BÜYÜK OSMANLI KEŞFİ: ÜSTÜN YETENEKLİLERİN TESPİTİ,
YETİŞTİRİLİP DEĞERLENDİRİLMELERİ
5.7.2018
Bülent Ağaoğlu
Hiç suçlama yapmadan çözüm
önerilerini yazmalı.
Yazarımız ağırlıklı olarak
suçlamış. Çözümü detaya girmeden biraz yazmış.
Hala kelli felli insanlarımız;
Osmanlı’nın yaptığı gibi üstün
yeteneklileri bulup onları değerlendirme çözümünü dillendirmiyor.
Bu unutkanlığın büyük kitabı
yazılır, artık o hale geldi.
--------------------.
Yazarımızın çözüm önerisi.
. Evet, yeni bir
gönül ehli yetişmeli, sadece nefsinin zaaflarını değil, zihnini, hayal
dünyasını dahi terbiye edebilmeyi başarmış, nefsini ümmet kılmaya şartlanmış
manevi rehberler gençlere yol göstermeli.
***
Nasıl Batı’daki kültür sanatı ve
toplumsal dalgaları yönlendiren ve anlamlandıran entelektüeller ise, bizde de kamil insanlar olmalı.
--------------------------.----------------------------------------------------------------------------------------------
Ariflerin izine basalım artık! Entelektüellerle
bir yere kadar!
03 Tem 2018, Salı
Çatışmada gencecik askerler vatan
görevlerini yaparken şehit olunca herkesten çok kendileri milliyetçi
vatanperver kesilen, büyük tabloya, oyun içindeki oyunlara dikkat çekip herkese
kılıç sallayanlara bakıyorum.
Timsah gözyaşlarını döker dökmez
yine kaldıkları yerden menfaatperest hayatlarına pişkince devam ediyorlar. Kimi
milletvekili, kimi bürokrat, kimi entelektüel, kimi akademisyen vesaire.
Helalinden rızık için dikkatli yaşamak, diğergamlık, öğrendiğini paylaşmak,
insanlığın hayrına çalışmak nerede diye sorarsanız, sadece söylemlerde.
Yaşadığı hayatın, yaptığı işin hakkını Hak için vermek gibi söylemler eşliğinde
ihaleciliğin, aymazlığın, eyyamcılığın, riyakârlığın karasularında dört
dönüyorlar.
Sonra etrafta herkes birbirine
“biz bu hale nasıl geldik, evlenirken bile gençler mülk kavgasına tutuşuyor. Bu
kapitalizm en çok Müslümanları mahvetti” gibi sitemler ediyor.
Suçu hep kapitalizmde, hep
gavurda, Batı değerlerinde, misyonerlerde, hep ateizmde, deizmde bula bula!..
Nefsimizi terbiye edemeden, içimizdeki o evrensel Müslüman’dan upuzak bir
hayata devam ettiğimizin dahi ayrımına varamadan!
***
Geçtiğimiz günlerde vefat eden Fuat Sezgin hoca, “İslam medeniyetinin
büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmak Batılılara anlatmaktan daha zor”
diyormuş. Kime ne anlatacağız, kim neyi anlayacak,
biz bu anlayışın neresindeyiz?
Yeni açılan parklardan birinde
yürüyorum. Her yan yemyeşil, çiçekler yeni dikilmiş, özene bezene etrafa çöp
tenekeleri konmuş kocaman. Bir bakıyorum yine plastikler dağılmış çimlerin
ortasına, yine en kaba saba çöpler etrafta teşhir ediliyor. Yine uluorta
fırlatılıyor pet şişeler. Çekirdek kabukları her bankın altında!
Mangal yapanlara bakıyorum,
görünüşlerinden mütedeyyin. İşte zurnanın zırt dediği yer. Yıllarca bu
görünüşteki vatandaşlar o kadar aşağılandı ki, üniversite kapılarından
giremedi, insan yerine konmadı, Meclis’e giremedi, saygınlık görmedi. Mangal
yapıyorlar diye aşağılandılar, elit kitle tarafından hor görüldüler vesaire.
İyi de kendi çöpünü toplamayanın
ne dini oluyor, ne milliyeti, ırkı. Artık Müslümanlar nasıl kapitalizme yenik
düştü diye sorgulayacağımıza, Müslüman olmanın nefsini Müslüman etmekle
ilişkisini kuralım diyorum.
Bütün dini vecibelerini yerine
getirdiği halde şu çalıyor, bu yalan söylüyor, öbürü tamah ediyor, beriki haset
ve hınç içinde kin büyütüyor. Ama İslam yine de onların tekelinde!
***
Tek partili dönemden kalan elitist katı zihniyetin ürettiği şablon din
düşmanlığına bu kadar yaraşır daha kaç nesil yetiştireceğiz? Sonra eleştirmeye gelince herkes pek ahlaklı. Yok çevrede ağaç kalmadı,
yok şehir talan edildi, yok başımızdakiler çalıp çırpıyor.
İyi de kardeşim “mülk Allahın”dı
hani? Burası hepimize emanet değil mi? Uzaktaki devlet yetkilisini, resmi
görevliyi, atanmış bürokratın adam kayırmacılığını eleştirmek kolay. Ya
içimizdeki ‘bürokratik oligarşi’ n’olacak?
Onun başını ezmeden ruh medeniyeti
kurulabilir mi? Yediğin hamburgerin plastik tabağını çöp kutusuna atmayarak,
aynı parkta serinlemeye gelmiş değir kişilerin hakkını gözetmeyerek,
estetiğimizden, kul hakkından, çevre temizliğinden vesaire çalmıyor musun?
İslam’ın büyüklüğünü kendi
insanımıza anlatmakta zorlanan rahmetli Sezgin Hoca ne kadar kibar söylemiş.
İslam’ın büyüklüğünü nefsinde bilmeden, nefsine arif olmadan hangimiz insanın
kıymetini bileceğiz? Gizli hazineyi keşfetme gayretinde olacağız? Nefs-i emmaremizi besleyen büyüten bu kadavra düzeniyle medeniyet
naralarını daha kaç nesil atacağız?
***
Estetikten gelenekten anlamayan,
kültür sanattan zevk alamayan, kendi değerlerinden bihaber, hiç kıymet bilmeyen
yetkilileri suçlamaya daha kaç
seçim devam edeceğiz? Atanmışları ayrı, seçilmişleri ayrı!
İnsanlığa ve kainata acizane
değerini katmayı marifet edinmiş, toplumunu diriltecek hamleleri hayata
geçirebilen öğretmenleri kim yetiştirecek? Dilimizi mana dili haline getirecek
gençleri aşk ve irfan yolunda eğitmeye ehil yöneticiler menfaatperest
nefislerine rehin olarak yetişebilir mi?
Vatanı emanet etmek bir sırdır. Emin kişidir
emaneti teslim alacak olan. Daha önce defalarca yazdık, yine yazalım. Evet, yeni bir gönül ehli yetişmeli, sadece nefsinin zaaflarını değil,
zihnini, hayal dünyasını dahi terbiye edebilmeyi başarmış, nefsini ümmet
kılmaya şartlanmış manevi rehberler gençlere yol göstermeli.
***
Nasıl Batı’daki kültür sanatı ve
toplumsal dalgaları yönlendiren ve anlamlandıran entelektüeller ise, bizde de kamil insanlar olmalı.
Hakkı bilen, yaşadığı çevreyi
Medine-i Münevvere / nurlanmış şehir kılmaya muktedir, bir ‘kendini bilenler’
medeniyetinin nüvelerini şimdi oluşturamayacaksak ne zaman?
Nefsini bilen Rabbini bilir” den
mülhem, bir ‘kendini bilenler’ medeniyeti kurma yolunda insan-ı hakiki’lerin,
kamil insanların izine basalım inşallah! Yoksa içimizdeki ‘bürokratik
oligarşi’nin başını ezmeden başımızdakilerin bürokratik kibrinden kurtulup
medeniyet hamleleri yapmamız için daha kaç nesil heba olacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder