22 Temmuz 2018 Pazar

Distribütörler, Ömer Özkaya

Türkiye’de son yıllarda yaşanan değişimi nasıl okuyorsunuz? Türkiye’nin sorunları yapısal olduğu için uygulama farklılıklarıyla çözülemez. Türkiye’nin büyük sermayenin yapısına ilişkin sorunları var. 1930’lu yıllarda Teşkilât-ı Mahsusa’nın Uzakdoğu sorumlusu Ahmet Veli M. Beyefendi vardı. M., Dünya Savaşı sırasında Almanların safına geçti, onlara büyük hizmet etti. Almanlar da bu hizmetin karşılığında ünlü bir otomobil firmasının Türkiye distribütörlüğünü aileye verdi. Yabancı firmaların Türkiye distribütörlüklerini hangi ailelere, neden verdiğini çok iyi bilmemiz gerekir. Oluşan bu sermaye sayesinde yabancı ülkeler Türkiye siyasetine derinlemesine müdahil olma imkânı yakaladılar. Yaklaşık 88 senelik cumhuriyet tarihimizde 62 hükümet gördük. Tek partili hükümetler ve darbe dönemlerini çıkarırsak bir hükümetin yaklaşık beş-altı ay ülkeyi yönettiği ortaya çıkar. Bizimle neredeyse aynı zamanlarda serbest seçim sistemine geçen Almanya sadece ve sadece 12 hükümet gördü. Devlet artık millî bir iş dünyası oluşturma çabası içerisinde.


Türkiye, Avrupa’dan Türkiye distribütörlerini değiştirmesini istedi, bu kabul görmeyince Anadolu sermayesine Ortadoğu ve Afrika’nın kapılarını açtı. Avrupa’nın krize girdiği bir dönemde biz Anadolu sermayesi sayesinde ekonomimizi rahatça çevirebiliyoruz.

http://www.yeniasya.com.tr/roportaj/turquie-diplomatique-gazetesi-genel-yayin-yonetmeni-omer-ozkaya-devlet-resmi-ideolojiyi-donusturmeye-karar-verdi_155801

........................................................................................

türkiye’de büyük sermaye, endüstri ülkeleri hesabına, bu pazarı kontrol altında tutmak ve burasının üretim ekonomisine geçişini önlemekle vazifeli distribütörlerin etrafında dönmektedir. yok eğer “hayır, böyle değil” deniyorsa, maruf “büyük” sermaye sahiplerinin, uçak, silah ve motor üretimi gibi stratejik alanlarda neden olmadıklarının anlamlı bir cevabı olmalıdır.
https://www.dunyasozluk.com/baslik/%C3%B6mer+%C3%B6zkaya


.........................................................................................

Dikkat edin, dünyada 200 civarında devlet var, bu 200 devletin 195’ini bir kenara itin, 4-5 devletin dışındaki bu devletlerin tamamının bir ayağı eksiktir. Siyasi aklı vardır, ekonomisi güçlüdür, ama operasyon yapacak bir ordusu yoktur. Ordusu vardır, aklı vardır, parası yoktur. Parası vardır, ordusu vardır, siyasi vizyonu yoktur. Mutlaka üç ayağının birisini eksik tutarlar. Türkiye üç ayağını yere basması için çaba gösterirken bir “eksen kayması” tartışması yaşıyoruz. Bu noktada sormak isterim, Türkiye’nin ekseni mi kayıyor, yoksa Türkiye’yi Pazar olarak gören distribütörlerin ayağının altındaki zemin mi kayıyor? Burada hem Türkiye hem de tüm dünya için şu soruyu sormalıyız; “Büyük sermayeye müdahale ne zaman yapılacak?” Büyük sermaye zapturapt altına alınmadan yeni bir Türkiye ve yeni bir dünya mümkün değildir; kendimizi kandırmayalım.”


AFRİKA’DA İSTİKRARIN BOZULMASINI KİMLER İSTİYOR?  “Amerika’nın Afrika Komutanlığı’nın 2007 Stratejik Belgesi’nde deniyor ki, ‘Afrika’da istikrarın bozulması menfaatimize değildir’. Öyleyse, Afrika’da istikrarın olması kimin menfaatine? Çok net, Amerika’nın menfaatine.. Bizim çok hızlı bir şekilde, Türk devlet aygıtını küresel sermayenin onların buradaki distribütörlerinin menfaatlerini bekleyen bir aygıt olmaktan çıkarmamız gerekiyor.
Biz 80 yıldır Avrupa’nın pazarıyız ve ekonomimiz distribitörlerin etrafında şekilleniyor. Dolayısıyla Türkiye, üretim + ihracat modelli bir ekonomi modeline geçerken, karşımızda derin Avrupa’nın distribütörlerinin olduğunu bilmeliyiz. Şu anda hükümet, var olan bu ekonomik yapılara karşı o deli-veli ve para üçgeninin iş dünyası ayağını oluşturmaya çalışıyor. Bu ‘eksen kayması’ tartışması da kesinlikle distribütörlerin ve onların merkezi yapılarının altından kayan zemin. Yoksa Türkiye’nin ekseni kaymıyor. Burada Türkiye bir denge oyunu oynamaya çalışıyor. Çünkü kolay değil; bugün Türkiye’deki sermaye ‘derin Avrupa’ bağlantılı. Büyük sermayeyi kontrol etmeliyiz diyoruz, ama bu o kadar basit bir şey değil. Bir anda para çekilirse her şey tepetaklak olabilir. Türkiye bazı Türk Cumhuriyetlerinden ve Körfez Ülkelerinden arka kapılardan paralar getirerek o döneme bir hazırlık yapmak istiyor.”
“TÜRKİYE’NİN DENGE OYUNU KOLAY İŞ DEĞİL”  …Bizim bu noktaya gelinceye kadar büyük güçler arasında bir denge oyunu oynayıp mili iş dünyamızı ve milli ordumuzu oluşturmamız gerekiyor. Fakat bizi, bu çatışma noktasına çekmek için, zaman zaman bazı provokatif olaylar olacaktır. Mavi Marmara bunun bir örneğidir. Türkiye, o oyun masasında, silah çekilmeden milli iş dünyasını ve milli ordusunu oluşturmak zorunda. Bunu için de Türkiye, şu anda, bir denge oyunu oynamaya çalışıyor. Mesela hızlı tren projesinin, birçok demiryolu projelerimizin ve Tuz Gölü’nün altına inşa edilecek ve yaklaşık 7-8 milyar dolara mal olacak olan doğalgaz depolama projesinin finansmanını Çin karşılıyor. Ve ilk istihbarat uydumuzu, bir ay içinde, uzaya Çin gönderecek. NATO’ya üyesiniz, AB’ye girmek istiyorsunuz, enerjide yüzde 67 Rusya’ya bağımlısınız, ama istihbarat uydunuzu Çin’e fırlattırıyorsunuz. Türkiye’nin denge oyunu kolay bir şey değil. Özellikle bizim o içerdeki distribütör sermayesine çok dikkat etmemiz gerekiyor.” Türkiye’nin 80 milyonluk ve çoğunluğu gençlerden oluşan bir nüfusa sahip olmasından dolayı, bizi 80 yıldır pazar olarak kullanan büyük sermayeye de kızmaya hakkımız olmadığını belirten Ömer Özkaya, buna karşı birçok temel ihtiyaçlarını üretemeyen bir ülke olmamızın geleceğimiz açısından tehlikeli olduğunu söylüyor: “Otomobilin yok, bilgisayar üretemiyorsun, cep telefonu üretemiyorsun, kimyevi madde üretemiyorsun sonra da ağlıyorsun; tabii ki kullanacak adam seni.. O devlet olmanın gereğini yapıyor. Sen çokiyi bir pazarsın. Yani bizim, insanımızın ve hinterlandımızın temel ihtiyaçlarını üretebilir hale gelmemiz gerekiyor.” 
http://www.wawhaber.com/index.php/2017/07/07/omer-ozkaya-ile-degisen-dunya-ekonomi-haritasi/
......................................................................

Yeni Küresel Ekonomik Düzen ve Küresel Kurumlar

Doğru bir ekonomik politikanız yoksa, politikalarınızı etkileyecek yerleşmeler önceden yapılmıştır. Bu şartlar içinde yaratılacak bir ekonomik kriz, kendi ülkenizi yabancılar tarafından kontrol edilmesine neden olur. 

Dünyanın huzuru için, ABD, iç meselelerine yoğunlaştırılmalı. 

ABD, dünyayı idare etmek üzere, 1945-sonrası küresel kurumlar yarattı: BM, IMF/DB ve NATO. 

Bunların alternatiflerini kurabilecek miyiz? 

Yani… Bir hareketin-devletin, hegemon gücün üç şeye ihtiyacı vardır: 

1- Veli / BM 
2- Deli / NATO 
3- Para / IMF-DB 

Bunu İslamiyete modellersek..

1- Veli / Hz. Muhammed (s.a.v.)
2- Deli / Hz. Ömer… (r.a.) Yani silahlı kuvvetler 
3- Para / Hz. Ebubekir… (r.a.)

Osmanlı’ya modellersek…

1- Veli / Ulema 
2- Deli / Yeniçeriler 
3- Para / Esnaf 

Bu üçlü sacayağını milli imkanlarıyla oluşturamayanlar, yönetilirler. 

Peki Türkiye ne durumda?

1- Veli / Siyasi akıl merkezi, resmi ideoloji, Londra’ya tabi 
2- Deli / Ordu, NATO devşirmesi 
3- Para / Distribütörler 

İç politikası, Amerika’nın her alanda liderlik yapmasına izin vermeyecek gibi.. 

Yeni yükselen güçler mevcut küresel kurumlarda değişikliklere gidilmesini talep edecekler, dolayısıyla dünya düzeni mutlaka değişecektir.
https://medium.com/yolcumisali/yeni-k%C3%BCresel-ekonomik-d%C3%BCzen-ve-k%C3%BCresel-kurumlar-c0273c701aa

Ömer Özkaya
......................................................
* Türkiye 80 yıldır bazı distribütörlerin etrafında mı şekillendi?Türkiye'deki sermaye 'derin Avrupa' bağlantılıdır. Büyük sermayeyi kontrol etmeliyiz diyoruz ama bu o kadar basit bir şey değil.
Yeni Türkiye'nin karşısında derin Avrupa'nın distribütörleri vardır. 'Eksen kayması' tartışması da kesinlikle distribütörlerin ve onların merkezi yapılarının altından kayan zemindir. Yoksa Türkiye'nin ekseni kaymıyor. PKK'nın arkasında da Avrupa'nın, onların istihbarat servislerinin bulunması tesadüfî değildir..
https://www.takvim.com.tr/siyaset/2012/06/01/turkiye-2015te-masada-olacak
........................................................................

Türkiye’de büyük sermaye, distribütörlerin sevk ve idaresindedir, bunların vazifesi, kaynak ülke namına, bu ülkenin, pazar olarak kalmasını sağlamaktır. Hal böyle olunca kamu, en büyük ekmek kapısı olmaya devam etmekte ve istihdamda doğal olarak liyakat değil, sadakat tercih edilmekte, bu durum, devletin uluslararası güçlerle mücadelesini zorlaştırmaktadır. 
http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/liyakat-ve-sadakat-700171
.........................................................................

Afrika’da Bizi Bekleyen 

Türkiye’de büyük sermaye, endüstri ülkeleri hesabına, bu pazarı kontrol altında tutmak ve burasının üretim ekonomisine geçişini önlemekle vazifeli distribütörlerin etrafında dönmektedir. Yok eğer “hayır, böyle değil” deniyorsa, maruf “Büyük” sermaye sahiplerinin, uçak, silah ve motor üretimi gibi stratejik alanlarda neden olmadıklarının anlamlı bir cevabı olmalıdır. Dolayısıyla Nuri Killigil, Şakir Zümre, Nuri Demirağ gibi silah ve uçak üretimine girmiş yerel ve milli tüm hamlelerin bir şekilde tasfiye olmaları, bir de bu açıdan ele alınmalıdır. Gelişen Türk-Afrika siyasi ilişkileri de, Büyük Sermaye’nin, Anadolu Sermayesi’ne yurtiçinde alan bırakmamasının bir sonucudur. 
Türkiye’de son yıllarda sermaye el değiştirmeye başladı ya da yeni bir sermaye sınıfı oluşmaya başladı. Yeni yeni oluşmakta olan bu Anadolu Sermayesi, önceleri, yurtiçinde çok rahat hareket edeceğini düşündü. Ülkenin, görünmez duvarlarla büyükler arasında pay edildiğini, o camdan duvarlara çarpınca anladı. Ve hatta karşılarında sadece sermaye yoktu, Ordu, Yargı gibi Kamu organları da distribütörlerle kol kola vazife başında, gönüllü olarak büyük sanayi ülkelerinin menfaatlerinin kollayıcısıydılar. Zorunlu olarak Orta Doğu ve Afrika’ya yöneldiler. Ve bu sayede Türkiye, bir zamanlar ihracat bağımlısı olduğu Avrupa’nın ekonomik krize girmesinden fazla tahribat görmeden sıyrıldı. 
http://www.gunes.com/yazarlar/omer-ozkaya/afrikada-bizi-bekleyen-667945

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder