Türk dünyası bir
kıvılcım bekliyor
İrfan Gürdal Sibirya’dan
Altaylar’a, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya yaptığı yolculuklarda Türk dünyasından
birçok türkü derledi. Geleneksel kıyafetler giyip at binen, ok atan Gürdal,
“Arslanbek Sultanbekov sayesinde herkes dombrayı öğrendi. Artık halk müziği
albümlerimizde, dizilerde dombrayı duyuyoruz. Küçücük bir kıvılcım atsanız o
büyük bir ateşe dönüşüyor. Türkiye’de ne yapılırsa da Türk dünyasında böyle
karşılanıyor” diyor.
İlker Nuri Öztürk Yeni Şafak
Türk kültür hazinesi olarak
bilinen İrfan Gürdal, Türkçe konuşulan bütün bölgelerin müziklerini
araştırıyor. Boğaz havalarından halk orkestralarına araştırmalarda bulunan,
birçok türkü derleyen sanatçının yolculuğu Sibirya’dan Altaylar’a,
Balkanlar’dan Ortadoğu’ya uzanıyor. Hacettepe Üniversitesi Devlet
Konservatuarında etnomüzikoloji alanında yüksek lisansını tamamlayan,
televizyonda müzik programları yapan, belgesel müzikleri besteleyen Gürdal’ın
“Atın Türküsü”, “Çerağ”, “Türk Dünyasında Köroğlu Türküleri” adlı albümleri
bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Dünyası Müziği Topluluğu sanatçısı
olan Gürdal ile Türk ellerini, ortak kıymetleri ve müzik serüvenini konuştuk.
Müzik ve Türk dünyası hayatınızla nasıl birleşti?
Müziğin kendisi insanı
çekiyor. Anadolu Halk Müziği’yle başladım. Veterinerlik Fakültesi’ne geldiğimde
de Ankara Üniversitesi Halk Müziği Korosu’nda yer aldım. Rahmetli Mustafa Özgül
başta olmak üzere çok kıymetli hocalardan faydalandım. Üniversite yıllarında
Azerbaycan radyolarını keşfettim, onları dinliyordum, Ankara’da Kırım Türkleri
Derneği vardı, oraya devam ediyordum, Türkistanlı sanatçılarla tanıştım ve bana
bu kapı açılmış oldu. Anadolu dışında da çok zengin bir müzik hazinemiz
olduğunu keşfetmeye başladım ve bu alana yöneldim.
Türküler Türk dünyasında nasıl bir bağ sağlıyor?
Arslanbek Sultanbekov’un
Dombra türküsü sayesinde Türkiye’deki herkes dombra isimli bir çalgı olduğunu
öğrendi. O dünyada yapılan eserlerin burada nasıl bir karşılık bulduğunu gördü.
Artık bizim halk müziği albümlerimizde, dizi müziklerimizde dombrayı duyuyoruz.
Küçücük bir kıvılcım atsanız o büyük bir ateşe dönüşüyor. Türkiye’de ne
yapılırsa Türk dünyasında böyle karşılanıyor. Gönül ister ki orda yapılanları
biz de burada onları bizi takip ettiği gibi daha yakından takip edelim.
Gittiğiniz yerlerde hangi araştırmaları yaptınız?
Bize ait olan ne varsa
araştırıyordum. Sadece müzik değil yani. Binlerce yıldır birlikte olduğumuz
Anadolu’yla ortak olan Türk kültürüne ait ne varsa araştırdım. Müzik, ezgiler
ve çalgılar üzerine yoğunlaştım. Elbette her müziğin milli bir tarafı ve
kültürü var. Müziğin dilin üstünde bir hitabet kabiliyeti olduğunu ve her gönle
hitap edebilen bir güçte olduğunu düşünüyorum.
Türk dünyasının ortak özelliği neydi?
Türkiye’deki eski kültüre,
dedelerinizin lisanına az da olsa hakimseniz, Anadolu köylüsünün hayata
bakışına hakimseniz bütün bölgelerde kendi köyünüzdeymiş gibi rahat
gezebiliyorsunuz. Herkes kendi çevresindeki kültürlerden etkilenmiş doğal
olarak, bu küçük farklar dışında ortak bir dünya algımız var. Sibirya’daki Tuva
Türklerine kadar uzanan her yerde bunu gördüm.
Nasıl karşılandınız?
1990’da, bağımsızlıklar
sonrasındaki “Yeniden Kucaklaşma Dönemi”nde birçok insan bu alanda çalışmalar
yaptı. Biri kıyafette biri dilde araştırmalar yaparken bense müzik üzerine
araştırma yaptım. Birbirimizden kopuk olduğumuz o uzun süreç içerisinde neler
değişti neler değişmedi konusunu herkes kendi alanında merak ediyordu zaten.
Zamanla Türk lehçelerine de hakim olmaya başlamam oralarda hoşa giden bir
şeydi.
KOPUZ GERÇEK ANLAMINI
YİTİRİYOR
Türk dünyasında öne çıkan isimler ve kavramlar neler?
Köroğlumuz var. Bütün Türk
dünyasında bilinen bir kahraman. Tahir ile Zühre, Aşık Şahsenem gibi başka
ortak destanlarımız, müziklerimiz var. Kopuz, bütün Türk dünyasında ortak bir
sözcük. Herkes kopuz dendiğinde farklı bir çalgı tipi anlıyor. Kopuz bir
enstrümanın değil, çalgı anlamına gelen bir kelime. Bugünlerde Anadolu’da bir
bağlama türüne kopuz denmeye başlandı, gerçek anlamını yitiriyor.
UNESCO mirası olarak kabul
edilen Dede Korkut’un nasıl bir önemi var?
Dede Korkut ortak ve en
önemli değerlerimizden birisi. Kazakistan’da Dede Korkut’tan günümüze geldiği
rivayet edilen dokuz tane kopuz ezgisi var. Orada müzikal bir miras karşımıza
çıkıyor. Azerbaycan ve Türkiye’de ise daha çok sözel mirası var.
Günümüzde Türk müziği için yapılanları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Aslında bu işin tohumu
Türkiye’de atıldı. Merhum Oruç Güvenç ve Ayhan Songar’ın çalışmalarıyla
başlayan bir süreç bu. Bizden sonra Türk dünyasına yayıldı. Türk dünyasının her
bölgesinde, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’da gerek bilimsel gerek icrada
çalışmalar yapan isimler oluşmaya başladı. Kazakistan’da 5-6 yıldır Türk
Dünyası Müzik Festivali yapılıyor. Türkiye’de zaten birçok şehirde yapılagelen
bir uygulama. Bunlar sevindirici ama daha da önemlisi müzikologların ilmi
çalışmaları. Yakında bununla ilgili birçok yayın göreceğiz.
TÜRK’E AİT OLAN NE VARSA
MİLLİDİR
Yerli milli dediğimizde nereye bakmamız gerekiyor?
Osmanlı öncesi, Osmanlı,
Cumhuriyet dönemi ayırmadan hepsine bakmamız gerekiyor. Türkiye’de de değil
sadece. Bir büyük Türk dünyası var. Türk’e ait olan ne varsa millidir. Her
alanda böyle bakmak lazım.
Türk dünyasını yakından
görmüş biri olarak Türk İslam birliği mümkün mü?
Bu birlik önce gönüllerde
oluşmalı. Büyük Türk milleti olduğunu ve bu milletin de birbiriyle iletişim
halinde olduğunu, bu iletişimin sevgiye dayandığını görüyoruz. Ancak siyasi bir
birlik sözünü etmenin çok da yeri yok. Biz kültürümüzün farkında olursak,
dilimizi koruyabilirsek, birbirimizi kardeş kabul edip sevebilirsek bundan daha
başka şey istenmez diyebiliyorum. Kendimizin farkına vardığımızda aynı yerde
buluşacağız zaten.
Uygur Türkleri’nin durumuyla ilgili ne söylemek istersiniz?
Çok şükür Batı Türkistan
bağımsızlığına kavuştu ama Doğu Türkistan’da çile çekmeye devam eden Uygur
Türklerimiz var. Uzun zamandır baskı altındalar. Onların da en kısa zamanda
haklarına kavuşmaları için dua ediyoruz. Türkiye’nin de bu konuya yoğunlaşmasını
arzu ediyorum, bazı çevrelerde görmezden geliniyor diye düşünüyorum.
Diriliş’le ilgi arttı
Kıyafetiniz, ok atmanız, at binmenizle yaptığınız müzik
tamamlanıyor. Bu hayat tarzını nasıl benimsediniz?
Türk’e ait ne varsa ilgimi
çekiyor. Bir hedef uğruna yapıyor değilim, tamamen sevgi kaynaklı bir uğraş
bunların hepsi. Sevgiyle yapılan her şey de bir yere varıyor.
Diriliş Ertuğrul’da yer almanız bu alana ilgiyi nasıl etkiledi?
Aslında Türkiye’de ne yapılsa
ilgiyle takip ediliyor. Tarihi diziler özelinde Türkiye dışında buradan daha
çok ilgi olduğunu söyleyebilirim. Gidip gördüğüm, duyup şahit olduğum şeylere
bakarak bunu söylüyorum. Türk dünyası müzik kültürüyle ilgilenmeyen kitle
içinde büyük etkisi oldu ancak konuyla ilgili insanlar için bir şey değişmedi.