“Erzurum Kongresi’nin koyduğu esaslardan birincisi, Harbi Umumi’yi müteakip genel vaziyet icabı düştüğümüz
mağlubiyet itibariyle vatanımızın birçok mühim kısımları düşmanlarımızın
istilası altına girmişti. Millet bütün maksatlarında maddi ve hakiki düşünmek
ve ancak kuvvet ve kudretiyle temin edeceği hususlar üzerinde kendisine
yeni bir sınır çizmek üzere idi. İşte kongre bu sınırı çizmiştir. Bir milli
sınır çizmiştir.
Bu milli sınırı kolayca
sürekli kılmak için demiştir ki; Mütarekename’nin imza olunduğu 30 Teşrinievvel
1334 (30 Ekim 1918) tarihinde çizdiği sınır, sınırımız olacaktır. Vatanımızın
sınırı olacak bu sınırı, ihtimal teferruatıyla bilmeyen arkadaşlarımız vardır.
Yeniden fazla teferruata girmek istemediğim için şu suretle izahat vereceğim:
Doğu sınırına elviyei selâseyi (x) dahil
ederek tasavvur buyurunuz. Batı sınırı
Edirne’den bildiğimiz gibi geçiyor. En büyük değişiklik güney sınırında
olmuştur. Güney sınırı İskenderun güneyinden başlar. Halep’le Katma arasından
Cerablus köprüsünde biten bir hat ve doğu parçasında da
Musul vilayeti, Süleymaniye ve Kerkük havalisi
ve bu iki bölgeyi yekdiğerine kalbeden hat.
Efendiler, bu sınır
sırf askeri düşünceler ile çizilmiş bir sınır değildir, milli sınırdır.
Milli sınır olmak üzere
tespit edilmiştir.”(x) Kars,
Ardahan ve Batum’u içine alan üç liva. Kaynak: Büyük Millet
Meclisi’nde Konuşma, 24 Nisan
1920. Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 8, İstanbul, Mayıs 2002, ss.46.
“Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus
Köprüsü”
“Bildirimizin de bazı noktalarından tekrar söz
etmek isterim. Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan önceki sınırlarını
bilirsiniz. I. Dünya Savaşı’nın sonucu birtakım fedakârlıklara devletimizi
mecbur kılıyor; buna göre devlet için millî yeni bir sınır kabul ettik. Bu
sınır bildirimizin birinci maddesinde belirtilmiştir. Ayrıntılar bakımından
bilmeyenler olabilir ve doğal olarak mazurdurlar. Bu sınır ortaya çıkarken işin
içinde bulunduğumdan bunu da arz edeceğim.
Ateşkes imzalandığı
gün ordularımız fiilen bu hatta hakim bulunuyordu. Bu sınır, İskenderun Körfezi güneyinden
Antakya’dan; Halep ile Katma istasyonu
arasında Carablus Köprüsü (x) güneyinde
Fırat nehrine kavuşur. Oradan Dir’izor’a iner; ondan sonra doğuya uzatılarak Musul,
Kerkük, Süleymaniye’yi içine alır. Bu sınır ordumuz tarafından silahla
savunulduğu gibi aynı zamanda Türk ve Arapça konuşan
dindaşlarımız vardır. Bu sınır içinde kalan memleketlerimizin parçaları Osmanlı topluluğundan ayrılmaz bir bütün olarak kabul edilmiştir.
Bildirinin dördüncü maddesine bakalım! Bu madde ile
biz, bizimle birlikte yaşayan Müslüman olmayan
unsurları aynı haklar ve yetkiyle kabul ediyoruz. Hepimiz
bu devletin Müslüman ve Müslüman olmayan unsurları içinde olarak aynı şekilde
vatandaşıyız. Ve bu nedenle hepimizin hakları birdir. İçimizde yaşayan Müslüman
olmayan vatandaşlarımıza bizim siyasal hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak fazla birtakım ayrıcalıklar veremeyiz.
Bu madde, iç siyasetimizdeki genel anlayışımızı açıklamaktadır.
İşte Efendiler! Erzurum ve Sivas Kongrelerinde belirlenen ilkeler ve bakış açıları başlıca
bunlardan meydana gelmiştir. Bu ilkeler yardımıyla bütün milletimiz birleşmiştir.[1]
(x) Cerablus: 30 Ekim 1918
Mondros Mütarekesinin imzalandığı gün, güney sınırlarımızın uzandığı Halep ile Katma arasından
geçip gidilen Urfa‘nın Birecik ilçesinin bir bucağı.
Meydanı Ekbez’den Katma’ya inen yol….
“Nusaybin’den Cezirei İbni Ömer’e giden eski bir yol var. Cezirei İbni Ömer’le
Nusaybin yoludur ki, bu yol, onların şimdi iddia ettikleri sınırın Dicle’ye kavuştuğu yolun 30 kilometre kadar doğusundaki
yoldur. Daha doğuya gider bir sınırdır. Bu yolu iki taraf müşterek kullanmak
üzere sınır kabul edelim. Cezirei İbni Ömer kasabası ve Nusaybin kasabası bizde
kalsın, dedim. Ondan sonra Nusaybin’den itibaren Honat beylerine kadar tekmil istasyonlar bizde
kalsın. Sonra asıl Suriye’de kalmış olan parçalardır. Meydanı Ekbez’den Katma’ya inen yolun… aşağı inerse sonra yaklaşıyor
birbirine sonra bir hat yaparız. Onun üzerine tekliflerde bulunduk. Sonra Payas’ın hemen güneyindeki kaydı ihtiraz…orada açıkça
belirtelim. Beş on kilometreye kadar. Bunları ortaya koyduk. Birçok
münakaşalardan sonra en nihayet sınırın başlangıç noktası bizim teklifimize
göre Payas’ın güneyinden başlayacaktır. İki kilometre, beş kilometre meselesini
ehemmiyetli görmüyorum. Bunlar sınır komisyonuna ait […] meşguliyet diye kabul
edemem.
Ondan sonra Meydanı Ekbez’den Kanan’a kadar olan parçanın bize kalması teklifini
katiyen kabul etmiyor. Meydanı Ekbez’den Katma kısmı tekmil
istasyonların, garların ne varsa bizde kalmasını kabul ediyor. Nusaybin kasabasının
bizde kalmasını kabul ediyor. (Resülayn, Paşa Hazretleri, sesleri.) Resülayn’dan (x)
bahsetmedik. Ve Cezire dahi bizde
kalsın. Siz tekmil Nusaybin, bilmem neresi bizde kalsın diyecek olursanız benim
haledeceğim bir iş değildir. Gayet mühim bir iş ve muğlak olur, dedik.
Resülayn’ın istasyonu bizdedir. Yani istasyon ve müştemilatı alınırsa kasaba
alınmış demektir. Ben de gördüm. İstasyon alınırsa kasaba alınmış demektir.”[2]
[1] Kaynak: Ankara İleri Gelenleriyle Bir Konuşma. 28 Aralık 1919
http://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/ankara-ileri-gelenleriyle-bir-konusma
[2] Büyük Millet Meclisi Gizli Oturumunda Konuşma Fransızlarla
Yapılacak Anlaşma Hakkında (18 Ekim 1921) Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 12
(1921-1922), İstanbul, Aralık 2003. ss.56
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder