Çok Değerli, Saygıdeğer Arkadaşlarım
Yıllardır yollardayım. Yollar bana hep inanılmaz kapılar açtı, “yola bir düşülünce ömür boyu gidilir” diyen Attila İlhan’la uzun yıllar Süren dostluğumuz oldu. Yayınlanmış üç şiir kasetini yapma bahtiyarlığına eriştim. Ama hiçbir zaman masa başında duramadım, hep yollar çağırdı beni. “Abbas Yolcu” misali düştüm yollara. On bir yaşımda ana kucağından, baba ocağından çıktım. O gün bugündür yollardayım. Hüseyin Nihal Atsız’ın iki cilt halinde, Türkiye Yayınları arasında çıkan “Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtlar Diriliyor” kitaplarını on yaşımda okudum. O günden sonra hep o topraklar, masmavi gökleri özledim. Son yedi yılımın dört yüz günü o topraklarda, atalarımın dağlarında geçti. Ata ruhlarıma dualar ettim dağlarda. Dağları hep ve çok sevdim. “Şu mavi gökler ki her şeyi örtmektedir” diye başlayan ve Kültigin atamız adına Bilge Kağan atamızın diktirdiği anıt taşın hemen dibinde uyuma bahtiyarlığına eriştim…
Yollar ve dağlar bana, Türk Kültürü’nün el değmemiş hazinlerini sundu. İmkanlar ölçüsünde sizlere taşıdım bu hazineleri; “Karlı Dağlardaki Sır”, “Damgaların Göçü”, “Zamana Karşı - Kazdağı Koşuburnu Türkmenleri” adını verdiğim üç belgesel, “Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler”, “Saymalıtaş Gökyüzü Atları” adını verdiğim iki albüm kitapla, onlardan kalan izleri sizlere getirdim.
2010 yılı mart ayında başlayan zorlu süreç moral destekleriniz ve katkılarınız ile “Damgaların Göçü”, “Zamana Karşı” belgeselleri, 2011 Ocak ve Mart Atlas dergisinde yer alan iki dosya konusu ve iki belgeselin tanıtımını içeren iki dergi ile son buldu. Çok yoruldum ama umutsuz olmaktansa, yorgun olmak daha iyidir diyerek yoluma devam ettim. Belgesellerin yayın sürecinde tanıtım desteği veren bütün dostlarıma en derin şükranlarımı sunuyorum.
Şimdi uzun sürecek bir suskunluk süreci var önümde. Ne aman ve nasıl buluşacağımızı gerçekten ben de bilmiyorum. Bildiğim bir şey var, dağlara gitmenin, uzun yollara düşmenin vakti geldi. Dağlar ve yollar bu sefer neler armağan edecek, sizlere neleri taşıyacağım oralardan bunu ben de bilmiyorum. Ben yazamasam da, cevap veremesem de, sizler yazın lütfen. Çok uzaklarda, Altay dağlarında, Moğolistan bozkırlarında, Tanrı dağlarında sizlerden gelecek mesajlar bana hep moral olacak. Hepinizi çok ve yürekten seviyorum. Bizler Kutlu bir davanın, Türk Ülküsü’nün sessiz, sıradan savaşçılarıyız ve savaşımız ömrümüzün sonuna dek devam edecektir.
Tekrar hepinize en kalbî şükranlarımı sunuyor, kutlu davanın kutlu yolunda uzattığınız ellerinizden sıkıyor, gönülden selamlarımla hepinizi kucaklıyorum. Daha büyük ve daha uzun soluklu yeni eserlerde buluşmak dileğiyle hepinize esenlikler diliyorum…
Selam ve Saygılarımla…
SERVET Somuncuoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder