24 Haziran 2017 Cumartesi

Bilge Kağan'ın Yazıtları


KÜL TİGİN YAZITI


kültigin ile ilgili görsel sonucu

KÜL TİGİN GÜNEY YÜZÜ

Ben, Tanrı gibi ve Tanrı'dan olmuş Türk Bilge Hakan, bu devirde tahta oturdum. Sözlerimi baştan sona işitin, önce siz erkek kardeşlerim ve oğullarım, birleşik boyum ve halkım, sağdaki Şadapıt beyler, soldaki Tarkan'lar ve kumandan beyler Otuz Tatar............................

Dokuz Oğuz beyler ve halkı, bu sözlerimi iyice işitin ve sıkıca dinleyin: İleride, gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, geride gün batısına ve kuzeyde gece ortasına kadar, bu sınırlar içindeki bütün halklar hep bana tabidir. Bunca halkı hep düzene soktum. Onlar şimdi hiç de kötü durumda değiller. Türklerin hakanı Ötüken dağlarında oturur ve oradan hükmeder ise ülkede hiçbir sıkıntı olmaz. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize pek az kala durdum; güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e pek az kala durdum; batıda İnci Sır Derya ırmağını geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim; kuzeyde Yir Bayırku topraklarına kadar ordu sevk ettim; bunca diyara kadar ordularımı yürüttüm ve anladım ki: Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş! Türk halkının yurt edineceği ve yönetileceği yer Ötüken dağları imiş! Bu yerde oturup Çin halkı ile ilişkileri düzelttim. Çinliler altını gümüşü, ipeği ve ipekli kumaşları güçlük çıkarmaksızın öylece bize veriyorlar. Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları da yumuşak imiş. Tatlı sözlerle ve yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzaklarda yaşayan halkları böylece kendilerine yaklaştırırlar imiş. Bu halklar yaklaşıp yerleştikten sonra da Çinliler fesatlıklarını o zaman düşünürler imiş.

İyi ve akıllı kişileri, iyi ve cesur kişileri ilerletmezler imiş; öte yandan bir kişi suç işlese, onun boyuna, halkına ve hısım akrabasına kadar herkesi öldürmezler imiş. Çin halkının tatlı sözlerine ve yumuşak ipekli kumaşlarına kanıp, ey Türk halkı, çok sayıda öldün! Ey Türk halkı, öleceksin! Güneyde Çuğay dağlarına ve Töğültün ovasına konayım dersen, ey Türk halkı öleceksin! Orada kötü niyetli kimseler şöyle akıl verirler imiş: "Çinliler, bir halk uzakta yaşıyor ise, kötü hediyeler verir, yakında yaşıyor ise iyi hediyeler verir" deyip öyle akıl verirler imiş. Ey cahil kişiler, bu sözlere kanıp, Çinlilere yakın gidip, çok sayıda öldünüz.

O yere doğru gidersen, ey Türk halkı, öleceksin! Ötüken topraklarında oturup buradan Çin'e ve diğer ülkelere kervanlar gönderirsen, sonsuza kadar devlet sahibi olup hükmedeceksin. Ey Türk halkı, sen tok gözlü ve aksisin: Açlığı tokluğu düşünmezsin; bir de doyarsan açlığı hiç düşünmezsin. Böyle olduğun için, seni besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini dinlemeden ve rızalarını almadan her yere gittin ve oralarda hep mahvoldun ve tükendin. Oralarda nasılsa sağ kalmış olanlarınız da hemen her yönde bitkin ve mecalsiz bir halde yürüyor idiniz. Tanrı lütufkâr olduğu için, benim de talihim olduğu için hakan olarak tahta oturdum. Tahta oturup yoksul ve fakir halkı hep derleyip topladınm: Fakir halkı zengin yaptım, az halkı çok yaptım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Ey Türk beyleri ve halkı, bunu işitin! Türk halkı yaşayıp devlet sahibi olduğunu buraya taş üzerine hâkkettim; yanılıp öleceğini de buraya hâkkettim. Söyleyecek her ne sözüm var ise ebedî taşa hâkkettim. Ona bakarak bu sözleri öğrenin. Ey sadık Türk halkı ve beyleri, bu devirde bana itaat eden beyler, sizler mi yanılacaksınız? Ben ebedi taş diktim, Çin hakanından ressam ve heykeltraşlar getirttim, Kül Tigin'in türbesini süslettim. Çinliler benim sözümü kırmadılar ve Çin hakanının has sanatçılarını gönderdiler. Onlara olağanüstü bir türbe yaptırttım; içine ve dışına olağanüstü resim ve heykeller koydurttum. On-Ok oğullarına ve yabancılarına kadar herkes bunları görüp öğrenin. Ebedî taş hâkkettirdim. Burası yakın bir mevki olduğundan, ayrıca kolay erişilir bir yer olduğundan, böyle kolay erişilir bir yerde ebedî taş hâkkettirdim, yazdırttım. Onu görüp öylece bilin ve öğrenin. O taşı hâkkettirdim. Bu yazıyı yazan Kül Tigin'in yeğeni Yolluğ Tigin'dir.


KÜL TİGİN DOĞU YÜZÜ

Üstte mavi gökyüzü altta da yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insan oğulları yaratılmış. İnsan oğullarının üzerine de atalarım dedelerim Bumın Hakan ve İştemi Hakan hükümdar olarak tahta oturmuş. Tahta oturarak, Türk halkının devletini ve yasalarını yönetivermiş, düzenleyivermişler.

Dört bucak hep düşman imiş. Ordular sevkederek, dört bucaktaki halkları hep almış, hep kendilerine bağımlı kılmışlar. Başlılara baş eğdirmiş, dizlilere diz çöktürmüşler. Doğuda Kingan dağlarına kadar, batıda Demir Kapı'ya kadar halklarını yerleştirmişler. Bu iki sınır arasında pek örgütsüz ve düzensiz yaşayan Gök Türkleri düzene sokarak öylece hüküm sürürler imiş. Onlar akıllı hükümdarlar imiş, cesur hükümdarlar imiş; emirleri altındaki kumandanları da akıllı imişler şüphesiz, cesur imişler şüphesiz. Beyleri de halkları da barış ve uyum içinde imişler şüphesiz. Onun için devleti öylece yönetmişler şüphesiz; devleti yönetip yasaları düzenlemişler. Sonra kendileri öylece vefat etmişler. Cenaze törenlerine yasçı ve ağlayıcı olarak doğuda, gün doğusundan Bükli Çöl halkı, Çinliler, Tibetliler, Avarlar, Bizanslılar, Kırgızlar, Üç Kurıkanlar, Oğuz Tatarlar, Kıtaylar, Tatabılar… bunca halklar gelerek ağlamışlar, yas tutmuşlar. Onlar onca ünlü hükümdarlar imiş. Ondan sonra, erkek kardeşleri hükümdar olmuşlar şüphesiz, oğulları hükümdar olmuşlar şüphesiz. Ondan sonra erkek kardeşleri ağabeyleri gibi yaratılmamış şüphesiz, oğulları babaları gibi yaratılmamış şüphesiz. Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Onların kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz.

Beyleri ve halkı itaatkâr olmadığı için, Çin halkı hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, erkek kardeşlerle ağabeyleri birbirlerine düşürdüğü için, beylere halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı, kurduğu devletini elden çıkarıvermiş, tahta oturttuğu hakanını kaybedivermiş. Bu yüzden Çin halkına, bey olmaya lâyık erkek evlâdı kul oldu, hanım olmağa lâyık kız evlâdı da cariye oldu. Türk beyleri Türk unvanlarını bıraktı; Çinlilerin hizmetindeki Türk beyleri, Çin unvanları alarak Çin hakanına tabi olmuşlar. Elli yıl hizmet etmişler. Doğuda, gün doğusunda Bükli hakanına kadar sefer edivermişler, batıda Demir Kapı'ya kadar sefer edivermişler; Çin hakanı için böylece fetihler yapmış, ülkeler almışlar. Türk avam tabakası şöyle demiş: "Devlet sahibi bir halk idim; devletim şimdi nerede? Kimin için ülkeler fethediyorum?" der imiş. "Hakan sahibi bir halk idim; hakanım nerde? Hangi hakana hizmet ediyorum?" demiş. Böyle deyip Çin hakanına düşman olmuş.

Düşman olmuş, fakat kendini düzene sokup iyi örgütlenememiş, yine Çinlilere bağımlı olmuş. Çin halkı bunca hizmet ettiğini düşünmeden "Türk halkını öldüreyim, neslini yok edeyim" der imiş. Türk halkı yok olmak üzere imiş. Yukarıdaki Türk Tanrısı ve Türk kutsal yer ve su ruhları şöyle yapmışlar: Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun diye, babam İlteriş Hakanı ve annem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup daha yükseğe kaldırmışlar muhakkak ki. Babam Hakan on yedi adamla baş kaldırmış. İlteriş baş kaldırıyor diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler şehire inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş olduğu için, babam hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları da koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip adam toplamış ve yığmış. Sonunda hepsi yedi yüz kişi olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devletsiz kalmış, hakansız kalmış halkı, cariye olmuş, kul olmuş halkı, Türk örf ve adetlerini bırakmış halkı, atalarımın dedelerimin töresince yeniden yaratmış ve eğitmiş. Tölis ve Tarduş halklarını o vakit düzenlemiş, Yabgu'yu ve Şad'ı o vakit onlara vermiş. Güneyde Çin halkı düşman imiş, kuzeyde Bağımlı Hakan, Dokuz Oğuz halkı, düşman imiş, Kırgızlar, Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar ve Tatabılar hep düşman imiş. Babam hakan bunca.........................kırk yedi kez sefer etmiş, yirmi kez savaşmış. Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi devletsiz bırakmış, hakanlıyı hakansız bırakmış, düşmanları bağımlı kılmış, dizlilere diz çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş. Babam hakan, öylece devleti kurup yasaları koyup vefat etmiş. Babam Hakan için amcam Hakan önce bağımlı Hakanı balbal olarak dikmiş. Babam Hakan öldükten sonra yasa uyarınca amcam Hakan tahta oturdu. Amcam Hakan tahta oturup Türk halkını yeniden düzenledi ve yeniden doyurdu. Yoksulu zengin etti, azı çoğalttı.

Amcam Hakan tahta oturduğunda ben Tarduş halkı üzerine Şad idim. Amcam Hakan ile doğuda Sarı Irmağa ve Şantung ovasına kadar sefer ettik, batıda Demir Kapı'ya kadar sefer ettik; Kögmen dağlarının ötesinde Kırgız ülkesine kadar sefer ettik, toplam yirmi beş kez sefer ettik, on üç kez savaştık. Devletliyi devletsiz bıraktık, hakanlıyı hakansız bıraktık; dizlilere diz çöktürdük, başlılara baş eğdirdik. Türgiş Hakanı kendi Türk'ümüz, kendi halkımız idi. Bilgisizliği yüzünden, bize karşı hatalı hareket ettiğinden, hakanları öldü, kumandaları ve beyleri de öldü. On-ok halkı ıztırap gördü. Atalarımızın dedelerimizin zaptettiği yurt sahipsiz olmasın diye Az halkını düzene sokup örgütleyerek.................

Bars bir bey idi. Hakan unvanını burada ona biz verdik. Eş olarak da kız kardeşim prensesi verdik. Buna rağmen kendisi hata işledi. Sonuç olarak Az'ların hakanı öldü, halkı da kul köle oldu. Kögmen ülkesi sahipsiz kalmasın diye Az ve Kırgız halklarını örgütleyip geldik ve savaştık...yeniden verdik. Doğuda Kingan dağlarının ötesine kadar halklarımızı öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. Batıda Kengü Tarman'a kadar Türk halkını öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. O devirde köleler bile köleli olmuş idi, cariyeler bile kadın hizmetkârlı olmuş idi.

Onca zengin ve onca gelişmiş devletimiz vardı. Ey Türk, Oğuz beyleri ve halkı, işitin! Üstteki gök çökmedikçe, alttaki yerde delinmedikçe, ey Türk halkı, senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilirdi? Ey Türk halkı, kötü huyundan vazgeç ve nâdim ol! İtaatsizliğin yüzünden, seni besleyip doyurmuş olan akıllı hakanın ile bağımsız ve müreffeh devletine karşı kendin hatâ ettin ve nifak soktun. Silahlı düşman nereden gelip seni bozguna uğrattı ve dağıttı? Mızraklı düşman nereden gelip de seni yerinden yurdundan sürüp kaçırttı? Kutsal Ötüken dağları halkı, yerini yurdunu bırakıp gittin. Doğuya gidenleriniz gittiniz, batıya gidenleriniz gittiniz. Gittiğiniz yerlerde kazancınız şu oldu, hiç şüphesiz: Kanlarınız ırmaklar gibi aktı, kemikleriniz dağlar gibi yığıldı; bey olacak erkek evladınız köle oldu, hanım olacak kız evladınız cariye oldu. Bilgisizliğiniz yüzünden, kötü davranışlarınız yüzünden, amcam hakan vefat etti.

Amcam hakan için önce Kırgız hakanını balbal olarak diktim. Türk halkının adı sanı yok olmasın diye, babam hakanı ve annem hatunu yüceltmiş olan Tanrı, devlet veren Tanrı, Türk halkının adı sanı yok olmasın diye, beni o Tanrı hakan olarak tahta oturttu, hiç şüphesiz. Ben hiç de zengin ve müreffeh bir halk üzerine hükümdar olmadım. Tam tersine karnı aç, sırtı çıplak, yoksul ve sefil bir halk üzerine hükümdar oldum. Kardeşim Kül Tigin ile konuşup anlaştık. Babamızın, amcamızın kazanmış oldukları halkın adı sanı yok olmasın diye, Türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ile, iki Şad ile birlikte ölesiye yitesiye çalıştım, çabaladım. Öylece çalışıp çabalayıp birleşik halkı ateş ile su gibi birbirilerine düşman etmedim. Ben kendim hükümdar olduğumda, her yere  gitmiş olan halk, öle yite, yayan yapıldak dönüp geldi. Halkı besleyin doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına doğru, doğuda Kıtay ve Tatabı halklarına doğru, güneyde de Çin'e doğru on iki kez büyük ordu sevk ettim..... savaştım. Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, ilâhi lûtfum olduğu için, kısmetim olduğu için, ölecek halkı diriltip doyurdum. Çıplak halkı giyimli, yoksul halkı zengin kıldım; sayıca az olan halkı çoğalttım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım. Dört bucaktaki halkları hep kendime bağımlı kıldım, Türk halkını düşmansız kıldım. Bu halkların hepsi bana bağımlı oldular, bana hizmet ediyorlar, bunca çalışıp çabalayıp kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam Hakan vefat ettiğinde kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı.

Umay misali annem Hatun'un kutu sayesinde, kardeşim Kül Tigin erkeklik adını elde etti. On altı yaşında, amcam Hakanın devleti için şöyle başarılar kazandı: Altı bölgeli Soğdak'lara doğru sefer ettik ve onları bozguna uğrattık. Bu sırada Çinli vali Ong, elli bin kişilik bir ordu ile üzerimize geldi; savaştık.

Kül Tigin yaya olarak atılıp hücum etti. Vali Ong'un kayın biraderini, silâhlı iken, eli ile yakaladı ve silâhlı olarak Hakana takdim etti. Orduyu orada yok ettik. Kül Tigin yirmi bir yaşında iken General Çaça ile savaştık. Kül Tigin ilk önce Tadık Çor'un boz atına binip hücum etti. O at orada öldü. İkinci olarak Işbara Yamtar'ın boz atına binip hücum etti. O at da orada öldü. Üçüncü olarak Yiğen Siliğ Bey'in giyimli doru atına binip hücum etti. O at da orada öldü. Kül Tigin'i zırhından ve kaftanından yüzden fazla okla vurdular, ama yüzüne ve başına bir ok bile değmedi.....................hücum ettiğini, ey Türk beyleri, hepiniz bilirsiniz. O orduyu orada yok ettik. Ondan sonra, Yir Bayırku'ların Ulu İrkin'i bize düşman oldu. Onu dağıtıp Türki Yargun Göl'de bozguna uğrattık. Ulu İrkin azıcık erle kaçıp gitti. Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Kızgızlara doğru sefer ettik. Mızrak batımı karı söküp Köğmen dağlarını aşarak Kırgız halkını uykuda iken bastık. Hakanları ile Songa dağında savaştık. Kül Tigin Bayırku'ların ak aygırına binip süratle atılarak hücum etti. Biri eri okla vurdu, iki eri de kovalayıp mızrakladı. O hücumda, Bayırkuların ak aygırını, uyluğunu kırıp vurdular. Kırgız Hakanını öldürdük, ülkesini aldık. O yıl Türgiş'lere doğru, Altay dağlarını aşarak ve İrtiş ırmağını geçerek yürüdük. Türgiş halkını uykuda iken bastık. Türgiş Hakanını ordusu Bolçu'da ateş gibi, kasırga gibi, üzerimize geldi. Savaştık. Kül Tigin alnı akıtmalı boz ata binip hücum etti. Alnı akıtmalı boz at.......................yakalattı, ikisini de kendisi tutsak aldı. Orada yine düşman hatları içine girip Türgiş Hakanının kumandanı Az valisini eli ile yakaladı. Türgiş'lerin hakanını orada öldürdük, ülkesini aldık. Türgişlerin avam halkı hep bize tâbi oldu. O halkı Tabar'da yerleştirdik.......

Soğdak halkını düzene sokayım diye İnci Sır Derya ırmağını geçerek Demir Kapı'ya kadar sefer ettik. Ondan sonra Türgiş avam halkı yine düşman olmuş, Kengeres'e doğru gittiler. Bizim askerlerimizin atları zayıftı, yiyecekleri de yok idi. Kötü kişiler ....................cesur erler bize hücum etmişler idi. Kötü şartların hep bir araya geldiği böyle bir zamana üzülüp Kül Tigin'i az miktarda er ile ulaştırıp gönderdik. Büyük bir savaş savaşmış. Alp Şalçı kır atına binip hücum etmiş. Türgiş avam halkını orada öldürmüş, tutsak almış. Yine yürüyüp..................


KÜL TİGİN KUZEY YÖNÜ

...................... ile, Koşu Totok ile savaşmış. Adamlarını hep öldürmüş, evlerini mallarını eksiksiz hep getirdi. Kül Tigin yirmi yedi yaşında iken Karluk halkı serbestçe hakeret eden bir düşman oldu. Onlarla Tamag kutsal tepesinde savaştık.

Kül Tigin o savaşta otuz yaşında idi. Alp Şalçı kır atına binip sabırsızca hücum etti. İki eri kovalayıp mızrakladı. Karluk'ları öldürdük, tutsak aldık. O sırada Az halkı da düşman oldu. Onlarla Kara göl'de savaştık. Kül Tigin otuz bir yaşında idi. Alp Şalçı kır atına binip sabırsızca hücum etti, Az'ların İlteber'ini tuttu. Az halkı orada yok oldu. Amcam Hakan'ın devleti sarsıldığında, halk ve hükümdar ikiye ayrıldığında, İzgil halkı ile savaştık. Kül Tigin Alp Şalçı kır atına binip sabırsızca hücum etti. O at orada düştü. İzgil halkı öldü. Dokuz Oğuz halkı kendi halkım idi. Gök ile yer arasındaki karışıklık nedeniyle bize düşman oldular. Onlarla bir yılda beş kez savaştık. İlk önce Toğu şehrinde savaştık.

Kül Tigin Azman kır atına binip sabırsızca hücum etti. Altı eri mızrakladı. Ordular kapıştığında da yedinci eri kılıçladı. İkinci olarak Koşuldak'ta Ediz'lerle savaştık. Kül Tigin Az yağızına binip sabırsızca hücum ederek bir eri mızrakladı, dokuz eri de kuşatarak dövdü. Ediz halkı orada öldü. Üçüncü olarak Bolçu'da Oğuz'larla savaştık. Kül Tigin kır atına binip hücum etti, mızrakladı. Askerlerini mızrakladık, ülkelerini aldık. Dördüncü olarak Çuş başında savaştık. Türk halkının ayağı sendeledi. Perişan olacak idi. Süratle gelen düşman ordusunu Kül Tigin dağıtıp Tongralardan bir grup yiğit on eri Tonga Tigin'in cenaze töreninde kuşatarak öldürdük. Beşinci olarak Ezgenti Kadız'da Oğuzlarla savaştık. Kül Tigin Az yağız atına binip hücum etti. İki eri mızrakladı, çamura garketti. O ordu orada öldü. Amga korugan'ında kışlayıp o yılın ilk baharında Oğuz'lara doğru ordu sevk ettik. Kül Tigin'i karargâhın başında bıraktık. Düşman Oğuz'lar karargâhı bastılar. Kül Tigin öksüz kır atına binip dokuz eri mızrakladı, karargâhı düşmana vermedi. Kül Tigin olmasaydı annem Hatun başta olmak üzere diğer annelerim, ablalarım, prenslerim, bunca hayatta kalanlar cariye olacak idi, ölenler de yazıda yabanda yata kalacak idiniz; Kül Tigin yok olsa idi hep ölecek idiniz. Kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, eren aklım ermez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zaman Tanrısı buyurunca insan oğlu hep ölümlü yaratılmış.

Öyle düşündüm. Gözlerimden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek yas tuttum. Çok yas tuttum. İki Şad başta olmak üzere kardeşlerimin, oğullarımın, beylerimin ve halkımın gözleri kaşları berbat olacak deyip düşündüm. Yasçı ve ağlayıcı olarak Kıtay ve Tatabı halkları temsilcilerinin başında General Udar geldi. Çin imparatorundan onun temsilcisi olarak İşiyi Likeng geldi; binlerce ipekli kumaş, altın ve gümüş eşyayı gereğinden fazla getirdi. Tibet Hakanından onun temsilcisi olarak Bölün geldi. Geride, gün batısındaki Soğdlar, İranlılar ve Buhara şehri halkından General Nek ve Oğul Tarkan geldi.

On-Ok oğlum Türgiş hakanından mühürdar Makaraç ve mühürdar Oğuz Bilge geldi. Kırgız hakanından Tarduş İnançu Çor geldi. Türbe yapımcısı, süsleme sanatçısı ve kitabe taşı ustası olarak Çin imparatorunun yeğeni General Çang geldi.


KÜL TİGİN KUZEY-DOĞU YÜZÜ

Kül Tigin Koyun yılında, on yedinci gün de vefat etti. Dokuzuncu ayın yirmi yedisinde yas törenini tamamladık. Türbesinin, resimlerini-heykellerini ve kitabe taşını Maymun yılında, yedinci ayın yirmi yedisinde hep bitirdik. Kül Tigin kendisi kırk yedi yaşında idi. Taş türbe ustalarını, bunca ressam ve heykeltraşı Tuygun Elteber getirdi.

KÜL TİGİN GÜNEY-DOĞU YÜZÜ

Bunca yazıyı yazan: Kül Tigin'in yeğin Yollug Tigin, ben, yazdım. Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep Yollug Tigin, ben yazdım. Halkınızı değerli evladınızdan, tay gibi oğullarınızdan daha iyi besliyor idiniz. Uçup gittiniz. Göklerde de hayattaki gibi olasınız.

KÜL TİGİN GÜNEY-BATI YÜZÜ

Kül Tigin'in altınlarını, gümüşlerini, servetini, malını dört bin attan oluşan sürülerini koruyan Tuygut beyim prens yukarıda tanrı olunca ................kitabe taşını yazdım. Yolluğ Tigin biz yazdık.

KÜL TİGİN BATI YÜZÜ

Batıda Soğdlar baş kaldırdı. Kardeşim Kül Tigin ............... ölesiye yitisiye hizmet ettiği için, Türk Bilge Hakan mülküne ?, kardeşim Kül Tigin'i gözeterek, hükümdar olarak oturdum.

Ona İnançu Apa Yargan Tarkan unvanını verdim, onu övdürdüm.



BİLGE KAĞAN YAZITI






BİLGE KAĞAN KUZEY YÜZÜ

Ben, Tanrı gibi ve Tanrıdan olmuş Türk Bilge Hakan, bu devirde tahta oturdum. Sözlerimi baştan sona işitin, önce siz erkek kardeşlerim ve oğullarım, birleşik boyum ve halkım…doğusuna, güneyde gün batısına kadar, geride gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar… bu sınırlar içindeki bütün halklar hep bana tabidir. Bunca halkı hep düzene soktum. Onlar şimdi hiç de kötü durumda değiller. Türk hakanı Ötüken dağlarında oturur ve oradan hükmeder ise ülkede hiçbir sıkıntı olmaz. İleride Şantung ovasına kadar sefer ettim, denize az kala durdum; güneyde Dokuz Ersin'e kadar sefer ettim, Tibet'e az kala durdum; geride Demir Kapı'ya kadar sefer ettim, kuzeyde Yir Bayırku ülkesine kadar sefer ettim, bunca diyarlara kadar ordu sevk ettim ve anladım ki Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş! Devletin yönetileceği yer Ötüken dağları imiş! Bu yerde oturup Çin halkı ile ilişkileri düzelttim. Şimdi onlar bize altını, gümüş, ipeği, ipekli kumaşları bolca veriyorlar. Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları da yumuşak imiş. Tatlı sözlerle, yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzaklarda yaşayan halkları öylece kendilerine yaklaştırırlar imiş. Bu halklar yaklaşıp yerleştikten sonra da Çinliler kötü niyetlerini o zaman düşünürler imiş: iyi ve akıllı kişileri, iyi ve cesur kişileri ilerletmezler imiş; öte yandan bir kişi yanılıp suç işlese onun soyuna sopuna ve hısım akrabasına kadar herkesi öldürmezler imiş. Çinlilerin tatlı sözlerine ve yumuşak ipekli kumaşlarına aldanıp ey Türk halkı, çok sayıda öldün! Ey Türk halkı, sen mutlak öleceksin! Güneyde Çuğay dağlarına ve Töğültün ovasına yerleşeyim dersen, Türk halkı mutlak öleceksin! Orada kötü niyetli kimseler şöyle akıl verirler imiş: "Çinliler, bir halk onlara uzak ise kötü hediyeler verir; yakın ise iyi hediyeler verir" deyip öyle akıl verirler imiş. Akılsız cahil kişiler, bu sözleri duyup, Çin'e yakın gibi çok sayıda öldünüz. O yere doğru gidersen, ey Türk halkı, öleceksin! Ötüken ülkesinde oturup buradan kervanar gönderirsen, hiçbir derdin olmaz. Ötüken dağlarında oturursan sonsuza kadar devlet sahibi olup hükmedersin. Ey Türk halkı! Sen tok gözlü ve aksisin: acıkırsan doyacağını düşünmezsin, bir de doyarsan tekrar acıkacağını düşünmezsin. Öyle olduğun için seni besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini dinlemeden, rızalarını almadan her yere gittin, oralarda hep mahvoldun ve tükendin. Oralarda nasılsa sağ kalmış olanlarınız da her yönde bitkin ve mecalsiz bir halde yürüyor idiniz. Tanrı lütufkâr olduğu için, kendim de talihim olduğu için hakan olarak tahta oturdum. Tahta oturup yoksul ve fakir halkı hep derleyip topladım. Fakir halkı zengin yaptım, az halkı çok yaptım. Acaba bu sözlerimde yalan var mı! Ey Türk beyleri ve halkı, bunu işitin! Türk halkının dirilip nasıl devlet sahibi olacağını buraya hâkkettim; yanılıp nasıl öleceğini de buraya hâkkettim. Söyleyecek her ne sözüm var ise bu ebedî taşa hâkkettim. Ona bakarak bu sözleri öğrenin. Ey şimdiki Türk halkı ve beyleri, bu devirde bana tabi olan beyler, sizler mi yanılacak, hatâ edeceksiniz? Babam hakan, amcam hakan tahta oturduklarında dört bucaktaki halkları defalarca tanzim etmiş, defalarca düzene sokmuşlar. Tanrı lütfettiği için, tahta oturduğumda ben de dört bucaktaki halkları tanzim ettim ve düzene soktum ............................. yaptım. Ben Türgiş hakanına kızımı pek büyük bir törenle alıverdim. Türgiş hakanının kızını pek büyük bir törenle oğluma alıverdim ............................. pek büyük bir törenle alıverdim ............................. erdirdim. Dört bucaktaki halkları tabi kıldım. Başlılara baş eğdirdim, dizlilere diz çöktürdüm. Yukarıda gök aşağıda da yer lütfettiği için,  göz görülmedik, kulakla işitilmedik kadar çok halkımı ileride gün doğusuna, güneyde gün ortasına, geride gün batısına, kuzeyde de gece ortasına kadar uzanan geniş topraklarım üzerinde yerleştirdim. Sarı altınlarını, beyaz gümüşlerini, kenarlı ipek kumaşlarını, kokulu ipeklilerini, has atlarını, aygırlarını kara samurlarını ve .............................gök sincaplarını Türklerime ve halkıma kazanıverdim, ediniverdirm .............................dertsiz kıldım. Yukarıda Tanrı kudretli ............................. on bin ............................. beyleri ve halkı da iyi besleyin; eza ve cefa etmeyin ............................. Türk beylerim, Türk halkım .............................ad verdim.............................taşı.............................kazanıp.............................bu.............................bu hakanından ve bu beylerinden, bu vatanından ayrılmazsan, ey Türk halkı, .............................iyilik göreceksin, evine gireceksin ve dertsiz olacaksın.............................Ondan sonra Çin hakanından çok sanatkârlar getirttim. Çin hakanı benim sözümü kırmadı, kendi saray sanatkârlarını gönderdi. Onların olağanüstü bir tapınak yaptırttım. İçini ve dışını olağanüstü resim ve heykellerle süslettim. Ebedî taş kazdırttım, üzerine gönlümdeki sözlerimi hakkettirdim.............................On-Ok oğullarına ve onlara tabi yabancılara kadar herkes bunu görün ve öğrenin. Ebedî taş hâkkettirdim .............................hâkkettirdim ve yazdırttım. Bunu gören ve öylece öğrenin. O taş tapınağını

BİLGE KAĞAN DOĞU YÜZÜ

Tanrı gibi, Tanrı hükümdar yapmış, Türk Bilge Hakan, sözüm: Babam Türk Bilge Hakan …... Altı Sir, Dokuz Oğuz, İki Ediz çadırlı beyleri ve halkı…… Türk Tanrı……üzerine hakan oturdum. Tahta oturduğumda, ölecekmiş gibi düşünceli olan Türk beyleri ve halkı kıvranıp sevinip yere eğilmiş gözleri yukarıya baktı. Bu devirde kendim tahta oturup bunca değerli yasayı dört bucaktaki ……Üstte mavi gökyüzü altta da yağız yer yarıtıldığında, ikisinin arasında insan oğulları yaratılmış.

İnsan oğullarının üzerinde de atalarım dedelerim Bumın Hakan, İstemi Hakan hükümdar olarak tahta oturmuş. Tahta oturarak, Türk halkının devletini ve yasalarını yönetivermiş ve düzenleyivermişler. Dört bucak hep düşman imiş. Ordular sevk ederek, dört bucaktaki halkları hep almış, hep kendilerine bağımlı kılmışlar. Başlılara baş eğdirmiş, dizlilere diz çöktürmüşler. Doğuda Kingan dağlarına kadar, batıda Demir Kapı'ya kadar halkların yerleştirmişler. Bu iki sınır arasında, pek örgütsüz ve düzensiz yaşayan Gök Türkleri düzene sokarak öylece hükmederler imiş. onlar akıllı hakanlar imiş, yiğit hakanlar imiş; emirleri altındaki kumandanları da akıllı imişler şüphesiz, yiğit imişler şüphesiz. Beyleri de halkları da barış ve uyum içinde imişler. Onun için devleti öylece yönetmişler şüphesiz; devleti yönetip yasaları düzenlemişler. Sonra kendileri öylece vefat etmişler.

Cenaze törenlerine yasçı ve ağlayıcı olarak doğuda gün doğusundan Bükli Çöl halkı, Çinliler, Tibetliler, Avarlar, Bizanslılar, Kırgızlar, Üç Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar, Tatabılar… bunca halklar gelerek ağlamışlar, yas tutmuşlar. Onlar onca ünlü hakanlar imiş. Ondan sonra kardeşleri hakan olmuşlar şüphesiz, oğulları hakan olmuşlar şüphesiz. Ondan sonra kardeşleri ağabeyleri gibi yaratılmamış şüphesiz, oğulları babaları gibi yaratılmamış şüphesiz, Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Onların kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri ve halkı itaatkâr olmadığı için, Çin halkı hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı ve kandırıcı olduğu için, erkek kardeşlerle ağabeyleri birbirlerine düşürdüğü için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devletini elden çıkarıvermiş, tahta oturttuğu hakanını kaybedivermiş. Bu yüzden, Türk halkı Çin halkına bey olmağa lâyık erkek evlâdını kul yaptı, hanım olmağa lâyık kız evlâdını da cariye yaptı. Türk beyleri Türk unvanlarını bıraktı; Çinlilerin hizmetindeki Türk beyleri Çin unvanlarını alarak Çin hakanına tabi olmuşlar, elli yıl hizmet etmişler. Doğuda, gün doğusunda, Bükli hakanına kadar sefer edivermişler, batıda Demir Kapı'ya kadar sefer edivermişler; Çin hakanı için böylece fetihler yapmış, ülkeler almışlar. Türk avam halkı şöyle demiş: "Devlet sahibi bir halk idim; devletim şimdi nerde? Kimin için ülkeler fethediyorum? der imiş.

"Hakan sahibi bir halk idim; hakanım nerde? Hangi hakana hizmet ediyorum?" der imiş. Böyle deyip Çin hakanına düşman olmuş. Düşman olmuş, fakat kendini düzene sokup iyi örgütlenememiş, yine Çinlilere bağımlı olmuş. Çin halkı bunca hizmet ettiğini düşünmeden "Türk halkını öldüreyim, neslini yok edeyim der imiş. Türk halkı yok olmak üzere imiş. Yukarıdaki Türk Tanrısı ve kutsal yer ve su ruhları şöyle yapmışlar şüphesiz ki: Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun diye, babam İlteriş Hakanı ve annem İlbilge Hatun'u göğün tepesinde tutup daha yukarı kaldırdılar şüphesiz. Babam Hakan on yedi erle baş kaldırmış. "İlteriş baş kaldırıyor" diye haber alıp şehirdekiler daha çıkmış, dağdakiler şehre inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş olduğu için, babam Hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları ise koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip adam derlemiş toplamış. Sonunda hepsi yedi yüz kişi olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devletsiz ve hakansız kalmış halkı, cariye olmuş, kul olmuş halkı, Türk örf ve âdetlerini bırakmış halkı, atalarımın dedelerimin töresince yeniden yaratmış ve eğitmiş. Tölis ve Tarduş halklarını o vakit düzenlemiş, Yabgu'yu ve Şad'ı o vakit onlara vermiş. Güneyde Çin halkı düşman imiş, kuzeyde bağımlı Hakan, Dokuz Oğuz halkı, düşman imiş. Kırgızlar, Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar ve Tatabılar hep bize düşman imiş. Babam Hakan bunca ....................halkı …………kırk yedi kez sefer etmiş, yirmi kez savaşmış. Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi devletsiz bırakmış, hakanlıyı hakansız bırakmış, düşmanları bağımlı kılmış, dizlilere diz çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş. Babam hakan, öylece devleti kurup yasaları koyup vefat etmiş. Babam hakan için amcam hakan önce bağımlı hakanı balbal olarak dikmiş. Babam hakan vefat ettiğinde ben sekiz yaşımda kaldım. O zamanki töreye göre amcam hakan olarak tahta oturdu. Tahta oturup Türk halkını yeniden düzenledi ve yeniden besleyip doyurdu. Yoksulu zengin kıldı, azı çok kıldı. Amcam hakan tahta oturduğunda ben prens gücünde idim? ........................ Tanrı öyle buyurduğu için on dört yaşımda Tarduş halkı üzerinde Şad oturdum. Amcam hakan ile doğuda Sarı ırmak ve Şantung ovasına kadar sefer ettik, batıda Demir Kapı'ya kadar sefer ettik, Köğmen dağlarının ötesinde Kırgız ülkesine kadar sefer ettik. Toplam yirmi beş kez sefer ettik, on üç kez savaştık. Devletliyi devletsiz bıraktık, hakanlıyı hakansız bıraktık. Dizlilere diz çöktürdük, başlılara baş eğdirdik. Türkgiş hakanı kendi Türküm, kendi halkım idi. Bilgisizliği yüzünden, bize karşı hatalı hareket ettiğinden, hakanları öldü, kumandanları ve beyleri de öldü, On-Ok halkı ıstırap gördü. Atalarımızın dedelerimizin zaptettiği topraklar ve sular sahipsiz kalmasın diye Az halkını düzene sokup örgütleyerek …………Bars bey idi. Hakan unvanını burada ona biz verdik. Eş olarak da kız kardeşim prensesi verdik. Buna rağmen kendisi hata işledi. Sonuç olarak Azların hakanların öldü, halkı da kul köle oldu. Köğmen ülkesi sahipsiz kalmasın diye Az ve Kırgız halklarını nizama düzene sokup geldik ve savaştık… yeniden verdik. Doğuda Kingan dağlarının ötesine kadar halkları öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. Batıda Kengü Tarban'a kadar Türk halkını öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. O devirde köleler bile köleli olmuş idi, cariyeler bile cariyeli olmuş idi. Kardeşler ağabeylerini bilmez idi, oğullar babalarını bilmez idi. Onca zengin, onca gelişmiş devletimiz vardı. Ey Türk, Oğuz beyleri ve halkı, işitin! Üstteki gök çökmedikçe, alttaki yer de delinmedikçe, ey Türk halkı, senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilir mi? Türk halkı, bu huyundan vazgeç ve nadim ol! İtaatsizliğin yüzünden, seni besleyip doyurmuş olan hakanına ve bağımsız müreffeh devletine kendin ihanet ettin ve nifak soktun. Silâhlı düşman nereden gelip seni bozguna uğrattı ve dağıttı? Mızraklı düşman nereden gelip de seni yerinden yurdundan sürüp kaçırttı? Kutsal Ötüken dağları halkı, sen kendin yerini yurdunu bırakıp gittin. Doğuya gidenleriniz gittiniz, batıya  gidenleriniz gittiniz. Gittiğiniz yerlerde kazancınız şu oldu: kanınız ırmaklar gibi aktı, kemiklerimiz dağlar gibi yığıldı; bey olacak erkek evladınızı köle yaptınız, hanım olacak kız evlâdınızı cariye yaptınız. O cehaletiniz yüzünden, kötü tavır ve hareketleriniz yüzünden, amcam Hakan vefat etti. Amcam Hakan için önce Kırgız hakanını balbal olarak diktim. Türk halkının adı sanı yok olmasın diye babam Hakanı,
annem Hatunu yücelten Tanrı, onlara devlet veren Tanrı, Türk halkının adı sanı yolmasın diye, beni o Tanrı hakan olarak tahta oturttu. Ben hiç de zengin ve müreffeh bir halk üzerine hükümdar olmadım. Tam tersine, karnı aç sırtı çıplak yoksul ve sefil bir halk üzerine hükümdar oldum. Prens iki şad ve kardeşim Kül Tigin ile konuşup anlaştık: Babamızın ve amcamızın kazanmış oldukları halkın adı sanı yok olmasın diye Türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım; kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile birlikte ölesiye yitisiye çalıştım, çabaladım. Öylece çalışıp çabalayıp birleşik halkı ateş ile su gibi birbirlerine düşman etmedim. Ben kendim hakan olarak tahta oturduğumda, her yere gitmiş olan halk yayan yapıldak ve öle yite dönüp geldi. Halkı besleyip doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına doğru, doğuda Kıtay ve Tatabı halklarına doğru güneyde de Çin'e doğru on iki kez sefer ettim, ……… savaştım. Ondan sonra Tanrı öyle buyurduğu için, bahtım ve talihim olduğu için, ölecek halkı diriltip doyurdum. Çıplak halkı giyimli kıldım, fakir halkı zengin kıldım, az halkı çok kıldım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım. Dört bucaktaki halkları hep kendime tabi kıldım, Türk halkını düşmansız kıldım. Bu halkların hepsi bana tabi oldular. On yedi yaşında Tangutlara doğru sefer ettim. Tangut halkını hezimete uğrattım. Çocuklarını, kadınlarını, at sürülerini ve tüm varlıklarını o zaman aldım. On sekiz yaşımda Altı bölge Soğdaklarına doğru sefer ettim. Halkı orada bozguna uğrattım. Çinli Ong Totok elli bin kişilik bir ordu ile geldi. İduk Baş'ta savaştım, o orduyu orada yok ettim. Yirmi yaşımda, Basmıl Iduk Kut'u akraba kavmim idi, "Kervan göndermiyor" diye sefer ettim............................. bağımlı kıldı, bacını haracım .......................... çevirip getirdim. Yirmi iki yaşımda Çin'e doğru sefer ettim. Orada General Şa-ça kumandasında seksen bin kişilik bir ordu ile savaştım, askerlerini orada öldürdüm. Yirmi altı yaşımda Çik halkı, Kırgızlarla birlikte bize düşman oldu. Yenisey nehrini geçerek Çiklere doğru sefer ettim. Onlarla Örpen'de savaştım. Askerlerini mızrakladım. Az halkını zaptettim ...............bağımlı kıldım. Yirmi yedi yaşımda Kırgızlara doğru sefer ettim. Mızrak batımı karı sökerek. Köğmen dağlarını aşıp Kırgız halkını uykuda iken bastım. Kırgız hakanı ile Songa dağlarında savaştım. Hakanlarını öldürdüm, devletini orada zaptettim. O yıl Türgişlere doğru Altay dağlarını aşarak ve İrtiş ırmağını geçerek yürüdüm. Türgiş halkının uykuda bastım. Türgiş hakanının ordusu ateş ve bora gibi üzerimize geldi.

Bolçu'da savaştık. Türgişlerin hakanını, Yabgu'sunu ve şad'ını orada öldürdüm, devletini orada zaptettim. Otuz yaşında Beşbalık'a doğru sefer ettim. Altı kez savaştım…... Askerlerini hep öldürdüm. Onun içindeki insanlar .............................yok olacak idi ........................davet etmek için geldiler. Beşbalık onun için kurtuldu. Otuz bir yaşımda Karluk halkı bağımsızca hareket eder bir düşman oldu. Onlarla Tamag Iduk Baş'ta savaştık. Karluk halkını öldürdüm, orada zaptettim ……Basmıl avam ……Karluk halkı toplanıp geldi ......................öldürdüm. Dokuz Oğuzlar benim halkım idi. Gök ile yer arasındaki karşılık nedeniyle, ödlerine haset girdiği için, bize düşman oldular. Bir yılda dört kez savaştım. İlk önce Toğu Balık'ta savaştım. Tola ırmağını askerleri yüzdürerek geçip ordusu .............................İkinci olarak Antargu'da savaştım. Askerlerini mızrakladım .............................Üçüncü olarak Çuş ırmağı başında savaştım. Türk halkının ayağı sendeledi, fena  olacak idi. Saflarımızı yarıp dağıtarak gelen ordusunu geri püskürttüm. Bu sayede pek çok ölecek kişi hayatta kaldı. Orada Tongra boyu alplerinden bir grubu Tonga Tigin'in cenaze töreninde çevirip kuşatarak dövdüm. Dördüncü olarak Ezgenti Kadız'da savaştım. Askerlerini orada mızrakladım, hezimete uğrattım............................. Otuz iki yaşımda Amgı kalesinde kışladığımızda kıtlık oldu. O yılın ilkbaharında Oğuzlara doğru sefer ettim. Birinci ordu sefere çıkmış idi, ikinci ordu yurtta idi. Üç Oğuz ordusu baskın yaptı. "Türklerin piyadesi bozuldu" diyerek bizi zaptetmek üzere üzerimize geldi. Yarı ordusu evimizi barkımızı yağmalamak için gitti, yarı ordusu da savaşmak için geldi. Biz az idik, kötü durumda idik. Oğuz .............................düşman .............................Tanrı güç verdiği için orada mızrakladım.

dağıttım. Tanrı buyurduğu için, ben çalışıp kazandığım için Türk halkı da öylece kazanmış oldu şüphesiz. Ben erkek kardeşimle beraber bu kadar önderlik edip çalışmasa ve muvaffak olmasa idim, Türk halkı ölecek idi, yok olacak idi. Türk beyleri ve halkı şöylece düşünün ve şöylece bilin: Oğuz halkı.............................göndermeyeyim diye sefer ettim.

evini barkını bozdum. Oğuz halkı, Dokuz Tatar'larla birlikte toplanıp geldi. Ağu'da iki büyük savaş verdim. Askerlerini bozdum, devletini orada zaptettim. Öylece kazanıp .............................Tanrı buyurduğu için, ben otuz üç yaşımda .............................yok idi .............................kişi besleyip doyurmuş yiğit hakanına ihanet etti. Bu hareketi yukarıdaki Tanrı, aşağıdaki kutsal Yer ve Su ruhları ile amcam hakanın ruhu tasvip etmedi hiç şüphesiz. Dokuz Oğuz halkı yerini yurdunu bırakıp Çin'e doğru gitti. Çin .............................buraya geldi. "Besleyip doyurayım" diye düşündüm ..................halk…...günah .............................güneyde Çin'de adı sanı yok oldu. Burada bana kul oldu. Ben kendim hakan olarak tahta turduğum için Türk halkını .............................kılmadım. Devleti ve yasaları kazandım, elde ettim. Kutsal .............................toplanıp.............................orada savaştım, askerlerini mızrakladım. Tabi olanlar tabi oldu, halk oldu; ölenler öldü. Selenga nehri boyunca aşağıya yürüyüp Karağan geçidinde, evini barkını orada bozdum.............................dağa tırmandılar. Uygur'ların Elteberi yüz kadar adamla doğuya doğru kaçık gitti..........................................................Türk halkı, aç idi. O at sürüsünü alıp onları doyurdum. Otuz dört yaşımda Oğuzlar kaçıp Çin'e gittiler. Buna üzülüp sefer ettim. Kıskançlıkla .....................çocuklarını ve kadınlarını orada gasp ettim. İki Elteberli halk..........................................................Tatabı halkı Çin hakanına tabi oldu. Elçisi, iyi haberi ve ricaları gelmiyor diye yazın sefer ettim. Halkı orada bozguna uğrattım; at sürülerini ve tüm varlıklarını orada gasp ettim. Ordusu toparlanıp geldi. Kadırkan dağlarına yerleş..........................................................meskenine, yerine yurduna yerleşti. Güneyde Karluk halkına doğru sefer et diye Tudun Yamtat'ı gönderdim, gitti............................. Karluk Elteberi yok olmuş. Kardeşi bir kaleye kaçıp gitmiş……….............................kervanı gelmedi. Onları korkutayım diye sefer ettim. Kale muhafızı iki üç kişi ile kaçıp gitti. Avam halkı ise "Hakanım geldi" diyerek kıvanıp sevindi .............................unvansıza unvan verdim Küçük unvanlıyı terfi ettirdim.............................

BİLGE KAĞAN GÜNEY-DOĞU YÜZÜ

.............................Gök Öng Nehrinin yatağını adeta yoğurarak ordu ile yürüyüp geceli gündüzlü yedi vakitte susuz araziyi geçtim. Çorak araziye varıp öncü askerleri ............................. ……Keçen'e kadar

 BİLGE KAĞAN GÜNEY YÜZÜ

.............................Çin süvari ordusundan on yedi bin askeri birinci gün öldürdüm. Piyade ordularını ikinci gün tamamıyla öldürdüm .............................gitti.............................

.............................kez sefer ettim. Otuz sekiz yaşımda kışın Kıtaylara doğru sefer ettim .............................Otuz dokuz yaşımda ilkbaharda Tatabı'lara doğru sefer ettim……

Ben .............................öldürdüm, çocuklarını, kadınlarını, at sürülerini ve tüm varlıklarını aldım.............................halk.............................kadınlarını yok ettim……yürüyüp.............................savaştım.............................verdim. Yiğit erlerini öldürüp balbal yapıverdim. Elli yaşımda Tatabı halkı Kıtaylardan ayrıldı .............................dağında.............................General Ku kumandasında kırk bin kişilik bir ordu geldi. Töngker dağında hücum edip vuruştum, otuz bin askeri öldürdüm. Bir.............................ise.............................söktüm. Tatabı……öldürdü. Büyük oğlum hastalanıp ölünce Ku'yu, generali, balbal olarak dikiverdim. Ben on dokuz yıl şad olarak hüküm sürdüm, on dokuz yıl da hakan olarak hüküm sürdüm, devlet yönettim. Otuz bir yaşımda.............................Türklerime ve halkıma daha iyi bir şekilde öylece kazanıverdim.

TENRİ KAĞAN YAZITI

Bu kadar çok kazanıp babam Hakan Köpek yılının onuncu ayının yirmi altısında vefat etti. Domuz yılının binci ayının yirmi yedisinde cenaze törenini tamamladım. Bukug Totok…………babası ? Lisün Tay-Sengün kumandasında beş yüz kişi geldi. Kokuluk .............................altın ve gümüş bol miktarda getirdi. Cenaze mumları getirip dikiverdiler. Sandal ağacı getirip.............................Bunca halk cenaze töreninde saçlarını kulaklarını kesti. Cins has atlarını, kara samurlarını, gök sincaplarını sayısız miktarda getirip hediye olarak hep bıraktılar.

Tanrı gibi, Tanrıca tahta oturtulmuş Türk Bilge Hakan sözüm: Babam Türk Bilge Hakan tahta oturduğunda şimdiki Türk beyleri, batıdaki Tarduş beyleri, Kül Çor başta olmak üzere bütün Şadapıt beyler, doğudaki Tölis beyleri, Apa Tarkan başta olmak üzere bütün Şadapıt beyler .............................Ataman Tarkan, Tunyukuk Buyla Bağa Tarkan ve kumandanlar .............................Hassa Kumandanı Sebiğ Kül İrkin başta olmak üzere bütün kumandanlar, şimdik bunca beyler babam Hakana pek çok pek çok alkış ve övgüde ? bulundular .............................Türk beylerini ve halkını pek çok alkışladı ve öğdü ? ………Babam Hakan için bunca ağır taşları ve kalın ağaçları Türk beyleri ve halkı yapıp edip getirdiler. Kendime bunca.............................

BİLGE KAĞAN GÜNEY-BATI YÜZÜ

Bilge hakan kitabesini ben Yolluğ Tiğin yazdım. Bunca binayı, resim ve heykelleri, süslemeleri .............................Hakanın yeğeni Yolluğ Tigin, ben, bir ay ve dört gün oturup yazdım, sisledim ve yarattım?


 Kaynak: Orhon Yazıtları, Talat Tekin, TDK Yayını, Ankara, 2010







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder