT
DERGISI, BAHAR 1998, N5. KONU BIBLIYOGRAFYALARI MAKALE

< /TR>
TÜRKIYE TÜRKÇESININ TARIHI SÖZLÜKLERI GÖKÇE, AZIZ ANKARA: KEBIKEÇ
YAYINLARI, KONU BIBLIYOGRAFYALARI KITAP

TATAR, BASKURT VE KAZAK SÖZLÜKLERI ÖNER, MUSTAFA STAD: SANAL TÜRKOLOJI
ARASTIRMALARI DERGISI, N1, 19.5.1998, 8S.
[10/ENFO]http://193.255.196.220/Stadana/oner.htm KONU BIBLIYOGRAFYALARI
MAKALE

TÜRK DIL KURUMUNDA SÖZLÜK ÇALISMALARI PARLATIR, ISMAIL TÜRK DILI, N568,
04.1999, 270-284SS. [10/ENFO] KONU BIBLIYOGRAFYALARI MAKALE

TÜRK DIL KURUMU YAYINLARI, 1997 ANKARA: TÜRK DIL KURUMU, 1997. 12S.
[TB97/MK] YAYIN KATALOGLARI BROSÜR

HACETTEPE ÜNIVERSITESINDE YAPILAN TÜRK DILI ILE ILGILI YÜKSEK LISANS VE
DOKTORA TEZLERI ATABEY, IBRAHIM ATATÜRK KÜLTÜR, DIL VE TARIH YÜKSEK KURUMU
BÜLTENI, C11, N32, 01/06.1998, 72-75SS. [10/ENFO] TEZ KATALOGLARI MAKALE

TÜRK DIL KURUMU KÜTÜPHANESINE YENI GELEN YAYINLAR GÜRELLI, SUZAN ATATÜRK
KÜLTÜR, DIL VE TARIH YÜKSEK KURUMU BÜLTENI, C11, N33, 05/08.1998, 59-66SS.
[10/ENFO] KÜTÜPHANE KATALOGLARI MAKALE

TÜRKÇE ÖGRETIM MERKEZI (TÖMER) TARAFINDAN YAYIMLANAN SÜRELI YAYINLAR
GÜRSES, RESIDE ATATÜRK KÜLTÜR, DIL VE TARIH YÜKSEK KURUMU BÜLTENI, C11,
N34, 09/1 2.1998, 66-73SS. [10/ENFO] YAYIN KATALOGLARI MAKALE

1998'DE DILIMIZ ÇOTUKSÖKEN, YUSUF YASASIN EDEBIYAT, 01.1999, 68-69SS.
(YAZININ IÇINDE "KITAPLAR" BASLIGI ALTINDA YIL IÇINDE ÇIKAN DIL
KITAPLARINDAN BAHSEDILMIS). [10/ENFO]

<<>><<>><>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<>><<><<


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder