3 Temmuz 2018 Salı

Ariflerin izine basalım artık! Entelektüellerle bir yere kadar!, Leyla İpekçi

Ariflerin izine basalım artık! Entelektüellerle bir yere kadar!

Çatışmada gencecik askerler vatan görevlerini yaparken şehit olunca herkesten çok kendileri milliyetçi vatanperver kesilen, büyük tabloya, oyun içindeki oyunlara dikkat çekip herkese kılıç sallayanlara bakıyorum.
Timsah gözyaşlarını döker dökmez yine kaldıkları yerden menfaatperest hayatlarına pişkince devam ediyorlar. Kimi milletvekili, kimi bürokrat, kimi entelektüel, kimi akademisyen vesaire.
Helalinden rızık için dikkatli yaşamak, diğergamlık, öğrendiğini paylaşmak, insanlığın hayrına çalışmak nerede diye sorarsanız, sadece söylemlerde. Yaşadığı hayatın, yaptığı işin hakkını Hak için vermek gibi söylemler eşliğinde ihaleciliğin, aymazlığın, eyyamcılığın, riyakârlığın karasularında dört dönüyorlar.
Sonra etrafta herkes birbirine “biz bu hale nasıl geldik, evlenirken bile gençler mülk kavgasına tutuşuyor. Bu kapitalizm en çok Müslümanları mahvetti” gibi sitemler ediyor.
Suçu hep kapitalizmde, hep gavurda, Batı değerlerinde, misyonerlerde, hep ateizmde, deizmde bula bula!.. Nefsimizi terbiye edemeden, içimizdeki o evrensel Müslüman’dan upuzak bir hayata devam ettiğimizin dahi ayrımına varamadan!
***
Geçtiğimiz günlerde vefat eden Fuat Sezgin hoca, “İslam medeniyetinin büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmak Batılılara anlatmaktan daha zor” diyormuş. Kime ne anlatacağız, kim neyi anlayacak, biz bu anlayışın neresindeyiz?
Yeni açılan parklardan birinde yürüyorum. Her yan yemyeşil, çiçekler yeni dikilmiş, özene bezene etrafa çöp tenekeleri konmuş kocaman. Bir bakıyorum yine plastikler dağılmış çimlerin ortasına, yine en kaba saba çöpler etrafta teşhir ediliyor. Yine uluorta fırlatılıyor pet şişeler. Çekirdek kabukları her bankın altında!
Mangal yapanlara bakıyorum, görünüşlerinden mütedeyyin. İşte zurnanın zırt dediği yer. Yıllarca bu görünüşteki vatandaşlar o kadar aşağılandı ki, üniversite kapılarından giremedi, insan yerine konmadı, Meclis’e giremedi, saygınlık görmedi. Mangal yapıyorlar diye aşağılandılar, elit kitle tarafından hor görüldüler vesaire.
İyi de kendi çöpünü toplamayanın ne dini oluyor, ne milliyeti, ırkı. Artık Müslümanlar nasıl kapitalizme yenik düştü diye sorgulayacağımıza, Müslüman olmanın nefsini Müslüman etmekle ilişkisini kuralım diyorum.
Bütün dini vecibelerini yerine getirdiği halde şu çalıyor, bu yalan söylüyor, öbürü tamah ediyor, beriki haset ve hınç içinde kin büyütüyor. Ama İslam yine de onların tekelinde!
***
Tek partili dönemden kalan elitist katı zihniyetin ürettiği şablon din düşmanlığına bu kadar yaraşır daha kaç nesil yetiştireceğiz? Sonra eleştirmeye gelince herkes pek ahlaklı. Yok çevrede ağaç kalmadı, yok şehir talan edildi, yok başımızdakiler çalıp çırpıyor.
İyi de kardeşim “mülk Allahın”dı hani? Burası hepimize emanet değil mi? Uzaktaki devlet yetkilisini, resmi görevliyi, atanmış bürokratın adam kayırmacılığını eleştirmek kolay. Ya içimizdeki ‘bürokratik oligarşi’ n’olacak?
Onun başını ezmeden ruh medeniyeti kurulabilir mi? Yediğin hamburgerin plastik tabağını çöp kutusuna atmayarak, aynı parkta serinlemeye gelmiş değir kişilerin hakkını gözetmeyerek, estetiğimizden, kul hakkından, çevre temizliğinden vesaire çalmıyor musun?
İslam’ın büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmakta zorlanan rahmetli Sezgin Hoca ne kadar kibar söylemiş. İslam’ın büyüklüğünü nefsinde bilmeden, nefsine arif olmadan hangimiz insanın kıymetini bileceğiz? Gizli hazineyi keşfetme gayretinde olacağız? Nefs-i emmaremizi besleyen büyüten bu kadavra düzeniyle medeniyet naralarını daha kaç nesil atacağız?
***
Estetikten gelenekten anlamayan, kültür sanattan zevk alamayan, kendi değerlerinden bihaber, hiç kıymet bilmeyen yetkilileri suçlamaya daha kaç seçim devam edeceğiz? Atanmışları ayrı, seçilmişleri ayrı!
İnsanlığa ve kainata acizane değerini katmayı marifet edinmiş, toplumunu diriltecek hamleleri hayata geçirebilen öğretmenleri kim yetiştirecek? Dilimizi mana dili haline getirecek gençleri aşk ve irfan yolunda eğitmeye ehil yöneticiler menfaatperest nefislerine rehin olarak yetişebilir mi?
Vatanı emanet etmek bir sırdır. Emin kişidir emaneti teslim alacak olan. Daha önce defalarca yazdık, yine yazalım. Evet, yeni bir gönül ehli yetişmeli, sadece nefsinin zaaflarını değil, zihnini, hayal dünyasını dahi terbiye edebilmeyi başarmış, nefsini ümmet kılmaya şartlanmış manevi rehberler gençlere yol göstermeli.
***
Nasıl Batı’daki kültür sanatı ve toplumsal dalgaları yönlendiren ve anlamlandıran entelektüeller ise, bizde de kamil insanlar olmalı.
Hakkı bilen, yaşadığı çevreyi Medine-i Münevvere / nurlanmış şehir kılmaya muktedir, bir ‘kendini bilenler’ medeniyetinin nüvelerini şimdi oluşturamayacaksak ne zaman?
Nefsini bilen Rabbini bilir” den mülhem, bir ‘kendini bilenler’ medeniyeti kurma yolunda insan-ı hakiki’lerin, kamil insanların izine basalım inşallah! Yoksa içimizdeki ‘bürokratik oligarşi’nin başını ezmeden başımızdakilerin bürokratik kibrinden kurtulup medeniyet hamleleri yapmamız için daha kaç nesil heba olacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder