1 Temmuz 2018 Pazar

Bilgin, Bilgiç ve Bilge

Bilginlerin nasıl olması gerektiği konusunda kullandığınız bir metafor var; karınca, örümcek ve arı bilgin... Bu metafor bağlamında Nazariyâtı bir arı kovanı olarak niteleyebilir miyiz? 
Güzel bir benzetme! Bu metafor aslında Francis Bacon’a aittir; bana değil. Kimi bilginler karınca gibi sadece toplar, ama işlemez; kimi yalnızca örümcek gibi teorik ağ örer ama içi boştur; kimi de çiçeklerin özünü toplar; içinde yoğurur, bal eder... Medeniyetimizin tarihî tecrübesini çiçekler olarak görürsek, yazarlarımızı, o çiçeklerin özünü toplayıp yoğuran, işleyen ve bal haline getirip bal-mumundaki gözeneklere yerleştiren arılar gibi değerlendirebiliriz. Nazariyât da bu balın depolandığı ve sunulduğu arı kovanı olarak görülebilir. Tarihî tecrübe bu yolculuğun anahtar terimlerinden biridir. Belki yine Bacon’a atıf yapabiliriz: “Tarih, nehir gibidir; hafif olanları sürükler; ağır olanları dibine çeker. Tarihin ağırlıkları ancak dibe dalarak çıkartılabilir.” İşte Nazariyât, bu ağırlıkları çıkartmak için dibe dalma etkinliğinin dostlarla birlikte yapıldığı bir vasatın adıdır.
İhsan Fazlıoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder