23 Ekim 2019 Çarşamba

Milli Sınır: “Halep’le Katma arasından Cerablus köprüsünde biten bir hat”



“Erzurum Kongresi’nin koyduğu esaslardan birincisi, Harbi Umumi’yi müteakip genel vaziyet icabı düştüğümüz mağlubiyet itibariyle vatanımızın birçok mühim kısımları düşmanlarımızın istilası altına girmişti. Millet bütün maksatlarında maddi ve hakiki düşünmek ve ancak kuvvet ve kudretiyle temin edeceği hususlar üzerinde kendisine yeni bir sınır çizmek üzere idi. İşte kongre bu sınırı çizmiştir. Bir milli sınır çizmiştir.

Bu milli sınırı kolayca sürekli kılmak için demiştir ki; Mütarekename’nin imza olunduğu 30 Teşrinievvel 1334 (30 Ekim 1918) tarihinde çizdiği sınır, sınırımız olacaktır. Vatanımızın sınırı olacak bu sınırı, ihtimal teferruatıyla bilmeyen arkadaşlarımız vardır. Yeniden fazla teferruata girmek istemediğim için şu suretle izahat vereceğim:

Doğu sınırına elviyei selâseyi (x) dahil ederek tasavvur buyurunuz. Batı sınırı Edirne’den bildiğimiz gibi geçiyor. En büyük değişiklik güney sınırında olmuştur. Güney sınırı İskenderun güneyinden başlar. Halep’le Katma arasından Cerablus köprüsünde biten bir hat ve doğu parçasında da Musul vilayeti, Süleymaniye ve Kerkük havalisi ve bu iki bölgeyi yekdiğerine kalbeden hat. 

Efendiler, bu sınır sırf askeri düşünceler ile çizilmiş bir sınır değildir, milli sınırdır. Milli sınır olmak üzere tespit edilmiştir.”(x) Kars, Ardahan ve Batum’u içine alan üç liva. Kaynak: Büyük Millet Meclisi’nde Konuşma, 24 Nisan 1920. Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 8, İstanbul, Mayıs 2002, ss.46.
“Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus Köprüsü

“Bildirimizin de bazı noktalarından tekrar söz etmek isterim. Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan önceki sınırlarını bilirsiniz. I. Dünya Savaşı’nın sonucu birtakım fedakârlıklara devletimizi mecbur kılıyor; buna göre devlet için millî yeni bir sınır kabul ettik. Bu sınır bildirimizin birinci maddesinde belirtilmiştir. Ayrıntılar bakımından bilmeyenler olabilir ve doğal olarak mazurdurlar. Bu sınır ortaya çıkarken işin içinde bulunduğumdan bunu da arz edeceğim.

Ateşkes imzalandığı gün ordularımız fiilen bu hatta hakim bulunuyordu. Bu sınır, İskenderun Körfezi güneyinden Antakya’dan; Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus Köprüsü (x) güneyinde Fırat nehrine kavuşur. Oradan Dir’izor’a iner; ondan sonra doğuya uzatılarak Musul, Kerkük, Süleymaniye’yi içine alır. Bu sınır ordumuz tarafından silahla savunulduğu gibi aynı zamanda Türk ve Arapça konuşan dindaşlarımız vardır. Bu sınır içinde kalan memleketlerimizin parçaları Osmanlı topluluğundan ayrılmaz bir bütün olarak kabul edilmiştir.

Bildirinin dördüncü maddesine bakalım! Bu madde ile biz, bizimle birlikte yaşayan Müslüman olmayan unsurları aynı haklar ve yetkiyle kabul ediyoruz. Hepimiz bu devletin Müslüman ve Müslüman olmayan unsurları içinde olarak aynı şekilde vatandaşıyız. Ve bu nedenle hepimizin hakları birdir. İçimizde yaşayan Müslüman olmayan vatandaşlarımıza bizim siyasal hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak fazla birtakım ayrıcalıklar veremeyiz. Bu madde, iç siyasetimizdeki genel anlayışımızı açıklamaktadır.

İşte Efendiler! Erzurum ve Sivas Kongrelerinde belirlenen ilkeler ve bakış açıları başlıca bunlardan meydana gelmiştir. Bu ilkeler yardımıyla bütün milletimiz birleşmiştir.[1]

(x) Cerablus: 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinin imzalandığı gün, güney sınırlarımızın uzandığı Halep ile Katma arasından geçip gidilen Urfa‘nın Birecik ilçesinin bir bucağı.

Meydanı Ekbez’den Katma’ya inen yol….

“Nusaybin’den Cezirei İbni Ömer’e giden eski bir yol var. Cezirei İbni Ömer’le Nusaybin yoludur ki, bu yol, onların şimdi iddia ettikleri sınırın Dicle’ye kavuştuğu yolun 30 kilometre kadar doğusundaki yoldur. Daha doğuya gider bir sınırdır. Bu yolu iki taraf müşterek kullanmak üzere sınır kabul edelim. Cezirei İbni Ömer kasabası ve Nusaybin kasabası bizde kalsın, dedim. Ondan sonra Nusaybin’den itibaren Honat beylerine kadar tekmil istasyonlar bizde kalsın. Sonra asıl Suriye’de kalmış olan parçalardır. Meydanı Ekbez’den Katma’ya inen yolun… aşağı inerse sonra yaklaşıyor birbirine sonra bir hat yaparız. Onun üzerine tekliflerde bulunduk. Sonra Payas’ın hemen güneyindeki kaydı ihtiraz…orada açıkça belirtelim. Beş on kilometreye kadar. Bunları ortaya koyduk. Birçok münakaşalardan sonra en nihayet sınırın başlangıç noktası bizim teklifimize göre Payas’ın güneyinden başlayacaktır. İki kilometre, beş kilometre meselesini ehemmiyetli görmüyorum. Bunlar sınır komisyonuna ait […] meşguliyet diye kabul edemem.

Ondan sonra Meydanı Ekbez’den Kanan’a kadar olan parçanın bize kalması teklifini katiyen kabul etmiyor. Meydanı Ekbez’den Katma kısmı tekmil istasyonların, garların ne varsa bizde kalmasını kabul ediyor. Nusaybin kasabasının bizde kalmasını kabul ediyor. (Resülayn, Paşa Hazretleri, sesleri.) Resülayn’dan (x) bahsetmedik. Ve Cezire dahi bizde kalsın. Siz tekmil Nusaybin, bilmem neresi bizde kalsın diyecek olursanız benim haledeceğim bir iş değildir. Gayet mühim bir iş ve muğlak olur, dedik. Resülayn’ın istasyonu bizdedir. Yani istasyon ve müştemilatı alınırsa kasaba alınmış demektir. Ben de gördüm. İstasyon alınırsa kasaba alınmış demektir.”[2]

(x) Ceylanpınar


[1]     Kaynak: Ankara İleri Gelenleriyle Bir Konuşma. 28 Aralık 1919 http://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/ankara-ileri-gelenleriyle-bir-konusma

[2]     Büyük Millet Meclisi Gizli Oturumunda Konuşma Fransızlarla Yapılacak Anlaşma Hakkında (18 Ekim 1921) Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 12 (1921-1922), İstanbul, Aralık 2003. ss.56


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder