KÜL TİGİN YAZITI
KÜL TİGİN GÜNEY YÜZÜ
Ben,
Tanrı gibi ve Tanrı'dan olmuş Türk Bilge Hakan, bu devirde tahta oturdum.
Sözlerimi baştan sona işitin, önce siz erkek kardeşlerim ve oğullarım, birleşik
boyum ve halkım, sağdaki Şadapıt beyler, soldaki Tarkan'lar ve kumandan beyler
Otuz Tatar............................
Dokuz
Oğuz beyler ve halkı, bu sözlerimi iyice işitin ve sıkıca dinleyin: İleride,
gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, geride gün batısına ve kuzeyde gece
ortasına kadar, bu sınırlar içindeki bütün halklar hep bana tabidir. Bunca
halkı hep düzene soktum. Onlar şimdi hiç de kötü durumda değiller. Türklerin
hakanı Ötüken dağlarında oturur ve oradan hükmeder ise ülkede hiçbir sıkıntı
olmaz. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize pek az kala durdum;
güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e pek az kala durdum; batıda
İnci Sır Derya ırmağını geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim; kuzeyde
Yir Bayırku topraklarına kadar ordu sevk ettim; bunca diyara kadar ordularımı
yürüttüm ve anladım ki: Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş! Türk
halkının yurt edineceği ve yönetileceği yer Ötüken dağları imiş! Bu yerde
oturup Çin halkı ile ilişkileri düzelttim. Çinliler altını gümüşü, ipeği ve
ipekli kumaşları güçlük çıkarmaksızın öylece bize veriyorlar. Çin halkının
sözleri tatlı, ipekli kumaşları da yumuşak imiş. Tatlı sözlerle ve yumuşak
ipekli kumaşlarla kandırıp uzaklarda yaşayan halkları böylece kendilerine
yaklaştırırlar imiş. Bu halklar yaklaşıp yerleştikten sonra da Çinliler
fesatlıklarını o zaman düşünürler imiş.
İyi ve
akıllı kişileri, iyi ve cesur kişileri ilerletmezler imiş; öte yandan bir kişi
suç işlese, onun boyuna, halkına ve hısım akrabasına kadar herkesi öldürmezler
imiş. Çin halkının tatlı sözlerine ve yumuşak ipekli kumaşlarına kanıp, ey Türk
halkı, çok sayıda öldün! Ey Türk halkı, öleceksin! Güneyde Çuğay dağlarına ve
Töğültün ovasına konayım dersen, ey Türk halkı öleceksin! Orada kötü niyetli
kimseler şöyle akıl verirler imiş: "Çinliler, bir halk uzakta yaşıyor ise,
kötü hediyeler verir, yakında yaşıyor ise iyi hediyeler verir" deyip öyle
akıl verirler imiş. Ey cahil kişiler, bu sözlere kanıp, Çinlilere yakın gidip,
çok sayıda öldünüz.
O yere
doğru gidersen, ey Türk halkı, öleceksin! Ötüken topraklarında oturup buradan
Çin'e ve diğer ülkelere kervanlar gönderirsen, sonsuza kadar devlet sahibi olup
hükmedeceksin. Ey Türk halkı, sen tok gözlü ve aksisin: Açlığı tokluğu
düşünmezsin; bir de doyarsan açlığı hiç düşünmezsin. Böyle olduğun için, seni
besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini dinlemeden ve rızalarını almadan
her yere gittin ve oralarda hep mahvoldun ve tükendin. Oralarda nasılsa sağ
kalmış olanlarınız da hemen her yönde bitkin ve mecalsiz bir halde yürüyor
idiniz. Tanrı lütufkâr olduğu için, benim de talihim olduğu için hakan olarak
tahta oturdum. Tahta oturup yoksul ve fakir halkı hep derleyip topladınm: Fakir
halkı zengin yaptım, az halkı çok yaptım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Ey
Türk beyleri ve halkı, bunu işitin! Türk halkı yaşayıp devlet sahibi olduğunu
buraya taş üzerine hâkkettim; yanılıp öleceğini de buraya hâkkettim. Söyleyecek
her ne sözüm var ise ebedî taşa hâkkettim. Ona bakarak bu sözleri öğrenin. Ey
sadık Türk halkı ve beyleri, bu devirde bana itaat eden beyler, sizler mi
yanılacaksınız? Ben ebedi taş diktim, Çin hakanından ressam ve heykeltraşlar
getirttim, Kül Tigin'in türbesini süslettim. Çinliler benim sözümü kırmadılar
ve Çin hakanının has sanatçılarını gönderdiler. Onlara olağanüstü bir türbe
yaptırttım; içine ve dışına olağanüstü resim ve heykeller koydurttum. On-Ok
oğullarına ve yabancılarına kadar herkes bunları görüp öğrenin. Ebedî taş hâkkettirdim.
Burası yakın bir mevki olduğundan, ayrıca kolay erişilir bir yer olduğundan,
böyle kolay erişilir bir yerde ebedî taş hâkkettirdim, yazdırttım. Onu görüp
öylece bilin ve öğrenin. O taşı hâkkettirdim. Bu yazıyı yazan Kül Tigin'in
yeğeni Yolluğ Tigin'dir.
KÜL TİGİN DOĞU YÜZÜ
Üstte
mavi gökyüzü altta da yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insan
oğulları yaratılmış. İnsan oğullarının üzerine de atalarım dedelerim Bumın
Hakan ve İştemi Hakan hükümdar olarak tahta oturmuş. Tahta oturarak, Türk
halkının devletini ve yasalarını yönetivermiş, düzenleyivermişler.
Dört
bucak hep düşman imiş. Ordular sevkederek, dört bucaktaki halkları hep almış,
hep kendilerine bağımlı kılmışlar. Başlılara baş eğdirmiş, dizlilere diz
çöktürmüşler. Doğuda Kingan dağlarına kadar, batıda Demir Kapı'ya kadar
halklarını yerleştirmişler. Bu iki sınır arasında pek örgütsüz ve düzensiz
yaşayan Gök Türkleri düzene sokarak öylece hüküm sürürler imiş. Onlar akıllı
hükümdarlar imiş, cesur hükümdarlar imiş; emirleri altındaki kumandanları da
akıllı imişler şüphesiz, cesur imişler şüphesiz. Beyleri de halkları da barış
ve uyum içinde imişler şüphesiz. Onun için devleti öylece yönetmişler şüphesiz;
devleti yönetip yasaları düzenlemişler. Sonra kendileri öylece vefat etmişler.
Cenaze törenlerine yasçı ve ağlayıcı olarak doğuda, gün doğusundan Bükli Çöl
halkı, Çinliler, Tibetliler, Avarlar, Bizanslılar, Kırgızlar, Üç Kurıkanlar,
Oğuz Tatarlar, Kıtaylar, Tatabılar… bunca halklar gelerek ağlamışlar, yas
tutmuşlar. Onlar onca ünlü hükümdarlar imiş. Ondan sonra, erkek kardeşleri
hükümdar olmuşlar şüphesiz, oğulları hükümdar olmuşlar şüphesiz. Ondan sonra
erkek kardeşleri ağabeyleri gibi yaratılmamış şüphesiz, oğulları babaları gibi
yaratılmamış şüphesiz. Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar
tahta oturmuş şüphesiz. Onların kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü
imişler şüphesiz.
Beyleri
ve halkı itaatkâr olmadığı için, Çin halkı hilekâr ve sahtekâr olduğu için,
aldatıcı olduğu için, erkek kardeşlerle ağabeyleri birbirlerine düşürdüğü için,
beylere halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı, kurduğu devletini elden
çıkarıvermiş, tahta oturttuğu hakanını kaybedivermiş. Bu yüzden Çin halkına,
bey olmaya lâyık erkek evlâdı kul oldu, hanım olmağa lâyık kız evlâdı da cariye
oldu. Türk beyleri Türk unvanlarını bıraktı; Çinlilerin hizmetindeki Türk
beyleri, Çin unvanları alarak Çin hakanına tabi olmuşlar. Elli yıl hizmet
etmişler. Doğuda, gün doğusunda Bükli hakanına kadar sefer edivermişler, batıda
Demir Kapı'ya kadar sefer edivermişler; Çin hakanı için böylece fetihler
yapmış, ülkeler almışlar. Türk avam tabakası şöyle demiş: "Devlet sahibi
bir halk idim; devletim şimdi nerede? Kimin için ülkeler fethediyorum?"
der imiş. "Hakan sahibi bir halk idim; hakanım nerde? Hangi hakana hizmet
ediyorum?" demiş. Böyle deyip Çin hakanına düşman olmuş.
Düşman
olmuş, fakat kendini düzene sokup iyi örgütlenememiş, yine Çinlilere bağımlı
olmuş. Çin halkı bunca hizmet ettiğini düşünmeden "Türk halkını öldüreyim,
neslini yok edeyim" der imiş. Türk halkı yok olmak üzere imiş. Yukarıdaki
Türk Tanrısı ve Türk kutsal yer ve su ruhları şöyle yapmışlar: Türk halkı yok
olmasın diye, halk olsun diye, babam İlteriş Hakanı ve annem İlbilge Hatunu
göğün tepesinden tutup daha yükseğe kaldırmışlar muhakkak ki. Babam Hakan on
yedi adamla baş kaldırmış. İlteriş baş kaldırıyor diye haber alıp şehirdekiler
dağa çıkmış, dağdakiler şehire inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar.
Tanrı güç vermiş olduğu için, babam hakanın askerleri kurt gibi imiş,
düşmanları da koyun gibi imiş. Doğuya ve batıya sefer edip adam toplamış ve
yığmış. Sonunda hepsi yedi yüz kişi olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devletsiz
kalmış, hakansız kalmış halkı, cariye olmuş, kul olmuş halkı, Türk örf ve
adetlerini bırakmış halkı, atalarımın dedelerimin töresince yeniden yaratmış ve
eğitmiş. Tölis ve Tarduş halklarını o vakit düzenlemiş, Yabgu'yu ve Şad'ı o
vakit onlara vermiş. Güneyde Çin halkı düşman imiş, kuzeyde Bağımlı Hakan,
Dokuz Oğuz halkı, düşman imiş, Kırgızlar, Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar
ve Tatabılar hep düşman imiş. Babam hakan bunca.........................kırk
yedi kez sefer etmiş, yirmi kez savaşmış. Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi
devletsiz bırakmış, hakanlıyı hakansız bırakmış, düşmanları bağımlı kılmış,
dizlilere diz çöktürmüş, başlılara baş eğdirmiş. Babam hakan, öylece devleti
kurup yasaları koyup vefat etmiş. Babam Hakan için amcam Hakan önce bağımlı
Hakanı balbal olarak dikmiş. Babam Hakan öldükten sonra yasa uyarınca amcam
Hakan tahta oturdu. Amcam Hakan tahta oturup Türk halkını yeniden düzenledi ve
yeniden doyurdu. Yoksulu zengin etti, azı çoğalttı.
Amcam
Hakan tahta oturduğunda ben Tarduş halkı üzerine Şad idim. Amcam Hakan ile
doğuda Sarı Irmağa ve Şantung ovasına kadar sefer ettik, batıda Demir Kapı'ya
kadar sefer ettik; Kögmen dağlarının ötesinde Kırgız ülkesine kadar sefer ettik,
toplam yirmi beş kez sefer ettik, on üç kez savaştık. Devletliyi devletsiz
bıraktık, hakanlıyı hakansız bıraktık; dizlilere diz çöktürdük, başlılara baş
eğdirdik. Türgiş Hakanı kendi Türk'ümüz, kendi halkımız idi. Bilgisizliği yüzünden,
bize karşı hatalı hareket ettiğinden, hakanları öldü, kumandaları ve beyleri de
öldü. On-ok halkı ıztırap gördü. Atalarımızın dedelerimizin zaptettiği yurt
sahipsiz olmasın diye Az halkını düzene sokup örgütleyerek.................
Bars bir
bey idi. Hakan unvanını burada ona biz verdik. Eş olarak da kız kardeşim
prensesi verdik. Buna rağmen kendisi hata işledi. Sonuç olarak Az'ların hakanı
öldü, halkı da kul köle oldu. Kögmen ülkesi sahipsiz kalmasın diye Az ve Kırgız
halklarını örgütleyip geldik ve savaştık...yeniden verdik. Doğuda Kingan dağlarının
ötesine kadar halklarımızı öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. Batıda Kengü
Tarman'a kadar Türk halkını öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. O devirde
köleler bile köleli olmuş idi, cariyeler bile kadın hizmetkârlı olmuş idi.
Onca
zengin ve onca gelişmiş devletimiz vardı. Ey Türk, Oğuz beyleri ve halkı,
işitin! Üstteki gök çökmedikçe, alttaki yerde delinmedikçe, ey Türk halkı,
senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilirdi? Ey Türk halkı, kötü
huyundan vazgeç ve nâdim ol! İtaatsizliğin yüzünden, seni besleyip doyurmuş
olan akıllı hakanın ile bağımsız ve müreffeh devletine karşı kendin hatâ ettin
ve nifak soktun. Silahlı düşman nereden gelip seni bozguna uğrattı ve dağıttı?
Mızraklı düşman nereden gelip de seni yerinden yurdundan sürüp kaçırttı? Kutsal
Ötüken dağları halkı, yerini yurdunu bırakıp gittin. Doğuya gidenleriniz gittiniz,
batıya gidenleriniz gittiniz. Gittiğiniz yerlerde kazancınız şu oldu, hiç
şüphesiz: Kanlarınız ırmaklar gibi aktı, kemikleriniz dağlar gibi yığıldı; bey
olacak erkek evladınız köle oldu, hanım olacak kız evladınız cariye oldu.
Bilgisizliğiniz yüzünden, kötü davranışlarınız yüzünden, amcam hakan vefat
etti.
Amcam
hakan için önce Kırgız hakanını balbal olarak diktim. Türk halkının adı sanı
yok olmasın diye, babam hakanı ve annem hatunu yüceltmiş olan Tanrı, devlet
veren Tanrı, Türk halkının adı sanı yok olmasın diye, beni o Tanrı hakan olarak
tahta oturttu, hiç şüphesiz. Ben hiç de zengin ve müreffeh bir halk üzerine
hükümdar olmadım. Tam tersine karnı aç, sırtı çıplak, yoksul ve sefil bir halk
üzerine hükümdar oldum. Kardeşim Kül Tigin ile konuşup anlaştık. Babamızın,
amcamızın kazanmış oldukları halkın adı sanı yok olmasın diye, Türk halkı için
gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ile, iki Şad ile birlikte
ölesiye yitesiye çalıştım, çabaladım. Öylece çalışıp çabalayıp birleşik halkı
ateş ile su gibi birbirilerine düşman etmedim. Ben kendim hükümdar olduğumda,
her yere gitmiş olan halk, öle yite,
yayan yapıldak dönüp geldi. Halkı besleyin doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına
doğru, doğuda Kıtay ve Tatabı halklarına doğru, güneyde de Çin'e doğru on iki
kez büyük ordu sevk ettim..... savaştım. Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, ilâhi
lûtfum olduğu için, kısmetim olduğu için, ölecek halkı diriltip doyurdum.
Çıplak halkı giyimli, yoksul halkı zengin kıldım; sayıca az olan halkı
çoğalttım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım. Dört
bucaktaki halkları hep kendime bağımlı kıldım, Türk halkını düşmansız kıldım.
Bu halkların hepsi bana bağımlı oldular, bana hizmet ediyorlar, bunca çalışıp
çabalayıp kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam Hakan vefat
ettiğinde kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı.
Umay
misali annem Hatun'un kutu sayesinde, kardeşim Kül Tigin erkeklik adını elde
etti. On altı yaşında, amcam Hakanın devleti için şöyle başarılar kazandı: Altı
bölgeli Soğdak'lara doğru sefer ettik ve onları bozguna uğrattık. Bu sırada
Çinli vali Ong, elli bin kişilik bir ordu ile üzerimize geldi; savaştık.
Kül
Tigin yaya olarak atılıp hücum etti. Vali Ong'un kayın biraderini, silâhlı
iken, eli ile yakaladı ve silâhlı olarak Hakana takdim etti. Orduyu orada yok
ettik. Kül Tigin yirmi bir yaşında iken General Çaça ile savaştık. Kül Tigin
ilk önce Tadık Çor'un boz atına binip hücum etti. O at orada öldü. İkinci
olarak Işbara Yamtar'ın boz atına binip hücum etti. O at da orada öldü. Üçüncü
olarak Yiğen Siliğ Bey'in giyimli doru atına binip hücum etti. O at da orada
öldü. Kül Tigin'i zırhından ve kaftanından yüzden fazla okla vurdular, ama
yüzüne ve başına bir ok bile değmedi.....................hücum ettiğini, ey
Türk beyleri, hepiniz bilirsiniz. O orduyu orada yok ettik. Ondan sonra, Yir
Bayırku'ların Ulu İrkin'i bize düşman oldu. Onu dağıtıp Türki Yargun Göl'de
bozguna uğrattık. Ulu İrkin azıcık erle kaçıp gitti. Kül Tigin yirmi altı yaşında
iken Kızgızlara doğru sefer ettik. Mızrak batımı karı söküp Köğmen dağlarını
aşarak Kırgız halkını uykuda iken bastık. Hakanları ile Songa dağında savaştık.
Kül Tigin Bayırku'ların ak aygırına binip süratle atılarak hücum etti. Biri eri
okla vurdu, iki eri de kovalayıp mızrakladı. O hücumda, Bayırkuların ak
aygırını, uyluğunu kırıp vurdular. Kırgız Hakanını öldürdük, ülkesini aldık. O
yıl Türgiş'lere doğru, Altay dağlarını aşarak ve İrtiş ırmağını geçerek
yürüdük. Türgiş halkını uykuda iken bastık. Türgiş Hakanını ordusu Bolçu'da
ateş gibi, kasırga gibi, üzerimize geldi. Savaştık. Kül Tigin alnı akıtmalı boz
ata binip hücum etti. Alnı akıtmalı boz at.......................yakalattı, ikisini
de kendisi tutsak aldı. Orada yine düşman hatları içine girip Türgiş Hakanının
kumandanı Az valisini eli ile yakaladı. Türgiş'lerin hakanını orada öldürdük,
ülkesini aldık. Türgişlerin avam halkı hep bize tâbi oldu. O halkı Tabar'da
yerleştirdik.......
Soğdak
halkını düzene sokayım diye İnci Sır Derya ırmağını geçerek Demir Kapı'ya kadar
sefer ettik. Ondan sonra Türgiş avam halkı yine düşman olmuş, Kengeres'e doğru
gittiler. Bizim askerlerimizin atları zayıftı, yiyecekleri de yok idi. Kötü
kişiler ....................cesur erler bize hücum etmişler idi. Kötü şartların
hep bir araya geldiği böyle bir zamana üzülüp Kül Tigin'i az miktarda er ile
ulaştırıp gönderdik. Büyük bir savaş savaşmış. Alp Şalçı kır atına binip hücum
etmiş. Türgiş avam halkını orada öldürmüş, tutsak almış. Yine
yürüyüp..................
KÜL TİGİN KUZEY YÖNÜ
......................
ile, Koşu Totok ile savaşmış. Adamlarını hep öldürmüş, evlerini mallarını
eksiksiz hep getirdi. Kül Tigin yirmi yedi yaşında iken Karluk halkı serbestçe
hakeret eden bir düşman oldu. Onlarla Tamag kutsal tepesinde savaştık.
Kül
Tigin o savaşta otuz yaşında idi. Alp Şalçı kır atına binip sabırsızca hücum
etti. İki eri kovalayıp mızrakladı. Karluk'ları öldürdük, tutsak aldık. O
sırada Az halkı da düşman oldu. Onlarla Kara göl'de savaştık. Kül Tigin otuz
bir yaşında idi. Alp Şalçı kır atına binip sabırsızca hücum etti, Az'ların
İlteber'ini tuttu. Az halkı orada yok oldu. Amcam Hakan'ın devleti
sarsıldığında, halk ve hükümdar ikiye ayrıldığında, İzgil halkı ile savaştık.
Kül Tigin Alp Şalçı kır atına binip sabırsızca hücum etti. O at orada düştü.
İzgil halkı öldü. Dokuz Oğuz halkı kendi halkım idi. Gök ile yer arasındaki
karışıklık nedeniyle bize düşman oldular. Onlarla bir yılda beş kez savaştık. İlk
önce Toğu şehrinde savaştık.
Kül
Tigin Azman kır atına binip sabırsızca hücum etti. Altı eri mızrakladı. Ordular
kapıştığında da yedinci eri kılıçladı. İkinci olarak Koşuldak'ta Ediz'lerle
savaştık. Kül Tigin Az yağızına binip sabırsızca hücum ederek bir eri
mızrakladı, dokuz eri de kuşatarak dövdü. Ediz halkı orada öldü. Üçüncü olarak
Bolçu'da Oğuz'larla savaştık. Kül Tigin kır atına binip hücum etti, mızrakladı.
Askerlerini mızrakladık, ülkelerini aldık. Dördüncü olarak Çuş başında
savaştık. Türk halkının ayağı sendeledi. Perişan olacak idi. Süratle gelen
düşman ordusunu Kül Tigin dağıtıp Tongralardan bir grup yiğit on eri Tonga
Tigin'in cenaze töreninde kuşatarak öldürdük. Beşinci olarak Ezgenti Kadız'da
Oğuzlarla savaştık. Kül Tigin Az yağız atına binip hücum etti. İki eri
mızrakladı, çamura garketti. O ordu orada öldü. Amga korugan'ında kışlayıp o
yılın ilk baharında Oğuz'lara doğru ordu sevk ettik. Kül Tigin'i karargâhın
başında bıraktık. Düşman Oğuz'lar karargâhı bastılar. Kül Tigin öksüz kır atına
binip dokuz eri mızrakladı, karargâhı düşmana vermedi. Kül Tigin olmasaydı
annem Hatun başta olmak üzere diğer annelerim, ablalarım, prenslerim, bunca
hayatta kalanlar cariye olacak idi, ölenler de yazıda yabanda yata kalacak
idiniz; Kül Tigin yok olsa idi hep ölecek idiniz. Kardeşim Kül Tigin vefat
etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, eren aklım ermez gibi
oldu. Kendim düşünceye daldım. Zaman Tanrısı buyurunca insan oğlu hep ölümlü
yaratılmış.
Öyle
düşündüm. Gözlerimden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek
yas tuttum. Çok yas tuttum. İki Şad başta olmak üzere kardeşlerimin,
oğullarımın, beylerimin ve halkımın gözleri kaşları berbat olacak deyip
düşündüm. Yasçı ve ağlayıcı olarak Kıtay ve Tatabı halkları temsilcilerinin
başında General Udar geldi. Çin imparatorundan onun temsilcisi olarak İşiyi
Likeng geldi; binlerce ipekli kumaş, altın ve gümüş eşyayı gereğinden fazla
getirdi. Tibet Hakanından onun temsilcisi olarak Bölün geldi. Geride, gün
batısındaki Soğdlar, İranlılar ve Buhara şehri halkından General Nek ve Oğul
Tarkan geldi.
On-Ok
oğlum Türgiş hakanından mühürdar Makaraç ve mühürdar Oğuz Bilge geldi. Kırgız
hakanından Tarduş İnançu Çor geldi. Türbe yapımcısı, süsleme sanatçısı ve
kitabe taşı ustası olarak Çin imparatorunun yeğeni General Çang geldi.
KÜL TİGİN KUZEY-DOĞU YÜZÜ
Kül
Tigin Koyun yılında, on yedinci gün de vefat etti. Dokuzuncu ayın yirmi
yedisinde yas törenini tamamladık. Türbesinin, resimlerini-heykellerini ve
kitabe taşını Maymun yılında, yedinci ayın yirmi yedisinde hep bitirdik. Kül
Tigin kendisi kırk yedi yaşında idi. Taş türbe ustalarını, bunca ressam ve
heykeltraşı Tuygun Elteber getirdi.
KÜL TİGİN GÜNEY-DOĞU YÜZÜ
Bunca
yazıyı yazan: Kül Tigin'in yeğin Yollug Tigin, ben, yazdım. Yirmi gün oturup bu
taşa, bu duvara hep Yollug Tigin, ben yazdım. Halkınızı değerli evladınızdan,
tay gibi oğullarınızdan daha iyi besliyor idiniz. Uçup gittiniz. Göklerde de
hayattaki gibi olasınız.
KÜL TİGİN GÜNEY-BATI YÜZÜ
Kül
Tigin'in altınlarını, gümüşlerini, servetini, malını dört bin attan oluşan
sürülerini koruyan Tuygut beyim prens yukarıda tanrı olunca
................kitabe taşını yazdım. Yolluğ Tigin biz yazdık.
KÜL TİGİN BATI YÜZÜ
Batıda
Soğdlar baş kaldırdı. Kardeşim Kül Tigin ............... ölesiye yitisiye
hizmet ettiği için, Türk Bilge Hakan mülküne ?, kardeşim Kül Tigin'i gözeterek,
hükümdar olarak oturdum.
Ona
İnançu Apa Yargan Tarkan unvanını verdim, onu övdürdüm.
BİLGE KAĞAN YAZITI
BİLGE KAĞAN KUZEY YÜZÜ
Ben,
Tanrı gibi ve Tanrıdan olmuş Türk Bilge Hakan, bu devirde tahta oturdum.
Sözlerimi baştan sona işitin, önce siz erkek kardeşlerim ve oğullarım, birleşik
boyum ve halkım…doğusuna, güneyde gün batısına kadar, geride gün batısına,
kuzeyde gece ortasına kadar… bu sınırlar içindeki bütün halklar hep bana
tabidir. Bunca halkı hep düzene soktum. Onlar şimdi hiç de kötü durumda
değiller. Türk hakanı Ötüken dağlarında oturur ve oradan hükmeder ise ülkede
hiçbir sıkıntı olmaz. İleride Şantung ovasına kadar sefer ettim, denize az kala
durdum; güneyde Dokuz Ersin'e kadar sefer ettim, Tibet'e az kala durdum; geride
Demir Kapı'ya kadar sefer ettim, kuzeyde Yir Bayırku ülkesine kadar sefer
ettim, bunca diyarlara kadar ordu sevk ettim ve anladım ki Ötüken dağlarından
daha iyi bir yer asla yok imiş! Devletin yönetileceği yer Ötüken dağları imiş!
Bu yerde oturup Çin halkı ile ilişkileri düzelttim. Şimdi onlar bize altını,
gümüş, ipeği, ipekli kumaşları bolca veriyorlar. Çin halkının sözleri tatlı, ipekli
kumaşları da yumuşak imiş. Tatlı sözlerle, yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp
uzaklarda yaşayan halkları öylece kendilerine yaklaştırırlar imiş. Bu halklar
yaklaşıp yerleştikten sonra da Çinliler kötü niyetlerini o zaman düşünürler
imiş: iyi ve akıllı kişileri, iyi ve cesur kişileri ilerletmezler imiş; öte
yandan bir kişi yanılıp suç işlese onun soyuna sopuna ve hısım akrabasına kadar
herkesi öldürmezler imiş. Çinlilerin tatlı sözlerine ve yumuşak ipekli
kumaşlarına aldanıp ey Türk halkı, çok sayıda öldün! Ey Türk halkı, sen mutlak
öleceksin! Güneyde Çuğay dağlarına ve Töğültün ovasına yerleşeyim dersen, Türk
halkı mutlak öleceksin! Orada kötü niyetli kimseler şöyle akıl verirler imiş:
"Çinliler, bir halk onlara uzak ise kötü hediyeler verir; yakın ise iyi
hediyeler verir" deyip öyle akıl verirler imiş. Akılsız cahil kişiler, bu
sözleri duyup, Çin'e yakın gibi çok sayıda öldünüz. O yere doğru gidersen, ey
Türk halkı, öleceksin! Ötüken ülkesinde oturup buradan kervanar gönderirsen,
hiçbir derdin olmaz. Ötüken dağlarında oturursan sonsuza kadar devlet sahibi
olup hükmedersin. Ey Türk halkı! Sen tok gözlü ve aksisin: acıkırsan doyacağını
düşünmezsin, bir de doyarsan tekrar acıkacağını düşünmezsin. Öyle olduğun için
seni besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini dinlemeden, rızalarını
almadan her yere gittin, oralarda hep mahvoldun ve tükendin. Oralarda nasılsa
sağ kalmış olanlarınız da her yönde bitkin ve mecalsiz bir halde yürüyor
idiniz. Tanrı lütufkâr olduğu için, kendim de talihim olduğu için hakan olarak
tahta oturdum. Tahta oturup yoksul ve fakir halkı hep derleyip topladım. Fakir
halkı zengin yaptım, az halkı çok yaptım. Acaba bu sözlerimde yalan var mı! Ey
Türk beyleri ve halkı, bunu işitin! Türk halkının dirilip nasıl devlet sahibi
olacağını buraya hâkkettim; yanılıp nasıl öleceğini de buraya hâkkettim.
Söyleyecek her ne sözüm var ise bu ebedî taşa hâkkettim. Ona bakarak bu sözleri
öğrenin. Ey şimdiki Türk halkı ve beyleri, bu devirde bana tabi olan beyler,
sizler mi yanılacak, hatâ edeceksiniz? Babam hakan, amcam hakan tahta oturduklarında
dört bucaktaki halkları defalarca tanzim etmiş, defalarca düzene sokmuşlar.
Tanrı lütfettiği için, tahta oturduğumda ben de dört bucaktaki halkları tanzim
ettim ve düzene soktum ............................. yaptım. Ben Türgiş
hakanına kızımı pek büyük bir törenle alıverdim. Türgiş hakanının kızını pek
büyük bir törenle oğluma alıverdim ............................. pek büyük bir
törenle alıverdim ............................. erdirdim. Dört bucaktaki
halkları tabi kıldım. Başlılara baş eğdirdim, dizlilere diz çöktürdüm. Yukarıda
gök aşağıda da yer lütfettiği için, göz
görülmedik, kulakla işitilmedik kadar çok halkımı ileride gün doğusuna, güneyde
gün ortasına, geride gün batısına, kuzeyde de gece ortasına kadar uzanan geniş
topraklarım üzerinde yerleştirdim. Sarı altınlarını, beyaz gümüşlerini, kenarlı
ipek kumaşlarını, kokulu ipeklilerini, has atlarını, aygırlarını kara
samurlarını ve .............................gök sincaplarını Türklerime ve
halkıma kazanıverdim, ediniverdirm .............................dertsiz kıldım.
Yukarıda Tanrı kudretli ............................. on bin
............................. beyleri ve halkı da iyi besleyin; eza ve cefa
etmeyin ............................. Türk beylerim, Türk halkım
.............................ad
verdim.............................taşı.............................kazanıp.............................bu.............................bu
hakanından ve bu beylerinden, bu vatanından ayrılmazsan, ey Türk halkı, .............................iyilik
göreceksin, evine gireceksin ve dertsiz
olacaksın.............................Ondan sonra Çin hakanından çok
sanatkârlar getirttim. Çin hakanı benim sözümü kırmadı, kendi saray
sanatkârlarını gönderdi. Onların olağanüstü bir tapınak yaptırttım. İçini ve dışını
olağanüstü resim ve heykellerle süslettim. Ebedî taş kazdırttım, üzerine
gönlümdeki sözlerimi hakkettirdim.............................On-Ok oğullarına
ve onlara tabi yabancılara kadar herkes bunu görün ve öğrenin. Ebedî taş
hâkkettirdim .............................hâkkettirdim ve yazdırttım. Bunu
gören ve öylece öğrenin. O taş tapınağını
BİLGE
KAĞAN DOĞU YÜZÜ
Tanrı
gibi, Tanrı hükümdar yapmış, Türk Bilge Hakan, sözüm: Babam Türk Bilge Hakan
…... Altı Sir, Dokuz Oğuz, İki Ediz çadırlı beyleri ve halkı…… Türk Tanrı……üzerine
hakan oturdum. Tahta oturduğumda, ölecekmiş gibi düşünceli olan Türk beyleri ve
halkı kıvranıp sevinip yere eğilmiş gözleri yukarıya baktı. Bu devirde kendim
tahta oturup bunca değerli yasayı dört bucaktaki ……Üstte mavi gökyüzü altta da
yağız yer yarıtıldığında, ikisinin arasında insan oğulları yaratılmış.
İnsan
oğullarının üzerinde de atalarım dedelerim Bumın Hakan, İstemi Hakan hükümdar
olarak tahta oturmuş. Tahta oturarak, Türk halkının devletini ve yasalarını
yönetivermiş ve düzenleyivermişler. Dört bucak hep düşman imiş. Ordular sevk
ederek, dört bucaktaki halkları hep almış, hep kendilerine bağımlı kılmışlar.
Başlılara baş eğdirmiş, dizlilere diz çöktürmüşler. Doğuda Kingan dağlarına
kadar, batıda Demir Kapı'ya kadar halkların yerleştirmişler. Bu iki sınır
arasında, pek örgütsüz ve düzensiz yaşayan Gök Türkleri düzene sokarak öylece
hükmederler imiş. onlar akıllı hakanlar imiş, yiğit hakanlar imiş; emirleri
altındaki kumandanları da akıllı imişler şüphesiz, yiğit imişler şüphesiz.
Beyleri de halkları da barış ve uyum içinde imişler. Onun için devleti öylece
yönetmişler şüphesiz; devleti yönetip yasaları düzenlemişler. Sonra kendileri
öylece vefat etmişler.
Cenaze
törenlerine yasçı ve ağlayıcı olarak doğuda gün doğusundan Bükli Çöl halkı,
Çinliler, Tibetliler, Avarlar, Bizanslılar, Kırgızlar, Üç Kurıkanlar, Otuz
Tatarlar, Kıtaylar, Tatabılar… bunca halklar gelerek ağlamışlar, yas tutmuşlar.
Onlar onca ünlü hakanlar imiş. Ondan sonra kardeşleri hakan olmuşlar şüphesiz,
oğulları hakan olmuşlar şüphesiz. Ondan sonra kardeşleri ağabeyleri gibi yaratılmamış
şüphesiz, oğulları babaları gibi yaratılmamış şüphesiz, Akılsız hakanlar tahta
oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Onların kumandanları da
akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri ve halkı itaatkâr
olmadığı için, Çin halkı hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı ve kandırıcı
olduğu için, erkek kardeşlerle ağabeyleri birbirlerine düşürdüğü için, beylerle
halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devletini elden
çıkarıvermiş, tahta oturttuğu hakanını kaybedivermiş. Bu yüzden, Türk halkı Çin
halkına bey olmağa lâyık erkek evlâdını kul yaptı, hanım olmağa lâyık kız
evlâdını da cariye yaptı. Türk beyleri Türk unvanlarını bıraktı; Çinlilerin
hizmetindeki Türk beyleri Çin unvanlarını alarak Çin hakanına tabi olmuşlar,
elli yıl hizmet etmişler. Doğuda, gün doğusunda, Bükli hakanına kadar sefer
edivermişler, batıda Demir Kapı'ya kadar sefer edivermişler; Çin hakanı için
böylece fetihler yapmış, ülkeler almışlar. Türk avam halkı şöyle demiş:
"Devlet sahibi bir halk idim; devletim şimdi nerde? Kimin için ülkeler
fethediyorum? der imiş.
"Hakan
sahibi bir halk idim; hakanım nerde? Hangi hakana hizmet ediyorum?" der
imiş. Böyle deyip Çin hakanına düşman olmuş. Düşman olmuş, fakat kendini düzene
sokup iyi örgütlenememiş, yine Çinlilere bağımlı olmuş. Çin halkı bunca hizmet
ettiğini düşünmeden "Türk halkını öldüreyim, neslini yok edeyim der imiş.
Türk halkı yok olmak üzere imiş. Yukarıdaki Türk Tanrısı ve kutsal yer ve su
ruhları şöyle yapmışlar şüphesiz ki: Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun
diye, babam İlteriş Hakanı ve annem İlbilge Hatun'u göğün tepesinde tutup daha
yukarı kaldırdılar şüphesiz. Babam Hakan on yedi erle baş kaldırmış. "İlteriş
baş kaldırıyor" diye haber alıp şehirdekiler daha çıkmış, dağdakiler şehre
inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş olduğu için,
babam Hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları ise koyun gibi imiş. Doğuya
ve batıya sefer edip adam derlemiş toplamış. Sonunda hepsi yedi yüz kişi
olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devletsiz ve hakansız kalmış halkı, cariye olmuş,
kul olmuş halkı, Türk örf ve âdetlerini bırakmış halkı, atalarımın dedelerimin
töresince yeniden yaratmış ve eğitmiş. Tölis ve Tarduş halklarını o vakit
düzenlemiş, Yabgu'yu ve Şad'ı o vakit onlara vermiş. Güneyde Çin halkı düşman
imiş, kuzeyde bağımlı Hakan, Dokuz Oğuz halkı, düşman imiş. Kırgızlar,
Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kıtaylar ve Tatabılar hep bize düşman imiş. Babam
Hakan bunca ....................halkı …………kırk yedi kez sefer etmiş, yirmi kez
savaşmış. Tanrı öyle buyurduğu için, devletliyi devletsiz bırakmış, hakanlıyı
hakansız bırakmış, düşmanları bağımlı kılmış, dizlilere diz çöktürmüş,
başlılara baş eğdirmiş. Babam hakan, öylece devleti kurup yasaları koyup vefat
etmiş. Babam hakan için amcam hakan önce bağımlı hakanı balbal olarak dikmiş.
Babam hakan vefat ettiğinde ben sekiz yaşımda kaldım. O zamanki töreye göre
amcam hakan olarak tahta oturdu. Tahta oturup Türk halkını yeniden düzenledi ve
yeniden besleyip doyurdu. Yoksulu zengin kıldı, azı çok kıldı. Amcam hakan
tahta oturduğunda ben prens gücünde idim? ........................ Tanrı öyle
buyurduğu için on dört yaşımda Tarduş halkı üzerinde Şad oturdum. Amcam hakan
ile doğuda Sarı ırmak ve Şantung ovasına kadar sefer ettik, batıda Demir
Kapı'ya kadar sefer ettik, Köğmen dağlarının ötesinde Kırgız ülkesine kadar
sefer ettik. Toplam yirmi beş kez sefer ettik, on üç kez savaştık. Devletliyi
devletsiz bıraktık, hakanlıyı hakansız bıraktık. Dizlilere diz çöktürdük,
başlılara baş eğdirdik. Türkgiş hakanı kendi Türküm, kendi halkım idi.
Bilgisizliği yüzünden, bize karşı hatalı hareket ettiğinden, hakanları öldü,
kumandanları ve beyleri de öldü, On-Ok halkı ıstırap gördü. Atalarımızın
dedelerimizin zaptettiği topraklar ve sular sahipsiz kalmasın diye Az halkını
düzene sokup örgütleyerek …………Bars bey idi. Hakan unvanını burada ona biz
verdik. Eş olarak da kız kardeşim prensesi verdik. Buna rağmen kendisi hata
işledi. Sonuç olarak Azların hakanların öldü, halkı da kul köle oldu. Köğmen
ülkesi sahipsiz kalmasın diye Az ve Kırgız halklarını nizama düzene sokup
geldik ve savaştık… yeniden verdik. Doğuda Kingan dağlarının ötesine kadar
halkları öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. Batıda Kengü Tarban'a kadar
Türk halkını öylece yerleştirdik, öylece örgütledik. O devirde köleler bile
köleli olmuş idi, cariyeler bile cariyeli olmuş idi. Kardeşler ağabeylerini
bilmez idi, oğullar babalarını bilmez idi. Onca zengin, onca gelişmiş
devletimiz vardı. Ey Türk, Oğuz beyleri ve halkı, işitin! Üstteki gök
çökmedikçe, alttaki yer de delinmedikçe, ey Türk halkı, senin devletini ve
yasalarını kim yıkıp bozabilir mi? Türk halkı, bu huyundan vazgeç ve nadim ol!
İtaatsizliğin yüzünden, seni besleyip doyurmuş olan hakanına ve bağımsız
müreffeh devletine kendin ihanet ettin ve nifak soktun. Silâhlı düşman nereden
gelip seni bozguna uğrattı ve dağıttı? Mızraklı düşman nereden gelip de seni
yerinden yurdundan sürüp kaçırttı? Kutsal Ötüken dağları halkı, sen kendin
yerini yurdunu bırakıp gittin. Doğuya gidenleriniz gittiniz, batıya gidenleriniz gittiniz. Gittiğiniz yerlerde
kazancınız şu oldu: kanınız ırmaklar gibi aktı, kemiklerimiz dağlar gibi
yığıldı; bey olacak erkek evladınızı köle yaptınız, hanım olacak kız evlâdınızı
cariye yaptınız. O cehaletiniz yüzünden, kötü tavır ve hareketleriniz yüzünden,
amcam Hakan vefat etti. Amcam Hakan için önce Kırgız hakanını balbal olarak
diktim. Türk halkının adı sanı yok olmasın diye babam Hakanı,
annem
Hatunu yücelten Tanrı, onlara devlet veren Tanrı, Türk halkının adı sanı
yolmasın diye, beni o Tanrı hakan olarak tahta oturttu. Ben hiç de zengin ve
müreffeh bir halk üzerine hükümdar olmadım. Tam tersine, karnı aç sırtı çıplak
yoksul ve sefil bir halk üzerine hükümdar oldum. Prens iki şad ve kardeşim Kül
Tigin ile konuşup anlaştık: Babamızın ve amcamızın kazanmış oldukları halkın
adı sanı yok olmasın diye Türk halkı için gece uyumadım, gündüz oturmadım;
kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile birlikte ölesiye yitisiye çalıştım,
çabaladım. Öylece çalışıp çabalayıp birleşik halkı ateş ile su gibi
birbirlerine düşman etmedim. Ben kendim hakan olarak tahta oturduğumda, her
yere gitmiş olan halk yayan yapıldak ve öle yite dönüp geldi. Halkı besleyip
doyurayım diye kuzeyde Oğuz halkına doğru, doğuda Kıtay ve Tatabı halklarına
doğru güneyde de Çin'e doğru on iki kez sefer ettim, ……… savaştım. Ondan sonra
Tanrı öyle buyurduğu için, bahtım ve talihim olduğu için, ölecek halkı diriltip
doyurdum. Çıplak halkı giyimli kıldım, fakir halkı zengin kıldım, az halkı çok
kıldım, güçlü devleti olandan, güçlü hakanı olandan daha iyi kıldım. Dört
bucaktaki halkları hep kendime tabi kıldım, Türk halkını düşmansız kıldım. Bu
halkların hepsi bana tabi oldular. On yedi yaşında Tangutlara doğru sefer
ettim. Tangut halkını hezimete uğrattım. Çocuklarını, kadınlarını, at
sürülerini ve tüm varlıklarını o zaman aldım. On sekiz yaşımda Altı bölge
Soğdaklarına doğru sefer ettim. Halkı orada bozguna uğrattım. Çinli Ong Totok
elli bin kişilik bir ordu ile geldi. İduk Baş'ta savaştım, o orduyu orada yok
ettim. Yirmi yaşımda, Basmıl Iduk Kut'u akraba kavmim idi, "Kervan
göndermiyor" diye sefer ettim............................. bağımlı kıldı,
bacını haracım .......................... çevirip getirdim. Yirmi iki yaşımda
Çin'e doğru sefer ettim. Orada General Şa-ça kumandasında seksen bin kişilik
bir ordu ile savaştım, askerlerini orada öldürdüm. Yirmi altı yaşımda Çik
halkı, Kırgızlarla birlikte bize düşman oldu. Yenisey nehrini geçerek Çiklere
doğru sefer ettim. Onlarla Örpen'de savaştım. Askerlerini mızrakladım. Az
halkını zaptettim ...............bağımlı kıldım. Yirmi yedi yaşımda Kırgızlara
doğru sefer ettim. Mızrak batımı karı sökerek. Köğmen dağlarını aşıp Kırgız
halkını uykuda iken bastım. Kırgız hakanı ile Songa dağlarında savaştım.
Hakanlarını öldürdüm, devletini orada zaptettim. O yıl Türgişlere doğru Altay
dağlarını aşarak ve İrtiş ırmağını geçerek yürüdüm. Türgiş halkının uykuda
bastım. Türgiş hakanının ordusu ateş ve bora gibi üzerimize geldi.
Bolçu'da
savaştık. Türgişlerin hakanını, Yabgu'sunu ve şad'ını orada öldürdüm, devletini
orada zaptettim. Otuz yaşında Beşbalık'a doğru sefer ettim. Altı kez
savaştım…... Askerlerini hep öldürdüm. Onun içindeki insanlar
.............................yok olacak idi ........................davet etmek
için geldiler. Beşbalık onun için kurtuldu. Otuz bir yaşımda Karluk halkı
bağımsızca hareket eder bir düşman oldu. Onlarla Tamag Iduk Baş'ta savaştık.
Karluk halkını öldürdüm, orada zaptettim ……Basmıl avam ……Karluk halkı toplanıp
geldi ......................öldürdüm. Dokuz Oğuzlar benim halkım idi. Gök ile
yer arasındaki karşılık nedeniyle, ödlerine haset girdiği için, bize düşman
oldular. Bir yılda dört kez savaştım. İlk önce Toğu Balık'ta savaştım. Tola
ırmağını askerleri yüzdürerek geçip ordusu .............................İkinci
olarak Antargu'da savaştım. Askerlerini mızrakladım
.............................Üçüncü olarak Çuş ırmağı başında savaştım. Türk
halkının ayağı sendeledi, fena olacak
idi. Saflarımızı yarıp dağıtarak gelen ordusunu geri püskürttüm. Bu sayede pek
çok ölecek kişi hayatta kaldı. Orada Tongra boyu alplerinden bir grubu Tonga
Tigin'in cenaze töreninde çevirip kuşatarak dövdüm. Dördüncü olarak Ezgenti
Kadız'da savaştım. Askerlerini orada mızrakladım, hezimete
uğrattım............................. Otuz iki yaşımda Amgı kalesinde
kışladığımızda kıtlık oldu. O yılın ilkbaharında Oğuzlara doğru sefer ettim.
Birinci ordu sefere çıkmış idi, ikinci ordu yurtta idi. Üç Oğuz ordusu baskın
yaptı. "Türklerin piyadesi bozuldu" diyerek bizi zaptetmek üzere
üzerimize geldi. Yarı ordusu evimizi barkımızı yağmalamak için gitti, yarı
ordusu da savaşmak için geldi. Biz az idik, kötü durumda idik. Oğuz
.............................düşman .............................Tanrı güç
verdiği için orada mızrakladım.
dağıttım.
Tanrı buyurduğu için, ben çalışıp kazandığım için Türk halkı da öylece kazanmış
oldu şüphesiz. Ben erkek kardeşimle beraber bu kadar önderlik edip çalışmasa ve
muvaffak olmasa idim, Türk halkı ölecek idi, yok olacak idi. Türk beyleri ve
halkı şöylece düşünün ve şöylece bilin: Oğuz halkı.............................göndermeyeyim
diye sefer ettim.
evini
barkını bozdum. Oğuz halkı, Dokuz Tatar'larla birlikte toplanıp geldi. Ağu'da
iki büyük savaş verdim. Askerlerini bozdum, devletini orada zaptettim. Öylece
kazanıp .............................Tanrı buyurduğu için, ben otuz üç yaşımda
.............................yok idi .............................kişi besleyip
doyurmuş yiğit hakanına ihanet etti. Bu hareketi yukarıdaki Tanrı, aşağıdaki
kutsal Yer ve Su ruhları ile amcam hakanın ruhu tasvip etmedi hiç şüphesiz.
Dokuz Oğuz halkı yerini yurdunu bırakıp Çin'e doğru gitti. Çin
.............................buraya geldi. "Besleyip doyurayım" diye
düşündüm ..................halk…...günah .............................güneyde
Çin'de adı sanı yok oldu. Burada bana kul oldu. Ben kendim hakan olarak tahta
turduğum için Türk halkını .............................kılmadım. Devleti ve
yasaları kazandım, elde ettim. Kutsal
.............................toplanıp.............................orada
savaştım, askerlerini mızrakladım. Tabi olanlar tabi oldu, halk oldu; ölenler
öldü. Selenga nehri boyunca aşağıya yürüyüp Karağan geçidinde, evini barkını
orada bozdum.............................dağa tırmandılar. Uygur'ların Elteberi
yüz kadar adamla doğuya doğru kaçık gitti..........................................................Türk
halkı, aç idi. O at sürüsünü alıp onları doyurdum. Otuz dört yaşımda Oğuzlar
kaçıp Çin'e gittiler. Buna üzülüp sefer ettim. Kıskançlıkla
.....................çocuklarını ve kadınlarını orada gasp ettim. İki Elteberli
halk..........................................................Tatabı halkı Çin
hakanına tabi oldu. Elçisi, iyi haberi ve ricaları gelmiyor diye yazın sefer
ettim. Halkı orada bozguna uğrattım; at sürülerini ve tüm varlıklarını orada
gasp ettim. Ordusu toparlanıp geldi. Kadırkan dağlarına
yerleş..........................................................meskenine,
yerine yurduna yerleşti. Güneyde Karluk halkına doğru sefer et diye Tudun
Yamtat'ı gönderdim, gitti............................. Karluk Elteberi yok
olmuş. Kardeşi bir kaleye kaçıp gitmiş……….............................kervanı
gelmedi. Onları korkutayım diye sefer ettim. Kale muhafızı iki üç kişi ile
kaçıp gitti. Avam halkı ise "Hakanım geldi" diyerek kıvanıp sevindi
.............................unvansıza unvan verdim Küçük unvanlıyı terfi
ettirdim.............................
BİLGE KAĞAN GÜNEY-DOĞU YÜZÜ
.............................Gök
Öng Nehrinin yatağını adeta yoğurarak ordu ile yürüyüp geceli gündüzlü yedi
vakitte susuz araziyi geçtim. Çorak araziye varıp öncü askerleri
............................. ……Keçen'e kadar
BİLGE
KAĞAN GÜNEY YÜZÜ
.............................Çin
süvari ordusundan on yedi bin askeri birinci gün öldürdüm. Piyade ordularını
ikinci gün tamamıyla öldürdüm
.............................gitti.............................
.............................kez
sefer ettim. Otuz sekiz yaşımda kışın Kıtaylara doğru sefer ettim
.............................Otuz dokuz yaşımda ilkbaharda Tatabı'lara doğru
sefer ettim……
Ben
.............................öldürdüm, çocuklarını, kadınlarını, at sürülerini
ve tüm varlıklarını aldım.............................halk.............................kadınlarını
yok ettim……yürüyüp.............................savaştım.............................verdim.
Yiğit erlerini öldürüp balbal yapıverdim. Elli yaşımda Tatabı halkı Kıtaylardan
ayrıldı .............................dağında.............................General
Ku kumandasında kırk bin kişilik bir ordu geldi. Töngker dağında hücum edip
vuruştum, otuz bin askeri öldürdüm.
Bir.............................ise.............................söktüm.
Tatabı……öldürdü. Büyük oğlum hastalanıp ölünce Ku'yu, generali, balbal olarak
dikiverdim. Ben on dokuz yıl şad olarak hüküm sürdüm, on dokuz yıl da hakan
olarak hüküm sürdüm, devlet yönettim. Otuz bir
yaşımda.............................Türklerime ve halkıma daha iyi bir şekilde
öylece kazanıverdim.
TENRİ
KAĞAN YAZITI
Bu kadar
çok kazanıp babam Hakan Köpek yılının onuncu ayının yirmi altısında vefat etti.
Domuz yılının binci ayının yirmi yedisinde cenaze törenini tamamladım. Bukug
Totok…………babası ? Lisün Tay-Sengün kumandasında beş yüz kişi geldi. Kokuluk
.............................altın ve gümüş bol miktarda getirdi. Cenaze
mumları getirip dikiverdiler. Sandal ağacı getirip.............................Bunca
halk cenaze töreninde saçlarını kulaklarını kesti. Cins has atlarını, kara
samurlarını, gök sincaplarını sayısız miktarda getirip hediye olarak hep
bıraktılar.
Tanrı
gibi, Tanrıca tahta oturtulmuş Türk Bilge Hakan sözüm: Babam Türk Bilge Hakan tahta
oturduğunda şimdiki Türk beyleri, batıdaki Tarduş beyleri, Kül Çor başta olmak
üzere bütün Şadapıt beyler, doğudaki Tölis beyleri, Apa Tarkan başta olmak
üzere bütün Şadapıt beyler .............................Ataman Tarkan, Tunyukuk
Buyla Bağa Tarkan ve kumandanlar .............................Hassa Kumandanı
Sebiğ Kül İrkin başta olmak üzere bütün kumandanlar, şimdik bunca beyler babam
Hakana pek çok pek çok alkış ve övgüde ? bulundular
.............................Türk beylerini ve halkını pek çok alkışladı ve
öğdü ? ………Babam Hakan için bunca ağır taşları ve kalın ağaçları Türk beyleri ve
halkı yapıp edip getirdiler. Kendime bunca.............................
BİLGE KAĞAN GÜNEY-BATI YÜZÜ
Bilge
hakan kitabesini ben Yolluğ Tiğin yazdım. Bunca binayı, resim ve heykelleri,
süslemeleri .............................Hakanın yeğeni Yolluğ Tigin, ben, bir
ay ve dört gün oturup yazdım, sisledim ve yarattım?
Kaynak: Orhon Yazıtları, Talat Tekin, TDK Yayını, Ankara, 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder